2. Örtük Öğrenme
Ket Vurma
ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ
Bu bölümde Kamu Personeli Seçme Sınavı öğretmen adayları için yapılan Eğitim
Bilimleri Sınavı içerisinde yer alan, sınavın %25’lik dilimini (30 soru) kapsayan öğrenme
psikolojisi ile ilgili konular üzerinde durulacaktır. Konular kavramsal açıklamalar ve
örnekleriyle birlikte verilmeye çalışılacaktır.
Öğrenme İle İlgili Temel Kavramlar
• Öğrenme
• Refleks
• İçgüdü
• Dürtü
• Güdü
• Zeka
• Dikkat
• Türe özgü hazıroluş
Öğrenme: Yaşantı sonucu bireyin davranışlarında yada potansiyel davranışlarında
oluşan kalıcı izli değişikliklerdir. Öğrenmenin gerçekleşebilmesi için bireyin bir uyarıcıya
verdiği tepkiyi benzer durumlarda tekrar etmesi yani kalıcı izli tepkiler vermesi
gerekmektedir. Davranışlarımız geçici ve kalıcı davranışlar olarak ikiye ayrılabilir. Geçici
davranışlar söz konusu olduğunda bireyin herhangi bir uyarıcıya verdiği tepkiyi tekrar etmesi
beklenilmez; alkollü iken normalde gösterilen davranışlardan farklı davranışlar sergilemek,
ilaç veya uyuşturucunun etkisiyle davranışlarda bulunmak ya da yüksek ateş nedeniyle
sayıklamak geçici davranışlar içerisinde sayılabilir. Kalıcı davranışlar söz konusu olduğunda
tepkide bir tutarlık söz konusudur. Trafik kurallarına uygun araba kullanmak, eğitimle ilgili
bir kavramın tanımını yapmak, bir deneyi işlem sırasına göre yapmak kalıcı izli davranışlar
arasında sayılabilir.
Refleks: Doğuştan getirdiğimiz ve bir uyarıcıya karşı göstermiş olduğumuz basit,
tutarlı ve ani tepkilerdir. Refleks söz konusu olduğunda öğrenmeden söz edilemez. Refleksif
davranışlarımız öğrenmenin etkisi olmadan doğuştan getirilen özellikler taşımaktadır.
Dizimize vurulduğu zaman ayağımızı kaldırmamız.
Yüksek ses karşısında irkilme ve o yöne yönelme
refleksif davranışlara örnek olarak gösterilebilir.
İçgüdü: Türe özgü ve karmaşık bir davranış örüntüsü bulunan öğrenme yerine
olgunlaşma sonucu gelişen, başka türlerde görülmeyen davranışlardır.
Bu kavram özellikle üzerinde tam bir fikir birliğine varılamamış bir yapı içermektedir.
Bazı bilim adamları insanlarda içgüdünün olmadığını ifade ederken bazıları ise içgüdülerin
insanlarda görülen bazı davranışlarla kendisini gösterdiğini ifade etmektedir. İnsanlarda
içgüdünün olmadığı ancak içgüdüsel bazı davranışların görüldüğü ifade edilmektedir. Örneğin
annelik davranışı, kıskançlık, saldırganlık davranışları içgüdüsel davranışlar arasında
sayılmaktadır.
3. Bebeğin kokusu, kadının annelik içgüdülerini
hayata geçirir ve bebeğini göğsüne bastırma,
kucağına alıp ninni söyleme ya da yavaşça
sallama davranışları görülür.
Hayvanlarda gördüğümüz birçok davranış içgüdüseldir.
Köpeklerin kemikleri toprağın altına gömmek için toprağı kazmaları.
Karetta karettaların millerce yol kat edip yumurtalarını bırakmak için Patara plajına
gelmeleri.
Dürtü: Organizmanın yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan fizyolojik kökenli
ihtiyaçların organizmayı harekete hazır hale getirmesine dürtü denir. Açlık, susuzluk,
cinsellik gibi fizyolojik ihtiyaçlarımızın organizmada rahatsızlık hali yaratması ve
organizmanın bu rahatsızlıktan kurtulmak için harekete geçmesi dürtü olarak ifade edilebilir.
Susayan birinin su içmek için buzdolabına yönelmesi
Karnı acıkan bir bireyin yemek yemek için mutfağa yönelmesi dürtüye örnek olarak
verilebilir.
Güdü: Güdü kavramı dürtüleri de kapsayan genel bir kavramdır. Organizmanın
ihtiyaçlarını kapsayan ve onu harekete geçirici bir yapı içerir. İlgilerimiz, arzularımız,
isteklerimiz ve dürtülerimiz güdü kavramı içerisinde yer alır. Güdüler organizmayı uyarır ve
harekete geçirir.
Güdü organizmayı harekete geçirecek bir enerji durumudur ve bu enerji bireyin o anda
ihtiyaç duyduğu etkinliği yapabilmesi için onu tetikler. Biraz önce de ifade edildiği gibi,
güdü, fizyolojik ihtiyaçlarımızın yanında psikolojik ve sosyolojik ihtiyaçlarımızı da içerir.
Güdülenme ise, organizmanın ihtiyaçları giderilmesi için harekete geçmeye hazır hale
gelmesidir.
Güdülenme içsel ve dışsal güdülenme olmak üzere ikiye ayrılabilir.
İçsel güdülenme; organizmanın ihtiyacı kendi hissetmesi ya da bir etkinliği yapmanın
faydalı olacağına kendi inanç getirmesidir.
Kendini geliştirmek için farklı kitapları okumaya istekli olmak
Dışsal güdülenme; organizmanın ihtiyacı farklı kaynaklardan hissetmesi ya da bir
etkinliği yapmanın faydalı olacağına dışardan gelen uyarılar sonucunda kanaat getirmesidir.
Sınavlarda başarılı olmanın koşulunun günde en az bir saat düzenli ders çalışılması
gerektiği yönündeki uyarıların dikkate alınması.
“Güdülenme içsel ya da dışsal olsa da unutulmaması gereken bunun içsel bir süreç
olduğudur.”
Zeka: Üzerinde en çok tartışılan ve tanım birliğine ulaşılamamış ve öğrenmeyle
doğrudan ilişkili kavramlardan biridir. Zeka farklı birçok disiplinden bilim adamı tarafından
tanımlanmıştır. Bu tanımlar içinde görülen ortak nokta, problem çözme, öğrenme ve
adaptasyon olarak karşımıza çıkmaktadır. Çevreye uyma, öğrenme hızı, problem çözme,
kavram üretme, farklı çözüm önerileri sunma zekanın göstergeleri olarak kabul edilmiştir.
Zeka öğrenme ile doğrusal bir ilişki göstermektedir. Zeka düzeyindeki artış öğrenmeyi
kolaylaştırırken, zeka düzeyindeki düşüş öğrenmeyi güçleştirmektedir.
4. Zeka kalıtım ve çevrenin etkileşimi sonucu ortaya çıkmaktadır. Kalıtım zekanın
sınırlarını çizerken, çevresel faktörler nerede olacağını belirlemektedir.
Zeka ile ilgili daha ayrıntılı açıklamalar “Yöntem ve Teknikler” bölümünde Çoklu
Zeka Kuramı içerisinde ele alınacaktır.
Dikkat: Odaklanma durumu olarak ifade edilebilir. Organizmanın belli bir anda bir
durum ya da nesneye odaklanma durumuna dikkat denilmektedir. Dikkat tek boyutlu olup
aynı anda iki farklı duruma odaklanmak mümkün değildir. Yani bir birey hem müzik
dinleyip hem de aynı anda ders çalışamaz. Birey ders çalışırken müzik dinliyorsa ya müziği
dinliyordur ya da ders çalışıyordur.
Odak
Dikkat sınırı bireyin çevresindeki uyarıcıları alabildiği sınırlardır. Ancak bu sınırlar
içerisinde yoğunlaşılan uyarıcı diğerlerinden ayırt edilir. Bu ayırt etme durumu odaklanma
yani dikkattir.
Türe Özgü Hazır Oluş: Bir organizma ancak fizyolojik donanımının el verdiği
ölçüde öğrenebilir. Buna türe özgü hazır oluş denilmektedir. Bir tür kendi fiziksel
donanımının el vermediği etkinlikleri gerçekleştiremez.
Papağan ve muhabbet kuşlarının fizyolojik yapısı insan seslerini taklit etmeye uygun
olduğundan bu canlılar seslerimizi taklit edebilmektedirler.
Köpeklere istenilen birçok davranış öğretilebilirken, kedilere bu davranışların bir türlü
kazandırılamaması türe özgü hazır oluşla açıklanabilir.
Bölüm Sonu Soruları
1. Aşağıdakilerden hangisi refleksin bir özelliği değildir?
a) Basit bir davranıştır
b) Öğrenme yoluyla ortaya çıkar
c) Doğuştan gelmektedir
d) Ani bir davranış biçimidir
e) Tutarlı davranışlar görülür
2. İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özellik hangisidir?
a) Düşünmesi
b) İç güdüleri
c) Refleksleri
d) Öğrenme ve aktarması
e) Türe özgü davranışları
3. Organizmanın her türlü hareketine ne ad verilir?
a) Öğrenme
b) Davranış
c) Yaşantı
d) Duyum
5. e) Algılama
4. Aşağıdakilerden hangisi öğrenmeyi doğrudan etkileyen etmenlerden değildir?
a) Yaş
b) Zeka
c) Olgunlaşma
d) Heyecanlar
e) Güdülenme
5. Hangisi içgüdülere ilişkin bir özelliği ifade etmemektedir?
a) Doğuştan getirilmektedir.
b) Öğrenmenin etkisi bulunmamaktadır
c) Karmaşık bir davranış örüntüsü bulunmaktadır.
d) Türün tüm üyelerinde görülmektedir.
e) Olgunlaşma ortaya çıkışını olumlu etkilemektedir.
6. Doğuştan getirdiğimiz ve uyarıcıya karşı verdiğimiz ani ve basit tepki aşağıdaki kavramlardan
hangisiyle ifade edilebilir?
a) Refleks
b) Dürtü
c) Güdü
d) Kazanım
e) İçgüdü
7. Şiddetli gürültü karşısında irkilme ne tür bir tepkiye örnektir?
a) Koşullu
b) Nötr
c) Koşulsuz
d) Refleks
e) Korku
8. Aşağıdakilerden hangisi zekayı etkileyen en önemli faktördür?
a) Çevreyle kurulan nitelikli ilişki
b) Anna ve babanın zeka düzeyi
c) Ailenin sosyal yapısı
d) Ailenin ekonomik gelir düzeyi
e) Öğrenme ortamının düzenlenmesi
9. Dikkat ile ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
a) Bir uyarıcıdan başka bir uyarıcıya kayabilir
b) Bir uyarıcıyı tanıyıncaya kadar ikinci uyarıcı seçilmez
c) Çevredeki uyarıcıların hepsine birden yoğunlaşılır.
d) Süresi yaşla birlikte değişim gösterir.
e) Aşırı heyecan durumunda kontrolü güçleşir.
10. Bir öğretmen sınıf ortamında öğrencilerin aşağıdaki özelliklerinden hangisini öncelikli olarak
dikkate almak zorundadır?
a) Öğrencilerin fiziksel özellikleri
b) Öğrencilerin Psiko-motor becerileri
c) Bedensel gelişimleri
d) Duygusal farklılıkları
e) Bireysel ayrılıkları
6. Öğrenmeyi Etkileyen Faktörler
• Büyüme
• Olgunlaşma
• Hazırbulunuşluk
• Gelişme
• Gelişim
• Kaygı
• Genel Uyarılmışlık Düzeyi
Büyüme: Bireyin bedensel yönünde meydana gelen değişimlerdir. Bedenin boy, kilo
ve hacim olarak artması büyüme olarak adlandırılmaktadır. Büyüme yaşla bağlantılı ve
organizmanın niceliksel değişimleridir.
Büyüme bireyin sadece fizyolojik
değişimini içerdiğinden öğrenmenin rolü
yoktur. Ancak öğrenmenin
gerçekleşebilmesi için büyüme gereklidir.
Büyümeyle birlikte öğrenmenin
gerçekleşmesinde en önemli faktörlerden
birisi de olgunlaşmadır.
Olgunlaşma: Organizmanın büyümenin etkisiyle kendisinden beklenilen etkinlikleri
yapabilecek duruma gelmesidir. Bireyin bir etkinliği gerçekleştirebilmesi için fiziksel olarak
bu etkinliği yapabilecek bir duruma gelmesi gerekmektedir. Büyümede olduğu gibi
olgunlaşmada da öğrenmenin rolü yoktur. Olgunlaşma sadece bir etkinliği yapabilecek yeterli
fiziksel ve zihinsel yetiye kavuşmaktır.
Çocukların yürüyebilmesi için yaklaşık 12-14 aylık
olmaları gerekmektedir.
Küçük kas faaliyetleri gelişmeyen bir çocuğun
kalem tutması ya da yazı yazması beklenilemez.
