Yakinda idrak edecegimiz hac donemi ve kurban bayramini bu degerleri ölümsüzleştiren sahsiyetler uzerinden gundemimize tasimaya Kursu Hitabeleri devam ediyor.
Gecen yil Hz. Ibrahim’i gunumuze tasimak isimli sunumuyla bizlere ilim ve irfaniyla sunumunu yapan sayin Huseyin Kerim Ece yeniden aramizda.
Kendisini gerek kitap ve dergilerde cikan yazilarindan gerekse seminer ve konferanslarindan taniyorsunuz.
Kurban olayina hic Ismailin penceresinden baktinizmi?
O’nun ruh hali nasildi? Kendisi nasil bir gencti ve babasi ile arasi nasildi?
Konu kendisine acilinca tepkisi nasil oldu?
Gunumuzde kurban keserken yada fakir ulkelere kurbanimizi gonderirken hangi ruh halini yasiyoruz?
Kurban olgusu bize, ailemize ve toplumumuza ne getiriyor ve ne goturuyor?
Bu ve bunun benzeri bircok onemli konunun gundeme gelecegi ve ehil bir insanin yapacagi sunuma katilmanizi canu gonulden arzu ederiz.
Hayirli bir davete cagrildiginda katilmak peygamberi bir davranistir.
Yakinda idrak edecegimiz hac donemi ve kurban bayramini bu degerleri ölümsüzleştiren sahsiyetler uzerinden gundemimize tasimaya Kursu Hitabeleri devam ediyor.
Gecen yil Hz. Ibrahim’i gunumuze tasimak isimli sunumuyla bizlere ilim ve irfaniyla sunumunu yapan sayin Huseyin Kerim Ece yeniden aramizda.
Kendisini gerek kitap ve dergilerde cikan yazilarindan gerekse seminer ve konferanslarindan taniyorsunuz.
Kurban olayina hic Ismailin penceresinden baktinizmi?
O’nun ruh hali nasildi? Kendisi nasil bir gencti ve babasi ile arasi nasildi?
Konu kendisine acilinca tepkisi nasil oldu?
Gunumuzde kurban keserken yada fakir ulkelere kurbanimizi gonderirken hangi ruh halini yasiyoruz?
Kurban olgusu bize, ailemize ve toplumumuza ne getiriyor ve ne goturuyor?
Bu ve bunun benzeri bircok onemli konunun gundeme gelecegi ve ehil bir insanin yapacagi sunuma katilmanizi canu gonulden arzu ederiz.
Hayirli bir davete cagrildiginda katilmak peygamberi bir davranistir.
İnsanımız şunu anlamalı: Meal okuyarak din öğrenilmez. Öyle olsaydı, meal olgusunun ortaya çıkıp yaygınlaştığı modern zamanlara gelinceye kadar bu ümmetin dininden-imanından habersiz yaşadığını söylememiz gerekecekti! Kur'an ve Sünnet'in bizden ne istediğini tam anlamıyla kavrayabilmek için, öncelikle belli bir Usul'e ihtiyaç vardır. İşte mezhep bize bu Usul'ü ve bu Usul doğrultusunda ortaya konulmuş füruu/pratiği veren biricik sistemdir. Bu noktada yaşanan bir kafa karışıklığına parmak basmanın sırasıdır: "Kur'an ve Sünnet elimizde olduğu halde mezhep imamlarının ve ulemasının görüşlerine niçin ihtiyacımız olsun?" derler.
Atalarımız “ibret olma ibret al” demişler. Ne doğru söz.Ahmet Türkan
Atalarımız “ibret olma ibret al” demişler. Ne doğru söz. Hiç ibret alınsa ibretlik olunacak hallere düşülür mü? Ama yine de insan olmanın manasına bakıldığında insan unutkan ve cahildir. Kendi ibretlik hayatından da ibret almaz.
Madem imtihan dünyası olan şu aleme bize ihsan edilen akıl, şuur, idrak, zekâ ve hafıza kuvveleri sayesinde gönderildik. Madem bize bir emanet verildi. O emaneti hafızamızı diri tutarak muhafaza etmenin yollarını da öğrenmeliyiz. Yani aklımız gibi hafızamızı da muhafaza etmeliyiz.
