SlideShare uma empresa Scribd logo
1 de 25
Bediüzzaman Said Nursi
•   İstanbul seyahatinden muztarip olup olmadığını sordum:
    “Bana ıztırap veren,” dedi. “Yalnız İslâmın mâruz kaldığı tehlikelerdir. Eskiden
    tehlikeler hariçten gelirdi; onun için mukavemet kolaydı. Şimdi tehlike içeriden
    geliyor. Kurt, gövdenin içine girdi. Şimdi, mukavemet güçleşti. Korkarım ki,
    cemiyetin bünyesi buna dayanamaz. Çünkü düşmanı sezmez. Can damarını
    koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder. Cemiyetin basiret gözü böyle
    körleşirse, iman kalesi tehlikededir. İşte benim ıztırabım, yegâne ıztırabım budur.
    Yoksa şahsımın mâruz kaldığı zahmet ve meşakkatleri düşünmeye bile vaktim
    yoktur. Keşke bunun bin misli meşakkate mâruz kalsam da iman kalesinin istikbali
    selâmette olsa!”
    “Yüz binlerce imanlı talebeleriniz size âtî için ümit ve tesellî vermiyor mu?”
    “Evet, büs bütün ümitsiz değilim. Dünya, büyük bir mânevî buhran geçiriyor.
    Mânevî temelleri sarsılan garp cemiyeti içinde doğan bir hastalık, bir veba, bir tâun
    felâketi, gittikçe yeryüzüne dağılıyor. Bu müthiş sârî illete karşı İslâm cemiyeti ne
    gibi çarelerle karşı koyacak? Garbın çürümüş, kokmuş, tefessüh etmiş, bâtıl
    formülleriyle mi?
•   Yoksa İslâm cemiyetinin ter ü taze iman esaslarıyla mı? Büyük kafaları
    gaflet içinde görüyorum. İman kalesini, küfrün çürük direkleri tutamaz.
    Onun için, ben yalnız iman üzerine mesaimi teksif etmiş bulunuyorum.

•   Risale-i Nur’u anlamıyorlar. Yahut anlamak istemiyorlar. Beni, skolastik
    bataklığı içinde saplanmış bir medrese hocası zannediyorlar. Ben, bütün
    müspet ilimlerle, asr-ı hazır fen ve felsefesiyle meşgul oldum. Bu hususta
    en derin meseleleri hallettim. Hattâ bu hususta da bazı eserler telif
    eyledim. Fakat ben öyle mantık oyunları bilmiyorum. Felsefe
    düzenbazlıklarına da kulak vermem. Ben, cemiyetin iç hayatını, mânevî
    varlığını, vicdan ve imanını terennüm ediyorum. Yalnız Kur’ân’ın tesis ettiği
    tevhid ve iman esası üzerinde işliyorum ki, İslâm cemiyetinin ana direği
    budur. Bu sarsıldığı gün, cemiyet yoktur.
•   Bana, “Sen şuna buna niçin sataştın?” diyorlar. Farkında değilim. Karşımda müthiş
    bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evlâdım yanıyor, imanım tutuşmuş
    yanıyor. O yangını söndürmeye, imanımı kurtarmaya koşuyorum. Yolda biri beni
    kösteklemek istemiş de ayağım ona çarpmış; ne ehemmiyeti var? O müthiş yangın
    karşısında bu küçük hâdise bir kıymet ifade eder mi? Dar düşünceler, dar görüşler!

•   “Beni, nefsini kurtarmayı düşünen hodgâm bir adam mı zannediyorlar? Ben,
    cemiyetin imanını kurtarmak yolunda dünyamı da feda ettim, âhiretimi de. Seksen
    küsur senelik bütün hayatımda dünya zevki namına birşey bilmiyorum. Bütün
    ömrüm harp meydanlarında, esaret zindanlarında, yahut memleket
    hapishanelerinde, memleket mahkemelerinde geçti. Çekmediğim cefa, görmediğim
    eza kalmadı. Divan-ı harplerde bir câni gibi muamele gördüm; bir serseri gibi
    memleket memleket sürgüne yollandım. Memleket zindanlarında aylarca ihtilâttan
    men edildim. Defalarca zehirlendim. Türlü türlü hakaretlere mâruz kaldım. Zaman
    oldu ki, hayattan bin defa ziyade ölümü tercih ettim. Eğer dinim intihardan beni
    men etmeseydi, belki bugün Said topraklar altında çürümüş gitmişti.
•   Benim fıtratım, zillet ve hakarete tahammül etmez. İzzet ve şehamet-i
    İslâmiye beni bu halde bulunmaktan şiddetle men eder. Böyle bir vaziyete
    düşünce, karşımda kim olursa olsun, isterse en zalim bir cebbar, en hunhar
    bir düşman kumandanı olsa, tezellül etmem. Zulmünü, hunharlığını onun
    suratına çarparım. Beni zindana atar, yahut idam sehpasına götürür; hiç
    ehemmiyeti yoktur. Nitekim öyle oldu. Bunların hepsini gördüm. Birkaç
    dakika daha o hunhar kumandanın kalbi, vicdanı zulümkârlığa
    dayanabilseydi, Said bugün asılmış ve mâsumlar zümresine iltihak etmiş
    olacaktı.
•
     İşte benim bütün hayatım böyle zahmet ve meşakkatle, felâket ve musibetle geçti.
    Cemiyetin imanı, saadet ve selâmeti yolunda nefsimi, dünyamı feda ettim. Helâl
    olsun. Onlara beddua bile etmiyorum. Çünkü, bu sayede Risale-i Nur, hiç olmazsa
    birkaç yüz bin, yahut birkaç milyon kişinin-adedini de bilmiyorum ya, öyle diyorlar.
    Afyon Savcısı beş yüz bin demişti. Belki daha ziyade-imanını kurtarmaya vesile oldu.
    Ölmekle yalnız kendimi kurtaracaktım; fakat hayatta kalıp da zahmet ve
    meşakkatlere tahammül ile bu kadar imanın kurtulmasına hizmet ettim. Allah’a bin
    kere hamd olsun.

•   Sonra, ben cemiyetin iman selâmeti yolunda âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne
    Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmi beş milyon Türk
    cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur’ân’ımız
    yeryüzünde cemaatsiz kalırsa, Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur.
    Milletimizin imanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmaya
    razıyım. Çünkü vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.”
• Gençliği ve Tahsil Hayatı:
   I. Meşrutiyet Devri
       1878 (1) ’de Bitlis’in Hizan ilçesinin Nurs köyünde doğan Bediüzzaman,
  ilk eğitimini ağabeyi Molla Abdullah’tan aldı. Beş yıl süren tahsil hayatı
  boyunca, bir çok medresede kısa sürelerle bulunarak ders aldı. Sonunda,
  Doğu Beyazıt’ta bulunan Şeyh Mehmet Celali’nin medresesinde üç ay süren
  bir eğitim neticesinde (2) , İcazet (3) aldı.
       O dönemin medrese alimleri arasında gelenek halinde olan ilmi
  münazaralarda elde ettiği başarılar ve mütalaa ettiği kitapları kolaylıkla
  ezberine alması gibi özellikleri sebebiyle, kendisine “Bediüzzaman”(4) lakabı
  verildi.
•   1893 yılında Miran aşiret reisi Mustafa Paşa’yı yöre halkına yaptığı baskı
    ve zorbalıktan vazgeçirmek için (5) Cizre’ye giden ve burada bir müddet
    kalan Said Nursi, 1894’te Mardin’e geldi. Burada bir müddet kaldıktan
    sonra Bitlis’e gelen Bediüzzaman’a, Vali Ömer Paşa, Vilayet konağında bir
    oda tahsis etti. Bitlis’te geçirdiği iki yıllık süre zarfında Konağın büyük
    kütüphanesinden istifade eden Bediüzzaman, ilmi açıdan ulema ve nüfuzlu
    kimseler arasında hatırı sayılır bir şöhret kazandı.
•   İki senelik Bitlis hayatından sonra Said Nursi, Vali Hasan Paşa’nın daveti
    üzerine gittiği Van’da onyıl kadar kaldı. Konağın kendisine ayrılan
    bölümünde uzun süre kalarak çalışmalarına devam eden Bediüzzaman’ın
    zihninde, eğitim esasları ve yönetim şekliyle “Medreset’üz Zehra” adını
    verdiği bir üniversite projesi teşekkül etmişti.(6)
•   Valinin konağında okuduğu gazetelerin birinde, İngiltere’nin Sömürgeler
    Bakanı Gladstone’un Avam Kamarasında, elinde bir Kur’an-ı Kerim ile
    kürsüye gelerek; “Bu Kur’an Müslümanların elinde bulunduğu müddetçe,
    biz onlara hakiki hâkim olamayız. Ne yapıp yapıp, bu Kur’an’ı sükût ettirip
    ortadan kaldırmalıyız. Yahut da Müslümanları ondan soğutmalıyız”
    dediğini (7)okumuş ve buna karşılık “Kur’anın bu asra bakan manevi
    mucizesi”ni insanlara ispat ederek gösterme kararını vermişti.(8)
•   Said Nursi, idealindeki üniversite düşüncesini hükümete iletmek
    maksadıyla, 1907 yılının başlarında İstanbul’a gitti.(9) Hükümet, Üniversite
    ile ilgili dilekçeye ilgi göstermedi. Ancak İstanbul ulemasının, talebelerin,
    medrese hocalarının ve siyasetçilerin ona olan ilgisinden rahatsız olarak
    Bediüzzaman’ı önce Tımarhaneye (10) daha sonra da hapishaneye
    gönderdi.
• II.Meşrutiyet Devri