Hazırbulunuşluk: Bireyin bir öğrenmeyi gerçekleştirebilmesi için gerekli tüm
koşullar hazırbulunuşluk olarak nitelendirilebilir. Yanlış bir kanı hazırbulunuşluğun sadece
öğrenmenin gerçekleşmesi için gerekli olan “ön öğrenmeler” olduğudur. Oysa bu kavram ön
öğrenmelerin yanı sıra, bireyin öğrenebilmesi için psikolojik, fizyolojik ve sosyal yönden
öğrenmeye hazır halde olmasıdır. Hazırbulunuşluk önceki öğrenmelerimizi, ilgilerimizi,
tutumlarımızı, güdülenmişlik düzeyimizi, yeteneklerimizi ve genel sağlık durumumuzu
kapsayan bir kavramdır.
7. Gelişme : Büyüme, olgunlaşma ve öğrenmenin etkileşimi sonucu sürekli ilerleme
sağlayan değişmedir.
Gelişim : Organizmanın döllenmede başlayarak bedensel, zihinsel, dilsel, duygusal,
sosyal yönden belli koşulları olan en son aşamasına ulaşıncaya kadar sürekli ilerleme
sağlayan değişimdir.
Gelişme – Gelişim
Ürün Süreç
• Gelişme, büyüme, olgunlaşma ve öğrenmenin birini etkileyerek devam etmesiyle
döllenmeden ölüme dek süren yaşam sürecinde bireyin geçirdiği fiziksel, bilişsel,
duygusal ve sosyal değişikliklerdir.
Kaygı: Organizmanın nedeni belli
olan ya da olmayan bir durum karşısında
üzüntü, sıkıntı, heyecan, gerilim yaşaması
haline kaygı denilebilir. Kaygı,
organizmanın sonucu bilememe nedeniyle
fizyolojik ve psikolojik durumunda
değişiklikler olmasına neden olmaktadır.
Kaygı ve öğrenme arasında bir ilişki bulunmaktadır ve bu ilişki normal dağılım
eğrisine benzer bir yapı organize etmektedir. Yani kaygının öğrenmeyi tamamen olumlu ya da
tamamen olumsuz etkilemesi söz konusu değildir. Kaygı öğrenmeyi belli bir noktaya kadar
olumlu yönde etkilemektedir. Kaygının hiç olmaması öğrenmenin gerçekleşmesi için
organizmanın harekete geçme isteğini olumsuz etkilemekte ve öğrenmenin gerçekleşmesini
güçleştirmektedir. Kaygının çok yüksek olması da yine öğrenmeyi olumsuz yönde
etkilemektedir. Bu durumda da organizma öğrenme ortamında çok fazla endişe ve sıkıntı
duyacağından bir türlü öğrenme ortamına adapte olamamakta ve öğrenmenin gerçekleşmesini
olumsuz yönde etkilemektedir. Öğrenmenin gerçekleşebilmesi için kaygının orta düzeyde
olması gerekmektedir.
x x x
Çok düşük Orta düzey Çok yüksek
Şekil 1
Kaygı ve öğrenme arasındaki ilişki
8. Genel Uyarılmışlık Düzeyi: Organizmanın öğrenmeyi gerçekleştirebilmesi için duyu
organlarının dışarıdan gelen uyarıcıları alabilecek şekilde uyarılmış olması gereklidir. Genel
uyarılmışlık düzeyinin çok düşük olması bireyin dışarıdan gelen uyarıcıları almasını
engellemektedir. Örneğin yatarak ders çalışmak bireyin çalıştığı konuya yoğunlaşmasını
engelleyeceği için genel uyarılmışlık düzeyi düşecek ve çalışmaya çok fazla
odaklanamayacaktır. Bunun için en uygun çalışma şekli masa başında ve çok fazla uyarıcının
bulunmadığı bir ortamda çalışmaktır.
Bölüm Sonu Soruları
1. Aşağıdakilerden hangisi öğrenmeyi doğrudan etkileyen etmenlerden değildir?
a) Yaş
b) Zeka
c) Olgunlaşma
d) Heyecanlar
e) Güdülenme
2. Türkiye’de okula gitme yaşı 7’den 6’ya indirilmiştir. Bunun nedeni aşağıdaki kavramlardan hangisi
ile doğrudan ilişkilidir.
a) Büyüme
b) Gelişme
c) Olgunlaşma
d) Güdülenme
e) Hazırbulunuşluk
3. Gelişmeyle ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
a) Çevre ve kalıtımın karşılıklı etkileşiminin ürünüdür.
b) Yaşam boyu devam eden bir süreçtir.
c) Bireysel ayrılıklar söz konusu değildir.
d) Fiziksel gelişimle birlikte öğrenme de önemlidir.
e) Kritik dönemlere sahiptir.
4. Kaygı düzeyi hangi durumda öğrenmeyi olumlu yönde etkiler?
a) Çok düşük
b) Çok düşük düzeye yakın
c) Çok yüksek
d) Orta düzey
e) Çok yüksek düzeye yakın
5. Organizmanın belirli bir davranışı yerine getirebilecek yeterliğe gelmesi aşağıdaki kavramlardan
hangisiyle açıklanabilir?
a) Öğrenme
b) Büyüme
c) Olgunlaşma
d) Gelişme
e) Hazırolma
6. Öğrenmeyi etkileyen etkenlerle ilgili aşağıdaki anlatımlardan hangisi yanlıştır?
a) Öğrenenle, öğrenme yöntemi (stratejisi) ve öğrenilecek olanla ilgili etmenler vardır.
b) Genel uyarılmışlık düzeyi öğrenmeyi doğrudan etkileyen bir etkendir.
c) Uygun öğrenme ortamı öğrenmeyi kolaylaştırır.
d) Öğrenilecek olanın kavramsal çağrışımı ne kadar yüksekse o kadar kolay öğrenilir.
e) Öğrenilecek olanı gruplandırmaktansa tek tek öğrenmek daha kolaydır.
9. 7. Öğretmen sınıfa girdiğinde ilk olarak dikkat çekme etkinliğine yer vermektedir. Bunun nedeni
aşağıdakilerden hangisiyle doğrudan ilişkilidir?
a) Genel uyarılmışlık hali
b) Etkinliklere giriş yapma
c) Türe özgü hazır bulunuşluk
d) Güdüler
e) Transfer
8. Bireyin öğrenme ortamında yeni bir öğrenmeyi gerçekleştirmek için ihtiyaç duyduğu ön öğrenmeler
hangi kavramla açıklanmaktadır?
a) Hazırbulunuşluk
b) Olgunlaşma
c) Gelişme
d) Anlama
e) Algılama
9. Aşağıdaki ifadelerden hangisi öğrenmeyi en iyi şekilde tanımlar?
a) Davranışlarda meydana gelen değişimdir
b) Tekrar sonucu davranışların pekişmesidir
c) Bireyin yaşantısı sonucu oluşan kalıcı izli değişikliktir
d) Organizmanın çevreye uyum sürecidir
e) İstendik yönde davranış değişikliği oluşturma sürecidir
10. Çocuğun kalem tutma becerisinin yeni yeni gelişmesi sonucu düzgün çizgi çizemediği
görülmektedir. Buna karşın öğretmeni öğrenciyi düzgün çizgi çizmesi konusunda sürekli
uyarmaktadır. Öğrencide meydana gelen kızgınlık aşağıdakilerden hangisi ile açıklanabilir?
a) Ceza
b) Büyüme
c) Hazırbulunuşluk
d) Olgunlaşma
e) Kaygı
10. Öğrenme Kuramları
Klasik Koşullanma (Pavlov)
Edimsel Koşullanma (Skinner)
Pekiştirme Tarifeleri
Bitişiklik Kuramı (Watson)
İşaret Tepki Bitişikliği (Guthrie)
İstenmeyen Davranışların Ortadan Kaldırılması
Bağlaşımcılık (Thorndike)
Seçme ve Bağlama (Deneme – Yanılma)
Öğrenme Kanunları
• Hazırbulunuşluk Kanunu
• Tekrar Kanunu
• Etki Kanunu
Sosyal Öğrenme (Bandura)
Gestalt Psikolojisi
Algı ve Algı Yasaları
• Zemin-Şekil Yasası
• Yakınlık Yasası
• Süreklilik Yasası
• Benzerlik Yasası
• Tamamlama Yasası
• Basitlik Yasası
• Pragnaz Yasası
İçgörüsel Öğrenme (Köhler)
Hümanistik Psikoloji (Maslow – Rogers)
Bilgiyi İşleme Kuramı
Klasik Koşullanma (Pavlov):
Klasik koşullanma Rus bilim adamı Ivan Petrovic Pavlov’un yaptığı çalışmalar
sonucu ortaya koyduğu bir öğrenme kuramıdır. Pavlov yaptığı çalışmada köpeklerin eti
gördüğü zaman ne kadar salya salgıladığını ortaya koymak için bir deney düzeneği hazırlamış
ve köpeğin hareket etmesini engelleyen bir laboratuar ortamı organize etmiştir. Köpeğe her et
verilişinde köpeğin ne kadar salya salgıladığı da düzenli olarak ölçülmüştür. Çalışmanın
ilerleyen aşamalarında Pavlov asistanı köpeğe eti götürdüğünde köpeğin eti görmediği halde
asistanının ayak sesine salya salgıladığını fark ederek çalışmanın yapısını değiştirmiş ve
klasik koşullanma kuramını ileri sürdüğü deney düzeneğini hazırlamıştır.
11. Pavlov organizmanın başlangıçta nötr olan ve herhangi bir tepkiye yol açmayan bir
uyarıcının organizmanın herhangi bir tepkisine neden olan bir uyarıcıyla birlikte verilmesi
durumunda nötr olan uyarıcıya organizmanın tepki verebileceğini ileri sürmüştür.
Pavlov deney düzeneğini hazırlarken köpek için herhangi bir şey ifade etmeyen zil
sesini (nötr uyarıcı), köpeğin hoşuna giden eti (koşulsuz – doğal uyarıcı) birlikte ard arda
vererek köpeğin ete karşı göstermiş olduğu salyayı (koşulsuz – doğal tepki) zil sesine
vermesini sağlamıştır.
Klasik Koşullanma Süreci
Koşulsuz uyarıcı Koşulsuz tepki
(et) (salya)
Nötr uyarıcı = zil
Nötr uyarıcı Koşulsuz uyarıcı Koşulsuz tepki
(zil) (et) (salya)
Koşullu uyarıcı Koşullu tepki
(zil) (salya)
Klasik koşullanma sürecinde köpeğin hoşuna giden ve salya tepkisine neden olan
doğal uyarıcı olan et, zil sesinden hemen sonra verilerek köpeğin zil sesine şartlanması
sağlanılmaktadır. Önce zil sesi, hemen ardından verilen et birkaç kez tekrar edildikten sonra
zil sesi tek başına verilse bile salya tepkisi ortaya çıkmaktadır. Zile karşı gösterilen bu tepki
doğal bir tepki olmadığından bu tepkiye koşullu ya da şartlı tepki denilmektedir. .
Klasik Koşullanma İlkeleri
Bitişiklik
Haber vericilik
Genelleme
Ayırt etme
Sönme
Kendiliğinden geri gelme
Bitişiklik: Klasik koşullanmada koşullanmanın gerçekleşmesi için nötr uyarıcı ile
koşulsuz uyarıcının birlikte ve ard arda verilmesidir. Klasik koşullanmanın gerçekleşebilmesi
için temel ilke nötr uyarıcının koşulsuz uyarıcıdan hemen önce verilmesidir.
12. Haber Vericilik: Koşullanmanın gerçekleşmesinde nötr uyarıcının koşulsuz
uyarıcının geleceğini organizmaya bildirmesi gerekmektedir. Buna haber vericilik ilkesi
denilmektedir. Pavlov’un deneyinde zil sesi köpeğe etin geleceğini haber vermekte ve köpek
salya salgılamaktadır.
Genelleme: Koşullanmanın gerçekleşmesinin ardından koşullu uyarıcıya gösterilen
tepkinin tüm benzer uyarıcılara gösterilmesine genelleme denilmektedir. Pavlov deneyinde zil
sesine salya tepkisi alındıktan sonra sesin düzeyini değiştirmiş ve sürekli olarak etten önce
verdiği zil sesini değiştirmiş farklı zil seslerinde de köpeğin salya salgıladığını gözlemiştir.
Sürekli olarak 75 desibel düzeyinde zil sesinde et verildiğinde köpeğin 50 ve 100
desibellik zil sesine de salya salgılaması genellemedir.
50 Salya
75 Salya (Koşullu Tepki)
100 Salya
Ayırt Etme: Organizmanın koşullanma sürecinde kullanılan koşullu uyarıcıyı
diğerlerinden ayırt ederek tepkide bulunma eğilimidir. Organizma koşullu uyarıcıya benzeyen
uyarıcılar içerisinde koşullu uyarıcıyı seçerek buna tepkide bulunması ve diğerlerini ayırması
durumudur.