Yaklaşık 50 (670) yılında doğdu.
Berberî asıllı
Nefzâve veya Zenâte kabilesine mensuptur; Mağrib fetihleri sırasında esir alındığı belirtilir.
Hemedan (İran) kökenli olup Kuzey Afrika’ya göç etmiş bir kabileden geldiği veya Arap asıllı olduğuna dair görüşler de vardır.
Leys veya Sadîf kabilesine nisbet edilmesi onun bu kabilelerin Âzatlısı diye kabul edilmesindendir.
Türk kültüründe ve dünya kültüründe çok uzun yıllar boyunca hikâye anlatımı ve yazımı yaygındır. Bizim köklü edebiyatımızın görklü hikayeleri Dede korkut hikâyeleri ile özdeşleşmiştir. Sadi’nin Bostan ve Gülistan’ı, Mevlana’nın Mesnevisi gibi daha pek çok yazarımızın hikayeleri bu alanda en güzel örneklerdir.
Bazı sözler insana yâredir.
Bazı sözler insana çaredir.
İnsan duyduğundan etkilenir. İnsan kulaktan ya zehirlenir ya da şifa bulur. Şifalı sözlerden derlediğim ilaçları sizlerle paylaşmak istedim değerli kitap dostlarım.
El documento habla sobre la historia de Turquía y la importancia de preservarla. Explica que la historia turca debe ser estudiada y enseñada a las generaciones futuras para mantener la identidad cultural del país. También destaca el papel de la institución Türk Tarih Kurumu en investigar, compilar y publicar documentos históricos sobre Turquía.
Garip bir çağda yaşıyoruz. Çekirdek aile kavramını içi boşaltılmış, çitlenmiş çekirdeğe döndürmüşüz. Anneler babalar huzur evlerinde, evde kedi köpek besler olmuşuz. Kaybedince anlamışız anne ne demek, baba ne demek. Aslında var iken sarılmak lazım değil miydi? Var iken ellerini öpmek, yaralarını sarmak lazım değil miydi?
Asıl varken gölge eksiktir. Hak yolunun yolcuları ise O Nebi’nin varisleridir. Bizlere rehberlik yolunda Allah Resulünün ahlakını aktarırlar, aktarmak isterler. Yani sözleri ile fillerindeki tutarlılık kişiyi ahlak sahibi yapar. Erdemli kılar. İnsanı insan yapan, diğer canlılardan ayıran özelliği öğrenme kabiliyeti, bu değerler ile birleştirip insan onuruna yakışan şekilde hareket etmesidir.
Günümüz dünyasında haramlarla helallerin karıştığı, etik ile ahlakın sınırlarının iç içe olduğu günümüzde iş ahlakının nerede başladığı nerede son bulduğu muammadır. Lakin mensubu olmakla şeref duyduğumuz İslam Dini her konuda olduğu gibi bu konuda da bizlere almamız gereken tavır konusunda son derece tatminkâr cevaplar vermiştir.
İlk yazımdan itibaren tarih sırasına göre sıralanmış olup her 50 yazı ayrı bir ciltte değerlendirilecektir. Böylece geri dönüp bakmak ta kolay olacaktır. Şimdi elinizdeki bu kitap 3. Cilt olarak hazırlanmıştır.
1. (Kiliseler Birliği’nin Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Peygamberliğini Kabulü hk.)
1
Avrupa’ya Bakışımız ve Kiliseler Birliği’nin
Hz. Muhammedin (s.a.v) Peygamberliğini
Kabulü
Hz. Peygamber: ‘Gelecekte siz Hıristiyanlarla barış
içinde olacak ve müşterek düşmanınız olan dinsizlik ve
ahlâksızlık ile mücadele edeceksiniz.’
“Bütün Hıristiyanlar Tevrat’tan beri gelen peygamberlik zincirine saygı
göstermektedirler. Şimdi böyle inanan insanların Muhammed’i ‘sahte bir
peygamberdir’ diyerek zincirin halkaları dışına itmeleri adil ve hakperestçe
değildir. Hıristiyanlar Muhammed’i peygamberlik zincirinin bir halkası olarak
tanıyabilirler.
Elbette ki, Müslüman arkadaşlarımız iki anlayış arasındaki farkları saygıyla
karşılayacaklardır.”