• Said Nursi’nin serbest bırakılmasından kısa bir süre sonra 23 Temmuz
  1908’de II. Meşrutiyet ilan edildi. Meşrutiyetin 3. gününde,
  Sultanahmet’te ve daha sonra Selanik Meydanı’nda tekrarladığı ve
  metnini birçok gazetenin yayınladığı “Hürriyete Hitap”(11) adlı
  nutkunda,meşrutiyet ve hürriyet kavramlarının İslâmiyet’e aykırı
  olmadığını anlatıyordu. Yine Doğudak iaşiret reislerine Bediüzzaman
  imzasıyla telgraflar çekerek (12) meşrutiyetin ve anayasal sistemin
  İslâmiyet’e aykırı olmadığını anlatıyordu.
• 31 Mart 1909 ayaklanması esnasında Said Nursi, yayınladığı makaleler
  ve askerlere yaptığı konuşmalarda yatıştırıcı bir rol oynamasına
  rağmen, olaya karıştığı iddia edilerek tutuklandı ve Divan-ı Harb-i
  Örfi’de, idam talebiyle yargılandı. Daha sonra “İki Mekteb-i Musibetin
  Şehadetnamesi veya Divan-ı Harbi Örfi” adıyla neşredilen
  savunmasının ardından beraat etti.
•   Bediüzzaman 1910 yılı baharında Van’a döndü. Hakkari, Bitlis, Muş,
    Diyarbakır ve Urfa yörelerini dolaşarak, bölgedeki aşiretleri ziyaret etti.
    Onlara Meşrutiyet ve meşveretin İslami temellerini anlattığı bu seyahat
    notları “Münazarat” adı altında yayımladı.
•   1911 yılı başlarında Şam’a gelen Said Nursi, alimlerin daveti üzerine
    Emeviye Camii’nde bir hutbe verdi. İslam dünyasının siyasi, ekonomik ve
    sosyal sorunları ve çözüm yollarını anlattığı hutbesini “Hutbe-i Şamiye” adı
    ile neşredildi.
•    Şam’dan İstanbul’a geçerek Sultan Reşad’ın Rumeli seyahatine Şark
    Vilayetlerini temsilen iştirak etti.(13) Üsküp Üniversitesi’nin temel atma
    törenine katıldı. Balkan Savaşları yüzünden yapımı duran Üsküp
    Üniversitesi için ayrılan tahsisatın, Medreset-üz Zehra projesine
    aktarılmasını hükümete kabul ettirdikten (14) sonra İstanbul’dan ayrılarak
    Van’a döndü. Medreset-üz Zehra’nın temeli 1913 yılının yaz aylarında Van
    Gölü kıyısındaki Artemit’te atıldı.(15)
•   Ancak bu defa da I. Dünya Savaşının başlaması bu projenin de
    ertelenmesine sebep oldu. Said Nursi de talebeleriyle birlikte Doğu Milis
    Teşkilatı’nı kurdu ve Van-Bitlis cephesinde gönüllü alay komutanı olarak
    Ermenilere ve Ruslara karşı savaştı.(16) Bu savaş esnasında, “İşarat-ül
    İcaz” adındaki tefsirini te’lif etti.(17) 1916’da Bitlis savunması sırasında bir
    çok talebesi şehid oldu, kendisi de yaralanarak Ruslara esir düştü ve
    Kosturma’daki esir kampına götürüldü.(18)
•   Şubat 1917’de başlayan Rus ihtilalinin sebep olduğu bu karışıklıktan
    istifade eden Said Nursi firar etti. Kosturma’dan Petersburg’a geçerek
    Varşova’ya gitti. Buradan da Viyana’ya geçti ve Alman makamları
    tarafından düzenlenen bir belgeyle de Sofya üzerinden İstanbul’a geldi.
    (19)
•   Enver Paşa, İstanbul’da kurulma aşamasında olan Darül-ül Hikmet-il
    İslamiye’ye onun da aza olarak tayin edilmesini hükümete teklif etti.(20)
    Şeyhülislam Musa Kazım Efendi’nin teklifi ile de Sultan Vahidüddin
    tarafından kendisine İlmiye’de Mahreç payesi verildi.(21)
•   13 Kasım 1918’de İstanbul’un Müttefik Kuvvetler tarafından işgal edilmesinden
    sonra İngiliz yanlısı kamuoyu ciddi kuvvet kazanmıştı. Bunun üzerine
    Bediüzzaman, ulema çevresinden de İngiliz propagandalarına destek verenlerin
    etkisini kırmak ve halkı uyarmak için “Hutuvat-ı Sitte” adlı eserini yayınladı.(22)
    Bu hareketi, İngiliz işgal kuvvetleri komutanı General Harrington’ın emriyle ölü
    veya diri ele geçirilmek üzere aranmasına sebep oldu.(23) Anadolu’da başlayan
    İstiklal Savaşı’nın ve Kuva-yı Milliye’nin aleyhine çıkarılan Şeyhülislam fetvasına
    karşı bir de fetva yayınladı.(24) Bediüzzaman, yazı ve makalelerinde de İstiklal
    Savaşını ‘cihad’, Kuva-yı Milliyecileri de ‘mücahid’ ilan ederek Anadolu’daki
    İstiklal mücadelesini destekledi.
•   Bediüzzaman’ın çalışmalarını ve mücadelesini yakından takip eden Mustafa
    Kemal ve arkadaşları, müteaddit defalar çektikleri telgraflarla Bediüzzaman’ı
    ısrarla Ankara’ya davet ediyorlardı. Eski Van valisi Tahsin Bey gibi dostlarının
    da ısrarlı davetleri sonucu, 1922 yılının Kasım ayı ortalarında Ankara’ya gitti.
    (25)
• Büyük Millet Meclisi ve Şeflik Devri

