SlideShare uma empresa Scribd logo
1 de 40
Baixar para ler offline
www.kuyruksuz.com

HÜRRĠYET'ĠN
ĠLÂNI

Dizgi - Baskı - Yayımlayan:
Yenigün Haber Ajansı
Basın ve Yayıncılık A.ġ.
Temmuz 1998
Yayınlandı:
www.kuyruksuz.com


HÜRRĠYET'ĠN ĠLÂNI
Ġkinci MeĢrutiyetin Siyasi Hayatına BakıĢlar


Prof. Dr. TARIK Z. TUNAYA

CGAZETESĠNĠN
OKURLARINA ARMAĞANIDIR.

ĠÇĠNDEKĠLER


ÖNSÖZ          9

BĠRĠNCĠ BÖLÜM
ĠKĠNCĠ MEġRUTĠYET'ĠN SINIRLARI

1- Ġkinci MeĢrutiyet ne zaman baĢlar?       13
a- 23 Haziran 1908 Beyannamesi         14
b- Rumeli Mitingleri ve Yıldız'a telgraflar 15
c- Hürriyeti ilan eden nutuk ''Ya Kanunu Esasi, ya ölüm!''   17
d- Hürriyetin resmen ilanı     19

2- Ġkinci MeĢrutiyet ne zaman son bulur?       20

ĠKĠNCĠ BÖLÜM
 MEġRUTĠYETĠN SĠYASĠ HAYATI

1- Ġç ve dıĢ olayların Ģeması 26
a- Olaylar      26
b- Olaylar ve Aydınlar 29

2- MeĢrutiyet kadrosu içinde siyasi ve hukuki olayların
   Ģeması      33
a- Parlemantarizm ve Hürriyetler         33
b- Seçimler 34
c- MeĢrutiyet kabineleri       35
d- Meclis çalıĢmaları, fesihler ve tatiller 36
e- Suikastlar ve ötesi 37
 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
 SĠYASĠ HAYATIN UNSURLARI

1- Ġdare edilenler    39
a- Siyaset yapan kitlenin geniĢlemesi, ''VatandaĢ''ın
    doğuĢu     41

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
www.kuyruksuz.com

b- Etnik özellikler     42
c- Halk efkârı ve özellikleri   43

2- Ġdare edenler (Siyasi iktidar)     43
 a- Fiili tek parti rejimi 44
 b- Ġktidar partisinin yapısı   46
 c- Ġktidar tekeli         48
 d- Ġktidar tekelinin hukuki görünüĢü 54
 e- Ġktidar tekelinden doğan sonuçlar 55

3- Ġktidar mücadelesi 55
 a- Muhalefet Partileri 57
 b- Ġktidar mücadelesinin Ģeması         60
 c- Muhalefetin dayandığı tezler         64

4- Ġttihat ve Terakki'nin icraatına dair 64
a- Sosyal ve kültürel alanda 65
b- Ġktisat alanında     65
c- Hukuk alanında       66
d- Heyecan iklimi

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
 ĠKĠNCĠ MEġRUTĠYET TOPLUMUNU KAPLAYAN DERTLER
 1- Büyük Ümit            69
2- Hayal kırıklığı, sebepleri, sonuçları 72
a- Sabırsızlık 72
b- AnarĢi        73
c- AĢağılık duygusu 74
d- ġahsiyat 75
e- Taklitçilik 75
f- Ġktisadi gerilik       76
g- Cehalet       78
h- Aydınların sorumluluğu 80
i- Ġktidarın yetersizliği 81

3- Büyük soru ''Bu devlet nasıl kurtarılabilir?        82

BEġĠNCĠ BÖLÜM
ĠKĠNCĠ MEġRUTĠYET'ĠN SĠYASĠ FĠKĠR CEREYANLARI

1- Batıya açılan yeni pencere 87

2- ÇeĢitli fikir cereyanları    89
 a- Garpçılık cerayanı 90
 b- Ġslâmcılık cereyanı 90
 c- Türkçülük cereyanı 91
 d- Mesleki Ġçtimai cereyanı    92
 e- Sosyalizm cereyanı          93

3- Siyasi fikir cereyanlarının özellikleri    93

ALTINCI BÖLÜM
SONUÇ

 Ġkinci MeĢrutiyetin Siyasi Hayatına Toplu Bir BakıĢ
(MüĢahedeler ve Tezler)        97

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
www.kuyruksuz.com

Ġkinci MeĢrutiyet Devresinin Kısa Kronolojisi         105
Bibliyografya 117

ÖNSÖZ

 Bu kitabın yazılması Ģu gayeye dayanır. Eski harfleri okuyamayan, Osmanlıcayı anlayamayan
bugünkü nesle, memleketimizdeki ideolojik hareketlerin geliĢmesini anlatmak. Bu hareketlerin
zaman unsuru içinde mukayese ve değerlendirme imkânını, vesikalara dayanarak, genç kuĢağa
vermek. Çok bol, fakat çok dağınık vesikaları aramaktan, Ģehir Ģehir, kitaplık kitaplık dolaĢmaktan
bir toplumun gençlerini kurtarmak istedik.
 Ġkinci MeĢrutiyet bugünün kapılarını açan anahtarları verecek özlü bir devredir. Osmanlı
Ġmparatorluğu, tarihin bu sayfasında en kritik anlarını yaĢamıĢ, bu devrede tarihe karıĢmıĢtır. Fakat
yeni bir Türkiye'nin doğum sancıları da Ġkinci MeĢrutiyet yılları içindedir.
 MeĢrutiyet, yaĢamak için çırpınan ve düĢünen bir süredir. Bir imparatorluğunu geçmiĢine, haline
ve geleceğine ait bütün sorular 1908'den itibaren büyük bir açıklıkla sorulmuĢ ve cevaplar
aranmıĢtır. Siyasi fikir cereyanları kaynaklarını bu arayıĢtan alırlar. Cevaplar 1913 sonuna kadar
nispeten geniĢ bir kitle, bu tarihten itibaren de tek parti ideologları tarafından tek yönde aranmıĢtır.
Bunlara iktidardakiler gibi düĢünmeyenlerin sürgünde, Mütareke devresindeki çalıĢmaları da
katılmalıdır. Bu çalıĢmalar ilk defa, Batı ile Doğunun açık ve zaruri bir sentez denemeleridir. Bütün
bu arayıĢ ve buluĢlar hâlâ yaĢayan ve süregelen bir oluĢun önemli bir safhasındadırlar.
 MeĢrutiyet, Türkleri imparatorluk formülünden demokratik bir cumhuriyet formülüne iletmiĢ olan
köprüdür. Ne yazık ki, uzun yıllar araĢtırılmamıĢ, incelenmemiĢ, küçümsenmiĢ ve ihmal edilmiĢ bir
zaman parçasıdır. Bugünün insanı, üzerinde hâlâ tesir icra eden bir devreyi bilmekle ödevlidir.
 Ġlerlemek, kalınan yerden hareketle baĢlar. Henüz Türkiye'nin siyasi düĢüncesinde bu nokta
bilinmemektedir. MeĢrutiyette söylenmiĢ olanlar bilindiği zaman, bugün birçok fikrin yeni değil
eski olduğu ve tekrar edildiği anlaĢılacaktır.
 Bu gaye iledir ki, MeĢrutiyet toplumunu ve bu toplumun fikirleriyle olaylarını, enteresan bir açıdan,
çağımızda medeni devletlerin ve ilim çevrelerinin önem verdikleri Siyaset Ġlmi (Science Politique,
Political Science) açısından göstermeye çalıĢtık. Siyaset Ġlmi, siyasi olayların ilmi olarak
incelenmesidir. Memleketimiz için yeni fakat yerleĢmesi hayati bir önemi olan bu açıya sadık
kalmaya, müĢahadelerden, tarih laboratuvarındaki denemelerden faydalanmaya, tek kelime ile ilmi
olmaya çalıĢtık.
 MeĢrutiyeti, fert ve toplum, olay ve fikir olarak incelerken, dikkat ettiğimiz nokta bugünün değil,
zamanın insanlarını tanıtmak ve konuĢturmak isteğimizdir. MeĢrutiyet'in yazarları arasında,
Cumhuriyet rejimi içinde yazmıĢ ve yazanlar vardır. Biz onların, bugünkü değil, tarihi yaparlarken
ileri sürdükleri fikirleri tanıtmak istiyoruz. Tarihimizde çok az devre, kendi yazarları tarafından,
Ġkinci MeĢrutiyet'te olduğu kadar değerlendirilmiĢtir.
 Bu açıdan, Ġkinci MeĢrutiyet'in siyasi düĢünce akımlarını birer birer, küçük kitaplardan mürekkep
bir seri halinde umumi efkâra sunmaya hazırlanıyoruz. Bunlar: Garpçılık Cereyanı, Ġslâmcılık
Cereyanı, Türkçülük Cereyanı, Mesleki Ġçtimai Cereyanı, Sosyalizm Cereyanı baĢlıklarını
taĢıyacaklardır. Ayrıca meĢrutiyetin hazırlanıĢına tahsis edilmiĢ, Jön Türkler baĢlıklı bir kitabımız
da çıkacaktır. Sunduğumuz bu kitabın özelliği çeĢitli siyasi cereyanların nasıl bir iklim içinde
geliĢtiklerini göstermek istemesidir. Bu kitap bir giriĢ mahiyetindedir. Kitabın sonuna koyduğumuz
Kronolojik tablo, olayları yakından takip imkânını verecektir. Ayrıca eklediğimiz geniĢ Bibliyografya
da bu devre hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenlere kolaylık sağlayaktır.
 Bu konuyu, meslek hayatımızın dönüm noktasında, doçentlik tezi olarak iĢlemiĢtik. (Amme
Hukukumuz Bakımından Ġkinci MeĢrutiyetin Fikir Cereyanları, Ġstanbul 1948). Teksir makinesiyle,
gayet az sayıda basılmıĢ olan tezimizin, bazı kısımları, ufak değiĢikliklerle, Ġstanbul Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Mecmuası'nda yayımlandı. 1953-1954 ders yılında aynı konuyu doktora kuru
olarak seçtik. Sunmakta olduğumuz seride, tabii olarak, eski çalıĢmalarımızdan faydalandık. Fakat
1948'den beri, yeni kaynaklar ve çalıĢmalarımız, çıkacak kitaplarımızı 1948'deki yayımımızın bir
tekrarı olmaktan çıkarmıĢtır.
 Ġkinci MeĢrutiyet'in fikir akımlarıyla uğraĢanlar, araĢtırmalarında bugün için Ģu özlü sonuca
varacaklardır: DeğiĢen bir dünya içinde, her zamandan fazla kendimizi tanımaya ve tanıtmaya
zorunluyuz. Bu da ancak tam bir fikir hürriyeti iklimi içinde olur.


www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
www.kuyruksuz.com

Tarık Z. Tunaya
AyaspaĢa, Ekim 1959




HÜRRĠYETĠN ĠLÂNI

ĠKĠNCĠ MEġRUTĠYET'ĠN SĠYASĠ
HAYATINA BAKIġLAR

BĠRĠNCĠ BÖLÜM

ĠKĠNCĠ MEġRUTĠYET'ĠN SINIRLARI

1- Ġkinci MeĢrutiyet ne zaman baĢlar?

 10 Temmuz 1324 (23 Temmuz 1908): Tarihçiler, hukukçular ve sosyal konularla uğraĢanlar, Ġkinci
MeĢrutiyet'in bu tarihte baĢladığını kabul etmiĢlerdir. Bu devrenin insanları, içinde yaĢadıkları
Osmanlı tarihinin bu son safhasına ''Ġlanı Hürriyet'' (yani Hürriyetin Ġlanı) adını vermiĢlerdir. ülke
içinde ve dıĢındaki hürriyet savaĢlarının baĢarılı sonuçları bu tarihte alınmıĢtır. 1293 (1876) Kanunu
Esasi'nin (Anayasa) yeniden yürürlüğe girmesi bu tarihte olmuĢtur. Saltanatın meĢrutiyetçi
(padiĢah iktidarını frenleyici) karakteri bu devrede kuvvetlendirilmiĢtir. Abdülhamit, rejiminin
bitimini de gene bu tarih ilan etmiĢtir. Böylece, her yenilik hareketi gibi, 10 Temmuz hem bir
baĢlangıç hem de bir sondur. 10 Temmuz'un önemi Yıldız Sarayı kadrosunun istibdatçı
düĢüncesinden Namık Kemal ideallerine geçiĢin ayırım noktası olmasındadır.
 Ġkinci MeĢrutiyet, bir bakıma, Jön Türklerin -memleket içi ve dıĢındaki hürriyet savaĢçılarının-
eseridir. 10 Temmuz'dan önceki olayların bazıları, siyasi düĢüncenin geliĢmelerine yakından
bağlıdırlar ve kurulması istenen rejimi açıklamak bakımından önemlidirler. Bunlar üzerinde durmak
gerekir.

a- 23 Haziran 1908 Beyannamesi:

Olaylardan birisi, 10 Temmuz'dan kısa bir müddet önce, Manastır Ģehrinde sokaklara asılmıĢ ve
çeĢitli devletlerin konsolosluklarına gönderilmiĢ olan beyannamedir (1). ''Osmanlı Terakki ve Ġttihat
Heyeti Ġçtimaiyesi'' tarafından ''gayrı meĢru hükümetin'' Manastır Valisi'ne bir muhtıra mahiyetinde
olan bu vesikada açıklanmıĢ olan ana fikirlere göre: Bugünün hükümeti (mutlakıyet sistemi) gayrı
meĢrudur. Terakki ve Ġttihat Cemiyeti'nin tek arzusu milletin açık ve meĢru haklarını geri almak ve
idare mekanizması baĢındaki ''süfeha''nın (sefihler) ihtiraslarına son vermekten baĢka birĢey
değildir. Fesat sistemi kurmuĢ olan bu kimseler bilmelidirler ki, Osmanlı Ġmparatorluğu ''bir millet
ile o milletin timsali olan PadiĢahtan ibarettir. Bu ikisininin arasında alçaklara, Ģehvet esirlerine,
rezillere, ikbal sarhoĢlarına hususi bir yer yoktur. Kurulması istenen rejim sayesinde, milletle
PadiĢah doğrudan doğruya temas halinde olacaklardır. Ġnsanlık ve medeniyet mahkemesinin
temyiz edilmemek üzere verdileri karar budur. Bu kararın uygulanmasıyladır ki, cinayetler ve
zulümler insanlık kanununun hükümranlığı altında yok edilmiĢ olacaklardır (2).

b- Rumeli mitingleri ve Yıldız'a telgraflar:

10 Temmuz'dan birkaç gün evvel, Rumeli Ģehirlerinde, birbirini saat ve dakika farkıyla takip eden
toplantılar dikkati çekici mahiyettedirler. ''Firzovik Toplantısı'' bunların ilki sayılabilir: Otuz bin
kadar Arnavut tabaanın Kosova vilayetinde, Firzovik denilen yerde toplanarak Besa (yemin)
etmeleri 7 Temmuz 1324 tarihini taĢır. Camide verilen bu sözlü karardan, sonra ''Kosova Vilayeti
Ahalisi kulları'' tarafından Besa bir telgrafla Yıldız'a bildirilmiĢtir: Ġmparatorluk kendisini
mahvetmek üzere olan tehlikelerle karĢı karĢıyadır. Firzovikliler ''namını ipka için çareler''
aramıĢlardır. Tek çare 1293 (1876) Kanunu Esasi'sinin hükümlerine uyarak meĢru meĢveret

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
www.kuyruksuz.com

(seçimli meclis) usulünün yeniden tesisidir. Ġstanbul'da acele olarak bir millet meclisi
toplanmalıdır. Aksi takdirde, fiili harekete geçilecektir.
Kitle olayları, 10 Temmuz'dan evvelki birkaç gün içinde Rumeli'de zincirlenmiĢtir. Kosova, Selanik,
Serez, ĠĢtip. PriĢtine'den çekilen telgraflar Yıldız'ı aynı mahiyetteki isteklerle sıkıĢtırmaktadırlar.
Rumeli, hürriyet fikrinin sosyal sirayetinden kurtulamamıĢtır (3). Halkın hürriyetçi duygularının
galeyanını meĢveret doktrinine bağlayan bu vesikalar ve olayları etrafında döndüren genel istek,
1876 Kanunu Esasi'sinin tekrar yürürlüğe konmasıdır ve bir müeyyideye bağlanmıĢtır: Eğer bu
istek yerine getirilmezse, ''Üçüncü orduyu Hümayunla beraber" maksadı elde etmek için Payitaht'a
doğru harekete hazırlanılmıĢtır (4). Yıldız, büyük çapta bir halk hareketi karĢısında bulunduğuna
inanmıĢ, dehĢet içinde kalmıĢtır. Bu durum, Osmanlı Ġmparatorluğu'nun ıslahat hareketlerine ilk
defa olarak yeni bir unsur getirmiĢtir: Halk. Sayısı ne olursa olsun, Hürriyetin Ġlanı aĢağından
yukarı bir hareket hattına sahip olmuĢtur. Bu müĢahede kendisinden önceki ıslahat olaylarıyla
kıyaslayınca elde edilebilir.


c- Hürriyeti ilan eden nutuk, ''Ya Kanunu Esasi, Ya Ölüm!''

 MeĢrutiyetin yeniden ilanı Ġstanbul halkını ĢaĢırtırken (5), Manastır vilayetinin derhal ''Hürriyet'' adı
verilmiĢ olan meydanında, Mektebi Harbiye Ders Nâzırı BinbaĢı Vehip Bey (daha sonra PaĢa),
çoktanberi beklenen hürriyeti 60 numaralı top arabası üstünde ''mukaddes ve muazzez
vatandaĢlar''ına ilk defa resmen ilan ve izah etmiĢtir (6). Nutuktaki ana fikirlerin tespiti,
MeĢrutiyetin sonraki siyasi olaylarına bulanmamıĢ bir gayenin samimiyetini taĢır. MeĢrutiyet ne
demekti? Kimler iktidardan uzaklaĢtırılacak, hangi müesseseler yıkılacaktı? Ve nihayet hürriyetin
ilanı ile halk neler kazanabilecekti?
 Osmanlı vatandaĢları nesillerin bekledikleri cevapları ilk olarak Ders Nâzırının nutkundan
dinlemiĢlerdir: Hürriyetin ilanı otuz bir senelik zulme son vermiĢtir. Uzun çabaların mahsulü
olmuĢtur. Vatanın en namuskâr, en gayretli en hamiyetli hürriyetseverlerini zındanlardan
kurtarmıĢtır. Aynı zamanda Ġslamın siyaset prensipleri gerçek değerlerini kazanacaklardır. Adalet,
meĢveret, müsavat (eĢitlik) hürriyet ve uhuvvet (kardeĢlik) bundan böyle gerçekleĢme yoluna
girmiĢlerdir. Nutuktaki Ģu fikir bilhassa dikkati çekmektedir: ''Kanuni Sultan Süleyman devrinden
beri PadiĢah'la millet arasına çekilen kafes kırılmıĢtır.'' San'a zindanlarında, Diyarbekir, Erzurum,
Akkâ kalelerinde, Fizan'da sürgün hürriyet kahramanları kurtulmuĢtur. Ve MeĢrutiyetin en hissi
tarafı: ''Yetimlerimizin gözyaĢlarını dindirecek, kimsenin hakkını kimseye kaptırmayacak bizi insan
gibi yaĢatacak meĢru meĢveret usulüdür ve bu isteklerimizi bütün halinde sağlayan Kanunu
Esasidir...'' Her ihtilal vesikasında tekrarlanan içtimai mukavele fikrini Osmanlı MeĢrutiyeti de
unutmamıĢtır: çeĢitli unsurlar, birbirinin canını ve ırzını aynı Ģiddet ve asabiyetle müdafaa ve
muhafaza etmeyi bugünden itibaren ''hırzı can'' bilirler. Nutuktan sonra meydanda toplanan halk,
Kanunu Esasiyi korumak için ant içmiĢtir.
 Görüldüğü gibi, MeĢrutiyet her Ģeyden evvel büyük kitleye manevi ve ahlaki bir olay olarak
açıklanmak istenmiĢtir. Ġlk görünüĢte, istenilen devlet sistemini topyekün değiĢtirmek değil,
devletin sultani (monarĢik) yapısında ıslahattır. Bir esaretten kurtuluĢtur. Fakat zındandan dıĢarı
fırlamıĢ olan insan Ģimdi ne yapacaktı?
 10 Temmuz yeni bir devrenin, Osmanlı ferdi ve devleti için yeni bir hayatın baĢlangıcı olarak
tarihimizdeki yerini almıĢtır (7). Bu tarihten itibaren, kendi yollarını yeni Ģartlar içinde aramak
ödeviyle karĢılaĢmıĢ olan Osmanlılar, bilhassa Türkler, bir hürriyet sarhoĢluğu dehlizinden
geçecekler, bir devir açmanın, bir hürriyet rejimi vücude getirmenin güçlükleriyle savaĢacaklardır.

d- Hürriyetin resmen ilanı:

Bu kaynaĢmanın baskısı altında, Abdülhamit yeni bir Sadrıâzam aramıĢ, Sait PaĢa'yı Kâmil PaĢa'ya
tercih etmiĢtir. Meclisi Vükelâ, Sait PaĢa'nın tavsiyesi üzerine, PadiĢaha durumu bir mazbata ile
bildirmiĢtir. 24 Temmuz 1908 (10 Temmuz 1324) tarihli bu Mazbata Yıldız'a çekilmiĢ olan telgraf
sayısının 67'ye çıktığını belirtmiĢtir. Kan akmamasını ve memleket iĢlerine yabancıların
karıĢmamasını sağlamak gayesiyle Kanunu Esasi'nin yeniden yürürlüğe girmesi anlamına gelen
Meclis'in açılmasını, bunun için de genel seçimlere baĢlanması ve durumun vilayetlere
bildirilmesini hükümet padiĢaha tavsiye etmiĢ ve bunun memleketin emniyeti bakımından zaruri bir

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
www.kuyruksuz.com

tedbir olduğunu da ilave etmiĢtir. PadiĢah Mazbatadaki isteklerin yerine getirilmesini aynı tarihli
Ġradei Seniyyesiyle ilan etmiĢtir. PadiĢahın Mebusan Meclisi'nin içtimaa davet edileceğini bildiren
Ġradesi gazetelerle ilan edilmiĢtir. Rumeli'deki bayram havasının tam zıddı bir hava, ĢaĢkınlık ve
donukluk havası Ġstanbulluları sarmıĢtır. Otuz yıllık bir istibdat ve mutlak saltanatın sonunu ilan
eden bu vesika ardından hürriyetçi tedbirler sökün etmiĢtir. PadiĢah siyasi suçluları affediyor, af
yetkisini geniĢletiyor, hafiyeliği kaldırıyordu.
 Abdülhamit asıl MeĢrutiyet programını, Sait PaĢa'ya yazmıĢ olduğu ve 2 Temmuz 1908 (4 Recep
1326) tarihli Hattı Hümayununda belirtiyordu: Tanzimatı ilan eden Abdülmecit Osmanlıların bazı
haklara layık olduğunu kabul etmiĢti. Kendisi de aynı Osmanlıların demokratik müesseseler
kurmaya hak kazandıklarını kabul etmiĢ ve kendi isteğiyle (tarihai zatiyesinden) Mebusan Meclis'ini
toplamıĢtı. Fakat bazı sebepler dolayısıyla, Kanunu Esasi'yi tatil etmiĢ Meclis'i kapamıĢtı. ġimdi ise
yeniden açıyordu ve bir daha kapanmayacağını temin ediyordu. Zira o zamandan 10 Temmuz'a
kadar geliĢen fikirler ve temayüller sonunda memleketin meĢruti bir idareye layık olduğu
anlaĢılmıĢtı. Fermanda bir çok hak ve hürriyetlerin tanındığı bildiriliyor ve basın sansür
baskısından kurtarılıyordu. (*)
Otuz yıllık bir hapisten sonra zindan kapısı böylece açılmıĢ oluyordu. Zincirler kırılmıĢtı, hürriyete
kavuĢanlar artık kendilerini idare etmeliydiler.

2- Ġkinci MeĢrutiyet ne zaman son bulur?

Bu soruyla, üzerinde pek uzlaĢılamamıĢ bir noktaya parmak basmıĢ oluyoruz. Tarihçilerimiz ve
hukukçularımız bu noktada kesin bir hükme varmıĢ değillerdir. Ġkinci MeĢrutiyet'in son buluĢ tarihi
henüz bir açıklık kazanmamıĢtır. Bu bakımdan çeĢitli tarihler teklif edilebilir: Mondoros
Mütarekesi'nin imzalanması (30 Ekim 1918), Ġttihat ve Terakki Fırkasının son kongresi (5 Kasım
1918) Ġzmir'in iĢgali (15 Mayıs 1919), Sıvas Kongresi kararlarının ilanı (11 Eylül 1919), Ġstanbul'un
iĢgali (16 Mart 1920)- Mebusan Meclisi'nin inikatların tehiri kararı (17 Mart 1920), Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nin açılıĢı (23 Nisan 1920), Sevr Muahedesinin imzalanması (10 Ağustos 1920), 1921
TeĢkilatı Esasiye Kanunu'nun kabulü (20 Ocak 1921), Saltanatın Ġlgası (1 Kasım 1922),
Cumhuriyetin ilanı (29 Ekim 1923).
Acaba bu tarihlerden hangisi bir devletin hayatına son verme bakımından manidardır? Hangi tarihi,
hukuki bakımından Osmanlı devletinin sonu olarak kabul etmeliyiz? Bu nokta henüz tartıĢılmıĢ
değildir. Kanaatimizce, sözü edilen tarihler arasında, hukuki ve siyasi bakımlardan uygunluk
bulunmamaktadır. Anadolu hareketi Sıvas Kongresi'yle umumileĢmiĢ, ''Heyeti Temsiliye'' fiili ve
kudretli bir hükümet organı hüviyetiyle Anadolu'ya hâkim olmuĢtu. Türkiye Büyük Millet Meclisi
toplanıp aynı adı almıĢ olan hükümeti kurunca, vergi salan, ordu kuran, kanun yapan, yabancı
devletlerle savaĢan ve barıĢ müzakerelerine, ticaret münasebetlerine giriĢen bir organ haline
gelmiĢtir. Ġstanbul hükümeti bu faaliyet karĢısında aciz ve atıl kalmıĢtır. Fakat buna rağmen, bir
tarafta (Ġstanbul'da) Halife- PadiĢah ve Heyeti Vükelâsı; bir tarafta da (Anadolu'da) Türkiye Büyük
Millet Meclisi (Ġcra Vekilleri Heyeti dahil) vardı. bu ikiliğin son bulduğu tarih saltanatın ilga eden
kararın tarihi olunca, hukuki bakımdan Osmanlı Devleti'nin son buluĢ tarihi sayılabilir (1/2 Kasım
1922). Siyasi bakımdan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti'nin kuruluĢu kesin bir mahiyete
sahiptir. Bu tarihten itibarendir ki, Meclis kendisini bütün mülki ve askeri makamların ve umum
milletin mercii olarak ilan etmiĢtir (8). Böylece, Osmanlı devleti fiilen son bulmuĢ oluyordu. Ġnkılap
kuruculuğu yetkilerine (salahiyeti fevkaladeye) de sahip olduğu kabul edilen bu Meclis vücude
getirdiği 1921 Anayasası'yla milli hâkimiyet esasını bir temel siyaset kaidesi olarak ilan etmiĢtir (9).
Daha sonra da 1 Kasım 1922 tarihinde saltanatı, ayrı bir kanunla değil fakat sözü geçen temel
kaideden yaptığı mantıki bir istihraçla (sonuç çıkarmak) ve bir Heyeti Umumiye kararıyla lağvetmiĢ,
hükümet organlarındaki ikiliği (Ġstanbul-Ankara) bu suretle hukuken de kaldırmıĢtır. ġu halde, 1920
yılının 23 Nisan'ından itibaren Ġstanbul hükümeti bütün çabalamalarına rağmen kendi kendini
tasfiyeden baĢka bir mana ifade etmeyen üç yıla yakın bir ömre malik olmuĢtur. Ve bu tarihte, altı
yüz yıllık bir saltanat Ġkinci MeĢrutiyet'le birlikte, fiili ve hukuki bakımlardan tarihin malı olmuĢtur.
Ġkinci MeĢrutiyet'in zaman içinde sınırlarını tespit etmek ilk bakıĢta yalnız tarihçiyi ilgilendiren bir
mesele olarak görünürse de, 1908-1922 tarihleri arasında on dört yıl kadar sürmüĢ olan bu
devrede, türlü değiĢmelere rağmen, siyasi fikir cereyanları, siyasi dernek ve partilerin ideolojileri,
devletin yöneldiği gaye ayniyet arzetmiĢlerdir ve bütün siyasi müesseseler aynı temeller üzerine


www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
www.kuyruksuz.com

bina edilmiĢlerdir. Fakat 1920'den itibaren, sentez mahiyetli bir inkılap hareketi Osmanlı
Ġmparatorluğu'na siyasi müesseseleriyle birlikte son vermiĢtir.



ĠKĠNCĠ BÖLÜM
MEġRUTĠYETĠN SĠYASĠ HAYATI (1)

Ġkinci MeĢrutiyet'in ilanı Osmanlı ülkesini sevinç içinde bırakmıĢsa da, Batıda aynı tepkileri
yaratmamıĢtır. GiriĢilmek istenen yeni bir ıslahat hareketine karĢı Batı'nın ''sabotaj''ı çok
geçmeden imparatorluk ülkesi içinde köprübaĢılar tutmuĢtur. DıĢ olaylar billhassa bu durumun,
ġark meselesinin vardığı son geliĢmelerin ifadesi ve sonuçları olarak görülür.
Diğer taraftan Yirminci yüzyılın baĢlangıcında ıslahat yapmak isteyenler, tecrübesizliğin,
tereddüdün ve muhafazakârlığın pençesinden kurtulamamıĢlardır. MeĢrutiyet onlar için çok partili
rejim ve parlamenter bir hükümetin Ģeklen gerçekleĢtirilmesi demek olmuĢtur? TeĢrii (yasama)
alanda her ne kadar ilerlemeler kaydedilmiĢse de, bunlar gerçekte doğrudan doğruya Ģahıs ve
grup çekiĢmelerinin tesirlerinden kurtulamamıĢlardır. MeĢrutiyet'in iç olayları da bu durumun
ifadesi ve sonucu olarak görülür.
Ġkinci MeĢrutiyet'in siyasi hayatı iĢte bu birbirine girmiĢ iç ve dıĢ olayların birbirini doğurarak
geliĢmelerinden ibaret kalmıĢtır. Gerçi belli bir zaman içinde her devletin iç ve dıĢ olayları, iç ve dıĢ
politikası arasında bir bağlantı bulunması tabiidir. Fakat Osmanlı devletinin yapısındaki ve
Ģeklindeki özellik sözü geçen olayların birbirinden ayrılamayacak kadar iç içe geçme ve
zincirlenmelerine âmil (etken) olmuĢtur. Ġmparatorluğun gerçekte bir mürekkep (birleĢik) devlet
Ģeklini (konfederasyon veya federasyon gibi) almasına ülkesindeki ayırıcılık cereyanları, iç ve dıĢ
olayların çok taraflığı da baĢlıca sebep sayılabilir.

1- Ġç ve dıĢ olayların Ģeması (2)

a- Olaylar:

 Avrupa'nın büyük devletleri (düveli muazzama) ''hasta adam''ın artık iyileĢemeyeceğinden emin
olarak, miras ülkenin paylaĢılması iĢtihaları arasında Rumeli ıslahatını konuĢmak üzere, 1908
Haziranı'nda Reval'de toplanmıĢlardır. Bu sırada patlak veren MeĢrutiyet hareketi hesaplarını alt
üst etmiĢtir.
 Avrupa bir kere daha bir Osmanlı hareketiyle karĢılaĢmıĢ, fakat bu olayı menfaatlerine uygun
bulmadığı için pek tasvipkâr (onaylar) görünmemiĢtir. Türkler hakkındaki yanlıĢ görünüĢü
değiĢtirmek bir tarafa, siyasi ve iktisadi baskısını artan bir tempo ile devam ettirmiĢtir.
Kapitülasyonlar, ticari ve iktisadi rekabet manevraları, borçlandırma politikası Osmanlı ülkesini
büyük devletlerin yarıĢ alanı yapmıĢtır. Türk olmayan unsurların çözülme ve ayrılma isteklerini
destekleyen ''düveli muazzama'' ile bağlılıkları yeni devletlerin kuruluĢunu kolaylaĢtırmıĢtır. Eski
voyvodalık ve eyaletler hukuki Ģahsiyetlerini kazanmak, bağımsız birer devlet olmak için nihai
vesileleri beklemiĢlerdir. Birinci yılın en önemli olayı 1908 genel seçimlerini takiben Osmanlı
parlamentosunun (Meclisi Umumi: Ayan ve Mebusan meclisleri) büyük merasimle ve Ģenlikler
içinde açılması olmuĢtur (3). Dikkatlerin meclis çalıĢmaları üzerinde toplandığı sırada devletin
unsurlarını ve yapısını değiĢtirici mahiyetteki olaylar birbirini kovalamıĢtır. Bulgaristan'ın istiklal
ilanı (4). Avusturya-Macaristan Ġmparatorluğu'nun Bosna ve Hersek'i ilhakı (5), Karadağ ve
Sırbistan kaynaĢmaları, Girit'in Yunanistan'a katılma ilanı (6). Bu gailelerle uğraĢılırken gerçek
sebepleri hâlâ meçhul fakat gerçek çehresi irtica olan bir hareket patlak vermiĢtir: 31 Mart 1325
vakası (13 Nisan 1909) (7). Hareketin bastırılması iki büyük sonuç doğurmuĢtur: Tahtını 33 yıl
muhafaza etmiĢ olan Ġkinci Abdülhamit'in hali, henüz kurulmaya ve alıĢılmaya baĢlanmıĢ olan
hürriyetler sistemine ağır bir darbe indirilmesi. Abdülhamit'in hal'i ateĢin zirveye sirayet ettiğini
göstermesi bakımından manidardır. Örfi idare rejimine eklenen hükümet tedbirleri de basın,
toplanma, dernek kurma ve fikir hürriyetlerini baltalamıĢlardır. Yayınlar birden bire azalmıĢ, siyasi
partilerin büyük bir kısmı kapanmıĢtır. Veya kapatılmıĢlardır. Fikre karĢı silah kullanılmıĢ, muhalif
gazeteciler öldürülmüĢtür. Daha ilk yılı, MeĢrutiyet'in dayanması gereken temel hürriyetleri asla
geliĢtiremeyecek boğucu bir hava kaplamıĢtır.