Sönme: Koşullu uyarıcı koşulsuz uyarıcının uzun bir süre birlikte verilmesinin
ardından, koşullu uyarıcının uzun bir süre boyunca koşulsuz uyarıcı olmadan tek başına
verilmesi sonucunda koşullu tepkinin ortadan kalkmasına sönme denilmektedir. Sönmenin
gerçekleşmesi durumunda koşullu uyarıcıya koşullu tepki artık gösterilmez. Köpeğin zil
sesine salya salgılamaktan vazgeçmesi sönmedir.
Kendiliğinden Geri Gelme: Sönmenin gerçekleşmesinden sonra koşullu uyarıcı ve
koşulsuz uyarıcının birkaç kez birlikte verilmesi durumunda koşullu tepkinin tekrar ortaya
çıkmasına kendiliğinden geri gelme denir.
Bir örnekle klasik koşullanmayı açıklamaya devam edelim;
Ayı oynatıcıların ayıları tef sesiyle nasıl oynattığını biliyor musunuz?
Ayı oynatıcısı tef çaldığında ses başlangıçta ayı için herhangi bir şey ifade etmez tef
sesi ayı için nötr uyarıcıdır. Ayı bir sac üzerine çıkarılıp altı açıldığında ayakları yanmaya
başlayacaktır. Bu da ayı için koşulsuz yani doğal bir uyarıcıdır. Bu uyarıcı karşısında ayı
ayaklarını kaldırma eğilimi gösterecektir. Bu gösterilen tepki koşulsuzdur. Önce tef sesi
verilip hemen ardından ayı kızgın sac ile karşı karşıya kaldığında göstereceği tepki
ayaklarının yanmasından dolayı koşulsuz bir tepki olan ayaklarını kaldırma davranışı
olacaktır. Tef sesi ve kızgın sac yeterince birlikte verildiğinde artık kızgın sac olmasa bie ayı
ayaklarını kaldırma davranışını gösterecektir. Ayının kızgın sac olmadığı halde daha doğrusu
ayakları yanmadığı halde ayaklarını kaldırma davranışı koşullu bir tepki bu koşulu tepkiye
neden olan tef sesi ise koşullu uyarıcı olacaktır.
13. Tef sesi (nötr uyarıcı)
Kızgın sac (koşulsuz uyarıcı)
Ayının ayaklarını kaldırması (koşulsuz tepki)
Tef sesi kızgın sac ayının ayaklarını kaldırması
(nötr uy.) (koşulsuz uy) (koşulsuz tepki)
Tef sesi ayının ayaklarını kaldırması
(koşullu uy.) (koşullu tepki)
Bitişiklik:
Tef sesi ve kızgın sacın birlikte verilmesi.
Haber vericilik:
Tef sesinin kızgın sacın geleceğini bildirmesi.
Genelleme:
Tüm tef seslerine (tef sesine benzer diğer vurmalı çalgılar da olabilir) ayının ayak
kaldırma davranışını göstermesi.
Ayırt etme:
Ayının sadece kızgın sacın verildiği tef sesine ayaklarını kaldırması diğer benzer
seslere herhangi bir tepkide bulunmaması.
Sönme:
Uzun süre sadece tef sesi verilip kızgın sacın verilmemesi durumunda tef sesine
gösterilen ayaklarını kaldıra davranışının ortadan kalkması.
Kendiliğinden geri gelme:
Tef sesi ve kızgın sacın sönmenin ardından birkaç kez birlikte verilmesiyle ayının tef
sesine ayaklarını kaldırma davranışını yeniden göstermesi.
Edimsel (Operant) Koşullanma (Skinner):
Skinner’e göre organizma Pavlov’un klasik koşullanma kuramında ortaya koyduğu
gibi kendisine verilen bir uyarıcıya otomatik tepkiler vermekten daha çok bilinçli tepkiler
vermektedir. Davranışlarımızın çoğu otomatik değil bilinçlidir ve yaptığımız bir davranışın
sonucunda elde ettiğimiz kazanımlar o davranışlarımızı şekillendirir.
Skinner’in yaptığı çalışmaların temelinde Thorndike’ın etki yasası yatmaktadır. Etki
yasasına göre organizma yaptığı bir davranışın sonucu tatmin edici, haz verici ise uyarıcı ve
tepki arasındaki bağın gücü artar. Tepkinin sonucu rahatsız edici ise uyarıcı ve tepki
arasındaki bağın gücü zayıflar. Bu bağın gücünü artıran uyarıcı pekiştireç, bağın gücünü
azaltan ise cezadır.
Skinner yaptığı çalışmada deney hayvanının manivelaya basma davranışını kazanıp
kazanmadığını ortaya koymak istemiştir. Aç halde kafeste bulunan bir farenin manivelaya
basma davranışını kazanmasını sağlamak için kafesin bir bölümünde hayvanın erişebileceği
14. bir noktaya bir manivela koymuş ve bu manivelaya her basılışında önünde bulunan kutuya
yem dökülmesini sağlayan bir düzenek hazırlamıştır. Hayvan bir süre aç bırakıldıktan sonra
kafese konulduğunda doğal olarak yem arama eğiliminde olmuş ve kafes içerisinde
gezinmiştir. Tesadüfen manivelaya bastığında ise kutuya düşen yemleri yiyen hayvan tekrar
aç bırakıldığında yine gezinme eğiliminde olmuş ve yem ararken manivelaya yine basarak
yemi elde etmiştir. Birkaç tesadüften sonra artık hayvan ne zaman yem istese gidip
manivelaya basma davranışını kazanmıştır.
Klasik koşullanmadaki otomatik tepkiler edimsel koşullanmada yerini bilinçli vücut
hareketlerine bırakmıştır.
Skinner’in uygulamasının benzeri güvercinler üzerinde de yapılmıştır. Fareler
üzerinde görülen davranışların benzerleri güvercinler üzerinde de görülmüştür.
Edimsel koşullanmada pekiştirme ve ceza bir davranışa şekil vermede çok büyük
öneme sahiptir.
Pekiştireç: İstenilen bir davranışın sıklığını artırmak için verilen uyarıcıya
denilmektedir.
Edimsel koşullanmada bir davranışın sıklığını artırmak için bu davranışın
pekiştirilmesi yani davranışı yapanın hoşuna giden bir uyarıcının verilmesi gerekmektedir.
Ortama sokulan bu uyarıcı pekiştireç, işlemin kendisi pekiştirmedir. Pekiştireçler birincil ve
ikincil pekiştireç olarak iki gruba ayrılmaktadır.
Birincil pekiştireç; organizmanın ihtiyaçlarını doğrudan gideren fizyolojik kökenli
pekiştireçlerdir. Yiyecek, su, cinsellik birincil pekiştireçtir.
İkincil pekiştireç; organizmanın ihtiyacını dolaylı olarak gideren psikolojik ve sosyal
kökenli pekiştireçlerdir. Bir öğrencinin derste başarılı olması sonucu öğretmeninin defterine
yıldız atması, küçük bir çocuğun babasından aldığı para ikincil pekiştireçtir.
Olumlu / Olumsuz Pekiştireç ve Birinci / İkinci Tip Ceza
15. Olumlu Pekiştireç: Ortama bir uyarıcı girer ve bu uyarıcı bireyin istediği ve hoşuna
giden bir özellik taşımaktadır.
Örnek: Okumayı başaran bir öğrenciye kırmızı kurdele takılması
Olumsuz Pekiştireç: İstenilen davranışın ön plana çıkması söz konusudur. Bu
davranışın ortaya çıkabilmesi için bireyin davranışı ortaya çıkarmasına engel uyarıcı
ortamdan çekilir.
Örnek: Ders çalışılmasına engel olan gürültünün ortamdan çıkarılması.
Ceza: İstenmeyen bir davranışın sıklığını azaltmak ya da davranışı ortadan kaldırmak
için verilen uyarıcıya denilir.
Birinci Tip Ceza: İstenmeyen bir davranışın ortadan kaldırılması için bireyin hoşuna
gitmeyen bir uyarıcı ortama sokulur.
Örnek: Sınıfta çok fazla gürültü çıkaran ve arkadaşlarını rahatsız eden öğrenciyi
öğretmeninin azarlaması.
İkinci Tip Ceza: İstenmeyen bir davranışın ortadan kalkması için bireyin hoşuna
giden bir uyarıcının ortamdan çıkarılması.
Örnek: Alışverişe her çıkışında ağlayarak istediğini yaptırmak isteyen bir çocuğun
istediği halde bir daha alışverişe götürülmemesi.
Uyarıcı Ortama Ortamdan
Girer Çıkar
Davranış
Sıklığı
Artar Olumlu Olumsuz
Pekiştireç Pekiştireç
Azalır Birinci tip İkinci tip
ceza ceza
Unutulmaması gereken en önemli nokta pekiştireç söz konusu olduğunda
davranışın sıklığı artarken, ceza söz konusu olduğunda davranışın sıklığı azalır.
Premack İlkesi (Büyükanne Kuralı):
Hoşa gitmeyen bir uyarıcının bireyin çok hoşuna giden başka bir uyarıcıyla birlikte
verilmesi durumunda istenmeyen uyarıcının veya davranışın yerine getirilmesidir. En çok
büyükanneler tarafından kullanıldığı için Büyükanne kuralı olarak da anılmaktadır.
Büyükanneler torunlarına sevmediği yemeği yedirmek için genellikle yemekten sonra çok
sevdikleri yiyeceği alabileceklerini söyler ve yemeği yedirirler.
16. Ispanağını yersen dondurmayı yiyebilirsin.
Pekiştirme Tarifeleri:
Sürekli pekiştirme
Sabit aralıklı pekiştirme
Sabit oranlı pekiştirme
Değişken aralıklı pekiştirme
Değişken oranlı pekiştirme
Sürekli Pekiştirme: İstenilen bir davranışın sıklığının artırılması için davranışın
yapılmasından sonra her seferinde pekiştirecin verilmesi işlemidir. Bu pekiştirme tarifesinin
yeni kazandırılmak istenilen bir davranış ya da zor, karmaşık işlemlerin öğrenilmesinde
kullanılması uygundur. Sürekli pekiştirmenin davranışın kazanılmasından sonra kademeli
olarak azaltılması gerekmektedir. Bu durum devam ettirildiğinde pekiştirecin organizma için
herhangi bir etkisi kalmayacaktır.
Örnek:
Yazı yazmayı yeni öğrenen bir öğrencinin defterinin öğretme tarafından sürekli
kontrol edilerek imzalanması.
Sınıfta konuşmaktan çekinen bir öğrencinin her parmak kaldırışında öğretmenin söz
vermesi.
Sabit Aralıklı Pekiştirme: Bu pekiştirme tarifesinde önemli olan belirlenen sabit
zamanlarda pekiştirecin verilmesidir. Belirlenen zaman dilimi içerisinde organizmanın
davranışı ne kadar yaptığı üzerinde durulmaz. Pekiştirme zamanı sabittir ve davranış sayısına
bağlı kalınmaksızın belirlenen bu sabit zamanlarda pekiştireç verilir. Sabit aralıklı
pekiştirmede pekiştirecin alınma zamanı yaklaştıkça istenilen davranışın sıklığı artarken,
pekiştirecin alınmasından sonra davranışın sıklığında düşüş gözlenir.
Örnek:
Memurların her ayın onbeşinde maaş almaları.
Bir dershanenin her ay düzenli olarak deneme sınavı yapması.
Sabit Oranlı Pekiştirme: Bu pekiştirme tarifesinde ise önemli olan belirlenen
davranış sayısıdır. Organizmanın belirlenen sayıda davranışı yerine getirmesinden sonra
pekiştireç verilir. Sabit oranlı pekiştirmede yapılan doğru davranış sayısı dikkate alınarak
belirlenen sayıya ulaşıldığı taktirde pekiştireç verilmektedir
Örnek:
Bir öğretmenin her beş doğru cevap veren öğrencisine sözlü notu vermesi.
Bir mobilya üreticisi çalışanlarına parça başı ücret ödemesi.
Değişken Aralıklı Pekiştirme: Değişken aralıklı pekiştirme tarifesinde ne zaman
pekiştireç verileceği belli değildir. Davranışın sayısı ya da geçen sabit zaman aralığına
bakılmaz. Bu tarifede önemli olan pekiştirmenin ne zaman yapılacağının belli olmaması
durumudur pekiştireç farklı zamanlarda verilebilir.
Örnek:
Hazırlık sınıflarında ne zaman yapılacağı belli olmayan quizler.
Ne zaman yapılacağı belli olmayan denetimler.
17. Değişken Oranlı Pekiştirme:
Davranış sayısına bağlı kalınmaksızın farklı davranış sayıları sonunda pekiştireç
verilmesi durumudur. Bu tarifede önemli olan hangi davranıştan sonra pekiştirecin
geleceğinin belli olmamasıdır. Bu nedenle organizma sürekli olarak istenilen davranışı yapma
eğilimindedir.
“En güçlü pekiştirme tarifesi değişken oranlı pekiştirmedir.”
Örnek:
Kumarhanelerde kullanılan kollu kumar makineleri.
Sınıf içinde hangi doğru cevaptan sonra verileceği belli olmayan artı.