•   Bediüzzaman, 25 Kasım 1922’de TBMM’nde düzenlenen resmi hoş geldin merasimiyle
    karşılandı.(26) . Said Nursi, II. Meşrutiyet döneminde Van’da temelini attığı fakat savaş
    yüzünden inşaatı başlatılamayan üniversitenin yeniden kurulması için mebuslara bir
    kanun teklifi hazırlattırdı. Bu teklif mecliste bulunan 200 milletvekilinden 163’ünün
    imzasıyla kanunlaştı.(27) Mecliste bir beyanname (28) yayınlayarak namazın önemini
    anlattı ve onları dinin emirlerine riayet etmeye davet etti. Meclis Başkanı Mustafa
    Kemal bundan rahatsız oldu ve aralarında sert tartışmalar yaşandı.(29) Bu olay,
    Bediüzzaman ve yeni rejimin kurucuları arasındaki görüş farklılıklarının ilk işaretleri idi.
•   Ankara’daki çalışmaları sırasında yeni rejimin önde gelenlerinin bambaşka bir yolda
    olduğunu anlayan Bediüzzaman, Şark Vilayetleri Umumi Vaizliği ve mebusluk tekliflerini
    reddederek (30) 1923 yılının Mayıs ayı başlarında Van’a gitti.(31)
•   1925 yılında patlak veren Şeyh Said isyanına destek vermemesine ve hatta Onu
    isyandan vazgeçirmeye çalışmasına rağmen hükümet, Bediüzzaman’ı 1925 yılının Mayıs
    ayı ortalarında Burdur’a sürgüne gönderdi.
•   25 Ocak 1926’da Isparta’ya nakledilen Bediüzzaman, oradan da
    Isparta’nın daha ücra bir köyü olan Barla’ya nakledildi.(32) Barla, bir iman
    inkılabına beşiklik ediyordu. Risale-i Nur Külliyatının büyük bir kısmı burada
    neşredildi.
•   Said Nursi’nin Nur Risalelerini önlerindeki en büyük engel olarak gören
    çevreler, daha yakından kontrol edebilmek amacıyla Onun 1934 yılının yaz
    aylarında Isparta’nın merkezine getirilmesini istedi. Bediüzzaman, burada
    da iman hizmetinden geri durmadı. Polis 20 Nisan 1935 de Said Nursi’nin
    oturduğu evde arama yaptı ve onun bütün kitaplarına el koydu.
    Bediüzzaman’ı da emniyete götürerek sorgulayan polis suç unsuru
    herhangi bir şeye rastlamayınca serbest bırakmak zorunda kaldı. Ancak
    birkaç gün sonra, yeni tutuklamalarla birlikte Said Nursi ve Risale-i Nurlar
    hakkında soruşturma başlatıldı. Bediüzzaman ve 120 Nur talebesi askeri
    araçlara bindirilerek Eskişehir hapishanesine gönderildi.
•   Bediüzzaman, vatana ihanet iddiasıyla yargılandığı dava müddetince tutuklu kaldı.
    Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi’nin 19 Ağustos 1935 tarihinde verdiği kararla, Said
    Nursi’ye 11 ay hapisle birlikte Kastamonu’da mecburi ikamet; on beş talebesine de
    altışar ay hapis cezası verildi.(33)
•   Eskişehir Cezaevi’nden tahliye edilen Bediüzzaman Said Nursi serbest bırakılmayarak,
    polis gözetimi altında mecburi ikamet için Kastamonu’ya gönderildi. Kastamonu’da da
    Bediüzzaman’ın etrafını yeni talebeleri almaya başlamıştı.
•   Said Nursi, 20 Eylül 1943’ de Isparta savcısından gelen talimat üzerine yeniden
    tutuklandı. Ağır hasta olmasına rağmen 3 Ekim 1943 tarihinde Isparta’ya gönderildi.
    Askeri konvoyla Çankırı üzerinden Ankara’ya oradan da trenle Isparta’ya getirildi.
•   Risale-i Nur ile ilgili davaların Denizli’deki davayla birleştirilmesi kararının alınmasıyla
    25 Ekim 1943’te Denizliye sevk edildi. Denizli hapsi yine tecrit altında başladı. Çok zor
    şartlar altında geçen yeni hapishane dönemi ve yargılama safhalarında da
    Bediüzzaman, Risale-i Nur’un telifine devam etti. 15 Haziran 1944 günü Mahkemenin
    verdiği berat ve tahliye kararına (34) rağmen CHP hükümeti Said Nursi’nin Afyon’un
    Emirdağ ilçesinde zorunlu iskana tabi tutulmasını emretti.
•   Emirdağ’a gelen Bediüzzaman hükümet binasının karşısında bir odaya
    yerleştirildi. Camiye gitmesine bile müsaade edilmediği, devamlı takip ve
    tarassuda tabi tutulduğu Emirdağ sürgünü, Bediüzzaman’a Denizli
    hapishanesini bile aratıyordu. Hukuki ve kanuni yollardan Bediüzzaman’ı
    alt edemeyen muhalifleri onu zehirleyerek imha etmek istiyordu. Hayatı
    boyunca yirmi üç defa denenecek bu teşebbüslerin üçü Emirdağ’da
    gerçekleşmişti.
•   Bu zulümler ve olumsuzluklar yaşanırken Risale-i Nurların telifi devam
    ediyor ve sıkıntıları hafifletecek sevindirici gelişmeler oluyordu. Yargıtay
    Birinci Ceza dairesi, 30 Aralık 1944 tarihinde verdiği kararla Savcı
    tarafından temyiz edilen Denizli Ağır Ceza Mahkemesi’nin beraat kararını
    onayladı. Diğer bir gelişme ise artık Risale-i Nurların teksir makinesi ile
    çoğaltılması imkanının doğması idi.
•   Her geçen gün Risale-i Nurların yaygılaşarak muhtaçlara ulaşması
    Hükümeti yine rahatsız etmeye başlamıştı. 17 Ocak 1948 günü Said Nursi
    ve on beş talebesi evlerinden ve işyerlerinden alınarak Afyon hapishasine
    gönderildiler. Bütün ağır ve zor şartlara rağmen Bediüzzaman yazmaya
    devam ediyor, Ondördüncü ve Onbeşinci Şuaları burada yazarak Risale-i
    Nurların telifini tamamlıyordu.
•   Ve nihayet mahkeme, 6 Aralık 1948 tarihinde Said Nursi hakkında 20 ay
    ağır hapis cezasına hükmetti. Karar temyiz edildi ve Yargıtay, kararı
    Bediüzzaman’ın lehine bozdu. Yargıtay’ın bozma kararına rağmen Afyon
    Ağır Ceza Mahkemesi yargılamayı uzatarak 20 aylık sürenin cezaevinde
    geçmesini sağladı. Hak etmediği cezanın süresini tutukluluk haliyle
    dolduran Said Nursi, 20 Eylül 1949’da serbest bırakıldı. Ancak Ankara’dan
    gelen emirle Afyon’da mecburi iskana tabi tutuldu ve nihayet 28 Aralık
    1949 tarihinde Emirdağ’a dönebildi.
• Demokrat Parti Devri
        Bediüzzaman, 14 Mayıs 1950’de başlayan Demokrat Parti devrini 23
  Ağustos 1953’e kadar kaldığı Emirdağ’da karşılamıştı. Demokrat Parti
  iktidarının getirdiği ferahlığa rağmen, CHP’li bürokrasi Bediüzzaman’la
  uğraşmaya devam ediyordu. 1951 yılında Emirdağ’da şapka meselesinden
  Bediüzzaman’a bir dava açılmış ve ifadesi alınmıştı. Bundan hemen bir yıl
  sonra da İstanbul’da, Gençlik Rehberi adlı kitabı hakkında bir dava daha
  açılmıştı. Bediüzzaman bu davanın duruşmasına katılmak için 22 Ocak
  1952 tarihinde İstanbul’a gitti. 5 Mart 1952’de yapılan son duruşmada
  mahkeme heyeti, men-i muhakeme kararı vererek davayı sonuca bağladı.
  Bir süre için Emirdağ’a giden Bediüzzaman, 1953 yılının bahar mevsiminde
  tekrar İstanbul’a döndü.
•   İstanbul’da yaklaşık üç ay kadar kalan Bediüzzaman, 1953 yılının
    ortalarında Emirdağ’a oradan da 23 Ağustos 1953’te Isparta’ya geldi.
    Isparta’da açılan bir davanın daha sorgu hakimliğinde iken reddedilmesi
    ile artık onun hayatında mahkemeler devri kapanmıştı. Bu arada
    Bediüzzaman’ın Tarihçe-i Hayatı talebeleri tarafından kaleme alınmış ve
    bizzat kendisi tarafından kontrol edildikten sonra gerekli düzeltmeler
    yapılarak Risale-i Nur Külliyatı’na dahil edilmişti.
•   2 Aralık 1959’da Ankara’ya yaptığı ziyaret artık Bediüzzaman’ın veda
    seyahatlerinin başladığını gösteriyordu.
•   Ankara’da bir gece kalarak dost ve talebeleriyle görüştükten sonra 3 Aralık
    1959 günü Ankara’dan Emirdağ’a, oradan da Isparta’ya gitti. Ancak, on beş
    gün sonra tekrar Emirdağ’a döndü. Konya’daki talebelerinin daveti üzerine 19
    Aralık 1959 günü Emirdağ’dan ayrılarak Konya’ya gitti. Burada talebeleriyle
    görüştü ve Mevlana’nın türbesini ziyaret etti. Aynı gün Isparta’ya gitmek üzere
    Konya’dan ayrıldı.
•   Talebelerinin daveti üzerine 31 Aralık 1959 günü Ankara’ya geldi. Burada bir
    gece kaldı ve ertesi gün İstanbul’a hareket etti. İstanbul’da da bir gece kalarak
    talebeleriyle görüşüp vedalaştı ve 3 Ocak 1960 gününün akşamında Ankara’ya
    gitmek üzere İstanbul’dan ayrıldı. “Vasiyetnamem Hükmündedir” dediği son
    dersini Ankara’da yaptı.
•   6 Ocak 1960 günü saat 10.30 sularında Konya’ya gitmek üzere hareket etti.
    Konya’da kardeşi Abdülmecit’i ve Mevlana’nın türbesini ziyaret ettikten sonra
    Emirdağ’a, dört gün sonra da Ankara’ya gitmek için yola çıktı. Ancak bu kez
    Said Nursi’nin şehir merkezine girişi polis tarafından engellenmişti.(35)
•   Ankara’ya girmesi engellenen Said Nursi, Emirdağ’a geri döndü. Buradaki
    bir haftalık ikametinden sonra 20 Ocak günü Isparta’ya gitti ve bir buçuk
    ay da burada kaldı. Ramazan ayı geldiğinde Bediüzzaman ağır hastaydı.
    Takvimler 19 Mart 1960 tarihini gösteriyordu. Said Nursi yanındaki
    talebelerine Urfa’ya gitmek istediğini söyledi. Arabası hazırlandı ve 83
    yaşındaki Bediüzzaman ağır hasta haliyle arabanın arka koltuğunda yola
    çıktı. 20 Mart’ta yağmurlu bir havada başlayan bu yolculuk onun son
    yolculuğuydu.
•   21 Mart günü Urfa’ya ulaşıldığında talebeleri kendisine Halilürrahman
    Dergahı’nı göstermek istediler. Ama o yürüyemeyecek kadar ağır
    rahatsızdı. Onu şehrin en iyi oteli olan İpek Palas Oteli’ne yerleştirdiler. Bu
    arada otele gelen polisler, İçişleri Bakanı’nın emriyle derhal Isparta’ya geri
    dönmeleri gerektiğini tebliğ ettiler. Bunu duyan halk otelin önüne
    toplandı. Polis, Bediüzzaman ve yanındaki talebelerinin ısrarla Urfa’dan
    ayrılmalarını istiyor ve Ankara’nın emrini hatırlatıyordu.(36)
•   Bu baskı sürerken Bediüzzaman 23 mart 1960 günü, 27 numaralı odada sabaha
    karşı vefat etti. Hayatı boyunca dayanılması güç acılara ve baskılara maruz
    kalmasına rağmen hayat tarzıyla bir destan yazan Bediüzzaman, arkasında
    miras olarak 6000 sayfalık Risale-i Nur Külliyatı ile milyonlarca Nur Talebesini
    bırakmıştı. Bediüzzaman’ın naaşı Halilürrahman Dergahı’nda kendisine ayrılan
    türbeye defnedildi.

•   Bediüzzaman’ın vefatından iki ay sonra 27 Mayıs 1960’da bir hükümet darbesi
    oldu. Alparslan Türkeş’in liderliğinde kurulan Milli Birlik Komitesi hükümeti, ilk
    iş olarak geniş çaplı tevkifler başlatarak Demokrat Partinin ileri gelenlerini
    Yassıada hapishanesine topladıktan sonra, Bediüzzaman’ın kabrinin
    nakledilmesine karar verdi. Kanuni prosedürü de ihmal etmeyen ihtilal
    komitesi Bediüzzaman’ın Konya’da yaşayan kardeşi Abdülmecit Nursi’den bir
    nakil dilekçesi alarak 12 Temmuz 1960 gecesi Urfa’daki mezarını kırdırdı.
    Bediüzzaman’ın naaşı askeri bir uçağa konularak Afyon askeri havaalanında
    indirildi ve yerini Abdülmecit Nursi’nin de bilmediği bir mezara defnedildi.(37)
    Hayatında iken O’nun varlığını istemeyenler, vefatından sonra da rahat
    bırakmamışlardı.
•   DIPNOTLAR:
    (1) 1878 tarihi için bkz. Doğum Tarihi.
    (2) Bediüzzaman Said Nursi, İçtima-i Reçeteler, İstanbul, 1990, C.1, s. 10.
    (3) Sadık Albayrak, Son Devrin İslam Akademisi, İstanbul, 1972, s. 198.
    (4) Bediüzzaman Said Nursi, İçtimai Reçeteler, İstanbul, 1990, C.1, s. 23. ; Abdülkadir Badıllı, Bediüzzaman Said Nursi: Mufassal Tarihçe-i Hayatı, İstanbul, 1990, C. 1, s.
    76.
    (5) Abdurrahman Nursi, Bediüzzaman’ın Hayatı, İstanbul, 1993, s. 28.
    (6) Bediüzzaman Said Nursi, İçtima-i Reçeteler, İstanbul, 1990. C.1, s. 24.
    (7) Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası, Germany, 1994, s.438.
    (8) Bediüzzaman Said Nursi, Sikke-i Tasdik-i Gaybi, Germany, 1994, s. 83.
    (9) Abdurrahman Nursi, Bediüzzaman’ın Hayatı, İstanbul, 1993, s. 45
    (10) Bediüzzaman Said Nursi, Divan-ı Harbi Örfi, İstanbul, 1995, s. 87.
    (11) Bediüzzaman Said Nursi, Divan-ı Harbi Örfi, İstanbul, 1995, s. 73.
    (12) Age.s. 21
    (13) Age.s.69. ; Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası, Germany, 1994, s. 402.
    (14) Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası, Germany, 1994, s. 439.
    (15) Abdülkadir Badıllı, Bediüzzaman Said Nursi: Mufassal Tarihçe-i Hayatı, İstanbul, 1990, C.1, s. 297.
    (16) Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, Germany, 1994, s. 77.
    (17) Bediüzzaman Said Nursi, İşârât’ül İcâz, İstanbul, 1994, s. 13.
    (18) Bediüzzaman Said Nursi, İçtima-i Reçeteler, İstanbul, 1990, C.1, s. 28.
    (19) Age. s. 234. ; Bediüzzaman Said Nursi, İçtima-i Reçeteler, İstanbul, 1990. C.1, s. 29.
    (20) Bediüzzaman Said Nursi, İçtima-i Reçeteler, İstanbul, 1990. C.1, s. 29.
    (21) Sadık Albayrak, Son Devrin İslam Akademisi, İstanbul, 1972, s. 201.
    (22) Bediüzzaman Said Nursi, Mektubât, Germany, 1994, s. 76.
    (23) Bediüzzaman Said Nursi, Şuâlar, Germany, 1994, s. 387.
    (24) Bediüzzaman Said Nursi, İçtima-i Reçeteler, İstanbul, 1990. C.1, s. 193.
    (25) Bediüzzaman Said Nursi, Şuâlar, Germany, 1994, s. 462.
    (26) Necmeddin Şahiner, Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursi, İstanbul, 1994, s. 254.
    (27) Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lâhikası, Germany, 1994, s. 439.
    (28) Beyannamenin metni için bkz. Bediüzzaman Said Nursi, Bediüzzaman Said Nursi: Tarihçe-i Hayatı, Germany, Temmuz 1994.
    (29) Bediüzzaman Said Nursi, Şuâlar, Germany, 1994, s. 387. ; Bediüzzaman Said Nursi, Mektubât, Germany, 1994, s. 214.
    (30) Bediüzzaman Said Nursi, Şuâlar, Germany, 1994, s. 314.
    (31) Abdülkadir Badıllı, Bediüzzaman Said Nursi: Mufassal Tarihçe-i Hayatı, İstanbul, 1990, C. 1, s. 457.
    (32) Necmeddin Şahiner, Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursi, İstanbul, 1994, s. 279.
    (33) Abdülkadir Badıllı, Bediüzzaman Said Nursi: Mufassal Tarihçe-i Hayatı, İstanbul, 1990, C.2, s. 832.
    (34) Age.s. 1079.
    (35) Age.s. 1629, 1635. ; Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası, Germany, 1994, s. 453.
    (36) Abdülkadir Badıllı, Bediüzzaman Said Nursi: Mufassal Tarihçe-i Hayatı, İstanbul, 1990, C.3, s. 1735, 1739.
    (37) Necmeddin Şahiner, Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursi, İstanbul, 1994, s. 454.
Bediüzzaman Said Nursi