(‘’Laik Avrupa’da Allah’a Şehadet”, Karar:3)
1. Avrupa’ya Bakışımız Nasıl Olmalı?
Burada Müslüman ve Hıristiyanların dikkatlerini bir noktaya daha çekmek istiyorum.
Bize göre Avrupa ikidir:
Birincisi, başta İslamiyet ve Hıristiyanlık olmak üzere büyük ve hak dinlerden ilhamını
alan ve bütün insanlığa yararlı bilim ve teknolojiye beşiklik yapan Avrupa’dır ki, biz bu
Avrupa’nın alkışlayıcıları ve hayranlarıyız. Bu noktada olumsuz bir düşüncemiz olamaz. Hz.
Peygamber’in “Hikmet Mü’minin yitik malıdır; nerede bulursa onu almaya en layık
olan Mü’mindir.” Manasındaki hadisi bizim için çok önemli rehberdir.
Bir gün, yolda bir gayr–i Müslim, Şakik–i Belhî’ye güzel bir söz söylemişti. Şakik, hemen
yanındakilere, “Bu sözü bir yere kaydediniz. Yerinde ve doğru bir sözdür.” buyurdu.
Gayrimüslim: “Nasıl olur, senin gibi yüksek bir zat, benim gibi birinin söylediği
söze değer verip de, kaydeder mi?” diye hayretle sorunca Şakik şu cevabı vermişti: “Evet,
biz kim olursa olsun, doğruyu söyleyen, hakkı dile getiren kimsenin sözünü alır,
kabul ederiz. Zira Hz. Peygamber: “Hikmet mü’minin yitik malıdır. Nerede
bulursa alsın” buyurmuşlardır. Gayrimüslim, bu sözler karşısında iyice hayrette kalarak,
İslam dinine yakınlaştı. Daha sonra da Şakik’e: “Senin dinin hak dindir. Tevazu ve
hakperestliği emretmektedir. Bana İslam’ı anlat, ben de Müslüman olacağım.”
demiştir. Gerçekten de o zat daha sonra, Şakîk–i Belhi’nin en kıymetli talebelerinden biri
olmuştur.
İkincisi ise, Avrupalıların kendilerinin de şikâyet ettiği ve sakat bir kısım görüşlerle ahlaki
çöküntünün çehresini teşkil eden Avrupa’dır ki, Batılı aklı başında insanlar da bundan
şikâyetçidirler.
Burada özellikle Kur’an’ın bir çağrısını hem Müslümanlara ve hem de gayr-i Müslimlere
hatırlatmak istiyorum. Kur’an-ı Kerim Bakara Suresinde şöyle buyuruyor: “Yine onlar, sana
2. indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes
inanırlar.”1
Bu ayeti açıklayan Bediüzzaman Hazretleri meseleyi şöyle açıklamaktadır: “Ey ehl-i
kitap! Geçmiş olan enbiya ve kitaplara iman ettiğiniz gibi, Hazret-i Muhammed
(a.s.m.) ile Kur’ân’a da iman ediniz. Zira onlar, Hazret-i Muhammed’in (a.s.m.)
gelmesini müjdeledikleri gibi, onların ve kitaplarının doğruluğuna olan deliller,
hakikatiyle, ruhuyla Kur’ân’da ve Hazret-i Muhammed’de (a.s.m.) bulunmuştur.
Öyleyse, Kur’ân Allah’ın kelâmı ve Hazret-i Muhammed (a.s.m.) de resulü
olduğunu evleviyetle ile kabul ediniz ve etmelisiniz.” (..) “Ey ehl-i kitap!
İslâmiyeti kabul etmekte size bir meşakkat yoktur; size ağır gelmesin. Zira, size
bütün bütün dininizi terk etmenizi emretmiyor. Ancak, inançlarınızı ikmal ve
yanınızda bulunan dini esaslar üzerine bina ediniz diye teklifte bulunuyor. Zira
Kur’ân, bütün geçmişteki bütün mukaddes kitapların güzelliklerini ve eski
dinlerin temel esaslarını cem etmiş olduğundan usulde muaddil ve mükemmildir.
Yani, tâdil ve tekmil edicidir.
