2. PSİKANALİTİK YAKLAŞIM
Freud'cu Yaklaşım
• Topoğrafik Model:
Bilinç: Kişinin farkında olduğu düşünceleri içeren ve yeni
düşüncelerle değişen-gelişen yapıdır. Ancak kişinin aklında
tuttuğu bilgilerin çok azı bilinç düzeyindedir.
Bilinç Öncesi: Kişinin günlük hayatında çok sık gerekmediği
için aklında tutma ihtiyacı duymadığı ancak istediği zaman
hatırına getirebildiği sayısız bilginin bulunduğu bölüm.
Bilinç Altı: Kişinin düşüncelerinin en büyük bölümünü
oluşturan, istediği zaman bilinç düzeyine getiremediği ancak
bireyin davranışlarında en fazla etkiye sahip kısımdır.
3. PSİKANALİTİK YAKLAŞIM
Freud'cu Yaklaşım
Yapısal Model:
İd: İlkel ve doğuştan gelen dürtüleri içerir. Bedensel ihtiyaçlar, yeme-
içme, cinsel dürtüler, saldırganlık. Toplumsal sınırları düşünmeden
sadece kişisel tatmin sağlama amacı ile yani haz prensibi ile işler.
Ego: İd’in dürtülerini kontrol altında tutar. İd’in tatmin edilmesi için
uygun koşulların oluşup oluşmadığını kontrol eder. Çevresel şartları
değerlendirerek, davranışların olası sonuçlarını tahmin eder. Temel
görevi dürtüleri bilinçaltında tutmaktır. Ego, hem bilinç öncesi hem de
bilinçaltı tüm düzeylerde serbestçe hareket eder.
Süperego: Toplumsal normları, ahlaki kuralları ve değer yargılarını
temsil eder. İd’in arzu ve isteklerini sürekli baskı altında tutmaya
çalışır. Ego, id’in istekleri için uygun zamanı kollarken, süperego
ahlaki kurallara uygunluğunu denetler. Süperego vicdan olarak da
kabul edilir. Çünkü, hangi davranışların erdemli, övgüye değer
olduğuna karar vermek için kullanılan idealleri belirler.
4. PSİKANALİTİK YAKLAŞIM
Freud'cu Yaklaşım
Yapısal Model:
Bu üç yapı bir taraftan birbirini tamamlarken, diğer
taraftan sürekli çatışır.
Sağlıklı bireylerde EGO güçlüdür.
İD’in çok güçlü olduğu kişiler toplumsal sınırları
gözetmeden sadece kendi isteklerini tatmin etmeye
yönelir.
SÜPEREGO’nun çok güçlü olduğu kişiler ise aşırı
derecede kuralcı bir tutum geliştirirler, gerçekleşmesi
mümkün olmayan bir mükemmellik arzusu ile
esneklikten uzaklaşırlar.
5. FREUD’UN PSİKOSEKSÜEL
GELİŞİM SÜREÇLERİ
• DÖNEMLER:
1. Oral Dönem
2. Anal Dönem
3. Fallik Dönem
4. Genital Dönem
6. FREUD’UN PSİKOSEKSÜEL GELİŞİM
SÜREÇLERİ- DÖNEMLER
• ORAL DÖNEM: Hayatın ilk yılıyla başlar. Bebekler hayatta
kalabilmek için tamamiyle başkalarına ihtiyaç duyarlar. İçgüdüsel
doyuma olaşmada tek yolları başkalarına bağlı olmadır. Bu dönemde
ağız birincil haz organıdır. Haz ve seksüellik birbirine bağlanmıştır. Bu
nedenle seksüellik, bebekte, yemek yemekle bağlantılı olan bir haz
duyma halidir. Bu nedenle annenin göğsü ya da biberon birincil haz
kaynaklarıdır. Hazzın doyurulması sırasında bebek anneye bağlılık ve
güven duygusu geliştirir ancak bebek kendi bedeniyle annesinin
göğsü arasındaki farkı kavrayamadığından açlığı yatıştırma hissi ile
bağlılık duyma birbirine karışabilir. Zamanla göğüs haz objesi
olmaktan çıkar onun yerini bebeğin kendi vücudundan bir organ alır.
Bebeğin parmağını emmesi.
Bu dönemde aşırı fazla ya da aşırı az derecede uyarımla karşılaşan
bebek ileride oral pasif bir kişiliğe sahip olur. Bu tip insanlar fazla
iyimserdir, hep başkalarından onay bekler ve başkalarının onu sürekli
koruyacağına inanır.