Mais conteúdo relacionado

Mais procurados

Tho thien Viet Nam thoi Ly - Tran trong so sanh voi tho thien Nhat Ban.pdf
Tho thien Viet Nam thoi Ly - Tran trong so sanh voi tho thien Nhat Ban.pdfTho thien Viet Nam thoi Ly - Tran trong so sanh voi tho thien Nhat Ban.pdf
Tho thien Viet Nam thoi Ly - Tran trong so sanh voi tho thien Nhat Ban.pdfMan_Ebook
 
Միսաք Մեծարենց
Միսաք ՄեծարենցՄիսաք Մեծարենց
Միսաք ՄեծարենցNinaGrigoryan
 
Dong Kinh Nghia Thuc
Dong Kinh Nghia ThucDong Kinh Nghia Thuc
Dong Kinh Nghia ThucVũ Hiếu
 
Luận Văn Tính Triết Lý Trong Thơ Chế Lan Viên Sau 1975.doc
Luận Văn Tính Triết Lý Trong Thơ Chế Lan Viên Sau 1975.docLuận Văn Tính Triết Lý Trong Thơ Chế Lan Viên Sau 1975.doc
Luận Văn Tính Triết Lý Trong Thơ Chế Lan Viên Sau 1975.doctcoco3199
 
100 đề đọc hiểu ngoài chương trình văn 9
100 đề đọc hiểu ngoài chương trình văn 9100 đề đọc hiểu ngoài chương trình văn 9
100 đề đọc hiểu ngoài chương trình văn 9nataliej4
 
Ayasofya sunum
Ayasofya sunumAyasofya sunum
Ayasofya sunumali arzawa
 
Chuyển biến về nội dung tư tưởng và hình thức nghệ thuật của thơ việt nam nhì...
Chuyển biến về nội dung tư tưởng và hình thức nghệ thuật của thơ việt nam nhì...Chuyển biến về nội dung tư tưởng và hình thức nghệ thuật của thơ việt nam nhì...
Chuyển biến về nội dung tư tưởng và hình thức nghệ thuật của thơ việt nam nhì...jackjohn45
 
հովհաննես թումանյան
հովհաննես թումանյանհովհաննես թումանյան
հովհաննես թումանյանlusine-milena
 
երևանի 106 դպրոցի պատմության ուսուցիչ մադոյան մարինա
երևանի 106 դպրոցի պատմության ուսուցիչ մադոյան մարինաերևանի 106 դպրոցի պատմության ուսուցիչ մադոյան մարինա
երևանի 106 դպրոցի պատմության ուսուցիչ մադոյան մարինաԵրևանի N198 ավագ դպրոց
 
haykakan dicaran
haykakan dicaranhaykakan dicaran
haykakan dicarantereza2000
 
Հովհաննես Թումանյան
Հովհաննես ԹումանյանՀովհաննես Թումանյան
Հովհաննես ԹումանյանLusiAnn1
 
Luận văn thế giới nghệ thuật trong truyện ngắn hồ anh thái
Luận văn thế giới nghệ thuật trong truyện ngắn hồ anh tháiLuận văn thế giới nghệ thuật trong truyện ngắn hồ anh thái
Luận văn thế giới nghệ thuật trong truyện ngắn hồ anh tháinataliej4
 
Генріх Гейне біографія
Генріх Гейне біографіяГенріх Гейне біографія
Генріх Гейне біографіяAlexGoodly
 
Սասնա ծռեր.Սասունցի Դավիթ
Սասնա ծռեր.Սասունցի ԴավիթՍասնա ծռեր.Սասունցի Դավիթ
Սասնա ծռեր.Սասունցի ԴավիթErik Telunc
 

Mais procurados (20)

Mimar sinan
Mimar sinanMimar sinan
Mimar sinan
 
Tho thien Viet Nam thoi Ly - Tran trong so sanh voi tho thien Nhat Ban.pdf
Tho thien Viet Nam thoi Ly - Tran trong so sanh voi tho thien Nhat Ban.pdfTho thien Viet Nam thoi Ly - Tran trong so sanh voi tho thien Nhat Ban.pdf
Tho thien Viet Nam thoi Ly - Tran trong so sanh voi tho thien Nhat Ban.pdf
 
Միսաք Մեծարենց
Միսաք ՄեծարենցՄիսաք Մեծարենց
Միսաք Մեծարենց
 
Dong Kinh Nghia Thuc
Dong Kinh Nghia ThucDong Kinh Nghia Thuc
Dong Kinh Nghia Thuc
 
Luận Văn Tính Triết Lý Trong Thơ Chế Lan Viên Sau 1975.doc
Luận Văn Tính Triết Lý Trong Thơ Chế Lan Viên Sau 1975.docLuận Văn Tính Triết Lý Trong Thơ Chế Lan Viên Sau 1975.doc
Luận Văn Tính Triết Lý Trong Thơ Chế Lan Viên Sau 1975.doc
 
100 đề đọc hiểu ngoài chương trình văn 9
100 đề đọc hiểu ngoài chương trình văn 9100 đề đọc hiểu ngoài chương trình văn 9
100 đề đọc hiểu ngoài chương trình văn 9
 
Ayasofya sunum
Ayasofya sunumAyasofya sunum
Ayasofya sunum
 
International mobility programs to improve soft skills of Vocational College ...
International mobility programs to improve soft skills of Vocational College ...International mobility programs to improve soft skills of Vocational College ...
International mobility programs to improve soft skills of Vocational College ...
 
Chuyển biến về nội dung tư tưởng và hình thức nghệ thuật của thơ việt nam nhì...
Chuyển biến về nội dung tư tưởng và hình thức nghệ thuật của thơ việt nam nhì...Chuyển biến về nội dung tư tưởng và hình thức nghệ thuật của thơ việt nam nhì...
Chuyển biến về nội dung tư tưởng và hình thức nghệ thuật của thơ việt nam nhì...
 
հովհաննես թումանյան
հովհաննես թումանյանհովհաննես թումանյան
հովհաննես թումանյան
 
Լուծույթներ
ԼուծույթներԼուծույթներ
Լուծույթներ
 
հայդուկային շարժում
հայդուկային շարժումհայդուկային շարժում
հայդուկային շարժում
 
պարույր սեվակ
պարույր   սեվակպարույր   սեվակ
պարույր սեվակ
 
Mimar sinan
Mimar sinanMimar sinan
Mimar sinan
 
երևանի 106 դպրոցի պատմության ուսուցիչ մադոյան մարինա
երևանի 106 դպրոցի պատմության ուսուցիչ մադոյան մարինաերևանի 106 դպրոցի պատմության ուսուցիչ մադոյան մարինա
երևանի 106 դպրոցի պատմության ուսուցիչ մադոյան մարինա
 
haykakan dicaran
haykakan dicaranhaykakan dicaran
haykakan dicaran
 
Հովհաննես Թումանյան
Հովհաննես ԹումանյանՀովհաննես Թումանյան
Հովհաննես Թումանյան
 
Luận văn thế giới nghệ thuật trong truyện ngắn hồ anh thái
Luận văn thế giới nghệ thuật trong truyện ngắn hồ anh tháiLuận văn thế giới nghệ thuật trong truyện ngắn hồ anh thái
Luận văn thế giới nghệ thuật trong truyện ngắn hồ anh thái
 
Генріх Гейне біографія
Генріх Гейне біографіяГенріх Гейне біографія
Генріх Гейне біографія
 
Սասնա ծռեր.Սասունցի Դավիթ
Սասնա ծռեր.Սասունցի ԴավիթՍասնա ծռեր.Սասունցի Դավիթ
Սասնա ծռեր.Սասունցի Դավիթ
 

Destaque

Bediuzzaman Said Nursi
Bediuzzaman Said Nursi Bediuzzaman Said Nursi
Bediuzzaman Said Nursi mehasl
 
Louisiana Purchase Cypress Legacy-- What we're all about
Louisiana Purchase Cypress Legacy-- What we're all aboutLouisiana Purchase Cypress Legacy-- What we're all about
Louisiana Purchase Cypress Legacy-- What we're all aboutHarvey Stern
 
Vogue Turkiye 1st Anniversary
Vogue Turkiye 1st AnniversaryVogue Turkiye 1st Anniversary
Vogue Turkiye 1st AnniversarySenem Ozturk
 
Portafolio MMTIC I
Portafolio MMTIC IPortafolio MMTIC I
Portafolio MMTIC IMariaJoseCLN
 
Cattle services - turn key projects (English)
Cattle services - turn key projects (English)Cattle services - turn key projects (English)
Cattle services - turn key projects (English)Silos Cordoba
 
Collective intelligence presentation newer
Collective intelligence presentation newerCollective intelligence presentation newer
Collective intelligence presentation neweromi1
 
Servicii legate de septel proiecte la cheie (Rumanian)
Servicii legate de septel   proiecte la cheie (Rumanian)Servicii legate de septel   proiecte la cheie (Rumanian)
Servicii legate de septel proiecte la cheie (Rumanian)Silos Cordoba
 
