2. 1950'li yılların başında Amerikalı ilim adamı Waksmann, hastanedeki yorucu çalışmalarından biraz olsun uzaklaşabilmek için, şehrin dışında bir gezinti yapmaya çıkmıştı…
4. Waksmann, mezarlar arasında gezinen 75-80 yaşlarındaki mezarcıyı görünce, kafasında bazı soruların belirdiğini hissetti…
5. Ve yaşlı adamla konuşunca, onun 60 yıldır aynı işi yaptığını ve bu süre içinde bir kere bile hastalanmadığını hayretle öğrendi…
6. Peki, ama bunca mikroplu hastalıktan ölen ve cesetleri toprağa gömülen insanlar, neden bir mikrop yuvası haline gelip bütün insanlığın ve tabii ki ilk önce mezarcının başına belâ olmuyordu?
7. Değerli bir araştırmacı olan Waksmann bu sorunun peşine düştü ve gördü ki, toprağa giren her ceset, daha 20 saate varmadan bütün hastalık mikroplarından temizleniyordu.
8. Waksmann, cesetlerde bulunması mümkün olan bir sürü hastalıktan sadece veremin hangi bakteriler tarafından temizlendiğini araştırdı…
9. … ve bunların, “stroptomyces” adı verilen bakteriler olduğunu keşfetti.
10. Toprağın bu müthiş sırrı, insanoğlunu (diğer hastalıklardan olduğu gibi) verem belasından da kurtarıyor ve çalışmalarından dolayı Waksmann'a Nobel mük â fatı kazandırıyordu.
11. Bu araştırmadan sonra ilim adamlarının gözleri, ayaklarımız altındaki dünyaya çevrilmiş ve bu dünyanın göz kamaştırıcı özellikleri, birer birer ortaya çıkmaya başlamıştır.
12. Modern araştırmaların bugün varmış oldukları son nokta, toprağın her zerresinde Yüce Yaratıcının Hayy, yani "hayat verici" manasındaki isminin tecelli ettiği şeklindedir.
13. Bu buluşun, henüz çok yeni olduğunu ifade ederek, 14 asır öncesinden beri yankılanan bir sese kulak verelim: "… ölü toprağı canlandırmamız, onlar için bir delildir. Onu dirilttik ve ondan yenen taneler çıkarttık."
14. Yukarıda mealen verilen 36. sürenin 33. ayetini yorumlarken, bu ayetin ilme ışık tutan noktalarını göstermiş olacak ve bu arada bazı ilmî gerçekleri belirtmeye çalışacağız.
15. 1- Ayetteki ölü toprak tabakası, "ölü arz" olarak geçmektedir. Yani genellikle, arzın (yerkabuğunun) bütün toprağı kastedilmiştir.
16. 2 -Ayette geçen "Bu bir ayettir" tabirinin manalarından biri de, "İlahî bir ibret" demektir. Başında bu ifadenin yer aldığı ayetlerde, çok önemli ve ilmî açıklamalar yapılacağına işarettir.
17. 3- Ayette geçen "O'nu dirilttik" ifadesi, yerkabuğunun ilk ve tabii halinin ölü olduğunu, jeolojik bir gerçek olarak dile getirmektedir.
18. 4- Ayette, dış yüzüyle ölü sanılan toprağın, gerçekte canlı olduğunun bildirilmesi, başlı başına bir mucizedir.
19. Çünkü toprağın en az % 80'i, canlı organizmalar topluluğundan ibarettir.
20. Dikkat edilecek olursa, ayette "toprağın içinde canlılar vardır" mealinde bir ifade geçmemekte, aksine "O'nu dirilttik" denerek, toprağın bütünüyle canlı olduğuna dikkat çekilmektedir.
21. Evet, bu ayet, gerçekten mucizedir. Çünkü toprakta bazı canlıların yaşadığı 100 yıldır bilinmesine rağmen, onun tamamıyla canlı olduğu, ancak 40 yıl önce keşfedilmiştir.