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
www.kuyruksuz.com

Bu hareketleri baĢka sarsıntılar, ara vermeden takip edeceklerdir. Girit meselesi pamuk ipliğine
bağlanırken, Arnavutluk'ta Malisörlerin (Katolik Arnavutların) isyanı patlak vermiĢtir (1909-1910).
Aynı yıllar içinde bir türlü çözülemeyen Arabistan meseleleri, bu arada Yemen isyanı ile
karĢılaĢılmıĢtır (8). Bu zorluklar arasında bocalanırken, Ġtalya ''Medeniyet getiriciliği'' iddiasıyla
Trablusgarb'a asker çıkarmıĢ, savaĢ baĢlamıĢtır (1911). SavaĢ kaybedilmiĢtir (9). Ġtalya ile barıĢ
müzakereleri tamamlanmadan yeni bir felaket baĢ göstermiĢtir: Balkan Harbi. BirleĢik Balkan
Devletleri (Sırbistan - Yunanistan - Bulgaristan) notalarında Osmanlı vilayetlerindeki Hıristiyan
ahalinin içinde bulundukları ''sefil hayatın ancak köklü ıslahatla düzelebileceğini'' bilhassa ileri
sürmüĢlerdir.
Düveli Muazzama Büyükelçileri notayı hararetle desteklemiĢlerdir. Balkan Harbi de baĢlamıĢtır
(1912- 1913) (10).

b- Olaylar ve aydınlar:

 ĠĢte bu noktada Ġkinci MeĢrutiyet'in siyasi fikir cereyanları ile dıĢ olaylar arasındaki bağlantıyı
belirtmek ve Osmanlı Ġmparatorluğu'nun siyasi hayatında o ana kadar görülmemiĢ bir durumu
açıklamak gerekir.
Balkan Yarımadası'nda koruyucularının etekleri altında yaĢayan kitleler eski ''efendi''ye Balkan
SavaĢı ile meydan okumuĢlardır. Bunlar, milliyetlerini idrak ettiklerine inanarak devletleĢen
''Romantik Milletler'' grubuna mensupturlar (11). SavaĢtıkları Türk unsuru ise, henüz bu safhada
değildir. Fikir cereyanları incelenirken görülebileceği gibi, Balkan SavaĢı Türklerin milli Ģuurlarının
teĢekkülünde önemli bir merhaledir. Balkan Harbi kazanılmamıĢ bir istiklal savaĢı özelliklerine
sahiptir. Fikir cereyanları da olayı açıklamak lüzumunu duymuĢlardır. Gerçekten, çeĢitli fikir
cereyanları hemen hemen ittifak halinde, Balkan Harbi ile Avrupa'nın maskesini atan
Hıristiyanlıktan baĢka bir Ģey olmadığını ileri sürmüĢlerdir.
 Ġslamcı cereyana göre Hıristiyanlık, Müslümanlığa saldırmaktaydı. Balkan Harbi, Ġslamiyetin doğru
prensiplerinden ayrılmıĢ olan Türklere, Tanrı'nın verdiği bir ceza idi. Mehmed Akif, ''Beyazıt
Camii'ndeki mevize''sinde bu fikri tekrarlamıĢtır. Türkçü cereyan, Balkan Harbi'ni kolektif vicdanı
uyandıracak ve yaratacak Ģok olarak karĢılamıĢtır: Balkan felaketleri karĢısında, Türkler milli
''mefkürelerinin'' (ideallerinin) infilak ettiğini duymuĢlardır. Korkunç tehlikeler girdabında
Ģahsiyetler silinmiĢtir. Fert susmuĢ Balkanlılarla Türklük konuĢmaktadır. Milliyetlerini idrak etmek
ve korumakla Türkler ölümden kurtulmaktadırlar. Garpçı cereyan da bu savaĢa kayıtsızlık
göstermemiĢtir: Bu savaĢ ilahi bir ceza değildir. Asıl düĢman içerdedir ve bu müthiĢ düĢmanın
birçok ismi vardır: Cehalet, gerilik, uyuĢukluk, hurafelere inanıĢ. ''Bu top gürültüleri bizi
uyandıracak mı?'' Kokunç olan, Bulgar topları değil. Yirminci yüzyılın olaylarını hurafelerle
yorumlamaya kalkıĢmaktır. Mesleki içtimai cereyanı yenilgiyi tecemmüi (bütün) bir toplum ve
medeniyet Ģeklinin tabii sonucu olarak görmüĢtür. Sosyalist cereyan meseleye ikinci
enternasyonal açısından bakmıĢtır.
MeĢrutiyetin aydını, Osmanlı tarihinde eĢine rastlanmayan bir geniĢlikte, ilhamını umumi hayatın
iniĢ çıkıĢlarından almıĢ ve olup bitenleri halk efkârına belli bir açıdan yorumlamaya çalıĢmıĢtır.
Balkan Harbi bizzat Balkanlılar arasındaki bir anlaĢmazlıktan dolayı beklenildiği kadar hazin bir
neticeye bağlanmamıĢtır. Balkanlılar arasındaki çekiĢmeden faydalanan Osmanlılar, Edirne ile
Kırklareli'yi geri alabilmiĢlerdir. Fakat hemen bütün Rumeli'nin kaybediliĢi pahasına... Ġmparatorluk
Trablus-Balkan savaĢlarının ĢaĢkınlığından sıyrılmadan, Birinci Dünya SavaĢı'na girmiĢtir (12).
BaĢlangıçta Rus çarlığının yıkılması olayını Brest - Litowsk barıĢ antlaĢması takip etmiĢtir. (3 Mart
1918). Batum, Kars ve Ardahan Osmanlı idaresine iade edilmiĢ, Romanya ile ayrı barıĢ yapılmıĢtır.
 Bu olay Türkçülük cereyanının geliĢme ve gerçekleĢmesi için büyük bir merhale (aĢama)
sayılmıĢtır: Çarlık parçalanmaktadır. Bu dağılma Türk milletine bütün kollarıyla bir imparatorluk
kurmak fırsatını vermektedir: Rusya ''viran olacak''. Türkler ise birleĢip ''Turan olacak''lardır.
Türkçülük cereyanı Osmanlı ülkesindeki Türkleri milli bir Ģuur etrafında toplamak (yakın Türkçülük)
fikrini aĢmıĢtır. ''Ġrredenta'' davasını ele alarak imparatorluk sınırları dıĢındaki Türkleri de bir araya
toplamak (Uzak Türkçülük) imkânlarını idealize etmeye baĢlamıĢtır (13). Ġslamcı cereyan,
Türkçülerin yanı sıra Harbi Umumi'yi cihad fetvasıyla müeyyidelendirdikten sonra, hükümetin
icraatını müspet yorumlarla karĢılamıĢtır.
 Fakat bu kısmi baĢarı çok sürmemiĢtir. Osmanlı Devleti Mondros Mütarekesi'ni mağlup devlet
sıfatıyla imzalamaya mecbur olmuĢtur (30 Ekim 1918) (14). Mütareke gizli yollardan geliĢtirilmiĢ ve

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
www.kuyruksuz.com

Osmanlı ülkesinin paylaĢılmasında birleĢtirilmiĢ antlaĢmaların vardıkları il müspet netice
sayılmıĢtır. Türkler, bu sonuca göre en ağır cezalara çarptırılmalıydılar. Bu sırada beklenilmeyen
bir olay cereyan etmiĢtir: Galip ve istilacı devletleri ĢaĢırtacak bir hamle ile Türkler milli haklarını
koruma (müdafaai hukuk) savaĢına atılmıĢlardır. Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti milli
kurtuluĢ hareketinin nâzımı (düzenleyicisi) olmuĢtur. Ġstiklal SavaĢı baĢladığı zaman, yeni bir
devlet kurulmaktaydı. Osmanlı Ġmparatorluğu, meĢruti ve teokratik cepheleriyle tarihe
karıĢmaktaydı.

2- MeĢrutiyet kadrosu içinde siyasi ve hukuki
olayların Ģeması (15):

a- Parlamentarizm ve hürriyetler

 MeĢrutiyetçiler ve jön Türkler için en ideal rejim liberal temsili bir sistemin, parlamenter bir
meĢrutiyetin kurulması idi. Parlamenter hükümet (16), idealinin çok partili rejimle aynı anlamda
olarak daimi bir helecan ve çarpıĢma konusu halinde muhafaza ediliĢinin baĢ sebebi budur. Fakat
böyle bir sistem sadece kâğıt üzerinde gerçekleĢtirildiği kadar çoğu zaman Ģahsi ihtirasları ve parti
tahakümlerini arkasına saklayan bir paravana olarak da kullanılmıĢ, gaye vasıta haline getirilmiĢtir.
Yakın tarihimizin bu baĢarısız siyasi denemesi üzerinde ayrıca durulacaktır.
 Parlamenter ve meĢruti bir kadro içinde, siyasi ve ferdi haklar alanında, bazı önemli yenilikler
getirilmiĢtir. Ferdi haklar alanındaki yenilikler bilhassa 1909'da Kanunu Esasi'nin tadili ile
getirilmiĢtir. Evvela 113. maddenin Mithat PaĢa'nın acı hatırasını taĢıyan kısmı kaldırılmıĢtır. ġahıs
hürriyeti ve masuniyeti (dokunulmazlığı) kuvvetlendirilmiĢ, basın hürriyeti sansür baskısından
kurtulmuĢtur (Madde 10, 12). Ġstibdat idarelerinin hiçbir suretle tahammül edemedikleri, 1876
Kanunu Esasisi'ne kasten konmamıĢ olan toplanma ve cemiyet hürriyetleri anayasaya ilave
edilmiĢtir (120. maddenin 1 ve 2. fıkraları). Diğer kısımlarda görüleceği gibi 1909 tadilatı
(değiĢikliği) parlamenter sisteminin kuruluĢunu da mümkün kılmıĢtır.

b- Seçimler:

Siyasi hürriyetler alanında, seçim sistemine de değiĢiklikler getirilmiĢ, oy hakkı geniĢletilmiĢtir.
Bunlar 1293 (1876) tarihinde Ģeklen tamamlanmamıĢ olan Ġntihabı Mebusan Kanunu ile
sağlanmıĢtır. Böylece seçim prensibine anayasa mekanizması içinde baĢ yerin verildiği
gösterilmek istenmiĢtir. 1908-1918 devresi içinde 4 genel seçim yapılmıĢtır. Ġlk seçim 1908 yılının
Kasım-Aralık ayları içinde yapılmıĢtır. Ġkinci genel seçim 1912 yılı sonundadır ve ''sopalı seçim''
adını almıĢtır. Üçüncü genel seçim 1914 Mayısı'nda, dördüncü seçim 1919 Aralık ayında
yapılmıĢlardır. Bu arada 1911 yılında Ġstanbul'da yapılan bir ara seçim, muhalefet kitlesinin ilk
zaferi ve sarsıntılı siyaset olaylarının hareket noktası olmasından ötürü hatırlanmaya değer
mahiyettedir.

c- MeĢrutiyet kabineleri:

ġiddetli ve sarsıntılı geliĢmelerin önemli unsurları olmuĢlardır.MeĢrutiyet yılları içinde 24 hükümet
değiĢimi olmuĢtur. Bu kabineler, sadrazamların isimleriyle anılırlar ve Ģu seyri takip ederler:
Mehmet Sait PaĢa, Kâmil PaĢa, Hüseyin Hilmi PaĢa, Tevfik PaĢa (31 Mart Olayı üzerine), Hüseyin
Hilmi PaĢa (31 Mart Olayı'nı takiben ve 2. defa) Ġbrahim Hakkı PaĢa, Mehmet Sait PaĢa (2. kabinesi).
Mehmet Sait PaĢa (3. kabinesi), Gazi Ahmet Muhtar PaĢa (Büyük Kabine), Kâmil PaĢa (2. Kabinesi),
Mahmut ġevket PaĢa (Bab-ı Âli baskınını takiben), Mehmet Sait Halim PaĢa, Mehmet Talat PaĢa,
Mehmet Talat PaĢa (Vahdettin'in cülusu üzerine ipkaen (yerinde bırakılan) 2. kabinesi), Ġzzet PaĢa,
Tevfik PaĢa (2. kabinesi), Damat Ferit PaĢa, Damat Ferit PaĢa (2. kabinesi) Damat Ferit PaĢa (3.
kabinesi), Ali Rıza PaĢa, Salih Hulusi PaĢa, Damat Ferit PaĢa (4. kabinesi), Damat Ferit PaĢa (5.
kabinesi), Tevfik PaĢa (3. kabinesi ve Osmanlı Ġmparatorluğu'nun son hükümeti). Hükümetlerin
siyasi hayatın çetin çarpıĢmaları arasında birinci derecede rol oynadıklarını daima hesaba katmak
gerekir.

d- Meclis çalıĢmaları, fesihler ve tatiller:

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
www.kuyruksuz.com


Alanın en canlı mücadele konusu ve Mebusan Meclisi'ndeki çoğunluk da en büyük siyasi kuvvet
sayılmıĢtır. MeĢrutiyetin teĢrii (yasama) hayatı sanıldığı kadar verimli ve uzun olamamıĢtır.
MeĢrutiyetin parlamento hayatı yedi yıldan biraz fazladır. Bunun sebebi çeĢitli tarihlerde yapılan
fesihler ve tatillerdir. 1908-1920 devresi boyunca Mebusan Meclisi dört defa feshedilmiĢtir. Bu
fesihler Ġkinci Sait PaĢa Kabinesi zamanında (18 Ocak 1912). Gazi Ahmet Muhtar PaĢa Kabinesi
zamanında (5 Ağustos 1912) Sultan ReĢat tarafından, iki defa; Mütareke devresinde de Tevfik PaĢa
Kabinesi zamanında (4 Kasım 1918) ve Dördüncü Damat Ferit PaĢa Kabinesi zamanında (11 Nisan
1920) Sultan Mehmet Vahdettin tarafından yapılmıĢtır. Sözü geçen dört fesih olayında parti
kavgalarının, tersine iĢlemiĢ iktidar muhalefet münasebetlerinin büyük rolü vardır. Tatiller 1914
yılından itibaren baĢlamıĢtır. Meclisin toplanmadığı sıralarda, hükümetler geniĢ yetkilere sahip
olmuĢlar ve sonradan Meclisi Umumi'nin tavsibine arzolunmak üzere Kavanini Muvakkate (Geçici
Kanunlar) çıkarmıĢlardır. Muvakkat kanunlar icra organlarına (padiĢah ve hükümet) iki yıla yakın
bir müddet parlamento kontrolünden azade hareket imkânını vermiĢlerdir.
 e- Suikastlar ve ötesi:

 1912 yılında Ġttihatçı Ġktidarı düĢüren Halâskâr Zabitan hareketi, Ġttihat ve Terakki'nin Babıâli
Baskını ile tekrar iktidarı alması ve Harbiye Nâzırı Nâzım PaĢa'nın öldürülmesi (1913); karĢı bir
suikastle Sadrıâzam Mahmut ġevket PaĢa'nın öldürülmesi (1913); taklibi hükümet teĢebbüsü
(1913) gibi olaylar normal bir meĢrutiyet geliĢmesini çıkmazlara sokmuĢlardır.
 Bu hareketlere, bir türlü son bulmayan ve 31 Mart olayından itibaren daimi surette süregelen örfi
idare rejimi eklenirse, bir hukuk devletinin niçin yerleĢmemiĢ olduğu anlaĢılabilir.



ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

SĠYASĠ HAYATIN UNSURLARI

1- Ġdare edilenler:

a- Siyaset yapan kitlenin geniĢlemesi, ''vatandaĢ''ın doğuĢu:

 MeĢrutiyet camiasını kaplayan olayların belki de en önemlisi, siyaset yapan fertlerin artıĢıdır.
Tabaai ġahane'nin vatandaĢlık merhalesine yükseliĢidir (1). Bir meĢrutiyet muharriri, herkesin bu
kadar fazla siyasi kesilmesinden Ģikâyet bile etmiĢtir: ''Bugünkü ruhi hallerimizi tetkik edersek,
fikirlerimize ve hislerimize hâkim olan, kalplerimizi heyecana getiren, dimağa kuvvet veren Ģeyin
hep siyasetten ibaret bulunduğunu görürüz. Ġstanbul'un bugünkü hayat ve maiĢetini hulâsa etmek
istersiniz -her tarafta bir politika tufanı var- deyiniz kâfidir'' (2). MeĢrutiyet insanları, olayların
baĢdöndürücü hızı içinde kendi yaĢayıĢlarıyla devletin alın yazısı arasında sıkı bir bağlılık
bulmuĢlardır. Yüzyıla yaklaĢan bir hürriyet arayıĢının, bir türlü ulaĢılamayan idealler karĢısında
duyulan heyecan ve iĢtiyak (özlem) Osmanlı Ġmparatorluğu'nun son senelerinde yaĢayan insanlara
muayyen bir sezgi vermiĢti.
  MeĢrutiyet'in muhafaza edilmesi gereken bir hayat Ģekli olduğu kanaati kökleĢmiĢti. Bu
sebepledir ki fertler, sosyal mevkileri, memuriyetleri ne olursa olsun, fikir adamından Posta Telgraf
Ġdaresi mümeyyizine, basit ve iddiasız vatandaĢtan sadrıâzama kadar, devletin yıkılmamasına ait
tedbirler, teklifler ve tavsiyelerde bulunmak ve araĢtırmak yoluna gitmiĢlerdir. Hürriyetleri yok edici
Örfi Ġdareye ve baskılarına rağmen hemen hergün kuruldukları haber verilen partiler, kültür ve
meslek cemiyetleri, bol sayıda yayınlanan broĢürler, kitaplar, birbiri ardından batıp çıkan dergi ve
gazeteler bu alakanın müspet görünüĢleridir. Türkiye tarihinde, bu devreye kadar rastlanmamıĢ bir
Ģekilde, fert iktidarın kullanılıĢını kendi gidiĢi ile ilgili bulmuĢ, bu hususta düĢünmeyi, tenkit ve
telkinde bulunmayı kendisi için bir ''fonksiyon'' saymıĢtır. Devletin idaresi sadece PadiĢah'la
Mâbeynine münhasır bir iĢ olmamalıydı. Her vatandaĢın söyleyecek sözü, gösterecek yolu
olabilirdi. Siyaset yapmak olayı böylece baĢka bir olayı da sonuç halinde ortaya çıkarmıĢtı: iktidara
iĢtirak. Daha ilk ve heyecanlı günlerde, Ġstanbul halkının Sadrazam Sait PaĢa'yı istifaya zorlaması,
münevver halkın, yüksek tahsil talebelerinin Ġstanbul'da asayiĢi temin istekleri bu halin

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
www.kuyruksuz.com

tezahürlerindendir. Gerçi 10 Temmuz hareketi geniĢ bir halk ihtilali değildi, fakat kitleye iktidar
kalesinin ele geçirilmesi olarak görünmüĢ ve öyle gösterilmiĢtir. BaĢlangıçta, Abdülhamit tahtında
bırakıldığı için bu değiĢiklik kolay anlaĢılmamıĢtır. Zamanla iktidarın sihri kaybolmuĢ, vatandaĢa
yabancı olmadığı, onun malı olduğu idarak edilmeye baĢlanmıĢtır. O kadar ki, bu fikir muhalefet
teĢekküllerinin belli baĢlı tezi olmuĢtur. Ġktidarın bir elde toplanmaması gerektiği kaidesi bu suretle
ortaya çıkarılmıĢtır. Devlet idaresinin bir tekel konusu, hükümetin de bir oligarĢi metaı olamayacağı
fikri böylece kaideleĢmeye baĢlamıĢtır (3).

b- Etnik özellikler:

 Ġmparatorluk ülkesinde çeĢitli din, dil, gelenek ve milliyetlere sahip ''vatandaĢ'' kitleleri vardı: Türk,
Arap, Kürt, Arnavut, BoĢnak, Dürzi, Mütevelli, Nâsırî, Rum, Ermeni, Bulgar, Ulah, Maronit, Suryani,
Yahudi vesaire... (4). Ayrılıklar bu kadarla kalmıyordu. Aynı cinsten -Hatta büyük kısmı aynı
mezhepten- olan Trablusgarp, Yemen, Hicaz, Suriye, Irak Araplarının örf ve âdetleri, dilleri arasında
bile derin farklar vardı. Fikir cereyanlarının gayet yakından ilgilendikleri bu farklar sözü edilen
kitlelerin birbirinden ve imparatorluktan ayrılma gibi infiratçı (yalnız) milliyetçi hareketlerin baĢlıca
sebebi olarak gösterilmiĢtir. Kanunu Esasi'nin hürriyetler ve tevsii (geniĢletilmesi) mezuniyet
prensibi siyasi ademi merkeziyet sistemine kaydırılmak istenmiĢ ve bu tertip isteklerin
gerçekleĢtirilmesi büyük devletler tarafından daima desteklenmiĢtir. Her hal ve kârda, zamanın
isteklerine uygun, milliyetler üstü veya çeĢitli milletleri ve hatta devlet Ģekillerini barındıran bir
''müĢterek ülke'' ya da ''camia'' (commonwealth) formülüne varılmamıĢtır.

c- Halk efkârı ve özellikleri:

 Otuz yılı aĢkın bir mutlakıyet idaresi sonunda, istibdat (baskı) disiplininin dondurduğu bir kitleyi
bağlayacak yeni manevi (éthique) değerler bulmak çok zor bir mesele olmuĢtur. Siyasi hayatın
karıĢıklığı içinde neye bağlanacağını bilmeyen fert kendisini çok yalnız hissetmiĢtir. Hürriyet ve
MeĢrutiyet'in huzurlu bir hayat sağlayamaması, insanları bunların değerleri üzerinde durmaya
sevketmiĢtir. Evvela bu kadar mücadele pahasına elde edilen MeĢrutiyet'in anlamı üzerinde
düĢünülmüĢtür. MeĢrutiyet kabinelerin hatta padiĢahların değiĢtirilmesi miydi, yoksa daha baĢka
Ģeyler de mi demekti. Kendi kendini idare etmeye alıĢmamıĢ, bu tip müesseselerin kurulmasına
iĢtirak etmemiĢ, kültür seviyesi düĢük bir kitleye vazifelerini öğretecek iki kuvvet vardı: Ġktidar ve
aydınlar. Fakat kitle iktidarın icraatına ve muhalefetin uyandırıĢlarına cevap veremiyordu. oysa
siyasi ''Ģanından'' olarak her Ģey ondan bekleniyor. Her Ģeyin ''halk adına yapıldığı'' söyleniyordu.
MeĢrutiyet'in sosyal ve siyasi Ģartları hürriyetçi bir rejimin muhtaç olduğu bir umumi efkarın
teĢekkülü için hiçbir suretle yeter değildiler. Bu bakımdan kitle muhafazakâr çevreleri daha kolayca
anlamıĢ, bilhassa dini hislerinin istismarı yolundan kendisine tesir imkânları daha fazla olmuĢtur.
Bu sebeple MeĢrutiyet'te ''efkârı umumiye''den değil de, Lütfi Fikri Bey'in buluĢuyla ''hassasiyeti
umumiye''den bahsedilebilecektir (5). MeĢrutiyetin umumi efkarı -var olabildiği nispette- kendisini
ancak derin düĢmanlıklarla kaymalarla, yıkıcı hareketlerle açıklamak imkânını bulmuĢtur. Bu
durum, siyasi fikir cereyanlarının daimi bir Ģikâyet konusu olmuĢtur.

2- Ġdare edenler (siyasi iktidar) (6):

a- Fiili tek parti rejimi:

 Ġkinci MeĢrutiyet teorik olarak çok parti rejimini ve kuvvetlerin yumuĢak (mutedil) ayrılığına
dayanması gereken parlamenter hükümet sistemini kabul etmiĢtir. Fakat bu hukuki ve nazari yapı
yanında, iktidar partisinin mutlak hâkimiyetinden doğan fiili bir tek parti rejimi kurulmuĢtur. Siyasi
iktidar Ġttihat ve Terakki Cemiyeti'nde (Fırkası) toplanmıĢ, partinin Meclis çoğunluğuna, bu
kanaldan da parti liderlerine (ki bu on iki kiĢilik heyetin adı Merkezi Umumi idi) geçmiĢtir. 1908'den
1918'e kadar. altı aylık bir fasıla müstesna (16 Temmuz 1912-23 Ocak 1913), Ġttihat ve Terakki
iktidarda kalmıĢ olduğuna göre, tek parti rejimi on yıla yakın bir müddetle -MeĢrutiyet terimine
tamamen zıt bir Ģekilde- devam etmiĢtir.
Bu nasıl olmuĢtur?


www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
www.kuyruksuz.com

Nasıl olmuĢtur da hürriyet savaĢının Ģampiyonu sayılan bir parti siyasi iktidarın bütününü nefsinde
toplayarak mutlak bir hâkimiyet kurmuĢ ve istibdadı geri getirmiĢtir? Bu oluĢun açıklanması için
üç mesele üzerinde durmalıdır: Ġktidar partisinin yapısı; iktidarda kalmak için giriĢtiği hareketler;
bu durumdan doğmuĢ olan sonuçlar.

b- Ġktidar partisinin yapısı:

 MeĢrutiyet ilan edildiği zaman, Ġttihat ve Terakki Cemiyeti on dokuz yıllık bir maziye sahipti.
Ġstibdat idaresine karĢı uzun mücadele yılları boyunca ismi bir bayrak olmuĢtu. Ülke içinde ve
dıĢında en geniĢ hürriyetseverler kafilesini toplamıĢ, kesintisiz bir faaliyet göstermiĢti. Cemiyet
gerek programı, gerekse üyelerinin içtihatları bakımından gayrı mütecanis bir yapıya sahipti ve Jön
Türk hareketinin özelliklerinden kurtulamamıĢtı. Saltanatçı, cumhuriyetçi, sosyalist, liberal, Türkçü,
hilafetçi, her çeĢit siyasi düĢüncede insan, istibdat idaresini yıkmak için cemiyetin çatısı altında
birleĢmiĢti. Üyeler gizli olarak cemiyete alınıyor, gözleri kapalı bir tabancaya el basarak yemin
ettiriliyordu (tahlif merasimi). Bu bir Jakoben usulüydü ve cemiyete sihirli, efsanevi bir hal
vermiĢtir. Rumeli'de uzun yıllar gizli faaliyette bulunan cemiyet, üyelerini durmadan arttırmıĢ,
orduyu da kendisine -yahut ordu onu kendisine- bağlamıĢtır. Kitlevi sayılabilecek hareketler Yıldız'ı
korkutmuĢ, 1908 MeĢrutiyet'i ilan edilmiĢtir. Ġttihat ve Terakki'nin yeraltı çalıĢmaları devresi de
böylece sona ermiĢtir. AnarĢik bir hürriyet havası içinde, cemiyetin nüfuzu hükümet otoritesi
yerine geçmiĢtir. Her tarafta kurduğu teĢkilatıyla birdenbire siyasi hayatın sathına çıkan cemiyet,
bütün ülkeye kök salmıĢ durumundan faydalanarak MeĢrutiyet'in ilk genel seçimlerini (1908) ezici
bir çoğunlukla kazanmıĢtır. Mebusan Meclisi'ne tamamen hâkim olmuĢtur. Yapıcı ve devrimci
mazisi, hürriyetperverlerin toplandığı ocak ve hürriyetin sembolü olması dolayısıyla cemiyet
''halâskâr'' hatta ''mukaddes'' sayılmıĢ, ona üye olmak bir vatan vazifesi ve Ģeref borcu bilinmiĢtir.
Fakat Mebusan Meclisi'nin daha ilk toplantılarında cemiyet çatısı altında toplananların siyasi
alanda ne derin fikir ayrılıklarına sahip oldukları MeĢrutiyet'in en önemli olayı olarak ortaya
çıkmıĢtır. Beraberce yıkanlar, aynı beraberlikle yapamayacaklarını anlamıĢlardır. Ġmparatorluğun
içinde bulunduğu dertlerin, sanıldığı gibi, MeĢrutiyet ilanıyla giderilememiĢ olmaları, aksine
artmaları Ġttihat ve Terakki hükümetlerinin baĢarısızlıklarını arttırmıĢtır. Ġttihat ve Terakki'den
çözülmeler baĢlamıĢtır. Ġttihatçılar bu kopmaları önleyecek tedbirler aramak yoluna gitmiĢlerdir.
Bunları hem hukuki, hem de bilhassa fiili alanlarda almak imkânını bulmuĢlardır. Meclis
çoğunluğunun her Ģeyi yapabileceği kanaati seçimlerdeki Ģiddet ve baskısının sebebi olmuĢtur.
Seçimlerdeki baskı tedbirleri, hürriyeti kısıcı hareketlerle tamamlanmıĢtır. Ġttihat ve Terakki,
kolayca anlaĢılacağı veçhile, bir sınıf partisi olmamıĢtır. Programındaki değiĢmeler de bu yönde
görülebilir. 1908'de Cemiyet koyu bir ittihadı anasırcı (Osmanlıcı) ve liberal bir programın
savunucusu idi. 1911'den itibaren Türkçülük cereyanının tesiri altında, programı derin değiĢmelere
uğramıĢtır.Türkçü (milliyetçi), belli alanlarda laikliğe yönelmekle beraber Ġslamcı, siyasi bakımdan
merkeziyetçi, iktisadi alanda devletçi olmuĢtur. Ġç ve dıĢ olayların tesiri altında kabul ve tatbik
edilen bu program derhal muhaliflerini bulmuĢtur (7).

c- Ġktidar tekeli:

Ġttihat ve Terakki 31 Mart Vak'ası'ndan sonra, Sultan ReĢad'ın tahta çıkıĢından itibaren çoğunluğu
dolayısıyla yalnız teĢri (yasama) organına hâkim olmakla kalmamıĢ, parlamenter sistem icabı icra
(yürütme) organını da elde etmiĢ, sadrıâzam ve Heyeti Vükelâ'yı, kendi çoğunluğunun -daha
doğrusu Merkezi Umumi'nin- isteğine göre seçmiĢ, sarayı kontrolü altına almıĢtır. Meclis -PadiĢah
ikiliği kalkınca, icrayı da kendi üyelerinden teĢkil edince, cemiyet kendi kendisiyle baĢbaĢa
kalmıĢtır. Bu sefer kendi içinde bir muvazene, (denge) kendi çoğunluğuna karĢı otorite sağlamak
lüzumunu duymuĢtur. Zira liderler icra organında kalınca, meclis çoğunluğunu kontrol ihtiyacı
belirmiĢtir. Bu suretle teĢri organı (Meclisi Mebusan) icra organının (Heyeti Vükelâ) hâkimiyeti
altına girmiĢ, bu da bütün iktidar mekanizmasının ve devlet idaresinin küçük bir heyetin kararlarına
bağlı olmasını gerektirmiĢtir. Ġtaatkâr bir çoğunluğu sağlamak için seçim ameliyeleri üzerinde baskı
ve kanuna aykırı muamelelerin yapılmasına gidilmiĢtir. Bazı çoğunluklar 1328 (1912)'de olduğu
gibi, ''sopalı seçimler''in mahsulü olmuĢtur. Bazı seçimler ise (1914'de olduğu gibi) tek parti
adaylarına oy vermek suretiyle yapılmıĢ, bir plebisit Ģeklini almıĢlardır. Baskı seçmenler üzerinde
yapılmıĢtır. Fakat bu tarz seçimler sonunda elde edilen çoğunlukların liderlere mutlak mutavaatini

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
www.kuyruksuz.com

(bağlılığı) sağlamak için de, icra organının (padiĢah, sadrıâzam, vekiller ve merkezi umumi)
otoritesini arttırmak yoluna gidilmiĢtir ki, bu da iktidar tekelinin hukuki yollardan sağlanması
demek olmuĢtur.
 d- Ġktidar tekelinin hukuki görünüĢü:

 Siyasi istekleri hukukileĢtirmek veya hukuki göstermekten gaye icra organının Mebusan Meclisini
kolayca feshetmesini mümkün kılmak olmuĢtur. Gayenin gerçekleĢtirilmesi içinde en emin vasıta
Meclis'teki Ġttihat ve Terakki çoğunluğu olabilirdi. MeĢrutiyet'in en önemli hukuk olaylarını vücude
getirmiĢ olan bu meseleler üzerinde durmak gerekir.Meselenin ruhu, 1876 Kanunu Esasi'sinin icra
ve teĢri organlarının münasebetlerini düzenleyen maddelerinin tadil edilmesi ve bu tadillerin Meclis
içinde de dıĢında kopardıkları fırtınalardadır. Bilhassa 7. 35 ve 43. maddeler üzerinde yapılan
değiĢiklikler 1909'da ve 1911'de söz konusu edilmiĢlerdir.
 1876 Anayasası'nın formülü, siyasi hayatın ve hukuk nizamının en yüksek otoritesi olarak
PadiĢah'ı tanımıĢtı. Saray'ın bu durumu devlet organlarının yetkilerini hiçe indirmiĢ, felce
uğratmıĢtı. 1876 sistemine göre PadiĢah, Vükelâ Heyetini (Sadrıâzamı ve Vekilleri), ġeyhülislamı,
Ģûrayı devleti ve Ayan Meclisi'ni kendisi seçmek yetkisine sahipti. Halkın seçimiyle gelen tek organ
olarak Mebusan Meclisi'nin padiĢah tarafından mensup heyetler karĢısındaki davranıĢları tesirsiz
kalmaya mahkûmdu. Zaten Meclisi vaktinden evvel dağıtabilmek (fesih), toplantılarını istediği
müddetle tehir edebilmek, icabında toplantı devresini uzatabilmek, Meclisin Riyaset Divanını teĢkil
etmek PadiĢah'a tanınmıĢ yetkilerdendi. Gene, Vükelâ Heyeti (Bakanlar Kurulu) ile Meclis arasında
herhangi bir anlaĢmazlık çıktığı takdirde, Batının meĢruti monarĢilerinde olduğu gibi hakem halk
olmayacaktı. Böyle bir durumda. PadiĢah dilerse Vükelâ Heyeti'ni azledecek, dilerse Mebusan
Meclisi'ni feshedebilecekti. Bütün bu baskılar karĢısında Mebusan Meclisi'nin yetkileri normalden
azdı. Herhangi bir Batı meĢrutiyetinde bulunan mebusların kanun teklif hakları Osmanlı
mebuslarına tanınmamıĢtı. Mebuslar ancak belli ödevlerine (vazifei muayyineleri) uygun olarak
kanun teklifinde bulunabilirlerdi. Kanun teklifinin Sadaret vasıtasıyla PadiĢaha bildirilmesi, bu
hususta izin verilmesi lazımdı. ġurayı devlet teklifi tasarı haline getirmekle ödevliydi. Bu tasarı
Mebusan'a getirilecek, müzakere edilecekti. Daha sonra Âyan'a gidecek, bu organ tarafından da
müzakere ve kabul edilecekti. Her iki mecliste de müzakere ve kabul edildikten sonra tekrar
Sadaret kanalıyla padiĢaha gidecek ve ancak hükümdarın tasdikinden (onayından) sonradır ki
kanunlaĢmıĢ olacak ve yürürlüğle girecekti. Tek demokratik (yani halkın seçimiyle kurulan) organ
olan Mebusan Meclisi'nin teklifleri, demokratik olmayan (yani seçimle kurulmayan) organlar
tarafından her an durdurulabilirdi. Kaldı ki 1876 Kanunu Esasisi fert hürriyetlerine tesirli bir teminat
(güvence) sağlamamıĢtı. Bir kere bu kanun açıkça iki hürriyeti tanımamıĢtı: Toplanma ve cemiyet
kurma hürriyetleri. Cemiyet kurma resmen men edilmiĢti. Diğer hürriyetler de açıklandığı Ģekilde
yapılacak kanunlarla daima sınırlanabilecekti. Ayrıca 113. madde padiĢaha fert hak ve hürriyetlerini
istediği Ģekilde ortadan kaldırmak imkânlarına da sahipti. Mithat PaĢa bu feci maddenin kurbanı
olmuĢtur. 1876 Kanunu Esasisi Namık Kemal'a göre bir anayasa sayılamayacak kadar sakat bir
vesika olmuĢtur (8). Meclisi Mebusan Batı'daki eĢlerine nispetle gayet az yetkilere sahipti. Fakat
kendisine verilmeyen yetkileri almak yoluna gitmiĢ, Osmanlı hükümdarlarının karĢısında ilk defa
yetkilerini sınırlayacak aĢağıdan yukarı bir organ olarak yer almıĢtır. Abdülhamit bu cesur meclisi
14 ġubat 1873'te (12 Safer 1295) ''...mücerret ahvali fevkalade iktizasınca'' dağıtmıĢtır. Yeni bir
bildiriye kadar toplantıların tehiri otuz bir buçuk yıl sürmüĢtür.
 1909 formülü ruh itibarıyla büyük farklar gösterir. Ġkinci MeĢrutiyet'in birinciden farkı da bilhassa
hukuk nizamında görülür. Yeniden bir 1878 tecrübesini önlemek yeni mebusların gayesi olmuĢtur.
Bunun için de teĢri organını icranın baskısından kurtarmak fikri savunulmuĢtur. Ġkinci MeĢrutiyet'in
31 Mart tehlikesini atlatan mebusları, artık bir mevhume haline gelmekte olan padiĢahın karĢısında,
meclisin bağımsızlığını sağlamak emeliyle bütün dikkatlerini kabine-meclis münasebetleri üzerinde
toplamıĢlardır. Meclisin feshi hemen hemen hukuken imkânsız hale getirilmiĢ, icra organı meclise
tamamen tabi bir duruma sokulmuĢtur (9). Fakat tedbir siyasi gerçeklere uymamıĢtır. Ezici bir
meclis çoğunluğunun klasik teĢri-icra münasebetlerini tanzim eden prensipleri üzerindeki
değiĢtirici tesirleri hesaplanamamıĢtır. ve bu tesirlerin sonuçlarından kaçınılamamıĢtır. Aslında
mesele teĢri-icra arası münasebetlerin tanziminden ziyade, teĢri ve icra organlarını kendi üyeleriyle
teĢkil eden, bu ikiliği kaldırmıĢ olan ittihat ve terakkinin kendi çoğunluğu içinde bir muvazene
tesisi idi. Meclisteki ittihatçı çoğunluk içinde çözülmeler ve istifalar sıklaĢıyor, muhalif gruplar ve
partiler artıyor, iç ve dıĢ zorluklar hükümetleri fena halde sarsıyordu. Muhalif azınlık mütemadi

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
www.kuyruksuz.com

(sürekli) surette kabarıyordu (10). Bu yeni olaylar karĢısında ittihatçı liderler, meclis çoğunluğunu
muhafaza etmek, çoğunluk üzerinde otorite sağlamak gayesiyle yeni hesaplara baĢvurmuĢlardı.
Her Ģeyden evvel, icranın bu çoğunluk üzerindeki kontrolünü tekrar tesis etmek, Ģu halde 1909
tadilatını (değiĢikliğini) yeniden ele alarak değiĢtirmek yoluna gitmek bir zaruret olarak
görünmüĢtür. 1876 Kanunu Esasisi bir kere daha tadil edilmeliydi. Artan bir muhalefet karĢısında
iktidarı muhafaza etmek endiĢesiyle alınan bu tedbirler için hukuki sebepler bulunmakta
gecikilmemiĢtir: Gerçek parlamenter hükümet sistemi icra-teĢri organları arasında bir dengeyi
gerektirdiği halde, meclis icraya gerekli muvazeneyi bozacak derecede hâkim durumda idi. Ġcra
padiĢahın baĢında bulunduğu bir organdı. Milyonlarca Müslüman ve Osmanlı'nın halifesi ve
hükümdarı olan, mebuslara nispetle çok daha geniĢ kitleleri temsil eden bir makam bir mebustan
bu derece aĢağı bir durumda bırakılamazdı. Hata tamir edilmeliydi ve parlamentarizmin icapları
(gerekleri) de yerine getirilmeliydi. Sadrazam Sait PaĢa'nın açıklamayı üzerine aldığı bu yeni teklif
(11) Mebusan Meclisi'nde fırtına koparmıĢtır. Tadil için gerekli çoğunluk, muhalefetin ''insidadı
müzakere'' veya ''tıkaç'' (12) usulüne baĢvurmaları dolayısıyla hasıl olamamıĢtır.
(gerçekleĢememiĢtir)
 Bu tadil (değiĢiklik) ile yeniden 1876 (1293) sistemine dönülmüĢ oluyordu. Sultan ReĢad'a Sultan
Hamid'in yetkileri verilmek isteniyordu. Oysa bu sefer padiĢahın bütün yetkilerini Ġttihat ve Terakki
kabineleri kullanacaktı. Hürriyet savaĢının bayraktarı bir partinin 1876 sistemine dönüĢtü, kendi
kendisini inkâr sayılmıĢtır. Muhalefet saflarında yer almıĢ olan Ģair Tevfik Fikret, olayı 1878'teki
(1295) meclis kapatılmasına benzetmiĢtir. ''95'e Doğru'' Ģiiri bu fikrinin mahsulüdür.
 1911 tarihini taĢıyan bu tadil teklifi Mebusan Meclisi'nde Ģiddetli tartıĢmaların konusu olmuĢtur.
Anayasanın değiĢtirilmesi için gerekli 2/3 çoğunluğu bulamayan iktidar partisi, 7. ve 35. maddelerin
değiĢtirmek istediği metinlerinden faydalanmıĢtır. Ġnsidadı müzakere (görüĢmelerin tıkanması)
olayını tekrar tekrar red saymıĢ, Sait PaĢa Kabinesi istifa etmiĢ, yeni kabineyi teĢkile tekrar Sait
PaĢa memur edilmiĢtir. Aynı teklifi meclise getiren yeni kabine de red ile karĢılaĢınca, padiĢahtan
mebusanın feshini istemiĢ, o da ayanın tasvibini alarak bu isteği yerine getirmiĢtir. ''Sopalı seçim''
sonunda teĢekkül eden meclis iktidarın getirdiği teklifi kabul etmiĢtir (11 Haziran 1912). Fakat teklif
Ayan'a sevkedilemeden siyasi olaylar iktidar partisinin aleyhine iĢlemiĢtir. Ġttihat ve terakki iktidarı
terketmiĢ,Balkan SavaĢı patlak vermiĢ, seçimler tehir edilmiĢtir. Bab-ı Âli Vakası'ndan sonra tekrar
iktidara geçmiĢtir. Tadil tasarısı 1914'te yapılan seçimlerden sonra Ayan Meclisi'ne sevkedilerek
kabul edilmiĢ (12 Mayıs 1914), daha sonra da padiĢah tarafından tasdik edilmiĢtir (15 Mayıs 1914).
Ġttihat ve Terakki'nin tek parti olarak kaldığı bir sırada böyle bir tedbire ihtiyacı yoktu. Bu bakımdan
iktidar bu yetkiye bir kere dahi baĢvurmak lüzumunu duymamıĢtır. Asıl dikkate değer nokta, Ġttihat
ve Terakki'nin bu kadar bel bağladığı bu tedbir ilk defa 1918 senesinde, Sultan Vahdettin tarafından
ezici bir Ġttihatçı çoğunluğa sahip bir meclisin feshi için daha sonra da 1920'de ezici bir Müdafaai
Hukukçu çoğunluğun hâkim olduğu bir meclisi feshetmek için kullanılmıĢtır. Ġttihat ve Terakki'nin
kendisini korumak için bulduğu silah geri tepmiĢtir. Ġttihat ve Terakki, iktidar mevkiini o kadar
muhkem (sağlam) ve alınmaz bir hale getirmiĢtir ki, bir daha o mevkiye normal yollardan
gelebilmek imkânlarının hepsini kaybetmiĢti.
  e- Ġktidar tekelinden doğan sonuçlar:

Ġttihat ve Terakki, siyasi tarihimize ilk defa meclis çoğunluğu (parti grubu) tahakkümü örneğini
hediye etmiĢtir (13). Ġttihat ve Terakki'nin, hükümet partisi olarak siyasi iktidarı elinde biriktirmiĢ
olması fiili bir tek parti rejiminin kurulması demekti. Bu yoldan bir ideal olarak yaĢatılan çok parti
rejimi de parlamenter hükümet sistemi de kullanılmayan aletler gibi bir tarafa atılmıĢlardır. ittihat
ve Terakki çoğunluğu anayasa prensiplerini istediği gibi değiĢtirmek ve yorumlamak yetkisini
kendisinde bulmuĢ ve anayasanın üstünde bir yer almaya çalıĢmıĢtır. Bu çoğunluk bütün devlet
organlarını ve siyasi hayatı, hâkimiyeti altına almıĢtır. Ġttihat ve Terakki liderleri kendilerine bağlı bu
çoğunluk sayesinde istedikleri müddetle örfi idare ilan etmiĢlerdir (en azından on yıl), bu yoldan
bütün fert hak ve hürriyetleri faydalanılmaz ve kullanılmaz hale sokulmuĢtur. Çoğunluğu kendisine
karĢı itaatkâr tutmak için elindeki en büyük tehdit vasıtası Mebuslar Meclisi'nin feshi olmuĢtur.
1911 tadilinin tek gayesi bu olmuĢtur. Meclisler bu gayeye hizmetle feshedilmiĢtir. Seçimlerin
yapılması istenilen, iktidarın iĢine gelen sürelere göre tehir edilmiĢtir. Ġttihat ve Terakki Kabineleri
uzun zaman meclissiz iĢbaĢında kalmıĢlar, kanun kuvvetini haiz kararnameler ısdar etmiĢler
(çıkartmıĢlar), istenilen kanunları istenilen çabuklukla çıkartmıĢlardır. ''Yok kanun, yap kanun''
kaidesi bu durumun eseridir. Ġttihat ve Terakki Harp Divanları teĢkil etmiĢtir. Ġttihat ve Terakki

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
www.kuyruksuz.com

siyasi tarihimize birkaç liderin hâkimiyeti altında kalmıĢ bir siyasi partinin ilk örneğini de vermiĢtir.
Birinci Dünya SavaĢı'na sadece birkaç liderin kararıyla girilmiĢ olması durumun en canlı
delillerinden sayılabilir. Zayıf bir padiĢah olan Sultan ReĢat bu hareketlerin seyircisi kalmıĢtır.
Siyasi iktidar, dürüst seçimler sonunda iĢ baĢına geçenlerin anayasa ile bağlı olarak kullanmakla
ödevli oldukları yetkiler bütün mü idi, yoksa bir meclis çoğunluğunun her istediğini yapabilme
kuvveti miydi? MüĢahedeler, Ġttihat ve Terakki'nin ikinci Ģıkka ''evet'' dediğini gösterir. Bütün
bunlara ek olarak, hareketlerine perde ettiği hukuki tedbirler yanında fiili (kanuni olmayan:
tedbirlere de baĢvurmuĢtur: Muhalif gazetecilerin öldürülmesi (14), tehditler, iĢkenceler, baskılı
seçimler, hükümet darbesi (Bab-ı Âli Baskını). Bu çeĢit hareketler fert hürriyetleri için çok tehlikeli
ve teminatsız (güncesiz) bir iklim yaratmıĢtır.

3- Ġktidar Mücadelesi:

a- Muhalefet partileri:

 Ġktidar partisi, karĢısında en müessir (etkili) kuvvet olarak basını ve muhalefet partilerini
görmüĢtür. gerçekten birkaç gün yaĢayan, isim değiĢtirerek çıkan gazeteler yanında, çeĢitli
muhalefet partileri de kurulmuĢtur. Bu teĢekküllerin platformları üzerinde durmak, iktidar
mücadelesinin (yani siyasi hayatın) geliĢmesini tayin bakımından aydınlatıcıdır. Evvela sosyalist
olanları da dahil, herhangi birinin sınıf partisi olduğunu iddia etmek zordur. Hepsi de iktidar
partisinin zaafını taĢımıĢlar, gayrı mütecanis kalmıĢlardır. Ġttihat ve Terakki kitlesinde olduğu gibi
muhalefette de -bilhassa birleĢik muhalefette- her çeĢit siyasi içtihatta (görüĢte) kimseye ve iç
çekiĢmelere rastlamak her zaman mümkün olmuĢtur (15). Saniyen, programları diğer yayınlarıyla
birlikte nazara alındığı takdirde muayyen fikir cereyanlarının tesiri altında kaldıkları, Ģu halde bu
cereyanların özelliklerini taĢıdıkları görülecektir. Birkaç sosyalist parti bir tarafa (ki bunların da
programları üzerinde tartıĢmak gerekir). MeĢrutiyetin muhalefet partilerinin hepsi denebilecek
kadar büyük bir kısmı iktisaden liberal, Garpçı, Ġttihatı Anasırcı (Osmanlıcı) ve ademi
merkeziyetçidirler. Ġslamcılık ve Türkçülük (milliyetçilik) alanında, iktidar partisini daima, tenkid
etmiĢler fakat, icabında (gerektiğinde) Ġslamcılık cereyanından dini propagandalardan
faydalanmayı ihmal etmemiĢlerdir. Milliyetçiliğe hiçbir suretle yanaĢmak istememiĢlerdir. Ġktidar
partisi, 1911 senesinden itibaren programına yeni bir veçhe (yön) verirken muhalefet belirtilen
prensipler etrafında birleĢmiĢtir. 1913-1918 seneleri arasında tek iktidar partisi karĢısında
muhalefet yoktur. Mütareke devresinde ise hemen bütün siyasi -hatta siyasi olmayan- teĢekküller
programlarının tatbikini iki Ģarta bağlamıĢlardır: BarıĢın yapılması (sulh ve selamet) ve harb
sorumlularının cezalandırılması. MeĢrutiyetin bütün muhalefet partilerinin aksiyon programlarına
bir hesaplaĢma ve intikam siyaseti hâkim olmuĢtur. MeĢrutiyet muhalefetinin yapısı ve fikri
hüviyetinin incelenmesi, bu kitlenin de yıkıcı fikirler etrafında taazzuf ettiğini (toplandığını)
göstermektedir. Bu sonuç, muhalefetin -müstakbel bir iktidar olarak- gerekli vasıflara sahip
olmadığını ifade edecek kadar açıktır.

b- Ġktidar mücadelesinin Ģeması:

 Ġktidarın inhisarlaĢtırılması (tekelleĢtirilmesi) siyasi kuvvetlerin serbestçe hareketini sağlayan
demokratik bir siyasi hayatı imkânsız kılmıĢtır. Ġktidar partisinin fikir, basın, toplanma ve dernek
kurma hürriyetlerini kısmak sahasında almıĢ olduğu kanuni ve fiili tedbirler önemli sonuçlar
doğurmuĢtur. Seçimlerin galibine açık bulunması gereken iktidar kapalı kalmıĢ, hukuki yollardan
siyasi mücadele imkânsız hale gelmiĢtir.
 Muhalif partiler birer siyasi kuvvet olarak serbestçe hareket, iktidar üzerinde vasıtalı ve vasıtasız
tesir etmek, hatta normal bir sonuç olarak iktidara geçmek imkânlarının felce uğramaları karĢısında
iki yola sapmıĢlardır: birleĢmek ve fiili tertiplere baĢvurmak.
 1911 senesinde bütün muhalif fertler, partiler ve zümreler birleĢerek gayrı mütecanis bir muhalefet
partisi kurmuĢlardır: Hürriyet ve Ġtilaf. Abdülhamid idaresi karĢısındaki jön Türk hareketini temsil
eden bu kitle Ġstanbul'da yapılan bir ara seçimini tek oy farkla kazanınca (16) halk efkârı üzerindeki
tesiri büsbütün artmıĢtır. 1911 tadilatına bu olay neticesinde varılmıĢtır. Halaskâr Zabitan
hareketinin tehditleri Sait PaĢa Kabinesi'ni kuvvetli bir güvenoyu almasından bir gün sonra istifaya
sevketmiĢtir (16 Temmuz 1912) (17). Ġttihat ve Terakki Bab-ı Âli Baskını'na kadar (23 Ocak 1913)

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
www.kuyruksuz.com

iktidardan uzaklaĢmıĢtır. Altı küsur aylık bir ayrılıktan sonra tekrar fakat fiili ve zor kullanarak Bab-ı
Âli Baskını ile iktidara gelmiĢtir. Ġttihat ve Terakki'nin sadrazamı Mahmud ġevket PaĢa. Ġtilafçıların
geniĢ surette dahil oldukları bir suikast sonunda öldürülünce kurulan Divanıharb'in kararları
tanınmıĢ muhalif lider ve simaları idama mahkûm etmiĢtir (18).
Bu tarihten 1918 senesine değin Ġttihat ve Terakki tek parti olarak Osmanlı devletinin idaresini
üzerine almıĢtır. Ancak Birinci Dünya SavaĢı'ndan mağlup çıkınca iktidarı terketmiĢtir (19). Son
kongresiyle de kendini feshederek yeni partilere bölünmüĢtür (20).
 Mütareke safhasında ezeli rakip Hürriyet ve Ġtilaf peykleriyle birlikte siyaset sahnesine hâkim
olmak istemiĢse de bu hareketi iĢgal altında bulunan bir sahada tesirsiz didiĢmelerden öteye
gitmemiĢtir Anadolu'da ise Müdafaai Hukuk hareketi tarafından yenilmiĢtir. Zaten 1919 genel
seçiminden sonra MeĢrutiyet partileri görünmez olmuĢlardır.
 Bu Ģema bize MeĢrutiyet'te muhalefetin imkânsızlığını gösterecek derecede açıktır. Hukuki yolların
kapalı olması karĢısında muhalefetin de zora ve fiili yollara baĢvurduğu görülmüĢtür. gizli faaliyet,
Halaskâr Zabitan Hareketi. ''Dağa çıkma''lar, tehditler, Bab-ı Âli Baskını'na karĢı Mahmut ġevket
PaĢa suikastına iĢtirak. ''Taklibi Hükümet'' teĢebbüsü, Paris'te üçüncü bir jön Türk ve muhalefet
hareketi, münferit sulh müzakerelerine giriĢmek, mütareke devresinde geniĢ bir intikam ve
divanıharp politikasına devam ve idamlar.''
 Görüldüğü gibi MeĢrutiyet devresinde Osmanlı Ġmparatorluğu'nun siyasi hayatı bir savaĢ
meydanından farksızdı.

c - Muhalefetin dayandığı tezler (21):

 MeĢrutiyet cemiyetinin siyasi örgüsüne daha fazla nüfuz edebilmek için muhalif siyasi kuvvetlerin
fert, dernek, parti ve zümre olarak, bütün güçlüklere rağmen iktidar partisinin tekelci durumuna
yaptıkları hücum ve tenkitleri kısaca tespit ve bazı örnekler vermek lazımdır.
 Muhalefet, Ġttihat ve Terakki'nin kurtarıcılığını umumiyetle kabul etmiĢtir (22). Yalnız bu hususta
ittifak olduğu söylenemez (23).
 Kurtarıcılık, iktidar partisinin yapısına bazı özellikler vermiĢtir: Her çeĢit siyasi düĢünceye sahip
insanlardan müteĢekkil gayrı mütecanis bir kitle vücut bulmuĢtur (24). Bu çeĢitli fikir ve kanaatteki
insanlar sadece yıkmak için birleĢmiĢlerdir (25). Bu Ģartlar altında kurulmuĢ bir parti bir ihtilal
cemiyetidir. Yapıcı olamaz ve yıkma olayı, (gayeye) eriĢildiği andan itibaren çözülmelerle baĢlar
(26).
Bu özellikler, muhalefet yazarlarını bir sonuçta birleĢtirmiĢtir: Ģu halde Ġttihat ve Terakki, normal
anlamıyla bir siyasi parti değildir (27). Bu hüviyete sahip olabilir mi? Evet, fakat bir Ģartla:
mütecanis olmak, bunun için de ciddi bir temizlenme hareketine giriĢmek Ģartıyla (28).
  Ġktidar partisinin yapısındaki bu illetler onu MeĢrutiyet'i ve hürriyeti yok edici yollara
sürüklenmiĢtir. Bir vakitlerin (daha doğrusu bir kaç sene öncesinin) kurtarıcı partisi bizzat yıktığı
Abdülhamid istibdadından daha beterini geri getirmiĢ, memleketi bir kaç kiĢinin keyfi idaresi
altında inletmektedir. (29).
1912 yılında Ġttihat ve Terakki'nin iktidardan kısa bir müddet için uzaklaĢmıĢ olması, muhalefeti
yeni bir inkılap devresinin açılması ümidiyle karĢılaĢtırmıĢtır. Hissedilir derecede canlanan
muhalefet Ġttihatçıların iflasını ilan etmiĢ, bir daha geri gelmemeleri için tedbirlere baĢvurulmasını
istemiĢtir. Bu safhanın problemi ''intikam almak'' olmuĢtur: Gerçekten Ġttihatçılar yok edilmeli ve
intikam alınmalı mıydı? Soruya hayır diyenler azdır (30). Ġntikam taraftarları ise çoğunluğu teĢkil
etmiĢlerdir (31).
 Muhalefetin seçkin yazarlarını daima meĢgul etmiĢ olan meselelerden birisi de yine iktidar
partisinin yapısındaki ikilikti. Ġttihat ve Terakki cemiyeti (dernek ) mi, yoksa bir fırka (siyasi parti)
mıydı? (32). Ġktidar zimamdarlarınca (yöneticilerince) Cemiyet Parlamento dıĢında, Ģûrayı devlet
tarafından âmme menfaatine hâdim olarak kabul edilmiĢ bir çeĢit sosyal yardım müessesesi olarak
gösteriliyordu. Fırka ise, Mebusan Meclisi'ndeki çoğunluğa verilen isimdi.
 Bu vuzuhsuz durum Lütfi Fikri Bey tarafından Ģiddetle tenkit edilmiĢtir (33).
 Nihayet genel mahiyette tenkitler müĢterek bir hücumda birleĢmiĢtir. Hürriyeti getirmiĢ olması bir
partiye hudutsuz kuvvet verebilir miydi, her Ģeyi yaptırabilir mi. Muhalefet soruya kesin bir cevap
vermiĢ böyle bir teĢekkülün zalim, müstebit ve siyasi ahlaktan mahrum olduğunu tekrar tekrar ilan
etmiĢtir: kurtarıcılık istibdadı meĢru gösteremezdi (34).


www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
www.kuyruksuz.com

4- Ġttihat ve Terakki'nin icraatına dair (35).

Parlamenter bir meĢrutiyeti ve çok partili rejimi kendi hâkimiyet âletleri haline getirmiĢ Ġttihat ve
Terakki yalnız bu siyasi manevralarla mı yetinmiĢtir? Hiç Ģüphesiz hayır. Ġktidarda tek baĢına kalıĢı
1911 yılından itibaren programına arzuladığı kontrolsüz hareket imkânını sağlamıĢtır. Merkeziyetçi-
devletçi- milliyetçi prensiplere dayanan program müspet gerçekleĢtirme safhalarına varmıĢtır.
Türkçülük cereyanının tesiri altında geliĢen program tatbikatında esas olan milliyetçilik prensibi
batılılaĢmak, hatta laikleĢmekle aynı anlamda sayılmıĢtır. GeliĢme çeĢitli alanlarda olmuĢtur.

a- Sosyal ve kültürel alanda:

 Milliyetçilik prensibi bilhassa batılılaĢmak yönünde geliĢtirilmiĢ, eğitim meseleleri ön planda
tutulmuĢtur. Üniversitede (Darülfünun) Edebiyat Fakültesi'ndeki umumi derslere kız talebelerin
erkeklerle birlikte devamı, üniversite muhtariyeti birer yeniliktir. Kadın meselesi milli bir iktidar ve
kültür meselesi olarak ele alınmıĢtır. Kadın cemiyetleri kurulmuĢtur. Milli kütüphane, milli arĢiv
(Hazinei Evrak), milli müzik, milli filmcilik, milli coğrafiya cemiyeti, turizm meseleleri hep bu
alandaki program tatbikatıdır. Bu arada Batı takvimi de kabul edilmiĢtir. Meslek, kültür ve spor
kurumları da bu alanın yeni müesseseleri olarak kurulmuĢtur. Türk Ocağı milliyetçilik doktrininin
hazırlayıcısı ve yayıcısı olmuĢtur. Yurtlar memleketin dıĢında da kurulmuĢlardır. Ayrıca, bizzat
Ġttihat ve Terakki Fırkası'nın Ģubeleri ve kulüpleri gece dersleri tertip etmiĢler ve dispanserler
açmıĢlardır. Fırkanın patronajı altında hayır cemiyetleri kurulmuĢtur. Maarif alanındaki en önemli
adım, hiç Ģüphesiz sadece dini konularla uğraĢacak olan Darülhikmeti Ġslamiye'nin layık öğretime
karıĢmasının önlenmesi olmuĢtur.

b- Ġktisat alanında:

 En büyük adım kapitülasyonların ilgası olmuĢtur. Ġlk milli banka kurulmuĢtur. (Ġtibarı Milli
Bankası), OtarĢik bir ekonomi politikasının sonucu olarak, milli sermayeli hususi teĢebbüsler,
Ģirketler ve fabrikalar kurulmuĢtur. Kooperatifçilik yerli malı sevgisi, Türklerden alıĢveriĢ etmek,
serbest mesleklere intisap daimi surette telkin edilmiĢtir. Esnaf ve meslek teĢekkülleri kurulmuĢtur
(hamallar teĢkilatı bu arada zikredilebilir).

c- Hukuk alanında:

 Kültür ve ekonomi alanlarındaki yeniliklerin kanunlaĢtırılması kısmen gerçekleĢmiĢ, kısmen de
proje halinden öteye geçememiĢtir. Hukuk alanında Türkçü-Milliyetçi prensip layıkleĢme anlamında
tatbik edilmiĢtir. 1916 ve 1917 kongrelerinin kararları bu bakımdan önemlidir. Darülhikmeti Ġslamiye
adlı müessesenin kuruluĢu ile Mahkemeler Adliye Nezaretine bağlanmıĢtır. Kaza kuvveti böylelikle
dinilikten ayrılmıĢ, kaza birliği (tevhidi kaza) prensibi kabul edilmiĢtir. Bu kabulün sonucu olarak
nikah ve boĢanmaya dair muvakkat (geçici) bir kararname yapılmıĢtır. 1917 Kongresi kararları
tatbik alanına girmiĢ olsaydı, muhakkak ki layıklık prensibi hayli geniĢ gerçekleĢme imkânlarına
kavuĢacaktı.

d- Heyecan iklimi:

Görüldüğü gibi, Ġttihat ve Terakki'nin kurduğu parti diktatörlüğü kadrosu içinde, Türkçülük
cereyanı milli bir sosyal politika halinde tatbik alanına aktarılmıĢ, batılılaĢmak ve layıklık anlamında
kabul edilmiĢtir. Ġttihat ve Terakki müspet iĢler baĢarmamıĢ sayılamaz. Ne var ki bunları bir
hürriyetsizlik iklimi içinde ve tedhiĢ metodlarına baĢvurarak yapmıĢtır. Bu tutumudur ki, Ġttihat ve
Terakki hakkında affedilmez bir değer hükmü verilmesine sebep olmuĢtur.
Zamanını tahlil eden hatıralarında Lütfi Fikri Bey, Ġttihatçıların Birinci Dünya SavaĢı'na girmeleri
kararını tahlil ederken, Ģu müĢahedeye (gözleme) varmıĢtır:
''...Ben Ġttihat ve Terakkiyi sergüzeĢtçi bir siyasete daima mütemayil görüyorum. Bana öyle geliyor
ki onu takviye ve idame eden hizip, harp ve emsali sebeplerle karıĢmıĢ heyecanlı bir muhit (çevre)
ve zamanının kendisine pek münasip olacağını ve bilakis sulh ve müsalemet (barıĢ) ve sükûnet


www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
www.kuyruksuz.com

devrelerinde büyük bir kabiliyet gösteremeyeceğini ve binaenaleyh hüsnü muvaffakiyet ve devam
için daima buhranlı bir zaman ve muhit hazırlamak mecburiyetinde kaldığını hissediyor'' (36).
ġu kadar var ki, bu kavgacı ve harpçi havayı yaratan sadece Ġttihat ve Terakki değildi. Fakat bu
iklim onun icraatının adeta tabii geliĢme Ģartlarını sağlamıĢtır. Ġstikrarlı bir hava içinde hareket
imkânı ona yabancı kalmıĢtır.


DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

ĠKĠNCĠ MEġRUTĠYET TOPLUMUNU
KAPLAYAN DERTLER

 Bir savaĢ meydanı halindeki siyasi hayat kadrosu ve bir istibdat harabesi içinde eldeki vasıtalarla
yeni değerler bulmak, yeni bir rejim kurmak gerekiyordu. Fakat her Ģeyden evvel Osmanlı (ve
bilhassa Osmanlı-Türk) cemiyetinin niçin bu hale düĢtüğünü, bilmek inkırazın sebeplerini aramak
lazımdı. MeĢrutiyet aydınları, içinde bulundukları imkânsızlıklara rağmen cemiyetlerini acı bir tenkit
açısından görmüĢlerdir. Yıkıntıyı saklamamıĢlar, dertleri büyük bir açıklıkla halk efkarının önüne
sermiĢlerdir.
 Bu ameliyeden (iĢten) sonradır ki, Batı'da ve Doğu'da buldukları fikir ve prensipleri -bazen bir hayli
insicamız (tutarsız) olmakla beraber- hastalıkların tedavisine, sosyal yapının ıslahına tatbik etmek
yoluna gitmiĢlerdir. Onların parmak bastıkları dertler, MeĢrutiyet siyasi düĢüncesinin nirengi
noktalarıdır.