Evaluation 2
Evaluation 2Evaluation 2
Evaluation 2livim
 
การใช้Facebookเพื่อการเรียนการสอน
การใช้Facebookเพื่อการเรียนการสอนการใช้Facebookเพื่อการเรียนการสอน
การใช้Facebookเพื่อการเรียนการสอนPornpanit Chan
 
Yafit Butwin's Portfolio
Yafit Butwin's Portfolio Yafit Butwin's Portfolio
Yafit Butwin's Portfolio Yafitb
 
Digital Photo#4 Mode Selector
Digital Photo#4  Mode SelectorDigital Photo#4  Mode Selector
Digital Photo#4 Mode Selectordanikaolson
 
Document Shredding Service
Document Shredding ServiceDocument Shredding Service
Document Shredding ServiceHanson Bechat
 
Oasis clubhouse - color boards
Oasis clubhouse - color boardsOasis clubhouse - color boards
Oasis clubhouse - color boardsYafitb
 
2015 Toyota Sienna Dealer Serving Wilkes-Barre | Toyota of Scranton
2015 Toyota Sienna Dealer Serving Wilkes-Barre | Toyota of Scranton2015 Toyota Sienna Dealer Serving Wilkes-Barre | Toyota of Scranton
2015 Toyota Sienna Dealer Serving Wilkes-Barre | Toyota of Scrantonscranton toyota
 

Destaque (19)

Bediuzzaman Said Nursi
Bediuzzaman Said Nursi Bediuzzaman Said Nursi
Bediuzzaman Said Nursi
 
Badi'uzzaman said nursi
Badi'uzzaman said nursiBadi'uzzaman said nursi
Badi'uzzaman said nursi
 
Louisiana Purchase Cypress Legacy-- What we're all about
Louisiana Purchase Cypress Legacy-- What we're all aboutLouisiana Purchase Cypress Legacy-- What we're all about
Louisiana Purchase Cypress Legacy-- What we're all about
 
Vogue Turkiye 1st Anniversary
Vogue Turkiye 1st AnniversaryVogue Turkiye 1st Anniversary
Vogue Turkiye 1st Anniversary
 
Portafolio MMTIC I
Portafolio MMTIC IPortafolio MMTIC I
Portafolio MMTIC I
 
Cattle services - turn key projects (English)
Cattle services - turn key projects (English)Cattle services - turn key projects (English)
Cattle services - turn key projects (English)
 
Collective intelligence presentation newer
Collective intelligence presentation newerCollective intelligence presentation newer
Collective intelligence presentation newer
 
Servicii legate de septel proiecte la cheie (Rumanian)
Servicii legate de septel   proiecte la cheie (Rumanian)Servicii legate de septel   proiecte la cheie (Rumanian)
Servicii legate de septel proiecte la cheie (Rumanian)
 
Evaluation 2
Evaluation 2Evaluation 2
Evaluation 2
 
Equilibrum
EquilibrumEquilibrum
Equilibrum
 
Crusade
CrusadeCrusade
Crusade
 
Mark DMars
Mark DMarsMark DMars
Mark DMars
 
การใช้Facebookเพื่อการเรียนการสอน
การใช้Facebookเพื่อการเรียนการสอนการใช้Facebookเพื่อการเรียนการสอน
การใช้Facebookเพื่อการเรียนการสอน
 
Yafit Butwin's Portfolio
Yafit Butwin's Portfolio Yafit Butwin's Portfolio
Yafit Butwin's Portfolio
 
Digital Photo#4 Mode Selector
Digital Photo#4  Mode SelectorDigital Photo#4  Mode Selector
Digital Photo#4 Mode Selector
 
Document Shredding Service
Document Shredding ServiceDocument Shredding Service
Document Shredding Service
 
Oasis clubhouse - color boards
Oasis clubhouse - color boardsOasis clubhouse - color boards
Oasis clubhouse - color boards
 
2015 Toyota Sienna Dealer Serving Wilkes-Barre | Toyota of Scranton
2015 Toyota Sienna Dealer Serving Wilkes-Barre | Toyota of Scranton2015 Toyota Sienna Dealer Serving Wilkes-Barre | Toyota of Scranton
2015 Toyota Sienna Dealer Serving Wilkes-Barre | Toyota of Scranton
 
Per Moller - Flavour Launch
Per Moller - Flavour LaunchPer Moller - Flavour Launch
Per Moller - Flavour Launch
 

Semelhante a Bediüzzaman Said Nursi

İmam gazâli ve i̇man küfür sınırı faysalu't-tefrika beyne'l-i̇slam ve'z-zend...
İmam gazâli ve i̇man küfür sınırı faysalu't-tefrika beyne'l-i̇slam ve'z-zend...İmam gazâli ve i̇man küfür sınırı faysalu't-tefrika beyne'l-i̇slam ve'z-zend...
İmam gazâli ve i̇man küfür sınırı faysalu't-tefrika beyne'l-i̇slam ve'z-zend...Selçuk Sarıcı
 
Gazze mektebi özet.
Gazze mektebi özet.Gazze mektebi özet.
Gazze mektebi özet.Salih Selman
 
İmam gazali devlet başkanlarına nasihatler
İmam gazali   devlet başkanlarına nasihatlerİmam gazali   devlet başkanlarına nasihatler
İmam gazali devlet başkanlarına nasihatlerSelçuk Sarıcı
 
Kur'an Ansiklopedisi 1.pdf Serinin birinci kitabi
Kur'an Ansiklopedisi 1.pdf Serinin birinci kitabiKur'an Ansiklopedisi 1.pdf Serinin birinci kitabi
Kur'an Ansiklopedisi 1.pdf Serinin birinci kitabiAlperAslan11
 
Anzakli omerin hikayesi
Anzakli omerin hikayesiAnzakli omerin hikayesi
Anzakli omerin hikayesiAhmet Türkan
 
İmam gazali i̇lahi bilikler
İmam gazali   i̇lahi biliklerİmam gazali   i̇lahi bilikler
İmam gazali i̇lahi biliklerSelçuk Sarıcı
 
Dini hikayeler 1
Dini hikayeler 1Dini hikayeler 1
Dini hikayeler 1gelresule
 
Islam ve kilic turkish
Islam ve kilic turkishIslam ve kilic turkish
Islam ve kilic turkishbabylonboss
 
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
asker ve manevi̇ değerler
asker ve manevi̇ değerlerasker ve manevi̇ değerler
asker ve manevi̇ değerlerAhmet Türkan
 
Delilleriyle hanefi fıkhı 1
Delilleriyle hanefi fıkhı 1Delilleriyle hanefi fıkhı 1
Delilleriyle hanefi fıkhı 1sebo1453
 
İmam gazali mişkatü-l envar
İmam gazali   mişkatü-l envarİmam gazali   mişkatü-l envar
İmam gazali mişkatü-l envarSelçuk Sarıcı
 
İmam gazali kimya-i saâdet
İmam gazali   kimya-i saâdetİmam gazali   kimya-i saâdet
İmam gazali kimya-i saâdetSelçuk Sarıcı
 
Yaşadığım Gibi
Yaşadığım GibiYaşadığım Gibi
Yaşadığım Gibikaosakatki
 

Semelhante a Bediüzzaman Said Nursi (20)

İmam gazâli ve i̇man küfür sınırı faysalu't-tefrika beyne'l-i̇slam ve'z-zend...
İmam gazâli ve i̇man küfür sınırı faysalu't-tefrika beyne'l-i̇slam ve'z-zend...İmam gazâli ve i̇man küfür sınırı faysalu't-tefrika beyne'l-i̇slam ve'z-zend...
İmam gazâli ve i̇man küfür sınırı faysalu't-tefrika beyne'l-i̇slam ve'z-zend...
 
Gazze mektebi özet.
Gazze mektebi özet.Gazze mektebi özet.
Gazze mektebi özet.
 
İmam gazali devlet başkanlarına nasihatler
İmam gazali   devlet başkanlarına nasihatlerİmam gazali   devlet başkanlarına nasihatler
İmam gazali devlet başkanlarına nasihatler
 
Mehmet Akif Ersoy
Mehmet Akif ErsoyMehmet Akif Ersoy
Mehmet Akif Ersoy
 
Münazarat
MünazaratMünazarat
Münazarat
 
Kur'an Ansiklopedisi 1.pdf Serinin birinci kitabi
Kur'an Ansiklopedisi 1.pdf Serinin birinci kitabiKur'an Ansiklopedisi 1.pdf Serinin birinci kitabi
Kur'an Ansiklopedisi 1.pdf Serinin birinci kitabi
 
Anzakli omerin hikayesi
Anzakli omerin hikayesiAnzakli omerin hikayesi
Anzakli omerin hikayesi
 
Nüzûl-i İsâ Meselesi (Nazra Âbira)
Nüzûl-i İsâ Meselesi (Nazra Âbira)Nüzûl-i İsâ Meselesi (Nazra Âbira)
Nüzûl-i İsâ Meselesi (Nazra Âbira)
 
Nuretti̇n topçu
Nuretti̇n topçuNuretti̇n topçu
Nuretti̇n topçu
 
İmam gazali i̇lahi bilikler
İmam gazali   i̇lahi biliklerİmam gazali   i̇lahi bilikler
İmam gazali i̇lahi bilikler
 
Dini hikayeler 1
Dini hikayeler 1Dini hikayeler 1
Dini hikayeler 1
 
Islam ve kilic turkish
Islam ve kilic turkishIslam ve kilic turkish
Islam ve kilic turkish
 
Amaki hayal[1]
Amaki hayal[1]Amaki hayal[1]
Amaki hayal[1]
 
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
Samimi bir dindar atatürk. turkish (türkçe)
 
asker ve manevi̇ değerler
asker ve manevi̇ değerlerasker ve manevi̇ değerler
asker ve manevi̇ değerler
 
Delilleriyle hanefi fıkhı 1
Delilleriyle hanefi fıkhı 1Delilleriyle hanefi fıkhı 1
Delilleriyle hanefi fıkhı 1
 
İmam gazali mişkatü-l envar
İmam gazali   mişkatü-l envarİmam gazali   mişkatü-l envar
İmam gazali mişkatü-l envar
 
Mimar sinan 2003 referanslı
Mimar sinan 2003 referanslıMimar sinan 2003 referanslı
Mimar sinan 2003 referanslı
 
İmam gazali kimya-i saâdet
İmam gazali   kimya-i saâdetİmam gazali   kimya-i saâdet
İmam gazali kimya-i saâdet
 
