1. ISAAC ASIMOV - Zeka gerçekten nedir?
Ben ordudayken, bir çeşit yetenek testine tabi tutulmuştum, normal
sonuç olan 100 üzerinden 160 aldığım zaman bölükteki hiç kimse bu
skoru daha önce görmediğinden bir iki saat boyunca epey yaygara
koptuğunu hatırlıyorum. (bunun mevcut mutfak sorumlusu görevime
bir katkısı olmadığını da belirtmem lazım)
Bütün hayatım boyunca bu yüksek skor durum böyleydi aslında,
durum böyle olunca da durumdan memnuniyetle zeki olduğum
hissine kapıldım ve diğer insanların da böyle düşünmelerini
bekledim.
2. Gerçekte ise, bu durum aslında sadece belli bir akademik tip
sorulara cevap vermede başarılı olduğumu gösterir demek değil
mi (hem de aslında benimle aynı entellektüel sınırlara sahip olan
insanların hazırladığı sorulara)?
Örnek olarak, bir oto tamircim vardı, muhtemelen bu testlerin
hiçbirinde 80'den yukarı bir sonuç alamazdı, ve ben de
herhalükarda ondan zeki olduğumu kabul ederdim. Buna rağmen ne
zaman arabamda bir arıza olsa ona yetiştirir, endişeli birşekilde
motorun orasına burasına bakmasını, sanki yüce bir güçten gelen
yargılarını bildirmesini dinler ve sonuçta arabamı tamir edebildiğini
görürdüm.
Bu durumda, benim girdiğim testleri bu adamın tasarladığını
düşünün. Ya da bir marangozun ya da çiftçinin, ya da akademisyen
dışında herhangi birinin. Bu testlerin herbirinde bir moron
olduğumu kanıtlayacağımdan, ayrıca da gerçekten öyle olduğumu
anlayacağımdan şüpheniz olmasın. Akademik tecrübelerimi ve
başarılarımı kullanamayacağım her alanda, ya da ağır iş, el işi
gerektiren herhangi bir konuda oldukça kötü sonuçlar alırdım
herhalde.
Bu durumda benim zekam, mutlak değil, sadece içinde yaşadığım
topluluğun ve bu topluluğun içinde de kendini bir yargıç olarak kabul
ettirmiş oldukça küçük bir alt grubun bir fonksiyonundan ibaret.
Şu beni ne zaman görse fıkralar anlatmaya bayılan oto tamircisini
tekrar ele alalım, bir gün kaportanın içinde kafasını bana uzatarak, "
Doktor, birkaç tane çiviye ihtiyacı olan sağır dilsiz bir adam nalbura
girer ve önce satıcının önüne gelir, iki parmağını dik bir şekilde
masanın üzerine koyar ve üzerine çekiçle vuruyormuş gibi
hareketler yapar. Nalbur gider önce bir çekiç getirir. Bizimki başını
sallar ve dik duran iki parmağını gösterir, bu sefer nalbur ona
gerekli çivileri getirir, çivileri alan adam da mutlu bir şekilde gider."
"Peki Doktor sence daha sonra gelen kör bir adam nalburdan bir
3. makası nasıl istemiştir?" Beklemeden sağ elimi kaldırdım ve
parmaklarımla makasla kesme işareti yaptım tabi ki. Bunu gören
ototamircisi yerlere yattı gülmekten tabii ki ve "Seni salak, adam
kör sadece neden doğru düzgün makasa ihtiyacı olduğunu söylemiyor
ki" dediğinde çok şaşırmıştım, haklıydı.
Bunun üzerine adam, "Şaşırma o kadar doktor dedi, ben bütün gün
gelen müşterilerime bunu yaptım ve kimin bilip kimin yanılacağını da
tahmin ettim. Kimleri yakalayacağımdan tam emin olamıyordum ama
seni kesinlikle yakalayacağımdan emindim."
"Bunu nasıl bildin" dediğimde ise,
"Çünkü o kadar fazla eğitimlisin ki doktor,
akıllı olamazdın..."
Her ne kadar bunu söylemek hoş olmasa da haklı olabilir.