1- Büyük ümit:

 Köklü değiĢmeler yapmak isteyen her büyük siyasi hareket gibi, Ġkinci MeĢrutiyet de âni bir refah
ihtiyacının ifadesi olan büyük bir ümit ile baĢlamıĢtır. Devletin her yönünü kaplayan bu olay,
müĢterek bir duygu olarak görünmüĢtür. Büyük ümit hürriyetin ilanı ile birlikte sadece neĢe ve
heyecan değil, her türlü asayiĢi de silip süpüren bir sarhoĢluk devresi yaratmıĢtır. Bilhassa
Osmanlı Türklerine bir bayram havası yaĢatmıĢtır: ''Otuz Ģu kadar senedir istibdat baskısı altında
bunalan halk birdenbire sevinç ve heyecana, tarif edilmez bir hissiyat taĢkınlığına kapıldı. Koca
Osmanlı devleti umumi bir bayram içinde idi'' (1). 1876'dan beri istenenler gerçekleĢmiĢ, Yıldız'a
çekilen telgraflar semerelerini vermiĢ, MeĢrutiyet yeniden ilan edilmiĢti. Kanunu Esasi tekrar
yürürlüğe girmiĢti.
''Hürriyet'' ve ''MeĢrutiyet'' kelimeleri halk nazarında, o zamana kadar mevcut olmayan, fakat
hasreti çekilen Ģeylerin derhal gerçekleĢmesi olarak anlaĢılmıĢtır.Kitleye göre hürriyet refah
demekti, huzur ve emniyet demekti (2). Bu sebeple seviniliyor, coĢuluyordu. Hürriyet hareketi
memleket dıĢında uyandırdığı nispi bilgiler yanında (3), istibdatın buzlarını kırarak kitleyi eski
canlılığına kavuĢturmuĢ sayılıyordu (4). Komiteler, ihtilalci çeteler ve dernekler bundan böyle
kanun yollarında yürüyeceklerini ilan ediyorlardı (5).
 Yüzyıllık bir ıslahat hasretinin ifadesi halinde bu büyük ümidin çok Ģümullü bir anlamı olmuĢtur:
Bütün Osmanlı ve Ġslam dünyasının kurtuluĢu (6). Bu ütopyacı ha reket noktasında, büyük ümidin
formüle edilmesinde hükümet baĢındakiler de çok kere varılacak sonuçları hesaplayamadan, halk
ile birliktirler. Namlı bir Jön Türk ve Mebusan Meclisi Reisi Ahmet Rıza Bey'e göre bir ''Devri Cedit
(Yeni Devir) baĢlamıĢtı ve bu gerçekleĢmede Abdülhamid'in ''büyük hissesi'' vardı (7). Ġktidar
organı ġûrayı Ümmet gazetesinin ''dahili icmal'' muharririne göre de bir ''uyanıĢ''tı (8).
''BaĢtakiler''in bu Ģekilde düĢüncelerinden halk sonuçlar beklemiĢtir: ġu halde bütün sosyal dertler
ortadan kalkacaktı. Kapitülasyonlar yok oluverecekti. Bir kalkınma, adeta yerden fıĢkıracaktı. Uzun
süren bayram havası içinde pek az kimse bu rüyaların hangi vasıtalarla gerçek olabileceğini
sormuĢtur. Ġncelemelerimiz bakımından bu ''uyanıĢ''ın iki özelliği kayda değer: Önce,
MeĢrutiyetçiler bütün ihtilalciler kadar iyimserdiler. Sonra da bu hissi sonuç çıkarmalar büyük ümit
yerine gayet derin bir hayal kırıklığına ve aĢağılık duygusuna geçiĢin sebebi olmuĢlardır.

2 - Hayal kırıklığı, sebepleri ve sonuçları:

a - Sabırsızlık:

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
www.kuyruksuz.com


Ġstibdat baskısından kurtulmuĢ büyük kitle, boĢalmıĢ bir zenberek hızı ile MeĢrutiyet'ten
beklediklerinin derhal olmasını istemiĢ, iktidarı, hükümetleri bunları yapmaya zorlamıĢtır. Kanunu
Esasi'nin Ģahıslandırdığı büyük ümidi ancak ''BaĢtakiler'' gerçekleĢtirebilirdi ve
gerçekleĢtirmeliydiler. Sait PaĢa kabinesinden sonra kurulan ''ikinci bir siyaset Kâmil PaĢa''
hükümetinin programı bu gözle görülmüĢtür. Zamanın bir yazısında okunduğugibi ''herkes bu
kabineden pek çok Ģeyler bekliyordu... Kısa bir tâbirle: Kabine yeniden bir Osmanlı Devleti vücuda
getirecekti. Herkes Ģikâyet ediyor... Bin türlü istekte bulunuyordu... Halk her Ģeyi birden istiyor
Babıâli'den mucizeler bekliyordu... tayininden on beĢ gün geçer geçmez Nâzırdan, bir Ģey
yapmadı! Ģikâyetinde bulunuyorlardı. Halbuki her Nâzırın elinde kem alâttan (kötü âletten) baĢka
bir Ģey yoktu. Bununla da kemalât (bilgi ve ahlak güzelliği) olamazdı'' (9).

b - AnarĢi:

 Beklemediği sarsıntı ile uyanan halk, bir hâkimiyet havası içinde. Sait PaĢa hükümetini çekilmeye
mecbur etmiĢtir. Yıldız tarafından mansup (kurulmuĢ) ve istifa etmeyen memurları zorla yerinden
atmıĢtır. Bu arada siyasi partiden ziyade, geniĢ ve kaplayıcı bir teĢekkül olan Ġttihat ve Terakki
Cemiyeti memleketin her tarafında gizlilikten sıyrılmıĢtır. Herkes akın akın bu cemiyete üye
olmaktadır. Cemiyet umumi hayata hâkimdir ve hükümet otoritesi yerine geçerek onu
gölgelemiĢtir. ''Kanuni devrinden beri halk ile padiĢah arasındaki kafes'' kırılmıĢ, fert ile iktidar
karĢı karĢıya kalmak üzeredirler. Fert arzu ve ümitlerinin ilcalarıyla (zoruyla) hareket etmekte, halk
efkârı bu yollardan kendini açıklayabilmektedir. Bu bir hükümetsizlik halidir. O kadar ki
MeĢrutiyetin bayram medhiyesini yapan kalemler halka sükûnet ve itidal tevsiye etmiĢlerdir (10).
Bizzat Osmanlı Ġttihat ve Terakki Cemiyeti yayınladığı tamimlerle ''Hükümeti meĢrutaya karĢı
müdahale salahiyeti olmadığını ve kanunların mer'i bulunduklarını'' hatırlatmıĢ, anarĢik duruma
son verilmesini istemiĢtir (11). Hayal kırıklığı veya ümitsizlik ilk olarak halkın ölçüsüz galeyanı
içinde filizlenmeye baĢlamıĢtır.

c - AĢağılık duygusu:

 Babıâli'den mucize bekleyen halk, ilk Ģenlikler arasında Bulgaristan'ın istiklal ilanını duymuĢtur.
Yabancı baskısı, kapitülasyonlar ise yerli yerlerinde idiler. Ġstibdat perdesi kaldırılınca gerçek
görünmüĢtür. Halk devlet iĢlerini yakından görmek için sabırsızlanmıĢ, padiĢahın cebindeki
anahtarla girilmesi yasak olan odayı açınca bütün hakikatı anlamıĢtır. Sosyal seviyenin geriliği,
siyasi yapının noksanları ve nihayet yabancı baskısı MeĢrutiyetin de muvaffak olamayacağı
inancını kuvvetlendirmiĢtir. ''Bir kasırga ile savrulan yapraklar gibi düĢtüğümüz boĢluklar içinde
yapıĢacak, tutunacak bir yer arıyor, fakat hiçbir Ģey bulamıyoruz. MeĢrutiyetten beklediğimiz ona
verilen istikamet iĢte bu ümitsizlik gayyasına sürüklemiĢtir.'' (12)

d - ġahsiyat:

Jön Türklerden kalan siyasi miras MeĢrutiyet'in buhranlı iklimi içinde kolaylıkla geliĢmiĢtir.
BaĢlangıcın güzel günleri geçince ''maalesef daha Avrupa'da iken fikirlere yerleĢen'' çekiĢme ve
Ģahsi garaz tohumları ''büyümüĢ, beslenmiĢ, ĢiĢmiĢ, nihayet uç vermiĢtir (13).

e - Taklitçilik:

Ġkinci MeĢrutiyet'in siyasi fikir olaylarının dayandığı esaslardan biri de iktibastır. Kurulmasına
çalıĢılan rejimin sosyal, siyasi ve nihayet hukuki sahalarda yeni prensip ve müesseselere olan
ihtiyacı açıktı. Batı ile Doğu arasına yerleĢmiĢ, çeĢitli kavimleri barındıran bir ülkenin fikir adamları
bu durumu nasıl fiiliyat sahasına çıkaracaklardı? Tanzimatçıları takiben, baĢka memleketlerin
müesseselerini Ozmanlı zemini üzerine nakletmekle mesele çözülebilir miydi? Taklit, bu soruların
açtığı kapıdan girmiĢ ve hayal kırıklığının, karamsarlığın baĢ unsurlarından biri sayılmıĢtır. Ġkinci
MeĢrutiyet'in aydın veya yazarı olmak için ''mukallitlik'' problemiyle meĢgul olmak kâfi değildir. Bu
olayı, aynı zamanda Ģiddetli bir tenkide tâbi tutmak lazımdır. Ġstisnasız bütün muharrirler ve
mütefekkirler, körü körüne taklidin ve ''kopyacılığın'' aleyhindedirler. Gerçi ''GarplılaĢmak'', Batılı

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
www.kuyruksuz.com

olmak devleti kurtaracak yollardan biriydi, fakat bu yol ile mukallitlik arasında mahiyet farkı vardı.
Mehmed Âkif'ten Prens Sabahattin'e kadar aynı bina içinde birbirlerine rastlamak dahi
istemeyenler taklitçilik aleyhinde yekvücut olmuĢlardır, ve bu hareketi milli bir hastalık olarak ilan
etmiĢlerdir.

f - Ġktisadi gerilik:

 MeĢrutiyetin fikir adamlarını derin kararsızlığa götürmüĢ olan olayların en önemlisi devletin
iktisadi esareti olmuĢtur. Kapitülasyonlar, borçlanmalar (Düyunu Umumiye) gibi baskıların altında
kıpırdayamayan, gümrüklerine, ticaretine, ulaĢtırmasına hâkim olamayan (14), tabii kaynaklarını
değerlendirip iĢletmekten âciz bir devletin iktisadi bir kalkınma yapması hayaldi. Bu imkânsızlıklar
ciddi bir çöküĢ sebebi sayılmıĢlardır (15). MeĢrutiyetin yapısını kemiren bu muazzam dert, fikir
cereyanlarına bütün geniĢliğiyle in'ikas etmiĢtir (yansımıĢtır): Türkler milli bir idealden oldukları
kadar iktisadi sınıflardan da mahrumdular. Türkler memur ve rençberdiler. Türkler müstahsil
(üretici) değil müstehliktiler (tüketicidirler), ''passif'' vatandaĢtılar. Öyleyse, Avrupa'nın iktisadi
ağırlığı ve rekabeti karĢısında yenilmekten, kahrolmaktan baĢka çare yoktu (16). Siyasi partiler bu
gerçeği fikir cereyanları süzgecinden geçirerek programlarında tanımıĢlardır. Ġttihat ve Terakki milli
iktisat politikasına bu durumun tepkisi altında varmıĢtır. Ayrıca, imparatorluğun bir pazar olması,
zanaat ve ticaretin ''Türk olmayan ellere'' geçmiĢ bulunması baĢlı baĢına bir konu olmuĢtur. Türkçü
(milliyetçi) cereyanın tesiri altında yabancı mallarına karĢı giriĢilen ve muharrirler tarafından
heyecanlı desteklenen boykotaj ve direnmeler MeĢrutiyet'in kayda değer olaylarındandır ve halk
efkârı üzerinde müessir (etkili) olmuĢlardır (17). Bununla beraber küçük çapta hareketler bir
milletin kurduğu devletin esaret boyunduruğunu parçalamasına kâfi gelemezdi. Bu sebeple
devrimin siyasi, iktisadi bir devrimle tamamlanması istenmiĢtir (18). ''Ġğneden ipliğe kadar her Ģeyi
Avrupa'dan bekleyen bir cemiyetin'' baĢka türlü kalkınmasına imkân yoktu. Nitekim,
kapitülasyonların kaldırılması yeniden ilan edilen bir meĢrutiyet sevinci ile karĢılanmıĢtır (19).

g - Cehalet.

 Cehalet, imparatorluğun büyük yarası idi. Bir muharrir ''Adapazarı'na kadar küçük bir seyahat''inin
intibaları arasında ''halkın Kanunu Esasi'yi köylerde değil pazarlarda bildiğini'' belirtmiĢtir (20).
Ġktidar partisinin ünlü liderlerinden Doktor Nâzım realist bir beyanatında köylünün Kanunu Esasi'yi
anlamayacak durumda olduğunu açıklamıĢtır (21). Bu müĢahedelerle varılan sonuç halkın
MeĢrutiyeti anlayacak seviye ve kültürden yoksunluğu oluyordu. Bu bakımdan eğitim sisteminin
verimsizliği ve yetersizliği üzerinde durulmuĢtur. Bir de bu yoldan sosyal seviyenin düĢüklüğü
sonucu çıkarılmıĢtır. Oysa hürriyet cehaletin bulunduğu yerde geliĢemezdi ve ''hür millete cehalet
yakıĢmazdı'' (22). Bilgisizliğin hüküm sürdüğü bir cemiyette insan Ģahsiyetine ve haklarına
saygının pek zayıf olacağı aĢikârdı. Siyasi parti ve cemiyetler programlarının gerçekleĢme Ģartı
olarak, kurslar açmıĢlardır. Bu durum bir muharrire pek rastlanmayan bir meĢrutiyet tablosu
çizdirmiĢtir. Filhakika meĢrutiyet insanları ''bedeviyetle medeniyet arasına sıkıĢmıĢ, hakikat içinde
hayale dalmıĢ, ilim ve fenden bihaber'' kimselerdir (23). Cehalet felaketlerin kaynağı idi ve bütün bir
cemiyet bu yoldan bir komplekse saplanmıĢtı; köle sadakatiyle taklit, imparatorluğun çökmesi
onun, hep cehaletin eserleriydiler (24). Haliç'te vapur iĢletilmesini protesto eden ''kayıkçı esnafı''
ise bu durumun hakiki tercümanı olmuĢlardır (25).

h - Aydınların sorumluluğu:

  Ġç ve dıĢ olayların süratli cereyanı karĢısında bazan ĢaĢkın fakat daima asabi bir kitlenin fikirlerine
açıklık verecek, bunları onun adına ifadelendirecek aydın elemanların azlığı, yetersizliği ve
kayıtsızlığı MeĢrutiyet'in siyasi hayatında daima hissedilmiĢtir. Devletin nasıl idare edileceğini
baĢlık seçmiĢ bir broĢür, 10 Temmuz'da birdenbire uyanan ''Güzidelerin'' (seçkinlerin) ve gençlerin
''sönük, düĢkün ve bitap'' bulunduklarını inkâr edilemeyecek bir gerçek olarak belirtmiĢtir? ''ĠĢte",
diyor muharrir, ''ben bunu, bu içtimai sebebi aramak istiyorum'' (26). MeĢrutiyet düĢünürleri sırf bu
durumun Batı ile keza Osmanlı cemiyeti arasındaki farkı, Osmanlı toplumundaki geriliği açıklamaya
kâfi olduğunda adeta birleĢmiĢlerdir: MeĢrutiyet ''Intelligentsia''sı toplumun geriliğinden ve
seviyenin düĢüklüğünden sorumluydu. Memleketinin iĢlerini bir üçüncü Ģahıs gibi tenkit eden ve

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
www.kuyruksuz.com

sadece tenkit eden aydınlar grubu bir çeĢit sosyal ''vebal altında'' kalmaktaydı. Ġmparatorluğu
''çürük kereste ile çatılıvermiĢ yıkılacak bir bina'' haline getirmiĢ olan kendi aydınları idi (27). Ve
onlar hücum ettikleri softalardan daha da suçluydular. Hiç olmazsa softalar inandıklarını köylere
kadar yaymaya çalıĢıyorlardı. Halbuki aydın denilen kimseler terbiyeci rollerini oynamıyorlar (28)
ve kitleyi kimsesiz, baĢıboĢ bırakıyorlardı. Kaldı ki, Osmanlı toplumu ''Hugolar, Ġbsen'ler" gibi
dehalara da sahip olamıyordu. MeĢrutiyet yazarları bu durumun sebebini de araĢtırmıĢlardır (29).
Kendi kendilerini bu kadar ağır tenkitten çekinmeyen MeĢrutiyetçiler, bütün güçlüklere rağmen
''vatandaĢlık'' müessesesini geliĢtirmeye çalıĢmıĢlardır.

Ġktidarın yetersizliği:

 Ancak gizli cemiyetlerin binbir zorlukla temin ettikleri yayınlarla ve Jön Türklerin elde edebildikleri
Batı kültürü ile beslenmiĢ insanlar, bu kadar karıĢık bir topluluğun idaresini ele aldıkları zaman,
siyasetin ilme ve ideolojiye ne kadar muhtaç olduğunu derhal anlamıĢlardır. Mahdut bilgilerine
tecrübesizlikleri de katılınca, gizli komite usulleri onları istibdada götürmüĢtür. Cehaletle
taassubun ''istibdadın iki kardeĢi'' olduğu bu suretle ortaya çıkmıĢtır. Basın hürriyetinin mevcut
olabildiği zamanlarda iktidar adamlarının yetersizliği açıkça yazılmıĢtır (30). Ġdare edenlere
atfedilen en büyük kusur topluluğu parçalayıcı ve fertleri birbirine düĢürücü iç ve dıĢ sebepleri yok
edememeleri veya bunlarla açıkça çarpıĢmayı kabul edememeleriydi. Bu mütereddit ve
muhafazakâr yürüyüĢ MeĢrutiyet iktidarlarını mazur göstermek bir tarafa, onlar hakkında çok ağır
değer hükümlerine vardırmıĢtır: MeĢrutiyet idaresi Abdülhamit idaresinden beter, aĢağı, ondan
''daha müstebit bir derekeye inmiĢti'', ''memleketin bir baĢından bir baĢına muazzam bir idaresizlik
ve sefalet hüküm sürmekteydi.'' Bu hükümler bir sadrazama, Sait Halim PaĢa'ya aittir (31). Nasıl
olmuĢtu da Hürriyet kahramanları otoriter bir rejimi geri getirmiĢlerdi? Siyasi hayatın geliĢmeleri
içinde rastladığımız bu soru, bütün fikir cereyanlarını meĢgul edecektir.

3- Büyük soru: ''Bu devlet nasıl kurtarılabilir?''

 Uzun bir ıslahat (ve hürriyet) arayıĢının mirasçısı ve gerçekleĢtiricisi Ġkinci MeĢrutiyet'in dertli
zemini üzerinde bir hürriyet rejimi kurmak, bilinen Ģartlar içinde mucize yaratmakla birdi. Buna
rağmen MeĢrutiyet siyasi tarihimizde ilk defa olarak idare edilenlerin memleketin kaderiyle bir
yapının iĢçileri kadar, ilgilendiklerini bize göstermiĢtir. MeĢrutiyet hükümetlerini tenkit edenler,
onları övenlerden çok fazla idiler.
 Bu noktada, MeĢrutiyet'in fikri karakterine bağlı bir özellikle karĢılaĢmaktayız. MeĢrutiyet
insanlarının çoğu, en çetin ve buhranlı safhalarda dahi kültür ve eğitim kıtlığına rağmen
imparatorluğun çöküĢünü durdurabilecek sebeplerin araĢtırıcıları olmuĢlardır. Bu toplum sevgisi,
devleti kendinin hissetme ve muayyen bir topluluğa mensup olma zevki -Ziya Gökalp buna
umumculuk diyecektir- fertleri benciliği aĢan gayret ve çalıĢmalara, fedakârlıklara sevketmiĢtir.
Topluluğu, iktidarın veya türlü baskıların karĢısında, hareketsiz gören muharrirler ve ellerine ilk
defa kalem alan vatandaĢlar derhal kalemlerine sarılmıĢlardır (32). Fakat bazen kaleme karĢı hakiki
silahın cevap verdiği ve bir gazetecinin öldürüldüğü MeĢrutiyet basınının korkunç havadisleri
arasında okunmuĢtur (33).
 Bu yuvarlanıĢ içinde, Ġkinci MeĢrutiyet'in her safhasında -fakat bilhassa 1913'e kadar- düĢünen ve
yazan insanlar adeta kalıp halinde büyük soruyu sormuĢlardır:
 Ġmparatorluk nasıl kurtarılabilir? Bu çöküĢü durdurmak ve selamete çevirmek ne suretle mümkün
olabilir? Bu suallerin cevapları aranırken bir devrin muhasebesi yapılmıĢ, milletin MeĢrutiyete layık
olup olmadığı dahi aranmıĢtır (34). Bazı müteferrikler de kurtuluĢ çareleri üzerinde durmuĢlardır.
''Türkiye nasıl kurtarılabilir?'' Bu gibi sorular vaz'edilen meseleleri toptan ifade edecek
mahiyettedirler (35) Ġstanbul'da 1922 senesine kadar sorulmuĢlardır (36). Bazen de gözler
Anadolu'ya çevrilmiĢtir (37)
Bazı fikir adamları da sorudan ziyade sundukları tavsiye ve tedbirleri eserlerine baĢlık seçmiĢlerdir
(38).
"Büyük Soru" yıkıcı ve yapıcı bir tenkittir. Ġkinci MeĢrutiyet'in fikir hareketlerine ve cereyanlarına,
devletin devamını mümkün kılacak formül ve tekliflere büyük soru hâkim olmuĢtur. Genel olarak
soru, mensup olunan fikir cereyanına göre sorulmuĢ inceleme ve araĢtırmalar aynı açıdan nazara
alınmıĢtır. Bir örnek olmak üzere. Ġslamcı cereyan liderlerinden Sait Halim PaĢa'nın sorduğu

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
www.kuyruksuz.com

soruyu seçebiliriz: "Vaktiyle o kadar kuvvetli, o kadar zinde bulunmuĢ olan heyeti içtimaiyei
Osmaniye bu kadar az bir zaman zarfında bu derece nasıl bozuldu?" Ve ilave etmekte: "ĠĢte tetkike
çalıĢacağımız esbap ve avamil" (39).




BEġĠNCĠ BÖLÜM

ĠKĠNCĠ MEġRUTĠYET'ĠN SĠYASĠ FĠKĠR
CEREYANLARI

1- Batıya açılan yeni pencere:

Bir toplumun yaĢayıĢı ile geliĢmesi ile ilgili görüĢler, sistemli fikirler ya da teoriler, o toplumun
siyasi düĢüncesini vücude getirirler. Bu düĢünce, daimi surette, gerçeklerle, yaĢanmıĢ olaylarla,
bir devrin tarihi ve coğrafyasi ile toplumun maruz kaldığı çeĢitli tesirlerle iç içedir. Bu düĢünce
geçmiĢi açıkladığı gibi geleceği tayin, geleceğe ait kanunlar çıkarmak iddiasındadır. Bir toplumda
aydınlar bu iddiaya sahip olanlardır. Onlar, toplum olaylarına değiĢik açılardan, değiĢik fikir
gözlükleri ile bakarlar. Bu olayları yorumlarlar. Yeni doğabilecek olayları tespit etmek, geleceğe ait
kanunlar bulmak isterler. Bir memleketin aydını, kitleye, sosyal hayatı anlama imkânını hazırlar.
Halk efkârının açıklanmasını sağlar. Birçok kiĢinin duyup da anlatamadığı Ģeyleri anlatmaya çalıĢır.
 Ġkinci MeĢrutiyet'in siyasi düĢüncesi büyük soruya verilen cevaplar bütünüdür.
 En orijinal tarafı da budur. MeĢrutiyet aydını bu zor ödevi yüklenmiĢtir. Büyük soruya, ''Bu devlet
nasıl kurtarılabilir'' sorusuna verilen cevapların çeĢitliliğidir ki birbirinden farklı siyasi görüĢlerin
ortaya çıkmasına âmil olmuĢtur.
 MeĢrutiyet toplumunu tehdit eden sosyal dertler ve tehlikeler karĢısında, çeĢitli çevrelerde
geliĢmiĢ olan fikir cereyanları yıkılıĢa bir destek, dertlere deva bulmak ihtiyacının ifadesi
olmuĢlardır.
 Batı karĢısında birkaç yüzyıl bir ''demir perde'' olarak kalmıĢ olan Osmanlı toplumunun kapıları
Avrupa'ya ilk defa, ardına kadar ve büyük bir samimiyetle Ġkinci MeĢrutiyet adını verdiğimiz
devrede açılmıĢtır. Osmanlı camiasının Batı ile karĢılaĢması, o zamana kadar muhafaza etmeye
çalıĢtığı siyasi düĢüncesini alt üst edecek kadar değiĢtirmiĢtir (1). Bu karĢılaĢma bir mukayese
imkânı vermiĢ, gerilik açıkça itiraf edilmiĢ ve ''Batılı olmak'' zarureti belirtilmiĢtir. Kurtulmak,
kalkınmak ve taze bir hayata kavuĢabilmek için Osmanlı Devleti'nin geniĢ bir iktibas faaliyetine
muhtaç bulunduğu da bir sonuç olarak ortaya çıkarılmıĢtır. Fakat mesele bu sonucu çıkarmakta
değil, asıl probleme cevap bulmaktaydı. Yirminci yüzyılın baĢlangıcı, değiĢmekte olan bir dünyanın
da dönüm noktasıydı. Bu değiĢme yalnız teknik yenilikler değil, eskiye nazaran çok farklı manevi
(éthique) değerler de getirmekteydi. Eski MeĢrutiyet kalıbını yeni bir özle doldurmak ödevi Batı'nın
geçirmekte olduğu bu yenileĢme buhranları devrelerinde duyulmuĢtur. Filhakika yeni değerler
nasıl ve nerede bulunacaktı? Siyasi müesseseler nasıl bir zemine dayandırılacaktı? Osmanlı
Ġmparatorluğu ne dereceye kadar bu yeni değerlerle teçhiz edilmeli, ''GarplılaĢmalı''ydı? Ve bu
GarplılaĢma nasıl bir metotla gerçekleĢtirilmeliydi? Bu değiĢme yeni ve köklü bir inkılap mı,
mevcud kadro içinde bir ıslahat mı, yoksa dini (Ġslami) bir rönesans mı olmalıydı?
 Özellikle bilinmeyen ve ilk defa çıkılan bir saha üzerinde ve fevkalade gayrı müsavi Ģartlar altında
Batı ile karĢılaĢmanın bütün ağırlık ve sorumluluğunu ilk olarak MeĢrutiyet nesli yüklenmiĢ ve
sorulara muayyen fikir cereyanlarıyla cevap aranmıĢtır.

2- ÇeĢitli fikir cereyanları:

 Bu cereyanlar hangileridir.
 Genel olarak yukarıda kısaca belirttiğimiz özelliklere sahip beĢ cereyandan bahsedilebilir.
MeĢrutiyetin siyasi düĢüncesi bu beĢ kanal içinden geçer: Garpçılık Ġslamcılık, Türkçülük, Mesleki
Ġçtimai (Ġlmi Ġçtimai) ve sosyalizm cereyanları (2).


www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
Hürriyetin ilanı
Hürriyetin ilanı
Hürriyetin ilanı
Hürriyetin ilanı
Hürriyetin ilanı
Hürriyetin ilanı
Hürriyetin ilanı
Hürriyetin ilanı
Hürriyetin ilanı
Hürriyetin ilanı
Hürriyetin ilanı
Hürriyetin ilanı
Hürriyetin ilanı
Hürriyetin ilanı
Hürriyetin ilanı
Hürriyetin ilanı
Hürriyetin ilanı
Hürriyetin ilanı

Mais conteúdo relacionado

Destaque

Avrupa ile asya arasindaki adam
Avrupa ile asya arasindaki adamAvrupa ile asya arasindaki adam
Avrupa ile asya arasindaki adamChp Aydın
 
Türk hümanizmi
Türk hümanizmiTürk hümanizmi
Türk hümanizmiChp Aydın
 
Kuyruksuz - index pages - www.kuyruksuz.net
Kuyruksuz - index pages - www.kuyruksuz.netKuyruksuz - index pages - www.kuyruksuz.net
Kuyruksuz - index pages - www.kuyruksuz.netChp Aydın
 
Islam dini ve islami bilgiler
Islam dini ve islami bilgilerIslam dini ve islami bilgiler
Islam dini ve islami bilgilerChp Aydın
 
Renewable Asset Risk Management
Renewable Asset Risk ManagementRenewable Asset Risk Management
Renewable Asset Risk ManagementManuele Monti
 
Persediaan diri dalam menempuh kehidupan berumah tangga
Persediaan diri dalam menempuh kehidupan berumah tanggaPersediaan diri dalam menempuh kehidupan berumah tangga
Persediaan diri dalam menempuh kehidupan berumah tanggaUiTM Dungun
 
Quantitive Approaches and venues for Energy Trading & Risk Management
Quantitive Approaches and venues for Energy Trading & Risk ManagementQuantitive Approaches and venues for Energy Trading & Risk Management
Quantitive Approaches and venues for Energy Trading & Risk ManagementManuele Monti
 
Robotics program at school
Robotics program at schoolRobotics program at school
Robotics program at schoolBilge Puan
 
再生能源解決方案
再生能源解決方案再生能源解決方案
再生能源解決方案advantech2012
 
簡單小步驟,輕鬆觀賞 Virtual Show
簡單小步驟,輕鬆觀賞 Virtual Show簡單小步驟,輕鬆觀賞 Virtual Show
簡單小步驟,輕鬆觀賞 Virtual Showadvantech2012
 
從建築到居家 打造全智慧化生活空間
從建築到居家 打造全智慧化生活空間從建築到居家 打造全智慧化生活空間
從建築到居家 打造全智慧化生活空間advantech2012
 
研華再生能源解決方案
研華再生能源解決方案研華再生能源解決方案
研華再生能源解決方案advantech2012
 

Destaque (14)

Avrupa ile asya arasindaki adam
Avrupa ile asya arasindaki adamAvrupa ile asya arasindaki adam
Avrupa ile asya arasindaki adam
 
Türk hümanizmi
Türk hümanizmiTürk hümanizmi
Türk hümanizmi
 
What is FLL?
What is FLL?What is FLL?
What is FLL?
 