22. Toprak, ayette belirtildiği gibi, o kadar canlıdır ki, onun kesme şeker büyüklüğündeki her parçasında (1 cm3) en az l milyar faydalı canlı yaşar.
23. Avucumuzu dolduran bir avuç toprak yüz milyar civarındaki canlının cansız gibi görünen muhteşem dünyasıdır.
24. 5- Ayet, hayatın toprak kanalıyla bitkilere ve oradan da hayatımıza yansıdığını beyan eder ki, bu da biyokimya açısından fevkalade Önemlidir.
25. Evet, yukarıda görüldüğü gibi toprak, kirli bir toz yığınından ibaret değildir. Ve onu "canlı" haline getiren mikroorganizmaların da "ilkel canlılar" ifadesiyle uzaktan yakından alakası yoktur.
26. Topraktaki en önemli vazifeyi, azot bakterileri yapar. Ölü gibi duran toprağın, yağmurla birlikte canlanmasına sebep olurlar.
27. Toprakta ikinci tür bir bakteri grubu da, aldığı İlahî Program gereği olarak "analiz grubu" şeklinde vazife görür.
29. Her biri birer usta kimyager gibi çalışan bu bakterilerin "parçalama" işlemine, onlara "ilkel" diyen inkarcıların öldükten sonra toprağa gömülen cesetleri de dahildir.
30. Radyobiyoloji konusunda uzman ilim adamlarını bile hayrette bırakan yukarıdaki işlemlerin, bugün en gelişmiş laboratuarlarda dahi yapılması mümkün değildir.
31. Toprak bu mükemmel özellikleriyle, adeta uçsuz bucaksız bir kimya şehrine benzer.
32. Bilindiği gibi, bitkilerin protein ihtiyaçları da, bakteriler tarafından hazırlanır. Böylece yerkabuğu üzerinde hayatın temel halkası, bu noktadan başlar.
33. Bunlardan çok daha ihtişamlı bir hadise de, bakterilerin bitkilere hormon yapmasıdır. Çünkü bitkiler, şiddetle ihtiyaç duydukları hormonları kendileri karşılayamaz.
34. İşin daha hayret verici yanı, bakterilerin bu faaliyet aracılığıyla, bitkilerin büyümesini kontrol altında tutmalarıdır.
36. Topraktaki su kaybolunca, bütün iyon enerjileri tükenmekte ve hayat durmaktadır. Ne var ki, İlahî mucize, topraktaki bakterilerin genetik şifrelerini dondurmakta…
37. … ve böylelikle şifreleri bozulmayan bakteriler, mezarlarında mahşeri, yani yeniden dirilişi bekleyen cesetler gibi beklemektedir.
38. Neticede yağmur gelir ve Kur'an'ın "Biz her canlıyı sudan çıkarttık" mealindeki sırrı tecelli eder.
40. Semada elektrikle güçlenen su iyonları, bin bir bakteri tohumunun imdadına yetişir ve genetik şifrelerin dondurulmuş olan kapıları, hidrojen iyonunun kılıncıyla birer birer açılır.
41. Milyarlarca bakteri, bir ibadet vecdi içinde tekrar sahneye çıkar ve İlahî Programın kendilerine vermiş olduğu emirleri, kusursuz olarak yerine getirirler.
42. Cenab-ı Hak, Kur'an'da bu hikmetli hadiseyi açıklarken, haşrin, yani öldükten sonra dirilmenin de buna benzediğini ifade etmektedir.
43. Demek ki, ölüm idam değil, hiçlik değil, sönmek değil, ebedi ayrılık değil, yokluk değil, tesadüf değil, faili olmayan bir mahvolma değil…
44. Belki, Rah î m ve Hak î m olan bir Fail tarafından bir terhistir, bir mek â n değişikliğidir. Sonsuz mutluluğa, asıl vatana bir sevkiyattır.