Bölüm Sonu Soruları
1. Öğretmenin sınıfta sıcak, olumlu, rahat ve demokratik bir ortam yaratması sonucunda öğrencilerin
okulla ilgili tüm etkenlere karşı olumlu duygular içinde olmaları aşağıdaki kavramlardan hangisi ile
açıklanabilir?
a) Ayırt etme
b) Sönme
c) Genelleme*
d) Operant şartlanma
e) Şartsız tepki
2. Bir öğrencinin harçlığının kesilmesini önleyebilmek için ders çalışma davranışını sürdürmesi
aşağıdakilerden hangisi ile açıklanabilir?
a) Olumlu pekiştirme
b) Olumsuz pekiştirme*
c) Premack ilkesi
d) Birinci tip ceza
e) İkinci tip ceza
3. Sıklığı arttırılmak istenen davranışın organizma için çok yeni olduğu durumlarda başlangıçta
kullanılması en uygun olan pekiştirme şekli aşağıdakilerden hangisidir?
a) Sabit aralıklı pekiştirme
b) Sabit oranlı pekiştirme
c) Değişken aralıklı pekiştirme
d) Değişken oranlı pekiştirme
e) Sürekli pekiştirme *
4. Karşıdan karşıya geçerken kendisine bisikletli bir kişinin çarpması sonucu bisikletten çok korkan
hiç bir çocuğun daha sonraları bisikletlere ilgi duyması ve bisiklete binmeye çalışması aşağıdakilerden
hangisiyle açıklanabilir?
a) Genelleme
b) Olumlu transfer
c) Olumsuz transfer
d) Koşullanma
e) Sönme*
18. 5. “Ortama sokulduğunda davranışın sıklığını arttıran uyarıcıdır.” İfadesi aşağıdaki seçeneklerden
hangisi için söylenebilir?
a) Olumlu pekiştireç*
b) Olumsuz pekiştireç
c) İkinci tip ceza
d) Olumlu pekiştirme
e) Olumsuz pekiştirme
6. İnsan davranışlarının sonuçlarına göre şekillendiğine vurgu yapan öğrenme kuramı aşağıdakilerden
hangisidir?
a) Klasik koşullama
b) Edimsel koşullama*
c) Sosyal öğrenme
d) Bilgiyi işleme
e) Tam öğrenme
7. Memurlara aylık olarak ücret ödenmesi ne tür bir pekiştirme tarifesine örnek olarak gösterilebilir?
a) Sabit oranlı
b) Sabit aralıklı*
c) Değişken aralıklı
d) Değişken oranlı
e) Sürekli
8. Edimsel koşullama kuramının en önemli temsilcisi aşağıdakilerden hangisidir?
a) Pavlov
b) Piaget
c) Bandura
d) Skinner*
e) Gagne
9. Öğrencilere her defasında farklı sayıdaki doğru cevaplarından sonra pekiştireç verilmesi ne tür
pekiştirme tarifesine örnektir?
a) Sabit oranlı
b) Sabit aralıklı
c) Değişken oranlı*
d) Değişken aralıklı
e) Sürekli
10. Klasik koşullanma ve edimsel koşullanma arasındaki farklılıklar dikkate alındığında
aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
a) Klasik koşullanmada davranış uyarıcıyı takip eder
b) Edimsel koşullanmada davranış uyarıcıdan önce gelir
c) Edimsel koşullanmada pekiştirme gösterilen tepkiden bağımsızdır*
d) Edimsel koşullanmada davranışın sonucu önemlidir
e) Genelleme ve ayırt etme edimsel koşullanmada istemli, klasik koşullanmada istemsiz
tepkilerdir.
11. Pekiştireçle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
a) Pekiştireç istenilen davranışın hemen öncesinde verilmelidir*
b) Niçin pekiştireç verildiği öğrenciye bildirilmelidir
c) Pekiştireçlerin değeri öğrenciden öğrenciye değişir
d) Pekiştireç yeni ve güç davranışların kazandırılmasında daha sık verilmelidir
e) Davranış öğrenildikten sonra pekiştireçler azaltılmalıdır
19. 12. Klasik koşullama üzerinde çalışarak öğrenme psikolojisi alanında çok önemli veriler ortaya koyan
bilim adamı aşağıdakilerden hangisidir?
a) Pavlov*
b) Piaget
c) Bandura
d) Skinner
e) Gagne
13. Klasik koşullanma yoluyla kazandırılmak istenilen bir davranışta aşağıdaki süreçlerden hangisi
görülmez?
a) Uyarıcıların arasında bağların kurulması
b) Benzer uyarıcıların genellenmesi
c) Ceza verilmesi **
d) Uyarıcının ayırt edilmesi
e) Davranışın sönmesi
14. Sosyal alanda başarı gösterme, sevilme, saygı görme gibi uyarıcılar birey için aşağıdakilerden
hangisiyle ifade edilebilir?
a) İkincil pekiştireçler
b) İhtiyaçlar
c) Birincil pekiştireçler
d) Nötr pekiştirme
e) Sosyal davranış
15. “Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer” özdeyişi aşağıdaki kavramlardan hangisi için bir örnek
teşkil eder?
a) Kazanma
b) Sönme
c) Genelleme
d) Ayırtetme
e) Pekiştirme
16. Koşulsuz uyarıcı ile koşulsuz tepki arasında nasıl bir bağ vardır?
a) Bir anlık bağ
b) Doğal bir bağ
c) Sonradan edinilmiş bağ
d) Öğrenilmiş bir bağ
e) Bir süre varlığını koruyan bir bağ
17. Klasik koşullanmada sönmenin gerçekleşmemesi için ne yapılmalıdır?
a) Aralıklarla koşullu uyarıcı koşulsuz uyarıcıyla birlikte verilmelidir
b) Yalnızca koşulsuz uyarıcı verilmelidir
c) Sürekli olarak koşullu ve koşulsuz uyarıcı birlikte verilmelidir.
d) Koşulsuz tepki koşullu tepkiye dönene kadar tekrar edilmelidir.
e) Koşullu uyarıcıya benzer uyarıcıların pekiştirilmemesiyle
18. Ceza ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
a) Birincil ve ikincil olmak üzere iki türdür.
b) İstenilen davranışın sıklığının artırılması önemlidir.
c) Davranış değişikliğine yol açar
d) İstenmeyen davranışların tekrar edilme sıklığını azaltır.
e) Birey için istendik uyarıcı ortamdan çekilir.
19. Aşağıdakilerden hangisi operant koşullanmaya bir örnektir?
20. a) Yemek kokularının duyulması sonucu acıkmaya başlandığının fark edilmesi
b) Akşam üzeri bası gelen çocuğun hava kararmaya başladığında kapıya doğru yönelmesi
c) Babasının bisiklet almasını isteyen çocuğun notlarını yükseltmek için çalışması
d) Bir kişinin sokak köpeklerinden kaçtığı halde evcil köpekleri sevmek için onlara yaklaşması
e) Tef çalar çalmaz bir ayının oynamaya başlaması
20. Bir davranış yapıldığında; hoşa giden uyarıcının verilmesi, hoşa gitmeyen uyarıcının ortamdan
çekilmesi durumunda davranışta nasıl bir değişim meydana gelir?
a) Davranış tekrar eder
b) Davranışta sönme meydana gelir
c) Davranışın yapılma olasılığı azalır
d) Davranış değişir
e) Davranış zayıflar veya durur.
Bitişiklik Kuramı (Watson):
21. Watson’a göre insanlar refleks denilen uyarıcı-tepki bağıyla dünyaya gelir. Doğuştan
getirdiğimiz bu refleksif davranışlarımızın yanında diğer davranışlar kalıtımsal değil insanın
çocukluğundan beri çevresindeki belli uyarıcılarla belli tepkilerin birleşmesi sonucu U-T
bağlarının birbiri üzerine şartlanma yoluyla inşa edilmesi sonucu gerçekleşir.
Watson’ın öğrenmeye diğer açıklaması iki prensibe bağlı olarak olmuştur.En sık
prensibi ve en son prensibi. En sık prensibi, verilen bir uyarıcıya ne kadar sık verilecek
tepkiyi oluşturursak o uyarıcıya o tepkinin verilme olasılığı da o kadar artar. Benzer şekilde
en son prensibi, verilen uyarıcıya verdiğimiz tepki ne kadar yeniyse aynı şekilde tepki verme
olasılığı o kadar artar.
Watson’a göre öğrenme koşullu uyarıcı ile koşulsuz uyarıcıların birbirlerine çok yakın
zamanda verildiğinde meydana gelmektedir.
Koşullanma, pekiştirici uyarıcı olan koşulsuz uyarıcı önce koşullu uyarıcı sonra
verildiğinde oluşmaktadır ve ancak koşulsuz uyarıcı hemen sonra verildiğinde
meydana gelmektedir.
Bu uyarıcılar ne kadar sık birlikte verilirse, aralarındaki ilişki de o kadar
güçlenmektedir.
Watson, sonuç olarak, öğrenmede sadece bitişiklik ve sıklık ilkelerini kabul etmekte,
pekiştirmenin gereğine inanamamaktadır.
İşaret –Tepki Bitişikliği (Guthrie):
Guthrie’ye göre öğrenme; bir uyarılma ve tepkisinin arasındaki bitişikliğin sonucudur
ve öğrenme bir uyarıcı ile bir tepki çiftinden sonra tamamlanır. Bu kural şunu ifade eder;
verilen durumda bir şey yaptıysanız gelecek sefere aynı durumda aynı şeyi yapma eğiliminde
olursunuz. Verilen bir zaman ve durumda, çok sayıda uyarıcının olduğu bir ortamda,
organizma tüm bu uyarıcılarla bağlantı kuramaz sadece az sayıdaki uyarıcıyı seçerek alır ve
tepkisi bu uyarıcıları oluşturduğu çağrışıma göre olur. Guthrie bunu tek-deneme öğrenme
olarak açıklamaktadır.
Guthrie’nin yaptığı bir diğer önemli çalışma da hareket eden uyarıcı ya da başka bir
değişle işaret tepki bitişikliğidir. Guthrie bitişiklik kuralına inanmış olmasına rağmen bazen
uyarıcı ile oluşan davranış belli bir süreç içinde gerçekleşir ki burada bitişiklikten söz etmek
zorlaşır. Yani, dış uyarıcı alındığında vücut buna tepki verirken aynı zamanda yeni bir uyarıcı
da üretmiş olur ki bu da gelecek tepkiyi oluşturur ve böyle devam ederek sonuçta dıştan gelen
uyarıcı ile tepki arasında hareket üreten bir uyarıcı meydana gelir. Örnek olarak:
Dışsal uyarıcı (telefon zili) açığa çıkan tepki (telefona doğru yönelme hareketi)
hareket-üreten uyarıcı açığa çıkan tepki (sandalyeden kalkış) hareket-üreten uyarıcı
22. açığa çıkan tepki (telefona doğru yürüyüş) hareket-üreten uyarıcı açığa çıkan tepki
(telefonun ahizesini kaldırış).
Bugün ise bu öğrenme kavramına “zincirleme” denilmektedir.
Zincirleme: Bir tepkiye neden olan uyarılmayla oluşan o tepki yeni bir tepki için bir
uyarıcı olarak davranır ve bu da yeni bir tepki için tekrar bir uyarıcı olursa ve bu durum
böylece devam ederse işte bu sürece “zincirleme” denir.
İstenilmeyen Davranışların Ortadan Kaldırılması
Eşik Yöntemi: İstenmeyen tepkiye neden olan uyarıcının şiddeti organizmayı rahatsız
etmeyecek bir şiddette verilir ve bu şiddet kademeli olarak artırılır. Burada önemli olan
istenilmeyen bir uyarıcının şiddetinin tepkiye neden olmayacak şekilde yavaş yavaş
artırılmasıdır. Eşik metodu kademeli ilerleme olarak da nitelenebilir. Sistematik
duyarsızlaştırma da eşik metodunun uygulama yollarından biridir.
Süt içmekten hoşlanmayan ve süt içmeyi reddeden bir çocuğun süt içmesi için
sütün kakao ile birlikte çocuğu rahatsız etmeyecek şekilde yavaş yavaş
oranının artırılarak başka bir ifadeyle kakao oranının her gün azaltılarak
verilmesi sonucu süt içmeme davranışının ortadan kaldırılması.
Bıktırma (Yorgunluk) Yöntemi: Yapılması istenilmeyen bir davranışın
organizmanın bu davranışı bir daha yapmayı istemeyinceye kadar yani bıkıncaya kadar
yaptırılmasıdır. Bıktırma yönteminde istenmeyen tepki, davranışı yapmaktan yoruluncaya-
bıkıncaya kadar yaptırıldığı için organizma bir daha bu davranışı yapmayı istemeyecek bu
yolla istenmeyen davranış ortadan kaldırılabilecektir. Bıktırma yönteminde dikkat edilmesi
gerek istenmeyen davranışın organizmaya zarar vermeyecek bir şiddette olmasıdır. Sigara
içmesi istenilmeyen bir bireye bıkıncaya kadar sigara içirilmesi bıktırma yöntemine bir örnek
olabilir ancak bu organizmanın zarar görmesine neden olacaktır.
