2. • Amaç: Öğrencilere, öğretmenlerine karşı empatik tutum ve
davranışlarını artırabilmek. Öğrencilerin, öğretmenlik
mesleğinin kutsiyetini algılamalarını sağlamak ve kariyer
planlamalarında öğretmenlik mesleğini ön plana çıkarmak.
•
• Süreç: Aşağıdaki sorular öğrencilere sorulur. Soruları
cevaplamak isteyenlere sırayla söz hakkı verilerek etkileşim
başlatılır. Soru cevap kısmı bittikten sonra örnekler sınıfla
paylaşılır. Örneklerin değerlendirmesi karşılıklı etkileşimle
yapılır. Son olarak sonuç paragrafı öğrencilerle paylaşılır.
3. • Öğretmenlerin, toplum için önemi nedir?
• Teknolojik gelişmeler, öğretmenlerin önemini azaltmış mıdır?
• Öğretmenlik mesleğinin kutsallığı konusunda neler
düşünüyorsunuz?
• “Öğretmenler peygamberlerin varisleridir” ne demektir?
• Etkinlikler:
• Öğretmenin yaptıkları fedakârlıkları anlatan filmler
izletilmelidir. (sırlar dünyası, Bünyamin Öğretmen vb.)
• Okulun en sevilen veya yurt dışında çalışmış öğretmenlerden
biri öğrencilere konuşturulmalıdır.
• Okul müdürü öğrencileri konferans salonuna toplayıp,
öğretmenleri dışarı çıkarıp, öğrencilere öğretmenlerini
anlatmalıdır.
4. • Okuma Parçası:
• "Hâdis-i şerifte, (İlim üstâddan öğrenilir.) buyruldu. Kur’ân-ı
kerîmde ise, (Eğer bilmezseniz, bilenlerden sorun!) buyruldu.
Öğretmenin ehemmiyetinin büyüklüğü buradan da
anlaşılmaktadır. Allah’u teâlânın rızasına kavuşmak için de
sebeplere yapışmak, bir âlimin gösterdiği yolda gitmek
lâzımdır."
• Yaratılış gâyesine uygun yaşamak, dînimizin emrettiği faydalı
işleri yapmak, zararlı şeylerden kaçmak için ilim sâhibi olmak
lâzımdır.
•
5. • Hadîs-i şerîflerde buyruldu ki:
•
• İlim öğrenmek, kadın-erkek her Müslüman’a farzdır.
•
• Hikmet, [fen ve sanat] müminin kaybettiği malıdır. Nerede
bulursa alsın!
•
• Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz çalışınız!
•
• Âlimler Peygamberlerin vârisleridir.
•
• Yer ve gök ehli, âlim için Allah’tan mağfiret diler.
•
6. • Bir âlimin ölmesi, bir şehir halkının ölümünden daha büyük
ziyândır.
•
• Dinde âlim olanı, Allah korur ve ummadığı yerden rızkını verir.
•
• Âlimin, çok ibadet edene üstünlüğü, ondördüncü gecede, ayın
diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir.
•
• Bir âlim, bir şehirden gelip geçse, âlimin o yere ayak
basmasının hürmetine, oradaki kabristandan kırk gün azâb
kaldırılır.
•
7. • Kur’ân-ı kerimde buyruldu ki:
•
• Allah îmân edenleri yüceltir; bunlardan kendilerine ilim
verilmiş olanları ise, kat kat derecelerle yükseltir.
•
• De ki, hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Bilen elbette
kıymetlidir.
•
• Kulları arasında Allahü teâlâdan en çok korkan âlimlerdir.
Allahü teâlâ ilim verdiği âlimlerden de Peygamberlerden aldığı
misâk gibi, ilimlerini saklamayıp insanlara açıklamaları için, söz
almıştır.
8. • Lokman aleyhisselâm, oğluna buyurdu ki: Âlimlerle otur,
hikmet sâhiplerinin sözlerini dinle! Muhakkak ki, Allahü teâlâ
bahar yağmuru ile toprağa hayat verdiği gibi, ölü kalbleri
hikmet nurları ile diriltir.