Kuyruksuz - index pages - www.kuyruksuz.net
Kuyruksuz - index pages - www.kuyruksuz.netKuyruksuz - index pages - www.kuyruksuz.net
Kuyruksuz - index pages - www.kuyruksuz.net
 
Islam dini ve islami bilgiler
Islam dini ve islami bilgilerIslam dini ve islami bilgiler
Islam dini ve islami bilgiler
 
Renewable Asset Risk Management
Renewable Asset Risk ManagementRenewable Asset Risk Management
Renewable Asset Risk Management
 
Persediaan diri dalam menempuh kehidupan berumah tangga
Persediaan diri dalam menempuh kehidupan berumah tanggaPersediaan diri dalam menempuh kehidupan berumah tangga
Persediaan diri dalam menempuh kehidupan berumah tangga
 
Quantitive Approaches and venues for Energy Trading & Risk Management
Quantitive Approaches and venues for Energy Trading & Risk ManagementQuantitive Approaches and venues for Energy Trading & Risk Management
Quantitive Approaches and venues for Energy Trading & Risk Management
 
Robotics program at school
Robotics program at schoolRobotics program at school
Robotics program at school
 
Pitch deck template
Pitch deck templatePitch deck template
Pitch deck template
 
再生能源解決方案
再生能源解決方案再生能源解決方案
再生能源解決方案
 
簡單小步驟,輕鬆觀賞 Virtual Show
簡單小步驟,輕鬆觀賞 Virtual Show簡單小步驟,輕鬆觀賞 Virtual Show
簡單小步驟,輕鬆觀賞 Virtual Show
 
從建築到居家 打造全智慧化生活空間
從建築到居家 打造全智慧化生活空間從建築到居家 打造全智慧化生活空間
從建築到居家 打造全智慧化生活空間
 
研華再生能源解決方案
研華再生能源解決方案研華再生能源解決方案
研華再生能源解決方案
 

Semelhante a Hürriyetin ilanı

ATATURK EPISTEMELOJISI VE ATATURK HUMANIZMI
ATATURK EPISTEMELOJISI VE ATATURK HUMANIZMIATATURK EPISTEMELOJISI VE ATATURK HUMANIZMI
ATATURK EPISTEMELOJISI VE ATATURK HUMANIZMIKutlu MERİH
 
Atatürk ‘ün ilkeleri
Atatürk ‘ün ilkeleriAtatürk ‘ün ilkeleri
Atatürk ‘ün ilkeleritugaypat
 
KÜRESELLEŞME SAKIZI ve DİNLERİN MELEZLEŞMESİ
 KÜRESELLEŞME SAKIZI ve DİNLERİN MELEZLEŞMESİ KÜRESELLEŞME SAKIZI ve DİNLERİN MELEZLEŞMESİ
KÜRESELLEŞME SAKIZI ve DİNLERİN MELEZLEŞMESİibrahimokur
 
Doğu batı 51. sayı osmanlılar 1. kısım
Doğu batı 51. sayı   osmanlılar 1. kısımDoğu batı 51. sayı   osmanlılar 1. kısım
Doğu batı 51. sayı osmanlılar 1. kısımSelçuk Sarıcı
 
Türkiye’de Mizah Dergileri: Kültürel Hegemonya ve Muhalefet
Türkiye’de Mizah Dergileri: Kültürel Hegemonya ve MuhalefetTürkiye’de Mizah Dergileri: Kültürel Hegemonya ve Muhalefet
Türkiye’de Mizah Dergileri: Kültürel Hegemonya ve Muhalefetsetavakfi
 
Zekeriya kitapçı i̇slam hidayet güneşi doğu turan yurdunda (talas nazariyes...
Zekeriya kitapçı   i̇slam hidayet güneşi doğu turan yurdunda (talas nazariyes...Zekeriya kitapçı   i̇slam hidayet güneşi doğu turan yurdunda (talas nazariyes...
Zekeriya kitapçı i̇slam hidayet güneşi doğu turan yurdunda (talas nazariyes...Selçuk Sarıcı
 
Bir Devletin Yeniden Doğuşu
Bir Devletin Yeniden DoğuşuBir Devletin Yeniden Doğuşu
Bir Devletin Yeniden Doğuşukaosakatki
 
Turkiye iktisattarihi
Turkiye iktisattarihiTurkiye iktisattarihi
Turkiye iktisattarihiguesta83fdb0
 
BİLİM VE TEKNOLOJİDE NEDEN GERİ KALDIK?
BİLİM VE TEKNOLOJİDE NEDEN GERİ KALDIK? BİLİM VE TEKNOLOJİDE NEDEN GERİ KALDIK?
BİLİM VE TEKNOLOJİDE NEDEN GERİ KALDIK? acan16
 
Sanayi sonrası toplumdan post modern topluma
Sanayi sonrası toplumdan post modern toplumaSanayi sonrası toplumdan post modern topluma
Sanayi sonrası toplumdan post modern toplumaMmm z
 
Insan toplum ve_iktisat
Insan toplum ve_iktisatInsan toplum ve_iktisat
Insan toplum ve_iktisatAhmet Türkan
 
Zekeriya kitapçı türkler nasıl müslüman oldu
Zekeriya kitapçı   türkler nasıl müslüman olduZekeriya kitapçı   türkler nasıl müslüman oldu
Zekeriya kitapçı türkler nasıl müslüman olduSelçuk Sarıcı
 
Vahdi Boydaş, Mensur Boydaş, Welfare State
Vahdi Boydaş, Mensur Boydaş, Welfare StateVahdi Boydaş, Mensur Boydaş, Welfare State
Vahdi Boydaş, Mensur Boydaş, Welfare StateMensur Boydaş
 
İkt ve mali düş tar 2014 öğr kopy 1
İkt ve mali düş tar 2014 öğr kopy 1İkt ve mali düş tar 2014 öğr kopy 1
İkt ve mali düş tar 2014 öğr kopy 1Mustafa Durmuş
 

Semelhante a Hürriyetin ilanı (20)

Ataturk ve yenilikcilik
Ataturk ve yenilikcilikAtaturk ve yenilikcilik
Ataturk ve yenilikcilik
 
ATATURK EPISTEMELOJISI VE ATATURK HUMANIZMI
ATATURK EPISTEMELOJISI VE ATATURK HUMANIZMIATATURK EPISTEMELOJISI VE ATATURK HUMANIZMI
ATATURK EPISTEMELOJISI VE ATATURK HUMANIZMI
 
EtkilesimKatalog2013
EtkilesimKatalog2013EtkilesimKatalog2013
EtkilesimKatalog2013
 
ATATURK FELSEFESI
ATATURK FELSEFESIATATURK FELSEFESI
ATATURK FELSEFESI
 
Atatürk ‘ün ilkeleri
Atatürk ‘ün ilkeleriAtatürk ‘ün ilkeleri
Atatürk ‘ün ilkeleri
 
KÜRESELLEŞME SAKIZI ve DİNLERİN MELEZLEŞMESİ
 KÜRESELLEŞME SAKIZI ve DİNLERİN MELEZLEŞMESİ KÜRESELLEŞME SAKIZI ve DİNLERİN MELEZLEŞMESİ
KÜRESELLEŞME SAKIZI ve DİNLERİN MELEZLEŞMESİ
 
Doğu batı 51. sayı osmanlılar 1. kısım
Doğu batı 51. sayı   osmanlılar 1. kısımDoğu batı 51. sayı   osmanlılar 1. kısım
Doğu batı 51. sayı osmanlılar 1. kısım
 
Türkiye’de Mizah Dergileri: Kültürel Hegemonya ve Muhalefet
Türkiye’de Mizah Dergileri: Kültürel Hegemonya ve MuhalefetTürkiye’de Mizah Dergileri: Kültürel Hegemonya ve Muhalefet
Türkiye’de Mizah Dergileri: Kültürel Hegemonya ve Muhalefet
 
Zekeriya kitapçı i̇slam hidayet güneşi doğu turan yurdunda (talas nazariyes...
Zekeriya kitapçı   i̇slam hidayet güneşi doğu turan yurdunda (talas nazariyes...Zekeriya kitapçı   i̇slam hidayet güneşi doğu turan yurdunda (talas nazariyes...
Zekeriya kitapçı i̇slam hidayet güneşi doğu turan yurdunda (talas nazariyes...
 
Bir Devletin Yeniden Doğuşu
Bir Devletin Yeniden DoğuşuBir Devletin Yeniden Doğuşu
Bir Devletin Yeniden Doğuşu
 
10206
1020610206
10206
 
Turkiye iktisattarihi
Turkiye iktisattarihiTurkiye iktisattarihi
Turkiye iktisattarihi
 
63a
63a63a
63a
 
BİLİM VE TEKNOLOJİDE NEDEN GERİ KALDIK?
BİLİM VE TEKNOLOJİDE NEDEN GERİ KALDIK? BİLİM VE TEKNOLOJİDE NEDEN GERİ KALDIK?
BİLİM VE TEKNOLOJİDE NEDEN GERİ KALDIK?
 
Sanayi sonrası toplumdan post modern topluma
Sanayi sonrası toplumdan post modern toplumaSanayi sonrası toplumdan post modern topluma
Sanayi sonrası toplumdan post modern topluma
 
Insan toplum ve_iktisat
Insan toplum ve_iktisatInsan toplum ve_iktisat
Insan toplum ve_iktisat
 
Zekeriya kitapçı türkler nasıl müslüman oldu
Zekeriya kitapçı   türkler nasıl müslüman olduZekeriya kitapçı   türkler nasıl müslüman oldu
Zekeriya kitapçı türkler nasıl müslüman oldu
 
Vahdi Boydaş, Mensur Boydaş, Welfare State
Vahdi Boydaş, Mensur Boydaş, Welfare StateVahdi Boydaş, Mensur Boydaş, Welfare State
Vahdi Boydaş, Mensur Boydaş, Welfare State
 
Yumuşama dönemi
Yumuşama dönemiYumuşama dönemi
Yumuşama dönemi
 
İkt ve mali düş tar 2014 öğr kopy 1
İkt ve mali düş tar 2014 öğr kopy 1İkt ve mali düş tar 2014 öğr kopy 1
İkt ve mali düş tar 2014 öğr kopy 1
 