Kibritlerle sürekli oynayan bir çocuğun önüne annesi tarafından yığılan
kibritlerin çocuğun bir daha kibrit yakmak istemeyinceye kadar zorla
yaktırılması.
Zıt Tepki: İstenilmeyen tepkiyi oluşturan uyarıcı, organizmanın çok sevdiği ve
güvendiği başka bir uyarıcıyla birlikte ele alınır. Burada istenmeyen tepkiye neden olan
uyarıcı tepkinin gerçekleştiği sırada yani henüz tamamlanmadan organizmanın sevdiği
uyarıcıyla birlikte verilir.
Denize girmekten çok korkan bir kişinin çok güvendiği ve sevdiği bir kişiyle
birlikte denize girmesi. Denize karşı duyulan korku, diğer bireye karşı duyulan
sevgiyle birlikte bastırılacaktır.
Bağlaşımcılık (Thorndike):
23. Thorndike’a göre öğrenmenin temelinde duyusal uyarıcılar ile harekete geçiriciler
arasında kurulan bir bağ vardır. Duyusal uyarıcılar ve tepkiler arasındaki bağın güçlenmesi ya
da zayıflaması, alışkanlıklarımızın meydana gelmesi ya da yok olmasına neden olmaktadır.
Thorndike uyarıcı ve tepki arasında kurulan bu sinirsel bağa bağlaşımcılık adını vermiştir.
Yaptığı çalışmalarla çok önemli üç görüş ortaya koymuştur.
Uyarıcı ve tepki sinirsel bir bağla bağlanmıştır
Öğrenmenin temelinde deneme-yanılma (seçme ve bağlama) vardır.
Öğrenme birdenbire içgörüsel şekilde değil küçük adımlarla yavaş yavaş
oluşur.
Thorndike’ın Temel Kanunları
Hazırbulunuşluk Kanunu:
Bir kişi etkinlik göstermeye hazır ise, etkinliği yapması mutluluk verir.
Kişi etkinliği göstermeye hazır fakat etkinliği yapmasına izin verilmiyorsa bu
durum bireyde kızgınlık yaratır.
Kişi etkinliği göstermeye hazır değil ancak yine de etkinliği yapmaya
zorlanıyorsa durum bireyde kızgınlık yaratır.
Tekrar Kanunu:
Uyarıcı tepki arasındaki bağ kullanıldıkça güçlenir.
Tekrar devam etmediğinde ya da sinirsel bağ kullanılmadığında uyarıcı
durumlar ve tepkiler arasındaki bağ zayıflar.
Etki Kanunu:
Tepkinin sonucu tatmin edici, haz verici ise uyarıcı ve tepki arasındaki bağın
gücü artar.
Tepkinin sonucu rahatsız edici ise uyarıcı ve tepki arasındaki bağın gücü
zayıflar.
Sosyal Öğrenme Kuramı (Bandura):
Sosyal öğrenme kuramı Bandura’nın yaptığı çalışmalar sonucu ortaya koyduğu bir
öğrenme kuramıdır. Bu kuram hem davranışçı hem de bilişsel öğrenme kuramından farklı bir
yapıya sahip olmakla birlikte her iki kuramın özelliğini de taşımaktadır. Bandura’ya göre
öğrenmelerin temelinde mutlaka her davranışı organizmanın yapması ve elde ettiği sonuçlara
bağlı olarak davranışı şekillendirmesi söz konusu değildir. Birçok öğrenmenin temelinde
gözlem ve başkalarının yaptığı davranışlar yoluyla öğrenme vardır.
Sosyal öğrenmede aslolan bireyin başkalarını gözlemleyerek öğrenmesidir.
Öğrenmenin etkililiği, öğrenenin modelden gözlemlediği davranışı taklit edebilme
kabiliyetidir.
24. Bandura Sosyal Öğrenmeyi gözlem yoluyla öğrenme olarak da isimlendirmektedir.
Ancak taklit yoluyla öğrenme ile gözlem yoluyla öğrenmenin birbirinin yerine
kullanılamayacağını da vurgulamaktadır.
Model almada birey gözlediği kişinin başarıya ulaştığı ve hoşa giden sonuca ulaşılan
davranışlarını alırken, taklit söz konusuyken iyi ya da kötü ayrımı yapılmaksızın gözlenilen
kişinin tüm davranışlarının aynen alınması söz konusudur. Model alma söz konusu olduğunda
bir sınıf ortamında yanındaki arkadaşıyla konuşup öğretmeni tarafından azarlanan arkadaşını
gören öğrenci bu davranışı yapmama eğiliminde olacaktır. Azarlanan öğrenci başka bir derste
öğretmenin sorduğu soruları cevaplayarak öğretmeninden övgü almış ise bu davranışlar ise
davranışları gözleyen öğrenci tarafından yapılacaktır.
Çocuk yetişkinden gördüğü davranışların aynısını
tekrar etme eğilimi göstermektedir.
Sosyal Öğrenme Kuramındaki Temel Kavramlar
Sosyal öğrenme kuramında öğrenme ortamında olan kişi yani öğrenen gözlemci,
öğrenilecek olan ise model olarak isimlendirilebilir. Gözlemci başkalarının davranışlarını
gözleyip bu davranışları tekrar etme ya da yapmama eğiliminde olacağından da etkinliği
doğrudan kendisi yapmayıp dolaylı yoldan etkilenecektir. Bu nedenle Sosyal öğrenme
kuramında öğrenmeyi sağlayan dolaylı yaşantılar bulunmaktadır. Bunlar;
Dolaylı Pekiştirme
Dolaylı Ceza
Dolaylı Güdülenme
Dolaylı Duygusallık
Dolaylı Pekiştirme: Model yapmış olduğu davranışlar sonucunda ödüllendirilmiş ise,
gözlemcinin (öğrenen) o davranışı tekrar etme olasılığı artacaktır. Dolaylı pekiştirmede
pekiştireç öğrenene değil davranışı yapana yani modele verilmektedir.
Dolaylı Pekiştirme: Modelin yapmış olduğu davranış sonunda bir ceza ile karşı
karşıya kalır ise, davranışı gözleyenin o davranışı yapma eğilimini azaltır ya da ortadan
kalkar. Dolaylı pekiştireçte olduğu gibi ceza öğrenene değil davranışı yapana yani modele
verilmektedir.
25. Dolaylı Güdülenme: Gözlenen davranış sonucunda model hoşa giden bir sonuçla
karşılaşır ise, gözleyen kişi bu davranışı yapmaya istek duyar. Modelin başarısı gözleyenin o
davranışı yapması için onu tetikler ve harekete geçirir.
Dolaylı Duygusallık: Gözleyen davranışı yapıp herhangi bir zarar görmese de
modelin davranışları nedeniyle korku ve kaygı hissedebiliriz. Model alınan kişi bizim
sevdiğimiz ve bize yakın bir insansa onun korktuklarından korkma, onun sevdiklerini sevme
eğiliminde oluruz.
Modelin Nitelikleri ve Model Alma
Sosyal öğrenme kuramında model alınanın temel nitelikleri model alma davranışına
yön veren önemli bir kriterdir.
Yaş: Model alınan kişinin yaşı gözleyene ne kadar yakınsa model alma davranışı
o kadar artacaktır.
Cinsiyet: Gözlemci kendi cinsinden kişilerin davranışlarını daha çok model alır.
Özellikle çocukluğun ilk yıllarında bireylerin cinsiyet kavramını öğrenmeleri için
önlerinde kendi cinslerinden bir modelin olması gereklidir.
Karakter: İçinde bulunduğu grup içerisinde büyük bir güce sahip, karar verme ve
uygulama açısından baskın karakterlerin davranışlarının model alınması daha
yüksektir. .
Benzerlik: Gözleyen kendisine benzeyen ortak noktaya sahip olduğunu
düşündüğü kişilerin davranışlarını daha çok model alır. Özellikle yakın arkadaş
gruplarında bireylerin birbirinden nasıl etkilendiği ve giyim, konuşma, yürüyüş
vb. gibi davranışların birbirine ne kadar çok benzediğine dikkat edin.
Statü: Model almayı etkileyen bir diğer özellikte modelin sahip olduğu statüdür.
Eğer model toplumda yüksek bir statüye sahipse, bu modelin davranışlarının
model alınması daha yüksek bir ihtimaldir. .
Öz Yeterlik ve Model Alma
Bandura’ya göre sosyal öğrenme kuramında model alma ya da taklidi etkileyen en
önemli faktörlerden biri gözleyenin kendi yeterlikleri konusunda duyduğu inançtır. Bireyin
karşılaştığı sorunlara nasıl çözümler getirebileceğine ilişkin kendi hakkında duyduğu inanç öz
yeterlik olarak adlandırılmaktadır.
Öz yeterlik algısı yüksek olan bireylerin karşılaştığı problemleri çözebileceğine karşı
duyduğu inanç taklit ya da model alma davranışlarını azaltacak, birey yeni yaşantılar
geçirmeye, çevreyi kontrol etmeye daha çok istek duyacaklardır. Öz yeterlik algısı düşük olan
bireylerde farklı etkinliklerde bulunma ya da yeni şeyler deneme isteği daha az olacağı,
karşılaştığı problemleri çözebileceğine duyduğu düşük inanç başkalarının davranışlarını taklit
etme ya da model almayı artıracaktır.
Gözlem Yoluyla Öğrenme Süreci
Dikkat
Hatırlama (Zihinde Tutma)
Davranışa Dönüştürme
Güdüleme
Dikkat: Sosyal öğrenme kuramında ilk adım dikkattir. Gözleyenin, modelin
davranışlarını izlemesi ve algılaması gerekmektedir. Modelin davranışlarındaki, basitlik,
açıklık, ilgi çekicilik ve işlevsel olması dikkat sürecini etkilerken, gözlemcinin tercihleri,
hazırbulunuşluğu, duygusal durumu ve algılama kapasitesi bu süreci etkilemektedir.
26. Hatırlama (Zihinde Tutma): Dikkat edilen davranışın gözleyen tarafından zihinde
tutulması gerekmektedir. Gözleyen modelin davranışlarını sembolleştirerek kodlamakta ve
belekte saklamaktadır. Kodlama sürecinde sözel semboller, görsel semboller ağırlıklı olarak
kullanılmaktadır. Hatırlama sürecinde gözleyenin modelin davranışlarını zihinsel olarak
tekrar etmesi gerekmektedir.
Davranışa Dönüştürme: Üçüncü aşama, gözleyenin bellekte kodladığı davranışları
yerine getirmesidir. Zihinde saklanan ve tekrar edilen davranışlar gözleyen tarafından psiko-
motor (bedensel) olarak yerine getirilir. Davranışa dönüştürme aşamasındaki en önemli
özellik gözleyenin fiziksel kapasitesidir. Gözleyen davranışı yerine getirdiğinde, yerine
getirdiği davranış ile gözlediği davranış arasında bir fark görür ise düzeltme işlemine
girişecektir.
Güdülenme: Sosyal öğrenme kuramında model alınan yaptığı davranışlar sonucunda
çevreden olumlu dönütler alır ise bu davranışların yapılma sıklığı artacaktır. Sosyal öğrenme
kuramı davranışçı yaklaşımlardaki güdülenme anlayışına karşı çıkarak bireyin yaptığı bir
davranış sonucunda karşılaştığı duruma göre etkinliği yapma yada yapmama eğiliminde
olmadığını ifade etmektedir. Kurama göre gözleyeni güdüleyen modelin yaptığı davranış
sonucunda elde ettiği kazanımlardır.