•
• Bir talebenin, ilim öğrenebilmesi ve doğru yolu bulabilmesi
için, bir öğreticiye ihtiyâcı vardır. Çünkü hadîs-i şerîfte, (İlim
üstâddan öğrenilir.) buyuruldu. Kur’ân-ı kerîmde ise, (Eğer
bilmezseniz, bilenlerden sorun!) buyuruldu. Öğretmenin
ehemmiyetinin büyüklüğü buradan da anlaşılmaktadır.
9. • Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için de sebeplere yapışmak,
bir âlimin gösterdiği yolda gitmek lâzımdır. Nitekim, Kur’ân-ı
kerîmde (Ey îmân edenler, Allah’tan sakının ve O’nun rızâsına
kavuşmak için, vesîle, vâsıta arayınız!) buyuruluyor. Bu âyet-i
kerîmeden de bir öğreticiye ihtiyâç olduğu anlaşılmaktadır
•
• Muhafız ve rehbersiz çöl yollarına çıkan kimse, kendini
tehlikeye atmış olur. Onun sonu, sâhipsiz yetişen bir ağacın
hâline benzer.
10. • Ağaç, bakıp sulayan olmazsa, çabucak kurumaya mahkûmdur.
Hattâ bu ağaç, imkân bulup büyüse de, aşılanmamış olduğu
için iyi meyve vermez. Bundan dolayı talebenin dayanağı da
öğretmenidir. Irmak kenarında yürüyen bir âmânın, rehberine
tutunduğu gibi, talebe de öğretmenine sarılmalı ve her hâliyle
onun sözünü dinlemelidir. İmâm-ı Rabbânî hazretleri
buyuruyor ki: İki şey sizde varsa hiç üzülmeyiniz! Biri, bu
parlak dînin sâhibine uymak, ikincisi, ilim öğrendiğiniz zâtın
büyüklüğüne inanmak ve onu sevmek. Allahü teâlâya sığınınız
ve O’na yalvarınız ki, bu iki nimette gevşeklik olmasın. Bu ikisi,
olunca, başka şeylerin düzelmesi kolaydır.
11. • Öğreten zâta uymak, insanı çok şeylere kavuşturur. Onun
yolundan sapmak çok tehlikelidir.
•
• Öğretmenin hakkı çoktur. Öğretmenini görünce hürmet etmeli,
önünden yürümemelidir. Ondan önce söze başlamamalı,
yanında sesini yükseltmemeli ve çok konuşmamalıdır.
Üzüntülü zamanında suâl sorup, sıkıntı vermemelidir. İzin
istemeden birşey konuşmamalıdır
•
12. • Hastalanınca evine gidip hâl ve hâtırını sormalı, ziyâret etmeyi
terk etmemelidir. Rızâsını almaya uğraşıp, duâsını istemelidir.
Hizmetini severek yapmalıdır. Talebenin nesebi, malı, makâmı,
şöhreti öğretmeninkinden çok olsa da, yine ona karşı tevâzu,
göstermelidir.
•
• Kendisini azarlarsa nasîhat bilmeli, incinmemelidir. Yakınlarına
ve akrabâsına da hürmet etmelidir. Bir yerde öğretmenini
kötüleyen olursa, mümkün ise onları susturmalıdır. Mümkün
olmazsa oradan kalkıp gitmelidir.
13. • Talebe ilmi ile kibirlenmemeli, bilgiçlik taslamamalıdır. Her
zaman öğretmenini sevmeli, onun öğütlerini, bir hastanın
salâhiyetli tabibi dinlemesi gibi, dinlemeli ve kabul etmelidir.
Dâima öğretmenine karşı mütevâzı olmalı, ona hizmeti bir
şeref bilmelidir.
•
• Hazret-i Şa’bî anlatır: “Bir gün binmesi için, Zeyd bin Sâbit’e
katırını yaklaştırdım. O sırada Abdullah bin Abbâs gelerek
Üzengiyi tutmak istedi. Bunu gören Zeyd, (Ey Resûlullahın
amcazâdesi, Üzengiyi bırak!) dedi. İbni Abbâs, (Biz âlimlere bu
şekilde muamele ile emrolunduk) dedi. Bunun üzerine Zeyd,
İbni Abbâs’ın elini öpüp (Biz de, Resûlullahın ehl-i beytine
hürmet etmekle emrolunduk) diye mukabelede bulundu.”