Yaşadığım Gibi
Yaşadığım GibiYaşadığım Gibi
Yaşadığım Gibi
 

Bediüzzaman Said Nursi

  • 2. İstanbul seyahatinden muztarip olup olmadığını sordum: “Bana ıztırap veren,” dedi. “Yalnız İslâmın mâruz kaldığı tehlikelerdir. Eskiden tehlikeler hariçten gelirdi; onun için mukavemet kolaydı. Şimdi tehlike içeriden geliyor. Kurt, gövdenin içine girdi. Şimdi, mukavemet güçleşti. Korkarım ki, cemiyetin bünyesi buna dayanamaz. Çünkü düşmanı sezmez. Can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder. Cemiyetin basiret gözü böyle körleşirse, iman kalesi tehlikededir. İşte benim ıztırabım, yegâne ıztırabım budur. Yoksa şahsımın mâruz kaldığı zahmet ve meşakkatleri düşünmeye bile vaktim yoktur. Keşke bunun bin misli meşakkate mâruz kalsam da iman kalesinin istikbali selâmette olsa!” “Yüz binlerce imanlı talebeleriniz size âtî için ümit ve tesellî vermiyor mu?” “Evet, büs bütün ümitsiz değilim. Dünya, büyük bir mânevî buhran geçiriyor. Mânevî temelleri sarsılan garp cemiyeti içinde doğan bir hastalık, bir veba, bir tâun felâketi, gittikçe yeryüzüne dağılıyor. Bu müthiş sârî illete karşı İslâm cemiyeti ne gibi çarelerle karşı koyacak? Garbın çürümüş, kokmuş, tefessüh etmiş, bâtıl formülleriyle mi?
  • 3. Yoksa İslâm cemiyetinin ter ü taze iman esaslarıyla mı? Büyük kafaları gaflet içinde görüyorum. İman kalesini, küfrün çürük direkleri tutamaz. Onun için, ben yalnız iman üzerine mesaimi teksif etmiş bulunuyorum. • Risale-i Nur’u anlamıyorlar. Yahut anlamak istemiyorlar. Beni, skolastik bataklığı içinde saplanmış bir medrese hocası zannediyorlar. Ben, bütün müspet ilimlerle, asr-ı hazır fen ve felsefesiyle meşgul oldum. Bu hususta en derin meseleleri hallettim. Hattâ bu hususta da bazı eserler telif eyledim. Fakat ben öyle mantık oyunları bilmiyorum. Felsefe düzenbazlıklarına da kulak vermem. Ben, cemiyetin iç hayatını, mânevî varlığını, vicdan ve imanını terennüm ediyorum. Yalnız Kur’ân’ın tesis ettiği tevhid ve iman esası üzerinde işliyorum ki, İslâm cemiyetinin ana direği budur. Bu sarsıldığı gün, cemiyet yoktur.
  • 4. Bana, “Sen şuna buna niçin sataştın?” diyorlar. Farkında değilim. Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evlâdım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, imanımı kurtarmaya koşuyorum. Yolda biri beni kösteklemek istemiş de ayağım ona çarpmış; ne ehemmiyeti var? O müthiş yangın karşısında bu küçük hâdise bir kıymet ifade eder mi? Dar düşünceler, dar görüşler! • “Beni, nefsini kurtarmayı düşünen hodgâm bir adam mı zannediyorlar? Ben, cemiyetin imanını kurtarmak yolunda dünyamı da feda ettim, âhiretimi de. Seksen küsur senelik bütün hayatımda dünya zevki namına birşey bilmiyorum. Bütün ömrüm harp meydanlarında, esaret zindanlarında, yahut memleket hapishanelerinde, memleket mahkemelerinde geçti. Çekmediğim cefa, görmediğim eza kalmadı. Divan-ı harplerde bir câni gibi muamele gördüm; bir serseri gibi memleket memleket sürgüne yollandım. Memleket zindanlarında aylarca ihtilâttan men edildim. Defalarca zehirlendim. Türlü türlü hakaretlere mâruz kaldım. Zaman oldu ki, hayattan bin defa ziyade ölümü tercih ettim. Eğer dinim intihardan beni men etmeseydi, belki bugün Said topraklar altında çürümüş gitmişti.
  • 5. Benim fıtratım, zillet ve hakarete tahammül etmez. İzzet ve şehamet-i İslâmiye beni bu halde bulunmaktan şiddetle men eder. Böyle bir vaziyete düşünce, karşımda kim olursa olsun, isterse en zalim bir cebbar, en hunhar bir düşman kumandanı olsa, tezellül etmem. Zulmünü, hunharlığını onun suratına çarparım. Beni zindana atar, yahut idam sehpasına götürür; hiç ehemmiyeti yoktur. Nitekim öyle oldu. Bunların hepsini gördüm. Birkaç dakika daha o hunhar kumandanın kalbi, vicdanı zulümkârlığa dayanabilseydi, Said bugün asılmış ve mâsumlar zümresine iltihak etmiş olacaktı.
  • 6. İşte benim bütün hayatım böyle zahmet ve meşakkatle, felâket ve musibetle geçti. Cemiyetin imanı, saadet ve selâmeti yolunda nefsimi, dünyamı feda ettim. Helâl olsun. Onlara beddua bile etmiyorum. Çünkü, bu sayede Risale-i Nur, hiç olmazsa birkaç yüz bin, yahut birkaç milyon kişinin-adedini de bilmiyorum ya, öyle diyorlar. Afyon Savcısı beş yüz bin demişti. Belki daha ziyade-imanını kurtarmaya vesile oldu. Ölmekle yalnız kendimi kurtaracaktım; fakat hayatta kalıp da zahmet ve meşakkatlere tahammül ile bu kadar imanın kurtulmasına hizmet ettim. Allah’a bin kere hamd olsun. • Sonra, ben cemiyetin iman selâmeti yolunda âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmi beş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur’ân’ımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa, Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin imanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım. Çünkü vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.”
  • 7. • Gençliği ve Tahsil Hayatı: I. Meşrutiyet Devri 1878 (1) ’de Bitlis’in Hizan ilçesinin Nurs köyünde doğan Bediüzzaman, ilk eğitimini ağabeyi Molla Abdullah’tan aldı. Beş yıl süren tahsil hayatı boyunca, bir çok medresede kısa sürelerle bulunarak ders aldı. Sonunda, Doğu Beyazıt’ta bulunan Şeyh Mehmet Celali’nin medresesinde üç ay süren bir eğitim neticesinde (2) , İcazet (3) aldı. O dönemin medrese alimleri arasında gelenek halinde olan ilmi münazaralarda elde ettiği başarılar ve mütalaa ettiği kitapları kolaylıkla ezberine alması gibi özellikleri sebebiyle, kendisine “Bediüzzaman”(4) lakabı verildi.
  • 8. 1893 yılında Miran aşiret reisi Mustafa Paşa’yı yöre halkına yaptığı baskı ve zorbalıktan vazgeçirmek için (5) Cizre’ye giden ve burada bir müddet kalan Said Nursi, 1894’te Mardin’e geldi. Burada bir müddet kaldıktan sonra Bitlis’e gelen Bediüzzaman’a, Vali Ömer Paşa, Vilayet konağında bir oda tahsis etti. Bitlis’te geçirdiği iki yıllık süre zarfında Konağın büyük kütüphanesinden istifade eden Bediüzzaman, ilmi açıdan ulema ve nüfuzlu kimseler arasında hatırı sayılır bir şöhret kazandı. • İki senelik Bitlis hayatından sonra Said Nursi, Vali Hasan Paşa’nın daveti üzerine gittiği Van’da onyıl kadar kaldı. Konağın kendisine ayrılan bölümünde uzun süre kalarak çalışmalarına devam eden Bediüzzaman’ın zihninde, eğitim esasları ve yönetim şekliyle “Medreset’üz Zehra” adını verdiği bir üniversite projesi teşekkül etmişti.(6)
  • 9. Valinin konağında okuduğu gazetelerin birinde, İngiltere’nin Sömürgeler Bakanı Gladstone’un Avam Kamarasında, elinde bir Kur’an-ı Kerim ile kürsüye gelerek; “Bu Kur’an Müslümanların elinde bulunduğu müddetçe, biz onlara hakiki hâkim olamayız. Ne yapıp yapıp, bu Kur’an’ı sükût ettirip ortadan kaldırmalıyız. Yahut da Müslümanları ondan soğutmalıyız” dediğini (7)okumuş ve buna karşılık “Kur’anın bu asra bakan manevi mucizesi”ni insanlara ispat ederek gösterme kararını vermişti.(8) • Said Nursi, idealindeki üniversite düşüncesini hükümete iletmek maksadıyla, 1907 yılının başlarında İstanbul’a gitti.(9) Hükümet, Üniversite ile ilgili dilekçeye ilgi göstermedi. Ancak İstanbul ulemasının, talebelerin, medrese hocalarının ve siyasetçilerin ona olan ilgisinden rahatsız olarak Bediüzzaman’ı önce Tımarhaneye (10) daha sonra da hapishaneye gönderdi.
  • 10. • II.Meşrutiyet Devri • Said Nursi’nin serbest bırakılmasından kısa bir süre sonra 23 Temmuz 1908’de II. Meşrutiyet ilan edildi. Meşrutiyetin 3. gününde, Sultanahmet’te ve daha sonra Selanik Meydanı’nda tekrarladığı ve metnini birçok gazetenin yayınladığı “Hürriyete Hitap”(11) adlı nutkunda,meşrutiyet ve hürriyet kavramlarının İslâmiyet’e aykırı olmadığını anlatıyordu. Yine Doğudak iaşiret reislerine Bediüzzaman imzasıyla telgraflar çekerek (12) meşrutiyetin ve anayasal sistemin İslâmiyet’e aykırı olmadığını anlatıyordu. • 31 Mart 1909 ayaklanması esnasında Said Nursi, yayınladığı makaleler ve askerlere yaptığı konuşmalarda yatıştırıcı bir rol oynamasına rağmen, olaya karıştığı iddia edilerek tutuklandı ve Divan-ı Harb-i Örfi’de, idam talebiyle yargılandı. Daha sonra “İki Mekteb-i Musibetin Şehadetnamesi veya Divan-ı Harbi Örfi” adıyla neşredilen savunmasının ardından beraat etti.