Bölüm Sonu Soruları
1. Dikkat, zihinde tutma, davranışı yeniden üretme, pekiştireç süreçleri hangi öğrenme modelinin
süreçleridir?
a) Edimsel Koşullanma
b) Problem Çözme
c) Bilgiyi İşleme Kuramı
d) Klasik Koşullanma
e) Sosyal Öğrenme Kuramı
2. Aşağıdakilerin hangisi davranışçı öğrenme kuramlarının ilk çalışmalarıyla bu alanın babası olarak
isim yapmıştır?
a) Pavlov
b) Skinner
c) Watson
d) Thorndike
e) Bandura
3. Bireyin her işi doğrudan öğrenmesine gerek olmadığını, başkalarının deneyimlerini gözleyerek de
birçok şeyi öğrenebileceğini savunan öğrenme kuramı hangisidir?
a) Gelstalt Kuramı
b) Sosyal Öğrenme Kuramı
c) Klasik Koşullanma
d) Sistematik Davranış Kuramı
e) Bilgiyi İşleme Kuramı
4. I. Yüzme hareketlerini sembolleştirip kodlamak
II. Yüzen insanların hareketlerini izlemek
III. Denize girip yüzmeye çalışmak
IV. Yüzmeyi başardıktan sonra kendini ödüllendirmek
Yukarıda yer alan maddeleri öğrenme sırasına göre diziniz?
a) I. II. III. IV
27. b) III. II. I. IV
c) II. III. I. IV
d) I. III. II. IV
e) II. I. III. IV
5. Aşağıdakilerden hangisi, gözlem yoluyla öğrenmeyi doğrudan etkileyen öğelerden biri değildir?
a) Dikkat
b) Anımsama
c) Uygulama
d) Tekrar
e) Pekiştirme
6. Sosyal Öğrenme Kuramı hangi bilim adamına aittir?
a) Pavlov
b) Thorndike
c) Watson
d) Skinner
e) Bandura
7. Bir kişinin istenmeyen bir davranışı tekrar etmemesi için o davranışın organizmanın bir daha
yapmak istemeyinceye kadar yaptırılması gerektiğini savunan bilim adamı aşağıdakilerden hangisidir?
a) Watson
b) Skinner
c) Thorndike
d) Guthrie
e) Gagne
8. “Organizma bir etkinliği tekrar etmesi onun organizma üzerinde bırakacağı izlenime bağlıdır”
aşağıdakilerden hangisi yukarıdaki ifadeye aittir?
a) Hazırbulunuşluk yasası
b) Tekrar yasası
c) Etki yasası
d) Pragnaz yasası
e) Süreklilik yasası
9. Bir kişinin model alma davranışlarını aşağıdakilerden hangisi öncelikli olarak etkiler?
I. Gözlemci modelin ortak yaşantılarının olması
II. Modelin her istediğini yapabilmesi
III. Modelin içinde bulunduğu gruptan çok farklı bir yapıya sahip olması
IV. Modelin yüksek bir statüye sahip olması
V. Gözlemcinin modelin güçlü karakterinden etkilenmesi
a) I, II, III
b) II, IV, V
c) I, IV, V
d) II, III, IV
e) III, IV, V
10. Organizmanın bir uyarıcıya yönelik verdiği tepkinin diğer bir tepki için uyarıcı niteliği taşıması ve
bunun zincirleme şekilde devam etmesi aşağıdaki kuramlardan hangisi ile açıklanmıştır.
a) İşaret – tepki bitişikliği
b) Uyarıcı – tepki bitişikliği
c) Zıt tepki metodu
d) Eşik metodu
28. e) Tekrar kanunu
Gestalt Psikolojisi (Wertheimer, Koffka, Köhler)
Gestalt kelimesi bütün anlamına gelmektedir. Gestalt psikolojinsin temelini oluşturan
düşünce, organizma kendini oluşturan parçaların örgütlenmiş bir bütünüdür, fiziksel ve
29. kimyasal elementlere indirgenemez anlayışıdır. Gestalt psikolojisine göre bütün parçaların
toplamından fazladır ve farklıdır.
Gestalt psikologları davranışça yaklaşımla ortaya konulan görüşlere karşı
çıkmaktadırlar. Gestalt psikologlarına göre öğrenme basit bir uyarıcı tepki ilişkisi değildir.
Öğrenme olayları algılamak parçalar arasında ilişkiler kurmayı gerektirir.
Gestalt psikolojisinde algılama ve algı yasaları çok önemli bir yer tutmaktadır. Algı,
bu kuramda örgütleme olarak ele alınmaktadır ve öğrenmeyle ilgili görüşlerin çoğu
algılamayla ilgili çalışmalara dayanmaktadır.
Algı ve Algı Yasaları
Biraz önce de ifade edildiği gibi algı Gestalt psikologlarını göre bir örgütlemedir. Bu
örgütleme bütüncüdür ve bütün parçaların toplamından daha büyük ve farklı bir yapı
oluşturur. Gestalt psikologlarının yaptığı çalışmalar günümüzde üzerinde halen çalışılmakta
olan kuantum fiziğinin temel verilerine de gönderme yapmaktadır. Kuantum fiziği, basit
varlıklar birleştiğinde veya ilişki kurduğunda yeni özelliklerin ortaya çıkacağını varsayar.
Buna göre bütün, parçaların toplamından fazladır. Her kuantum parçası her yerde, her zaman
olma potansiyeline, dünyayı etkilemek için çok yönlü kapasiteye sahiptir.
Algı Yasaları
Zemin-Şekil Yasası
Yakınlık Yasası
Süreklilik Yasası
Benzerlik Yasası
Tamamlama Yasası
Basitlik Yasası
Pragnaz Yasası
Zemin-Şekil İlişkisi: Bütün algılarda bir zemin ve bu zeminden önce göze çarpan bir
şekil bulunmaktadır. Algılamalarımızda zemin üzerinde dikkatimizi çeken şekli görür ve onu
algılarız. Zemin-şekil yer değiştirebilir ve dikkat ettiğimiz nesne şekil olurken diğer uyarıcılar
zemini oluşturmaktadır. Zemin-şekil algısında şeklin algılanmasına neden olan daha çok
dikkat çekici olmasıdır.
Yakınlık Yasası: Organizma bir alan içinde bulunan nesnelerin birbirine
yakınlıklarına göre gruplayarak algılama eğilimindedir. Buna yakınlık yasası denilmektedir.
Yakınlık, zamanda ve mekanda yakınlık olarak iki grupta ele alınabilir.
Zamanda yakınlık için verilebilecek en iyi örnek, müziktir. Müzikteki notalar
zamanda yakınlık algısına göre düzenlenmiştir. Zaman içinde birbirine yaklaşan ya da
uzaklaşan vuruşlar melodileri oluşturmakta ve bu vuruşlar ritim algımızı oluşturmaktadır.
Mekanda yakınlık algısına, bireylerin bir araya geldiğinde tek tek değil de bir topluluk
olarak algılanmasını örnek verebiliriz. Mekan içinde birbirine yaklaşan nesneler bir bütün
olarak algılanma eğilimine neden olmaktadır.
Süreklilik Yasası: Organizma ani, birdenbire olan değişikliklerden daha çok düz
giden sürekliliği algılama eğilimindedir. Aynı yönde giden birimler, çizgiler birbiri ile ilişkili
olarak algılanmaktadır. Süreklilik algısında organizma devam eden bir etkinliği algılama
eğiliminde olurken ani meydana gelen olaylar süreklilik algısını olumsuz etkiler. Akış halinde
olan bir trafikte uzun süre araç kullanan bir sürücü aniden meydana gelen bir duruma hemen
tepki gösteremez.
30. Benzerlik Yasası: Organizma birbirine benzeyen uyarıcıları gruplayarak algılama
eğilimindedir. Buna benzerlik yasası denilmektedir. Benzerlik yasasında hem görsel hem de
işitsel uyarıcıların algılanması da önemli görülmektedir. Örneğin birçoğumuz çekik göz
yapısına sahip insanları gruplayarak algılama eğilimindeyizdir. Çoğu kişiye göre tüm çekik
gözlüler ilk başta Japon olarak algılanır. Şarkıcıları düşündüğümüzde de birbirine benzeyen
ses yapısına sahip şarkıcıları gruplayarak algılama eğilimindeyizdir.
Tamamlama Yasası: Gestalt psikolojisinde tamamı görülmeyen ya da daha
tamamlanmamış nesneler bütün olarak algılanır. Tamamlama yasası nesneleri tamamlama
olduğu gibi olayları da tamamlama eğiliminde olmamıza neden olur. Tamamını görmediğimiz
nesneleri organizma tamamlarken, tamamını bilmediğimiz olayları da zihinde tamamlama
yoluna gideriz. Karşınızdan gelen bir çiftin kendi aralarında yaptıkları tartışmayı bir anlık
duyduğunuzda ne yapıyorsunuz. Birçoğumuz bu olayı zihnimizde tamamlamaya gitmekteyiz.
Basitlik Yasası: Organizma, karmaşık, zor olaylar yerine daha basit ve düzenli olanı
algılama eğilimindedir. Basit, düzenli bir şekilde organize edilmiş şekiller karmaşık
olanlardan daha kolay algılanır. Oldukça karmaşık bir yapıya sahip bir problemin daha kolay
ve tek boyutlu probleme göre algılanması daha zordur.
Pragnaz Yasası: Gestalt psikologların algı yasalarıyla ilgili öne sürdükleri en
kapsamlı yasa Pragnaz yasasıdır. Bu yasaya göre;
“her psikolojik olayda anlamlı, tam ve basit olma eğilimi vardır.”
Pragnaz yasası, Gestalt psikolojisinin temel bir ilkesi olup aslında diğer tüm yasaları
içine alan bir yapı sergilemektedir.
İçgörüsel Öğrenme (Köhler)
İçgörüsel öğrenme, diğer bir ifadeyle sezgisel ya da seziş yoluyla öğrenme Köhler’in
yaptığı çalışmaların bir ürünüdür. Köhler’e göre öğrenmede öğrenen kişi, bütün durumu
amaçlar arasındaki bağları algılamayı ya da mantıksal ilişkileri anlamayı içeren yeni bir
şekilde görür. Köhler, İçgörüsel öğrenme konusunda maymunlarla çalışmalar yürütmüştür.
Bu çalışmalardan en önemlisi Sultan isimli bir maymunla yaptığı çalışmadır. Köhler,
maymunun en sevdiği yiyeceği maymunun bulunduğu kafesin hemen dışına koymuş ve
mesafeyi bedeniyle uzanamayacağı bir mesafede bırakmıştır. Ancak kafes içinde maymunun
birleştirerek uzatabileceği sopalar koymuştur. Sultan kafes dışındaki muza eliyle
ulaşamayacağını anlayınca kafes içinde bulunan sopaları incelemiş ve uzun bir düşünme
sürecinden sonra sopaları birbirine ekleyerek kafes dışındaki muza ulaşabilmiştir. Bir başka
çalışmada başka bir maymunun yetişemeyeceği ve tırmanamayacağı bir şekilde muz kafesin
üzerine bağlanmış ve içeriye de kutular konulmuştur. Maymun kutuları üst üste koyarak
kutulara tırmanıp tavanda asılı olan muzu alabilmiştir.
31. Sultan muzu almak için sopaları birleştirirken.
Grande muzu almak için kutuları üst üste
koyuyor.
İçgörüsel öğrenme de deneme-yanılma kuramında olduğu gibi çözüme ulaşmak için
denemeler yapılıp sonuca ulaşılamadığı durumlarda yeni denemelere girişilmez. Aslolan
problemin çözümü için deneme yanılma yoluna gitmeden zihinsel olarak problemin çözülüp
çözümün uygulamaya geçirilmesidir.
İçgörüsel öğrenmede, öğrenme birdenbire meydana gelmiş gibi görünse de süreç
aslında uzun bir düşünme, tüm uyarıcılar arasında bağlantıları kurma ve eyleme geçme
aşamalarından oluşmaktadır. Bu aşamalar;
Problemin çözümü için gerekli olan tüm öğelerin görülmesi,
Öğelerin arasındaki ilişkilerin kurulması ve yeni ilişkileri algılanması,
Uzun süren bir problem çözme dönemi, başka bir ifadeyle uzun bir ön çözüm dönemi
Problemin çözümlenmesi
İçgörüsel örenmede çözüm öncesi dönemden çözüme Geçiş uzun sürmekle birlikte
çözüm genellikle ani ve hatasız olarak gerçekleşir. Elde edilen çözümler benzer problemlerin
çözümünde de kullanılabilir.
Hümanistik Psikoloji (Maslow – Rogers)
32. Maslow
Hümanistik psikoloji temele bireyi alan ve bireyi değerli ve doğuşta “iyi” olarak gören
bir anlayıştır. Bu psikolojinin temelinde insanın mekanik, uyarıcılara otomatik tepkiler veren
bir makine olmadığı, her bireyin değerli ve önemli olduğu görüşü yatmaktadır. Hümanistik
psikoloji iki bilim adamıyla anılmaktadır; Rogers ve Maslow. Hümanistik psikoloji içerisinde
benlik kavramı, kendini gerçekleştirme gibi konular yer almaktadır.
Benlik kavramı bireyin kendini algılayışı, güçlü ve zayıf yönler ve değer sistemleri ile
ilgilidir. Aşağıdaki temel sorular benlik kavramı içerisinde yer almaktadır.
Ben kimim?
Benim için değerli olanlar nelerdir?
Ben neleri yapabilirim?
Ne istiyorum?
Benlik kavramı bireyin yaşantıları sonucunda gelişmekte ve değişmektedir. Bireyin
benlik algısıyla yaşantısı arasındaki fark büyükse mutsuzluk o derece artacaktır. Eğer bireyin
benlik algısı ile yaşantısı arasında yüksek bir ilişki bulunuyorsa bu bireyin mutlu olmasını
sağlayacaktır.
Benlik algısı ile öğrenme arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. Bireyin ne istediğini
bilmesi, güçlü ve zayıf yönlerinin farkında olması ve yapabileceğine ilişkin duyduğu kanaat
öğrenmesini doğrudan etkileyecektir.
Benlik kavramıyla birlikte hümanistik psikolojide yer alan en önemli kavram kendini
gerçekleştirmedir.
Kendini gerçekleştirme, Maslow’un “Temel Gereksinimler Hiyararşisi”nin en üst
basamağını oluşturmaktadır. Temel Gereksinimler Hiyararşisi bir piramit gibi aşağıdan
yukarıya doğru basamaklı bir yapı oluşturmaktadır. Piramidin en altında temel gereksinimler
bulunurken, en tepede ise kendini gerçekleştirme bulunmaktadır. Hiyerarşide alt basamaktaki
gereksinimler giderilmeden üst basamaktaki gereksinimler birey üzerinde önemli bir etki
yaratmaz.