Yalnız, zaman ve mekânın değişmesi tesiriyle değişmeye maruz olan füruat
kısmında müessistir. Bunda aklî ve mantıkî olmayan bir cihet yoktur.” 2
2. Hıristiyan-Müslüman İlişkilerine Genel Bakış
Biz Medeniyetler ve Kültürler mabeyninde Diyalog prensiplerini vurgulamak ve insanlar
ve devletlerarasında barış dolu beraberliğin temellerini sağlamlaştırmak istiyoruz; çünkü diyalog
akl-ı selim sahibi olanların seçimi ve yoludur; diyalog tartışmaları ve sorunları çözecek, krizleri
bitirecek en etkin yoldur. Bu sorunlar insan toplumlarını yeterince rahatsız ettiler ve
etmektedirler. Ben inanıyorum ve İslamiyet de bunu böyle mütalaa ediyor ki, insaniyet bir ailedir.
Herkesin aslı birdir, herkes Allah’ın kulu ve Hz. Adem’in ise çocuklarıdır. Bundan dolayıdır ki,
Efendimiz (ASM) Veda Hacc’ında çok net bir üslupla bunu beyan etmişlerdir ve buyurdular ki:
“Ey insanlar, sizin Rabbiniz birdir ve sizin babanız da birdir. Siz hepiniz
Adem’den geldiniz ve Adem ise topraktan halk edildi. Kimse kimseden üstün
değildir, Allah yanında en üstün olanınız takva sahibi olanlardır.”3
On dört asır önce, dünyada görülmemiş olan en büyük evrensel çağrıyı İslam yaptı. Kuran-
ı Kerim Ehl- i Kitaba şöyle sesleniyor (Hiristiyan ve Yahudiler): ‘De ki: “Ey kitap ehli!
Sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze geliniz. Allah’tan başkasına kulluk
etmeyelim, O’na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi
ilâhlaştırmayalım. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: “Şahit olun biz
Müslümanlarız”.(Allah’ın emirlerine teslim olanlar).” 3
Kur’an’ın bu manadaki bir kısım ayetlerini daha sizlere takdim etmek isteriz:
“Allah, sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan
çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve onlara âdil davranmanızı yasaklamaz. Çünkü
Allah, adaletli olanları sever. Allah, yalnız sizinle din uğrunda savaşanları, sizi
yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanız için onlara yardım edenleri dost
edinmenizi yasaklar. Kim onlarla dost olursa işte zalimler onlardır.” 4
“İçlerinden zulmedenleri bir yana, ehl-i kitapla ancak en güzel yoldan
mücadele edin ve deyin ki: Bize indirilene de, size indirilene de iman ettik. Bizim
Tanrımız da sizin Tanrınız da birdir ve biz O’na teslim olmuşuzdur.” 5
Avusturya Kardinal’i König’inde Viyana İslam Akademisi’nin açılışında ifade ettiği gibi,
bugün insanlık, alabildiğine yayılan ahlaksızlık ve bir o kadar hızla artan dinsizlik karşısında,
aradaki bazı farklılıkları bir tarafa bırakarak belli meselelerde ittifak etmek mecburiyetindedir. Bu
iki önemli tehlikeye karşı, Müslümanlarla Hıristiyanların ittifak edeceklerine, bizim
3. Peygamberimiz şöyle işaret buyurmuşlardır: ‘Gelecekte siz Hıristiyanlarla barış içinde
olacak ve müşterek düşmanınız olan dinsizlik ve ahlaksızlık ile mücadele
edeceksiniz.’6
‘Müminler, sadece Müslüman kardeşleriyle değil, ayrıca ihtilaflı meseleleri
bir tarafa bırakarak, dinsizlik ve ahlaksızlık tehlikelerine karşı dindar
Hıristiyanlarla dahi ittifak
kurmalılar’ şeklindeki bir İslam Allamesine ait olan beyan da bu hadise dayanmaktadır.