  • 11. Bediüzzaman 1910 yılı baharında Van’a döndü. Hakkari, Bitlis, Muş, Diyarbakır ve Urfa yörelerini dolaşarak, bölgedeki aşiretleri ziyaret etti. Onlara Meşrutiyet ve meşveretin İslami temellerini anlattığı bu seyahat notları “Münazarat” adı altında yayımladı. • 1911 yılı başlarında Şam’a gelen Said Nursi, alimlerin daveti üzerine Emeviye Camii’nde bir hutbe verdi. İslam dünyasının siyasi, ekonomik ve sosyal sorunları ve çözüm yollarını anlattığı hutbesini “Hutbe-i Şamiye” adı ile neşredildi. • Şam’dan İstanbul’a geçerek Sultan Reşad’ın Rumeli seyahatine Şark Vilayetlerini temsilen iştirak etti.(13) Üsküp Üniversitesi’nin temel atma törenine katıldı. Balkan Savaşları yüzünden yapımı duran Üsküp Üniversitesi için ayrılan tahsisatın, Medreset-üz Zehra projesine aktarılmasını hükümete kabul ettirdikten (14) sonra İstanbul’dan ayrılarak Van’a döndü. Medreset-üz Zehra’nın temeli 1913 yılının yaz aylarında Van Gölü kıyısındaki Artemit’te atıldı.(15)
  • 12. Ancak bu defa da I. Dünya Savaşının başlaması bu projenin de ertelenmesine sebep oldu. Said Nursi de talebeleriyle birlikte Doğu Milis Teşkilatı’nı kurdu ve Van-Bitlis cephesinde gönüllü alay komutanı olarak Ermenilere ve Ruslara karşı savaştı.(16) Bu savaş esnasında, “İşarat-ül İcaz” adındaki tefsirini te’lif etti.(17) 1916’da Bitlis savunması sırasında bir çok talebesi şehid oldu, kendisi de yaralanarak Ruslara esir düştü ve Kosturma’daki esir kampına götürüldü.(18) • Şubat 1917’de başlayan Rus ihtilalinin sebep olduğu bu karışıklıktan istifade eden Said Nursi firar etti. Kosturma’dan Petersburg’a geçerek Varşova’ya gitti. Buradan da Viyana’ya geçti ve Alman makamları tarafından düzenlenen bir belgeyle de Sofya üzerinden İstanbul’a geldi. (19) • Enver Paşa, İstanbul’da kurulma aşamasında olan Darül-ül Hikmet-il İslamiye’ye onun da aza olarak tayin edilmesini hükümete teklif etti.(20) Şeyhülislam Musa Kazım Efendi’nin teklifi ile de Sultan Vahidüddin tarafından kendisine İlmiye’de Mahreç payesi verildi.(21)
  • 13. 13 Kasım 1918’de İstanbul’un Müttefik Kuvvetler tarafından işgal edilmesinden sonra İngiliz yanlısı kamuoyu ciddi kuvvet kazanmıştı. Bunun üzerine Bediüzzaman, ulema çevresinden de İngiliz propagandalarına destek verenlerin etkisini kırmak ve halkı uyarmak için “Hutuvat-ı Sitte” adlı eserini yayınladı.(22) Bu hareketi, İngiliz işgal kuvvetleri komutanı General Harrington’ın emriyle ölü veya diri ele geçirilmek üzere aranmasına sebep oldu.(23) Anadolu’da başlayan İstiklal Savaşı’nın ve Kuva-yı Milliye’nin aleyhine çıkarılan Şeyhülislam fetvasına karşı bir de fetva yayınladı.(24) Bediüzzaman, yazı ve makalelerinde de İstiklal Savaşını ‘cihad’, Kuva-yı Milliyecileri de ‘mücahid’ ilan ederek Anadolu’daki İstiklal mücadelesini destekledi. • Bediüzzaman’ın çalışmalarını ve mücadelesini yakından takip eden Mustafa Kemal ve arkadaşları, müteaddit defalar çektikleri telgraflarla Bediüzzaman’ı ısrarla Ankara’ya davet ediyorlardı. Eski Van valisi Tahsin Bey gibi dostlarının da ısrarlı davetleri sonucu, 1922 yılının Kasım ayı ortalarında Ankara’ya gitti. (25)
  • 14. • Büyük Millet Meclisi ve Şeflik Devri • Bediüzzaman, 25 Kasım 1922’de TBMM’nde düzenlenen resmi hoş geldin merasimiyle karşılandı.(26) . Said Nursi, II. Meşrutiyet döneminde Van’da temelini attığı fakat savaş yüzünden inşaatı başlatılamayan üniversitenin yeniden kurulması için mebuslara bir kanun teklifi hazırlattırdı. Bu teklif mecliste bulunan 200 milletvekilinden 163’ünün imzasıyla kanunlaştı.(27) Mecliste bir beyanname (28) yayınlayarak namazın önemini anlattı ve onları dinin emirlerine riayet etmeye davet etti. Meclis Başkanı Mustafa Kemal bundan rahatsız oldu ve aralarında sert tartışmalar yaşandı.(29) Bu olay, Bediüzzaman ve yeni rejimin kurucuları arasındaki görüş farklılıklarının ilk işaretleri idi. • Ankara’daki çalışmaları sırasında yeni rejimin önde gelenlerinin bambaşka bir yolda olduğunu anlayan Bediüzzaman, Şark Vilayetleri Umumi Vaizliği ve mebusluk tekliflerini reddederek (30) 1923 yılının Mayıs ayı başlarında Van’a gitti.(31) • 1925 yılında patlak veren Şeyh Said isyanına destek vermemesine ve hatta Onu isyandan vazgeçirmeye çalışmasına rağmen hükümet, Bediüzzaman’ı 1925 yılının Mayıs ayı ortalarında Burdur’a sürgüne gönderdi.
  • 15. 25 Ocak 1926’da Isparta’ya nakledilen Bediüzzaman, oradan da Isparta’nın daha ücra bir köyü olan Barla’ya nakledildi.(32) Barla, bir iman inkılabına beşiklik ediyordu. Risale-i Nur Külliyatının büyük bir kısmı burada neşredildi. • Said Nursi’nin Nur Risalelerini önlerindeki en büyük engel olarak gören çevreler, daha yakından kontrol edebilmek amacıyla Onun 1934 yılının yaz aylarında Isparta’nın merkezine getirilmesini istedi. Bediüzzaman, burada da iman hizmetinden geri durmadı. Polis 20 Nisan 1935 de Said Nursi’nin oturduğu evde arama yaptı ve onun bütün kitaplarına el koydu. Bediüzzaman’ı da emniyete götürerek sorgulayan polis suç unsuru herhangi bir şeye rastlamayınca serbest bırakmak zorunda kaldı. Ancak birkaç gün sonra, yeni tutuklamalarla birlikte Said Nursi ve Risale-i Nurlar hakkında soruşturma başlatıldı. Bediüzzaman ve 120 Nur talebesi askeri araçlara bindirilerek Eskişehir hapishanesine gönderildi.
  • 16. Bediüzzaman, vatana ihanet iddiasıyla yargılandığı dava müddetince tutuklu kaldı. Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi’nin 19 Ağustos 1935 tarihinde verdiği kararla, Said Nursi’ye 11 ay hapisle birlikte Kastamonu’da mecburi ikamet; on beş talebesine de altışar ay hapis cezası verildi.(33) • Eskişehir Cezaevi’nden tahliye edilen Bediüzzaman Said Nursi serbest bırakılmayarak, polis gözetimi altında mecburi ikamet için Kastamonu’ya gönderildi. Kastamonu’da da Bediüzzaman’ın etrafını yeni talebeleri almaya başlamıştı. • Said Nursi, 20 Eylül 1943’ de Isparta savcısından gelen talimat üzerine yeniden tutuklandı. Ağır hasta olmasına rağmen 3 Ekim 1943 tarihinde Isparta’ya gönderildi. Askeri konvoyla Çankırı üzerinden Ankara’ya oradan da trenle Isparta’ya getirildi. • Risale-i Nur ile ilgili davaların Denizli’deki davayla birleştirilmesi kararının alınmasıyla 25 Ekim 1943’te Denizliye sevk edildi. Denizli hapsi yine tecrit altında başladı. Çok zor şartlar altında geçen yeni hapishane dönemi ve yargılama safhalarında da Bediüzzaman, Risale-i Nur’un telifine devam etti. 15 Haziran 1944 günü Mahkemenin verdiği berat ve tahliye kararına (34) rağmen CHP hükümeti Said Nursi’nin Afyon’un Emirdağ ilçesinde zorunlu iskana tabi tutulmasını emretti.
  • 17. Emirdağ’a gelen Bediüzzaman hükümet binasının karşısında bir odaya yerleştirildi. Camiye gitmesine bile müsaade edilmediği, devamlı takip ve tarassuda tabi tutulduğu Emirdağ sürgünü, Bediüzzaman’a Denizli hapishanesini bile aratıyordu. Hukuki ve kanuni yollardan Bediüzzaman’ı alt edemeyen muhalifleri onu zehirleyerek imha etmek istiyordu. Hayatı boyunca yirmi üç defa denenecek bu teşebbüslerin üçü Emirdağ’da gerçekleşmişti. • Bu zulümler ve olumsuzluklar yaşanırken Risale-i Nurların telifi devam ediyor ve sıkıntıları hafifletecek sevindirici gelişmeler oluyordu. Yargıtay Birinci Ceza dairesi, 30 Aralık 1944 tarihinde verdiği kararla Savcı tarafından temyiz edilen Denizli Ağır Ceza Mahkemesi’nin beraat kararını onayladı. Diğer bir gelişme ise artık Risale-i Nurların teksir makinesi ile çoğaltılması imkanının doğması idi.
  • 18. Her geçen gün Risale-i Nurların yaygılaşarak muhtaçlara ulaşması Hükümeti yine rahatsız etmeye başlamıştı. 17 Ocak 1948 günü Said Nursi ve on beş talebesi evlerinden ve işyerlerinden alınarak Afyon hapishasine gönderildiler. Bütün ağır ve zor şartlara rağmen Bediüzzaman yazmaya devam ediyor, Ondördüncü ve Onbeşinci Şuaları burada yazarak Risale-i Nurların telifini tamamlıyordu. • Ve nihayet mahkeme, 6 Aralık 1948 tarihinde Said Nursi hakkında 20 ay ağır hapis cezasına hükmetti. Karar temyiz edildi ve Yargıtay, kararı Bediüzzaman’ın lehine bozdu. Yargıtay’ın bozma kararına rağmen Afyon Ağır Ceza Mahkemesi yargılamayı uzatarak 20 aylık sürenin cezaevinde geçmesini sağladı. Hak etmediği cezanın süresini tutukluluk haliyle dolduran Said Nursi, 20 Eylül 1949’da serbest bırakıldı. Ancak Ankara’dan gelen emirle Afyon’da mecburi iskana tabi tutuldu ve nihayet 28 Aralık 1949 tarihinde Emirdağ’a dönebildi.