7. FREUD’UN PSİKOSEKSÜEL GELİŞİM
SÜREÇLERİ - DÖNEMLER
• ANAL DÖNEM: 2-3 yaşlarında başlar, ve libidinal enerji ağızdan
anal bölgeye geçer. Bu dönemde tuvalet eğitiminin veriliş şekli,
çocuğun ilerideki kişilik gelişimini etkiler. Bu dönemde idin talebi
(dışkılamadan haz duyma) ile anne-babanın gösterdiği sosyal kısıtlama
arasındaki ayırım önemlidir. Yaşamın daha sonraki dönemlerinde
görülen oto-kontrol ve üstünlük davranışlarının kökeni bu döneme
dayanır.
Anne-baba tuvalet eğitimi sırasında çok sert davranırlarsa çocuk
tuvaletini tutma davranışı gösterir. Bu ileride retentive (kabız) kişilik
tipine sahip olur. Düzenlilik, dakiklik, cimrilik, aşırı titizlik ya da aşırı
dağınıklık bu kişilik tipinin özellikleridir.
Fazla teşvik edilirse anal agresif kişilik tipine yol açar. Düzensizlik,
ziyankarlık, düşmanlık ve gaddarlık bu kişilik tipinin özellikleridir.
Karşılarındaki kişiyi sahip olunacak bir obje olarak görme eğilimi, bu
kişilerin ilerideki aşk ilişkilerinde hakim tutum olarak karşımıza çıkar.
8. FREUD’UN PSİKOSEKSÜEL GELİŞİM
SÜREÇLERİ - DÖNEMLER
• FALLİK DÖNEM: 4-5 yaşlarında başlar. Libidinal enerji tekrar yer
değiştirir, bu sefer anal bölgeden genital bölgeye geçer. Çocuklar
cinsel organlarını keşfeder. Cinsel konulara ilgi göstermeye başlarlar.
Bu dönemde yaşanan en önemli karmaşa Oedipus Kompleksi’dir.
Oedipus kompleksi, erkek çocuğun annesine sahip olma isteği ve
babasını rakip olarak görmesidir. Bu dürtülerle annesini babasından
kıskanır.
Bu kompleksin kız çocuklarda görülenine ise Elektra Kompleksi
denmektedir. Burada da kız çocuk babasını annesinden kıskanır ve
anneyi rakip olarak görür.
Fallik döneme takılı kalan yetişkin erkekler genellikle hırslı, küstah,
kibirli ve övüngendirler. Her zaman başarılı olmak isterler. Burada
başarı, karşı cinsten olan ebeveyni yenmeyi simgelemektedir.
9. FREUD’UN PSİKOSEKSÜEL GELİŞİM
SÜREÇLERİ - DÖNEMLER
• GİZİL DÖNEM: Ara bir dönemdir. 6-7 yaş civarında başlar ve
ergenliğe kadar sürer. Bu dönemde çocuk zihinsel aktivitelere,
arkadaşlık ilişkilerine ve spora yönelik.
Bu dönem, bir sonraki döneme hazırlık sürecidir.
10. FREUD’UN PSİKOSEKSÜEL GELİŞİM
SÜREÇLERİ - DÖNEMLER
• GENİTAL DÖNEM: Ergenlik ile başlayıp ölüme kadar süren
dönemdir. Vücutta biyokimyasal ve fizyolojik değişimler bu dönemin
en önemli özellikleridir. Cinsel organlarda gelişme, endokrin
hormonunun salgılanması sonucu erkeklerde sakallanma, kızlarda
göğüslerde büyüme gibi değişimler yaşanır.
Bu dönemin başlarında seksüel enerji aynı cinsten olanlara yönelirken,
ileriki evrelerde karşı cinse yönelir.
Genital karakter, psikoanalitik teorideki ideal tipe örnektir. Bu tip,
olgun ve sorumlu sosyo-seksüel ilişkiler yaşamış bir birey örneğidir.
11. Yeni Freud'cu Yaklaşımlar
Bu kuramcıların ortak özelliği,
. Freud’un kişiliğin belli bir yaştan
sonra değişmediği iddiasına karşı
çıkmaları
. Ego’yu İd’in hizmetçisi değil yöneten
bir yapı olarak tanımlamaları
. Sosyal faktörlere vurgu yapmaları
12. Yeni Freud'cu Yaklaşımlar
JUNG: Kişilik oluşumunda bireysel bilinçaltı dışında kolektif
bilinçaltının da etkili olduğunu iddia etmiştir. Doğrudan ulaşılamayan,
yüzyıllar boyunca genetik olarak aktarılarak gelen ortak bir bilinçaltı
bulunmaktadır. Bu ortak bilinçaltı davranışlarımızı etkiler.
Ortak bilinçaltı, bilinç düzeyine çıkarılması zor düşünce ve imgelerden
oluşmaktadır.
Bireysel bilinçaltından farklı olarak, ortak bilinçaltı düşünceleri
bastırmaya yönelik bir çaba harcamaz. Anne, Tanrı, korku, düşman gibi
imgelemler ortak bilinçaltının ürünleridir.