Bize göre, bütün dünyada ve Avrupa’da doğru İslam’ın anlaşılmasına mani olan birçok
maniler vardır. Avrupalıların doğru İslamiyet’i bilmeyişleri, Ortaçağda her din mensubunun aşırı
taassubu sebebiyle İslamiyet’in anlaşılamayışı, din adamlarının meseleye tahakkümle yaklaşmaları,
halkın bunları körü körüne taklit etmeleri ve İslamiyet’in bazı emirleri ile müspet bilimin arasında
var olduğu iddia edilen bazı tezatlar, bu engellerin başında gelmekteydi. Bu engelleri bertaraf
edebilmek için, şu üç kuvveti kullanacağız:
1- Bütün insanlıkta filizlenmeye başlayan gerçeği ama sadece gerçeği arama arzu ve meyli.
2- İster Müslüman ister Hıristiyan, bütün din mensuplarının farklı görüş ve dindeki
insanları insafla dinlemesi.
3- Hümanizm diye ifade edilen ve Kur’an’ın işaretine uygun olarak insanı sevmek.
3. Hz. Peygamber’in Müjdesi
Ahmed ibn- Hanbel Müsned adlı hadis kitabında, Ebu Davud, İbn-i Mace ve İbn-i Hibban
Sünen adlı eserlerinde ahirzaman ile alakalı çok önemli bir hadis nakletmektedirler ki, bu hadisi
belli yerlerde Bediüzzaman da kullanmaktadır: “Bir gün gelecek Hıristiyanlarla (Rum ile)
tam bir emniyet içinde barış yapacaksınız. Siz ve onlar yani Müslümanlar ve
Hıristiyanlar, kendilerinin dışında müşterek bir düşman ile birlikte
savaşacaksınız. Galip gelecek ve çok kazanımlar elde edeceksiniz. Sonra tepeli bir
çayıra konaklayacaksınız.” 7
Bir kısım İslam alimleri bunun Har-Magedon veya Armageddon adıyla Hıristiyan alemi
tarafından bilinen ve hayır ile şerri birbirinden ayıracak ve dünyanın sonunu getirecek savaş
olduğunu açıkladıkları kıyamet alameti olay kastedildiğini zikretmektedirler.
Bunu bazıları Avrupa ve Amerika ile Müslüman âlemi arasında çıkacak büyük bir savaş
olarak da izah etmektedir. Ancak biz bunlara katılmıyoruz. Bediüzzaman’a göre bu ortak düşman
dinsizlik cereyanıdır. Doğru yorumun Bediüzzaman tarafından yapıldığına inanıyoruz.8
O şöyle özetliyor: “İşte böyle bir sırada, dinsizlik cereyanı pek kuvvetli
göründüğü bir zamanda, Hazret-i İsâ Aleyhisselâm’ın ma’nevî şahsiyetinden ibaret
olan hakîki İsevîlik dîni ortaya çıkacak, yâni Rahmet-i İlâhîyenin semâsından
nüzûl edecek; hâl-i hazır Hıristiyanlık dîni o hakîkata karşı tasaffi edecek,
hurâfelerden ve tahrifattan sıyrılacak, İslâmın hakikatleriyle ile birleşecek;
ma’nen Hıristiyanlık bir nevi İslâmiyete inkılâb edecektir... Ve Kur’ân’a iktidâ
ederek, o İsevîlik şahs-ı ma’nevîsi tâbi’; ve İslâmiyet metbu’ makamında kalacak;
Hak Din bu iltihak neticesinde büyük bir kuvvet bulacaktır. Dinsizlik cereyanına
karşı ayrı ayrı iken mağlûb olan İsevîlik ve İslâmiyet; ittihad neticesinde,
dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak isti’dâdında iken, göklerde cism-i
beşerîsiyle bulunan şahs-ı İsâ Aleyhisselâm, o din-i hak cereyanının başına
geçeceğini, bir Muhbir-i Sâdık, bir Kadir- i Külli Şey’in va’dine istinâd ederek
haber vermiştir. Mâdem haber vermiş, haktır; mâdem Kadir- i Külli Şey’ va’detmiş,
elbette yapacaktır. Hazret-i İsâ Aleyhisselâm geldiği vakit, herkes onun hakîki İsâ
olduğunu bilmek lâzım değildir. Onun manevi yakınları ve havassı, nûr-u îman ile
O’nu tanır. Yoksa açık bir şekilde herkes onu tanımayacaktır.” 9
4. Kanaatimize göre, bu birleşmenin vakti çok yakındır. Bu sebeple alabildiğine müsbet
hareket etmek ve İslam’ın güzelliklerini gayr-i Müslimlere anlatmak bizim vazifemizdir. Aklınıza
şu soru gelebilir: Bu konuda bazı işaretler görüyor musunuz? Evet, gelecek başlıkta bunu
özetleyeceğiz.
