1. Bazen yalnız olmak ister insan, dalıverir yalnızlığın o güzel huşusuna ; sonra haykırmak ister
yalnızlığın boşluğuna ama onu da yapamaz. Tutup ağlamak ister ama ağlayamaz. Birden isyan eder
yalnızlığına. Lanetler okumaya başlar bu duruma. Oysa 2-3 dakika önce iyi ki yalnızım, iyi ki şuanda
kimseyi düşünmüyorum derken lanetler okumaya başlar bu içinde bulunduğu sonsuz boşluğa.
Yalnızlığı öyle bir sarar ki etrafını her baktığı yönde gözleri birilerini aramaya başlar ama
kimseleri yanında bulamaz. Ansızın misafirliğine özlem gelir. Özlem… Eskiyi de yanında getirir. Bir
anda gözün önünden eski sevgililer geçer. Her birine verilmiş “ayrılmayacağız, sonsuza kadar
beraber olacağız” tarzı vaatler vardır. Ama şuanda her biri bir başka tende başka aşklardadır.
Hiçbirisi şuan yanımda değil diye eskiyi özlemle yad ederken hüzün kaplar gözleri. Farkında
olmadan birkaç damla yaş süzülür yanaklardan aşağıya doğru . Silkinip kendine gelmek geçer
aklından ama bunu da başaramaz. Ansızın saran bir hüzün ile titretmeye çalıştığı vücudu isyan
eder kendisine. Beyninin verdiği emirleri dinletemez azalarına. İşte o anda kalbi ele geçirir
vücudunu. Ne yapmaya çalışsa da nafiledir. Bir kere kalp ele geçirdi mi vücudu artık hiçbir kuvvet
hiçbir duygu etki etmez o vücuda. Kalp bir insandaki yıkılmaz sağlam kalan bir ordudur. Bu orduyu
ne top gülleleri, ne azalardaki askerler, ne de beyinden gelen her biri hayati önem taşıyan emirler
etkisiz hale getirebilir.