1. Four Seasons English 8
Unit 1 – Frendship Rules
GRAMMAR
To be - Olmak
İngilizce to be fiili 'am, is, are' dır. Bu fiillerin diğer fiillerden farkı, durum bildiren cümlelerde
kullanılırlar. Eylem söz konusu değildir
Positive form Negative form Question form
I am ___________ 1 am not ________ Am I ______?
You are ________ You are not _______ Are you _____?
He is ___________ He is not _______ Is he _______?
She is __________ She is not _______ Is she _______?
It is ____________ It is not _________ Is it ________?
We are ________ We are not _______ Are we ______?
You are ________ You are not ________ Are you _____?
They are _______ They are not _______ Are they _____?
İngilizce to be fiili olan bir cümleyi soru cümlesi yapmak için 'am, is, are' cümlenin başına getirilir
.Examples –
Am I a doctor? Yes, you are / No you aren’t
Are you hungry? Yes, I am / No,I am not
Is he late? Yes he is / No, he isn’t
Is she beautiful? Yes, she is / No, she isn’t
Is it big? Yes, it is / No, it isn’t
Are we responsible? Yes,you are / No, you aren’t
Are you married? Yes,we are / No we aren’t
Are they students? Yes, they are / No, they aren’t
NOTE: İngilizcede de Türkçedeki gibi ben sorusuna sen diye, sen sorusuna ben diye, biz sorusuna siz diye ve
siz sorusuna biz diye cevap verilir. Bu yüzden sorunun hangi özneye sorulduğuna dikkat edilmesi ve ona göre
cevap verilmesi gerekmektedir.
Sen aç mısın ? Evet açım, hayır aç değilim
Biz mi sorumluyuz? Evet siz sorumlusunuz. Hayır siz sorumlu değilsiniz.
Personality Adjectives
We use character adjectives to describe someone's personality. Adjectives can stand alone or collocate
with nouns.
Karakter sıfatlarını bir kişinin kişiliğini tarif etmek için kullanırız.Sıfatlar tek başına veya isimler ile yay
yana kullanılabilir.Bu sıfatlar to be fiili ile yani ‘ am, is ,are (present tense) was, were (past tense)’ ile kullanılır.
For example: (Örneğin:)
She is considerate. (O anlayışlıdır.) She is a considerate person. (O anlayışlı bir kişidir.)
NOTE: What + (is,am,are) + (he,I,they) + like?
A: What is Selim like? ( Selim nasıl biridir – kişilik olarak)
B:He is polite and generous.
* Burda en çok karıştırılan nokta , like kelimesinin hoşlanmak olarak algılanması sonucu Selim nasıl birisi ?
yerine Selim ne yapmaktan hoşlanır? gibi algılanması.Bunu karıştırmamanın yolu ise kullanılan yardımcı fiile
bakmamız. (am,is,are )–kullanılmışsa karakter olarak nasıl olduğu sorulur. (do,does )– what does Selim like?
(selim ne yapmaktan hoşlanır ) kullanılmışsa hoşlanmak anlamında kullanılmıştır.
2. Physical Description
Colour Shape Lenght
HAIR TYPES
Black (siyah) Straight (düz) Long (uzun)
Blonde (sarışın kızlar için) Wavy (dalgalı) Short (kısa)
Blond (sarışın erkekler için) Curly (kıvırcık) Shoulder-lenght
Brown (Kahverengi) (omuz hizasında)
Dark Brown (Koyu Kahverengi)
Red (Kızıl)
Example : He has got short wavy dark brown hair
I have got long straight blonde hair
Shape Colour
EYES TYPES
Big (büyük) Black (siyah)
Small (küçük) Brown (kahverengi )
Slanting (çekik ) Green (yeşil)
Blue (mavi )
Hazel (ela)
Examples : Chinese people have got small slanting eyes.
She has got big hazel eyes.
Shape
TYPES
FACE
Round (yuvarlak )
Long (uzun)
Oval ( oval)
Examples : You have got a round face.
My sister has got a long face.
Skin (ten)
COMPLEXİ
Fair ( açık ten,kumral)
ON
Dark (koyu)
Tanned (bronzlasmıs)
Examples : African people have got dark skin
Russian people have got fair skin.
NOTE: Fiziksel özellikleri anlatan yukarıda tablolarda verilen kelimlerle birlikte sahip olmak ‘have got ,has got’
kullanılır.Bir kişinin fiziksel özelliği hakkında bilgi almak için What does he/she look like? soru kalıbı
kullanılır.Kullanılan diğer kalıplar
What do they/you/we look like?
How tall is she?
How are they?
How much does she/he weight ? She weights 60 kilograms
How much do they/you weight?