4. Kiliseler Birliği ve Dünya Hıristiyan Temsilcileri Hz.
Peygamber’in Peygamberler Zincirinin Bir Halkası Olduğunu
İtiraf Ediyorlar
Yedi yıldır Hollanda’da İslam Üniversitesinin Rektörlüğünü yapıyorum ve Hz.
Peygamberin verdiği müjdenin gerçekleşeceği günleri bekliyorum. Bütün sıkıntılara rağmen beni
orada durduran sebep, Hz. Peygamber’in verdiği müjde ve Bediüzzaman’ın ısrarla bu müjdenin
gerçekleşeceğine dair tespitleridir. Ancak yeni papa’nın olumsuz beyanları, Avrupa Devletlerinin
menfi yaklaşımları, Danimarka’daki karikatür olayları, Hollanda’da Wilders gibilerin olumsuz
hareketleri, Batıda ve Amerika’da artarak devam eden İslomofobi paranoyaklığı bu ümitlerimizi
kırıyordu. Ancak Hollandalı bir araştırmacı ve papazın bana ve değerli meslektaşlarıma yaptığı bir
sitem bizi uykudan uyandırdı. Bu uzun yıllar papazlık yapmış olan insan, daha sonra bu kararları
değerlendiren bir makale yazmış ve adını şöyle koymuş: “Hıristiyanların Hz. Muhammed’i
Tanıması İle Alâkalı Tartışmalar” 10
Bu meslektaşımız şunu haykırıyordu: ‘Siz Avrupalılara ve Hıristiyanlara sitem
ederken, kendi kusurlarınızı görmüyorsunuz. Rotterdam İslam Üniversitesi gerçek
manada diyalogun ve Peygamberinizin verdiği müjdeyi gerçekleştirecek bir adım.
Daha ötesi var. Ben size Müslümanların maalesef değerlendiremediği ve sonra da
ortadan kaldırılmaya çalışılan Kiliseler
Birliğinin tarihi bir kararından bahsedeceğim.
Yer: Polten – Avusturya
Zaman: 5-10 Mart 1984
Katılanlar:
• Avusturya’dan 3 papaz;
• Belçika’dan 2;
• Kıbrıs Ortodoks Kilisesinden 1;
• Rusayadan 2;
• Danimarkadan 2;
• Finlandiya’dan 1;
• Fransa’dan 2,
• Alman Kiliselerinden 7;
5. • İngiltere’den 7;
• Yunanistan’dan 1; Prof. Dr. Ahmet Akgündüz - Rotterdam İslam
Üniversitesi Rektörü
• Macaristan’dan 1;
• İtalya’dan 1;
• Hollanda’dan 2;
• Norveç’den 1;
• Polonya’dan 1;
• Portekiz’den 1;
• Romanya’dan 1;
• İspanya’dan 1;
• İsviçre’den 2;
• Rus Ortodoks Kilisesinden 1;
• Katoliklerden Thomas Mitchel ve 3 papaz daha;
• Amerikan İncil Cemiyetinden bir temsilci;
• Luter Dünya federasyonundan bir temsilci;
• Ortadoğu Kiliseler Konseyinden bir temsilci;
• Dünya Kiliseler Birliğinden bir temsilci;
• Bazı Müslüman ülke temsilcileri.
• Genel Sekreter: Drs. Jan Slop
Bu toplantıda Kuran’ın Allah Kelamı olduğunu ve Hz. Muhammed’in ise Hz.
İbrahim’den beri gelen Peygamberler zincirinin bir halkası olduğunu ve asla sahte
peygamber olamayacağını
itiraf ettik.
Bu kararlara özellikle Müslüman ülkelerden gelen temsilciler şöyle itiraz
ettiler: Eğer bu kararları Dünyaya ilan edersek, İslam dünyasında Hıristiyan
kalmaz ve hepsi Müslüman olurlar.