Hürriyetin ilanı

  • 1. www.kuyruksuz.com HÜRRĠYET'ĠN ĠLÂNI Dizgi - Baskı - Yayımlayan: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.ġ. Temmuz 1998 Yayınlandı: www.kuyruksuz.com HÜRRĠYET'ĠN ĠLÂNI Ġkinci MeĢrutiyetin Siyasi Hayatına BakıĢlar Prof. Dr. TARIK Z. TUNAYA CGAZETESĠNĠN OKURLARINA ARMAĞANIDIR. ĠÇĠNDEKĠLER ÖNSÖZ 9 BĠRĠNCĠ BÖLÜM ĠKĠNCĠ MEġRUTĠYET'ĠN SINIRLARI 1- Ġkinci MeĢrutiyet ne zaman baĢlar? 13 a- 23 Haziran 1908 Beyannamesi 14 b- Rumeli Mitingleri ve Yıldız'a telgraflar 15 c- Hürriyeti ilan eden nutuk ''Ya Kanunu Esasi, ya ölüm!'' 17 d- Hürriyetin resmen ilanı 19 2- Ġkinci MeĢrutiyet ne zaman son bulur? 20 ĠKĠNCĠ BÖLÜM MEġRUTĠYETĠN SĠYASĠ HAYATI 1- Ġç ve dıĢ olayların Ģeması 26 a- Olaylar 26 b- Olaylar ve Aydınlar 29 2- MeĢrutiyet kadrosu içinde siyasi ve hukuki olayların Ģeması 33 a- Parlemantarizm ve Hürriyetler 33 b- Seçimler 34 c- MeĢrutiyet kabineleri 35 d- Meclis çalıĢmaları, fesihler ve tatiller 36 e- Suikastlar ve ötesi 37 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM SĠYASĠ HAYATIN UNSURLARI 1- Ġdare edilenler 39 a- Siyaset yapan kitlenin geniĢlemesi, ''VatandaĢ''ın doğuĢu 41 www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
  • 2. www.kuyruksuz.com b- Etnik özellikler 42 c- Halk efkârı ve özellikleri 43 2- Ġdare edenler (Siyasi iktidar) 43 a- Fiili tek parti rejimi 44 b- Ġktidar partisinin yapısı 46 c- Ġktidar tekeli 48 d- Ġktidar tekelinin hukuki görünüĢü 54 e- Ġktidar tekelinden doğan sonuçlar 55 3- Ġktidar mücadelesi 55 a- Muhalefet Partileri 57 b- Ġktidar mücadelesinin Ģeması 60 c- Muhalefetin dayandığı tezler 64 4- Ġttihat ve Terakki'nin icraatına dair 64 a- Sosyal ve kültürel alanda 65 b- Ġktisat alanında 65 c- Hukuk alanında 66 d- Heyecan iklimi DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ĠKĠNCĠ MEġRUTĠYET TOPLUMUNU KAPLAYAN DERTLER 1- Büyük Ümit 69 2- Hayal kırıklığı, sebepleri, sonuçları 72 a- Sabırsızlık 72 b- AnarĢi 73 c- AĢağılık duygusu 74 d- ġahsiyat 75 e- Taklitçilik 75 f- Ġktisadi gerilik 76 g- Cehalet 78 h- Aydınların sorumluluğu 80 i- Ġktidarın yetersizliği 81 3- Büyük soru ''Bu devlet nasıl kurtarılabilir? 82 BEġĠNCĠ BÖLÜM ĠKĠNCĠ MEġRUTĠYET'ĠN SĠYASĠ FĠKĠR CEREYANLARI 1- Batıya açılan yeni pencere 87 2- ÇeĢitli fikir cereyanları 89 a- Garpçılık cerayanı 90 b- Ġslâmcılık cereyanı 90 c- Türkçülük cereyanı 91 d- Mesleki Ġçtimai cereyanı 92 e- Sosyalizm cereyanı 93 3- Siyasi fikir cereyanlarının özellikleri 93 ALTINCI BÖLÜM SONUÇ Ġkinci MeĢrutiyetin Siyasi Hayatına Toplu Bir BakıĢ (MüĢahedeler ve Tezler) 97 www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
  • 3. www.kuyruksuz.com Ġkinci MeĢrutiyet Devresinin Kısa Kronolojisi 105 Bibliyografya 117 ÖNSÖZ Bu kitabın yazılması Ģu gayeye dayanır. Eski harfleri okuyamayan, Osmanlıcayı anlayamayan bugünkü nesle, memleketimizdeki ideolojik hareketlerin geliĢmesini anlatmak. Bu hareketlerin zaman unsuru içinde mukayese ve değerlendirme imkânını, vesikalara dayanarak, genç kuĢağa vermek. Çok bol, fakat çok dağınık vesikaları aramaktan, Ģehir Ģehir, kitaplık kitaplık dolaĢmaktan bir toplumun gençlerini kurtarmak istedik. Ġkinci MeĢrutiyet bugünün kapılarını açan anahtarları verecek özlü bir devredir. Osmanlı Ġmparatorluğu, tarihin bu sayfasında en kritik anlarını yaĢamıĢ, bu devrede tarihe karıĢmıĢtır. Fakat yeni bir Türkiye'nin doğum sancıları da Ġkinci MeĢrutiyet yılları içindedir. MeĢrutiyet, yaĢamak için çırpınan ve düĢünen bir süredir. Bir imparatorluğunu geçmiĢine, haline ve geleceğine ait bütün sorular 1908'den itibaren büyük bir açıklıkla sorulmuĢ ve cevaplar aranmıĢtır. Siyasi fikir cereyanları kaynaklarını bu arayıĢtan alırlar. Cevaplar 1913 sonuna kadar nispeten geniĢ bir kitle, bu tarihten itibaren de tek parti ideologları tarafından tek yönde aranmıĢtır. Bunlara iktidardakiler gibi düĢünmeyenlerin sürgünde, Mütareke devresindeki çalıĢmaları da katılmalıdır. Bu çalıĢmalar ilk defa, Batı ile Doğunun açık ve zaruri bir sentez denemeleridir. Bütün bu arayıĢ ve buluĢlar hâlâ yaĢayan ve süregelen bir oluĢun önemli bir safhasındadırlar. MeĢrutiyet, Türkleri imparatorluk formülünden demokratik bir cumhuriyet formülüne iletmiĢ olan köprüdür. Ne yazık ki, uzun yıllar araĢtırılmamıĢ, incelenmemiĢ, küçümsenmiĢ ve ihmal edilmiĢ bir zaman parçasıdır. Bugünün insanı, üzerinde hâlâ tesir icra eden bir devreyi bilmekle ödevlidir. Ġlerlemek, kalınan yerden hareketle baĢlar. Henüz Türkiye'nin siyasi düĢüncesinde bu nokta bilinmemektedir. MeĢrutiyette söylenmiĢ olanlar bilindiği zaman, bugün birçok fikrin yeni değil eski olduğu ve tekrar edildiği anlaĢılacaktır. Bu gaye iledir ki, MeĢrutiyet toplumunu ve bu toplumun fikirleriyle olaylarını, enteresan bir açıdan, çağımızda medeni devletlerin ve ilim çevrelerinin önem verdikleri Siyaset Ġlmi (Science Politique, Political Science) açısından göstermeye çalıĢtık. Siyaset Ġlmi, siyasi olayların ilmi olarak incelenmesidir. Memleketimiz için yeni fakat yerleĢmesi hayati bir önemi olan bu açıya sadık kalmaya, müĢahadelerden, tarih laboratuvarındaki denemelerden faydalanmaya, tek kelime ile ilmi olmaya çalıĢtık. MeĢrutiyeti, fert ve toplum, olay ve fikir olarak incelerken, dikkat ettiğimiz nokta bugünün değil, zamanın insanlarını tanıtmak ve konuĢturmak isteğimizdir. MeĢrutiyet'in yazarları arasında, Cumhuriyet rejimi içinde yazmıĢ ve yazanlar vardır. Biz onların, bugünkü değil, tarihi yaparlarken ileri sürdükleri fikirleri tanıtmak istiyoruz. Tarihimizde çok az devre, kendi yazarları tarafından, Ġkinci MeĢrutiyet'te olduğu kadar değerlendirilmiĢtir. Bu açıdan, Ġkinci MeĢrutiyet'in siyasi düĢünce akımlarını birer birer, küçük kitaplardan mürekkep bir seri halinde umumi efkâra sunmaya hazırlanıyoruz. Bunlar: Garpçılık Cereyanı, Ġslâmcılık Cereyanı, Türkçülük Cereyanı, Mesleki Ġçtimai Cereyanı, Sosyalizm Cereyanı baĢlıklarını taĢıyacaklardır. Ayrıca meĢrutiyetin hazırlanıĢına tahsis edilmiĢ, Jön Türkler baĢlıklı bir kitabımız da çıkacaktır. Sunduğumuz bu kitabın özelliği çeĢitli siyasi cereyanların nasıl bir iklim içinde geliĢtiklerini göstermek istemesidir. Bu kitap bir giriĢ mahiyetindedir. Kitabın sonuna koyduğumuz Kronolojik tablo, olayları yakından takip imkânını verecektir. Ayrıca eklediğimiz geniĢ Bibliyografya da bu devre hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenlere kolaylık sağlayaktır. Bu konuyu, meslek hayatımızın dönüm noktasında, doçentlik tezi olarak iĢlemiĢtik. (Amme Hukukumuz Bakımından Ġkinci MeĢrutiyetin Fikir Cereyanları, Ġstanbul 1948). Teksir makinesiyle, gayet az sayıda basılmıĢ olan tezimizin, bazı kısımları, ufak değiĢikliklerle, Ġstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası'nda yayımlandı. 1953-1954 ders yılında aynı konuyu doktora kuru olarak seçtik. Sunmakta olduğumuz seride, tabii olarak, eski çalıĢmalarımızdan faydalandık. Fakat 1948'den beri, yeni kaynaklar ve çalıĢmalarımız, çıkacak kitaplarımızı 1948'deki yayımımızın bir tekrarı olmaktan çıkarmıĢtır. Ġkinci MeĢrutiyet'in fikir akımlarıyla uğraĢanlar, araĢtırmalarında bugün için Ģu özlü sonuca varacaklardır: DeğiĢen bir dünya içinde, her zamandan fazla kendimizi tanımaya ve tanıtmaya zorunluyuz. Bu da ancak tam bir fikir hürriyeti iklimi içinde olur. www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
  • 4. www.kuyruksuz.com Tarık Z. Tunaya AyaspaĢa, Ekim 1959 HÜRRĠYETĠN ĠLÂNI ĠKĠNCĠ MEġRUTĠYET'ĠN SĠYASĠ HAYATINA BAKIġLAR BĠRĠNCĠ BÖLÜM ĠKĠNCĠ MEġRUTĠYET'ĠN SINIRLARI 1- Ġkinci MeĢrutiyet ne zaman baĢlar? 10 Temmuz 1324 (23 Temmuz 1908): Tarihçiler, hukukçular ve sosyal konularla uğraĢanlar, Ġkinci MeĢrutiyet'in bu tarihte baĢladığını kabul etmiĢlerdir. Bu devrenin insanları, içinde yaĢadıkları Osmanlı tarihinin bu son safhasına ''Ġlanı Hürriyet'' (yani Hürriyetin Ġlanı) adını vermiĢlerdir. ülke içinde ve dıĢındaki hürriyet savaĢlarının baĢarılı sonuçları bu tarihte alınmıĢtır. 1293 (1876) Kanunu Esasi'nin (Anayasa) yeniden yürürlüğe girmesi bu tarihte olmuĢtur. Saltanatın meĢrutiyetçi (padiĢah iktidarını frenleyici) karakteri bu devrede kuvvetlendirilmiĢtir. Abdülhamit, rejiminin bitimini de gene bu tarih ilan etmiĢtir. Böylece, her yenilik hareketi gibi, 10 Temmuz hem bir baĢlangıç hem de bir sondur. 10 Temmuz'un önemi Yıldız Sarayı kadrosunun istibdatçı düĢüncesinden Namık Kemal ideallerine geçiĢin ayırım noktası olmasındadır. Ġkinci MeĢrutiyet, bir bakıma, Jön Türklerin -memleket içi ve dıĢındaki hürriyet savaĢçılarının- eseridir. 10 Temmuz'dan önceki olayların bazıları, siyasi düĢüncenin geliĢmelerine yakından bağlıdırlar ve kurulması istenen rejimi açıklamak bakımından önemlidirler. Bunlar üzerinde durmak gerekir. a- 23 Haziran 1908 Beyannamesi: Olaylardan birisi, 10 Temmuz'dan kısa bir müddet önce, Manastır Ģehrinde sokaklara asılmıĢ ve çeĢitli devletlerin konsolosluklarına gönderilmiĢ olan beyannamedir (1). ''Osmanlı Terakki ve Ġttihat Heyeti Ġçtimaiyesi'' tarafından ''gayrı meĢru hükümetin'' Manastır Valisi'ne bir muhtıra mahiyetinde olan bu vesikada açıklanmıĢ olan ana fikirlere göre: Bugünün hükümeti (mutlakıyet sistemi) gayrı meĢrudur. Terakki ve Ġttihat Cemiyeti'nin tek arzusu milletin açık ve meĢru haklarını geri almak ve idare mekanizması baĢındaki ''süfeha''nın (sefihler) ihtiraslarına son vermekten baĢka birĢey değildir. Fesat sistemi kurmuĢ olan bu kimseler bilmelidirler ki, Osmanlı Ġmparatorluğu ''bir millet ile o milletin timsali olan PadiĢahtan ibarettir. Bu ikisininin arasında alçaklara, Ģehvet esirlerine, rezillere, ikbal sarhoĢlarına hususi bir yer yoktur. Kurulması istenen rejim sayesinde, milletle PadiĢah doğrudan doğruya temas halinde olacaklardır. Ġnsanlık ve medeniyet mahkemesinin temyiz edilmemek üzere verdileri karar budur. Bu kararın uygulanmasıyladır ki, cinayetler ve zulümler insanlık kanununun hükümranlığı altında yok edilmiĢ olacaklardır (2). b- Rumeli mitingleri ve Yıldız'a telgraflar: 10 Temmuz'dan birkaç gün evvel, Rumeli Ģehirlerinde, birbirini saat ve dakika farkıyla takip eden toplantılar dikkati çekici mahiyettedirler. ''Firzovik Toplantısı'' bunların ilki sayılabilir: Otuz bin kadar Arnavut tabaanın Kosova vilayetinde, Firzovik denilen yerde toplanarak Besa (yemin) etmeleri 7 Temmuz 1324 tarihini taĢır. Camide verilen bu sözlü karardan, sonra ''Kosova Vilayeti Ahalisi kulları'' tarafından Besa bir telgrafla Yıldız'a bildirilmiĢtir: Ġmparatorluk kendisini mahvetmek üzere olan tehlikelerle karĢı karĢıyadır. Firzovikliler ''namını ipka için çareler'' aramıĢlardır. Tek çare 1293 (1876) Kanunu Esasi'sinin hükümlerine uyarak meĢru meĢveret www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
  • 5. www.kuyruksuz.com (seçimli meclis) usulünün yeniden tesisidir. Ġstanbul'da acele olarak bir millet meclisi toplanmalıdır. Aksi takdirde, fiili harekete geçilecektir. Kitle olayları, 10 Temmuz'dan evvelki birkaç gün içinde Rumeli'de zincirlenmiĢtir. Kosova, Selanik, Serez, ĠĢtip. PriĢtine'den çekilen telgraflar Yıldız'ı aynı mahiyetteki isteklerle sıkıĢtırmaktadırlar. Rumeli, hürriyet fikrinin sosyal sirayetinden kurtulamamıĢtır (3). Halkın hürriyetçi duygularının galeyanını meĢveret doktrinine bağlayan bu vesikalar ve olayları etrafında döndüren genel istek, 1876 Kanunu Esasi'sinin tekrar yürürlüğe konmasıdır ve bir müeyyideye bağlanmıĢtır: Eğer bu istek yerine getirilmezse, ''Üçüncü orduyu Hümayunla beraber" maksadı elde etmek için Payitaht'a doğru harekete hazırlanılmıĢtır (4). Yıldız, büyük çapta bir halk hareketi karĢısında bulunduğuna inanmıĢ, dehĢet içinde kalmıĢtır. Bu durum, Osmanlı Ġmparatorluğu'nun ıslahat hareketlerine ilk defa olarak yeni bir unsur getirmiĢtir: Halk. Sayısı ne olursa olsun, Hürriyetin Ġlanı aĢağından yukarı bir hareket hattına sahip olmuĢtur. Bu müĢahede kendisinden önceki ıslahat olaylarıyla kıyaslayınca elde edilebilir. c- Hürriyeti ilan eden nutuk, ''Ya Kanunu Esasi, Ya Ölüm!'' MeĢrutiyetin yeniden ilanı Ġstanbul halkını ĢaĢırtırken (5), Manastır vilayetinin derhal ''Hürriyet'' adı verilmiĢ olan meydanında, Mektebi Harbiye Ders Nâzırı BinbaĢı Vehip Bey (daha sonra PaĢa), çoktanberi beklenen hürriyeti 60 numaralı top arabası üstünde ''mukaddes ve muazzez vatandaĢlar''ına ilk defa resmen ilan ve izah etmiĢtir (6). Nutuktaki ana fikirlerin tespiti, MeĢrutiyetin sonraki siyasi olaylarına bulanmamıĢ bir gayenin samimiyetini taĢır. MeĢrutiyet ne demekti? Kimler iktidardan uzaklaĢtırılacak, hangi müesseseler yıkılacaktı? Ve nihayet hürriyetin ilanı ile halk neler kazanabilecekti? Osmanlı vatandaĢları nesillerin bekledikleri cevapları ilk olarak Ders Nâzırının nutkundan dinlemiĢlerdir: Hürriyetin ilanı otuz bir senelik zulme son vermiĢtir. Uzun çabaların mahsulü olmuĢtur. Vatanın en namuskâr, en gayretli en hamiyetli hürriyetseverlerini zındanlardan kurtarmıĢtır. Aynı zamanda Ġslamın siyaset prensipleri gerçek değerlerini kazanacaklardır. Adalet, meĢveret, müsavat (eĢitlik) hürriyet ve uhuvvet (kardeĢlik) bundan böyle gerçekleĢme yoluna girmiĢlerdir. Nutuktaki Ģu fikir bilhassa dikkati çekmektedir: ''Kanuni Sultan Süleyman devrinden beri PadiĢah'la millet arasına çekilen kafes kırılmıĢtır.'' San'a zindanlarında, Diyarbekir, Erzurum, Akkâ kalelerinde, Fizan'da sürgün hürriyet kahramanları kurtulmuĢtur. Ve MeĢrutiyetin en hissi tarafı: ''Yetimlerimizin gözyaĢlarını dindirecek, kimsenin hakkını kimseye kaptırmayacak bizi insan gibi yaĢatacak meĢru meĢveret usulüdür ve bu isteklerimizi bütün halinde sağlayan Kanunu Esasidir...'' Her ihtilal vesikasında tekrarlanan içtimai mukavele fikrini Osmanlı MeĢrutiyeti de unutmamıĢtır: çeĢitli unsurlar, birbirinin canını ve ırzını aynı Ģiddet ve asabiyetle müdafaa ve muhafaza etmeyi bugünden itibaren ''hırzı can'' bilirler. Nutuktan sonra meydanda toplanan halk, Kanunu Esasiyi korumak için ant içmiĢtir. Görüldüğü gibi, MeĢrutiyet her Ģeyden evvel büyük kitleye manevi ve ahlaki bir olay olarak açıklanmak istenmiĢtir. Ġlk görünüĢte, istenilen devlet sistemini topyekün değiĢtirmek değil, devletin sultani (monarĢik) yapısında ıslahattır. Bir esaretten kurtuluĢtur. Fakat zındandan dıĢarı fırlamıĢ olan insan Ģimdi ne yapacaktı? 10 Temmuz yeni bir devrenin, Osmanlı ferdi ve devleti için yeni bir hayatın baĢlangıcı olarak tarihimizdeki yerini almıĢtır (7). Bu tarihten itibaren, kendi yollarını yeni Ģartlar içinde aramak ödeviyle karĢılaĢmıĢ olan Osmanlılar, bilhassa Türkler, bir hürriyet sarhoĢluğu dehlizinden geçecekler, bir devir açmanın, bir hürriyet rejimi vücude getirmenin güçlükleriyle savaĢacaklardır. d- Hürriyetin resmen ilanı: Bu kaynaĢmanın baskısı altında, Abdülhamit yeni bir Sadrıâzam aramıĢ, Sait PaĢa'yı Kâmil PaĢa'ya tercih etmiĢtir. Meclisi Vükelâ, Sait PaĢa'nın tavsiyesi üzerine, PadiĢaha durumu bir mazbata ile bildirmiĢtir. 24 Temmuz 1908 (10 Temmuz 1324) tarihli bu Mazbata Yıldız'a çekilmiĢ olan telgraf sayısının 67'ye çıktığını belirtmiĢtir. Kan akmamasını ve memleket iĢlerine yabancıların karıĢmamasını sağlamak gayesiyle Kanunu Esasi'nin yeniden yürürlüğe girmesi anlamına gelen Meclis'in açılmasını, bunun için de genel seçimlere baĢlanması ve durumun vilayetlere bildirilmesini hükümet padiĢaha tavsiye etmiĢ ve bunun memleketin emniyeti bakımından zaruri bir www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
  • 6. www.kuyruksuz.com tedbir olduğunu da ilave etmiĢtir. PadiĢah Mazbatadaki isteklerin yerine getirilmesini aynı tarihli Ġradei Seniyyesiyle ilan etmiĢtir. PadiĢahın Mebusan Meclisi'nin içtimaa davet edileceğini bildiren Ġradesi gazetelerle ilan edilmiĢtir. Rumeli'deki bayram havasının tam zıddı bir hava, ĢaĢkınlık ve donukluk havası Ġstanbulluları sarmıĢtır. Otuz yıllık bir istibdat ve mutlak saltanatın sonunu ilan eden bu vesika ardından hürriyetçi tedbirler sökün etmiĢtir. PadiĢah siyasi suçluları affediyor, af yetkisini geniĢletiyor, hafiyeliği kaldırıyordu. Abdülhamit asıl MeĢrutiyet programını, Sait PaĢa'ya yazmıĢ olduğu ve 2 Temmuz 1908 (4 Recep 1326) tarihli Hattı Hümayununda belirtiyordu: Tanzimatı ilan eden Abdülmecit Osmanlıların bazı haklara layık olduğunu kabul etmiĢti. Kendisi de aynı Osmanlıların demokratik müesseseler kurmaya hak kazandıklarını kabul etmiĢ ve kendi isteğiyle (tarihai zatiyesinden) Mebusan Meclis'ini toplamıĢtı. Fakat bazı sebepler dolayısıyla, Kanunu Esasi'yi tatil etmiĢ Meclis'i kapamıĢtı. ġimdi ise yeniden açıyordu ve bir daha kapanmayacağını temin ediyordu. Zira o zamandan 10 Temmuz'a kadar geliĢen fikirler ve temayüller sonunda memleketin meĢruti bir idareye layık olduğu anlaĢılmıĢtı. Fermanda bir çok hak ve hürriyetlerin tanındığı bildiriliyor ve basın sansür baskısından kurtarılıyordu. (*) Otuz yıllık bir hapisten sonra zindan kapısı böylece açılmıĢ oluyordu. Zincirler kırılmıĢtı, hürriyete kavuĢanlar artık kendilerini idare etmeliydiler. 2- Ġkinci MeĢrutiyet ne zaman son bulur? Bu soruyla, üzerinde pek uzlaĢılamamıĢ bir noktaya parmak basmıĢ oluyoruz. Tarihçilerimiz ve hukukçularımız bu noktada kesin bir hükme varmıĢ değillerdir. Ġkinci MeĢrutiyet'in son buluĢ tarihi henüz bir açıklık kazanmamıĢtır. Bu bakımdan çeĢitli tarihler teklif edilebilir: Mondoros Mütarekesi'nin imzalanması (30 Ekim 1918), Ġttihat ve Terakki Fırkasının son kongresi (5 Kasım 1918) Ġzmir'in iĢgali (15 Mayıs 1919), Sıvas Kongresi kararlarının ilanı (11 Eylül 1919), Ġstanbul'un iĢgali (16 Mart 1920)- Mebusan Meclisi'nin inikatların tehiri kararı (17 Mart 1920), Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılıĢı (23 Nisan 1920), Sevr Muahedesinin imzalanması (10 Ağustos 1920), 1921 TeĢkilatı Esasiye Kanunu'nun kabulü (20 Ocak 1921), Saltanatın Ġlgası (1 Kasım 1922), Cumhuriyetin ilanı (29 Ekim 1923). Acaba bu tarihlerden hangisi bir devletin hayatına son verme bakımından manidardır? Hangi tarihi, hukuki bakımından Osmanlı devletinin sonu olarak kabul etmeliyiz? Bu nokta henüz tartıĢılmıĢ değildir. Kanaatimizce, sözü edilen tarihler arasında, hukuki ve siyasi bakımlardan uygunluk bulunmamaktadır. Anadolu hareketi Sıvas Kongresi'yle umumileĢmiĢ, ''Heyeti Temsiliye'' fiili ve kudretli bir hükümet organı hüviyetiyle Anadolu'ya hâkim olmuĢtu. Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanıp aynı adı almıĢ olan hükümeti kurunca, vergi salan, ordu kuran, kanun yapan, yabancı devletlerle savaĢan ve barıĢ müzakerelerine, ticaret münasebetlerine giriĢen bir organ haline gelmiĢtir. Ġstanbul hükümeti bu faaliyet karĢısında aciz ve atıl kalmıĢtır. Fakat buna rağmen, bir tarafta (Ġstanbul'da) Halife- PadiĢah ve Heyeti Vükelâsı; bir tarafta da (Anadolu'da) Türkiye Büyük Millet Meclisi (Ġcra Vekilleri Heyeti dahil) vardı. bu ikiliğin son bulduğu tarih saltanatın ilga eden kararın tarihi olunca, hukuki bakımdan Osmanlı Devleti'nin son buluĢ tarihi sayılabilir (1/2 Kasım 1922). Siyasi bakımdan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti'nin kuruluĢu kesin bir mahiyete sahiptir. Bu tarihten itibarendir ki, Meclis kendisini bütün mülki ve askeri makamların ve umum milletin mercii olarak ilan etmiĢtir (8). Böylece, Osmanlı devleti fiilen son bulmuĢ oluyordu. Ġnkılap kuruculuğu yetkilerine (salahiyeti fevkaladeye) de sahip olduğu kabul edilen bu Meclis vücude getirdiği 1921 Anayasası'yla milli hâkimiyet esasını bir temel siyaset kaidesi olarak ilan etmiĢtir (9). Daha sonra da 1 Kasım 1922 tarihinde saltanatı, ayrı bir kanunla değil fakat sözü geçen temel kaideden yaptığı mantıki bir istihraçla (sonuç çıkarmak) ve bir Heyeti Umumiye kararıyla lağvetmiĢ, hükümet organlarındaki ikiliği (Ġstanbul-Ankara) bu suretle hukuken de kaldırmıĢtır. ġu halde, 1920 yılının 23 Nisan'ından itibaren Ġstanbul hükümeti bütün çabalamalarına rağmen kendi kendini tasfiyeden baĢka bir mana ifade etmeyen üç yıla yakın bir ömre malik olmuĢtur. Ve bu tarihte, altı yüz yıllık bir saltanat Ġkinci MeĢrutiyet'le birlikte, fiili ve hukuki bakımlardan tarihin malı olmuĢtur. Ġkinci MeĢrutiyet'in zaman içinde sınırlarını tespit etmek ilk bakıĢta yalnız tarihçiyi ilgilendiren bir mesele olarak görünürse de, 1908-1922 tarihleri arasında on dört yıl kadar sürmüĢ olan bu devrede, türlü değiĢmelere rağmen, siyasi fikir cereyanları, siyasi dernek ve partilerin ideolojileri, devletin yöneldiği gaye ayniyet arzetmiĢlerdir ve bütün siyasi müesseseler aynı temeller üzerine www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
  • 7. www.kuyruksuz.com bina edilmiĢlerdir. Fakat 1920'den itibaren, sentez mahiyetli bir inkılap hareketi Osmanlı Ġmparatorluğu'na siyasi müesseseleriyle birlikte son vermiĢtir. ĠKĠNCĠ BÖLÜM MEġRUTĠYETĠN SĠYASĠ HAYATI (1) Ġkinci MeĢrutiyet'in ilanı Osmanlı ülkesini sevinç içinde bırakmıĢsa da, Batıda aynı tepkileri yaratmamıĢtır. GiriĢilmek istenen yeni bir ıslahat hareketine karĢı Batı'nın ''sabotaj''ı çok geçmeden imparatorluk ülkesi içinde köprübaĢılar tutmuĢtur. DıĢ olaylar billhassa bu durumun, ġark meselesinin vardığı son geliĢmelerin ifadesi ve sonuçları olarak görülür. Diğer taraftan Yirminci yüzyılın baĢlangıcında ıslahat yapmak isteyenler, tecrübesizliğin, tereddüdün ve muhafazakârlığın pençesinden kurtulamamıĢlardır. MeĢrutiyet onlar için çok partili rejim ve parlamenter bir hükümetin Ģeklen gerçekleĢtirilmesi demek olmuĢtur? TeĢrii (yasama) alanda her ne kadar ilerlemeler kaydedilmiĢse de, bunlar gerçekte doğrudan doğruya Ģahıs ve grup çekiĢmelerinin tesirlerinden kurtulamamıĢlardır. MeĢrutiyet'in iç olayları da bu durumun ifadesi ve sonucu olarak görülür. Ġkinci MeĢrutiyet'in siyasi hayatı iĢte bu birbirine girmiĢ iç ve dıĢ olayların birbirini doğurarak geliĢmelerinden ibaret kalmıĢtır. Gerçi belli bir zaman içinde her devletin iç ve dıĢ olayları, iç ve dıĢ politikası arasında bir bağlantı bulunması tabiidir. Fakat Osmanlı devletinin yapısındaki ve Ģeklindeki özellik sözü geçen olayların birbirinden ayrılamayacak kadar iç içe geçme ve zincirlenmelerine âmil (etken) olmuĢtur. Ġmparatorluğun gerçekte bir mürekkep (birleĢik) devlet Ģeklini (konfederasyon veya federasyon gibi) almasına ülkesindeki ayırıcılık cereyanları, iç ve dıĢ olayların çok taraflığı da baĢlıca sebep sayılabilir. 1- Ġç ve dıĢ olayların Ģeması (2) a- Olaylar: Avrupa'nın büyük devletleri (düveli muazzama) ''hasta adam''ın artık iyileĢemeyeceğinden emin olarak, miras ülkenin paylaĢılması iĢtihaları arasında Rumeli ıslahatını konuĢmak üzere, 1908 Haziranı'nda Reval'de toplanmıĢlardır. Bu sırada patlak veren MeĢrutiyet hareketi hesaplarını alt üst etmiĢtir. Avrupa bir kere daha bir Osmanlı hareketiyle karĢılaĢmıĢ, fakat bu olayı menfaatlerine uygun bulmadığı için pek tasvipkâr (onaylar) görünmemiĢtir. Türkler hakkındaki yanlıĢ görünüĢü değiĢtirmek bir tarafa, siyasi ve iktisadi baskısını artan bir tempo ile devam ettirmiĢtir. Kapitülasyonlar, ticari ve iktisadi rekabet manevraları, borçlandırma politikası Osmanlı ülkesini büyük devletlerin yarıĢ alanı yapmıĢtır. Türk olmayan unsurların çözülme ve ayrılma isteklerini destekleyen ''düveli muazzama'' ile bağlılıkları yeni devletlerin kuruluĢunu kolaylaĢtırmıĢtır. Eski voyvodalık ve eyaletler hukuki Ģahsiyetlerini kazanmak, bağımsız birer devlet olmak için nihai vesileleri beklemiĢlerdir. Birinci yılın en önemli olayı 1908 genel seçimlerini takiben Osmanlı parlamentosunun (Meclisi Umumi: Ayan ve Mebusan meclisleri) büyük merasimle ve Ģenlikler içinde açılması olmuĢtur (3). Dikkatlerin meclis çalıĢmaları üzerinde toplandığı sırada devletin unsurlarını ve yapısını değiĢtirici mahiyetteki olaylar birbirini kovalamıĢtır. Bulgaristan'ın istiklal ilanı (4). Avusturya-Macaristan Ġmparatorluğu'nun Bosna ve Hersek'i ilhakı (5), Karadağ ve Sırbistan kaynaĢmaları, Girit'in Yunanistan'a katılma ilanı (6). Bu gailelerle uğraĢılırken gerçek sebepleri hâlâ meçhul fakat gerçek çehresi irtica olan bir hareket patlak vermiĢtir: 31 Mart 1325 vakası (13 Nisan 1909) (7). Hareketin bastırılması iki büyük sonuç doğurmuĢtur: Tahtını 33 yıl muhafaza etmiĢ olan Ġkinci Abdülhamit'in hali, henüz kurulmaya ve alıĢılmaya baĢlanmıĢ olan hürriyetler sistemine ağır bir darbe indirilmesi. Abdülhamit'in hal'i ateĢin zirveye sirayet ettiğini göstermesi bakımından manidardır. Örfi idare rejimine eklenen hükümet tedbirleri de basın, toplanma, dernek kurma ve fikir hürriyetlerini baltalamıĢlardır. Yayınlar birden bire azalmıĢ, siyasi partilerin büyük bir kısmı kapanmıĢtır. Veya kapatılmıĢlardır. Fikre karĢı silah kullanılmıĢ, muhalif gazeteciler öldürülmüĢtür. Daha ilk yılı, MeĢrutiyet'in dayanması gereken temel hürriyetleri asla geliĢtiremeyecek boğucu bir hava kaplamıĢtır. www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
  • 8. www.kuyruksuz.com Bu hareketleri baĢka sarsıntılar, ara vermeden takip edeceklerdir. Girit meselesi pamuk ipliğine bağlanırken, Arnavutluk'ta Malisörlerin (Katolik Arnavutların) isyanı patlak vermiĢtir (1909-1910). Aynı yıllar içinde bir türlü çözülemeyen Arabistan meseleleri, bu arada Yemen isyanı ile karĢılaĢılmıĢtır (8). Bu zorluklar arasında bocalanırken, Ġtalya ''Medeniyet getiriciliği'' iddiasıyla Trablusgarb'a asker çıkarmıĢ, savaĢ baĢlamıĢtır (1911). SavaĢ kaybedilmiĢtir (9). Ġtalya ile barıĢ müzakereleri tamamlanmadan yeni bir felaket baĢ göstermiĢtir: Balkan Harbi. BirleĢik Balkan Devletleri (Sırbistan - Yunanistan - Bulgaristan) notalarında Osmanlı vilayetlerindeki Hıristiyan ahalinin içinde bulundukları ''sefil hayatın ancak köklü ıslahatla düzelebileceğini'' bilhassa ileri sürmüĢlerdir. Düveli Muazzama Büyükelçileri notayı hararetle desteklemiĢlerdir. Balkan Harbi de baĢlamıĢtır (1912- 1913) (10). b- Olaylar ve aydınlar: ĠĢte bu noktada Ġkinci MeĢrutiyet'in siyasi fikir cereyanları ile dıĢ olaylar arasındaki bağlantıyı belirtmek ve Osmanlı Ġmparatorluğu'nun siyasi hayatında o ana kadar görülmemiĢ bir durumu açıklamak gerekir. Balkan Yarımadası'nda koruyucularının etekleri altında yaĢayan kitleler eski ''efendi''ye Balkan SavaĢı ile meydan okumuĢlardır. Bunlar, milliyetlerini idrak ettiklerine inanarak devletleĢen ''Romantik Milletler'' grubuna mensupturlar (11). SavaĢtıkları Türk unsuru ise, henüz bu safhada değildir. Fikir cereyanları incelenirken görülebileceği gibi, Balkan SavaĢı Türklerin milli Ģuurlarının teĢekkülünde önemli bir merhaledir. Balkan Harbi kazanılmamıĢ bir istiklal savaĢı özelliklerine sahiptir. Fikir cereyanları da olayı açıklamak lüzumunu duymuĢlardır. Gerçekten, çeĢitli fikir cereyanları hemen hemen ittifak halinde, Balkan Harbi ile Avrupa'nın maskesini atan Hıristiyanlıktan baĢka bir Ģey olmadığını ileri sürmüĢlerdir. Ġslamcı cereyana göre Hıristiyanlık, Müslümanlığa saldırmaktaydı. Balkan Harbi, Ġslamiyetin doğru prensiplerinden ayrılmıĢ olan Türklere, Tanrı'nın verdiği bir ceza idi. Mehmed Akif, ''Beyazıt Camii'ndeki mevize''sinde bu fikri tekrarlamıĢtır. Türkçü cereyan, Balkan Harbi'ni kolektif vicdanı uyandıracak ve yaratacak Ģok olarak karĢılamıĢtır: Balkan felaketleri karĢısında, Türkler milli ''mefkürelerinin'' (ideallerinin) infilak ettiğini duymuĢlardır. Korkunç tehlikeler girdabında Ģahsiyetler silinmiĢtir. Fert susmuĢ Balkanlılarla Türklük konuĢmaktadır. Milliyetlerini idrak etmek ve korumakla Türkler ölümden kurtulmaktadırlar. Garpçı cereyan da bu savaĢa kayıtsızlık göstermemiĢtir: Bu savaĢ ilahi bir ceza değildir. Asıl düĢman içerdedir ve bu müthiĢ düĢmanın birçok ismi vardır: Cehalet, gerilik, uyuĢukluk, hurafelere inanıĢ. ''Bu top gürültüleri bizi uyandıracak mı?'' Kokunç olan, Bulgar topları değil. Yirminci yüzyılın olaylarını hurafelerle yorumlamaya kalkıĢmaktır. Mesleki içtimai cereyanı yenilgiyi tecemmüi (bütün) bir toplum ve medeniyet Ģeklinin tabii sonucu olarak görmüĢtür. Sosyalist cereyan meseleye ikinci enternasyonal açısından bakmıĢtır. MeĢrutiyetin aydını, Osmanlı tarihinde eĢine rastlanmayan bir geniĢlikte, ilhamını umumi hayatın iniĢ çıkıĢlarından almıĢ ve olup bitenleri halk efkârına belli bir açıdan yorumlamaya çalıĢmıĢtır. Balkan Harbi bizzat Balkanlılar arasındaki bir anlaĢmazlıktan dolayı beklenildiği kadar hazin bir neticeye bağlanmamıĢtır. Balkanlılar arasındaki çekiĢmeden faydalanan Osmanlılar, Edirne ile Kırklareli'yi geri alabilmiĢlerdir. Fakat hemen bütün Rumeli'nin kaybediliĢi pahasına... Ġmparatorluk Trablus-Balkan savaĢlarının ĢaĢkınlığından sıyrılmadan, Birinci Dünya SavaĢı'na girmiĢtir (12). BaĢlangıçta Rus çarlığının yıkılması olayını Brest - Litowsk barıĢ antlaĢması takip etmiĢtir. (3 Mart 1918). Batum, Kars ve Ardahan Osmanlı idaresine iade edilmiĢ, Romanya ile ayrı barıĢ yapılmıĢtır. Bu olay Türkçülük cereyanının geliĢme ve gerçekleĢmesi için büyük bir merhale (aĢama) sayılmıĢtır: Çarlık parçalanmaktadır. Bu dağılma Türk milletine bütün kollarıyla bir imparatorluk kurmak fırsatını vermektedir: Rusya ''viran olacak''. Türkler ise birleĢip ''Turan olacak''lardır. Türkçülük cereyanı Osmanlı ülkesindeki Türkleri milli bir Ģuur etrafında toplamak (yakın Türkçülük) fikrini aĢmıĢtır. ''Ġrredenta'' davasını ele alarak imparatorluk sınırları dıĢındaki Türkleri de bir araya toplamak (Uzak Türkçülük) imkânlarını idealize etmeye baĢlamıĢtır (13). Ġslamcı cereyan, Türkçülerin yanı sıra Harbi Umumi'yi cihad fetvasıyla müeyyidelendirdikten sonra, hükümetin icraatını müspet yorumlarla karĢılamıĢtır. Fakat bu kısmi baĢarı çok sürmemiĢtir. Osmanlı Devleti Mondros Mütarekesi'ni mağlup devlet sıfatıyla imzalamaya mecbur olmuĢtur (30 Ekim 1918) (14). Mütareke gizli yollardan geliĢtirilmiĢ ve www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