What colour is his/her hair? His hair is blonde
What colour arehis/her eyes? Her eyes are green
Melisa is a beautiful girl. She is slim and tall. She has got long straight black hair and blue eyes.
VOCABULARY
Personality Adjectives (Kisilik Sıfatları)Kisinin karakterini ifade ederken kullanılan sıfatlar
Pessimistic = the person who always see the bad Supportive = people who support their friends --
sides of events -- Kötümser destekleyici - ( support - desteklemek)
Optimistic = the person who always see the good Understanding = anlayışlı ( understand –
sides of events -- İyimser anlamak)
3. Selfish = the person who always thinks of on his / Talkative – people who likes talking too much (
her own -- Bencil çok konuşmayı seven kişiler)
Bossy = the person who always says others what to Happy – mutlu
do-- patronluk taslayan Loyal – sadık vefalı
Reliable= Güvenilir Funny – people who like making the others laugh
Honest = the person who doesn’t tell lies – Dürüst (komik eğlenceli – başklarını güldürmeyi seven
Dishonest - hilekar dürüst olamayan kişiler)
Reserved - Çekingen,içine kapanık Sociable – people who make friends easily (sosyal
Persistent - İnatçı – kolay arkadaş edinen kişiler)
Rude – kaba , kibar olmayan Serious – ciddi ağırbaşlı
Mean , Stingy –people who don’t like spending Jealous – kıskanç
money (cimri,para harcamayı sevmeyen kişiler) Brave – people who aren’t afraid of anything (cesur
Perfectionist – mükemmeliyetçi ( perfect – – hiçbir şeyden korkmayan kişiler)
mükemmel) Passionate –şehvetli hırslı tutkulu
Generous – cömert eli açık Lazy - people who don't want to work (tembel –
Punctual – people who never be late (dakik- asla çalışmak istemeyen kişiler)
geç kalmayan kişiler ) Warm-hearted – iyi kalpli, sevgi dolu
Thankful – minnettar , müteşekkir Spoilt- şımarık
Proud - gururlu Encouraging – cesaretlendirici (encourage –
Sincere – içten samimi cesaretlendirmek , discourage – cesaretini kırmak)
Trustworthy – güvenilir (trust – güvenmek) Forgiving – bağışlayıcı (forgive – bağışlamak)
Clever – akıllı zeki Respectful – saygılı ( show respect – saygı
Shy - not confident (çekingen – güvensiz) göstermek)
Bright - intelligent (parlak – zeki) Honest - people who always tell the truth (dürüst –
Noisy - people who make a lot of noise her zaman doğruyu söyleyen kişiler)
(sesli,gürültücü– çok ses yapan kişiler) Selfish - people who only think about themselves
Stubborn - people who won't change plans or ideas (bencil – sadece kendini düşünen kişiler)
(inatçı – plan veya fikirlerini değiştirmeyecek olan Mature - people who behave like adults, not
kişiler) children (olgun – yetişkinler gibi davranan kişiler,
Helpful - people who like helping others çocuk gibi değil)
(yardımsever – başkalarına yardım etmeyi seven Polite - people who show respect for others and
kişiler) aren't rude (kibar – başkalarına saygı gösteren ve
Moody - often angry or unhappy (karamsar – sık kaba olmayan kişiler)
öfkelenen ve mutsuz olan) Aggressive - people who behave in an angry or
Patient - people who don't get angry when they violent way (agresif – kızgın veya şiddetli şekilde
have to wait a long time for something (sabırlı – bir davranan kişiler)
şey için uzun süre beklemesi gerektiğinde Ambitious - people who want to be very successful
sinirlenmeyen kişiler) or powerful (hırslı – çok başarılı veya güçlü olmak
Imaginative – hayal gücü kuvvetli, yaratıcı kişi isteyen kişiler)
4. Organised - people who plan things well and don't Easy-going - people who are very relaxed and don't
waste time (düzenli – işlerini iyi planlayan ve worry about things (rahat – çok gevşek olan ve
zaman kaybetmeyen kişiler) olaylara aldırmayan kişiler)
Considerate - people who are very kind and
helpful (anlayışlı – çok kibar ve yardımsever olan
kişiler)
PHYSICAL DESCRIPTION ADJECTIVE (Kisinin fiziksel özelligini ifade eden sıfatlar)
Beautiful – güzel Short – kısa
Handsome – yakışıklı Fat – şişman
Good looking – ağzı burnu yerinde güzel Ugly – çirkin
görünümlü Slim –ince
Pretty – hoş sevimli Tall – uzun
Muscular – kaslı Bald- kel
Attractive- çekici Thin –ince zayıf cılız
Overweight – fazla kilolu Medium weight – orta kilolu
Bony –sıska cılız Medium height – orta boylu
Well built –iri yapılı
Plumb – dik
IDIOMS – DEYİMLER
To be in trouble – başı belada olmak He is in trouble
Stand by someone – birinin yanında olmak ,destek vermek My family always stand byme
Be grateful for each day –Her gün için minnettar olmak I am grateful for each day
Bring joy to someone’s life – birinin hayatına neşe katmak She brought joy to my life
See the best in someone – birinin içindeki kabiliyeti görmek They must see the best in him
Be there for someone – birinin yanında olmak My mother always is there for me
SHOULD / SHOULDN’T
OUGHT TO ile eşanlamlıdır. Yapılması kesinlikle zorunlu olmayan bir
gereklilik (escapable obligation) veya tavsiye (advisability) ifade eder. -MELÎ / -MALI
biçiminde öğrenilmesi MUST ile karıştırılmasına yol açabilir. Bu tür yanlışlığa yol
açmamak için ifade ettiği gerçek anlamı vermek yerinde olur. SHOULD şimdiki ve
gelecek zamanlan gösterir
Example:
1 — We should be careful when we cross streets.