Biz böyle düşündük ama İslam âleminde bu kararlara gereken önem verilmedi.’ 11
Bu önemli ikazdan sonra araştırmaya koyulduk ve hemen Kiliseler Birliğinin mutat
toplantılarının yer aldığı web Sayfasına ulaştık. Ancak, liste arasında bahsettiğimiz tarihli
toplantıya işaret dahi bulunmuyordu. İngilizce bilgiyi aynen aktarmak istiyoruz:
Kiliseler Birliğinin 1959 yılından beri
yaptıkları toplantılar ve konuları:
• 1959 Nyborg, Denmark: “European Christianity in Todays Secularized World= Seküler Dünyada
Avrupa Hıristiyanlığı”
• 1960 Nyborg, Denmark: “The Service of the Church in a Changing World= Değişen Dünyada
Kilisenin Rolü”
• 1962 Nyborg, Denmark: “The Church in Europe and the Crisis of Modern Man=Avrupa’da
Kilise ve Modern İnsanın Krizi”
• 1964 m.v. Bornholm (at sea): “Living Together as Continents and Generations=Kıtalar ve Nesiller
olarak Birlikte Yaşama”
6. • 1967 Pörtschach, Austria: “To Serve and Reconcile: the Task of the European Churches Today=
Avrupa kiliselerinin Birleştirici Rolü”
• 1971 Nyborg, Denmark: “Servants of God, Servants of Men?= Allah’ın Kulları veya İnsanları
Köleleri”
• 1974 Engelberg, Switzerland: “Act on the Message - Unity in Christ and Peace in the
World=Dünyada İsa’da Birlik ve Barış”
• 1979 Chania, Crete: “Alive to the World in the Power of the Holy Spirit=Kutsal Ruhun Gücüyle
Dünyayı İhya”
• 1986 Stirling, Scotland: “Glory to God and Peace on Earth=Allah’ı Tesbih ve yeryüzünde Barış”
• 1992 Prague, former CSFR: “God Unites - in Christ a New Creation”
• 1997 Graz, Austria: “Reconciliation , Gift of God and Source of New Life=Allah’ın Hediyesi ve
Yani Bir hayatın Kaynağı”
• 2003 Trondheim, Norway: Jesus Christ Heals and Reconciles: Our Witness in Europe= Hz. İsa
Manen Tedavi Eder ve Bizi Birleştirir”.
Asıl önemli olan, bu kararların kitapçığına ulaşmak idi ve “Witness to God in a Secular
Europe=Laik Avrupa’da Allah’a Şahadet” adını taşıyan bu kitapçık, gerçekten Papazın
dediğinden daha fazla müjdeli haberlere imza atıyordu. Ayrıntıya girmeden, bu kararlardan
bazılarını aynen aktaracağız:
I. ‘Allah kelimesi daima bizim God dediğimiz ilahı ifade etmek için kullanılmıştır.
Hıristiyanlar, Müslümanlar ile Allah inancını paylaşmakla sorumludurlar. Aynı zamanda
Müslümanların Allah inancını araştırmakla mükelleftirler.
II. Artık Hıristiyanların Müslüman bir Müslüman olarak necat ehli midir değil midir?
Hıristiyanlar ve Müslümanlar aynı iman zincirinin birer halkası değiller midir? Hıristiyanlar ve
Müslümanlar aynı Allah’ın hâkimiyetinde değiller midir? Bu soruları aramızda tartışmak ve doğru
cevaplar bulmak zorundayız.
III. Bütün Hıristiyanlar Tevrat’tan beri gelen peygamberlik zincirine saygı
göstermektedirler. Şimdi böyle inanan insanların Muhammed’i sahte bir peygamberdir diyerek
zincirin halkaları dışına itmeleri adil ve hakperestçe değildir. Hıristiyanlar Muhammed’i
peygamberlik zincirinin bir halkası olarak tanıyabilirler. Elbette ki Müslüman arkadaşlarımız iki
anlayış arasındaki farkları saygıyla karşılayacaklardır.
IV. İncil ve Kur’an insanların temel haklarını ve birlikte barış ve harmoni içinde
yaşayacaklarını vurgulamaktadır.