Piramidin en altında, açlık, susuzluk, cinsellik gibi temel fizyolojik gereksinimler
bulunmaktadır. Bu gereksinimler hayati bir önem taşımakta ve bireyin hayatta kalması ve
türün devamlılığı için bu gereksinimin karşılanması gerekmektedir.
İkinci basamakta, emniyet, güven, düzen ve değişmezlik gereksinimleri
bulunmaktadır. İlk basamaktaki gereksinimler karşılanmadan birey bu basamaktakileri
gereksinim olarak görmeyecektir.
Üçüncü basamakta, ait olma ve sevgi gereksinimleri gelmektedir. Bu gereksinimin
karşılanmaması bireyin yabancılaşmasına neden olmakta ve onu toplumdan koparmaktadır.
Kendini bir yere ait hissetmeyen birey içinde bulunduğu toplumdan uzaklaşma yoluna
gidecektir.
Dördüncü basamakta, saygı görme, bir statü sahibi olma gereksinimi ortaya
çıkmaktadır. Bu basamakta bireyin başarı duygusun tatması ve kendini değerli hissetmesi
gerekmektedir.
Son basamakta ise kedini gerçekleştirme bulunmaktadır. Kendini gerçekleştirme en
üst basamak olup bireyin kendiyle barışık olmasıyla doğrudan ilişkilidir. Kendini
gerçekleştiren bireyin temel özellikleri aşağıdaki gibidir;
Gerçekçi olma ve gerçekleri kabullenme
Özerk olma, kendine yetebilme
Kendini ve başkalarını olduğu gibi kabullenme
Yaratıcı olma ve problem çözücü bir kişiliğe sahip olmak
33. İnsanlarla samimi ve çıkarsız ilişkiler kurma
İçinden geldiği gibi davranabilme
Yalnız yaşamaktan keyif almak
K
Kendini Gerçekleştirme
Değer,
başarı
Kendine
Ait olma ve sevgi
Emniyet, güven, düzen ve
değişmezlik
Açlık, susuzluk ve cinsiyetin
fizyolojik doyumu
Bilgiyi İşleme Kuramı
Bilişsel psikoloji üzerinde çalışan bilim adamları, davranışçı psikoloji üzerinde çalışan
bilim adamlarının öne sürdüğü öğrenmenin gözlenebilen davranışlarla açıklanması görüşünü
reddederek öğrenmenin sadece gözlenebilen davranışlarla değil zihinsel süreçleri de içeren
bir yapıya sahip olduğu görüşünü benimsemişlerdir. Bilgiyi işleme kuramında birey
uyaranları algılama, anlama, sebep-sonuç ilişkisi içinde yapılandırma, değerlendirme ve
gerektiğinde kullanmaktadır. Bilişsel öğrenme davranışçı öğrenmecilerin öğrenmeyi sadece
gözlenen davranışlarla sınırlı tutmasına karşı çıkarak öğrenmenin bu kadar basit bir süreç
olmadığını vurgulamaktadırlar.
Bilgiyi işleme kuramı zihinsel süreçleri ve bu süreçlerin nasıl bir yol izlediği üzerinde
durmaktadır. Biliş kavramı ise tüm zihinsel işlemleri kapsayan bir terim olarak
kullanılmaktadır.
Bilgiyi işleme kuramında öğrenme; bireyin yetenekleri, güdüleri, inançları, tutumları
ve tecrübelerinden edindikleri ile etkilenen bir karar verme sürecidir.
Bilişsel kuramcılar insan zihninde meydana gelen süreçleri ortaya koymaya çalışarak
öğrenmenin zihinde nasıl meydana geldiğini açıklamaya çalışmışlardır. Bilgiyi işleme
kuramında temel olarak dört soru üzerine inşa edilmiştir:
1. Dışardan gelen uyarıcılar nasıl alınmaktadır.
2. Alınan uyarıcılar zihinde nasıl bir işlemden geçmektedir.
3. İşlemden geçirilen bilgiler zihinde nasıl saklanmaktadır.
4. Zihinde saklanan bilgiler nasıl geri getirilip kullanılmaktadır.
Bilgiyi işleme kuramında süreç dışardan gelen uyarıcının duyu organlarıyla
alınmasıyla başlanıp, bu uyarıcıların tanımlanması ve depolanmasıyla devam etmektedir.
34. Depolanan bu bilgiler gerektiğinde geri getirilerek kullanılmaktadır. Bu sistem bilgisayarların
çalışma sistemine benzetilmektedir.
Bu süreç aşağıda şematize edilmiştir.
Anısal
(Epizodik)
Bellek
Uyarıcı
Uzun
Duyusal Kısa Süreli Anlamsal
Süreli
Kayıt Bellek (İşleyen (Semantik)
Bellek Bellek
(Bellek) Bellek)
İşlemsel
Bellek
Kod Kod
Kod
Şema: Bilgiyi İşleme Kuramı
Bilgiyi işleme kuramında bilişsel süreç;
Dikkat
Algılama
Tekrar
Kodlama
Depolama
Geri Getirme
Dikkat: Dışarıdan gelen uyarıcılar duyu organları yoluyla alınır. Uyarıcıların
alınmasında en önemli olan seçici dikkattir. Dışarıdan gelen uyarıcılar öncelikle duyusal
kayıta gelir ve burada uyarıcı dışarıdan alındığı şekliyle hiçbir değişikliğe uğratılmadan
saklanır. Daha sonra hemen kısa süreli belleğe gönderilir.
Algılama: Duyu organlarıyla alınan uyarıcıların tanımlanması işlemidir. Algılama
işleminde uyarıcının ne olduğuna karar verilir. İşlem kısa süreli bellekte yapılır. Bilgiyi
işleme kuramında tüm işlemler kısa süreli bellekte gerçekleşir. Bu nedenle bu bellek işleyen
bellek olarak da isimlendirilmektedir.
Tekrar: Kısa süreli bellekte bilginin daha uzun süre kalabilmesi için bilgi tekrar
edilerek saklanır. Saklama süresinin uzatılmasının nedeni kodlama işleminin yapılarak
bilginin uzun süreli belleğe gönderilmeden önce herhangi bir kayba uğramamasıdır.
Kodlama: Bilginin uzun süreli belleğe gönderilebilmesi için birey tarafından anlamlı
şekilde kodlanması gerekmektedir. Kodlama her birey için kendisi için en anlamlı gelecek
şekilde yapılır.
Depolama: Uzun süreli belekte bilgiler gelişi güzel şekilde saklanmaz. Bilgiler
depolanırken anısal (epizodik), anlamsal (semantik) ve işlemsel bellek türlerinden uygun olan
bölüme yerleştirilir.
Geri Getirme: Uzun süreli bellekte bulunan bilgilerin gerektiğinde kullanılmak üzere
işleyen belleğe (kısa süreli bellek) getirilmesi. Geri getirme işleminde önemli olan saklanan
bilgileri geriye getirecek uygun ipuçlarının bulunmasıdır.
35. Yukarıdaki şemada da görüldüğü gibi bilgiyi işleme kuramında üç bellek türü
bulunmaktadır. Şimdi bu bellek türlerinin özelliklerini açıklamaya çalışalım.
Duyusal Kayıt
Bu belleğin kapasitesi sınırsızdır. Dışardan gelen tüm uyarıcılar algılanabilir. Dikkatle
doğrudan ilişkilidir. Dışardan gelen uyarıcılara dikkat ettiğimizde ilk olarak duyusal kayıt
tarafından alınır. Buraya gelen bilgiler eğer kısa süreli belleğe gönderilmezse birkaç saniye
içerisinde yok olur.
Kısa Süreli Bellek: Bu bellek işleyen bellek olarak da isimlendirilmektedir. Duyusal
kayıtla gelen bilgiler burada işlenerek uzun süreli bellekteki bilgilerle ilişkilendirilip, anlamlı
ve önemli görülürse uzun süreli belleğe gönderilir. Bu belleğin kapasitesi sınırlı olmakla
birlikte bilgiyi yaklaşık 20 saniye kadar hafızada tutmak mümkündür. Bilgiyi kısa süreli
bellekte tutmanın yolu tekrardır. Burada anlamlandırılan bilgiler uzun süreli belleğe
gönderilir.
Uzun Süreli Bellek: Depo da denilebilir. Kısa süreli bellekte işlenen bilgiler uzun
süreliğine saklanmak üzere buraya gönderilir. Burası bir kütüphaneye benzetilebilir. Bilgiler
kendi içlerinde gruplandırılarak depolanır. Kısa süreli bellekten gelen bilgiler türlerine göre
burada uygun yere yerleştirilir.
Bellek türleri:
Anısal Bellek: Yaşantılarımız sonucu edindiğimiz bilgiler burada depolanır.
Anlamsal Bellek: Genel kavramlar, ilkeler, olaylar burada saklanır.
İşlemsel Bellek: Bir işin işlem basamakları burada depolanır.
Öğrenme Stratejileri
Öğrenme stratejileri, bireyin öğrenme sürecinde izlediği yollar ve bu yolları nasıl
kullandığı ile ilişkilidir. Öğrenme stratejisi bireyin öğrenme sürecinde ağırlıklı olarak
kullandığı bir yoldur. Öğrencilerin öğrenme sürecinde kullanabilecekleri birçok öğrenme
stratejisi vardır. Bu stratejiler günümüze değin çeşitli biçimlerde sınıflandırılmıştır. Burada
temele alınacak sınıflama aşağıdaki şekildedir.
A. Dikkat Stratejileri
B. Tekrar Stratejileri
C. Anlamlandırmayı Güçlendiren Stratejiler
1. Eklemleme Stratejileri
2. Örgütleme Stratejileri
3. Bellek Destekleyici Stratejiler
A. Dikkat Stratejileri
Çevreden gelen bilginin birey için gerekli olanlarının kısa süreli belleğe geçişini
sağlayan en önemli süreç dikkattir. Bu nedenle, öğretimde yerine getirilmesi gereken ilk işlev,
öğrencinin dikkatini belirginleştirmek ve arttırmaktır. Kendi kendine öğrenecek bireyde kendi
için en uygun dikkat stratejisini seçip uygulayabilir. Anahtar sözcük veya temel fikirlerin
altının çizilmesi, inceleme sorularının incelenmesi, metnin kenarına not almak ve başlık, tablo
ve şemaları incelemek gibi yollarla dikkatin konuya yoğunlaşması sağlanabilir.
36. Altını çizmek
İnceleme soruları
Metnin kenarına not alma
Başlık, tablo ve şemaları inceleme
B. Tekrar Stratejileri
Kısa süreli belleğin aldığı bilgi miktarı ve bilginin burada kalış süresi açısından
varolan sınırlılıkları en aza indirmek için bireyler zihinsel tekrar ve gruplama stratejilerini
kullanmaktadırlar. Bu stratejiler, bilgiyi daha sonra uzun süreli belleğe yerleştirmek için
gerekli işlemlere hazır halde tutmaya ve ezberlemeye yardımcı olurlar. Bu stratejiyi kullanan
kişi, olguları zihinsel ya da sesli yineler, bir metni aynen kopya eder veya önemli cümleleri
aynen tekrarlar. Kısa süreli belleğin sınırlarını azaltmak için, çok birimli bilgilerin
gruplanarak tekrar edilmesi de bu stratejiye örnek olarak verilebilir. Tekrar okuma, sesli
anlatma, bilgileri olduğu gibi not alma, altını çizme bu stratejide kullanılan tekniklerdir.
C. Anlamlandırmayı Güçlendiren Stratejiler
Anlamlandırma, öğrencinin eski bilgileriyle yeni bilgileri arasında ilişkiler kurması
yoluyla bilginin anlamlı hale getirilmesi sürecidir. Yeni bilgi, eskilerle ne kadar çok yolla
ilişkilendirilirse, bilgiye ulaşma yolları da o kadar çok artar. Bu strateji özellikle ön
öğrenmelerin hatırlanması, uyarıcıların sunulması, öğrenme rehberi sağlanması gibi
etkinliklerde kullanılmalıdır Bu stratejilerin bazıları, eklemleme, örgütleme ve bellek
destekleyici stratejilerdir.
1. Eklemleme Stratejileri: Eski ve yeni bilgiler arasında ilişkiler kurmayı sağlayan
stratejilerdir. En önemlisi, benzetimler olup, bu yeni bilginin eskiyle benzerliklerini bularak
ilişkisini kurmamızı ve anlamlandırmamızı sağlar. Zihnin işleyişi ile bilgisayarın benzetilmesi
buna örnek olarak gösterilebilir. Bunun yanı sıra, telefon numarasının anlamlı bir tarihle,
birinin doğum günüyle ilişkilendirilmesi telefon numarasının anlamlı hale getirilmesini
sağlar. Karşılaştırmalar yapmak da eklemlemeyi sağlayan başka bir yoldur.