Bu anlamda Jung da Freud gibi kişiliğin önemli bir kısmının doğuştan
gelen özelliklerden oluştuğuna inanmış ancak bunu kolektif bilinçaltına
bağlamıştır.
13. Yeni Freud'cu Yaklaşımlar
ADLER: İnsanda doğuştan gelen bir takım eksiklikler vardır ve bu
nedenle de aşağılık duygusu gelişmektedir. Her birey bu duyguyu
yenmek için üstünlük kurma çabası içindedir.
Yetersizlik duygusu, yetersizlikten daha önemlidir. Bu duygunun
gerisinde sosyal faktörler bulunmaktadır. Bu nedenle, üstünlük kurma
çabası içindeki birey toplum dışı, toplum karşıtı veya başka insanları
aşağılamayı amaçlayan bir tutum geliştirebilmektedir.
Freud gibi, ebeveyn davranışlarının kişilik üzerinde çok etkili olduğuna
inanmaktadır. Hem ihmal hem de aşırı şımartma, çocuklarda kişilik
sorunları ortaya çıkarmaktadır.
Aynı zamanda doğum sırasının da etkili olduğunu düşünmektedir.
Ailedeki ortanca çocukların, daha büyük ve küçüklerden daha başarılı
olacağını ve daha az psikolojik sorun yaşayacağını ileri sürmektedir.
14. Yeni Freud'cu Yaklaşımlar
• ERICKSON: Freud’un tersine karamsar bir kişilik tanımlaması yapmaz.
Aksine, benliğin olumlu işlevlerini vurgular.
Benliğin en önemli işlevlerinden biri, kimlik duygusu geliştirmesi ve korumasıdır.
Kişiliğin gelişimi sadece çocuklukta oluşmaz, yaşam boyunca devam eder.
Sekiz Aşamadan bahseder.
1. Temel güvensizliğe karşı temel güven
2. Utanç ve kuşkuya karşı özerklik
3. Suçluluk duygusuna karşı girişkenlik
4. Aşağılık duygusuna karşı iş yapıcılık
5. Rol karmaşasına karşı kimlik
6. Yalnız kalmaya karşı yakınlık kurma
7. Duraklamaya karşı üretkenlik
8. Umutsuzluğa karşı benlik bütünlüğü
Birey, her bir aşamada önündeki iki tercihten birini seçmek zorunda kalmaktadır.
15. Yeni Freud'cu Yaklaşımlar
• HORNEY: Freud’un geliştirdiği kişilik sistemini büyük ölçüde
reddetmiştir. Nevrotik olarak 3 farklı nevrotik kişilik tipi
tanımlamıştır.
1. Sosyal etkinliklere sık katılan, insanlara iltifat eden ancak bir süre
sonra çevresindekilere ilgisi talebe dönüşen, yalnız kalmaya
dayanamayan tip.
2. Kimse tarafından sevilmeyen, küçümseyici, herkesten nefretle
bahseden, başarılı olmasına rağmen son derece acımasız tip.
3. İnsanlarla nadiren iletişim kuran, çok az arkadaşa sahip, zamanını
tek başına geçiren tip.
Bu üç kişilik tipinin ortak özelliği, üçünün de yetersizlik ve
güvensizlik duygularıyla başa çıkmaya çalışmalarıdır. Nevrotik
kişilik olarak tanımladığı bu kişiliklerin hepsi, insanları
kendilerinden uzaklaştırmalarına rağmen kendi içlerinde hep korku
yaşayan ve kaygılarını azaltmak için yıkıcı bir iletişim tarzı geliştiren
insan tipidir.
Çocuklukta yaşanan kişiler arası bozuk ilişkiler ve ebeveynlerin
kaygı yaratan davranışları bu tip kişilik tipinin gelişmesine neden
olabilmektedir.
16. Yeni Freud'cu Yaklaşımlar
SULLIVAN: Her birey hem kendisi için hem de başkaları için
zihinsel imgeler oluşturmaktadır.
İnsanlar kendilerini iyi-ben, kötü-ben, ben-değil biçimlerinde üç
şekilde kişileştirmektedir.
İyi-ben, kişinin kendini iyi hissettiği, geçmişte ödüllendirilmiş yönlerini
ifade eder. Özellikle güvenlik duygusuyla ilişkilendirilmekte ve bireyde
kaygı yaratmayan davranışları içermektedir.
Kötü-ben, kişinin düşünmekten bile rahatsızlık duyduğu,
ödüllendirilmediği, kaygı yaşadığı davranışlarını içerir.
Ben-değil, kişinin kabul etmek istemediği bu nedenle bilinçaltında
tuttuğu yönlerini ifade eder.
Freud’un aksine, yaşamın ilk birkaç yılından sonra kişilik gelişiminin
devam ettiğine inanmakta ve bu nedenle bu aşamaları
tanımlamaktadır.