(Caddeleri geçerken dikkatli olmamız gerekir.)
2 — We must obey the traffic rules when we drive:
(Araba kullanırken trafik kurallarına uymak zorundayız.)
3 — You shouldn't smoke so much, it is harmful to your health.
(Bu kadar çok sigara içmeseniz iyi olacak; sağlığınıza zararlı.)
4 — You mustn't smoke here. It's dangerous.)
(Burada sigara içmeniz yasaktır. Tehlikelidir.)
A — ESCAPABLE OR MORAL OBLIGATION / DUTY (Yerine getirilmesi zorunlu olmayan gereklilik görev )
I be more economical
You SHOULD / OUGHT TO work harder.
He,She study here.
We read that book.
They go dentist
5. I go to bed late
You SHOULDN'T / OUGHTN'T TO eat everything
He,She turn the radio very loud,
We smoke alot.
They be careless
Example:
1 — I should go to the party. (It's my duty to go, but I may not do so.)
(Partiye gitmem gerekir. Gitmek benim görevim, ama yerine getirmeyebilirim.)
2 — He should study more, (but he doesn't.)
(Daha çok çalışması gerekir.) (ama çalışmıyor.)
3 — My radio doesn't work. I should buy a new one.
(Radyom çalışmıyor. Yeni bir tane alsam iyi olacak.)
4 — We should wait for them,
(Onları beklememiz gerekir.) (Beklersek iyi olacak.)
5 — I shouldn't eat so much .
(Bu kadar çok yememem gerekir.)
6 — I shouldn't go to the football match this afternoon.
I should write some letters.
(Bugün öğleden sonra futbol maçına gitmemem, birkaç mektup yazmam gerekiyor.)
NOT : Soru cümlelerinde SHOULD iki- anlam ifade eder: a) Bir şeyi yapmak gereğinin bulunup bulunmadığını
sorar.(Lack of obligation to do something. B)Bir şeyi yapmamanın gerekli olup olmadığını sorar. (Obligation not
to do something.)Şöyte bir örnekle açıklamaya çalışalım:
a) Should I take your little sister some candy?
(Küçük kızkardeşinize biraz şeker götüreyim mi?)
«No, you don't need to.» veya «No, you needn't bother.»
(gerekmez.) (Zahmet etmeyin.)
«No, you shouldn't. She isn't allowed to eat sweets.»
(Hayır, götürmemeniz gerek. Tatlı yemesine izin verilmiyor.)
Yukardaki soru cümlelerinde de görüleceği gibi Should, soru cümlelerinde karşı tarafın fikrini sorar. SHALL ile
aynı görevi yapar.YAPILMAMASI GEREKEN BİR İŞİ İFADE ETMEK İÇİN: SHOULD NOT
(SHOULDN'T),YAPILMASINA GEREK OLMAYAN BİR İŞİ İFADE ET. MEK İÇİN: NEED NOT
(NEEDN'T) kullanılır.
Example:
1 — You shouldn't speak loudly in the library.
(Kitaplıkta yüksek sesle konuşmamanız gerekir.)
2 — You needn't speak loudly, I can hear you.
(Yüksek sesle konuşmanıza gerek yok. Sizi işitebiliyorum.)
B — ADVISABILITY (Tavsiye):
Example:
1 — You should see a doctor as soon as possible.
(Mümkün olduğu kadar çabuk bir doktora git-seniz iyi olur.)
2 — He should stay at home tonight. It's cold outside.
(Bu gece evde kalırsa iyi olur. Dışarısı soğuk.)
3 — Your father is very tired. He should rest for sometime.
(Babanız çok yorgun. Bir süre dinlense iyi olur.)