2. Örgütleme Stratejileri: Gruplama, terim ya da düşünceleri bir araya getirme,
materyali küçük alt parçalara bölme gibi etkinlikleri içeren örgütleme stratejileri; öğretilecek
materyalin yeniden yapılandırılarak, organize edilerek anlamlandırılmasını sağlar. Bu strateji,
not alma, özetleme, uzamsal temsilciler oluşturma ve SQ4R gibi teknikleri içerir.
3. Bellek Destekleyici Stratejiler: Bellek destekleyiciler sözel ve görsel bellek
destekleyiciler olarak iki şekilde organize edilebilir.
Sözel Bellek Destekleyiciler: Bu stratejide birey öğrendiği bilgiyi kendisi için anlamlı
kelimelerle zihninde tutmaya çalışır. En çok kullanılan yolu öğrenilenin baş harflerinden
oluşan anlamlı bir kelime oluşturmaktır.
Görsel Bellek Destekleyiciler: Bu stratejide ise birey öğrendiği bilgiyi zihninde
canlandırır. Görsel imajlar öğrenilen bilgiyle eşleştirilerek saklanılmaya çalışılır.
Öğrenme Stilleri
Öğrenme stillerini Görsel, İşitsel ve Kinestetik / Dokunsal olarak üç ana grupta ele
alabiliriz.
Görsel:
Görsel öğrenme stiline sahip olan öğrenciler genellikle düzenli bir çalışma sistemine
ve ortamına sahiptirler. Sözcüklerden daha çok görsel imajlara ihtiyaç duyarlar. Posterler,
37. grafikler, diyagramlar, resimler yazılardan daha çok anlam taşır. Öğrendikleri bilgileri
genellikle gözlerinin önüne getirerek hatırlamaya çalışırlar.
İşitsel:
Bu öğrenme stilinde olan öğrenciler sessiz kalmak yerine konuşmayı tercih ederler.
Öğrenmenin gerçekleşmesi için duymaları gerekmektedir. Duymadıklarını öğrenmede
zorlanırlar. Konuşma ve dinleme becerileri oldukça iyidir.
Kinestetik/Dokunsal:
Bu öğrenme sitilindeki öğrencilerin en önemli özelliği yerlerinde durmaktan çok
hoşlanmayışlarıdır. Öğrenmenin gerçekleşmesi için öğrenilecek olanın incelenmesi, ellenmesi
gerekmektedir. Sınıf içinde yapılacak etkinliklere katılmaktan hoşlanırlar. Uzun süre sıranın
üzerinde oturmaktan çok sıkılıp hareket etmek isterler.
Örtük Öğrenme
Örtük öğrenme, öğrenme ortamında öğrenenin herhangi bir çaba harcamadan
öğrenmenin gerçekleşmesi durumudur. Öğrenmelerimizin tamamı için bilinçli bir sürecin
geçtiğini söylemek mümkün değildir. Bazı öğrenmelerimiz kendiliğinden gerçekleşir.
Öğrenmek için hiç çaba harcamasak da bazı şeyleri kendiliğinden öğrendiğimizi fark ederiz.
Evde, iş yerinde, sokakta onu dinlemek için bir çaba harcamasak da son dönem popüler bir
şarkıyı bazen söylerken buluruz kendimizi. Aslında bu şarkıyı hiçbir zaman bilinçli bir
şekilde dinlememişizdir. Öyle olmak için hiç uğraşmasak da bazen kardeşimiz, annemiz,
babamız ya da arkadaşımızın davranışlarının hemen hemen aynını sergilediğimizi görürüz.
Bu davranışların kazanılabilmesi için ne bir gözlem, ne denemeler ne de pekiştireç
almamışızdır. Öğrenme biz dikkat etmeden gerçekleşmiştir. Bu tür öğrenmelere örtük
öğrenme denilmektedir.
Ket Vurma
Ket vurma kavramı için engelleme kelimesini kullanmak doğru olacaktır. Ket vurma
bir davranışın oluşumunun engellenmesidir. Öğrenmelerimizde yeni davranışların
kazanılması ya da eski davranışlarımızın korunması bazen yeni öğrenme durumlarında
güçleşir buna ket vurma denilmektedir. Ket vurma iki şekilde gerçekleşir;
İleriye ket vurma
Geriye ket vurma
İleriye Ket Vurma: Eski öğrenmelerimizi yeni öğrenmeleri engellemesi durumuna
denir. Yıllardır kullandığınız bir ev aletini yenisi ile değiştirdiğinizde genellikle çalışmasını
hep eski haliyle düşünüp yeni aletin kullanımına bir türlü alışamazsınız. Uzunca bir süre
kullandığınız cep telefonunuzu değiştirip farklı bir marka cep telefonu kullandığınızda
kullanımı sık sık karıştırmaz mısınız. Bu duruma ileriye ket vurma denilmektedir.
Geriye Ket Vurma: Yeni öğrenilen bilgilerin eski bilgileri karıştırarak onları
unutturmasına denir. Türkiye’de doğup büyüyen bir kişinin yurt dışında yaşamaya başlaması
ve uzunca bir süre sonra ülkesine döndüğünde Türkçe konuşmasında güçlük yaşaması geriye
ket vurma olarak ifade edilebilir.
Bölüm Sonu Soruları
38. 1. Aşağıdakilerden hangisi Gestalt psikologlarına göre algılarımızı etkileyen ilkelerden değildir?
a) Yakınlık
b) Tamamlama
c) Küçüklük
d) Benzerlik
e) Süreklilik
2. İlke, kavram ve genellemelerin yer aldığı bellek hangisidir?
a) Anısal (Epizodik) bellek
b) İşleyen Bellek
c) Kısa Süreli Bellek
d) Duyusal Kayıt
e) Anlamsal (Semantik) Bellek
3. Aşağıdakilerden hangisi duyusal kayıtın özelliklerinden değildir?
a) Dışarıdan gelen uyarıcılar duyu organları ile alınır
b) Bilgi edinmenin ilk sürecidir
c) Elde edilen bilgilerin çoğu unutulur
d) Bilginin zihinde kalış süresi kısadır
e) Bilgilerin zihinsel tekrarını sağlar
4. Aşağıdakilerden hangisi işleyen belleğin işlevlerindendir?
a) Yeni bilgilerin tekrar yoluyla depolar
b) İlke kuram ve genellemeleri depolar
c) Kişisel yaşantılarımızı depolar
d) Birçok uyarıcıyı aynı anda algılar
e) Hissettiğimiz duyguları depolar
5. Aşağıdakilerden hangisi bilgiyi işleme kuramına göre bilgilerin kısa süreli bellekten uzun süreli
belleğe geçişinde kullanılan süreçlerden değildir?
a) Tekrar
b) Kodlama
c) Gruplama
d) Anlamlandırma
e) Algılama
6. Bisiklet kullanan birisinin motor bisiklet kullanmayı öğrenmesi aşağıdaki kavramlardan hangisine
örnek olabilir?
a) Bitişiklik
b) Genelleme
c) Geçiş
d) Sönme
e) Ayırt etme
7. Kısa süreli bellekte yeni bilgilerin daha büyük ve anlamlı birimler haline getirilerek işlenmesine ne
denir?
a) Depolama
b) Düzenleyici tekrar
c) Koruyucu tekrar
d) Gruplama
e) Hatırlama
8. Öğrencinin metni okuduktan aynı şekilde anlatması ne tür öğrenme stratejisine örnektir?
a) Tekrar
b) Sembolleştirme
39. c) Anlamlandırma
d) Örgütleme
e) Geri Çağırma
9. “Ekmek, süt, yumurta alacağım” diye tekrarlayarak markete giden bir çocuk bu bilgiyi hangi
belleğine saklamaya çalışmaktadır?
a) Anısal
b) Anlamsal
c) Uzun Süreli
d) Duyusal Kayıt
e) Kısa Süreli
10. Bilgiyi geri getirmede kodlamayı önemli kılan en önemli etken ya da etkenler aşağıdakilerden
hangisidir?
I. Bir uyarıcıya geliştirilen tepkinin benzer uyarıcılara genellenmesi
II. Önbilgilerle yeni bilginin anlamlı bir şekilde ilişkilendirilmesi
III. Uzun süreli bellekte varolan bilgi ve yeni bilgi arasında çok sayıda ilişki kurulması
a) I
b) II
c) III
d) I ve II
e) II ve III
11. Aşağıdakilerden hangisi Gestalt kuramının bir özelliği değildir?
a) Öğrenme uyarıcılara basit tepkiler vermekten daha karmaşık bir süreçtir.
b) İlkeler, kavramlar ve olgular ezberleyerek değil, anlayarak öğrenilir.
c) Mantıklı ve çok yönlü düşünme önemlidir.
d) Bilginin önce ayrıntıları daha sonra bütünü öğrenilir.
e) Üretici problem çözme önemlidir.
12. Gestalt kuramcılarına göre “her psikolojik olayın basit, tam ve bütün olma eğilimini” açıklayan
genel yasa hangisidir?
a) Yakınlık
b) Tamamlama
c) Süreklilik
d) Devamlılık
e) Pragnaz
13. Maslow’a göre gereksinimler hiyerarşisinin ilk basamağında yer alan gereksinim hangisidir?
a) Kendini gerçekleştirme
b) Sevgi ve yakınlık
c) Saygınlık
d) Fizyolojik ihtiyaçlar
e) Güvenlik
14. Bir melodiyi meydana getiren notalar ayrı ayrı sesler olarak değil, zaman içinde bağlanmış olarak
algılanır. Bu olay aşağıdakilerden hangisiyle bağlantılıdır?
a) Süreklilik kanunu
40. b) Benzerlik kanunu
c) Bütünleme kanunu
d) Yakınlık kanunu
e) Bütünleştirme kanunu
15. Genellikle telefon numarası gibi bir ya da iki kez kullanmamız gereken basit bilgilerin
hatırlanmasını kolaylaştıran öğrenme stratejisi hangisidir?
a) Anlamlandırma
b) Tekrar
c) Örgütleme
d) Kodlama
e) Akılda tutma
16. Bireyin okuduğu metni kendi kelimeleri ile özetleyerek çalışması hangi öğrenme stratejisine
uygundur?
a) Akılda tutma
b) Örgütleme
c) Tekrar
d) Kodlama
e) Anlamlandırma
17. Yeni öğrenilen bilgilerin eskiden öğrenilen bilgileri unutturması nasıl adlandırılmaktadır?
a) Söndürme
b) Unutma
c) Anımsama
d) İleriye ket vurma
e) Geriye ket vurma
18. Aşağıdakilerden hangisi, içgörüsel öğrenmenin özelliklerinden değildir?
a) Çözüme ulaşmak uzun zaman alır
b) Elde edilen çözümler benzer diğer problemlerde de kullanılabilir
c) Bilgilerin tekrar edilmesi ve ezberlenmesi çözümü kolaylaştırır
d) Çözüm öncesi dönemde zihinsel çözüm önerileri üretilir
e) Genellikle üretilen çözüm doğru ve kalıcı izlidir
19. Bir biçki – dikiş öğretmeni kursta yıllardır kullandıkları makineleri değiştirerek yeni modellerle
ders vermek istemiştir. Ancak bu öğretmen yeni gelen bu makineleri kullanmakta oldukça güçlük
yaşamış ve sürekli olarak eski makinelerin çalışma sistemine yönelik davranışlarda bulunmuştur.
Öğretmenin yeni makineleri kullanamamasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
a) İleriye ket vurma
b) Geriye ket vurma
c) Geçiş
d) Örtük öğrenme
e) Unutma
20. Aşağıdakilerden hangisi kapasite yönünden en geniş ve saklama süresi sınırsız olan bellek
türüdür?
a) Kısa süreli bellek
41. b) Duyusal kayıt
c) Uzun süreli bellek
d) İşleyen bellek
e) Depo bellek
Bu Bölümde Yararlanılan Kaynaklar
BACANLI, Hasan Gelişim ve Öğrenme Nobel Yayıncılık
42. 2000 Ankara
BİNBAŞIOĞLU, Cavit Eğitim Psikolojisi Yargıcı Matbaası
1995 Ankara
CHARLES, C.M. Öğretmenler İçin Piaget İlkeleri PegemA Yayıncılık,
(Çev.ÜLGEN Gülten) Ankara
2000
CÜCELOĞLU, Doğan İnsan ve Davranışı Remzi Kitabevi,
1991 İstanbul
ELLİS, C. Henry & HUNT Conitive Psychology Hill Componies
R. Reed USA
1993
ERDEN M. ve AKMAN Y. Gelişim-Öğrenme-Öğretme Alkım Yayınları
1997
ÖZDEN, Yüksel Öğrenme ve Öğretme PegemA Yayıncılık,
2003 Ankara
SENEMOĞLU, Nuray Gelişim-Öğrenme ve Öğretim Gazi Kitabevi
2004 Ankara
SCHUNK, Dale H. Learning Theories Macmillan Publishing
2000 USA
ÜLGEN, Gülten Eğitim Psikolojisi Bilim Yayınları,
1995 Ankara
YEŞİLYAPRAK, Binnur Gelişim ve Öğrenme Psikolojisi PegemA Yayıncılık,
2003 Ankara