14. • Hazret-i Ali’nin “Bana ilimden bir harf öğretenin kölesiyim”
buyurması, öğretmene hürmetin ehemmiyetini
göstermektedir. Bir harften maksat, ilimden bir meseledir.
•
• Örnek 1: İstanbul’un fethi
• Fatih Sultan Mehmed beyaz atına binmiş, ordusunun önünde,
İstanbul'a ilk defa giriyor. İki yanında, onu yetiştiren hocaları
Akşemseddin, Molla Hüsrev, Molla Gürânî... şehir halkı, yol
boyunca dizilmiş; heyecanla Türk ordusunu karşılıyor.
15. • Bu arada halkın arasından birçok kimse, ellerindeki çiçek
demetlerini padişaha sunmak için birbirleriyle yarışıyor. Hepsi
de Akşemseddin'i ak sakalıyla, ağır duruşuyla padişah sanıp,
çiçekleri ona sunmaya çalışıyor. Akşemseddin, atını geri geri
çekip, gözucuyla Fatih'i göstererek:-"Sultan Mehmed odur,
çiçekleri ona veriniz." demek istiyor. Fatih Sultan Mehmed,
çiçeklerle kendisine doğru yönelenlere hocası Akşemseddin'i
göstererek: -"Gidiniz, çiçekleri ona veriniz. Sultan Mehmed
benim, ama o benim hocamdır." diyor.
16. • Örnek 2: Çoban
• İmâm-ı Şâfiî hazretleri, bir çobanı görünce ayağa kalkmış.
Yanındakiler, (Bu çobana hürmetinizin sebebi nedir?) diye suâl
etmişler. O da, (Bu zât bana kitaplarda bulamadığım ilimden
bir meseleyi öğrettiği için, yâni benim hocam olduğu için
hürmet ediyorum) buyurmuştur. Hakikatı bulmamıza sebep
olanlara, bize çok lüzûmlu ilimleri öğretenlere gösterilecek
hürmetin ehemmiyetini idrak etmek lâzımdır.
•
17. • İmâm-ı a’zâm Ebû Hanîfe hazretleri, hocasının evi tarafına ayağını
uzatmazdı. Halbuki, aralarında yedi sokak uzaklık vardı. Âlimler
buyuruyor ki: İlim talebesi, ilme ve ilim öğreten öğretmenine hürmet
etmedikçe, öğrendiği ilmin faydasını göremez.
•
• Örnek 3: Sıçrayan Çamur
• Osmanlı padişahları öğretmenlerine saygıda kusur etmemişler, o
koca Yavuzlar, Fatihler, Kanuniler bile hocalarına saygı göstermekten
geri durmamışlardır. Yavuz 5ultan Selim Han' ın Mercidabık
Zaferinderı dönerken hocası İbni Kemal ile olan hikayesi meşhurdur.
Büyük Sultan, hocasının atının ayağından sıçrayan çamurun kaftanına
bulaşması üzerine tebessüm ederek, çamur lekelerinin süs olduğunu
söylemiş ve bu kaftanın öldükten sonra sandukasının üzerine
örtülmesini vasiyet etmiştir.
•
18. • Örnek 4: Cumhurbaşkanı
• Mustafa Kemal Atatürk’ün bir köye yolu düşmüştü. Her zaman
olduğu gibi, köyün ilkokulunu ziyaret etti. Okul bahçesinde
oynayan çocuklarla ilgilendi, oyuna katılmayan bir öğrencinin
derdini dinledi. Zil çalınca öğrencilerle birlikte sınıfa girdi. Genç
öğretmen, Atatürk’ü öğretmen kürsüsüne davet etti. Atatürk,
arka sıralardan birine oturarak:
• -“Hayır! Siz yerinizi alınız, dersinizi anlatınız. Sınıfında bir
öğretmen, cumhurbaşkanından daha büyüktür.” diyerek,
öğretmene ne kadar önem verdiğini göstermiş oldu.
•
19. • Atatürk’ün Öğretmenlerle İlgili Özdeyişleri
• Dünyanın her yanında öğretmenler, insan topluluğunun en fedâkar
ve saygıdeğer kişileridir.