  • 19. • Demokrat Parti Devri Bediüzzaman, 14 Mayıs 1950’de başlayan Demokrat Parti devrini 23 Ağustos 1953’e kadar kaldığı Emirdağ’da karşılamıştı. Demokrat Parti iktidarının getirdiği ferahlığa rağmen, CHP’li bürokrasi Bediüzzaman’la uğraşmaya devam ediyordu. 1951 yılında Emirdağ’da şapka meselesinden Bediüzzaman’a bir dava açılmış ve ifadesi alınmıştı. Bundan hemen bir yıl sonra da İstanbul’da, Gençlik Rehberi adlı kitabı hakkında bir dava daha açılmıştı. Bediüzzaman bu davanın duruşmasına katılmak için 22 Ocak 1952 tarihinde İstanbul’a gitti. 5 Mart 1952’de yapılan son duruşmada mahkeme heyeti, men-i muhakeme kararı vererek davayı sonuca bağladı. Bir süre için Emirdağ’a giden Bediüzzaman, 1953 yılının bahar mevsiminde tekrar İstanbul’a döndü.
  • 20. İstanbul’da yaklaşık üç ay kadar kalan Bediüzzaman, 1953 yılının ortalarında Emirdağ’a oradan da 23 Ağustos 1953’te Isparta’ya geldi. Isparta’da açılan bir davanın daha sorgu hakimliğinde iken reddedilmesi ile artık onun hayatında mahkemeler devri kapanmıştı. Bu arada Bediüzzaman’ın Tarihçe-i Hayatı talebeleri tarafından kaleme alınmış ve bizzat kendisi tarafından kontrol edildikten sonra gerekli düzeltmeler yapılarak Risale-i Nur Külliyatı’na dahil edilmişti. • 2 Aralık 1959’da Ankara’ya yaptığı ziyaret artık Bediüzzaman’ın veda seyahatlerinin başladığını gösteriyordu.
  • 21. Ankara’da bir gece kalarak dost ve talebeleriyle görüştükten sonra 3 Aralık 1959 günü Ankara’dan Emirdağ’a, oradan da Isparta’ya gitti. Ancak, on beş gün sonra tekrar Emirdağ’a döndü. Konya’daki talebelerinin daveti üzerine 19 Aralık 1959 günü Emirdağ’dan ayrılarak Konya’ya gitti. Burada talebeleriyle görüştü ve Mevlana’nın türbesini ziyaret etti. Aynı gün Isparta’ya gitmek üzere Konya’dan ayrıldı. • Talebelerinin daveti üzerine 31 Aralık 1959 günü Ankara’ya geldi. Burada bir gece kaldı ve ertesi gün İstanbul’a hareket etti. İstanbul’da da bir gece kalarak talebeleriyle görüşüp vedalaştı ve 3 Ocak 1960 gününün akşamında Ankara’ya gitmek üzere İstanbul’dan ayrıldı. “Vasiyetnamem Hükmündedir” dediği son dersini Ankara’da yaptı. • 6 Ocak 1960 günü saat 10.30 sularında Konya’ya gitmek üzere hareket etti. Konya’da kardeşi Abdülmecit’i ve Mevlana’nın türbesini ziyaret ettikten sonra Emirdağ’a, dört gün sonra da Ankara’ya gitmek için yola çıktı. Ancak bu kez Said Nursi’nin şehir merkezine girişi polis tarafından engellenmişti.(35)
  • 22. Ankara’ya girmesi engellenen Said Nursi, Emirdağ’a geri döndü. Buradaki bir haftalık ikametinden sonra 20 Ocak günü Isparta’ya gitti ve bir buçuk ay da burada kaldı. Ramazan ayı geldiğinde Bediüzzaman ağır hastaydı. Takvimler 19 Mart 1960 tarihini gösteriyordu. Said Nursi yanındaki talebelerine Urfa’ya gitmek istediğini söyledi. Arabası hazırlandı ve 83 yaşındaki Bediüzzaman ağır hasta haliyle arabanın arka koltuğunda yola çıktı. 20 Mart’ta yağmurlu bir havada başlayan bu yolculuk onun son yolculuğuydu. • 21 Mart günü Urfa’ya ulaşıldığında talebeleri kendisine Halilürrahman Dergahı’nı göstermek istediler. Ama o yürüyemeyecek kadar ağır rahatsızdı. Onu şehrin en iyi oteli olan İpek Palas Oteli’ne yerleştirdiler. Bu arada otele gelen polisler, İçişleri Bakanı’nın emriyle derhal Isparta’ya geri dönmeleri gerektiğini tebliğ ettiler. Bunu duyan halk otelin önüne toplandı. Polis, Bediüzzaman ve yanındaki talebelerinin ısrarla Urfa’dan ayrılmalarını istiyor ve Ankara’nın emrini hatırlatıyordu.(36)
  • 23. Bu baskı sürerken Bediüzzaman 23 mart 1960 günü, 27 numaralı odada sabaha karşı vefat etti. Hayatı boyunca dayanılması güç acılara ve baskılara maruz kalmasına rağmen hayat tarzıyla bir destan yazan Bediüzzaman, arkasında miras olarak 6000 sayfalık Risale-i Nur Külliyatı ile milyonlarca Nur Talebesini bırakmıştı. Bediüzzaman’ın naaşı Halilürrahman Dergahı’nda kendisine ayrılan türbeye defnedildi. • Bediüzzaman’ın vefatından iki ay sonra 27 Mayıs 1960’da bir hükümet darbesi oldu. Alparslan Türkeş’in liderliğinde kurulan Milli Birlik Komitesi hükümeti, ilk iş olarak geniş çaplı tevkifler başlatarak Demokrat Partinin ileri gelenlerini Yassıada hapishanesine topladıktan sonra, Bediüzzaman’ın kabrinin nakledilmesine karar verdi. Kanuni prosedürü de ihmal etmeyen ihtilal komitesi Bediüzzaman’ın Konya’da yaşayan kardeşi Abdülmecit Nursi’den bir nakil dilekçesi alarak 12 Temmuz 1960 gecesi Urfa’daki mezarını kırdırdı. Bediüzzaman’ın naaşı askeri bir uçağa konularak Afyon askeri havaalanında indirildi ve yerini Abdülmecit Nursi’nin de bilmediği bir mezara defnedildi.(37) Hayatında iken O’nun varlığını istemeyenler, vefatından sonra da rahat bırakmamışlardı.
  • 24. DIPNOTLAR: (1) 1878 tarihi için bkz. Doğum Tarihi. (2) Bediüzzaman Said Nursi, İçtima-i Reçeteler, İstanbul, 1990, C.1, s. 10. (3) Sadık Albayrak, Son Devrin İslam Akademisi, İstanbul, 1972, s. 198. (4) Bediüzzaman Said Nursi, İçtimai Reçeteler, İstanbul, 1990, C.1, s. 23. ; Abdülkadir Badıllı, Bediüzzaman Said Nursi: Mufassal Tarihçe-i Hayatı, İstanbul, 1990, C. 1, s. 76. (5) Abdurrahman Nursi, Bediüzzaman’ın Hayatı, İstanbul, 1993, s. 28. (6) Bediüzzaman Said Nursi, İçtima-i Reçeteler, İstanbul, 1990. C.1, s. 24. (7) Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası, Germany, 1994, s.438. (8) Bediüzzaman Said Nursi, Sikke-i Tasdik-i Gaybi, Germany, 1994, s. 83. (9) Abdurrahman Nursi, Bediüzzaman’ın Hayatı, İstanbul, 1993, s. 45 (10) Bediüzzaman Said Nursi, Divan-ı Harbi Örfi, İstanbul, 1995, s. 87. (11) Bediüzzaman Said Nursi, Divan-ı Harbi Örfi, İstanbul, 1995, s. 73. (12) Age.s. 21 (13) Age.s.69. ; Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası, Germany, 1994, s. 402. (14) Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası, Germany, 1994, s. 439. (15) Abdülkadir Badıllı, Bediüzzaman Said Nursi: Mufassal Tarihçe-i Hayatı, İstanbul, 1990, C.1, s. 297. (16) Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, Germany, 1994, s. 77. (17) Bediüzzaman Said Nursi, İşârât’ül İcâz, İstanbul, 1994, s. 13. (18) Bediüzzaman Said Nursi, İçtima-i Reçeteler, İstanbul, 1990, C.1, s. 28. (19) Age. s. 234. ; Bediüzzaman Said Nursi, İçtima-i Reçeteler, İstanbul, 1990. C.1, s. 29. (20) Bediüzzaman Said Nursi, İçtima-i Reçeteler, İstanbul, 1990. C.1, s. 29. (21) Sadık Albayrak, Son Devrin İslam Akademisi, İstanbul, 1972, s. 201. (22) Bediüzzaman Said Nursi, Mektubât, Germany, 1994, s. 76. (23) Bediüzzaman Said Nursi, Şuâlar, Germany, 1994, s. 387. (24) Bediüzzaman Said Nursi, İçtima-i Reçeteler, İstanbul, 1990. C.1, s. 193. (25) Bediüzzaman Said Nursi, Şuâlar, Germany, 1994, s. 462. (26) Necmeddin Şahiner, Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursi, İstanbul, 1994, s. 254. (27) Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lâhikası, Germany, 1994, s. 439. (28) Beyannamenin metni için bkz. Bediüzzaman Said Nursi, Bediüzzaman Said Nursi: Tarihçe-i Hayatı, Germany, Temmuz 1994. (29) Bediüzzaman Said Nursi, Şuâlar, Germany, 1994, s. 387. ; Bediüzzaman Said Nursi, Mektubât, Germany, 1994, s. 214. (30) Bediüzzaman Said Nursi, Şuâlar, Germany, 1994, s. 314. (31) Abdülkadir Badıllı, Bediüzzaman Said Nursi: Mufassal Tarihçe-i Hayatı, İstanbul, 1990, C. 1, s. 457. (32) Necmeddin Şahiner, Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursi, İstanbul, 1994, s. 279. (33) Abdülkadir Badıllı, Bediüzzaman Said Nursi: Mufassal Tarihçe-i Hayatı, İstanbul, 1990, C.2, s. 832. (34) Age.s. 1079. (35) Age.s. 1629, 1635. ; Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası, Germany, 1994, s. 453. (36) Abdülkadir Badıllı, Bediüzzaman Said Nursi: Mufassal Tarihçe-i Hayatı, İstanbul, 1990, C.3, s. 1735, 1739. (37) Necmeddin Şahiner, Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursi, İstanbul, 1994, s. 454.