  • 9. www.kuyruksuz.com Osmanlı ülkesinin paylaĢılmasında birleĢtirilmiĢ antlaĢmaların vardıkları il müspet netice sayılmıĢtır. Türkler, bu sonuca göre en ağır cezalara çarptırılmalıydılar. Bu sırada beklenilmeyen bir olay cereyan etmiĢtir: Galip ve istilacı devletleri ĢaĢırtacak bir hamle ile Türkler milli haklarını koruma (müdafaai hukuk) savaĢına atılmıĢlardır. Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti milli kurtuluĢ hareketinin nâzımı (düzenleyicisi) olmuĢtur. Ġstiklal SavaĢı baĢladığı zaman, yeni bir devlet kurulmaktaydı. Osmanlı Ġmparatorluğu, meĢruti ve teokratik cepheleriyle tarihe karıĢmaktaydı. 2- MeĢrutiyet kadrosu içinde siyasi ve hukuki olayların Ģeması (15): a- Parlamentarizm ve hürriyetler MeĢrutiyetçiler ve jön Türkler için en ideal rejim liberal temsili bir sistemin, parlamenter bir meĢrutiyetin kurulması idi. Parlamenter hükümet (16), idealinin çok partili rejimle aynı anlamda olarak daimi bir helecan ve çarpıĢma konusu halinde muhafaza ediliĢinin baĢ sebebi budur. Fakat böyle bir sistem sadece kâğıt üzerinde gerçekleĢtirildiği kadar çoğu zaman Ģahsi ihtirasları ve parti tahakümlerini arkasına saklayan bir paravana olarak da kullanılmıĢ, gaye vasıta haline getirilmiĢtir. Yakın tarihimizin bu baĢarısız siyasi denemesi üzerinde ayrıca durulacaktır. Parlamenter ve meĢruti bir kadro içinde, siyasi ve ferdi haklar alanında, bazı önemli yenilikler getirilmiĢtir. Ferdi haklar alanındaki yenilikler bilhassa 1909'da Kanunu Esasi'nin tadili ile getirilmiĢtir. Evvela 113. maddenin Mithat PaĢa'nın acı hatırasını taĢıyan kısmı kaldırılmıĢtır. ġahıs hürriyeti ve masuniyeti (dokunulmazlığı) kuvvetlendirilmiĢ, basın hürriyeti sansür baskısından kurtulmuĢtur (Madde 10, 12). Ġstibdat idarelerinin hiçbir suretle tahammül edemedikleri, 1876 Kanunu Esasisi'ne kasten konmamıĢ olan toplanma ve cemiyet hürriyetleri anayasaya ilave edilmiĢtir (120. maddenin 1 ve 2. fıkraları). Diğer kısımlarda görüleceği gibi 1909 tadilatı (değiĢikliği) parlamenter sisteminin kuruluĢunu da mümkün kılmıĢtır. b- Seçimler: Siyasi hürriyetler alanında, seçim sistemine de değiĢiklikler getirilmiĢ, oy hakkı geniĢletilmiĢtir. Bunlar 1293 (1876) tarihinde Ģeklen tamamlanmamıĢ olan Ġntihabı Mebusan Kanunu ile sağlanmıĢtır. Böylece seçim prensibine anayasa mekanizması içinde baĢ yerin verildiği gösterilmek istenmiĢtir. 1908-1918 devresi içinde 4 genel seçim yapılmıĢtır. Ġlk seçim 1908 yılının Kasım-Aralık ayları içinde yapılmıĢtır. Ġkinci genel seçim 1912 yılı sonundadır ve ''sopalı seçim'' adını almıĢtır. Üçüncü genel seçim 1914 Mayısı'nda, dördüncü seçim 1919 Aralık ayında yapılmıĢlardır. Bu arada 1911 yılında Ġstanbul'da yapılan bir ara seçim, muhalefet kitlesinin ilk zaferi ve sarsıntılı siyaset olaylarının hareket noktası olmasından ötürü hatırlanmaya değer mahiyettedir. c- MeĢrutiyet kabineleri: ġiddetli ve sarsıntılı geliĢmelerin önemli unsurları olmuĢlardır.MeĢrutiyet yılları içinde 24 hükümet değiĢimi olmuĢtur. Bu kabineler, sadrazamların isimleriyle anılırlar ve Ģu seyri takip ederler: Mehmet Sait PaĢa, Kâmil PaĢa, Hüseyin Hilmi PaĢa, Tevfik PaĢa (31 Mart Olayı üzerine), Hüseyin Hilmi PaĢa (31 Mart Olayı'nı takiben ve 2. defa) Ġbrahim Hakkı PaĢa, Mehmet Sait PaĢa (2. kabinesi). Mehmet Sait PaĢa (3. kabinesi), Gazi Ahmet Muhtar PaĢa (Büyük Kabine), Kâmil PaĢa (2. Kabinesi), Mahmut ġevket PaĢa (Bab-ı Âli baskınını takiben), Mehmet Sait Halim PaĢa, Mehmet Talat PaĢa, Mehmet Talat PaĢa (Vahdettin'in cülusu üzerine ipkaen (yerinde bırakılan) 2. kabinesi), Ġzzet PaĢa, Tevfik PaĢa (2. kabinesi), Damat Ferit PaĢa, Damat Ferit PaĢa (2. kabinesi) Damat Ferit PaĢa (3. kabinesi), Ali Rıza PaĢa, Salih Hulusi PaĢa, Damat Ferit PaĢa (4. kabinesi), Damat Ferit PaĢa (5. kabinesi), Tevfik PaĢa (3. kabinesi ve Osmanlı Ġmparatorluğu'nun son hükümeti). Hükümetlerin siyasi hayatın çetin çarpıĢmaları arasında birinci derecede rol oynadıklarını daima hesaba katmak gerekir. d- Meclis çalıĢmaları, fesihler ve tatiller: www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
  • 10. www.kuyruksuz.com Alanın en canlı mücadele konusu ve Mebusan Meclisi'ndeki çoğunluk da en büyük siyasi kuvvet sayılmıĢtır. MeĢrutiyetin teĢrii (yasama) hayatı sanıldığı kadar verimli ve uzun olamamıĢtır. MeĢrutiyetin parlamento hayatı yedi yıldan biraz fazladır. Bunun sebebi çeĢitli tarihlerde yapılan fesihler ve tatillerdir. 1908-1920 devresi boyunca Mebusan Meclisi dört defa feshedilmiĢtir. Bu fesihler Ġkinci Sait PaĢa Kabinesi zamanında (18 Ocak 1912). Gazi Ahmet Muhtar PaĢa Kabinesi zamanında (5 Ağustos 1912) Sultan ReĢat tarafından, iki defa; Mütareke devresinde de Tevfik PaĢa Kabinesi zamanında (4 Kasım 1918) ve Dördüncü Damat Ferit PaĢa Kabinesi zamanında (11 Nisan 1920) Sultan Mehmet Vahdettin tarafından yapılmıĢtır. Sözü geçen dört fesih olayında parti kavgalarının, tersine iĢlemiĢ iktidar muhalefet münasebetlerinin büyük rolü vardır. Tatiller 1914 yılından itibaren baĢlamıĢtır. Meclisin toplanmadığı sıralarda, hükümetler geniĢ yetkilere sahip olmuĢlar ve sonradan Meclisi Umumi'nin tavsibine arzolunmak üzere Kavanini Muvakkate (Geçici Kanunlar) çıkarmıĢlardır. Muvakkat kanunlar icra organlarına (padiĢah ve hükümet) iki yıla yakın bir müddet parlamento kontrolünden azade hareket imkânını vermiĢlerdir. e- Suikastlar ve ötesi: 1912 yılında Ġttihatçı Ġktidarı düĢüren Halâskâr Zabitan hareketi, Ġttihat ve Terakki'nin Babıâli Baskını ile tekrar iktidarı alması ve Harbiye Nâzırı Nâzım PaĢa'nın öldürülmesi (1913); karĢı bir suikastle Sadrıâzam Mahmut ġevket PaĢa'nın öldürülmesi (1913); taklibi hükümet teĢebbüsü (1913) gibi olaylar normal bir meĢrutiyet geliĢmesini çıkmazlara sokmuĢlardır. Bu hareketlere, bir türlü son bulmayan ve 31 Mart olayından itibaren daimi surette süregelen örfi idare rejimi eklenirse, bir hukuk devletinin niçin yerleĢmemiĢ olduğu anlaĢılabilir. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM SĠYASĠ HAYATIN UNSURLARI 1- Ġdare edilenler: a- Siyaset yapan kitlenin geniĢlemesi, ''vatandaĢ''ın doğuĢu: MeĢrutiyet camiasını kaplayan olayların belki de en önemlisi, siyaset yapan fertlerin artıĢıdır. Tabaai ġahane'nin vatandaĢlık merhalesine yükseliĢidir (1). Bir meĢrutiyet muharriri, herkesin bu kadar fazla siyasi kesilmesinden Ģikâyet bile etmiĢtir: ''Bugünkü ruhi hallerimizi tetkik edersek, fikirlerimize ve hislerimize hâkim olan, kalplerimizi heyecana getiren, dimağa kuvvet veren Ģeyin hep siyasetten ibaret bulunduğunu görürüz. Ġstanbul'un bugünkü hayat ve maiĢetini hulâsa etmek istersiniz -her tarafta bir politika tufanı var- deyiniz kâfidir'' (2). MeĢrutiyet insanları, olayların baĢdöndürücü hızı içinde kendi yaĢayıĢlarıyla devletin alın yazısı arasında sıkı bir bağlılık bulmuĢlardır. Yüzyıla yaklaĢan bir hürriyet arayıĢının, bir türlü ulaĢılamayan idealler karĢısında duyulan heyecan ve iĢtiyak (özlem) Osmanlı Ġmparatorluğu'nun son senelerinde yaĢayan insanlara muayyen bir sezgi vermiĢti. MeĢrutiyet'in muhafaza edilmesi gereken bir hayat Ģekli olduğu kanaati kökleĢmiĢti. Bu sebepledir ki fertler, sosyal mevkileri, memuriyetleri ne olursa olsun, fikir adamından Posta Telgraf Ġdaresi mümeyyizine, basit ve iddiasız vatandaĢtan sadrıâzama kadar, devletin yıkılmamasına ait tedbirler, teklifler ve tavsiyelerde bulunmak ve araĢtırmak yoluna gitmiĢlerdir. Hürriyetleri yok edici Örfi Ġdareye ve baskılarına rağmen hemen hergün kuruldukları haber verilen partiler, kültür ve meslek cemiyetleri, bol sayıda yayınlanan broĢürler, kitaplar, birbiri ardından batıp çıkan dergi ve gazeteler bu alakanın müspet görünüĢleridir. Türkiye tarihinde, bu devreye kadar rastlanmamıĢ bir Ģekilde, fert iktidarın kullanılıĢını kendi gidiĢi ile ilgili bulmuĢ, bu hususta düĢünmeyi, tenkit ve telkinde bulunmayı kendisi için bir ''fonksiyon'' saymıĢtır. Devletin idaresi sadece PadiĢah'la Mâbeynine münhasır bir iĢ olmamalıydı. Her vatandaĢın söyleyecek sözü, gösterecek yolu olabilirdi. Siyaset yapmak olayı böylece baĢka bir olayı da sonuç halinde ortaya çıkarmıĢtı: iktidara iĢtirak. Daha ilk ve heyecanlı günlerde, Ġstanbul halkının Sadrazam Sait PaĢa'yı istifaya zorlaması, münevver halkın, yüksek tahsil talebelerinin Ġstanbul'da asayiĢi temin istekleri bu halin www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
  • 11. www.kuyruksuz.com tezahürlerindendir. Gerçi 10 Temmuz hareketi geniĢ bir halk ihtilali değildi, fakat kitleye iktidar kalesinin ele geçirilmesi olarak görünmüĢ ve öyle gösterilmiĢtir. BaĢlangıçta, Abdülhamit tahtında bırakıldığı için bu değiĢiklik kolay anlaĢılmamıĢtır. Zamanla iktidarın sihri kaybolmuĢ, vatandaĢa yabancı olmadığı, onun malı olduğu idarak edilmeye baĢlanmıĢtır. O kadar ki, bu fikir muhalefet teĢekküllerinin belli baĢlı tezi olmuĢtur. Ġktidarın bir elde toplanmaması gerektiği kaidesi bu suretle ortaya çıkarılmıĢtır. Devlet idaresinin bir tekel konusu, hükümetin de bir oligarĢi metaı olamayacağı fikri böylece kaideleĢmeye baĢlamıĢtır (3). b- Etnik özellikler: Ġmparatorluk ülkesinde çeĢitli din, dil, gelenek ve milliyetlere sahip ''vatandaĢ'' kitleleri vardı: Türk, Arap, Kürt, Arnavut, BoĢnak, Dürzi, Mütevelli, Nâsırî, Rum, Ermeni, Bulgar, Ulah, Maronit, Suryani, Yahudi vesaire... (4). Ayrılıklar bu kadarla kalmıyordu. Aynı cinsten -Hatta büyük kısmı aynı mezhepten- olan Trablusgarp, Yemen, Hicaz, Suriye, Irak Araplarının örf ve âdetleri, dilleri arasında bile derin farklar vardı. Fikir cereyanlarının gayet yakından ilgilendikleri bu farklar sözü edilen kitlelerin birbirinden ve imparatorluktan ayrılma gibi infiratçı (yalnız) milliyetçi hareketlerin baĢlıca sebebi olarak gösterilmiĢtir. Kanunu Esasi'nin hürriyetler ve tevsii (geniĢletilmesi) mezuniyet prensibi siyasi ademi merkeziyet sistemine kaydırılmak istenmiĢ ve bu tertip isteklerin gerçekleĢtirilmesi büyük devletler tarafından daima desteklenmiĢtir. Her hal ve kârda, zamanın isteklerine uygun, milliyetler üstü veya çeĢitli milletleri ve hatta devlet Ģekillerini barındıran bir ''müĢterek ülke'' ya da ''camia'' (commonwealth) formülüne varılmamıĢtır. c- Halk efkârı ve özellikleri: Otuz yılı aĢkın bir mutlakıyet idaresi sonunda, istibdat (baskı) disiplininin dondurduğu bir kitleyi bağlayacak yeni manevi (éthique) değerler bulmak çok zor bir mesele olmuĢtur. Siyasi hayatın karıĢıklığı içinde neye bağlanacağını bilmeyen fert kendisini çok yalnız hissetmiĢtir. Hürriyet ve MeĢrutiyet'in huzurlu bir hayat sağlayamaması, insanları bunların değerleri üzerinde durmaya sevketmiĢtir. Evvela bu kadar mücadele pahasına elde edilen MeĢrutiyet'in anlamı üzerinde düĢünülmüĢtür. MeĢrutiyet kabinelerin hatta padiĢahların değiĢtirilmesi miydi, yoksa daha baĢka Ģeyler de mi demekti. Kendi kendini idare etmeye alıĢmamıĢ, bu tip müesseselerin kurulmasına iĢtirak etmemiĢ, kültür seviyesi düĢük bir kitleye vazifelerini öğretecek iki kuvvet vardı: Ġktidar ve aydınlar. Fakat kitle iktidarın icraatına ve muhalefetin uyandırıĢlarına cevap veremiyordu. oysa siyasi ''Ģanından'' olarak her Ģey ondan bekleniyor. Her Ģeyin ''halk adına yapıldığı'' söyleniyordu. MeĢrutiyet'in sosyal ve siyasi Ģartları hürriyetçi bir rejimin muhtaç olduğu bir umumi efkarın teĢekkülü için hiçbir suretle yeter değildiler. Bu bakımdan kitle muhafazakâr çevreleri daha kolayca anlamıĢ, bilhassa dini hislerinin istismarı yolundan kendisine tesir imkânları daha fazla olmuĢtur. Bu sebeple MeĢrutiyet'te ''efkârı umumiye''den değil de, Lütfi Fikri Bey'in buluĢuyla ''hassasiyeti umumiye''den bahsedilebilecektir (5). MeĢrutiyetin umumi efkarı -var olabildiği nispette- kendisini ancak derin düĢmanlıklarla kaymalarla, yıkıcı hareketlerle açıklamak imkânını bulmuĢtur. Bu durum, siyasi fikir cereyanlarının daimi bir Ģikâyet konusu olmuĢtur. 2- Ġdare edenler (siyasi iktidar) (6): a- Fiili tek parti rejimi: Ġkinci MeĢrutiyet teorik olarak çok parti rejimini ve kuvvetlerin yumuĢak (mutedil) ayrılığına dayanması gereken parlamenter hükümet sistemini kabul etmiĢtir. Fakat bu hukuki ve nazari yapı yanında, iktidar partisinin mutlak hâkimiyetinden doğan fiili bir tek parti rejimi kurulmuĢtur. Siyasi iktidar Ġttihat ve Terakki Cemiyeti'nde (Fırkası) toplanmıĢ, partinin Meclis çoğunluğuna, bu kanaldan da parti liderlerine (ki bu on iki kiĢilik heyetin adı Merkezi Umumi idi) geçmiĢtir. 1908'den 1918'e kadar. altı aylık bir fasıla müstesna (16 Temmuz 1912-23 Ocak 1913), Ġttihat ve Terakki iktidarda kalmıĢ olduğuna göre, tek parti rejimi on yıla yakın bir müddetle -MeĢrutiyet terimine tamamen zıt bir Ģekilde- devam etmiĢtir. Bu nasıl olmuĢtur? www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
  • 12. www.kuyruksuz.com Nasıl olmuĢtur da hürriyet savaĢının Ģampiyonu sayılan bir parti siyasi iktidarın bütününü nefsinde toplayarak mutlak bir hâkimiyet kurmuĢ ve istibdadı geri getirmiĢtir? Bu oluĢun açıklanması için üç mesele üzerinde durmalıdır: Ġktidar partisinin yapısı; iktidarda kalmak için giriĢtiği hareketler; bu durumdan doğmuĢ olan sonuçlar. b- Ġktidar partisinin yapısı: MeĢrutiyet ilan edildiği zaman, Ġttihat ve Terakki Cemiyeti on dokuz yıllık bir maziye sahipti. Ġstibdat idaresine karĢı uzun mücadele yılları boyunca ismi bir bayrak olmuĢtu. Ülke içinde ve dıĢında en geniĢ hürriyetseverler kafilesini toplamıĢ, kesintisiz bir faaliyet göstermiĢti. Cemiyet gerek programı, gerekse üyelerinin içtihatları bakımından gayrı mütecanis bir yapıya sahipti ve Jön Türk hareketinin özelliklerinden kurtulamamıĢtı. Saltanatçı, cumhuriyetçi, sosyalist, liberal, Türkçü, hilafetçi, her çeĢit siyasi düĢüncede insan, istibdat idaresini yıkmak için cemiyetin çatısı altında birleĢmiĢti. Üyeler gizli olarak cemiyete alınıyor, gözleri kapalı bir tabancaya el basarak yemin ettiriliyordu (tahlif merasimi). Bu bir Jakoben usulüydü ve cemiyete sihirli, efsanevi bir hal vermiĢtir. Rumeli'de uzun yıllar gizli faaliyette bulunan cemiyet, üyelerini durmadan arttırmıĢ, orduyu da kendisine -yahut ordu onu kendisine- bağlamıĢtır. Kitlevi sayılabilecek hareketler Yıldız'ı korkutmuĢ, 1908 MeĢrutiyet'i ilan edilmiĢtir. Ġttihat ve Terakki'nin yeraltı çalıĢmaları devresi de böylece sona ermiĢtir. AnarĢik bir hürriyet havası içinde, cemiyetin nüfuzu hükümet otoritesi yerine geçmiĢtir. Her tarafta kurduğu teĢkilatıyla birdenbire siyasi hayatın sathına çıkan cemiyet, bütün ülkeye kök salmıĢ durumundan faydalanarak MeĢrutiyet'in ilk genel seçimlerini (1908) ezici bir çoğunlukla kazanmıĢtır. Mebusan Meclisi'ne tamamen hâkim olmuĢtur. Yapıcı ve devrimci mazisi, hürriyetperverlerin toplandığı ocak ve hürriyetin sembolü olması dolayısıyla cemiyet ''halâskâr'' hatta ''mukaddes'' sayılmıĢ, ona üye olmak bir vatan vazifesi ve Ģeref borcu bilinmiĢtir. Fakat Mebusan Meclisi'nin daha ilk toplantılarında cemiyet çatısı altında toplananların siyasi alanda ne derin fikir ayrılıklarına sahip oldukları MeĢrutiyet'in en önemli olayı olarak ortaya çıkmıĢtır. Beraberce yıkanlar, aynı beraberlikle yapamayacaklarını anlamıĢlardır. Ġmparatorluğun içinde bulunduğu dertlerin, sanıldığı gibi, MeĢrutiyet ilanıyla giderilememiĢ olmaları, aksine artmaları Ġttihat ve Terakki hükümetlerinin baĢarısızlıklarını arttırmıĢtır. Ġttihat ve Terakki'den çözülmeler baĢlamıĢtır. Ġttihatçılar bu kopmaları önleyecek tedbirler aramak yoluna gitmiĢlerdir. Bunları hem hukuki, hem de bilhassa fiili alanlarda almak imkânını bulmuĢlardır. Meclis çoğunluğunun her Ģeyi yapabileceği kanaati seçimlerdeki Ģiddet ve baskısının sebebi olmuĢtur. Seçimlerdeki baskı tedbirleri, hürriyeti kısıcı hareketlerle tamamlanmıĢtır. Ġttihat ve Terakki, kolayca anlaĢılacağı veçhile, bir sınıf partisi olmamıĢtır. Programındaki değiĢmeler de bu yönde görülebilir. 1908'de Cemiyet koyu bir ittihadı anasırcı (Osmanlıcı) ve liberal bir programın savunucusu idi. 1911'den itibaren Türkçülük cereyanının tesiri altında, programı derin değiĢmelere uğramıĢtır.Türkçü (milliyetçi), belli alanlarda laikliğe yönelmekle beraber Ġslamcı, siyasi bakımdan merkeziyetçi, iktisadi alanda devletçi olmuĢtur. Ġç ve dıĢ olayların tesiri altında kabul ve tatbik edilen bu program derhal muhaliflerini bulmuĢtur (7). c- Ġktidar tekeli: Ġttihat ve Terakki 31 Mart Vak'ası'ndan sonra, Sultan ReĢad'ın tahta çıkıĢından itibaren çoğunluğu dolayısıyla yalnız teĢri (yasama) organına hâkim olmakla kalmamıĢ, parlamenter sistem icabı icra (yürütme) organını da elde etmiĢ, sadrıâzam ve Heyeti Vükelâ'yı, kendi çoğunluğunun -daha doğrusu Merkezi Umumi'nin- isteğine göre seçmiĢ, sarayı kontrolü altına almıĢtır. Meclis -PadiĢah ikiliği kalkınca, icrayı da kendi üyelerinden teĢkil edince, cemiyet kendi kendisiyle baĢbaĢa kalmıĢtır. Bu sefer kendi içinde bir muvazene, (denge) kendi çoğunluğuna karĢı otorite sağlamak lüzumunu duymuĢtur. Zira liderler icra organında kalınca, meclis çoğunluğunu kontrol ihtiyacı belirmiĢtir. Bu suretle teĢri organı (Meclisi Mebusan) icra organının (Heyeti Vükelâ) hâkimiyeti altına girmiĢ, bu da bütün iktidar mekanizmasının ve devlet idaresinin küçük bir heyetin kararlarına bağlı olmasını gerektirmiĢtir. Ġtaatkâr bir çoğunluğu sağlamak için seçim ameliyeleri üzerinde baskı ve kanuna aykırı muamelelerin yapılmasına gidilmiĢtir. Bazı çoğunluklar 1328 (1912)'de olduğu gibi, ''sopalı seçimler''in mahsulü olmuĢtur. Bazı seçimler ise (1914'de olduğu gibi) tek parti adaylarına oy vermek suretiyle yapılmıĢ, bir plebisit Ģeklini almıĢlardır. Baskı seçmenler üzerinde yapılmıĢtır. Fakat bu tarz seçimler sonunda elde edilen çoğunlukların liderlere mutlak mutavaatini www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
  • 13. www.kuyruksuz.com (bağlılığı) sağlamak için de, icra organının (padiĢah, sadrıâzam, vekiller ve merkezi umumi) otoritesini arttırmak yoluna gidilmiĢtir ki, bu da iktidar tekelinin hukuki yollardan sağlanması demek olmuĢtur. d- Ġktidar tekelinin hukuki görünüĢü: Siyasi istekleri hukukileĢtirmek veya hukuki göstermekten gaye icra organının Mebusan Meclisini kolayca feshetmesini mümkün kılmak olmuĢtur. Gayenin gerçekleĢtirilmesi içinde en emin vasıta Meclis'teki Ġttihat ve Terakki çoğunluğu olabilirdi. MeĢrutiyet'in en önemli hukuk olaylarını vücude getirmiĢ olan bu meseleler üzerinde durmak gerekir.Meselenin ruhu, 1876 Kanunu Esasi'sinin icra ve teĢri organlarının münasebetlerini düzenleyen maddelerinin tadil edilmesi ve bu tadillerin Meclis içinde de dıĢında kopardıkları fırtınalardadır. Bilhassa 7. 35 ve 43. maddeler üzerinde yapılan değiĢiklikler 1909'da ve 1911'de söz konusu edilmiĢlerdir. 1876 Anayasası'nın formülü, siyasi hayatın ve hukuk nizamının en yüksek otoritesi olarak PadiĢah'ı tanımıĢtı. Saray'ın bu durumu devlet organlarının yetkilerini hiçe indirmiĢ, felce uğratmıĢtı. 1876 sistemine göre PadiĢah, Vükelâ Heyetini (Sadrıâzamı ve Vekilleri), ġeyhülislamı, Ģûrayı devleti ve Ayan Meclisi'ni kendisi seçmek yetkisine sahipti. Halkın seçimiyle gelen tek organ olarak Mebusan Meclisi'nin padiĢah tarafından mensup heyetler karĢısındaki davranıĢları tesirsiz kalmaya mahkûmdu. Zaten Meclisi vaktinden evvel dağıtabilmek (fesih), toplantılarını istediği müddetle tehir edebilmek, icabında toplantı devresini uzatabilmek, Meclisin Riyaset Divanını teĢkil etmek PadiĢah'a tanınmıĢ yetkilerdendi. Gene, Vükelâ Heyeti (Bakanlar Kurulu) ile Meclis arasında herhangi bir anlaĢmazlık çıktığı takdirde, Batının meĢruti monarĢilerinde olduğu gibi hakem halk olmayacaktı. Böyle bir durumda. PadiĢah dilerse Vükelâ Heyeti'ni azledecek, dilerse Mebusan Meclisi'ni feshedebilecekti. Bütün bu baskılar karĢısında Mebusan Meclisi'nin yetkileri normalden azdı. Herhangi bir Batı meĢrutiyetinde bulunan mebusların kanun teklif hakları Osmanlı mebuslarına tanınmamıĢtı. Mebuslar ancak belli ödevlerine (vazifei muayyineleri) uygun olarak kanun teklifinde bulunabilirlerdi. Kanun teklifinin Sadaret vasıtasıyla PadiĢaha bildirilmesi, bu hususta izin verilmesi lazımdı. ġurayı devlet teklifi tasarı haline getirmekle ödevliydi. Bu tasarı Mebusan'a getirilecek, müzakere edilecekti. Daha sonra Âyan'a gidecek, bu organ tarafından da müzakere ve kabul edilecekti. Her iki mecliste de müzakere ve kabul edildikten sonra tekrar Sadaret kanalıyla padiĢaha gidecek ve ancak hükümdarın tasdikinden (onayından) sonradır ki kanunlaĢmıĢ olacak ve yürürlüğle girecekti. Tek demokratik (yani halkın seçimiyle kurulan) organ olan Mebusan Meclisi'nin teklifleri, demokratik olmayan (yani seçimle kurulmayan) organlar tarafından her an durdurulabilirdi. Kaldı ki 1876 Kanunu Esasisi fert hürriyetlerine tesirli bir teminat (güvence) sağlamamıĢtı. Bir kere bu kanun açıkça iki hürriyeti tanımamıĢtı: Toplanma ve cemiyet kurma hürriyetleri. Cemiyet kurma resmen men edilmiĢti. Diğer hürriyetler de açıklandığı Ģekilde yapılacak kanunlarla daima sınırlanabilecekti. Ayrıca 113. madde padiĢaha fert hak ve hürriyetlerini istediği Ģekilde ortadan kaldırmak imkânlarına da sahipti. Mithat PaĢa bu feci maddenin kurbanı olmuĢtur. 1876 Kanunu Esasisi Namık Kemal'a göre bir anayasa sayılamayacak kadar sakat bir vesika olmuĢtur (8). Meclisi Mebusan Batı'daki eĢlerine nispetle gayet az yetkilere sahipti. Fakat kendisine verilmeyen yetkileri almak yoluna gitmiĢ, Osmanlı hükümdarlarının karĢısında ilk defa yetkilerini sınırlayacak aĢağıdan yukarı bir organ olarak yer almıĢtır. Abdülhamit bu cesur meclisi 14 ġubat 1873'te (12 Safer 1295) ''...mücerret ahvali fevkalade iktizasınca'' dağıtmıĢtır. Yeni bir bildiriye kadar toplantıların tehiri otuz bir buçuk yıl sürmüĢtür. 1909 formülü ruh itibarıyla büyük farklar gösterir. Ġkinci MeĢrutiyet'in birinciden farkı da bilhassa hukuk nizamında görülür. Yeniden bir 1878 tecrübesini önlemek yeni mebusların gayesi olmuĢtur. Bunun için de teĢri organını icranın baskısından kurtarmak fikri savunulmuĢtur. Ġkinci MeĢrutiyet'in 31 Mart tehlikesini atlatan mebusları, artık bir mevhume haline gelmekte olan padiĢahın karĢısında, meclisin bağımsızlığını sağlamak emeliyle bütün dikkatlerini kabine-meclis münasebetleri üzerinde toplamıĢlardır. Meclisin feshi hemen hemen hukuken imkânsız hale getirilmiĢ, icra organı meclise tamamen tabi bir duruma sokulmuĢtur (9). Fakat tedbir siyasi gerçeklere uymamıĢtır. Ezici bir meclis çoğunluğunun klasik teĢri-icra münasebetlerini tanzim eden prensipleri üzerindeki değiĢtirici tesirleri hesaplanamamıĢtır. ve bu tesirlerin sonuçlarından kaçınılamamıĢtır. Aslında mesele teĢri-icra arası münasebetlerin tanziminden ziyade, teĢri ve icra organlarını kendi üyeleriyle teĢkil eden, bu ikiliği kaldırmıĢ olan ittihat ve terakkinin kendi çoğunluğu içinde bir muvazene tesisi idi. Meclisteki ittihatçı çoğunluk içinde çözülmeler ve istifalar sıklaĢıyor, muhalif gruplar ve partiler artıyor, iç ve dıĢ zorluklar hükümetleri fena halde sarsıyordu. Muhalif azınlık mütemadi www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
  • 14. www.kuyruksuz.com (sürekli) surette kabarıyordu (10). Bu yeni olaylar karĢısında ittihatçı liderler, meclis çoğunluğunu muhafaza etmek, çoğunluk üzerinde otorite sağlamak gayesiyle yeni hesaplara baĢvurmuĢlardı. Her Ģeyden evvel, icranın bu çoğunluk üzerindeki kontrolünü tekrar tesis etmek, Ģu halde 1909 tadilatını (değiĢikliğini) yeniden ele alarak değiĢtirmek yoluna gitmek bir zaruret olarak görünmüĢtür. 1876 Kanunu Esasisi bir kere daha tadil edilmeliydi. Artan bir muhalefet karĢısında iktidarı muhafaza etmek endiĢesiyle alınan bu tedbirler için hukuki sebepler bulunmakta gecikilmemiĢtir: Gerçek parlamenter hükümet sistemi icra-teĢri organları arasında bir dengeyi gerektirdiği halde, meclis icraya gerekli muvazeneyi bozacak derecede hâkim durumda idi. Ġcra padiĢahın baĢında bulunduğu bir organdı. Milyonlarca Müslüman ve Osmanlı'nın halifesi ve hükümdarı olan, mebuslara nispetle çok daha geniĢ kitleleri temsil eden bir makam bir mebustan bu derece aĢağı bir durumda bırakılamazdı. Hata tamir edilmeliydi ve parlamentarizmin icapları (gerekleri) de yerine getirilmeliydi. Sadrazam Sait PaĢa'nın açıklamayı üzerine aldığı bu yeni teklif (11) Mebusan Meclisi'nde fırtına koparmıĢtır. Tadil için gerekli çoğunluk, muhalefetin ''insidadı müzakere'' veya ''tıkaç'' (12) usulüne baĢvurmaları dolayısıyla hasıl olamamıĢtır. (gerçekleĢememiĢtir) Bu tadil (değiĢiklik) ile yeniden 1876 (1293) sistemine dönülmüĢ oluyordu. Sultan ReĢad'a Sultan Hamid'in yetkileri verilmek isteniyordu. Oysa bu sefer padiĢahın bütün yetkilerini Ġttihat ve Terakki kabineleri kullanacaktı. Hürriyet savaĢının bayraktarı bir partinin 1876 sistemine dönüĢtü, kendi kendisini inkâr sayılmıĢtır. Muhalefet saflarında yer almıĢ olan Ģair Tevfik Fikret, olayı 1878'teki (1295) meclis kapatılmasına benzetmiĢtir. ''95'e Doğru'' Ģiiri bu fikrinin mahsulüdür. 1911 tarihini taĢıyan bu tadil teklifi Mebusan Meclisi'nde Ģiddetli tartıĢmaların konusu olmuĢtur. Anayasanın değiĢtirilmesi için gerekli 2/3 çoğunluğu bulamayan iktidar partisi, 7. ve 35. maddelerin değiĢtirmek istediği metinlerinden faydalanmıĢtır. Ġnsidadı müzakere (görüĢmelerin tıkanması) olayını tekrar tekrar red saymıĢ, Sait PaĢa Kabinesi istifa etmiĢ, yeni kabineyi teĢkile tekrar Sait PaĢa memur edilmiĢtir. Aynı teklifi meclise getiren yeni kabine de red ile karĢılaĢınca, padiĢahtan mebusanın feshini istemiĢ, o da ayanın tasvibini alarak bu isteği yerine getirmiĢtir. ''Sopalı seçim'' sonunda teĢekkül eden meclis iktidarın getirdiği teklifi kabul etmiĢtir (11 Haziran 1912). Fakat teklif Ayan'a sevkedilemeden siyasi olaylar iktidar partisinin aleyhine iĢlemiĢtir. Ġttihat ve terakki iktidarı terketmiĢ,Balkan SavaĢı patlak vermiĢ, seçimler tehir edilmiĢtir. Bab-ı Âli Vakası'ndan sonra tekrar iktidara geçmiĢtir. Tadil tasarısı 1914'te yapılan seçimlerden sonra Ayan Meclisi'ne sevkedilerek kabul edilmiĢ (12 Mayıs 1914), daha sonra da padiĢah tarafından tasdik edilmiĢtir (15 Mayıs 1914). Ġttihat ve Terakki'nin tek parti olarak kaldığı bir sırada böyle bir tedbire ihtiyacı yoktu. Bu bakımdan iktidar bu yetkiye bir kere dahi baĢvurmak lüzumunu duymamıĢtır. Asıl dikkate değer nokta, Ġttihat ve Terakki'nin bu kadar bel bağladığı bu tedbir ilk defa 1918 senesinde, Sultan Vahdettin tarafından ezici bir Ġttihatçı çoğunluğa sahip bir meclisin feshi için daha sonra da 1920'de ezici bir Müdafaai Hukukçu çoğunluğun hâkim olduğu bir meclisi feshetmek için kullanılmıĢtır. Ġttihat ve Terakki'nin kendisini korumak için bulduğu silah geri tepmiĢtir. Ġttihat ve Terakki, iktidar mevkiini o kadar muhkem (sağlam) ve alınmaz bir hale getirmiĢtir ki, bir daha o mevkiye normal yollardan gelebilmek imkânlarının hepsini kaybetmiĢti. e- Ġktidar tekelinden doğan sonuçlar: Ġttihat ve Terakki, siyasi tarihimize ilk defa meclis çoğunluğu (parti grubu) tahakkümü örneğini hediye etmiĢtir (13). Ġttihat ve Terakki'nin, hükümet partisi olarak siyasi iktidarı elinde biriktirmiĢ olması fiili bir tek parti rejiminin kurulması demekti. Bu yoldan bir ideal olarak yaĢatılan çok parti rejimi de parlamenter hükümet sistemi de kullanılmayan aletler gibi bir tarafa atılmıĢlardır. ittihat ve Terakki çoğunluğu anayasa prensiplerini istediği gibi değiĢtirmek ve yorumlamak yetkisini kendisinde bulmuĢ ve anayasanın üstünde bir yer almaya çalıĢmıĢtır. Bu çoğunluk bütün devlet organlarını ve siyasi hayatı, hâkimiyeti altına almıĢtır. Ġttihat ve Terakki liderleri kendilerine bağlı bu çoğunluk sayesinde istedikleri müddetle örfi idare ilan etmiĢlerdir (en azından on yıl), bu yoldan bütün fert hak ve hürriyetleri faydalanılmaz ve kullanılmaz hale sokulmuĢtur. Çoğunluğu kendisine karĢı itaatkâr tutmak için elindeki en büyük tehdit vasıtası Mebuslar Meclisi'nin feshi olmuĢtur. 1911 tadilinin tek gayesi bu olmuĢtur. Meclisler bu gayeye hizmetle feshedilmiĢtir. Seçimlerin yapılması istenilen, iktidarın iĢine gelen sürelere göre tehir edilmiĢtir. Ġttihat ve Terakki Kabineleri uzun zaman meclissiz iĢbaĢında kalmıĢlar, kanun kuvvetini haiz kararnameler ısdar etmiĢler (çıkartmıĢlar), istenilen kanunları istenilen çabuklukla çıkartmıĢlardır. ''Yok kanun, yap kanun'' kaidesi bu durumun eseridir. Ġttihat ve Terakki Harp Divanları teĢkil etmiĢtir. Ġttihat ve Terakki www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
  • 15. www.kuyruksuz.com siyasi tarihimize birkaç liderin hâkimiyeti altında kalmıĢ bir siyasi partinin ilk örneğini de vermiĢtir. Birinci Dünya SavaĢı'na sadece birkaç liderin kararıyla girilmiĢ olması durumun en canlı delillerinden sayılabilir. Zayıf bir padiĢah olan Sultan ReĢat bu hareketlerin seyircisi kalmıĢtır. Siyasi iktidar, dürüst seçimler sonunda iĢ baĢına geçenlerin anayasa ile bağlı olarak kullanmakla ödevli oldukları yetkiler bütün mü idi, yoksa bir meclis çoğunluğunun her istediğini yapabilme kuvveti miydi? MüĢahedeler, Ġttihat ve Terakki'nin ikinci Ģıkka ''evet'' dediğini gösterir. Bütün bunlara ek olarak, hareketlerine perde ettiği hukuki tedbirler yanında fiili (kanuni olmayan: tedbirlere de baĢvurmuĢtur: Muhalif gazetecilerin öldürülmesi (14), tehditler, iĢkenceler, baskılı seçimler, hükümet darbesi (Bab-ı Âli Baskını). Bu çeĢit hareketler fert hürriyetleri için çok tehlikeli ve teminatsız (güncesiz) bir iklim yaratmıĢtır. 3- Ġktidar Mücadelesi: a- Muhalefet partileri: Ġktidar partisi, karĢısında en müessir (etkili) kuvvet olarak basını ve muhalefet partilerini görmüĢtür. gerçekten birkaç gün yaĢayan, isim değiĢtirerek çıkan gazeteler yanında, çeĢitli muhalefet partileri de kurulmuĢtur. Bu teĢekküllerin platformları üzerinde durmak, iktidar mücadelesinin (yani siyasi hayatın) geliĢmesini tayin bakımından aydınlatıcıdır. Evvela sosyalist olanları da dahil, herhangi birinin sınıf partisi olduğunu iddia etmek zordur. Hepsi de iktidar partisinin zaafını taĢımıĢlar, gayrı mütecanis kalmıĢlardır. Ġttihat ve Terakki kitlesinde olduğu gibi muhalefette de -bilhassa birleĢik muhalefette- her çeĢit siyasi içtihatta (görüĢte) kimseye ve iç çekiĢmelere rastlamak her zaman mümkün olmuĢtur (15). Saniyen, programları diğer yayınlarıyla birlikte nazara alındığı takdirde muayyen fikir cereyanlarının tesiri altında kaldıkları, Ģu halde bu cereyanların özelliklerini taĢıdıkları görülecektir. Birkaç sosyalist parti bir tarafa (ki bunların da programları üzerinde tartıĢmak gerekir). MeĢrutiyetin muhalefet partilerinin hepsi denebilecek kadar büyük bir kısmı iktisaden liberal, Garpçı, Ġttihatı Anasırcı (Osmanlıcı) ve ademi merkeziyetçidirler. Ġslamcılık ve Türkçülük (milliyetçilik) alanında, iktidar partisini daima, tenkid etmiĢler fakat, icabında (gerektiğinde) Ġslamcılık cereyanından dini propagandalardan faydalanmayı ihmal etmemiĢlerdir. Milliyetçiliğe hiçbir suretle yanaĢmak istememiĢlerdir. Ġktidar partisi, 1911 senesinden itibaren programına yeni bir veçhe (yön) verirken muhalefet belirtilen prensipler etrafında birleĢmiĢtir. 1913-1918 seneleri arasında tek iktidar partisi karĢısında muhalefet yoktur. Mütareke devresinde ise hemen bütün siyasi -hatta siyasi olmayan- teĢekküller programlarının tatbikini iki Ģarta bağlamıĢlardır: BarıĢın yapılması (sulh ve selamet) ve harb sorumlularının cezalandırılması. MeĢrutiyetin bütün muhalefet partilerinin aksiyon programlarına bir hesaplaĢma ve intikam siyaseti hâkim olmuĢtur. MeĢrutiyet muhalefetinin yapısı ve fikri hüviyetinin incelenmesi, bu kitlenin de yıkıcı fikirler etrafında taazzuf ettiğini (toplandığını) göstermektedir. Bu sonuç, muhalefetin -müstakbel bir iktidar olarak- gerekli vasıflara sahip olmadığını ifade edecek kadar açıktır. b- Ġktidar mücadelesinin Ģeması: Ġktidarın inhisarlaĢtırılması (tekelleĢtirilmesi) siyasi kuvvetlerin serbestçe hareketini sağlayan demokratik bir siyasi hayatı imkânsız kılmıĢtır. Ġktidar partisinin fikir, basın, toplanma ve dernek kurma hürriyetlerini kısmak sahasında almıĢ olduğu kanuni ve fiili tedbirler önemli sonuçlar doğurmuĢtur. Seçimlerin galibine açık bulunması gereken iktidar kapalı kalmıĢ, hukuki yollardan siyasi mücadele imkânsız hale gelmiĢtir. Muhalif partiler birer siyasi kuvvet olarak serbestçe hareket, iktidar üzerinde vasıtalı ve vasıtasız tesir etmek, hatta normal bir sonuç olarak iktidara geçmek imkânlarının felce uğramaları karĢısında iki yola sapmıĢlardır: birleĢmek ve fiili tertiplere baĢvurmak. 1911 senesinde bütün muhalif fertler, partiler ve zümreler birleĢerek gayrı mütecanis bir muhalefet partisi kurmuĢlardır: Hürriyet ve Ġtilaf. Abdülhamid idaresi karĢısındaki jön Türk hareketini temsil eden bu kitle Ġstanbul'da yapılan bir ara seçimini tek oy farkla kazanınca (16) halk efkârı üzerindeki tesiri büsbütün artmıĢtır. 1911 tadilatına bu olay neticesinde varılmıĢtır. Halaskâr Zabitan hareketinin tehditleri Sait PaĢa Kabinesi'ni kuvvetli bir güvenoyu almasından bir gün sonra istifaya sevketmiĢtir (16 Temmuz 1912) (17). Ġttihat ve Terakki Bab-ı Âli Baskını'na kadar (23 Ocak 1913) www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