• Milletleri kurtaranlar, yalnız ve ancak öğretmenlerdir.
• Öğretmenler! Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.
• Öğretmenler! Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür
nesiller ister.
• Bir topluluk, ulus olabilmek için mutlaka eğiticilere, öğretmenlere
muhtaçtır. Onlardır ki, toplumu gerçek bir ulus haline getirirler.
• Dünyada her şeye bir değer biçilebilir, ama öğretmenin eserine
değer biçilemez.
• Öğrencilerine okuma aşkı aşılamayan bir öğretmen, havanda soğuk
demir dövüyor, demektir.
• Ülkemizi gerçek hedefe, gerçek mutluluğa kavuşturmak için iki
orduya ihtiyaç vardır; biri vatanımızı kurtaran asker ordusu, diğeri
ulusumuzun geleceğini yoğuran irfan ordusudur.
20. • Sonuç:
• Öğretmen, doğumdan ölüme kadar, bütün bir hayat boyu,
hayatı şekillendiren kudsî üstaddır. Milletine, kader
programında rehberlik yapıp, ahlâk ve karakterini yücelten ve
ona ebediyet şuurunu aşılayan, melek soluklarının
mihraklaştığı bu üstün varlığa denk yeryüzünde ikinci bir
yaratık gösterilemez.
•
• O, Allah'ın insanları yükseltip, alçaltmasında kullandığı bir el ve
bir dildir. Evet, öğretmenini bulmuş bedevî bir topluluk,
melekler kadar ulvîleşir ve cemaat hâlinde öğretmenlik
payesine yükselir.
21. • Ve yine iyi bir öğretmen sayesinde Makedonya, cihanın büyük
Fâtihlerinden birine sahip olur. Anadolu, iyi öğretmenler
sayesinde umran devrine erer. Çağlarla oynayan Fâtih; büyük
disiplin ve nizam insanı Yavuz ve daha yüzlercesi, böyle güzîde
birer üstat elinden çıkmış nâdide çıraklardı...
•
• Öğretmenin elinde madenler saflaşır, som altına ve pırıl pırıl
gümüşe inkılâb eder. O esrarlı elde en ham ve en değersiz
şeyler, elmaslar hâline gelir.
22. • Hiçbir fabrika onun kadar seri ve onun kadar sistematik olarak
iş göremez. Karşısına aldığı yüzlerce insana, bir anda bütün
duygu tayflarını intikal ettirmek ve onların varlıkları içinde
ikinci bir varlık hâline gelmek, öğretmenden başka kimseye
müyesser olmamıştır.
•
• Öğretmen, bazen filozof, bazen zâhid, bazen derviş hâlinde
zuhur etmiş ve yaşadığı zamana damgasını vurmuştur.
• Brahman yüce duygularıyla tilmizlerinin gönlünde ebedileşen
bir öğretmendi. Buda Nirvana'ya giden çetin yolda, temiz
duygularıyla örnek ayrı bir öğretmendi. Konfiçyus ahlâkın,
Hürmüz sonsuzluk sırrının işaretçisi birer öğretmen idiler. En
yüce varlıkta billûrlaşan Ömerler ise, büyük üstatları sayesinde
her biri başlı başına bir öğretmen oluvermişli...
23. • Kendi öğretmen ve üstatlarını bulup, yeniden inşâ dönemine
geçecek olan bizim insanımızın derlenip toparlanması ise,
hepten şaşırtıcı olacağı benzer. Elverir ki, günümüzün talim ve
terbiye vazifelisi, feth ve keşfedici bir ruha sahip bulunsun.
Mukaddes kanaat ve düşüncelerinin hakkını vererek, büyük
terkicilere yakışır vecibeyi hakkiyle yerine getirsin:
Nizamülmülk'le Alpaslan'ı yan yana görsün. Fâtih'le
Akşemseddin'i, Zenbilli ile Yavuz'u birbirinden ayırmasın.
Gazalî'nin aydın semâsında, Pascal'ı unutmasın. Mevlâna'nın
sehhâr ifâdeleriyle semâa kalkarken, laboratuara uğrayıp
Pastör'ü selâmlamayı da ihmâl etmesin. Sözün özü, kafa ve
kalb bütünlüğünü kendisine şiar edinsin...