V. İnanan insanlar olarak biz Hıristiyanlar ve Müslümanlar Allah’ın yarattıklarına
hizmette ortak hareket etmek durumundayız.
VI. Hem Hıristiyanların kendi aralarında ve hem de Müslümanlar ile Hıristiyanlar
arasında çok ciddi ihtilafların bulunduğunun farkındayız. Ancak bunları bir tarafa bırakıp birlik
yollarını ve ittifak ettiğimiz noktaları aramak mecburiyetindeyiz.
• Hep birlikte şu duayı etmeliyiz: ‘Ey Allahımız! İhtilaf içinde olan Hıristiyanlar olarak
itiraf ediyoruz ki, senin birliğine yeteri kadar şahadet edemedik. Bizler,
Müslümanlar ile aramızda olan ihtilaflardan dolayı mahzunuz. Aramızdaki
ihtilafları halletmek için biz yardım et.’
8. 5. Son Sözümüz ve Tavsiyemiz
İşte bu müjdeler sebebiyledir ki, yıllardır bütün olumsuz şartlara rağmen Avrupa’nın kalbi
olan Rotterdam’da Rotterdam İslam Üniversitesi gibi bir ilim meş’alesini söndürmemeye
çalışıyoruz. Ve inanıyoruz ki, “hadîs-i sahihle, âhir zamanda İsevîlerin hakîki
dindarları ehl-i Kur’ân ile ittifak edip, müşterek düşmanları olan zındıkaya karşı
dayanacaklardır. O halde şu zamanda dahi ehl-i diyanet ve ehl-i hakîkat, değil
yalnız dindaşı, meslektaşı, kardeşi olanlarla samimi ittifak etmek, belki
Hıristiyanların hakîki dindar ruhanileri ile dahi, anlaşmazlık noktalarını geçici
olarak tartışmadan müşterek düşmanları olan mütecaviz dinsizlere karşı ittifaka
muhtacız...”
Avrupa Medeniyetinde elbette ki çok sayıda güzellikler vardır.. Fakat bunlar sadece
Hıristiyanlığın malı değildi, yalnız ve yalnız Avrupa icadı da değildir. Yalnız bu asra da mal
edilemez. Belki bütün insanlığın malıdır; hem tarih boyu ilimlerin gelişmesinden, hem de başta
İslamiyet olmak üzere mukaddes dinlerden ve de insanlığın fıtri ihtiyaçlarından doğmuştur ve
umumun malıdır.
(Rotterdam İslam Ünivesitesi Bülteni | www.bulten.iur.nl)
9. 1 Kur’an, 2: 4.
2 Bediüzzaman, Said Nursi, İşarat al-İ’caz, Envar İstanbul 2005, sh. 49-50.
3 Kur’an, 3:64.
4 Kur’an, 60: 8, 9.
5 Kur’an, 29: 46.
6 Tac, c. IV, sh. 960; Ebu Davud, Cihad, 156, Melahim, 2; Ahmed bin Hanbel,
IV, sh. 91; V, sh. 372; IX, sh. 40.
7 Ebu Davud, 4292; Ahmed ibn- Hanbel, 4 / 91 ، 5 / 228.
8 http://en.wikipedia.org/wiki/Armageddon; Muhammed Hassan, Nihaye al-
Alem; Meta ve Eyne, www.mohamedhassan.org/alkhotab%20wa%20aldoros/
written/..%5C..%5CFiles%5CLessons%5CWrited%5Cnehyat.doc
9 Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, On Beşinci Mektup, 57.
10 Dr. Jan Slomp, Het Debat over de chrıstelıjke erkenning van Mohammed,
(Dialoog, Red. Herre A. Halbertsma-Abdulwahid van Bommel, Zoetermeer
1995, Oase), sh. 127-140.
11 Krş. Witness to God in a Secular Europe 2 vols. Report of a Consultation
held in St. Polten Austria 5th-10th March 1984. Geneva: Conference of European
Churches. 1985. 76 pp. 6 & 86 pp. n.p.
12 Krş. Witness to God in a Secular Europe 2 vols. Report of a Consultation
held in St. Polten Austria 5th-10th March 1984. Geneva: Conference of European
Churches. 1985. 76 pp. 6 & 86 pp. n.p.
Kiliseler Birliği’nin Hz. Peygamberin