  • 16. www.kuyruksuz.com iktidardan uzaklaĢmıĢtır. Altı küsur aylık bir ayrılıktan sonra tekrar fakat fiili ve zor kullanarak Bab-ı Âli Baskını ile iktidara gelmiĢtir. Ġttihat ve Terakki'nin sadrazamı Mahmud ġevket PaĢa. Ġtilafçıların geniĢ surette dahil oldukları bir suikast sonunda öldürülünce kurulan Divanıharb'in kararları tanınmıĢ muhalif lider ve simaları idama mahkûm etmiĢtir (18). Bu tarihten 1918 senesine değin Ġttihat ve Terakki tek parti olarak Osmanlı devletinin idaresini üzerine almıĢtır. Ancak Birinci Dünya SavaĢı'ndan mağlup çıkınca iktidarı terketmiĢtir (19). Son kongresiyle de kendini feshederek yeni partilere bölünmüĢtür (20). Mütareke safhasında ezeli rakip Hürriyet ve Ġtilaf peykleriyle birlikte siyaset sahnesine hâkim olmak istemiĢse de bu hareketi iĢgal altında bulunan bir sahada tesirsiz didiĢmelerden öteye gitmemiĢtir Anadolu'da ise Müdafaai Hukuk hareketi tarafından yenilmiĢtir. Zaten 1919 genel seçiminden sonra MeĢrutiyet partileri görünmez olmuĢlardır. Bu Ģema bize MeĢrutiyet'te muhalefetin imkânsızlığını gösterecek derecede açıktır. Hukuki yolların kapalı olması karĢısında muhalefetin de zora ve fiili yollara baĢvurduğu görülmüĢtür. gizli faaliyet, Halaskâr Zabitan Hareketi. ''Dağa çıkma''lar, tehditler, Bab-ı Âli Baskını'na karĢı Mahmut ġevket PaĢa suikastına iĢtirak. ''Taklibi Hükümet'' teĢebbüsü, Paris'te üçüncü bir jön Türk ve muhalefet hareketi, münferit sulh müzakerelerine giriĢmek, mütareke devresinde geniĢ bir intikam ve divanıharp politikasına devam ve idamlar.'' Görüldüğü gibi MeĢrutiyet devresinde Osmanlı Ġmparatorluğu'nun siyasi hayatı bir savaĢ meydanından farksızdı. c - Muhalefetin dayandığı tezler (21): MeĢrutiyet cemiyetinin siyasi örgüsüne daha fazla nüfuz edebilmek için muhalif siyasi kuvvetlerin fert, dernek, parti ve zümre olarak, bütün güçlüklere rağmen iktidar partisinin tekelci durumuna yaptıkları hücum ve tenkitleri kısaca tespit ve bazı örnekler vermek lazımdır. Muhalefet, Ġttihat ve Terakki'nin kurtarıcılığını umumiyetle kabul etmiĢtir (22). Yalnız bu hususta ittifak olduğu söylenemez (23). Kurtarıcılık, iktidar partisinin yapısına bazı özellikler vermiĢtir: Her çeĢit siyasi düĢünceye sahip insanlardan müteĢekkil gayrı mütecanis bir kitle vücut bulmuĢtur (24). Bu çeĢitli fikir ve kanaatteki insanlar sadece yıkmak için birleĢmiĢlerdir (25). Bu Ģartlar altında kurulmuĢ bir parti bir ihtilal cemiyetidir. Yapıcı olamaz ve yıkma olayı, (gayeye) eriĢildiği andan itibaren çözülmelerle baĢlar (26). Bu özellikler, muhalefet yazarlarını bir sonuçta birleĢtirmiĢtir: Ģu halde Ġttihat ve Terakki, normal anlamıyla bir siyasi parti değildir (27). Bu hüviyete sahip olabilir mi? Evet, fakat bir Ģartla: mütecanis olmak, bunun için de ciddi bir temizlenme hareketine giriĢmek Ģartıyla (28). Ġktidar partisinin yapısındaki bu illetler onu MeĢrutiyet'i ve hürriyeti yok edici yollara sürüklenmiĢtir. Bir vakitlerin (daha doğrusu bir kaç sene öncesinin) kurtarıcı partisi bizzat yıktığı Abdülhamid istibdadından daha beterini geri getirmiĢ, memleketi bir kaç kiĢinin keyfi idaresi altında inletmektedir. (29). 1912 yılında Ġttihat ve Terakki'nin iktidardan kısa bir müddet için uzaklaĢmıĢ olması, muhalefeti yeni bir inkılap devresinin açılması ümidiyle karĢılaĢtırmıĢtır. Hissedilir derecede canlanan muhalefet Ġttihatçıların iflasını ilan etmiĢ, bir daha geri gelmemeleri için tedbirlere baĢvurulmasını istemiĢtir. Bu safhanın problemi ''intikam almak'' olmuĢtur: Gerçekten Ġttihatçılar yok edilmeli ve intikam alınmalı mıydı? Soruya hayır diyenler azdır (30). Ġntikam taraftarları ise çoğunluğu teĢkil etmiĢlerdir (31). Muhalefetin seçkin yazarlarını daima meĢgul etmiĢ olan meselelerden birisi de yine iktidar partisinin yapısındaki ikilikti. Ġttihat ve Terakki cemiyeti (dernek ) mi, yoksa bir fırka (siyasi parti) mıydı? (32). Ġktidar zimamdarlarınca (yöneticilerince) Cemiyet Parlamento dıĢında, Ģûrayı devlet tarafından âmme menfaatine hâdim olarak kabul edilmiĢ bir çeĢit sosyal yardım müessesesi olarak gösteriliyordu. Fırka ise, Mebusan Meclisi'ndeki çoğunluğa verilen isimdi. Bu vuzuhsuz durum Lütfi Fikri Bey tarafından Ģiddetle tenkit edilmiĢtir (33). Nihayet genel mahiyette tenkitler müĢterek bir hücumda birleĢmiĢtir. Hürriyeti getirmiĢ olması bir partiye hudutsuz kuvvet verebilir miydi, her Ģeyi yaptırabilir mi. Muhalefet soruya kesin bir cevap vermiĢ böyle bir teĢekkülün zalim, müstebit ve siyasi ahlaktan mahrum olduğunu tekrar tekrar ilan etmiĢtir: kurtarıcılık istibdadı meĢru gösteremezdi (34). www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
  • 17. www.kuyruksuz.com 4- Ġttihat ve Terakki'nin icraatına dair (35). Parlamenter bir meĢrutiyeti ve çok partili rejimi kendi hâkimiyet âletleri haline getirmiĢ Ġttihat ve Terakki yalnız bu siyasi manevralarla mı yetinmiĢtir? Hiç Ģüphesiz hayır. Ġktidarda tek baĢına kalıĢı 1911 yılından itibaren programına arzuladığı kontrolsüz hareket imkânını sağlamıĢtır. Merkeziyetçi- devletçi- milliyetçi prensiplere dayanan program müspet gerçekleĢtirme safhalarına varmıĢtır. Türkçülük cereyanının tesiri altında geliĢen program tatbikatında esas olan milliyetçilik prensibi batılılaĢmak, hatta laikleĢmekle aynı anlamda sayılmıĢtır. GeliĢme çeĢitli alanlarda olmuĢtur. a- Sosyal ve kültürel alanda: Milliyetçilik prensibi bilhassa batılılaĢmak yönünde geliĢtirilmiĢ, eğitim meseleleri ön planda tutulmuĢtur. Üniversitede (Darülfünun) Edebiyat Fakültesi'ndeki umumi derslere kız talebelerin erkeklerle birlikte devamı, üniversite muhtariyeti birer yeniliktir. Kadın meselesi milli bir iktidar ve kültür meselesi olarak ele alınmıĢtır. Kadın cemiyetleri kurulmuĢtur. Milli kütüphane, milli arĢiv (Hazinei Evrak), milli müzik, milli filmcilik, milli coğrafiya cemiyeti, turizm meseleleri hep bu alandaki program tatbikatıdır. Bu arada Batı takvimi de kabul edilmiĢtir. Meslek, kültür ve spor kurumları da bu alanın yeni müesseseleri olarak kurulmuĢtur. Türk Ocağı milliyetçilik doktrininin hazırlayıcısı ve yayıcısı olmuĢtur. Yurtlar memleketin dıĢında da kurulmuĢlardır. Ayrıca, bizzat Ġttihat ve Terakki Fırkası'nın Ģubeleri ve kulüpleri gece dersleri tertip etmiĢler ve dispanserler açmıĢlardır. Fırkanın patronajı altında hayır cemiyetleri kurulmuĢtur. Maarif alanındaki en önemli adım, hiç Ģüphesiz sadece dini konularla uğraĢacak olan Darülhikmeti Ġslamiye'nin layık öğretime karıĢmasının önlenmesi olmuĢtur. b- Ġktisat alanında: En büyük adım kapitülasyonların ilgası olmuĢtur. Ġlk milli banka kurulmuĢtur. (Ġtibarı Milli Bankası), OtarĢik bir ekonomi politikasının sonucu olarak, milli sermayeli hususi teĢebbüsler, Ģirketler ve fabrikalar kurulmuĢtur. Kooperatifçilik yerli malı sevgisi, Türklerden alıĢveriĢ etmek, serbest mesleklere intisap daimi surette telkin edilmiĢtir. Esnaf ve meslek teĢekkülleri kurulmuĢtur (hamallar teĢkilatı bu arada zikredilebilir). c- Hukuk alanında: Kültür ve ekonomi alanlarındaki yeniliklerin kanunlaĢtırılması kısmen gerçekleĢmiĢ, kısmen de proje halinden öteye geçememiĢtir. Hukuk alanında Türkçü-Milliyetçi prensip layıkleĢme anlamında tatbik edilmiĢtir. 1916 ve 1917 kongrelerinin kararları bu bakımdan önemlidir. Darülhikmeti Ġslamiye adlı müessesenin kuruluĢu ile Mahkemeler Adliye Nezaretine bağlanmıĢtır. Kaza kuvveti böylelikle dinilikten ayrılmıĢ, kaza birliği (tevhidi kaza) prensibi kabul edilmiĢtir. Bu kabulün sonucu olarak nikah ve boĢanmaya dair muvakkat (geçici) bir kararname yapılmıĢtır. 1917 Kongresi kararları tatbik alanına girmiĢ olsaydı, muhakkak ki layıklık prensibi hayli geniĢ gerçekleĢme imkânlarına kavuĢacaktı. d- Heyecan iklimi: Görüldüğü gibi, Ġttihat ve Terakki'nin kurduğu parti diktatörlüğü kadrosu içinde, Türkçülük cereyanı milli bir sosyal politika halinde tatbik alanına aktarılmıĢ, batılılaĢmak ve layıklık anlamında kabul edilmiĢtir. Ġttihat ve Terakki müspet iĢler baĢarmamıĢ sayılamaz. Ne var ki bunları bir hürriyetsizlik iklimi içinde ve tedhiĢ metodlarına baĢvurarak yapmıĢtır. Bu tutumudur ki, Ġttihat ve Terakki hakkında affedilmez bir değer hükmü verilmesine sebep olmuĢtur. Zamanını tahlil eden hatıralarında Lütfi Fikri Bey, Ġttihatçıların Birinci Dünya SavaĢı'na girmeleri kararını tahlil ederken, Ģu müĢahedeye (gözleme) varmıĢtır: ''...Ben Ġttihat ve Terakkiyi sergüzeĢtçi bir siyasete daima mütemayil görüyorum. Bana öyle geliyor ki onu takviye ve idame eden hizip, harp ve emsali sebeplerle karıĢmıĢ heyecanlı bir muhit (çevre) ve zamanının kendisine pek münasip olacağını ve bilakis sulh ve müsalemet (barıĢ) ve sükûnet www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
  • 18. www.kuyruksuz.com devrelerinde büyük bir kabiliyet gösteremeyeceğini ve binaenaleyh hüsnü muvaffakiyet ve devam için daima buhranlı bir zaman ve muhit hazırlamak mecburiyetinde kaldığını hissediyor'' (36). ġu kadar var ki, bu kavgacı ve harpçi havayı yaratan sadece Ġttihat ve Terakki değildi. Fakat bu iklim onun icraatının adeta tabii geliĢme Ģartlarını sağlamıĢtır. Ġstikrarlı bir hava içinde hareket imkânı ona yabancı kalmıĢtır. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ĠKĠNCĠ MEġRUTĠYET TOPLUMUNU KAPLAYAN DERTLER Bir savaĢ meydanı halindeki siyasi hayat kadrosu ve bir istibdat harabesi içinde eldeki vasıtalarla yeni değerler bulmak, yeni bir rejim kurmak gerekiyordu. Fakat her Ģeyden evvel Osmanlı (ve bilhassa Osmanlı-Türk) cemiyetinin niçin bu hale düĢtüğünü, bilmek inkırazın sebeplerini aramak lazımdı. MeĢrutiyet aydınları, içinde bulundukları imkânsızlıklara rağmen cemiyetlerini acı bir tenkit açısından görmüĢlerdir. Yıkıntıyı saklamamıĢlar, dertleri büyük bir açıklıkla halk efkarının önüne sermiĢlerdir. Bu ameliyeden (iĢten) sonradır ki, Batı'da ve Doğu'da buldukları fikir ve prensipleri -bazen bir hayli insicamız (tutarsız) olmakla beraber- hastalıkların tedavisine, sosyal yapının ıslahına tatbik etmek yoluna gitmiĢlerdir. Onların parmak bastıkları dertler, MeĢrutiyet siyasi düĢüncesinin nirengi noktalarıdır. 1- Büyük ümit: Köklü değiĢmeler yapmak isteyen her büyük siyasi hareket gibi, Ġkinci MeĢrutiyet de âni bir refah ihtiyacının ifadesi olan büyük bir ümit ile baĢlamıĢtır. Devletin her yönünü kaplayan bu olay, müĢterek bir duygu olarak görünmüĢtür. Büyük ümit hürriyetin ilanı ile birlikte sadece neĢe ve heyecan değil, her türlü asayiĢi de silip süpüren bir sarhoĢluk devresi yaratmıĢtır. Bilhassa Osmanlı Türklerine bir bayram havası yaĢatmıĢtır: ''Otuz Ģu kadar senedir istibdat baskısı altında bunalan halk birdenbire sevinç ve heyecana, tarif edilmez bir hissiyat taĢkınlığına kapıldı. Koca Osmanlı devleti umumi bir bayram içinde idi'' (1). 1876'dan beri istenenler gerçekleĢmiĢ, Yıldız'a çekilen telgraflar semerelerini vermiĢ, MeĢrutiyet yeniden ilan edilmiĢti. Kanunu Esasi tekrar yürürlüğe girmiĢti. ''Hürriyet'' ve ''MeĢrutiyet'' kelimeleri halk nazarında, o zamana kadar mevcut olmayan, fakat hasreti çekilen Ģeylerin derhal gerçekleĢmesi olarak anlaĢılmıĢtır.Kitleye göre hürriyet refah demekti, huzur ve emniyet demekti (2). Bu sebeple seviniliyor, coĢuluyordu. Hürriyet hareketi memleket dıĢında uyandırdığı nispi bilgiler yanında (3), istibdatın buzlarını kırarak kitleyi eski canlılığına kavuĢturmuĢ sayılıyordu (4). Komiteler, ihtilalci çeteler ve dernekler bundan böyle kanun yollarında yürüyeceklerini ilan ediyorlardı (5). Yüzyıllık bir ıslahat hasretinin ifadesi halinde bu büyük ümidin çok Ģümullü bir anlamı olmuĢtur: Bütün Osmanlı ve Ġslam dünyasının kurtuluĢu (6). Bu ütopyacı ha reket noktasında, büyük ümidin formüle edilmesinde hükümet baĢındakiler de çok kere varılacak sonuçları hesaplayamadan, halk ile birliktirler. Namlı bir Jön Türk ve Mebusan Meclisi Reisi Ahmet Rıza Bey'e göre bir ''Devri Cedit (Yeni Devir) baĢlamıĢtı ve bu gerçekleĢmede Abdülhamid'in ''büyük hissesi'' vardı (7). Ġktidar organı ġûrayı Ümmet gazetesinin ''dahili icmal'' muharririne göre de bir ''uyanıĢ''tı (8). ''BaĢtakiler''in bu Ģekilde düĢüncelerinden halk sonuçlar beklemiĢtir: ġu halde bütün sosyal dertler ortadan kalkacaktı. Kapitülasyonlar yok oluverecekti. Bir kalkınma, adeta yerden fıĢkıracaktı. Uzun süren bayram havası içinde pek az kimse bu rüyaların hangi vasıtalarla gerçek olabileceğini sormuĢtur. Ġncelemelerimiz bakımından bu ''uyanıĢ''ın iki özelliği kayda değer: Önce, MeĢrutiyetçiler bütün ihtilalciler kadar iyimserdiler. Sonra da bu hissi sonuç çıkarmalar büyük ümit yerine gayet derin bir hayal kırıklığına ve aĢağılık duygusuna geçiĢin sebebi olmuĢlardır. 2 - Hayal kırıklığı, sebepleri ve sonuçları: a - Sabırsızlık: www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
  • 19. www.kuyruksuz.com Ġstibdat baskısından kurtulmuĢ büyük kitle, boĢalmıĢ bir zenberek hızı ile MeĢrutiyet'ten beklediklerinin derhal olmasını istemiĢ, iktidarı, hükümetleri bunları yapmaya zorlamıĢtır. Kanunu Esasi'nin Ģahıslandırdığı büyük ümidi ancak ''BaĢtakiler'' gerçekleĢtirebilirdi ve gerçekleĢtirmeliydiler. Sait PaĢa kabinesinden sonra kurulan ''ikinci bir siyaset Kâmil PaĢa'' hükümetinin programı bu gözle görülmüĢtür. Zamanın bir yazısında okunduğugibi ''herkes bu kabineden pek çok Ģeyler bekliyordu... Kısa bir tâbirle: Kabine yeniden bir Osmanlı Devleti vücuda getirecekti. Herkes Ģikâyet ediyor... Bin türlü istekte bulunuyordu... Halk her Ģeyi birden istiyor Babıâli'den mucizeler bekliyordu... tayininden on beĢ gün geçer geçmez Nâzırdan, bir Ģey yapmadı! Ģikâyetinde bulunuyorlardı. Halbuki her Nâzırın elinde kem alâttan (kötü âletten) baĢka bir Ģey yoktu. Bununla da kemalât (bilgi ve ahlak güzelliği) olamazdı'' (9). b - AnarĢi: Beklemediği sarsıntı ile uyanan halk, bir hâkimiyet havası içinde. Sait PaĢa hükümetini çekilmeye mecbur etmiĢtir. Yıldız tarafından mansup (kurulmuĢ) ve istifa etmeyen memurları zorla yerinden atmıĢtır. Bu arada siyasi partiden ziyade, geniĢ ve kaplayıcı bir teĢekkül olan Ġttihat ve Terakki Cemiyeti memleketin her tarafında gizlilikten sıyrılmıĢtır. Herkes akın akın bu cemiyete üye olmaktadır. Cemiyet umumi hayata hâkimdir ve hükümet otoritesi yerine geçerek onu gölgelemiĢtir. ''Kanuni devrinden beri halk ile padiĢah arasındaki kafes'' kırılmıĢ, fert ile iktidar karĢı karĢıya kalmak üzeredirler. Fert arzu ve ümitlerinin ilcalarıyla (zoruyla) hareket etmekte, halk efkârı bu yollardan kendini açıklayabilmektedir. Bu bir hükümetsizlik halidir. O kadar ki MeĢrutiyetin bayram medhiyesini yapan kalemler halka sükûnet ve itidal tevsiye etmiĢlerdir (10). Bizzat Osmanlı Ġttihat ve Terakki Cemiyeti yayınladığı tamimlerle ''Hükümeti meĢrutaya karĢı müdahale salahiyeti olmadığını ve kanunların mer'i bulunduklarını'' hatırlatmıĢ, anarĢik duruma son verilmesini istemiĢtir (11). Hayal kırıklığı veya ümitsizlik ilk olarak halkın ölçüsüz galeyanı içinde filizlenmeye baĢlamıĢtır. c - AĢağılık duygusu: Babıâli'den mucize bekleyen halk, ilk Ģenlikler arasında Bulgaristan'ın istiklal ilanını duymuĢtur. Yabancı baskısı, kapitülasyonlar ise yerli yerlerinde idiler. Ġstibdat perdesi kaldırılınca gerçek görünmüĢtür. Halk devlet iĢlerini yakından görmek için sabırsızlanmıĢ, padiĢahın cebindeki anahtarla girilmesi yasak olan odayı açınca bütün hakikatı anlamıĢtır. Sosyal seviyenin geriliği, siyasi yapının noksanları ve nihayet yabancı baskısı MeĢrutiyetin de muvaffak olamayacağı inancını kuvvetlendirmiĢtir. ''Bir kasırga ile savrulan yapraklar gibi düĢtüğümüz boĢluklar içinde yapıĢacak, tutunacak bir yer arıyor, fakat hiçbir Ģey bulamıyoruz. MeĢrutiyetten beklediğimiz ona verilen istikamet iĢte bu ümitsizlik gayyasına sürüklemiĢtir.'' (12) d - ġahsiyat: Jön Türklerden kalan siyasi miras MeĢrutiyet'in buhranlı iklimi içinde kolaylıkla geliĢmiĢtir. BaĢlangıcın güzel günleri geçince ''maalesef daha Avrupa'da iken fikirlere yerleĢen'' çekiĢme ve Ģahsi garaz tohumları ''büyümüĢ, beslenmiĢ, ĢiĢmiĢ, nihayet uç vermiĢtir (13). e - Taklitçilik: Ġkinci MeĢrutiyet'in siyasi fikir olaylarının dayandığı esaslardan biri de iktibastır. Kurulmasına çalıĢılan rejimin sosyal, siyasi ve nihayet hukuki sahalarda yeni prensip ve müesseselere olan ihtiyacı açıktı. Batı ile Doğu arasına yerleĢmiĢ, çeĢitli kavimleri barındıran bir ülkenin fikir adamları bu durumu nasıl fiiliyat sahasına çıkaracaklardı? Tanzimatçıları takiben, baĢka memleketlerin müesseselerini Ozmanlı zemini üzerine nakletmekle mesele çözülebilir miydi? Taklit, bu soruların açtığı kapıdan girmiĢ ve hayal kırıklığının, karamsarlığın baĢ unsurlarından biri sayılmıĢtır. Ġkinci MeĢrutiyet'in aydın veya yazarı olmak için ''mukallitlik'' problemiyle meĢgul olmak kâfi değildir. Bu olayı, aynı zamanda Ģiddetli bir tenkide tâbi tutmak lazımdır. Ġstisnasız bütün muharrirler ve mütefekkirler, körü körüne taklidin ve ''kopyacılığın'' aleyhindedirler. Gerçi ''GarplılaĢmak'', Batılı www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
  • 20. www.kuyruksuz.com olmak devleti kurtaracak yollardan biriydi, fakat bu yol ile mukallitlik arasında mahiyet farkı vardı. Mehmed Âkif'ten Prens Sabahattin'e kadar aynı bina içinde birbirlerine rastlamak dahi istemeyenler taklitçilik aleyhinde yekvücut olmuĢlardır, ve bu hareketi milli bir hastalık olarak ilan etmiĢlerdir. f - Ġktisadi gerilik: MeĢrutiyetin fikir adamlarını derin kararsızlığa götürmüĢ olan olayların en önemlisi devletin iktisadi esareti olmuĢtur. Kapitülasyonlar, borçlanmalar (Düyunu Umumiye) gibi baskıların altında kıpırdayamayan, gümrüklerine, ticaretine, ulaĢtırmasına hâkim olamayan (14), tabii kaynaklarını değerlendirip iĢletmekten âciz bir devletin iktisadi bir kalkınma yapması hayaldi. Bu imkânsızlıklar ciddi bir çöküĢ sebebi sayılmıĢlardır (15). MeĢrutiyetin yapısını kemiren bu muazzam dert, fikir cereyanlarına bütün geniĢliğiyle in'ikas etmiĢtir (yansımıĢtır): Türkler milli bir idealden oldukları kadar iktisadi sınıflardan da mahrumdular. Türkler memur ve rençberdiler. Türkler müstahsil (üretici) değil müstehliktiler (tüketicidirler), ''passif'' vatandaĢtılar. Öyleyse, Avrupa'nın iktisadi ağırlığı ve rekabeti karĢısında yenilmekten, kahrolmaktan baĢka çare yoktu (16). Siyasi partiler bu gerçeği fikir cereyanları süzgecinden geçirerek programlarında tanımıĢlardır. Ġttihat ve Terakki milli iktisat politikasına bu durumun tepkisi altında varmıĢtır. Ayrıca, imparatorluğun bir pazar olması, zanaat ve ticaretin ''Türk olmayan ellere'' geçmiĢ bulunması baĢlı baĢına bir konu olmuĢtur. Türkçü (milliyetçi) cereyanın tesiri altında yabancı mallarına karĢı giriĢilen ve muharrirler tarafından heyecanlı desteklenen boykotaj ve direnmeler MeĢrutiyet'in kayda değer olaylarındandır ve halk efkârı üzerinde müessir (etkili) olmuĢlardır (17). Bununla beraber küçük çapta hareketler bir milletin kurduğu devletin esaret boyunduruğunu parçalamasına kâfi gelemezdi. Bu sebeple devrimin siyasi, iktisadi bir devrimle tamamlanması istenmiĢtir (18). ''Ġğneden ipliğe kadar her Ģeyi Avrupa'dan bekleyen bir cemiyetin'' baĢka türlü kalkınmasına imkân yoktu. Nitekim, kapitülasyonların kaldırılması yeniden ilan edilen bir meĢrutiyet sevinci ile karĢılanmıĢtır (19). g - Cehalet. Cehalet, imparatorluğun büyük yarası idi. Bir muharrir ''Adapazarı'na kadar küçük bir seyahat''inin intibaları arasında ''halkın Kanunu Esasi'yi köylerde değil pazarlarda bildiğini'' belirtmiĢtir (20). Ġktidar partisinin ünlü liderlerinden Doktor Nâzım realist bir beyanatında köylünün Kanunu Esasi'yi anlamayacak durumda olduğunu açıklamıĢtır (21). Bu müĢahedelerle varılan sonuç halkın MeĢrutiyeti anlayacak seviye ve kültürden yoksunluğu oluyordu. Bu bakımdan eğitim sisteminin verimsizliği ve yetersizliği üzerinde durulmuĢtur. Bir de bu yoldan sosyal seviyenin düĢüklüğü sonucu çıkarılmıĢtır. Oysa hürriyet cehaletin bulunduğu yerde geliĢemezdi ve ''hür millete cehalet yakıĢmazdı'' (22). Bilgisizliğin hüküm sürdüğü bir cemiyette insan Ģahsiyetine ve haklarına saygının pek zayıf olacağı aĢikârdı. Siyasi parti ve cemiyetler programlarının gerçekleĢme Ģartı olarak, kurslar açmıĢlardır. Bu durum bir muharrire pek rastlanmayan bir meĢrutiyet tablosu çizdirmiĢtir. Filhakika meĢrutiyet insanları ''bedeviyetle medeniyet arasına sıkıĢmıĢ, hakikat içinde hayale dalmıĢ, ilim ve fenden bihaber'' kimselerdir (23). Cehalet felaketlerin kaynağı idi ve bütün bir cemiyet bu yoldan bir komplekse saplanmıĢtı; köle sadakatiyle taklit, imparatorluğun çökmesi onun, hep cehaletin eserleriydiler (24). Haliç'te vapur iĢletilmesini protesto eden ''kayıkçı esnafı'' ise bu durumun hakiki tercümanı olmuĢlardır (25). h - Aydınların sorumluluğu: Ġç ve dıĢ olayların süratli cereyanı karĢısında bazan ĢaĢkın fakat daima asabi bir kitlenin fikirlerine açıklık verecek, bunları onun adına ifadelendirecek aydın elemanların azlığı, yetersizliği ve kayıtsızlığı MeĢrutiyet'in siyasi hayatında daima hissedilmiĢtir. Devletin nasıl idare edileceğini baĢlık seçmiĢ bir broĢür, 10 Temmuz'da birdenbire uyanan ''Güzidelerin'' (seçkinlerin) ve gençlerin ''sönük, düĢkün ve bitap'' bulunduklarını inkâr edilemeyecek bir gerçek olarak belirtmiĢtir? ''ĠĢte", diyor muharrir, ''ben bunu, bu içtimai sebebi aramak istiyorum'' (26). MeĢrutiyet düĢünürleri sırf bu durumun Batı ile keza Osmanlı cemiyeti arasındaki farkı, Osmanlı toplumundaki geriliği açıklamaya kâfi olduğunda adeta birleĢmiĢlerdir: MeĢrutiyet ''Intelligentsia''sı toplumun geriliğinden ve seviyenin düĢüklüğünden sorumluydu. Memleketinin iĢlerini bir üçüncü Ģahıs gibi tenkit eden ve www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
  • 21. www.kuyruksuz.com sadece tenkit eden aydınlar grubu bir çeĢit sosyal ''vebal altında'' kalmaktaydı. Ġmparatorluğu ''çürük kereste ile çatılıvermiĢ yıkılacak bir bina'' haline getirmiĢ olan kendi aydınları idi (27). Ve onlar hücum ettikleri softalardan daha da suçluydular. Hiç olmazsa softalar inandıklarını köylere kadar yaymaya çalıĢıyorlardı. Halbuki aydın denilen kimseler terbiyeci rollerini oynamıyorlar (28) ve kitleyi kimsesiz, baĢıboĢ bırakıyorlardı. Kaldı ki, Osmanlı toplumu ''Hugolar, Ġbsen'ler" gibi dehalara da sahip olamıyordu. MeĢrutiyet yazarları bu durumun sebebini de araĢtırmıĢlardır (29). Kendi kendilerini bu kadar ağır tenkitten çekinmeyen MeĢrutiyetçiler, bütün güçlüklere rağmen ''vatandaĢlık'' müessesesini geliĢtirmeye çalıĢmıĢlardır. Ġktidarın yetersizliği: Ancak gizli cemiyetlerin binbir zorlukla temin ettikleri yayınlarla ve Jön Türklerin elde edebildikleri Batı kültürü ile beslenmiĢ insanlar, bu kadar karıĢık bir topluluğun idaresini ele aldıkları zaman, siyasetin ilme ve ideolojiye ne kadar muhtaç olduğunu derhal anlamıĢlardır. Mahdut bilgilerine tecrübesizlikleri de katılınca, gizli komite usulleri onları istibdada götürmüĢtür. Cehaletle taassubun ''istibdadın iki kardeĢi'' olduğu bu suretle ortaya çıkmıĢtır. Basın hürriyetinin mevcut olabildiği zamanlarda iktidar adamlarının yetersizliği açıkça yazılmıĢtır (30). Ġdare edenlere atfedilen en büyük kusur topluluğu parçalayıcı ve fertleri birbirine düĢürücü iç ve dıĢ sebepleri yok edememeleri veya bunlarla açıkça çarpıĢmayı kabul edememeleriydi. Bu mütereddit ve muhafazakâr yürüyüĢ MeĢrutiyet iktidarlarını mazur göstermek bir tarafa, onlar hakkında çok ağır değer hükümlerine vardırmıĢtır: MeĢrutiyet idaresi Abdülhamit idaresinden beter, aĢağı, ondan ''daha müstebit bir derekeye inmiĢti'', ''memleketin bir baĢından bir baĢına muazzam bir idaresizlik ve sefalet hüküm sürmekteydi.'' Bu hükümler bir sadrazama, Sait Halim PaĢa'ya aittir (31). Nasıl olmuĢtu da Hürriyet kahramanları otoriter bir rejimi geri getirmiĢlerdi? Siyasi hayatın geliĢmeleri içinde rastladığımız bu soru, bütün fikir cereyanlarını meĢgul edecektir. 3- Büyük soru: ''Bu devlet nasıl kurtarılabilir?'' Uzun bir ıslahat (ve hürriyet) arayıĢının mirasçısı ve gerçekleĢtiricisi Ġkinci MeĢrutiyet'in dertli zemini üzerinde bir hürriyet rejimi kurmak, bilinen Ģartlar içinde mucize yaratmakla birdi. Buna rağmen MeĢrutiyet siyasi tarihimizde ilk defa olarak idare edilenlerin memleketin kaderiyle bir yapının iĢçileri kadar, ilgilendiklerini bize göstermiĢtir. MeĢrutiyet hükümetlerini tenkit edenler, onları övenlerden çok fazla idiler. Bu noktada, MeĢrutiyet'in fikri karakterine bağlı bir özellikle karĢılaĢmaktayız. MeĢrutiyet insanlarının çoğu, en çetin ve buhranlı safhalarda dahi kültür ve eğitim kıtlığına rağmen imparatorluğun çöküĢünü durdurabilecek sebeplerin araĢtırıcıları olmuĢlardır. Bu toplum sevgisi, devleti kendinin hissetme ve muayyen bir topluluğa mensup olma zevki -Ziya Gökalp buna umumculuk diyecektir- fertleri benciliği aĢan gayret ve çalıĢmalara, fedakârlıklara sevketmiĢtir. Topluluğu, iktidarın veya türlü baskıların karĢısında, hareketsiz gören muharrirler ve ellerine ilk defa kalem alan vatandaĢlar derhal kalemlerine sarılmıĢlardır (32). Fakat bazen kaleme karĢı hakiki silahın cevap verdiği ve bir gazetecinin öldürüldüğü MeĢrutiyet basınının korkunç havadisleri arasında okunmuĢtur (33). Bu yuvarlanıĢ içinde, Ġkinci MeĢrutiyet'in her safhasında -fakat bilhassa 1913'e kadar- düĢünen ve yazan insanlar adeta kalıp halinde büyük soruyu sormuĢlardır: Ġmparatorluk nasıl kurtarılabilir? Bu çöküĢü durdurmak ve selamete çevirmek ne suretle mümkün olabilir? Bu suallerin cevapları aranırken bir devrin muhasebesi yapılmıĢ, milletin MeĢrutiyete layık olup olmadığı dahi aranmıĢtır (34). Bazı müteferrikler de kurtuluĢ çareleri üzerinde durmuĢlardır. ''Türkiye nasıl kurtarılabilir?'' Bu gibi sorular vaz'edilen meseleleri toptan ifade edecek mahiyettedirler (35) Ġstanbul'da 1922 senesine kadar sorulmuĢlardır (36). Bazen de gözler Anadolu'ya çevrilmiĢtir (37) Bazı fikir adamları da sorudan ziyade sundukları tavsiye ve tedbirleri eserlerine baĢlık seçmiĢlerdir (38). "Büyük Soru" yıkıcı ve yapıcı bir tenkittir. Ġkinci MeĢrutiyet'in fikir hareketlerine ve cereyanlarına, devletin devamını mümkün kılacak formül ve tekliflere büyük soru hâkim olmuĢtur. Genel olarak soru, mensup olunan fikir cereyanına göre sorulmuĢ inceleme ve araĢtırmalar aynı açıdan nazara alınmıĢtır. Bir örnek olmak üzere. Ġslamcı cereyan liderlerinden Sait Halim PaĢa'nın sorduğu www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır
  • 22. www.kuyruksuz.com soruyu seçebiliriz: "Vaktiyle o kadar kuvvetli, o kadar zinde bulunmuĢ olan heyeti içtimaiyei Osmaniye bu kadar az bir zaman zarfında bu derece nasıl bozuldu?" Ve ilave etmekte: "ĠĢte tetkike çalıĢacağımız esbap ve avamil" (39). BEġĠNCĠ BÖLÜM ĠKĠNCĠ MEġRUTĠYET'ĠN SĠYASĠ FĠKĠR CEREYANLARI 1- Batıya açılan yeni pencere: Bir toplumun yaĢayıĢı ile geliĢmesi ile ilgili görüĢler, sistemli fikirler ya da teoriler, o toplumun siyasi düĢüncesini vücude getirirler. Bu düĢünce, daimi surette, gerçeklerle, yaĢanmıĢ olaylarla, bir devrin tarihi ve coğrafyasi ile toplumun maruz kaldığı çeĢitli tesirlerle iç içedir. Bu düĢünce geçmiĢi açıkladığı gibi geleceği tayin, geleceğe ait kanunlar çıkarmak iddiasındadır. Bir toplumda aydınlar bu iddiaya sahip olanlardır. Onlar, toplum olaylarına değiĢik açılardan, değiĢik fikir gözlükleri ile bakarlar. Bu olayları yorumlarlar. Yeni doğabilecek olayları tespit etmek, geleceğe ait kanunlar bulmak isterler. Bir memleketin aydını, kitleye, sosyal hayatı anlama imkânını hazırlar. Halk efkârının açıklanmasını sağlar. Birçok kiĢinin duyup da anlatamadığı Ģeyleri anlatmaya çalıĢır. Ġkinci MeĢrutiyet'in siyasi düĢüncesi büyük soruya verilen cevaplar bütünüdür. En orijinal tarafı da budur. MeĢrutiyet aydını bu zor ödevi yüklenmiĢtir. Büyük soruya, ''Bu devlet nasıl kurtarılabilir'' sorusuna verilen cevapların çeĢitliliğidir ki birbirinden farklı siyasi görüĢlerin ortaya çıkmasına âmil olmuĢtur. MeĢrutiyet toplumunu tehdit eden sosyal dertler ve tehlikeler karĢısında, çeĢitli çevrelerde geliĢmiĢ olan fikir cereyanları yıkılıĢa bir destek, dertlere deva bulmak ihtiyacının ifadesi olmuĢlardır. Batı karĢısında birkaç yüzyıl bir ''demir perde'' olarak kalmıĢ olan Osmanlı toplumunun kapıları Avrupa'ya ilk defa, ardına kadar ve büyük bir samimiyetle Ġkinci MeĢrutiyet adını verdiğimiz devrede açılmıĢtır. Osmanlı camiasının Batı ile karĢılaĢması, o zamana kadar muhafaza etmeye çalıĢtığı siyasi düĢüncesini alt üst edecek kadar değiĢtirmiĢtir (1). Bu karĢılaĢma bir mukayese imkânı vermiĢ, gerilik açıkça itiraf edilmiĢ ve ''Batılı olmak'' zarureti belirtilmiĢtir. Kurtulmak, kalkınmak ve taze bir hayata kavuĢabilmek için Osmanlı Devleti'nin geniĢ bir iktibas faaliyetine muhtaç bulunduğu da bir sonuç olarak ortaya çıkarılmıĢtır. Fakat mesele bu sonucu çıkarmakta değil, asıl probleme cevap bulmaktaydı. Yirminci yüzyılın baĢlangıcı, değiĢmekte olan bir dünyanın da dönüm noktasıydı. Bu değiĢme yalnız teknik yenilikler değil, eskiye nazaran çok farklı manevi (éthique) değerler de getirmekteydi. Eski MeĢrutiyet kalıbını yeni bir özle doldurmak ödevi Batı'nın geçirmekte olduğu bu yenileĢme buhranları devrelerinde duyulmuĢtur. Filhakika yeni değerler nasıl ve nerede bulunacaktı? Siyasi müesseseler nasıl bir zemine dayandırılacaktı? Osmanlı Ġmparatorluğu ne dereceye kadar bu yeni değerlerle teçhiz edilmeli, ''GarplılaĢmalı''ydı? Ve bu GarplılaĢma nasıl bir metotla gerçekleĢtirilmeliydi? Bu değiĢme yeni ve köklü bir inkılap mı, mevcud kadro içinde bir ıslahat mı, yoksa dini (Ġslami) bir rönesans mı olmalıydı? Özellikle bilinmeyen ve ilk defa çıkılan bir saha üzerinde ve fevkalade gayrı müsavi Ģartlar altında Batı ile karĢılaĢmanın bütün ağırlık ve sorumluluğunu ilk olarak MeĢrutiyet nesli yüklenmiĢ ve sorulara muayyen fikir cereyanlarıyla cevap aranmıĢtır. 2- ÇeĢitli fikir cereyanları: Bu cereyanlar hangileridir. Genel olarak yukarıda kısaca belirttiğimiz özelliklere sahip beĢ cereyandan bahsedilebilir. MeĢrutiyetin siyasi düĢüncesi bu beĢ kanal içinden geçer: Garpçılık Ġslamcılık, Türkçülük, Mesleki Ġçtimai (Ġlmi Ġçtimai) ve sosyalizm cereyanları (2). www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır