SlideShare uma empresa Scribd logo
1 de 130
Baixar para ler offline
OKUYUCUYA
• Bu kitapta ve diğer çalışmalarımızda evrim teorisinin çöküşüne özel bir yer ayrıl-
masının nedeni, bu teorinin her türlü din aleyhtarı felsefenin temelini oluşturma-
sıdır. Yaratılışı ve dolayısıyla Allah'ın varlığını inkar eden Darwinizm, 150 yıldır
pek çok insanın imanını kaybetmesine ya da kuşkuya düşmesine neden olmuştur.
Dolayısıyla bu teorinin bir aldatmaca olduğunu gözler önüne sermek çok önem-
li bir imani görevdir. Bu önemli hizmetin tüm insanlarımıza ulaştırılabilmesi ise
zorunludur. Kimi okuyucularımız belki tek bir kitabımızı okuma imkanı bulabilir.
Bu nedenle her kitabımızda bu konuya özet de olsa bir bölüm ayrılması uygun
görülmüştür.
• Belirtilmesi gereken bir diğer husus, bu kitapların içeriği ile ilgilidir. Yazarın tüm
kitaplarında imani konular Kuran ayetleri doğrultusunda anlatılmakta, insanlar
Allah'ın ayetlerini öğrenmeye ve yaşamaya davet edilmektedirler. Allah'ın ayet-
leri ile ilgili tüm konular, okuyanın aklında hiçbir şüphe veya soru işareti bırak-
mayacak şekilde açıklanmaktadır.
• Bu anlatım sırasında kullanılan samimi, sade ve akıcı üslup ise kitapların yediden
yetmişe herkes tarafından rahatça anlaşılmasını sağlamaktadır. Bu etkili ve yalın
anlatım sayesinde, kitaplar "bir solukta okunan kitaplar" deyimine tam olarak uy-
maktadır. Dini reddetme konusunda kesin bir tavır sergileyen insanlar dahi, bu
kitaplarda anlatılan gerçeklerden etkilenmekte ve anlatılanların doğruluğunu in-
kar edememektedirler.
• Bu kitap ve yazarın diğer eserleri, okuyucular tarafından bizzat okunabileceği gi-
bi, karşılıklı bir sohbet ortamı şeklinde de okunabilir. Bu kitaplardan istifade et-
mek isteyen bir grup okuyucunun kitapları birarada okumaları, konuyla ilgili ken-
di tefekkür ve tecrübelerini de birbirlerine aktarmaları açısından yararlı olacaktır.
• Bunun yanında, sadece Allah rızası için yazılmış olan bu kitapların tanınmasına
ve okunmasına katkıda bulunmak da büyük bir hizmet olacaktır. Çünkü yazarın
tüm kitaplarında ispat ve ikna edici yön son derece güçlüdür. Bu sebeple dini an-
latmak isteyenler için en etkili yöntem, bu kitapların diğer insanlar tarafından da
okunmasının teşvik edilmesidir.
• Kitapların arkasına yazarın diğer eserlerinin tanıtımlarının eklenmesinin ise
önemli sebepleri vardır. Bu sayede kitabı eline alan kişi, yukarıda söz ettiğimiz
özellikleri taşıyan ve okumaktan hoşlandığını umduğumuz bu kitapla aynı vasıf-
lara sahip daha birçok eser olduğunu görecektir. İmani ve siyasi konularda yarar-
lanabileceği zengin bir kaynak birikiminin bulunduğuna şahit olacaktır.
• Bu eserlerde, diğer bazı eserlerde görülen, yazarın şahsi kanaatlerine, şüpheli
kaynaklara dayalı izahlara, mukaddesata karşı gereken adaba ve saygıya dikkat
etmeyen üsluplara, burkuntu veren ümitsiz, şüpheci ve ye'se sürükleyen anlatım-
lara rastlayamazsınız.
Harun Yahya müstear ismini kullanan yazar Adnan Oktar, 1956
yılında Ankara'da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Ankara'da ta-
mamladı. Daha sonra İstanbul Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sa-
natlar Fakültesi'nde ve İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde öğ-
renim gördü. 1980'li yıllardan bu yana, imani, bilimsel ve siyasi ko-
nularda pek çok eser hazırladı. Bunların yanı sıra, yazarın evrimcile-
rin sahtekarlıklarını, iddialarının geçersizliğini ve Darwinizm'in kan-
lı ideolojilerle olan karanlık bağlantılarını ortaya koyan çok önemli
eserleri bulunmaktadır.
Harun Yahya'nın eserleri yaklaşık 40.000 resmin yer aldığı toplam
55.000 sayfalık bir külliyattır ve bu külliyat 63 farklı dile çevrilmiştir.
Yazarın müstear ismi, inkarcı düşünceye karşı mücadele eden iki
peygamberin hatıralarına hürmeten, isimlerini yad etmek için Harun ve
Yahya isimlerinden oluşturulmuştur. Yazar tarafından kitapların kapa-
ğında Resulullah'ın mührünün kullanılmış olmasının sembolik anlamı
ise, kitapların içeriği ile ilgilidir. Bu mühür, Kuran-ı Kerim'in Allah'ın son
kitabı ve son sözü, Peygamberimiz (sav)'in de hatem-ül enbiya olmasını
remzetmektedir. Yazar da, yayınladığı tüm çalışmalarında, Kuran'ı ve Resu-
lullah'ın sünnetini kendine rehber edinmiştir. Bu suretle, inkarcı düşünce sis-
temlerinin tüm temel iddialarını tek tek çürütmeyi ve dine karşı yöneltilen iti-
razları tam olarak susturacak "son söz"ü söylemeyi hedeflemektedir. Çok bü-
yük bir hikmet ve kemal sahibi olan Resulullah'ın mührü, bu son sözü söyle-
me niyetinin bir duası olarak kullanılmıştır.
Yazarın tüm çalışmalarındaki ortak hedef, Kuran'ın tebliğini dünyaya ulaş-
tırmak, böylelikle insanları Allah'ın varlığı, birliği ve ahiret gibi temel imani
konular üzerinde düşünmeye sevk etmek ve inkarcı sistemlerin çürük temelle-
rini ve sapkın uygulamalarını gözler önüne sermektir.
Nitekim Harun Yahya'nın eserleri Hindistan'dan Ameri-
ka'ya, İngiltere'den Endonezya'ya, Polonya'dan Bosna Her-
sek'e, İspanya'dan Brezilya'ya, Malezya'dan İtalya'ya, Fran-
sa'dan Bulgaristan'a ve Rusya'ya kadar dünyanın daha pek
çok ülkesinde beğeniyle okunmaktadır. İngilizce, Fransız-
ca, Almanca, İtalyanca, İspanyolca, Portekizce, Urduca,
Arapça, Arnavutça, Rusça, Boşnakça, Uygurca, En-
donezyaca, Malayca, Bengoli, Sırpça, Bulgarca,
Çince, Kishwahili (Tanzanya'da kulla-
nılıyor), Hausa (Afrika'da yaygın
YAZAR ve ESERLERİ HAKKINDA
olarak kullanılıyor), Dhivehi (Mauritus'ta kullanılıyor), Danimarkaca ve İsveçce gi-
bi pek çok dile çevrilen eserler, yurtdışında geniş bir okuyucu kitlesi tarafından ta-
kip edilmektedir.
Dünyanın dört bir yanında olağanüstü takdir toplayan bu eserler pek çok in-
sanın iman etmesine, pek çoğunun da imanında derinleşmesine vesile olmakta-
dır. Kitapları okuyan, inceleyen her kişi, bu eserlerdeki hikmetli, özlü, kolay anla-
şılır ve samimi üslubun, akılcı ve ilmi yaklaşımın farkına varmaktadır. Bu eserler
süratli etki etme, kesin netice verme, itiraz edilemezlik, çürütülemezlik özellikleri ta-
şımaktadır. Bu eserleri okuyan ve üzerinde ciddi biçimde düşünen insanların, artık
materyalist felsefeyi, ateizmi ve diğer sapkın görüş ve felsefelerin hiçbirini samimi
olarak savunabilmeleri mümkün değildir. Bundan sonra savunsalar da ancak duy-
gusal bir inatla savunacaklardır, çünkü fikri dayanakları çürütülmüştür. Çağımız-
daki tüm inkarcı akımlar, Harun Yahya Külliyatı karşısında fikren mağlup olmuş-
lardır.
Kuşkusuz bu özellikler, Kuran'ın hikmet ve anlatım çarpıcılığından kaynaklan-
maktadır. Yazarın kendisi bu eserlerden dolayı bir övünme içinde değildir, yalnız-
ca Allah'ın hidayetine vesile olmaya niyet etmiştir. Ayrıca bu eserlerin basımında
ve yayınlanmasında herhangi bir maddi kazançhedeflenmemektedir.
Bu gerçekler göz önünde bulundurulduğunda, insanların görmediklerini görme-
lerini sağlayan, hidayetlerine vesile olan bu eserlerin okunmasını teşvik etmenin de,
çok önemli bir hizmet olduğu ortaya çıkmaktadır.
Bu değerli eserleri tanıtmak yerine, insanların zihinlerini bulandıran, fikri karma-
şa meydana getiren, kuşku ve tereddütleri dağıtmada, imanı kurtarmada güçlü ve
keskin bir etkisi olmadığı genel tecrübe ile sabit olan kitapları yaymak ise, emek ve
zaman kaybına neden olacaktır. İmanı kurtarma amacından ziyade, yazarının edebi
gücünü vurgulamaya yönelik eserlerde bu etkinin elde edilemeyeceği açıktır. Bu
konuda kuşkusu olanlar varsa, Harun Yahya'nın eserlerinin tek amacının dinsizli-
ği çürütmek ve Kuran ahlakını yaymak olduğunu, bu hizmetteki etki, başarı ve
samimiyetin açıkça görüldüğünü okuyucuların genel kanaatinden anlayabilirler.
Bilinmelidir ki, dünya üzerindeki zulüm ve karmaşaların, Müslümanların çek-
tikleri eziyetlerin temel sebebi dinsizliğin fikri hakimiyetidir. Bunlardan kurtul-
manın yolu ise, dinsizliğin fikren mağlup edilmesi, iman hakikatlerinin ortaya kon-
ması ve Kuran ahlakının, insanların kavrayıp yaşayabilecekleri şekilde anlatıl-
masıdır. Dünyanın günden güne daha fazla içine çekilmek istendiği zulüm, fesat ve
kargaşa ortamı dikkate alındığında bu hizmetin elden geldiğince hızlı ve etkili bir bi-
çimde yapılması gerektiği açıktır. Aksi halde çok geç kalınabilir.
Bu önemli hizmette öncü rolü üstlenmiş olan Harun Yahya Külliyatı, Allah'ın iz-
niyle, 21. yüzyılda dünya insanlarını Kuran'da tarif edilen huzur ve barışa, doğ-
ruluk ve adalete, güzellik ve mutluluğa taşımaya bir vesile olacaktır.
8
Bu kitapta kullanılan ayetler Ali Bulaç'ın hazırladığı
"Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı" isimli mealden alınmıştır.
www.harunyahya.org -www.harunyahya.net
www.harunyahya.tv
Birinci Baskı: Mart, 2002 / İkinci Baskı: Eylül 2005
Üçüncü Baskı: Ekim 2005 / Dördüncü Baskı: Mart 2006
Beşinci Baskı: Ağustos 2006 / Altncı Baskı: Mayıs 2010
ARAŞTIRMA YAYINCILIK
Talatpaşa Mah. Emirgazi Caddesi
İbrahim Elmas İşmerkezi
A Blok Kat 4 Okmeydanı - İstanbul
Tel: (0 212) 222 00 88
Baskı: Entegre Matbaacılık
Sanayi Cad. No: 17 Yenibosna-İstanbul
Tel: (0 212) 451 70 70
9
Giriş . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .33
Kuran Allah'ın Koruması Altındadır . . . . . . . . . . . . . . . . .36
Tek Hüküm Koyucu Allah'tır . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .43
Allah Adına Hüküm Koyanlar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .50
Kuran'ı Rehber Edinmek . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .56
Kuran Alemlere Öğüttür . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .60
Kuran ‘Furkan'dır; Doğruyu Yanlıştan Ayırır . . . . . . . . . .64
Kuran'da Herşey Açıklanmıştır . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .68
Kuran Ahlakını Yaşamak Çok Kolaydır . . . . . . . . . . . . . .73
Kuran'a Uymak İnsanlar Üzerindeki Yükleri Kaldırır . . .77
Allah Kuran'la İnsanları Uyarıp Korkutur . . . . . . . . . . . .83
Müminler Kuran Ahlakını Eksiksiz Yaşarlar . . . . . . . . . . .88
Hz. Muhammed (sav)'in Tek Rehberi Kuran'dı . . . . . . . .90
Örnek Kuran Nesli Oluşturmanın Önemi . . . . . . . . . . . .94
Sonuç . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .99
Darwinizm’in Çöküşü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .101
11
"... Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir
'çelişki ve uygunsuzluk' (tefavüt) göremezsin.
İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlak-
lık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun?
Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir;
o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş
bir halde bitkin olarak sana dönecektir."
(Mülk Suresi, 3-4)
12
Dağları görürsün de, donmuş sanırsın; oysa onlar
bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler.
Her şeyi 'sapasağlam ve yerli yerinde yapan'
Allah'ın sanatı (yapısı)dır (bu). Şüphesiz O,
işlediklerinizden haberdardır.
(Neml Suresi, 88)
www.islamadonus.com
13
Savanların kuru otlarında avlanan bir aslan ya da kaplan
neredeyse görülmezdir. Çünkü aslanın renkleri çevre ile
karışır. Aynı şekilde uzun otlarda bir çitayı ayırt etmek de
son derece çok zordur. Allah, bu canlıların tümünü bulun-
dukları ortama uygun kürklere sahip olarak yaratmıştır.
www.bilimdunyasi.net
14
Kuş tüylerindeki keratin proteininin ve doğal boya mad-
desi melaninin birlikteliği ışığın bizim görebileceğimiz
şekilde kırılmasını sağlar; tüylerde gördüğümüz açıklı
koyulu renkler de bu keratin proteininin tek bir yönde
konumlanmış olmasından kaynaklanmaktadır. Kuş tüyle-
rindeki son derece canlı renkler tüylerin bu yapısal özel-
liğinden kaynaklanır.
www.harunyahyakulliyati.com
15
Göğün boşluğunda boyun eğdirilmiş (musahhar
kılınmış) kuşları görmüyorlar mı? Onları
(böyle boşlukta) Allah'tan başkası tutmuyor...
(Nahl Suresi, 79)
www.guzel-sohbet.com
16
Yere gelince, onu da (yaratılmış bütün) varlıklar
için alçalttı-koydu. Onda meyveler ve salkımlı
hurmalıklar var. Yapraklı taneler ve güzel
kokulu bitkiler. şu halde Rabbiniz'in hangi
nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
(Rahman Suresi, 10-13)
www.isikverenkmucizesi.com
16
17
Yeryüzündeki saymakla bitiremeyeceğimiz çeşitlilikteki
bitkiler, milyonlarca yıldır ne zaman, ne yapmaları gerek-
tiğini tohumlarında saklı program sayesinde bilmektedir-
ler. Beyni, gözü, aklı olmayan bir tahta parçasının böyle-
sine kusursuz işleyen bir programı kendi kendisine uygu-
luyor olması elbette ki imkansızdır. Elbette ki evrendeki
canlı cansız herşey gibi bitkileri yaratan da yüce Allah'tır.
www.Kurandansirlar.com
18
www.havamucizesi.com
... Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur.
İzni olmaksızın O'nun katında şefaatte bulunacak
kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir.
(Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun
ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar...
(Bakara Suresi, 255)
19
Bilimadamları mercan resiflerini içlerinde barındırdıkları
canlı çeşitliliği açısından yağmur ormanlarıyla kıyasla-
maktadır. Çünkü mercan resiflerinde 2000'den fazla balık,
5000 çeşit yumuşakça, 700 çeşit mercan ve sayısız yengeç
türü, denizkestanesi, denizyıldızı, deniz salyangozu çeşit-
leri vardır. Deniz altında bu çeşitlilik bize Allah’ın son-
suz sanatını ve sınırsız ilmini tanıtmaktadır.
www.seslianlatimlar.com
20
Yapılan araştırmalarda kaplumbağaların ortalama 300 mil-
yon yıllık fosilleri bulunmuştur. Aradan geçen bunca zama-
na rağmen hiçbir değişim göstermeyen, aynı yapıyı koruyan
kaplumbağalar reddedilemez bir gerçeği ifade etmektedirler:
Canlılar evrim geçirmemiş, kudret sahibi Yüce Allah tarafın-
dan yaratılmışlardır.
Dönem: Senozoik zaman,
Oligosen dönemi
Yaş: 37 - 23 milyon yıl
Bölge: Nebraska, ABD
(Solda) 37-23 milyon
yıllık kaplumbağa
fosili
(Altta) Günümüzde
yaşayan kaplumba-
ğalar
www.dinsizligindiniilemucadele.com
21
Darwinistler amfibiyenlerin sözde atasının balıklar olduğu-
nu iddia ederler. Ancak bu iddialarını delillendirebilecek
hiçbir bulguları yoktur. Tam tersine bilimsel bulgular, iki tür
arasında çok büyük anatomik farklılıklar olduğunu ve biri-
nin diğerinden türemiş olmasının imkansız olduğunu göster-
mektedir. Fosil bulgularına göre üç temel amfibiyen katego-
risi de aniden ortaya çıkmıştır.
www.yaratilisgercekleri.com
Dönem: Senozoik zaman,
Eosen dönemi
Yaş: 50 milyon yıl
Bölge: Messel Oluşumu,
Almanya
(Altta) 50 milyon yıllık
kurbağa fosili
22
150 yıldır elde edilen fosil kayıtları, canlı türlerinin hiçbir
zaman değişmediğini ve birbirine dönüşmediğini kanıtla-
mıştır. Günümüzde yaşayan örneklerinden hiçbir farkı ol-
mayan 146 – 65 milyon yıllık ıstakoz fosili bu gerçeği bir
kez daha vurgulamaktadır.
www.imangercekleri.com
146-65 milyon yıllık ıstakoz
fosili (üstte) ve günümüzdeki
ıstakoz (altta)
Dönem: Mezozoik zaman,
Kretase dönemi
Yaş: 146 – 65 milyon yıl
Bölge: Bear Paw Oluşumu,
Kanada
23
52 - 43.6 milyon yıllık sekoya kozalağı, canlıların evrim
geçirmediklerinin ispatlarından biridir. Milyonlarca yıl
önceki sekoyalarla günümüzdekiler arasında hiçbir fark
yoktur ve bu farksızlık, canlıların evrim geçirmediğini or-
taya koymaktadır.
www.herseyhesapiledir.com
Dönem: Senozoik zaman,
Eosen dönemi
Yaş: 52 – 43.6 milyon yıl
Bölge: Cache Creek Oluşumu,
British Columbia, Kanada
52-43.6 milyon yıllık
sekoya yaprağı fosili
24
Bivalve, iki kabuklu yumuşakçalardan, midye ve istiridye
türü bir canlıdır. Günümüzde yaşayanlarıyla, milyonlarca
yıl önce yaşayanları arasında hiçbir fark yoktur. Bu du-
rum evrimcilerin öne sürdüğü aşamalı evrim iddiasını,
hiçbir tartışmaya yer bırakmadan geçersiz kılmaktadır.
Dönem: Senozoik zaman,
Miosen dönemi
Yaş: 13 – 12.5 milyon yıl
Bölge: Calvert Oluşumu,
Maryland, ABD
(solda) 13– 12.5 milyon
yıllık bivalve fosili
www.tesadufyok.com
Deniz kestanesi fosili, canlıların evrimi iddiasını geçersiz kı-
lan sayısız örnekten biridir. Eğer evrimcilerin iddiaları doğru
olsaydı, bundan 306 - 299 milyon yıl önce yaşamış olan deniz
kestanelerinin günümüzdeki örneklerinden çok farklı olma-
sı gerekirdi. Ancak resimdeki fosilin de ortaya koyduğu gibi,
bugünkü deniz kestaneleriyle yüz milyonlarca yıl önce yaşa-
mış olanlar arasında hiçbir fark yoktur.
Milyonlarca yıl önce yaşamış örnek-
leri ile arasında hiçbir fark olmayan
www.materyalizminsonu.com
306-209 milyon yıllık
deniz kestanesi fosili (altta)
25
Dönem: Paleozoik zaman,
Karbonifer dönemi
Yaş: 306 - 299 milyon yıl
Bölge: ABD
Deniz Yıldızı
Dönem: Paleozoik zaman,
Ordovisyen dönemi
Yaş: 490 – 443 milyon yıl
www.darwinisttelkinler.com
26
Günümüzdeki deniz yıldızları hangi özelliklere sahipse, bun-
dan yüz milyonlarca yıl önce yaşayan deniz yıldızları da bu
özelliklere sahiptir. 490 – 443 milyon yıldır deniz yıldızlarının
aynı olduğunu gösteren bu fosil, evrimcilerin iddialarını ge-
çersiz kılmakta, canlıların sahip oldukları özelliklerle yaratıl-
dıklarını söylemektedir.
Soldaki milyon-
larca yıllık deniz
yıldızı fosili ile
üstteki günümüz-
de yaşayan deniz
yıldızı arasında
hiçbir fark yoktur.
27
Dişli ringa balığı, diğer tüm canlılar gibi, milyonlarca yıldır
yapısını değiştirmeden varlığını devam ettirmektedir. 50 mil-
yon yıl önceki dişli ringa balıklarıyla günümüzdeki örnekle-
rinin tamamen aynı olması, evrimciler açısından açıklanması
mümkün olmayan bir durumdur
www.nedenvariz.com
Dönem: Senozoik zaman,
Eosen dönemi
Yaş: 50 milyon yıl
Bölge: Cache Creek Oluşumu,
British Columbia, Kanada
Altta 50 milyon yaşındaki
ringa fosili
28
Fosil bulguları, bitkilerin evrimi iddiasını kesin olarak red-
detmektedir. Bu bulgulardan biri de 54 – 37 milyon yıllık,
ginkgo yaprağı fosilidir. Milyonlarca yıl önce yaşayan gink-
goların günümüzde yaşayan örneklerinden bir farkı yoktur.
www.kurandanbilgiler.com
(Solda) 54-37
milyon yıllık
gingko yaprağı
fosili
Dönem: Senozoik zaman,
Eosen dönemi
Yaş: 54 - 37 milyon yıl
Bölge: Cache Creek Oluşumu,
British Columbia, Kanada
29
Ilıman iklimlerde yetişen karaağaçlar genellikle Kuzey Ame-
rika, Avrupa ve Asya'da bulunur. 50 milyon yıllık karaağaç
yaprağı fosilleri, bitkilerin evrimi iddiasını açık bir biçimde
reddetmektedir.
www.evrimteorisikuranlacelisir.com
Dönem: Senozoik zaman,
Eosen dönemi
Yaş: 50 milyon yıl
Bölge: Cache Creek
Oluşumu, British
Columbia, Kanada
(Solda) 54 milyon yıllık
karaağaç yaprağı fosili
30
Dünyanın en büyük ağaç türü olarak bilinen sekoyalar, aynı
zamanda çok uzun ömürlüdürler. Fosil örnekleri, sekoyaların
milyonlarca yıldır aynı olduklarını, yani evrim geçirmedikle-
rini ortaya koymaktadır. Resimde görülen 50 milyon yıllık
sekoya dalı fosilinin, günümüzdeki örneklerinden hiçbir far-
kı yoktur.
www.yaratilisvebilimsiteleri.com
Dönem: Senozoik
zaman, Eosen dönemi
Yaş: 50 milyon yıl
Bölge: Kamloops,
British Columbia,
Kanada
(Altta ) 50 milyon yıllık
sekoya yaprağı fosili
31
www.yaratilisdelilleri.com
Huş ağacı “Betula” sınıfında yer alan, kuzey iklimlerinde ye-
tişen bir bitkidir. Resimde görülen fosil, 54 – 37 milyon yıl
yaşındadır. Günümüzdeki örnekleriyle tıpatıp aynı olan bu
fosil örneği, diğer tüm canlılar gibi, huş ağaçlarının da evrim
geçirmediğinin delillerinden biridir.
Dönem: Senozoik
zaman, Eosen dönemi
Yaş: 54 - 37 milyon yıl
Bölge: Cache Creek
Oluşumu, British
Columbia, Kanada
(Altta )54-37 milyon yıllık
huş ağacı yaprağı fosili
GİRİŞ
Din ahlakından uzak yaşayan toplumlarda çarpık bir din anla-
yışı hakimdir. Böyle bir toplumda yetişen insanlar, dini sadece ku-
laktan dolma, yanlış bilgilerle öğrenir, Allah'ı ve Allah'ın emrettiği
güzel ahlakı tanımazlar. Bu nedenle de herkesin din adına farklı
uygulamaları, kuralları ve birbiriyle benzeşmeyen doğru ve yanlış-
ları olur. Oysa gerçek dinin öğrenilebileceği ana kaynak Kuran ve
Peygamber Efendimiz (sav)'in sünnetidir. Kuran tüm kainatı yok-
tan var eden, herşeyin en doğrusunu bilen Allah'ın sözüdür.
Kuran, her insanın anlayabileceği, sade ve anlaşılır bir üsluba
ve eşsiz hikmete sahiptir. Ancak buna rağmen Allah'a ve dine
karşı samimiyetsiz, hatta düşmanca bir tutum içerisinde olan bazı
insanlar Kuran'a ön yargıyla yaklaşır, kendi bozuk mantık örgüle-
ri nedeniyle ayetleri çarpık yorumlarlar. Kimileri de dini kasten
zor göstermek için pek çok batıl inanç, bidat ve hurafe türetirler.
Kuran'ı bilen ve Peygamber Efendimiz (sav)'in hayatını tanıyan
iman sahibi insanlar ise, bunların birer hurafe olduğunu anlar ve
hiçbirine itibar etmezler. Ancak Allah'ı ve Kuran'ı tanımayanlar,
cahillikleri nedeniyle bu hurafelerin etkisinde kalır, temeli Kuran'a
dayanmayan bu batıl dini, gerçek din zannetme yanılgısına düşer-
ler. Kuran'ı ve hadisleri okumadıkları için de Allah'ın seçip beğen-
diği dinin güzelliklerini göremezler.
Bu hatalı yolu izleyen kişilerin büyük çoğunluğu, Allah'ın tüm
insanlara bir hidayet rehberi olarak indirdiği Kuran'da yazılı olan-
ları merak dahi etmezler. Dinle ilgili merak ettikleri konuları
33
KURAN'I REHBER EDİNMEK
öğrenmek istediklerinde, Allah'ın kıyamete kadar geçerli kıldığı,
doğruluğunda şüphe olmayan Kuran dışındaki pek çok yanlış kay-
nağa başvurur, ancak Kuran'ı okumazlar. Bu durum, Kuran'da,
"Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kuran'ı terk edilmiş
(bir Kitap) olarak bıraktılar" (Furkan Suresi, 30) ayetiyle ifade
edilmektedir. Oysa dinin kaynağı, Kuran ayetleri ve Kuran'da em-
redilenleri en güzel şekliyle uygulayan Peygamber Efendimiz
(sav)in sünneti, yani sözleri, tavırları ve her türlü uygulamalarıdır.
Allah Kuran'ı, insanların okuyup anlamaları, içinde yazılanları öğ-
renmeleri, tüm kainatı yoktan var eden Rabbimiz'i tanımaları,
O'na nasıl kulluk edeceklerini bilip, sakınmaları için göndermiştir.
Türlü örnek ve kıssalarla ayetlerini birer birer ve çeşitli biçimler-
de açıklamıştır. Allah'ın "Biz Kitap'ta hiçbir şeyi noksan bı-
rakmadık..." (Enam Suresi, 38) ayetiyle de bildirdiği gibi Kuran
eksiksizdir. Gerek dünya hayatı, gerekse ölümden sonraki hayat
ile ilgili pek çok detay, Kuran'da en hikmetli şekilde açıklanmıştır.
Allah, "Andolsun, size (bütün durumlarınızı kapsayan)
zikrinizin içinde bulunduğu bir Kitap indirdik. Yine de
akıllanmayacak mısınız?" (Enbiya Suresi, 10) ayetiyle de bizle-
re bu gerçeği bildirmektedir.
Bu kitap, Kuran'ın Allah'ın sözü ve insanlar için bir hidayet
rehberi olduğunu, dünya üzerindeki her insana hitap ettiğini, hü-
kümlerinin indirildiği zamandan bu yana tüm devirleri kapsadığını,
dolayısıyla her insanın başvurması gereken en önemli kaynak ol-
duğunu anlatmak amacıyla hazırlanmıştır.
İslam dininin doğru bilinmesi ve Kuran ayetlerinin gerektiği gi-
bi kavranması, insanların doğru yolu bulmaları için zaruridir. Bu
konunun tüm insanlara anlatılması ise akıl, vicdan ve sağduyu sa-
hibi her Müslümanın en önemli görevlerinden biridir.
34
KURAN-I KERİM HAK KİTAPTIR
ADNAN OKTAR: Üç tane din yaratmış Cenab-ı Allah;
Museviyet, İseviyet ve Muhammediyet. Muhammedi din, yani İslam
dini, hak din. İmtihanın bu da bir şartı. Bu yapı içinde bu da görülüyor.
İncil, yani samimi olarak söylüyorum, bakar bakmaz tahrif olduğu
anlaşılıyor. Bir kere teslis inancı olması, yani bir insana Allah denmesi
çok büyük bir zulüm. Çok büyük bir zulüm ve çok büyük bir oyun
oynanmış Hıristiyanlara karşı. Musevilikte de ahiret inancı çok çıkarıl-
mış. Çok şiddetli çıkarılmış. Buna rağmen kalmış biraz ama, çok çıka-
rılmış.
SUNUCU: Değiştirilmiş mi Hocam kitaplar?
ADNAN OKTAR: Bayağı değiştirmişler. Çok değiştirmişler.
Yani zaten inkar da etmiyorlar. “Doğru” diyorlar inşaAllah. Ama hak
olan kısımlar var tabii onlar bozulmamış olarak kalmış. Kalanları,
zaten biz onları kitap haline de getirdik. Derli toplu bir araya getiriyo-
ruz, yani Kuran’la mutabık olan yerler. Kuran, alenen gerçek. Şimdi,
burada bu kadar uzatılacak bir yönü yok bunun. Her vicdan, her sami-
mi vicdan Kuran’ı hemen anlar. Anlaşılmayacak bir yönü yok. Bu çok
büyük bir nimet, Allah’a çok şükür. Mesela bak, ahireti biz bilemeye-
cektik ve detaylarını bilemeyecektik. Tevrat’a göre bilmeyecektik,
İncil’de de çok az var ahiretin detayları. Çok az. Çok flu izahlar var.
Kuran son derece sıhhatli, düzgün. Gayet güzel anlatmış Cenab-ı Allah
Kuran’da. Bir kere Allah’ın varlığı ve Kuran çok net, yani o konuda
insanların bocalamaya gireceği gibi değil. (Adnan Oktar’ın 13 Mart
2010 tarihli www.HarunYahya.TV röportajından)
Harun Yahya (Adnan Oktar) 35
36
KURAN ALLAH’IN
KORUMASI ALTINDADIR
Kuran'ın en önemli özelliklerinden biri, günümüze kadar hiç-
bir değişikliğe uğramadan, Peygamberimiz (sav)'e vahyedildiği hali
ile bizlere ulaşmış olmasıdır. Allah, bunu Kuran'da "Hiç şüphe-
siz, zikri (Kuran'ı) Biz indirdik Biz; onun koruyucuları da
gerçekten Biziz" (Hicr Suresi, 9) ayetiyle vaat etmiştir.
Bilindiği gibi, Kuran'dan önceki hak kitaplar orijinal halleri ile
korunamamışlar, bazı çevrelerce kasıtlı olarak veya cahillikle tah-
rif edilmişlerdir. Bu kitapların içlerine insanlar tarafından bazı ek-
lemeler yapılmış, bazı bölümleri değiştirilmiş ya da tamamen çıka-
rılmıştır. Peygamberimiz (sav) ise, kendisine her vahiy geldiğinde,
vahyi Allah'ın yardımı ile ezberlemiş ve hemen güvendiği kişilere
yazdırmıştır. Böylece Kuran yazılı olarak muhafaza edilmiştir. Hz.
Ebubekir (ra) zamanında Kuran tek bir nüsha haline getirilmiş, Hz.
Osman (ra) döneminde ise Kuran nüshaları çoğaltılarak, önemli
İslam kentlerine gönderilmiştir.
Peygamberimiz (sav)'in vahiy aldığında, Kuran ayetlerini aklın-
da tutmak için nasıl çaba gösterdiği ve buna karşılık Allah'ın O'na
nasıl yardım edeceği ayetlerde şöyle açıklanır:
Onu (Kuran'ı, kavrayıp belletmek için) aceleye kapı-
lıp dilini onunla hareket ettirip-durma. Şüphesiz, onu
(kalbinde) toplamak ve onu (sana) okutmak Bize ait
(bir iş)tir. Şu halde, Biz onu okuduğumuz zaman, sen
de onun okunuşunu izle. Sonra muhakkak onu açıkla-
mak Bize ait (bir iş)tir. (Kıyamet Suresi, 16-19)
Ayetlerde de görüldüğü gibi, Peygamberimiz (sav)'in Kuran'ı
aklında tutuşu, herhangi bir konunun ezberlenmesi gibi olmamış,
Allah özel olarak Kuran ayetlerini Peygamberimiz (sav)'in hafıza-
sına yerleştirmiştir. Bunun sonrasında ise, Peygamber Efendimiz
(sav), hafızasındaki ayetleri güvendiği kişilere yazdırmıştır. Ve
1400 yıldır, Allah'ın vaadine uygun olarak, Kuran'ın tek bir harfi
bile değişmemiş ve Allah'ın vahyi günümüze kadar korunarak gel-
miştir. (www.Allahinsonsuzgucu.com)
Kuran'ın Allah'ın vahyi olduğunun ve vahye insan eliyle hiçbir
şeyin eklenmediğinin delillerinden bir tanesi ise, Kuran'da hiçbir
çelişki bulunmamasıdır. Kuran, hem kendi içinde, hem de tarihi
gelişmelerle ve bilimsel buluşlarla tam bir uyum içindedir. Ku-
ran'ın bu özelliği o kadar kesin ve açıktır ki, Rabbimiz bir ayetin-
de şöyle buyurmuştur:
Onlar hâlâ Kuran'ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o,
Allah'tan başkasının Katından olsaydı, kuşkusuz için-
de birçok aykırılıklar (çelişkiler, ihtilaflar) bulacaklar-
dı. (Nisa Suresi, 82)
İnsanların yazdığı kitapların içinde birçok çelişki bulmak müm-
kün olabilir. Örneğin bilimsel bir kitapta başta verilen bir bilgi,
sonlarda verilen bir bilgi ile tutarsız olabilmektedir. Kuran'ın ise
her sözü birbiriyle uyumludur ve ayetlerde en küçük bir çelişki
Harun Yahya (Adnan Oktar) 37
KURAN'I REHBER EDİNMEK
yoktur. Ayrıca Kuran'da toplumlar, yönetim şekilleri, askeri stra-
tejiler gibi birçok konuda bilgi verilmekte, sadece geçmişten de-
ğil, gelecekten de çeşitli haberler aktarılmaktadır. Bu bilgilerin ta-
mamı ise, tarihi gerçeklerle ve aynı zamanda Kuran'ın vahyinden
sonra meydana gelen gelişmelerle yüzde yüz mutabıktır. Örneğin,
Kuran'da gelecekle ilgili verilen haberlerden biri Rum Suresi'nin
hemen başındaki ayetlerde yer alır. Bu ayetlerde Bizans İmpara-
torluğu'nun bir yenilgiye uğradığı, ama çok kısa bir zaman sonra
tekrar galip geleceği şöyle bildirilmiştir:
Elif, Lam, Mim. Rum (orduları) yenilgiye uğradı. Dün-
yanın en alçak yerinde". Ama onlar, yenilgilerinden
sonra yeneceklerdir. Üç ile dokuz yıl içinde. Bundan
önce de, sonra da emir Allah'ındır. Ve o gün mümin-
ler sevineceklerdir. (Rum Suresi, 1-4)
Bu ayetler, Hristiyan bir imparatorluk olan Bizanslıların, put-
perest Persler karşısında çok ağır bir yenilgiye uğramasından yak-
laşık 7 sene sonra, MS 620 civarında indirilmiştir. Ve ayetlerde,
"Rum" olarak tanımlanan Bizans'ın çok yakında galip geleceği ha-
ber verilmektedir. Oysa o sırada Bizans o kadar büyük kayıplara
uğramıştır ki, değil tekrar galip gelmesi, ayakta kalması bile imkan-
sız görünmektedir.
Kısacası, herkesin Bizans'ın yok olmasını beklediği bu dönem-
de, Rum Suresi'nin ilk ayetleri vahyedilmiş ve Bizans'ın dokuz yıl
geçmeden yeniden galip geleceği haber verilmiştir.
Rum Suresi'nin ilk ayetlerinin indirilmesinden yaklaşık 7 yıl
sonra, MS 627 yılının Aralık ayında, Bizans ve Pers İmparatorluk-
ları arasında Ninova Harabeleri yakınında büyük bir savaş daha
38
gerçekleşti. Ve bu kez Bizans ordusu, Persleri yenilgiye uğrattı.
Birkaç ay sonra da Persler işgal ettikleri yerleri Bizans'a geri ve-
ren bir anlaşma imzalamak zorunda kaldılar.
Böylece, Kuran'da geleceğe dair verilen bu haber gerçekleş-
miş oldu. Burada verilen bu örnek dahi, tek başına, Kuran'ın
Allah'ın sözü olduğunun ve insan eliyle yazılmadığının bir delilidir.
Kuran'ın bir başka özelliği de astronomi, biyoloji gibi konular-
da verdiği bilgilerin, o dönemin yetersiz bilim anlayışından ve ba-
tıl inanışlarından tümüyle farklı oluşudur. Örneğin, Kuran'ın vah-
yedildiği dönemde, Arap toplumunda gökyüzünü dağların ayakta
tuttuğuna inanılmaktaydı. Dünyanın düz olduğu ve yeryüzünün
her iki ucunda yer aldığı varsayılan yüksek dağların gökyüzüne da-
yanak teşkil ettiği zannediliyordu. Oysa Allah Kuran'da insanlara
bu batıl inançlarının gerçek olmadığını bildirmiş ve şöyle demiştir:
Allah O'dur ki, gökleri dayanak olmaksızın yükseltti;
onları görmektesiniz... (Rad Suresi, 2)
Ayrıca Kuran'ın daha birçok ayetinde tarif edilen ya da haber
verilen bilimsel gerçekler, 20 ve 21. yüzyıl bilimi tarafından henüz
ulaşılan bilgilerle büyük bir paralellik göstermektedir. Bunlar Ku-
ran'ın Allah'ın sözü olduğunu gösteren delillerden bazılarıdır.
Kuran'ın edebi yönü de son derece üstündür. Kuran indirildi-
ği dönemde, Arap şairleri birbirleri ile yarışarak güzel söz üreti-
yor, etkileyici edebi eserler ortaya çıkarıyorlardı. Ancak onlar da
Kuran'ın üslubunun güzelliğine hayran olmuşlar ve bu kutsal kita-
bın edebi harikalığını kabul etmişlerdir.
Bunun yanı sıra, Kuran'da kusursuz bir matematiksel şifre sis-
temi vardır. Örneğin bazı kelimeler Kuran'da anlamları ile bağlan-
Harun Yahya (Adnan Oktar) 39
KURAN'I REHBER EDİNMEK
tılı sayılar kadar tekrarlanmaktadır. "Gün" kelimesi tüm Kuran'da
365 kez geçer. "Günler" 30 kez, "ay" kelimesi ise 12 kez geçmek-
tedir. "Şeytan" ve "melek" kelimeleri 88'er kez, "dünya" ve "ahi-
ret" kelimeleri 115'er, yaz-sıcak ve kış-soğuk kelimeleri ise 5'er
kez tekrarlanmaktadır. Cezalandırma 117 kez geçerken, affetmek
bunun iki katıdır: 234. Güneş (şems) ve "ışık (nur)" kelimeleri Ku-
ran'da 33'er kez geçmektedir. (Detaylı bilgi için bkz. Harun Yahya,
Kuran Mucizeleri)
Burada çok kısa bir biçimde özetlediğimiz tüm bu gerçekler,
Kuran'ın bir insan sözü olamayacağını kesin olarak tasdik eden de-
lillerdendir. Kuran, Allah'ın, Resulu Hz. Muhammed (sav)'e indir-
diği vahyidir ve indiği günden itibaren hiç değişmeden bizlere ulaş-
mıştır. (www.Kurandancevaplar.com)
Allah, Kuran'ın bu üstün özelliğini ayetlerinde şöyle belirtir:
Eğer kulumuza indirdiğimiz (Kuran)'den şüphedeyse-
niz, bu durumda, siz de bunun benzeri bir sûre geti-
rin. Ve eğer doğru sözlüyseniz, Allah'tan başka şahit-
lerinizi (kendilerine güvendiğiniz yardımcılarınızı) ça-
ğırın. Ama yapamazsanız -ki kesin olarak yapamaya-
caksınız- bu durumda kafirler için hazırlanmış ve ya-
kıtı insanlar ile taşlar olan ateşten sakının. (Bakara
Suresi, 23-24)
De ki: "Eğer bütün ins ve cin (toplulukları), bu Ku-
ran'ın bir benzerini getirmek üzere toplansa, -onların
bir kısmı bir kısmına destekçi olsa bile- onun bir ben-
zerini getiremezler." (İsra Suresi, 88)
40
KURAN'IN NURU, ZİHİNLERİ HER TÜRLÜ
PİSLİKTEN TEMİZLER
ADNAN OKTAR: Doğru, ben gençlerin beynini yıkıyorum, yani
bütün milletimin beynini yıkamaya gayret ediyorum, çünkü Kuran’ın
bir özelliğidir, yani tahir eder insanları, pislikten temizler, yıka-
yıcıdır Kuran, böyle mis kokulu bir sabun gibidir bir yönüyle,
onun değdiği yerde kir kalmaz, kazır kirleri Kuran, tertemiz
yapar, aynı zamanda billur gibi bir sudur, döktün mü üstüne
insanın, pırıl pırıl olur, üstünde hiçbir kir kalmaz, hiçbirşey kal-
maz. KURAN'IN IŞIĞI ADETA BİR SU GİBİDİR, NURANİ BİR
SU GİBİDİR, insanı yıkar tertemiz eder. Tabi ki beyinler yıkanacak,
çünkü beyinler ahir zamanda kirlenmiş, gaflet kiriyle kirlenmiş,
dalalet kiriyle kirlenmiş, bir kısmı küfür kiriyle kirlenmiş. Dar-
winizm, materyalizm, komünizm, satanizm gibi kirli zihniyetler
insanların beynini kirletmiş. Tabi ki bunların yıkanması lazım.
Yıkandığında beyin, tertemiz olur, pırıl pırıl nur saçmaya başlar,
ışık saçmaya başlar. Kuran’ın nurani suyuyla da insanlar her
zaman yıkanırlar ve tertemiz olurlar. O ışığı nuru, kiri bir anda
atar kenara, yok eder. Bir ışıktır Kuran aynı zamanda. (Adnan
Oktar’ın Tempo TV röportajından, 10 Mart 2009)
ADNAN OKTAR: Ben Kuran'ın nuruyla insanların beynini yıkı-
yorum. Kirleri, pisliği, rezillikleri ne varsa kafasına takılmış, Kuran'ın o
mis gibi, misk kokan bir sabun gibidir Kuran. Misk-i amber kokan bir
sabun gibidir. Beynin üstüne sürdün mü, beynin üstündeki bütün pisler,
Harun Yahya (Adnan Oktar) 41
KURAN'I REHBER EDİNMEK
karalıklar, kirler falan akar, dökülür gider. Ben beyin yıkayıcıyım. Pey-
gamberimiz (sav) de beyin yıkayıcıydı, yıkardı. Bütün peygamberler
beyin yıkadılar.
Kuran bizzat kendisi yıkayıcıdır, temizleyicidir, tahirdir,
temizleyicidir. Bizim görevimiz zaten tahirlikdir. Temizlemedir.
Beyindeki kirleri, pislikleri gidermekle mükellefiz, o Allah'ın
emri bize, bu bizim için bir şereftir. Hakkı ve hakikati beyinlere
koyuyoruz, güzelliği, sevgiyi, merhameti, şefkati, adaleti, hür-
meti, saygıyı, derin düşünmeyi, şiddetli Allah korkusunu, şiddet-
li Allah sevgisini, Kuran aşkını, Allah aşkını, sahabe aşkını, ahi-
rete karşı olan sevgimizi, cennete karşı olan sevgimizi, cehen-
nemden korkumuzu artırıyoruz, bunları anlatıyoruz. Komünist
pisliklerini, faşist pisliklerini, materyalist Darwinist pislikleri ne kadar
rezillik varsa..., nur gibi bir sabundur aynı zamanda Kuran temizleyici-
dir, mis gibi o sabunla tertemiz yıkıyoruz inşaAllah. (Adnan Oktar’ın
Destan TV röportajından, 8 Mart 2009)
42
TEK HÜKÜM KOYUCU
ALLAH'TIR
İman edenler için tek yol gösterici Allah'ın elçileri ve Allah'ın
sözü olan Kuran'dır. Kuran'da inananların; "O, herşeyin Rabbi
iken, ben Allah'tan başka bir Rab mi arayayım?" (Enam Su-
resi, 164) dedikleri bildirilir.
İnkar edenler ise, kendilerine Allah'tan başka yanlış yol göste-
riciler ve efendiler bularak, farklı kişileri örnek alıp batıl fikir ve
akımları izleyerek büyük bir yanılgı içinde yaşarlar. Ancak ölüm-
den sonra, sonsuz cehennem azabını gördüklerinde bu büyük
hatalarını, ayette haber verildiği gibi, "... Rabbimiz, gerçekten
biz, efendilerimize ve büyüklerimize itaat ettik, böylece
onlar bizi yoldan saptırmış oldular..." (Ahzab Suresi, 67) diye-
rek itiraf edecek ve pişmanlıklarını dile getireceklerdir.
Ahirette farkına varacakları bu gerçeği dünya hayatlarında
anlamazlıktan gelen bu insanların çoğu için davranışlarını ve inanç-
larını belirleyen faktör, içinde yaşadıkları toplumun hak bir teme-
le dayanmayan genel yargıları, adetleri, bazı batıl gelenek ve göre-
nekleridir. Bu insanlar atalarının, çevrelerinin, o toplumun bazı
önde gelenlerinin yanlış uygulamalarını kendilerine örnek alarak,
43
KURAN'I REHBER EDİNMEK
yukarıdaki ayette de bildirildiği gibi, "yoldan saparlar". Oysa
Kuran'a uymayan her düşünce ve her tavır yanlıştır.
İman edenler ise her zaman ve her yerde Allah'ın emirlerine
göre hareket eder, Kuran'da yasaklanmış her türlü düşünce ve
tavırdan titizlikle uzak dururlar. Herhangi bir iş yaparken ya da bir
karar alırken o konu hakkında Allah'ın ne emrettiğini düşünür,
hemen Kuran ayetlerine ve Peygamber Efendimiz (sav)'in sünne-
tine başvururlar. Kendi tutku ve isteklerine, içinde yaşadıkları
toplumun batıl geleneklerine ya da atalarının hakka dayanmayan
adetlerine göre değil, yalnızca Allah'ın buyruklarına göre hareket
ederler. Nitekim Allah Kuran'da inananlara şöyle emretmektedir:
Bu indirdiğimiz mübarek bir Kitap'tır. Şu halde O'na
uyun ve korkup-sakının. Umulur ki esirgenirsiniz.
(Enam Suresi, 155)
Allah'ı tek hüküm koyucu olarak kabul etmeyen, Allah'ın hü-
kümlerine karşı çıkan veya O'nun emirlerinin dışında hükümler
uyduran insanlar doğru yoldan sapmış olurlar. Bu insanlar büyük
bir cehaletle toplumda yaygın olarak kabul gören batıl kuralları ve
uygulamaları Allah'ın hükümlerinden üstün tutarlar. Üstelik bu
konuda çok katı ve inatçı bir tutum sergilerler. Doğru olanı vic-
danları kabul etse dahi, kibirlerinden ve bağnaz tutumlarından do-
layı en güzel ve en doğru olan hükmü kabul etmezler. Allah Ku-
ran'da bu insanlar için şöyle bildirmektedir:
Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" de-
nilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğu-
muz şeye (geleneğe) uyarız" derler. (Peki) Ya ataları-
44
nın aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış
idiyseler? (Bakara Suresi, 170)
İşte böyle, senden önce de (herhangi) bir memlekete
bir elçi göndermiş olmayalım, mutlaka onun 'refah
içinde şımarıp azan önde gelenleri' (şöyle) demişler-
dir: "Gerçekten biz, atalarımızı bir ümmet (din) üze-
rinde bulduk ve doğrusu biz, onların izlerine (eserle-
rine) uymuş kimseleriz. (O peygamberlerden her bi-
ri de şöyle) Demiştir: "Ben size atalarınızı üstünde
bulduğunuz şeyden daha doğru olanını getirmiş ol-
sam da mı?" Onlar da demişlerdi ki: "Doğrusu biz,
kendisiyle gönderildiğiniz şeye kafir olanlarız. (Zuhruf
Suresi, 23-24)
Kimi insanların sahip olduğu bu çarpık bu bakış açıları, Allah'ın
dinini kabul etmelerine ve iman etmelerine daima engel olmuştur.
Örneğin Hz. Musa (as) ve kardeşi Hz. Harun (as), kavimlerini bir
olan Allah'a ibadet ve kulluk etmeye çağırdıklarında, Firavun ve
kavmin önde gelenleri, ayette haber verildiği üzere; "Siz ikiniz,
bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)dan çevirmek ve
yeryüzünde büyüklük sizin olsun diye mi bize geldiniz? Biz,
sizin ikinize inanacak değiliz" (Yunus Suresi, 78) demişlerdir.
Hz. Şuayb (as)'a da halkının, "... Ey Şuayb, atalarımızın tap-
tığı şeyleri bırakmamızı ya da mallarımız konusunda diledi-
ğimiz gibi davranmaktan vazgeçmemizi senin namazın mı
emrediyor?" (Hud Suresi, 87) diyerek akılsızca isyan ettiği ayet-
te bildirilmektedir. Bu ayetlerde de görüldüğü gibi, peygamberler
Harun Yahya (Adnan Oktar) 45
KURAN'I REHBER EDİNMEK
Allah'ın hükümlerini bildirdiklerinde, söz konusu insanlardan hep
"Senin söylediklerin atalarımızın, babalarımızın ve dedelerimizin
yoluna ters düşüyor, onun için biz bunu kabul etmeyiz..." gibi ce-
vaplar almışlardır. İnsanlar elçilerin tebliğlerine her dönemde in-
karla ve düşmanlıkla karşılık vermiş, kendi bulundukları yoldan
vazgeçmek istememişlerdir. Oysa tüm peygamberler insanları, di-
ni yalnızca Allah'a has kılarak ibadet ve kulluk etmeye davet et-
mişlerdir. İnsanlara Allah'ın dışında başka ilahlar edinmemelerini
ve sadece Allah'ın rızasını aramaları gerektiğini tebliğ etmişlerdir.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) de insanları katıksızca
Allah'a yönelmeye ve O'nun hükümlerini uygulamaya davet etmiş-
tir. Kuran ayetlerinde insanların, ahirette Allah'ın hükümlerinden
sorguya çekilecekleri bildirilmektedir. Allah Kuran'da Kendisi'n-
den başka ortaklar edinen ve onların verdiği hükümlerden kendi-
lerine yeni ve sapkın bir din uyduranları şöyle uyarmaktadır:
Yoksa onların birtakım ortakları mı var ki, Allah'ın
izin vermediği şeyleri, dinden kendilerine teşri' ettiler
(bir şeriat kıldılar)? Eğer o fasıl kelimesi olmasaydı, el-
bette aralarında hüküm (karar) verilirdi. Gerçekten
zalimler için acı bir azap vardır. (Şura Suresi, 21)
Rabbimiz bir diğer ayette de şöyle buyurmaktadır:
Kendilerine okunmakta olan Kitabı sana indirmemiz
onlara yetmiyor mu? Şüphesiz, bunda iman eden bir
kavim için gerçekten bir rahmet ve bir öğüt (zikir)
vardır. (Ankebut Suresi, 51)
46
Yukarıdaki ayetlerde de görüldüğü gibi elçilerin davetine
uymayanların bir kısmı kendi batıl dinleri adına ortaya çıkmakta ve
peygamberleri kendi düşük akıllarınca dinlerini bozmakla itham
etmektedirler. Veya daha büyük bir akılsızlık göstererek Allah'ın
ve elçisinin söylediklerini yeterli görmeyip, kendileri başka bir din
uydurmaktadırlar. Şüphesiz bu çok ciddi bir zulüm ve çok çirkin
bir davranıştır. Oysa, Ankebut Suresi'nde de bildirildiği gibi
Allah'ın indirdiği Kitap insanlara yeterlidir.
İman eden bir insan için, tüm insanların nasıl bir inanca sahip
oldukları ya da dinlerini nasıl uyguladıkları kesinlikle önemli değil-
dir. Önemli olan Allah'ın Kuran'da insanlara bildirdikleri ve Pey-
gamber Efendimiz (sav)'in uygulamalarıdır. Kuran indirildiği dö-
nemde, Allah insanların birçoğunun batıl inanç ve uygulamalarını
ortadan kaldırmıştır. Peygamber Efendimiz (sav) de, insanların ne-
ler söylediklerine, hangi iftiralarla kendisine karşı çıktıklarına ve
sergiledikleri düşmanca tavırlara hiç aldırmamış, Allah'a ve Ku-
ran'a sıkı sıkıya bağlı kalmıştır. (www.Kuranahlaki.com)
Günümüzde de iman edenler, Allah'a, Kuran'a ve Peygamber
Efendimiz (sav)'in sünnetine sıkı sıkıya bağlanmalı, Allah'ın Ku-
ran'da bildirdiklerinin dışında bir yol aramamalıdırlar.
Çoğunluğun uygulamaları çoğu zaman yanlıştır:
Allah'ın hükümlerini göz ardı eden ve toplumun çoğunluğunu
oluşturan din ahlakından uzak kesime uyan insanların en büyük
yanılgılarından biri, "çoğunluğun her zaman doğruları temsil etti-
ğini" sanmalarıdır. Oysa Allah, insanların birçoğunun doğru yolda
Harun Yahya (Adnan Oktar) 47
KURAN'I REHBER EDİNMEK
olmayacağını Kuran'da bildirmektedir. Allah Kuran'da, "Yeryü-
zünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni
Allah'ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna
uyarlar ve onlar ancak 'zan ve tahminle yalan söylerler."
(Enam Suresi, 116) şeklinde buyurmaktadır. Yani çoğunluğun aldı-
ğı kararlar, eğer Kuran'a uygun değilse, hiçbir şekilde doğruları
yansıtamaz. Binlerce, yüz binlerce, hatta yüz milyonlarca insan ay-
nı eylem içerisinde olsa da bu, o eylemin doğruluğunu kanıtlamaz.
Yukarıdaki ayette de Allah insanların çoğunun hüküm verirken
yalnızca zan ve tahminlere dayandıklarını ve pek çok insanı doğru
yoldan alıkoyduklarını belirtmektedir.
Çoğunluğun aldığı kararlara uyarak Allah'ın emirlerini terk et-
mek, insanları dünyada da ahirette de çok büyük bir kayba uğra-
tır. Bu insanlar, Allah'ın "Gerçek şu ki onlar, kendilerini hüs-
rana uğratmışlardır, uydurmakta oldukları şeyler de ken-
dilerinden uzaklaşıp kaybolmuşlardır" (Araf Suresi, 53) aye-
tiyle bildirdiği gibi yapayalnız kalmışlardır. Allah'ın indirdiklerini
kendi uydurdukları ile değiştirenlerin, ahirette büyük bir hüsrana
uğrayacakları ayetlerde şöyle bildirilir:
Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha za-
lim kimdir? İşte bunlar, Rablerine sunulacaklar ve şa-
hitler: "Rablerine karşı yalan söyleyenler bunlardır"
diyecekler. Haberiniz olsun; Allah'ın laneti zalimlerin
üzerinedir. (Hud Suresi, 18)
Allah hakkında yalan uydurup iftira edenlerden veya
kendisine hak geldiği zaman onu yalan sayandan daha
48
zalim kimdir? İnkar edenlere cehennem içinde bir ko-
naklama yeri mi yok? (Ankebut Suresi, 68)
Müminler ise Allah'ın hükümlerine gönülden teslim olurlar.
Onların bu güzel ahlakları ayetlerde de açıklanmıştır:
"... Rabbimiz, ilim bakımından her şeyi kuşatmıştır.
Biz Allah'a tevekkül ettik. 'Rabbimiz, bizimle kavmi-
miz arasında 'Sen hak ile hüküm ver,' Sen 'hüküm ve-
renlerin' en hayırlısısın." (Araf Suresi, 89)
... Ben size Allah'tan hiç bir şeyi sağlayamam (gidere-
mem). Hüküm yalnızca Allah'ındır. Ben O'na tevek-
kül ettim. Tevekkül edenler de yalnızca O'na tevek-
kül etmelidirler. (Yusuf Suresi, 67)
De ki: "Ey gökleri ve yeri yaratan, gaybı ve müşahede
edilebileni bilen Allah'ım. Anlaşmazlığa düştükleri
şeylerde, kullarının arasında sen hüküm vereceksin."
(Zümer Suresi, 46)
Harun Yahya (Adnan Oktar) 49
ALLAH ADINA HÜKÜM
KOYANLAR
Bir önceki bölümde de üzerinde durduğumuz gibi birtakım
kimseler dinde olmayan batıl hükümler, helal ve haramlar çıkarır,
Allah'ın Kuran'da helal kıldıklarına haram, haram kıldıklarına ise
helal derler. Peygamberimiz (sav)'in uygulamalarını da tamamen
gözardı ederler. Bunu yaparak dini özünden ve aslından saptırma-
ya çalışır, kendilerine özgü inançları ve uygulamaları olan "batıl bir
din" meydana getirirler. Allah'ın indirdiği hak dini bilmeyen ve
Kuran ayetlerinden ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in
hayatından haberdar olmayan insanlar ise bunun batıl bir din oldu-
ğunu fark etmezler. Bu kişilerin telkinlerine aldanır ve bilinçsizce
onların peşinden giderler. Böylece Allah adına hüküm koyanlar,
kendileriyle beraber büyük bir kitleyi de günaha ve isyana sürük-
lemiş olurlar. Allah bu kişilerin durumunu Al-i İmran Suresi'nde
şu şekilde bildirir:
Onlardan öyleleri vardır ki, dillerini Kitap'a doğru
eğip bükerler, siz onu (bu okur göründüklerini)
Kitap'tan sanasınız diye. Oysa o Kitap'tan değildir.
"Bu Allah Katındandır" derler. Oysa o, Allah Katın-
50
dan değildir. Kendileri de bildikleri halde Allah'a karşı
(böyle) yalan söylerler. (Al-i İmran Suresi, 78)
Kuran'da tüm detayları ile tarif edilen hak dini kendilerine
ölçü almayan, atalarından kalma batıl inançları ısrarla sürdürmek
isteyen kimi topluluklar daha da ileriye giderek, Allah'a karşı çir-
kin iftiralarda bulunurlar. Böyle kimseler akıl ve vicdanlarını kul-
lanmadıkları ve Allah'ı gereği gibi takdir edemedikleri için doğru-
ları bulabilecek bir anlayışa da sahip değildirler. Bu nedenle de
Kuran ahlakına uygun olmayan pek çok batıl inanç türetmiş, yal-
nızca kendilerini değil, cahil kitleleri de batıl olanı uygulamaya
yöneltmişlerdir. Helal olanı haram, haram olanı da helal kılmış,
yalan yere iftira düzmüşlerdir. Bu konuyla ilgili bazı ayetler şu
şekildedir:
Ve kendi zanlarınca dediler ki: "Bu hayvanlar ve ekin-
ler dokunulmazdır. Onları bizim dilediklerimiz dışın-
da başkası yiyemez. (Şu) Hayvanların da sırtları ha-
ram kılınmıştır." Öyle hayvanlar vardır ki, -O'na iftira
etmek suretiyle- üzerlerinde Allah'ın ismini anmaz-
lar. Yalan yere iftira düzmekte olduklarından dolayı
O, cezalarını verecektir. Bir de dediler ki: "Bu hay-
vanların karınlarında olan, yalnızca bizim erkekleri-
mize aittir, eşlerimize ise haramdır. Eğer o, ölü do-
ğarsa onlar da bunda ortaktırlar." Allah, (bu) düzme-
lerinin cezasını verecektir. Şüphesiz O, hüküm sahibi
olandır, bilendir... (Enam Suresi, 138-139)
Allah'a karşı yalan yere iftira düzüp Allah'ın kendile-
Harun Yahya (Adnan Oktar) 51
KURAN'I REHBER EDİNMEK
rine rızık olarak verdiklerini haram kılanlar elbette
hüsrana uğramışlardır. Onlar, gerçekten şaşırıp sap-
mışlardır ve doğru yolu bulamamışlardır. (Enam Su-
resi,140)
Yukarıdaki ayetlerde de bildirildiği gibi, insanların bir kısmı
kendi zanlarınca haram ve helaller uydurarak Allah'a karşı çok
büyük bir iftirada bulunmaktadırlar. Oysa Allah insanlara, "haddi
aşmamayı ve güzel olan temiz şeyleri haram kılmamayı" bildirmiştir:
Ey iman edenler, Allah'ın sizin için helal kıldığı güzel
şeyleri haram kılmayın ve haddi aşmayın. Şüphesiz
Allah, haddi aşanları sevmez. (Maide Suresi, 87)
Ancak bu kimselerin yaptıklarının karşılığı da ayetlerde açık-
ça bildirilmiş, cezalarını mutlaka çekecekleri haber verilmiştir.
Enam Suresi'nde bu kişilerin "hiçbir bilgiye dayanmadan yap-
tıkları" bu büyük zalimlik hakkında şu örnek verilir:
Deveden iki, sığırdan da iki. De ki: "İki erkeği mi ha-
ram kıldı? Yoksa iki dişiyi mi ya da o iki dişinin rahim-
lerinin, kendisini kapsadığı (yavruları) mı? Yoksa
Allah, bunları sizlere tavsiye ettiği zaman şahid miy-
diniz?" Hiçbir bilgiye dayanmaksızın insanları saptır-
mak için Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden
daha zalim kimdir? Şüphesiz Allah, zalimler toplulu-
ğunu hidayete erdirmez. (Enam Suresi, 144)
Ayetlerde de görüldüğü gibi insanların birçoğunda Allah adına
hüküm koyma ve bilmedikleri şeyleri dine atfetme eğilimi vardır.
Bu nedenle, insanın fıtratını en iyi bilen Rabbimiz Kuran'da, "Dil-
lerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal,
52
buna haram demeyin. Çünkü Allah'a karşı yalan uydur-
muş olursunuz..." (Nahl Suresi, 116) ayetiyle insanları uyarmış-
tır. Saffat Suresi'nde ise Allah şöyle buyurmaktadır:
Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz? Hiç mi
öğüt alıp-düşünmüyorsunuz? Yoksa sizin apaçık olan
bir deliliniz mi var? Eğer doğru söylüyorsanız, öyley-
se getirin kitabınızı. (Saffat Suresi, 154-157)
Tek hüküm koyucu Allah'tır ve Allah'ın hükümleri ayetlerde
son derece açık ve anlaşılır şekilde belirtilmektedir. Peygamberimiz
(sav)'in uygulamaları da ortadadır. Haramlar ve helaller birbirinden
kesin çizgilerle ayrılmış ve insanları tereddüte sürükleyecek tek bir
husus bırakılmamıştır. İnsanlar kendilerine söylenen herhangi bir
hükmün doğruluğunu hemen Kuran'a ve Peygamberimiz (sav)'in
sünnetine bakarak anlayabilme imkanına sahiptirler. Bu, Allah'ın
insanlara verdiği büyük bir kolaylık ve rahmettir. Nitekim Peygam-
ber Efendimiz (sav) bir hadis-i şerifinde uyulması gereken tek reh-
ber ve tek kaynağın Kuran olduğunu şu şekilde ifade etmiştir:
Size tutunduğunuz vakit, asla dalalete düşmeyeceğiniz şeyi bırak-
tım: Allah'ın Kitabı Kuran ve Ehl-i Beytim. (Ramuz El-Ehadis 1. Cilt,
s. 250, no. 8)
Kuran, indirildiği günden itibaren bütün zamanlara ve dönem-
lere hitap eden bir Kitap'tır. Bu nedenle, Allah'ın tek hüküm ko-
yucu olduğunun ve Allah adına hüküm koyanların uğrayacağı so-
nun anlatıldığı ayetlerin günümüze bakan hikmetleri üzerinde de
dikkatle düşünmek gerekir. Kuran'da geçmiş toplulukların sahip
oldukları batıl dinler, inançlar ve taşıdıkları zihniyet detaylı olarak
Harun Yahya (Adnan Oktar) 53
KURAN'I REHBER EDİNMEK
tarif edilmektedir. Ancak bugün de Kuran'ı ve Peygamber Efendi-
miz (sav)'in sünnetini tek kaynak almadığı için din adına yanlış
hükümler ve çarpık mantıklar ortaya atan insanlar bulunmaktadır.
Özellikle bazı toplumlarda yaygın olan batıl din anlayışına göre,
insanlar Kuran'ın emirleri ve Peygamberimiz (sav)'in uygulamaları
yerine yaşamları boyunca görüp duyduklarını ölçü almaktadırlar.
Bu batıl anlayışı, insanların günlük yaşamlarındaki sıradan konuş-
maları sırasında dahi görmek mümkündür. Örneğin insanların
büyük çoğunluğu yalan söylemekten kaçınmaz, bir yalan söyledik-
lerinde bunun Allah Katında bir cezası olduğuna ihtimal vermez
ve "bu kadarından günah olmaz" diye yanlış bir mantıkla hareket
ederler. Veya kendi akıllarınca "beyaz yalanlar" diye bir yalan ismi
uydurur ve bu yalanların günah olmayacağı hükmünü verirler.
Oysa bu, dinleri hakkında içine düştükleri büyük yanılgılardan biri-
dir. Çünkü Allah Kuran'da yalan söylemenin haram olduğunu
açıkça bildirmiştir. (www.Kurandanbilgiler.com)
Veya karşısındaki insana Allah'ın hoşnut olmayacağı bir şey
yaptırmak isteyen kişi, "Sen yap, ben senin günahını yüklenirim,"
veya "Günahı benim boynuma" gibi batıl ifadeler kullanır. Ancak,
Allah "Hiçbir günahkar bir başka günahkarın günahını yük-
lenemez" (Fatır Suresi, 18) ayetiyle bu konudaki hükmünü bil-
dirmiştir. Dolayısıyla Kuran'a uyduğunu, Peygamberimiz (sav)'in
yolunu izlediğini ve Allah'ın ayetlerine iman ettiğini söyleyen bir
kişinin Allah'ın bu hükümlerine uygun olarak davranması, Kuran
ve Peygamberimiz (sav)'in uygulamaları ile çelişen hiçbir konuş-
masının, inancının ve tavrının olmaması gerekir.
Kuran'da ayrıca, Allah'ın indirdiklerine uymayıp, kendi uydur-
54
dukları batıl dinlerini yaşayan bu insanların, Allah'ın elçilerini,
kendi düşük akıllarınca, dini değiştirmekle ve yalancılıkla suçladık-
ları da bildirilmektedir. Ayetlerde şöyle buyrulur:
İçlerinden kendilerine bir uyarıcının gelmesine şaştı-
lar. Kafirler dedi ki: "Bu, yalan söyleyen bir büyücü-
dür. İlahları bir tek ilah mı yaptı? Doğrusu bu, şaşırtı-
cı bir şey." "Onlardan önde gelen bir grup: "Yürüyün,
ilahlarınıza karşı (bağlılıkta) kararlı olun; çünkü asıl is-
tenen budur" diye çekip gitti. "Biz bunu, diğer dinde
işitmedik, bu, içi boş bir uydurmadan başkası değildir.
Zikir (Kuran), içimizden ona mı indirildi?" Hayır, on-
lar Benim zikrimden bir kuşku içindedirler. Hayır,
onlar henüz Benim azabımı tatmamışlardır. (Sad Su-
resi, 4-8)
Ayetlerde tarif edilen kişiler bu davranışlarını genelde dine bağ-
lılık adına yaptıklarını iddia ederler. Bunun nedeni de Allah'ın
Kuran'da tarif ettiği gerçek dini bilmemeleridir. Allah'ın hükümleri-
ni göz ardı eden veya kişisel çıkarları ile çatıştığı için bu hükümler-
den hoşnut olmayıp, kendince yeni hükümler getirenler, Allah'ı ve
indirdiği Kitabı tanımayan insanlardır. Bu kimseler tüm kainatı yok-
tan var eden Rabbimiz'in herşeye muktedir olduğunu, ilmi ile her
yeri kuşattığını, gizlinin gizlisini bildiğini takdir edemezler. Onların
bildikleri sadece birtakım hurafeler ve ön yargılardan ibarettir.
Oysa Allah insanlara şöyle buyurmaktadır:
Rabbinden sana vahyedilene uy. O'ndan başka İlah
yoktur. Ve müşriklerden yüz çevir. (Enam Suresi,
106)
Harun Yahya (Adnan Oktar) 55
KURAN'I REHBER
EDİNMEK
Kuran kesin doğruları içeren bir hidayet rehberidir. Her ko-
nu hakkında Allah'ın Hz. Muhammed (sav)'e vahyettiği en doğru
bilgileri içerir. Bu nedenle yaşamlarında sadece Kuran'ı ve Pey-
gamber Efendimiz (sav)'in sünnetini kendilerine ölçü alan insanlar,
Allah'ın rahmetine ve hidayete kavuşturulurlar. Kuran'ın bu özel-
liği bir ayette şöyle haber verilmektedir:
Şüphesiz, bu Kuran, en doğru yola iletir ve salih amel-
lerde bulunan mü'minlere, onlar için gerçekten bü-
yük bir ecir olduğunu müjde verir. (İsra Suresi, 9)
Bu (Kuran), insanlar için basiret (nuruyla Allah'a yö-
nelten ayet)lerdir, kesin bilgiyle inanan bir kavim için
de bir hidayet ve bir rahmettir. (Casiye Suresi, 20)
Kendisine rehber olarak Kuran'ı ve Peygamberimiz (sav)'in
yolunu seçen bir insanın hayatı, diğer insanlardan çok farklı olur.
Örneğin bu insan içinde hiçbir zaman sıkıntı, huzursuzluk, korku,
endişe ümitsizlik, karamsarlık hissetmez, ye'se düşmez ya da bir
zorluk karşısında paniğe kapılmaz. Çünkü her anında Allah'ın
ayetleri ve Peygamberimiz (sav)'in uygulamaları onun için yol gös-
56
terici olur. Allah'ın yarattığı kadere tabi olduğunu unutmadan,
O'na teslim olup güvenerek yaşar. Karşılaştığı her olaya mutlaka
Allah'ın hükümleri ile karşılık verir. Aldığı her karar, söylediği her
söz, yazdığı her satır Kuran ahlakını yaşadığının bir göstergesidir.
Bundan dolayı da vicdanı daima temiz olur ve bunun getirdiği ma-
nevi huzur ile yaşar. Allah, Kuran için Yunus Suresi'nde şu şekil-
de buyurur:
Ey insanlar, Rabbinizden size bir öğüt, sinelerde ola-
na bir şifa ve müminler için bir hidayet ve rahmet gel-
di. (Yunus Suresi, 57)
Allah Kuran'da doğrularla yanlışları çok açık bir şekilde belirt-
miştir. Bu nedenle de vicdanlarının sesini dinleyip, nefislerinin
bencil arzularından uzak duran, Allah'ın hükümlerini uygulamada
kesin kararlı olan hidayet ehli kişiler için doğruyu bulmak çok ko-
laydır. Kuran her yaştan, her eğitim seviyesinden insanın rahatlık-
la anlayabileceği, öğütlerini kavrayabileceği hikmet dolu bir
Kitap'tır. Kuran'ın içerdiği hükümler ve ayetlerde tavsiye edilen
güzel ahlak son derece açık, anlaşılır ve kolaydır. Allah'ın hidayet
verdiği, samimi niyetli her insan Kuran'da ne anlatıldığını rahatlık-
la anlayabilir ve anladıklarını tüm tavırlarında ve düşüncelerinde
en güzel şekilde uygulayabilir. Allah Kuran'ın bu özelliğini Bakara
Suresi'nde şöyle bildirmektedir:
... İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile
batılı birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan)
Kuran... (Bakara Suresi, 185)
Ancak sadece Allah'tan korkup sakınanlar, O'na gönülden tes-
Harun Yahya (Adnan Oktar) 57
KURAN'I REHBER EDİNMEK
lim olanlar, ahiret hayatını dünya hayatına tercih edenler Ku-
ran'dan öğüt alıp düşünürler. Allah bir başka ayetinde de şöyle
buyurmaktadır:
Biz sana bu Kuran'ı güçlük çekmen için indirmedik,
içi titreyerek korku duyanlara ancak öğütle-hatırlat-
ma (olsun diye indirdik). (Taha Suresi, 2-3)
Bu konu aynı zamanda Kuran'ın önemli bir sırrıdır. Kuran'ı an-
lamak için yüksek bir zekaya ya da yeteneğe sahip olmak değil, sa-
mimi bir niyete, derin bir imana ve ihlasa sahip olmak gerekmek-
tedir. Çünkü Allah samimi kullarına doğru yolları gösterir, onların
Kuran'dan faydalanmalarını ve kurtuluşa ermelerini sağlar. Kuran
bütün insanlara gönderilmiş bir Kitap'tır, ancak yalnızca Allah'tan
korkan, ahiret gününe iman eden müminler için bir hidayet vesi-
lesi olur. Bu konuyla ilgili ayetlerden bazıları şöyledir:
Her ümmet içinde kendi nefislerinden onların üzeri-
ne bir şahid getirdiğimiz gün, seni de onlar üzerinde
bir şahid olarak getireceğiz. Biz Kitabı sana, herşeyin
açıklayıcısı, Müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve
bir müjde olarak indirdik. (Nahl Suresi, 89)
De ki: "İman edenleri sağlamlaştırmak, Müslümanla-
ra bir müjde ve hidayet olmak üzere, onu (Kuran'ı)
hak olarak Rabbinden Ruhu'l-Kudüs indirmiştir."
(Nahl Suresi, 102)
Bunlar hikmetli Kitabın ayetleridir; muhsin olanlara
bir hidayet ve bir rahmettir. (Lokman Suresi, 2-3)
58
Ey insanlar, Rabbiniz'den size bir öğüt, sinelerde ola-
na bir şifa ve mü'minler için bir hidayet ve rahmet
geldi. (Yunus Suresi, 57)
Ayetlerde de bildirildiği gibi Kuran tüm insanlık alemi için bir
öğüt, sakınan ve muhsin olan Müslümanlar için de bir hidayet reh-
beridir. Büyük İslam mütefekkiri Bediüzzaman Said Nursi de "Ku-
ran-ı Hakim şuurlu insanlara imamdır, cin ve insan topluluğuna mür-
şiddir, ehl-i kemale rehberdir, ehl-i hakikata öğretmendir..." (Sözler, s.
185) sözleriyle Kuran'ın salih kullar için bir doğruluk rehberi ol-
duğunu ifade eder.
Harun Yahya (Adnan Oktar) 59
KURAN ALEMLERE
ÖĞÜTTÜR
Kuran, Allah'ın tüm alemlere öğüt olarak indirdiği ve hükmü
kıyamete kadar geçerli olan, eşsiz hikmet yüklü kitabıdır. Ancak
samimi olmayan ve Kuran'a uymamak için kendince bahaneler
arayan bazı insanlar, Kuran'ın sadece belli bir dönem için geçerli
olduğu ve yalnızca Arap toplumuna indirildiği yönünde asılsız bir
iddiada bulunurlar. Bu nedenle de kendi sığ akıllarınca Kuran'ın
bazı hükümlerini uygulamaya gerek olmadığını söylerler.
Oysa Kuran'ın hükümleri indirildiği günden itibaren tüm za-
manlar ve tüm insanlar için geçerlidir ve bu hükümlerin geçerlili-
ği kıyamete kadar devam edecektir. Kuran, insanlara öğüt verilen
ve sonsuz yaşamları için onların uyarıldığı ve doğru yolun göste-
rildiği bir zikirdir. Allah'ın Kuran'da, "Ve şüphesiz o (Kuran),
senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan)
sorulacaksınız" (Zuhruf Suresi, 44) ayetinde bildirdiği gibi in-
sanlar ahirette Kuran'da yazılı olanlardan sorguya çekileceklerdir.
Kuran, içerdiği üstün hikmet, geçmişten ve gelecekten verdi-
ği gerçek bilgiler, gafleti yok edici, insanlardaki alışkanlık perdesi-
ni kaldıran üslubu ile benzersiz bir Kitap'tır. Ve Kuran'ın bu etki-
60
si vahyedildiği günden kıyamete kadar yaratılmış ve yaratılacak
olan tüm insanlar için geçerlidir. (www.pismanolmadanonce.com)
Bediüzzaman Said Nursi Kuran'da bildirilen hikmetlerin, ge-
çerliliklerini hiçbir zaman kaybetmeyeceğini şu şekilde ifade eder:
Bin üç yüz elli senedir Kuran-ı Hakim, bütün gerçeklerini kainat
çarşısında açıp sergilediği halde; herkes, her millet, her memleket
onun cevherlerinden, gerçeklerinden almıştır ve alıyorlar. Halbuki
ne o alışkanlık, ne o bolluk, ne zaman aşımı, ne o büyük değişik-
likler; onun kıymettar gerçeklerine, onun güzel üslûplarına zarar
verememiş, ihtiyarlatmamış, kurutmamış, kıymetten düşürmemiş,
güzelliğini söndürmemiştir. Bu durum tek başıyla bir mucizedir.
(Sözler, s. 433)
Kuran'ın insanlar üzerindeki etkisinden de bahseden Bediüz-
zaman, diğer sözlerinde bu etkiyi şu şekilde ifade etmektedir:
Kuran'ın en büyük mucizelerinden birisi de, gençlik ve tazeliğini
muhafaza etmesidir. Ve o asırda indirilmiş gibi, her asrın ihtiyacını
karşılayan bir yönü olmasıdır. (Sözler, s. 750)
Kuran-ı Hakim, hakiki ilimleri kapsayan bir kitab-ı mukaddestir. Ve
bütün asırlarda, insanların bütün tabakalarına hitab eden, ezeli bir
hutbedir. (Konferans, s. 11)
Kuran, hak ve hakikat ve doğruluk ve hidayet ve harika bir fesa-
hat (doğru ve düzgün söyleyiş, açık ve güzel ifadeli konuşma) ol-
duğundandır ki, usandırmıyor, daima gençliğini muhafaza ettiği gi-
bi tazeliğini, tatlılığını da muhafaza ediyor. (Sözler, s. 378)
Bediüzzaman, Kuran'ın benzersiz bir Kitap olduğunu ve başka
hiçbir kaynağın Kuran'ın yerini alamayacağını da şöyle ifade etmiştir:
Harun Yahya (Adnan Oktar) 61
KURAN'I REHBER EDİNMEK
Çünkü bu hakikat noktasında katiyyen Kuran'ın misli yoktur ve
olamaz ve hiçbir şey bu mucize-i ekberin (büyük mucizenin) yeri-
ni tutamaz. (İman ve Küfür Muvazeneleri, s. 67-68)
... O üslub herkesin hoşuna gittiği halde kimse taklit edemiyor. Ge-
çen zaman o üslubu ihtiyarlatmıyor, daima genç ve tazedir. Öyle
muntazam bir nesir (manzum olmayan söz ve yazı) ve mensur
(nesir halindeki yazı) nazımdır (sıra, tertip; kafiyeli, vezinli, söz) ki;
hem yüce, hem tatlıdır. Hem kahinler ve gaybdan haber verenler
tabakasına karşı, gelecekten verdiği haberlerle mucizevi yönünü
gösterir. Ve ehl-i tarih ve insanlık tarihi alimler tabakasına karşı,
Kuran'daki haberler ve geçmişteki ümmetlerin ilerideki durum ve
olayları ve kabir ve ahirete dair mucizeliğini gösterir. Ve sosyoloji
alimleri ve ehl-i siyaset tabakasına karşı, Kuran'ın mukaddes ku-
ralları az sözle çok şey anlatır. Evet o Kuran'dan çıkan en büyük
nur, o az sözle çok şey anlatmanın sırrı. Çok manaya gelen kısa
cümlenin hali gösterir. Hem İlahi ilim ve gerçeklerin oluşmasında
meşgul olan tabakaya karşı, Kuran'daki İlahi kutsal gerçeklerdeki
sanatı gösterir veya sanatın vücudunu hissettirir. Ve ehl-i tarîkat ve
velilere karşı, Kuran bir deniz gibi daima dalgalanan ayetlerinin es-
rarındaki mucizesini gösterir ve bunun gibi... Kırk tabakadan her
tabakaya karşı bir pencere açar, i'cazını gösterir. Hattâ yalnız ku-
lağı bulunan ve bir derece mana anlayan avam tabakasına karşı,
Kuran'ın okunmasıyla başka kitaplara benzemediğini, kulak sahi-
bi tasdik eder. (Mektubat, s. 181)
Dünyadaki her insanın birinci dereceden sorumluluğu, Allah'a
olan kulluk vazifesini yerine getirmektir. Bu ise ancak Allah'a sa-
mimi bir kalple iman edip, Kuran'ı rehber edinmekle mümkündür.
62
Her insan bu sorumluluğu üzerine almalı ve kıyamete kadar ge-
çerliliğini koruyacak olan Kuran'a kuvvetle sarılmalıdır. Allah Haşr
Suresi'nde, Kuran'ın ne kadar üstün bir Kitap olduğunu ve onu
rehber edinmenin ne kadar büyük bir sorumluluk olduğunu şu ör-
nekle ifade eder:
Şayet Biz bu Kuran'ı bir dağın üzerine indirmiş olsay-
dık, andolsun onu Allah korkusundan saygı ile baş eğ-
miş, parça parça olmuş görürdün. İşte Biz, belki dü-
şünürler diye, insanlara böyle örnekler veririz. (Haşr
Suresi, 21)
Harun Yahya (Adnan Oktar) 63
KURAN 'FURKAN'DIR;
DOĞRUYU YANLIŞTAN AYIRIR
Allah Kuran ayetleriyle insanlara öğüt ve hatırlatmalarda bu-
lunmakta, onlara en doğru olan hidayet yolunu göstermektedir.
Kuran bir insanın, Allah'ı ve İslam ahlakını tanımak ve Allah'ın ra-
zı olacağı bir hayat sürmenin yollarını öğrenmek için başvurabile-
ceği en önemli kaynak, doğru ile yanlışı birbirinden ayıran mutlak
ölçüdür. Bu nedenle Kuran'ın bir ismi de Furkan, yani doğ-
ruyu yanlıştan ayırandır.
Dünyada her insanın kendine özgü bir inancı, ulaşmayı hedef-
lediği amaçları, olaylara bakış açısı, düşünceleri, değerleri vardır.
Hemen her insanın doğru ve yanlışları farklıdır. Bunların birçoğu
ise insanların kişisel menfaatlerine göre belirlenmiş, akla ve vicda-
na aykırı inançlar, yargılar ve değerlerdir. Oysa hak ve doğru olan
sadece Allah'ın insanlar için bildirdiği Kuran'ın hükümleridir.
Allah'ın Bakara Suresi'nin 120. ayetinde de bildirdiği gibi "... Şüp-
hesiz doğru yol, Allah'ın (gösterdiği) yoludur..." Dolayısıy-
la insanların kendi akıllarından ürettikleri, kendi çıkarlarını hesap-
layarak tespit ettikleri yollar ve amaçlar insanları doğru olana ve
kurtuluşa ulaştırmaz. İnsan, dünyadaki yaratılış amacını, bu amaç-
64
larına ulaşması için yapması gerekenleri, hayatı boyunca göster-
mesi gereken hal ve tavırları, huzurlu ve mutlu olmanın yollarını,
ölüm gerçeğini ve ölümden sonra olacakları en doğrusu ile Kuran
ayetlerinden öğrenebilir.
Bir insanın Kuran'dan istifade edebilmesi ve Kuran'ın rehber-
liğinde hidayet bulabilmesi için, Kuran'ı gereği gibi okuması gere-
kir. Bir ayette Allah şöyle buyurmaktadır:
Kendilerine verdiğimiz Kitabı gereği gibi okuyanlar,
işte ona iman edenler bunlardır. Kim de onu inkar
ederse, artık onlar hüsrana uğrayanların ta kendileri-
dir. (Bakara Suresi, 121)
Kuran'ın gereği gibi okunması ise, samimiyetle, Allah'tan kor-
kup sakınarak ve ayetlere sımsıkı sarılarak olur. Kuran ayetlerini
yukarıdaki ayette tarif edildiği gibi okuyanlar, daha en başından
Kuran'da yazılan her hükme teslim olur, Allah'ın emir ve tavsiye-
lerini titizlikle uygulamaya kesin karar verirler.
Bu nedenle, Kuran'a uyan bir insan her durumda ve karşılaş-
tığı her olayda Kuran'ın hükümlerinin ve Peygamber Efendimiz
(sav)'in uygulamalarının rehberliğinde karar verir. Kuran, Furkan
özelliği ile müminin doğruyu yanlıştan ayırmasına ve en hayırlı ka-
rarı vermesine vesile olur. Allah'ın bir ayetinde de bildirdiği gibi
"... Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmış-
tır..." (Bakara Suresi, 256) Bu nedenle iman eden bir insan Ku-
ran ahlakı ile cahiliye hayatı arasında orta bir yol aramaya çalış-
maz, kesin ve emin olarak sadece Kuran'a, yani en doğru olana
uyar.
Harun Yahya (Adnan Oktar) 65
KURAN'I REHBER EDİNMEK
Allah ayetlerinde müminlere Kuran'a sımsıkı tutunmalarını
şöyle buyurmaktadır:
Şu halde, sana vahyedilene sımsıkı-tutun; çünkü sen
dosdoğru bir yol üzerindesin. Ve şüphesiz o (Kuran),
senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (on-
dan) sorulacaksınız. (Zuhruf Suresi, 43-44)
Allah'ın vahyinden uzak durup inkarı yol edinenler ise hem
dünya hayatında hem de ahirette sıkıntı ve azabı seçmişlerdir.
Çünkü Allah'ın Kuran'da yaşanmasını emrettiği hayat, insan fıtra-
tına en uygun hayattır. Bu nedenle de Kuran hükümlerine uyma-
yan insanlar, yaratılışlarına uygun olan bir yaşamı terk ettikleri için
hiçbir zaman gerçek huzur ve mutluluğu elde edemezler. İnsanla-
rın hem dünyada hem de ahirette kurtuluş ve mutluluğu elde ede-
bilmeleri için gerçek dini ve Rabbimiz'in buyruklarını Kuran'dan
öğrenmeleri ve Kuran'a uymaları gerekir. Nitekim Allah Kuran'da
insanları şöyle uyarmaktadır;
Onlar hala cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesin bil-
giyle inanan bir topluluk için hükmü, Allah'tan daha
güzel olan kimdir? (Maide Suresi, 50)
Kendilerine okunmakta olan Kitabı sana indirmemiz
onlara yetmiyor mu? Şüphesiz, bunda iman eden bir
kavim için gerçekten bir rahmet ve bir öğüt (zikir)
vardır. (Ankebut Suresi, 51)
Kuran'a uyan bir insanın teşhisleri, yorumları, çıkarımları, çev-
resindeki insanlara yaptığı tavsiyeler, karşılaştığı sorunlara getirdi-
66
ği çözümler Kuran ayetlerine göredir. Bu nedenle de her zaman
doğrudur, haktır, akılcıdır.
Kuran'a uymayanların ahiretteki durumları ise ayetlerde şöy-
le haber verilmiştir:
Peki onlar, Allah'ın dininden başka bir din mi arıyor-
lar? Oysa göklerde ve yerde her ne varsa -istese de,
istemese de- O'na teslim olmuştur ve O'na döndürül-
mektedirler. (Al-i İmran Suresi, 83)
Kim İslam'dan başka bir din ararsa asla ondan kabul
edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlardandır.
(Al-i İmran Suresi, 85)
Hiç şüphesiz din, Allah Katında İslam'dır. Kitap veri-
lenler, ancak kendilerine ilim geldikten sonra, arala-
rındaki "kıskançlık ve hakka başkaldırma" (bağy) yü-
zünden ayrılığa düştüler. Kim Allah'ın ayetlerini inkar
ederse, (bilsin ki) gerçekten Allah, hesabı pek çabuk
görendir. (Al-i İmran Suresi, 19)
İşte bu nedenle insanın Kuran dışındaki her türlü batıl inanış-
tan kurtulması ve kendine sadece Kuran ayetlerini ve Peygambe-
rimiz (sav)'in uygulamalarını, sözlerini, hal ve tavrını örnek alması
gerekir. Yoksa ahirette çok büyük bir pişmanlık yaşayacak, şiddet-
li cehennem azabıyla karşılık görecektir.
Harun Yahya (Adnan Oktar) 67
KURAN'DA HERŞEY
AÇIKLANMIŞTIR
Allah tüm insanların karanlıklardan nura çıkmaları için her ko-
nunun açıklamasını ve çözümünü Kuran'da bildirmiştir. Nahl Su-
resi'nde Rabbimiz Kuran için şöyle buyurmaktadır:
Biz Kitabı sana, her şeyin açıklayıcısı, Müslümanlara
bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik.
(Nahl Suresi, 89)
Enam Suresi'nde ise, "... Biz Kitap'ta hiçbir şeyi noksan
bırakmadık, sonra onlar Rablerine toplanacaklardır."
(Enam Suresi, 38) şeklinde bildirilmiştir. Kuran'da herşey en mü-
kemmel, en hikmetli ve en özlü şekilde açıklanmıştır. Bu, Allah'ın
kullarına olan rahmetinin bir tecellisidir.
Allah, gerçek imanın şartlarını, insanların dünyadaki ve ahiret-
teki yaşamlarına ilişkin pek çok konuyu, iman sahibi bir insanın na-
sıl bir ahlaka sahip olması gerektiğini ve bir insana hayatı boyunca
yol gösterecek birçok konuyu bizlere Kuran'da detaylı olarak bil-
dirmektedir. Allah ayrıca, Kuran vasıtasıyla bize Kendisi'ni tanıtır,
tüm kainatı yoktan var eden, alemlerden müstağni, tüm eksiklik-
lerden münezzeh, herşeyden haberdar olan, gizlinin gizlisini gö-
ren, işiten olduğunu bize ayetlerle açıklar.
68
Bunun yanı sıra Kuran'da, insanların niçin ve nasıl yaratıldıkla-
rı, nasıl bir hayat sürerlerse Allah'ın rızasını kazanabilecekleri, iba-
det şekilleri, güzel ahlakın tarifi, bedensel ve ruhsal olarak sağlıklı
olmanın yolları, zor anlarda ve beklenmedik durumlarda alınması
gereken önlemler, çeşitli insan karakterleri detaylı olarak açıklan-
mıştır. Ayrıca bilimsel gerçeklere işaret eden ayetler, günlük haya-
ta ve toplumsal sorunlara dair bilgiler, kıyamet günü, cennet ve ce-
hennem gibi daha pek çok konu hakkında bilgiler verilmiştir. Yani
Kuran'da bir insanın yaşamının her anında gereksinim duyacağı te-
mel bilgilerin tümü mevcuttur. Ayetlerde şu şekilde bildirilir:
Böylece Biz onu Arapça bir Kuran olarak indirdik ve
onda korkulacak şeyleri türlü şekillerde açıkladık;
umulur ki korkup-sakınırlar ya da onlar için düşünme
(yeteneğini) oluşturur. (Taha Suresi, 113)
Andolsun, bu Kuran'da her örnekten insanlar için çe-
şitli açıklamalarda bulunduk. İnsanların çoğu ise an-
cak inkarda ayak direttiler. (İsra Suresi, 89)
Andolsun, bu Kuran'da insanlar için Biz her örnekten
çeşitli açıklamalarda bulunduk... (Kehf Suresi, 54)
Kuran'da insana, Allah'ın hükümlerini kayıtsız şartsız kabul et-
mesi, sadece Allah'ı dost ve vekil edinmesi, hayattaki tek amacı-
nın Allah'ın rızası, rahmeti ve cenneti olması gerektiği bildirilir.
Kuran ayetlerinde bildirildiği gibi bir hayat süren insan için tek öl-
çü Kuran, izlenecek tek yol da Peygamber Efendimiz Hz. Muham-
med (sav)'in yoludur. Kuran'da gerçek Müslümanların her dönem-
de içinde yaşadıkları toplumun batıl dininden kopup, katıksız ola-
rak Allah'a ve O'nun emirlerine yöneldiklerinden bahsedilir. Ör-
Harun Yahya (Adnan Oktar) 69
KURAN'I REHBER EDİNMEK
neğin Kuran'da, yaşadıkları toplumun batıl dinini kabul etmedikle-
ri için kınanan ve ölüm tehdidi altında kalarak bir mağaraya sığı-
nan salih gençlerin durumları Kehf kıssasında haber verilir. (Kehf
Suresi, 13-16) Kuran'ın başka ayetlerinde de Hz. Yusuf (as)'ın ka-
tıksızca Allah'a ve O'nun emirlerine yönelmesi iman edenlere ör-
nek olarak verilir:
... Doğrusu ben, Allah'a iman etmeyen, ahireti de ta-
nımayanların ta kendileri olan bir topluluğun dinini
terk ettim. Atalarım İbrahim'in, İshak'ın ve Yakub'un
dinine uydum. Allah'a hiçbir şeyle şirk koşmamız bi-
zim için olacak şey değil... (Yusuf Suresi, 37-38)
Elbette ki içinde yaşadığı toplumun batıl dininden kopup ayrıl-
mak demek, manevi olarak bu dinin mensuplarından kopmak an-
lamındadır. Bir diğer deyişle onların Allah'ın hak dini olan İslam'ın
dışındaki ibadet şekillerini, inançlarını, değer yargılarını, düşünce
yapılarını, ahlak anlayışlarını, gelenek ve adetlerini, davranış şekil-
lerini, konuşma üsluplarını benimsememeleri, kendilerine temel
kaynak olarak Allah'ın vahyini ve Allah'ın elçisinin hayatını ölçü
almalarıdır. (www.sonpeygamberhzmuhammed.com)
Allah Kendisi'ne kulluk edenlere din olarak İslam'ı seçip be-
ğenmiş, başvuracakları rehber olarak Kuran'ı indirmiş, Peygamber
Efendimiz (sav)'in hayatını da örnek kılmıştır. Tek doğru ve hak
yol, Allah'ın yoludur. Allah'ın Kuran'da bildirdiği yollar dışında-
ki tüm yollar batıldır, yanlıştır. Ve yalnızca hurafelere, bidatlara ve
zanlara dayalıdır. Dolayısıyla insan ancak Kuran ayetlerini kendisi-
ne tek ölçü olarak aldığı, Allah'ın buyruklarını titizlikle yerine ge-
tirdiği, her an O'nun rızasını kazanacak salih amellerde bulunduğu
70
ve kendisine Peygamber Efendimiz (sav)'i örnek aldığı takdirde
Yüce Rabbimiz Allah’ın Katından güzel bir karşılık umabilir.
Kuran'da bildirildiği gibi Allah'ın sözleri "tastamamdır" ve an-
cak Kuran'ı ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetini kendisine rehber
edinen bir insanın en doğru ve en gerçek bilgilere ulaşması müm-
kündür. Allah'tan başka bir "hakem" olmadığı Kuran'da şöyle ha-
ber verilmiştir:
Allah'tan başka bir hakem mi arayayım? Oysa O, size
Kitabı açıklanmış olarak indirmiştir. Kendilerine
Kitap verdiklerimiz, bunun gerçekten Rabbinden hak
olarak indirilmiş olduğunu bilmektedirler. Şu halde,
sakın kuşkuya kapılanlardan olma. Rabbinin sözü,
doğruluk bakımından da, adalet bakımından da tasta-
mamdır. O'nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. O,
işitendir, bilendir. (Enam Suresi, 114-115)
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) de kavmine, başvurul-
ması gereken tek kaynağın Kuran olduğunu söylemiştir. Peygam-
berimiz (sav) bazı hadis-i şeriflerinde Müslümanlara şu öğütlerde
bulunmuştur:
"Kuran'a sımsıkı bağlı olunuz ve onu kılavuz ve rehber edinin. Zira
o, alemlerin Rabbinin kelamıdır. O'ndandır ve O'na döner. (Sizi de
O’na çeker.)" (Ramuz El-Ehadis, 2. cilt, s. 317, no. 10)
Ve yine buyurdu: "Bu kalpler demir gibi pas tutar." "Ne ile pası çı-
karılır ya Resullullah?" dediler. Buyurdu ki: "Kur'an-ı Kerim oku-
makla ve ölümü hatırlamakla" (Beyhaki) Yine buyurdu: "Ben gide-
rim ve size iki vaiz bırakırım, daima size nasihat verirler. Biri ko-
Harun Yahya (Adnan Oktar) 71
KURAN'I REHBER EDİNMEK
nuşarak söyler, diğeri susarak: Konuşan vaiz Kuran-ı Kerim'dir. Su-
san vaiz ise ölümdür." (İmam-ı Gazali, Kimya-yı Saadet, s. 141)
Allah'tan başka İlah olmadığına ve Benim O'nun elçisi olduğuma
şehadet ediyorsunuz değil mi? Öyle ise müjdeler olsun. Bu Kuran
öyle bir iplik ki, bir ucu Allah'ın elinde, bir ucu da sizin elinizdedir.
Ona yapışınız. Ondan sonra dalalet ve tehlikeye asla düşmezsiniz.
(Ramuz El-Ehadis, 1. Cilt, s. 7, no.4)
72
KURAN AHLAKINI YAŞAMAK
ÇOK KOLAYDIR
Önceki bölümlerde de belirtildiği gibi, Allah Kuran'ı insanlara
açıklayıcı bir rehber olarak göndermiş, onunla en kolay ve en gü-
zel yaşam tarzını bildirmiştir. Kuran ayetleri okunduğunda İslam
dininin gerektirdiği uygulamaların son derece kolay olduğu görü-
lür. Bu müjde bizlere, "... Allah size kolaylık diler, zorluk di-
lemez..." (Bakara Suresi, 185) ayetiyle haber verilmiştir.
Kuran, her yaştan ve her kültürden insanın anlayabileceği,
apaçık bir öğüttür. Ancak önceki bölümlerde de bahsedildiği gibi,
bazı kişiler dini, kaynağından öğrenmek yerine çevrelerinden duy-
dukları yalan yanlış bilgilere itibar eder, dini yaşamanın zor oldu-
ğu yanılgısına kapılırlar. Bu asılsız kanaatin en büyük nedenlerin-
den biri bilgisizliktir.
Günümüzde insanların bir bölümü Kuran ayetlerinde bildiri-
len gerçeklerden, ahiret hayatının varlığından, sonsuz cehennem
azabından, eşsiz cennet nimetlerinden ve Rabbimiz'in çeşitli konu-
lardaki öğüt ve tavsiyelerinden habersiz bir hayat sürmektedirler.
Oysa Kuran, insanların okumaları, içindeki hikmetleri ve hayatın
asıl amacını öğrenmeleri için indirilmiştir. Kuran'da Peygamberi-
73
KURAN'I REHBER EDİNMEK
miz (sav)'e, "Ve Kuran'ı okumakla da (emrolundum)."
(Neml Suresi, 92) demesi bildirilmiştir.
Kuran'ı okumak ve her zaman Kuran'a uymak, bir Müslüma-
nın en önemli sorumluluklarından biridir. Kuran'ı kavratmak
Allah'ın elindedir ve ancak Allah'ın hidayet verdiği kişiler Kuran
ayetlerini gerçek manasıyla anlayabilirler. Allah, gönülden Kendi-
si'ne yönelip dönen, samimi kullarına hidayet nasip edeceğini de
bildirmiştir. (www.Allahianmak.com)
İnsanların Kuran ayetlerini anlayamayacakları şeklinde bir ya-
lanla ortaya çıkanlar ise, pek çok insanın Kuran'ı okuyup, Allah'a
yönelmesine, Kuran ahlakına göre yaşamasına engel olmayı amaç-
lamaktadırlar. Oysa Allah ayetlerinin son derece açık ve anlaşılır
olduğunu Kuran'ın pek çok yerinde belirtmektedir:
Andolsun Biz sana apaçık ayetler indirdik. Bunları fa-
sıklardan başkası inkar etmez. (Bakara Suresi, 99)
Ey insanlar Rabbiniz'den size 'kesin bir kanıt (bur-
han)' geldi ve size apaçık bir nur (Kuran) indirdik.
(Nisa Suresi, 174)
Allah'ın insanlar için seçip beğendiği Kuran çok açık ve anlaşı-
lır olmasının yanısıra, Kuran ayetlerindeki hüküm ve uygulamalar
da son derece kolaydır. Allah ayetlerde Kuran için şöyle buyur-
maktadır:
Biz sana bu Kuran'ı güçlük çekmen için indirmedik.
'İçi titreyerek korku duyanlara' ancak öğütle-hatırlat-
ma (olsun diye indirdik). (Taha Suresi, 2-3)
Kuran ahlakı insanın fıtratına uygun olan tek yaşam şeklidir.
74
İnsanı yoktan var eden Allah, onun nelere ihtiyaç duyacağını, han-
gi ibadetleri uygulamaya güç yetirebileceğini, nasıl sağlıklı, huzurlu
ve mutlu olacağını en iyi bilendir. Bu nedenle Allah bir ayetinde
hiç kimseye gücünün üzerinde bir sorumluluk verilmeyeceğini bil-
dirmektedir:
Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yük-
lemez. (Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine, kazandır-
dıkları aleyhinedir. "Rabbimiz, unuttuklarımızdan ve-
ya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rab-
bimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük
yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceği-
miz şeyi bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esir-
ge, Sen bizim mevlamızsın. Kafirler topluluğuna kar-
şı bize yardım et." (Bakara Suresi, 286)
Allah, sonsuz merhameti ve şefkati ile insanların en rahat ede-
cekleri, en huzurlu ve en güzel hayat biçimini Kuran'da bütün de-
tayları ile tarif etmiştir. Örneğin insan, yaratılışı gereği sevgiden,
saygıdan, şefkat ve merhametten hoşlanır. Hep kendisine bu şe-
kilde davranılmasını ister. Zulümden, ahlaksızlıklardan, kötülük-
lerden sakınır ve bunlara maruz kalmak istemez ve ruhunda böy-
le bir his duyması Allah'ın dilemesi ile olur.
Allah insanları bu fıtrat üzerinde yaratmıştır. Dolayısıyla İslam
ahlakına uygun bir yaşam insanın her yönüyle zevk alacağı, hoşnut
olacağı bir yaşamdır. Allah bu gerçeği Rum Suresi'nde şöyle bildir-
miştir:
Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir hanif) olarak
dine, Allah'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üze-
Harun Yahya (Adnan Oktar) 75
KURAN'I REHBER EDİNMEK
rine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiçbir değiştir-
me yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). An-
cak insanların çoğu bilmezler. (Rum Suresi, 30)
Kuran'da tarif edilen dinin insan için her açıdan son derece
kolay olduğu diğer bazı ayetlerde şöyle bildirilmektedir:
... Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez... (Bakara
Suresi,185)
Kim iman eder ve salih amellerde bulunursa, onun
için güzel bir karşılık vardır. Ona buyruğumuzdan ko-
lay olanını söyleyeceğiz. (Kehf Suresi, 88)
Andolsun Biz Kuran'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için
kolaylaştırdık... (Kamer Suresi, 17)
... O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük
yüklememiştir, atanız İbrahim'in dini(nde olduğu gi-
bi)... (Hac Suresi, 78)
Ayrıca Peygamberimiz (sav)'in sünnetinin önemli özelliklerin-
den biri de, son derece kolay uygulanabilir olmasıdır. Kuran'ı ken-
disine rehber edinen Resulullah (sav) kavmine "Kolaylaştırınız, zor-
laştırmayınız. Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz" (Ramuz el-Hadis, 2.
cilt, s. 510) diye öğütte bulunmuştur.
Din ahlakını yaşamayı, özünde olduğu gibi kolay olarak göster-
mek, insanların kalplerini Kuran'a ve İslam ahlakına ısındırmak, in-
sanlara Kuran'ı ve Peygamber Efendimiz (sav)'in sünnetini öğretip
hayatlarının tek yol göstericisi haline getirmek her Müslümanın
önemli bir sorumluluğudur.
76
KURAN'A UYMAK
İNSANLARIN ÜZERİNDEKİ
YÜKLERİ KALDIRIR
İnsan Allah'ın dilemesiyle dünyaya gelen, O'nun verdiği sağlık
ile gelişip büyüyen, hayatının her anında O'nun korumasına muh-
taç olan bir varlıktır. İnsanın dünya hayatındaki tek dost ve yar-
dımcısı, yegane yol göstericisi, daima diri olan ve herşeyi yaratan
Allah'tır. Dünya üzerindeki tüm insanların Allah'a muhtaç olduk-
ları bir ayette şöyle bildirilmektedir:
Ey insanlar, siz Allah'a (karşı fakir olan) muhtaçlarsı-
nız; Allah ise, Ğaniy (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan)dır,
Hamid (övülmeye layık)tır. (Fatır Suresi, 15)
Kuran tüm kainatın ve canlı cansız bütün varlıkların yaratıcısı
olan Allah'tan insanlara bir rahmet olarak gönderilmiştir. Ancak
bazı insanlar Kuran ahlakını yaşamamalarına bahane olarak kendi-
lerince türlü açıklamalarda bulunurlar. Bunlardan biri de din ahla-
kını yaşamanın, kendilerine sözde kısıtlama getireceği ve diledik-
leri gibi yaşamalarını engelleyeceği kanaatidir. Oysa bu çok büyük
bir yanılgıdır. Tam tersine din ahlakının yaşanmadığı ortamlarda
insanlar çok büyük sıkıntılarla, zorluklarla, kısıtlamalarla karşı kar-
77
KURAN'I REHBER EDİNMEK
şıya kalırlarken, Kuran ahlakı insanlara çok rahat, huzurlu ve gü-
ven dolu bir yaşam sunar. Kuran, insanların birbirleri üzerinde
kurdukları ağır baskıları, katı kuralları kıran, tüm gereksiz prensip-
leri ortadan kaldıran, onları sıkıntılardan kurtararak huzur içeri-
sinde yaşamalarını sağlayan bir rahmettir.
Nitekim Allah, elçinin Kuran'ı tebliğ ederek insanların üzerle-
rindeki ağır yükleri, zincirleri kaldırdığını, onun bu çağrılarına ica-
bet edenlerin, ona destek olup savunanların, yardım edenlerin ve
Kuran ayetlerinde gösterilen yolu izleyenlerin kurtuluşa erecek-
lerini, yani huzura, mutluluğa ve nimetlere kavuşacaklarını şöyle
bildirir:
Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de (geleceği)
yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan el-
çiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emredi-
yor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri he-
lal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yük-
lerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inanan-
lar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onun-
la birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa
erenler bunlardır. (Araf Suresi, 157)
Buna karşılık Kuran ahlakını yaşamayan toplumlarda gereksiz
birtakım katı kurallarla insanların hayatları zorlaştırılır, pek çok
sorun çözümsüz kalır. İnsanlar kendi prensip ve bakış açılarına gö-
re yeni kurallar ve yasaklar getirir, kısıtlamalarla kişiler üzerinde
gereksiz bir baskı oluştururlar. Örneğin helal olan kimi yiyecekle-
ri yasaklayabilir, helal olan bazı davranışlara kısıtlama getirebilir-
ler. Her toplumun kendi kültür ve çıkarlarına göre oluşturduğu,
78
dile getirilmeyen ama herkesin bildiği bu tarz yanlış kurallar, uygu-
lamalar vardır.
Herşeyden önce söz konusu toplumlarda her insan, kendisini
diğer insanlara ispatlama, üstün özelliklere sahipmiş gibi gösterme
çabası içinde olur. Dolayısıyla insanlar toplumun getirdiği baskıcı
kurallar ve kısıtlamalar nedeniyle rahatça gülemez, konuşamaz,
içinden geçeni dilediği gibi söyleyemez, dilediği gibi davranamaz
hale gelir, ayıplanmaktan, kınanmaktan, gıyaplarında dedikoduları-
nın yapılmasından korkar hale gelirler.
Bu insanların, Allah'ı tanımadıkları, O'na güvenip teslim olma-
dıkları ve Kuran ahlakını yaşamadıkları için çok çeşitli korkuları
olur. Örneğin geleceklerini garanti altına alamamaktan, yalnız kal-
maktan, çocuklarının sağlığına bir zarar gelmesinden, mal ve mülk
kaybına uğramaktan, işlerinde başarılı olamamaktan, iyi bir eğitim
alamamaktan ve iyi bir evlilik yapamamaktan, yaşlanmaktan, kaza
geçirmekten, sakatlanmaktan, ölmekten ve daha pek çok şeyden
korku duyarlar. Bu konularda ciddi olarak kaygılanır ve endişe
ederler. Elbette ki Kuran ahlakı yaşanmadığında bu tür korkuların
yaşanması kaçınılmazdır. Çünkü din ahlakından uzak bir yaşam sü-
ren insanlar herşeyin Allah'ın dilemesi ile gerçekleştiğini ve bir ka-
der üzerine yaratıldığını bilmezler. Karşılaştıkları iyi ya da kötü gi-
bi görünen her olayın bir deneme olarak yaratıldığını, insanlara
rızkı verenin, tüm nimetlerin ve güzelliklerin gerçek sahibinin
Allah olduğunu düşünmezler. Bu nedenle de böyle insanların bi-
rarada bulunduğu toplumlarda sürekli bir gerginlik, kargaşa, kaos,
huzursuzluk, mutsuzluk ve güvensizlik hakimdir.
Kuran ahlakının yaşandığı bir toplumda bu gibi olumsuzlukla-
Harun Yahya (Adnan Oktar) 79
KURAN'I REHBER EDİNMEK
rın olmamasının nedeni Müslümanların güzel ahlaklarıdır. Onlar
tevekküllü, sabırlı, şefkatli, merhametli, sevgi dolu, tevazu sahibi,
yumuşak huylu ve kanaatkar insanlardır. Allah'ın tarif ettiği dini
yaşamanın huzuru ve rahatı içindedirler. Kuran'da emredildiği gi-
bi Allah'tan başkasından korkmazlar. Allah'ın rızasını herşeyin
üzerinde görürler. Verilen her nimetin ve güzelliğin Allah'ın bir
fazlı olduğunu, her eksikliğin ve yokluğun ise Allah'tan güzel bir
deneme olduğunu bilirler. İyi ya da kötü olarak bildikleri hiçbir
olay karşısında itidallerini yitirmez, kıskançlık ve korku yaşamaz-
lar, bir zorluk ya da sıkıntı anında fevri tepkiler vermezler.
Kuran'da haram ve helaller açık bir dil ile anlatılmış, Allah'ın
razı olacağı ahlak ise tüm detayları ile tarif edilmiştir. Bu nedenle
de müminlerin hayatlarında Kuran'da tarif edilenlerin ve Peygam-
berimiz (sav)'in uygulamalarının dışında hiçbir kuralın yeri yoktur.
Kuran'da, insanların yaratılışına uygun, onlara huzur ve güvenlik
sağlayacak, vicdanlarının rahat olmasına vesile olacak hükümler
getirilir. Peygamberimiz (sav)'in hayatı da bu hükümlerin nasıl
uygulanacağı konusunda en güzel örnektir. Allah, insanların üzer-
lerindeki ağır yükleri hafifletmek istediğini ayetlerinde şöyle bil-
dirmiştir:
Allah, size açıklayarak anlatmak, sizi sizden öncekile-
rin sünnetine iletmek ve tevbelerinizi kabul etmek is-
ter. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Allah,
tevbelerinizi kabul etmek ister; şehvetleri ardınca gi-
denler ise, sizin büyük bir sapma ile sapmanızı isterler.
Allah (ağır yükleri) sizden hafifletmek ister: (Çünkü)
insan zayıf olarak yaratılmıştır. (Nisa Suresi, 26-28)
80
Bediüzzaman Said Nursi de Kuran'a uyan ve Allah'ın emretti-
ği imanı yaşayan insanların dünya yaşamlarında iken manevi bir
cenneti yaşayacaklarını şöyle anlatmaktadır:
İşte bu insan âlemini bu karanlıklar içinde gördüğüm anda, kalb ve
ruh ve aklımla beraber bütün manevi duygularım, belki bütün vü-
cudumun tüm zerreleri feryat ile ağlamağa hazır iken, birden Ku-
ran'dan gelen nur ve iman kuvveti o sapkınlık gözlüğünü kırdı, ka-
fama bir göz verdi. Gördüm ki: Cenab-ı Hakk'ın Âdil ismi Hakîm
(İş ve emirleri hikmetli ve yanlışsız olan) burcunda, Rahman ismi
Kerim (Herşeyin iyisi faydalısı. Şerefli ve izzetli. Muhterem, Cö-
mert, Musamahakar) burcunda, Rahîm (Rahmet edici, Merhamet
eden) ismi Gafur (Çok Mağfiret ve Merhamet eden, suçları en çok
Affeden) burcunda yani manasında, Bâis (Gönderen, Sebep olan,
İcab ettiren. Yeniden Yaratan. Ölüleri tekrar Dirilten. Peygamber
Gönderen) ismi Vâris (Mirasçı) burcunda, Muhyî (Dirilten) ismi
Muhsin (İhsan Eden, İyilik Eden) burcunda, Rab ismi Mâlik (Sahib.
Malı Elinde Bulunduran) burcunda birer güneş gibi doğdular. O ka-
ranlıklı ve içinde çok âlemler bulunan insan âleminin tümünü bir-
den ışıklandırdılar, şenlendirdiler. Cehennemî durumları dağıtıp,
nuranî âhiret âleminden pencereler açıp o perişan insan dünyası-
na nurlar serptiler. Kainatın çok ufak parçaları adedince, "Allah'a
hamd olsun, Allah'a şükür" dedim. Ve aynelyakîn (göz ile görür de-
recede görerek, müşahade ederek bilmek) gördüm ki; imanda ma-
nevî bir cennet ve sapkınlıkta manevî bir cehennem bu dünyada
da vardır, sağlam ve kati olarak bildim. (İman ve Küfür Muvaze-
neleri, s. 9)
Allah, insanları din ahlakına uygun olmayan bir sistemde asla
Harun Yahya (Adnan Oktar) 81
KURAN'I REHBER EDİNMEK
huzur bulamayacakları şekilde yaratmıştır. Ahirette ise müminler-
le inkar edenler arasındaki bu fark çok daha keskinleşir. Kuran'a
uymayan insanlar hesap gününde mutsuz iken, iman edenler tarif
edilmez bir mutluluk içindedirler:
(Kıyametin) Geleceği günde, O'nun izni olmaksızın,
hiç kimse söz söyleyemez. Artık onlardan kimi 'bed-
baht ve mutsuz', (kimi de) mutlu ve bahtiyardır.
(Hud Suresi, 105)
82
ALLAH KURAN'LA İNSANLARI
UYARIP KORKUTUR
Kuran'ın en önemli özelliklerinden biri de insanları sonsuz ce-
hennem azabına karşı uyaran ayetler içermesidir. Uyarılan insan-
lar artık doğru ile yanlışın, iyi ile kötünün ne olduğunu tam olarak
öğrenmiş olur ve ahirette de bu bilgilerinden sorumlu tutulurlar.
Allah Kuran'ın bu "uyarıp-korkutucu" özelliğini ayetlerde şöyle
bildirmektedir:
Dosdoğru (bir Kitap’tır) ki, Kendi Katından şiddetli
bir azapla uyarıp-korkutmak ve salih amellerde bulu-
nan mü'minlere müjde vermek için (onu indirdi); şüp-
hesiz onlara güzel bir ecir vardır. (Kehf Suresi, 2)
Biz bunu (Kuran'ı) senin dilinle kolaylaştırdık, takva
sahiplerine müjde vermen ve direnen bir kavmi uya-
rıp-korkutman için. (Meryem Suresi, 97)
Peygamberimiz (sav) de, "... Sizi -ve kime ulaşırsa- kendi-
siyle uyarmam için bana şu Kuran vahyedildi..." (Enam Su-
resi, 19) ayetiyle de bildirildiği gibi ulaşabildiği herkesi Kuran'la
uyarma sorumluluğunu üstlenmiştir. Allah bir başka ayette de,
Peygamberimiz (sav)'e insanları uyarması için Kuran'ı vahyettiğini
şöyle bildirmektedir:
83
KURAN'I REHBER EDİNMEK
İşte Biz sana böyle Arapça bir Kuran vahyettik; şehir-
lerin anası (olan Mekke halkı)nı ve çevresinde olanla-
rı uyarman için ve kendisinde şüphe olmayan toplan-
ma gününü (haber verip onları) uyarman için de. (O
gün onların) Bir bölümü cennette, bir bölümü çılgın-
ca yanan ateşin içerisindedirler. (Şura Suresi, 7)
Ayetlerde de görüldüğü gibi, Allah Kuran'da ölüm anını, me-
leklerin insanların canlarını nasıl alacağını, insanların nasıl haşredi-
leceklerini, kıyamet gününün nasıl gerçekleşeceğini, her insanın o
gün görüp yaşayacaklarını, hesap gününü, sorgulamanın nasıl ola-
cağını, sorgulama sonunda insanların nasıl bölük bölük cennet ve
cehenneme sevkedileceklerini, cehennemdeki sonsuz azabın nasıl
olacağını, insanların ne tür acı ve ızdıraplar içinde olacaklarını,
maddi ve manevi yönden sonsuza kadar nasıl korkunç bir azap ya-
şayacaklarını, cennetteki sonsuz güzellikteki nimetleri detaylı ola-
rak anlatmakta ve bunlarla insanları ahiret gününe karşı uyarmak-
tadır. (www.Kurandacennet.com)
Hatta birçok ayette cehennemdeki insanların kendi araların-
daki konuşmaları aktarılmakta, cehennemde nasıl bir ortam ve
sosyal bir yaşantı olacağı, insanların tüm ızdıraplarına rağmen ha-
la nasıl çekişip kavga etmeye devam edecekleri belirtilmektedir.
Örneğin bazı ayetlerde cehennem ehlinin konuşmaları şöyle ha-
ber verilir:
Azabın kendilerine geleceği gün (ile) insanları uyarıp-
korkut ki, (o gün) zulmedenler, şöyle diyecekler: "Bi-
zi yakın bir süreye kadar ertele ki, Senin çağrına ce-
vap verelim ve elçilere uyalım." Oysa daha önce, ken-
84
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)
Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)

Mais conteúdo relacionado

Mais procurados

Mais procurados (20)

Kolaylık dini islam. turkish (türkçe)
Kolaylık dini islam. turkish (türkçe)Kolaylık dini islam. turkish (türkçe)
Kolaylık dini islam. turkish (türkçe)
 
Hayalin diğer adı. madde. turkish (türkçe)
Hayalin diğer adı. madde. turkish (türkçe)Hayalin diğer adı. madde. turkish (türkçe)
Hayalin diğer adı. madde. turkish (türkçe)
 
Insanın apaçık düşmanı, şeytan. turkish (türkçe)
Insanın apaçık düşmanı, şeytan. turkish (türkçe)Insanın apaçık düşmanı, şeytan. turkish (türkçe)
Insanın apaçık düşmanı, şeytan. turkish (türkçe)
 
Münafığın sırları. turkish (türkçe)
Münafığın sırları. turkish (türkçe)Münafığın sırları. turkish (türkçe)
Münafığın sırları. turkish (türkçe)
 
Kıyamet günü. turkish (türkçe)
Kıyamet günü. turkish (türkçe)Kıyamet günü. turkish (türkçe)
Kıyamet günü. turkish (türkçe)
 
Sinsi bir tehlike gaflet. turkish (türkçe)
Sinsi bir tehlike gaflet. turkish (türkçe)Sinsi bir tehlike gaflet. turkish (türkçe)
Sinsi bir tehlike gaflet. turkish (türkçe)
 
Gözardı edilen kuran hükümleri. turkish (türkçe)
Gözardı edilen kuran hükümleri. turkish (türkçe)Gözardı edilen kuran hükümleri. turkish (türkçe)
Gözardı edilen kuran hükümleri. turkish (türkçe)
 
Karınca mucizesi. turkish (türkçe)
Karınca mucizesi. turkish (türkçe)Karınca mucizesi. turkish (türkçe)
Karınca mucizesi. turkish (türkçe)
 
Kuran'da yalancının yöntemleri. turkish (türkçe)
Kuran'da yalancının yöntemleri. turkish (türkçe)Kuran'da yalancının yöntemleri. turkish (türkçe)
Kuran'da yalancının yöntemleri. turkish (türkçe)
 
Kuran'da münafık karakteri. turkish (türkçe)
Kuran'da münafık karakteri. turkish (türkçe)Kuran'da münafık karakteri. turkish (türkçe)
Kuran'da münafık karakteri. turkish (türkçe)
 
Kuran'da temel kavramlar. turkish (türkçe)
Kuran'da temel kavramlar. turkish (türkçe)Kuran'da temel kavramlar. turkish (türkçe)
Kuran'da temel kavramlar. turkish (türkçe)
 
Deccal nasıl öldü '150 yıl süren darwinist aldatmacanın sonu'. turkish (türkçe)
Deccal nasıl öldü '150 yıl süren darwinist aldatmacanın sonu'. turkish (türkçe)Deccal nasıl öldü '150 yıl süren darwinist aldatmacanın sonu'. turkish (türkçe)
Deccal nasıl öldü '150 yıl süren darwinist aldatmacanın sonu'. turkish (türkçe)
 
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
Müminlerin cesareti. turkish (türkçe)
 
Allah korkusu. turkish (türkçe)
Allah korkusu. turkish (türkçe)Allah korkusu. turkish (türkçe)
Allah korkusu. turkish (türkçe)
 
Devlete bağlılığın önemi. turkish (türkçe)
Devlete bağlılığın önemi. turkish (türkçe)Devlete bağlılığın önemi. turkish (türkçe)
Devlete bağlılığın önemi. turkish (türkçe)
 
Sahte dünyanın acıları. turkish (türkçe)
Sahte dünyanın acıları. turkish (türkçe)Sahte dünyanın acıları. turkish (türkçe)
Sahte dünyanın acıları. turkish (türkçe)
 
Duzenleyenler tapinakcilar ve masonlar. turkish (türkçe)
Duzenleyenler tapinakcilar ve masonlar. turkish (türkçe)Duzenleyenler tapinakcilar ve masonlar. turkish (türkçe)
Duzenleyenler tapinakcilar ve masonlar. turkish (türkçe)
 
Darwinistlerin beklediği cevaplar. turkish (türkçe)
Darwinistlerin beklediği cevaplar. turkish (türkçe)Darwinistlerin beklediği cevaplar. turkish (türkçe)
Darwinistlerin beklediği cevaplar. turkish (türkçe)
 
Peygamberimiz (sav) 'in mucizeleri. turkish (türkçe)
Peygamberimiz (sav) 'in mucizeleri. turkish (türkçe)Peygamberimiz (sav) 'in mucizeleri. turkish (türkçe)
Peygamberimiz (sav) 'in mucizeleri. turkish (türkçe)
 
Kuran mucizeleri cilt 1. turkish (türkçe)
Kuran mucizeleri cilt 1. turkish (türkçe)Kuran mucizeleri cilt 1. turkish (türkçe)
Kuran mucizeleri cilt 1. turkish (türkçe)
 

Destaque

Destaque (12)

Kuran ahlakında fedakarlığın önemi. turkish (türkçe)
Kuran ahlakında fedakarlığın önemi. turkish (türkçe)Kuran ahlakında fedakarlığın önemi. turkish (türkçe)
Kuran ahlakında fedakarlığın önemi. turkish (türkçe)
 
Kehf suresi’nden ahir zamana işaretler. turkish (türkçe)
Kehf suresi’nden ahir zamana işaretler. turkish (türkçe)Kehf suresi’nden ahir zamana işaretler. turkish (türkçe)
Kehf suresi’nden ahir zamana işaretler. turkish (türkçe)
 
Islam terörü lanetler. turkish (türkçe)
Islam terörü lanetler. turkish (türkçe)Islam terörü lanetler. turkish (türkçe)
Islam terörü lanetler. turkish (türkçe)
 
Islam ve uzakdoğu dinleri. turkish (türkçe)
Islam ve uzakdoğu dinleri. turkish (türkçe)Islam ve uzakdoğu dinleri. turkish (türkçe)
Islam ve uzakdoğu dinleri. turkish (türkçe)
 
Insanın yaratılış mucizesi. turkish (türkçe)
Insanın yaratılış mucizesi. turkish (türkçe)Insanın yaratılış mucizesi. turkish (türkçe)
Insanın yaratılış mucizesi. turkish (türkçe)
 
Kuran'da ümitvar olmak. turkish (türkçe)
Kuran'da ümitvar olmak. turkish (türkçe)Kuran'da ümitvar olmak. turkish (türkçe)
Kuran'da ümitvar olmak. turkish (türkçe)
 
Kuran bilgisi. turkish (türkçe)
Kuran bilgisi. turkish (türkçe)Kuran bilgisi. turkish (türkçe)
Kuran bilgisi. turkish (türkçe)
 
Israil'in dünya egemenliği politikası. turkish (türkçe)
Israil'in dünya egemenliği politikası. turkish (türkçe)Israil'in dünya egemenliği politikası. turkish (türkçe)
Israil'in dünya egemenliği politikası. turkish (türkçe)
 
Islam ve budizm. turkish (türkçe)
Islam ve budizm. turkish (türkçe)Islam ve budizm. turkish (türkçe)
Islam ve budizm. turkish (türkçe)
 
Kuran'dan genel bilgiler. turkish (türkçe)
Kuran'dan genel bilgiler. turkish (türkçe)Kuran'dan genel bilgiler. turkish (türkçe)
Kuran'dan genel bilgiler. turkish (türkçe)
 
Bir tartışmanın ardından. turkish (türkçe)
Bir tartışmanın ardından. turkish (türkçe)Bir tartışmanın ardından. turkish (türkçe)
Bir tartışmanın ardından. turkish (türkçe)
 
Bir zamanlar darwinizm. turkish (türkçe)
Bir zamanlar darwinizm. turkish (türkçe)Bir zamanlar darwinizm. turkish (türkçe)
Bir zamanlar darwinizm. turkish (türkçe)
 

Semelhante a Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)

Semelhante a Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe) (13)

Kuran'ın bazı sırları. turkish (türkçe)
Kuran'ın bazı sırları. turkish (türkçe)Kuran'ın bazı sırları. turkish (türkçe)
Kuran'ın bazı sırları. turkish (türkçe)
 
Resullerin mücadelesi. turkish (türkçe)
Resullerin mücadelesi. turkish (türkçe)Resullerin mücadelesi. turkish (türkçe)
Resullerin mücadelesi. turkish (türkçe)
 
Allah sevgisi. turkish (türkçe)
Allah sevgisi. turkish (türkçe)Allah sevgisi. turkish (türkçe)
Allah sevgisi. turkish (türkçe)
 
Darwin'in türk düşmanlığı. turkish (türkçe)
Darwin'in türk düşmanlığı. turkish (türkçe)Darwin'in türk düşmanlığı. turkish (türkçe)
Darwin'in türk düşmanlığı. turkish (türkçe)
 
Amerika'nın göremediği pkk. turkish (türkçe)
Amerika'nın göremediği pkk. turkish (türkçe)Amerika'nın göremediği pkk. turkish (türkçe)
Amerika'nın göremediği pkk. turkish (türkçe)
 
Hristiyanlar hz. isa'yı dinlesinler. turkish (türkçe)
Hristiyanlar hz. isa'yı dinlesinler. turkish (türkçe)Hristiyanlar hz. isa'yı dinlesinler. turkish (türkçe)
Hristiyanlar hz. isa'yı dinlesinler. turkish (türkçe)
 
Terör sevgiyle yok edilir. turkish (türkçe)
Terör sevgiyle yok edilir. turkish (türkçe)Terör sevgiyle yok edilir. turkish (türkçe)
Terör sevgiyle yok edilir. turkish (türkçe)
 
Darwinist propaganda yöntemleri. turkish (türkçe)
Darwinist propaganda yöntemleri. turkish (türkçe)Darwinist propaganda yöntemleri. turkish (türkçe)
Darwinist propaganda yöntemleri. turkish (türkçe)
 
Incil'den güzel sözler. turkish (türkçe)
Incil'den güzel sözler. turkish (türkçe)Incil'den güzel sözler. turkish (türkçe)
Incil'den güzel sözler. turkish (türkçe)
 
Resulullah'in (sav) dilinden cennet. turkish (türkçe)
Resulullah'in (sav) dilinden cennet. turkish (türkçe)Resulullah'in (sav) dilinden cennet. turkish (türkçe)
Resulullah'in (sav) dilinden cennet. turkish (türkçe)
 
Hz. mehdi (a.s) hakkında bilgiler. turkish (türkçe)
Hz. mehdi (a.s) hakkında bilgiler. turkish (türkçe)Hz. mehdi (a.s) hakkında bilgiler. turkish (türkçe)
Hz. mehdi (a.s) hakkında bilgiler. turkish (türkçe)
 
Tarihi bir yalan kabataş devri. turkish (türkçe)
Tarihi bir yalan kabataş devri. turkish (türkçe)Tarihi bir yalan kabataş devri. turkish (türkçe)
Tarihi bir yalan kabataş devri. turkish (türkçe)
 
Darwin amca biz hiç değişmedik. turkish (türkçe)
Darwin amca biz hiç değişmedik. turkish (türkçe)Darwin amca biz hiç değişmedik. turkish (türkçe)
Darwin amca biz hiç değişmedik. turkish (türkçe)
 

Kuran'ı rehber edinmek. turkish (türkçe)

  • 1.
  • 2.
  • 3.
  • 4. OKUYUCUYA • Bu kitapta ve diğer çalışmalarımızda evrim teorisinin çöküşüne özel bir yer ayrıl- masının nedeni, bu teorinin her türlü din aleyhtarı felsefenin temelini oluşturma- sıdır. Yaratılışı ve dolayısıyla Allah'ın varlığını inkar eden Darwinizm, 150 yıldır pek çok insanın imanını kaybetmesine ya da kuşkuya düşmesine neden olmuştur. Dolayısıyla bu teorinin bir aldatmaca olduğunu gözler önüne sermek çok önem- li bir imani görevdir. Bu önemli hizmetin tüm insanlarımıza ulaştırılabilmesi ise zorunludur. Kimi okuyucularımız belki tek bir kitabımızı okuma imkanı bulabilir. Bu nedenle her kitabımızda bu konuya özet de olsa bir bölüm ayrılması uygun görülmüştür. • Belirtilmesi gereken bir diğer husus, bu kitapların içeriği ile ilgilidir. Yazarın tüm kitaplarında imani konular Kuran ayetleri doğrultusunda anlatılmakta, insanlar Allah'ın ayetlerini öğrenmeye ve yaşamaya davet edilmektedirler. Allah'ın ayet- leri ile ilgili tüm konular, okuyanın aklında hiçbir şüphe veya soru işareti bırak- mayacak şekilde açıklanmaktadır. • Bu anlatım sırasında kullanılan samimi, sade ve akıcı üslup ise kitapların yediden yetmişe herkes tarafından rahatça anlaşılmasını sağlamaktadır. Bu etkili ve yalın anlatım sayesinde, kitaplar "bir solukta okunan kitaplar" deyimine tam olarak uy- maktadır. Dini reddetme konusunda kesin bir tavır sergileyen insanlar dahi, bu kitaplarda anlatılan gerçeklerden etkilenmekte ve anlatılanların doğruluğunu in- kar edememektedirler. • Bu kitap ve yazarın diğer eserleri, okuyucular tarafından bizzat okunabileceği gi- bi, karşılıklı bir sohbet ortamı şeklinde de okunabilir. Bu kitaplardan istifade et- mek isteyen bir grup okuyucunun kitapları birarada okumaları, konuyla ilgili ken- di tefekkür ve tecrübelerini de birbirlerine aktarmaları açısından yararlı olacaktır. • Bunun yanında, sadece Allah rızası için yazılmış olan bu kitapların tanınmasına ve okunmasına katkıda bulunmak da büyük bir hizmet olacaktır. Çünkü yazarın tüm kitaplarında ispat ve ikna edici yön son derece güçlüdür. Bu sebeple dini an- latmak isteyenler için en etkili yöntem, bu kitapların diğer insanlar tarafından da okunmasının teşvik edilmesidir. • Kitapların arkasına yazarın diğer eserlerinin tanıtımlarının eklenmesinin ise önemli sebepleri vardır. Bu sayede kitabı eline alan kişi, yukarıda söz ettiğimiz özellikleri taşıyan ve okumaktan hoşlandığını umduğumuz bu kitapla aynı vasıf- lara sahip daha birçok eser olduğunu görecektir. İmani ve siyasi konularda yarar- lanabileceği zengin bir kaynak birikiminin bulunduğuna şahit olacaktır. • Bu eserlerde, diğer bazı eserlerde görülen, yazarın şahsi kanaatlerine, şüpheli kaynaklara dayalı izahlara, mukaddesata karşı gereken adaba ve saygıya dikkat etmeyen üsluplara, burkuntu veren ümitsiz, şüpheci ve ye'se sürükleyen anlatım- lara rastlayamazsınız.
  • 5.
  • 6.
  • 7.
  • 8. Harun Yahya müstear ismini kullanan yazar Adnan Oktar, 1956 yılında Ankara'da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Ankara'da ta- mamladı. Daha sonra İstanbul Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sa- natlar Fakültesi'nde ve İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde öğ- renim gördü. 1980'li yıllardan bu yana, imani, bilimsel ve siyasi ko- nularda pek çok eser hazırladı. Bunların yanı sıra, yazarın evrimcile- rin sahtekarlıklarını, iddialarının geçersizliğini ve Darwinizm'in kan- lı ideolojilerle olan karanlık bağlantılarını ortaya koyan çok önemli eserleri bulunmaktadır. Harun Yahya'nın eserleri yaklaşık 40.000 resmin yer aldığı toplam 55.000 sayfalık bir külliyattır ve bu külliyat 63 farklı dile çevrilmiştir. Yazarın müstear ismi, inkarcı düşünceye karşı mücadele eden iki peygamberin hatıralarına hürmeten, isimlerini yad etmek için Harun ve Yahya isimlerinden oluşturulmuştur. Yazar tarafından kitapların kapa- ğında Resulullah'ın mührünün kullanılmış olmasının sembolik anlamı ise, kitapların içeriği ile ilgilidir. Bu mühür, Kuran-ı Kerim'in Allah'ın son kitabı ve son sözü, Peygamberimiz (sav)'in de hatem-ül enbiya olmasını remzetmektedir. Yazar da, yayınladığı tüm çalışmalarında, Kuran'ı ve Resu- lullah'ın sünnetini kendine rehber edinmiştir. Bu suretle, inkarcı düşünce sis- temlerinin tüm temel iddialarını tek tek çürütmeyi ve dine karşı yöneltilen iti- razları tam olarak susturacak "son söz"ü söylemeyi hedeflemektedir. Çok bü- yük bir hikmet ve kemal sahibi olan Resulullah'ın mührü, bu son sözü söyle- me niyetinin bir duası olarak kullanılmıştır. Yazarın tüm çalışmalarındaki ortak hedef, Kuran'ın tebliğini dünyaya ulaş- tırmak, böylelikle insanları Allah'ın varlığı, birliği ve ahiret gibi temel imani konular üzerinde düşünmeye sevk etmek ve inkarcı sistemlerin çürük temelle- rini ve sapkın uygulamalarını gözler önüne sermektir. Nitekim Harun Yahya'nın eserleri Hindistan'dan Ameri- ka'ya, İngiltere'den Endonezya'ya, Polonya'dan Bosna Her- sek'e, İspanya'dan Brezilya'ya, Malezya'dan İtalya'ya, Fran- sa'dan Bulgaristan'a ve Rusya'ya kadar dünyanın daha pek çok ülkesinde beğeniyle okunmaktadır. İngilizce, Fransız- ca, Almanca, İtalyanca, İspanyolca, Portekizce, Urduca, Arapça, Arnavutça, Rusça, Boşnakça, Uygurca, En- donezyaca, Malayca, Bengoli, Sırpça, Bulgarca, Çince, Kishwahili (Tanzanya'da kulla- nılıyor), Hausa (Afrika'da yaygın YAZAR ve ESERLERİ HAKKINDA
  • 9. olarak kullanılıyor), Dhivehi (Mauritus'ta kullanılıyor), Danimarkaca ve İsveçce gi- bi pek çok dile çevrilen eserler, yurtdışında geniş bir okuyucu kitlesi tarafından ta- kip edilmektedir. Dünyanın dört bir yanında olağanüstü takdir toplayan bu eserler pek çok in- sanın iman etmesine, pek çoğunun da imanında derinleşmesine vesile olmakta- dır. Kitapları okuyan, inceleyen her kişi, bu eserlerdeki hikmetli, özlü, kolay anla- şılır ve samimi üslubun, akılcı ve ilmi yaklaşımın farkına varmaktadır. Bu eserler süratli etki etme, kesin netice verme, itiraz edilemezlik, çürütülemezlik özellikleri ta- şımaktadır. Bu eserleri okuyan ve üzerinde ciddi biçimde düşünen insanların, artık materyalist felsefeyi, ateizmi ve diğer sapkın görüş ve felsefelerin hiçbirini samimi olarak savunabilmeleri mümkün değildir. Bundan sonra savunsalar da ancak duy- gusal bir inatla savunacaklardır, çünkü fikri dayanakları çürütülmüştür. Çağımız- daki tüm inkarcı akımlar, Harun Yahya Külliyatı karşısında fikren mağlup olmuş- lardır. Kuşkusuz bu özellikler, Kuran'ın hikmet ve anlatım çarpıcılığından kaynaklan- maktadır. Yazarın kendisi bu eserlerden dolayı bir övünme içinde değildir, yalnız- ca Allah'ın hidayetine vesile olmaya niyet etmiştir. Ayrıca bu eserlerin basımında ve yayınlanmasında herhangi bir maddi kazançhedeflenmemektedir. Bu gerçekler göz önünde bulundurulduğunda, insanların görmediklerini görme- lerini sağlayan, hidayetlerine vesile olan bu eserlerin okunmasını teşvik etmenin de, çok önemli bir hizmet olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu değerli eserleri tanıtmak yerine, insanların zihinlerini bulandıran, fikri karma- şa meydana getiren, kuşku ve tereddütleri dağıtmada, imanı kurtarmada güçlü ve keskin bir etkisi olmadığı genel tecrübe ile sabit olan kitapları yaymak ise, emek ve zaman kaybına neden olacaktır. İmanı kurtarma amacından ziyade, yazarının edebi gücünü vurgulamaya yönelik eserlerde bu etkinin elde edilemeyeceği açıktır. Bu konuda kuşkusu olanlar varsa, Harun Yahya'nın eserlerinin tek amacının dinsizli- ği çürütmek ve Kuran ahlakını yaymak olduğunu, bu hizmetteki etki, başarı ve samimiyetin açıkça görüldüğünü okuyucuların genel kanaatinden anlayabilirler. Bilinmelidir ki, dünya üzerindeki zulüm ve karmaşaların, Müslümanların çek- tikleri eziyetlerin temel sebebi dinsizliğin fikri hakimiyetidir. Bunlardan kurtul- manın yolu ise, dinsizliğin fikren mağlup edilmesi, iman hakikatlerinin ortaya kon- ması ve Kuran ahlakının, insanların kavrayıp yaşayabilecekleri şekilde anlatıl- masıdır. Dünyanın günden güne daha fazla içine çekilmek istendiği zulüm, fesat ve kargaşa ortamı dikkate alındığında bu hizmetin elden geldiğince hızlı ve etkili bir bi- çimde yapılması gerektiği açıktır. Aksi halde çok geç kalınabilir. Bu önemli hizmette öncü rolü üstlenmiş olan Harun Yahya Külliyatı, Allah'ın iz- niyle, 21. yüzyılda dünya insanlarını Kuran'da tarif edilen huzur ve barışa, doğ- ruluk ve adalete, güzellik ve mutluluğa taşımaya bir vesile olacaktır.
  • 10. 8 Bu kitapta kullanılan ayetler Ali Bulaç'ın hazırladığı "Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı" isimli mealden alınmıştır. www.harunyahya.org -www.harunyahya.net www.harunyahya.tv Birinci Baskı: Mart, 2002 / İkinci Baskı: Eylül 2005 Üçüncü Baskı: Ekim 2005 / Dördüncü Baskı: Mart 2006 Beşinci Baskı: Ağustos 2006 / Altncı Baskı: Mayıs 2010 ARAŞTIRMA YAYINCILIK Talatpaşa Mah. Emirgazi Caddesi İbrahim Elmas İşmerkezi A Blok Kat 4 Okmeydanı - İstanbul Tel: (0 212) 222 00 88 Baskı: Entegre Matbaacılık Sanayi Cad. No: 17 Yenibosna-İstanbul Tel: (0 212) 451 70 70
  • 11. 9 Giriş . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .33 Kuran Allah'ın Koruması Altındadır . . . . . . . . . . . . . . . . .36 Tek Hüküm Koyucu Allah'tır . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .43 Allah Adına Hüküm Koyanlar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .50 Kuran'ı Rehber Edinmek . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .56 Kuran Alemlere Öğüttür . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .60 Kuran ‘Furkan'dır; Doğruyu Yanlıştan Ayırır . . . . . . . . . .64 Kuran'da Herşey Açıklanmıştır . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .68 Kuran Ahlakını Yaşamak Çok Kolaydır . . . . . . . . . . . . . .73 Kuran'a Uymak İnsanlar Üzerindeki Yükleri Kaldırır . . .77 Allah Kuran'la İnsanları Uyarıp Korkutur . . . . . . . . . . . .83 Müminler Kuran Ahlakını Eksiksiz Yaşarlar . . . . . . . . . . .88 Hz. Muhammed (sav)'in Tek Rehberi Kuran'dı . . . . . . . .90 Örnek Kuran Nesli Oluşturmanın Önemi . . . . . . . . . . . .94 Sonuç . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .99 Darwinizm’in Çöküşü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .101
  • 12.
  • 13. 11 "... Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk' (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlak- lık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir." (Mülk Suresi, 3-4)
  • 14. 12 Dağları görürsün de, donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler. Her şeyi 'sapasağlam ve yerli yerinde yapan' Allah'ın sanatı (yapısı)dır (bu). Şüphesiz O, işlediklerinizden haberdardır. (Neml Suresi, 88) www.islamadonus.com
  • 15. 13 Savanların kuru otlarında avlanan bir aslan ya da kaplan neredeyse görülmezdir. Çünkü aslanın renkleri çevre ile karışır. Aynı şekilde uzun otlarda bir çitayı ayırt etmek de son derece çok zordur. Allah, bu canlıların tümünü bulun- dukları ortama uygun kürklere sahip olarak yaratmıştır. www.bilimdunyasi.net
  • 16. 14 Kuş tüylerindeki keratin proteininin ve doğal boya mad- desi melaninin birlikteliği ışığın bizim görebileceğimiz şekilde kırılmasını sağlar; tüylerde gördüğümüz açıklı koyulu renkler de bu keratin proteininin tek bir yönde konumlanmış olmasından kaynaklanmaktadır. Kuş tüyle- rindeki son derece canlı renkler tüylerin bu yapısal özel- liğinden kaynaklanır. www.harunyahyakulliyati.com
  • 17. 15 Göğün boşluğunda boyun eğdirilmiş (musahhar kılınmış) kuşları görmüyorlar mı? Onları (böyle boşlukta) Allah'tan başkası tutmuyor... (Nahl Suresi, 79) www.guzel-sohbet.com
  • 18. 16 Yere gelince, onu da (yaratılmış bütün) varlıklar için alçalttı-koydu. Onda meyveler ve salkımlı hurmalıklar var. Yapraklı taneler ve güzel kokulu bitkiler. şu halde Rabbiniz'in hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? (Rahman Suresi, 10-13) www.isikverenkmucizesi.com 16
  • 19. 17 Yeryüzündeki saymakla bitiremeyeceğimiz çeşitlilikteki bitkiler, milyonlarca yıldır ne zaman, ne yapmaları gerek- tiğini tohumlarında saklı program sayesinde bilmektedir- ler. Beyni, gözü, aklı olmayan bir tahta parçasının böyle- sine kusursuz işleyen bir programı kendi kendisine uygu- luyor olması elbette ki imkansızdır. Elbette ki evrendeki canlı cansız herşey gibi bitkileri yaratan da yüce Allah'tır. www.Kurandansirlar.com
  • 20. 18 www.havamucizesi.com ... Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar... (Bakara Suresi, 255)
  • 21. 19 Bilimadamları mercan resiflerini içlerinde barındırdıkları canlı çeşitliliği açısından yağmur ormanlarıyla kıyasla- maktadır. Çünkü mercan resiflerinde 2000'den fazla balık, 5000 çeşit yumuşakça, 700 çeşit mercan ve sayısız yengeç türü, denizkestanesi, denizyıldızı, deniz salyangozu çeşit- leri vardır. Deniz altında bu çeşitlilik bize Allah’ın son- suz sanatını ve sınırsız ilmini tanıtmaktadır. www.seslianlatimlar.com
  • 22. 20 Yapılan araştırmalarda kaplumbağaların ortalama 300 mil- yon yıllık fosilleri bulunmuştur. Aradan geçen bunca zama- na rağmen hiçbir değişim göstermeyen, aynı yapıyı koruyan kaplumbağalar reddedilemez bir gerçeği ifade etmektedirler: Canlılar evrim geçirmemiş, kudret sahibi Yüce Allah tarafın- dan yaratılmışlardır. Dönem: Senozoik zaman, Oligosen dönemi Yaş: 37 - 23 milyon yıl Bölge: Nebraska, ABD (Solda) 37-23 milyon yıllık kaplumbağa fosili (Altta) Günümüzde yaşayan kaplumba- ğalar www.dinsizligindiniilemucadele.com
  • 23. 21 Darwinistler amfibiyenlerin sözde atasının balıklar olduğu- nu iddia ederler. Ancak bu iddialarını delillendirebilecek hiçbir bulguları yoktur. Tam tersine bilimsel bulgular, iki tür arasında çok büyük anatomik farklılıklar olduğunu ve biri- nin diğerinden türemiş olmasının imkansız olduğunu göster- mektedir. Fosil bulgularına göre üç temel amfibiyen katego- risi de aniden ortaya çıkmıştır. www.yaratilisgercekleri.com Dönem: Senozoik zaman, Eosen dönemi Yaş: 50 milyon yıl Bölge: Messel Oluşumu, Almanya (Altta) 50 milyon yıllık kurbağa fosili
  • 24. 22 150 yıldır elde edilen fosil kayıtları, canlı türlerinin hiçbir zaman değişmediğini ve birbirine dönüşmediğini kanıtla- mıştır. Günümüzde yaşayan örneklerinden hiçbir farkı ol- mayan 146 – 65 milyon yıllık ıstakoz fosili bu gerçeği bir kez daha vurgulamaktadır. www.imangercekleri.com 146-65 milyon yıllık ıstakoz fosili (üstte) ve günümüzdeki ıstakoz (altta) Dönem: Mezozoik zaman, Kretase dönemi Yaş: 146 – 65 milyon yıl Bölge: Bear Paw Oluşumu, Kanada
  • 25. 23 52 - 43.6 milyon yıllık sekoya kozalağı, canlıların evrim geçirmediklerinin ispatlarından biridir. Milyonlarca yıl önceki sekoyalarla günümüzdekiler arasında hiçbir fark yoktur ve bu farksızlık, canlıların evrim geçirmediğini or- taya koymaktadır. www.herseyhesapiledir.com Dönem: Senozoik zaman, Eosen dönemi Yaş: 52 – 43.6 milyon yıl Bölge: Cache Creek Oluşumu, British Columbia, Kanada 52-43.6 milyon yıllık sekoya yaprağı fosili
  • 26. 24 Bivalve, iki kabuklu yumuşakçalardan, midye ve istiridye türü bir canlıdır. Günümüzde yaşayanlarıyla, milyonlarca yıl önce yaşayanları arasında hiçbir fark yoktur. Bu du- rum evrimcilerin öne sürdüğü aşamalı evrim iddiasını, hiçbir tartışmaya yer bırakmadan geçersiz kılmaktadır. Dönem: Senozoik zaman, Miosen dönemi Yaş: 13 – 12.5 milyon yıl Bölge: Calvert Oluşumu, Maryland, ABD (solda) 13– 12.5 milyon yıllık bivalve fosili www.tesadufyok.com
  • 27. Deniz kestanesi fosili, canlıların evrimi iddiasını geçersiz kı- lan sayısız örnekten biridir. Eğer evrimcilerin iddiaları doğru olsaydı, bundan 306 - 299 milyon yıl önce yaşamış olan deniz kestanelerinin günümüzdeki örneklerinden çok farklı olma- sı gerekirdi. Ancak resimdeki fosilin de ortaya koyduğu gibi, bugünkü deniz kestaneleriyle yüz milyonlarca yıl önce yaşa- mış olanlar arasında hiçbir fark yoktur. Milyonlarca yıl önce yaşamış örnek- leri ile arasında hiçbir fark olmayan www.materyalizminsonu.com 306-209 milyon yıllık deniz kestanesi fosili (altta) 25 Dönem: Paleozoik zaman, Karbonifer dönemi Yaş: 306 - 299 milyon yıl Bölge: ABD
  • 28. Deniz Yıldızı Dönem: Paleozoik zaman, Ordovisyen dönemi Yaş: 490 – 443 milyon yıl www.darwinisttelkinler.com 26 Günümüzdeki deniz yıldızları hangi özelliklere sahipse, bun- dan yüz milyonlarca yıl önce yaşayan deniz yıldızları da bu özelliklere sahiptir. 490 – 443 milyon yıldır deniz yıldızlarının aynı olduğunu gösteren bu fosil, evrimcilerin iddialarını ge- çersiz kılmakta, canlıların sahip oldukları özelliklerle yaratıl- dıklarını söylemektedir. Soldaki milyon- larca yıllık deniz yıldızı fosili ile üstteki günümüz- de yaşayan deniz yıldızı arasında hiçbir fark yoktur.
  • 29. 27 Dişli ringa balığı, diğer tüm canlılar gibi, milyonlarca yıldır yapısını değiştirmeden varlığını devam ettirmektedir. 50 mil- yon yıl önceki dişli ringa balıklarıyla günümüzdeki örnekle- rinin tamamen aynı olması, evrimciler açısından açıklanması mümkün olmayan bir durumdur www.nedenvariz.com Dönem: Senozoik zaman, Eosen dönemi Yaş: 50 milyon yıl Bölge: Cache Creek Oluşumu, British Columbia, Kanada Altta 50 milyon yaşındaki ringa fosili
  • 30. 28 Fosil bulguları, bitkilerin evrimi iddiasını kesin olarak red- detmektedir. Bu bulgulardan biri de 54 – 37 milyon yıllık, ginkgo yaprağı fosilidir. Milyonlarca yıl önce yaşayan gink- goların günümüzde yaşayan örneklerinden bir farkı yoktur. www.kurandanbilgiler.com (Solda) 54-37 milyon yıllık gingko yaprağı fosili Dönem: Senozoik zaman, Eosen dönemi Yaş: 54 - 37 milyon yıl Bölge: Cache Creek Oluşumu, British Columbia, Kanada
  • 31. 29 Ilıman iklimlerde yetişen karaağaçlar genellikle Kuzey Ame- rika, Avrupa ve Asya'da bulunur. 50 milyon yıllık karaağaç yaprağı fosilleri, bitkilerin evrimi iddiasını açık bir biçimde reddetmektedir. www.evrimteorisikuranlacelisir.com Dönem: Senozoik zaman, Eosen dönemi Yaş: 50 milyon yıl Bölge: Cache Creek Oluşumu, British Columbia, Kanada (Solda) 54 milyon yıllık karaağaç yaprağı fosili
  • 32. 30 Dünyanın en büyük ağaç türü olarak bilinen sekoyalar, aynı zamanda çok uzun ömürlüdürler. Fosil örnekleri, sekoyaların milyonlarca yıldır aynı olduklarını, yani evrim geçirmedikle- rini ortaya koymaktadır. Resimde görülen 50 milyon yıllık sekoya dalı fosilinin, günümüzdeki örneklerinden hiçbir far- kı yoktur. www.yaratilisvebilimsiteleri.com Dönem: Senozoik zaman, Eosen dönemi Yaş: 50 milyon yıl Bölge: Kamloops, British Columbia, Kanada (Altta ) 50 milyon yıllık sekoya yaprağı fosili
  • 33. 31 www.yaratilisdelilleri.com Huş ağacı “Betula” sınıfında yer alan, kuzey iklimlerinde ye- tişen bir bitkidir. Resimde görülen fosil, 54 – 37 milyon yıl yaşındadır. Günümüzdeki örnekleriyle tıpatıp aynı olan bu fosil örneği, diğer tüm canlılar gibi, huş ağaçlarının da evrim geçirmediğinin delillerinden biridir. Dönem: Senozoik zaman, Eosen dönemi Yaş: 54 - 37 milyon yıl Bölge: Cache Creek Oluşumu, British Columbia, Kanada (Altta )54-37 milyon yıllık huş ağacı yaprağı fosili
  • 34.
  • 35. GİRİŞ Din ahlakından uzak yaşayan toplumlarda çarpık bir din anla- yışı hakimdir. Böyle bir toplumda yetişen insanlar, dini sadece ku- laktan dolma, yanlış bilgilerle öğrenir, Allah'ı ve Allah'ın emrettiği güzel ahlakı tanımazlar. Bu nedenle de herkesin din adına farklı uygulamaları, kuralları ve birbiriyle benzeşmeyen doğru ve yanlış- ları olur. Oysa gerçek dinin öğrenilebileceği ana kaynak Kuran ve Peygamber Efendimiz (sav)'in sünnetidir. Kuran tüm kainatı yok- tan var eden, herşeyin en doğrusunu bilen Allah'ın sözüdür. Kuran, her insanın anlayabileceği, sade ve anlaşılır bir üsluba ve eşsiz hikmete sahiptir. Ancak buna rağmen Allah'a ve dine karşı samimiyetsiz, hatta düşmanca bir tutum içerisinde olan bazı insanlar Kuran'a ön yargıyla yaklaşır, kendi bozuk mantık örgüle- ri nedeniyle ayetleri çarpık yorumlarlar. Kimileri de dini kasten zor göstermek için pek çok batıl inanç, bidat ve hurafe türetirler. Kuran'ı bilen ve Peygamber Efendimiz (sav)'in hayatını tanıyan iman sahibi insanlar ise, bunların birer hurafe olduğunu anlar ve hiçbirine itibar etmezler. Ancak Allah'ı ve Kuran'ı tanımayanlar, cahillikleri nedeniyle bu hurafelerin etkisinde kalır, temeli Kuran'a dayanmayan bu batıl dini, gerçek din zannetme yanılgısına düşer- ler. Kuran'ı ve hadisleri okumadıkları için de Allah'ın seçip beğen- diği dinin güzelliklerini göremezler. Bu hatalı yolu izleyen kişilerin büyük çoğunluğu, Allah'ın tüm insanlara bir hidayet rehberi olarak indirdiği Kuran'da yazılı olan- ları merak dahi etmezler. Dinle ilgili merak ettikleri konuları 33
  • 36. KURAN'I REHBER EDİNMEK öğrenmek istediklerinde, Allah'ın kıyamete kadar geçerli kıldığı, doğruluğunda şüphe olmayan Kuran dışındaki pek çok yanlış kay- nağa başvurur, ancak Kuran'ı okumazlar. Bu durum, Kuran'da, "Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kuran'ı terk edilmiş (bir Kitap) olarak bıraktılar" (Furkan Suresi, 30) ayetiyle ifade edilmektedir. Oysa dinin kaynağı, Kuran ayetleri ve Kuran'da em- redilenleri en güzel şekliyle uygulayan Peygamber Efendimiz (sav)in sünneti, yani sözleri, tavırları ve her türlü uygulamalarıdır. Allah Kuran'ı, insanların okuyup anlamaları, içinde yazılanları öğ- renmeleri, tüm kainatı yoktan var eden Rabbimiz'i tanımaları, O'na nasıl kulluk edeceklerini bilip, sakınmaları için göndermiştir. Türlü örnek ve kıssalarla ayetlerini birer birer ve çeşitli biçimler- de açıklamıştır. Allah'ın "Biz Kitap'ta hiçbir şeyi noksan bı- rakmadık..." (Enam Suresi, 38) ayetiyle de bildirdiği gibi Kuran eksiksizdir. Gerek dünya hayatı, gerekse ölümden sonraki hayat ile ilgili pek çok detay, Kuran'da en hikmetli şekilde açıklanmıştır. Allah, "Andolsun, size (bütün durumlarınızı kapsayan) zikrinizin içinde bulunduğu bir Kitap indirdik. Yine de akıllanmayacak mısınız?" (Enbiya Suresi, 10) ayetiyle de bizle- re bu gerçeği bildirmektedir. Bu kitap, Kuran'ın Allah'ın sözü ve insanlar için bir hidayet rehberi olduğunu, dünya üzerindeki her insana hitap ettiğini, hü- kümlerinin indirildiği zamandan bu yana tüm devirleri kapsadığını, dolayısıyla her insanın başvurması gereken en önemli kaynak ol- duğunu anlatmak amacıyla hazırlanmıştır. İslam dininin doğru bilinmesi ve Kuran ayetlerinin gerektiği gi- bi kavranması, insanların doğru yolu bulmaları için zaruridir. Bu konunun tüm insanlara anlatılması ise akıl, vicdan ve sağduyu sa- hibi her Müslümanın en önemli görevlerinden biridir. 34
  • 37. KURAN-I KERİM HAK KİTAPTIR ADNAN OKTAR: Üç tane din yaratmış Cenab-ı Allah; Museviyet, İseviyet ve Muhammediyet. Muhammedi din, yani İslam dini, hak din. İmtihanın bu da bir şartı. Bu yapı içinde bu da görülüyor. İncil, yani samimi olarak söylüyorum, bakar bakmaz tahrif olduğu anlaşılıyor. Bir kere teslis inancı olması, yani bir insana Allah denmesi çok büyük bir zulüm. Çok büyük bir zulüm ve çok büyük bir oyun oynanmış Hıristiyanlara karşı. Musevilikte de ahiret inancı çok çıkarıl- mış. Çok şiddetli çıkarılmış. Buna rağmen kalmış biraz ama, çok çıka- rılmış. SUNUCU: Değiştirilmiş mi Hocam kitaplar? ADNAN OKTAR: Bayağı değiştirmişler. Çok değiştirmişler. Yani zaten inkar da etmiyorlar. “Doğru” diyorlar inşaAllah. Ama hak olan kısımlar var tabii onlar bozulmamış olarak kalmış. Kalanları, zaten biz onları kitap haline de getirdik. Derli toplu bir araya getiriyo- ruz, yani Kuran’la mutabık olan yerler. Kuran, alenen gerçek. Şimdi, burada bu kadar uzatılacak bir yönü yok bunun. Her vicdan, her sami- mi vicdan Kuran’ı hemen anlar. Anlaşılmayacak bir yönü yok. Bu çok büyük bir nimet, Allah’a çok şükür. Mesela bak, ahireti biz bilemeye- cektik ve detaylarını bilemeyecektik. Tevrat’a göre bilmeyecektik, İncil’de de çok az var ahiretin detayları. Çok az. Çok flu izahlar var. Kuran son derece sıhhatli, düzgün. Gayet güzel anlatmış Cenab-ı Allah Kuran’da. Bir kere Allah’ın varlığı ve Kuran çok net, yani o konuda insanların bocalamaya gireceği gibi değil. (Adnan Oktar’ın 13 Mart 2010 tarihli www.HarunYahya.TV röportajından) Harun Yahya (Adnan Oktar) 35
  • 38. 36 KURAN ALLAH’IN KORUMASI ALTINDADIR Kuran'ın en önemli özelliklerinden biri, günümüze kadar hiç- bir değişikliğe uğramadan, Peygamberimiz (sav)'e vahyedildiği hali ile bizlere ulaşmış olmasıdır. Allah, bunu Kuran'da "Hiç şüphe- siz, zikri (Kuran'ı) Biz indirdik Biz; onun koruyucuları da gerçekten Biziz" (Hicr Suresi, 9) ayetiyle vaat etmiştir. Bilindiği gibi, Kuran'dan önceki hak kitaplar orijinal halleri ile korunamamışlar, bazı çevrelerce kasıtlı olarak veya cahillikle tah- rif edilmişlerdir. Bu kitapların içlerine insanlar tarafından bazı ek- lemeler yapılmış, bazı bölümleri değiştirilmiş ya da tamamen çıka- rılmıştır. Peygamberimiz (sav) ise, kendisine her vahiy geldiğinde, vahyi Allah'ın yardımı ile ezberlemiş ve hemen güvendiği kişilere yazdırmıştır. Böylece Kuran yazılı olarak muhafaza edilmiştir. Hz. Ebubekir (ra) zamanında Kuran tek bir nüsha haline getirilmiş, Hz. Osman (ra) döneminde ise Kuran nüshaları çoğaltılarak, önemli İslam kentlerine gönderilmiştir. Peygamberimiz (sav)'in vahiy aldığında, Kuran ayetlerini aklın- da tutmak için nasıl çaba gösterdiği ve buna karşılık Allah'ın O'na nasıl yardım edeceği ayetlerde şöyle açıklanır: Onu (Kuran'ı, kavrayıp belletmek için) aceleye kapı- lıp dilini onunla hareket ettirip-durma. Şüphesiz, onu
  • 39. (kalbinde) toplamak ve onu (sana) okutmak Bize ait (bir iş)tir. Şu halde, Biz onu okuduğumuz zaman, sen de onun okunuşunu izle. Sonra muhakkak onu açıkla- mak Bize ait (bir iş)tir. (Kıyamet Suresi, 16-19) Ayetlerde de görüldüğü gibi, Peygamberimiz (sav)'in Kuran'ı aklında tutuşu, herhangi bir konunun ezberlenmesi gibi olmamış, Allah özel olarak Kuran ayetlerini Peygamberimiz (sav)'in hafıza- sına yerleştirmiştir. Bunun sonrasında ise, Peygamber Efendimiz (sav), hafızasındaki ayetleri güvendiği kişilere yazdırmıştır. Ve 1400 yıldır, Allah'ın vaadine uygun olarak, Kuran'ın tek bir harfi bile değişmemiş ve Allah'ın vahyi günümüze kadar korunarak gel- miştir. (www.Allahinsonsuzgucu.com) Kuran'ın Allah'ın vahyi olduğunun ve vahye insan eliyle hiçbir şeyin eklenmediğinin delillerinden bir tanesi ise, Kuran'da hiçbir çelişki bulunmamasıdır. Kuran, hem kendi içinde, hem de tarihi gelişmelerle ve bilimsel buluşlarla tam bir uyum içindedir. Ku- ran'ın bu özelliği o kadar kesin ve açıktır ki, Rabbimiz bir ayetin- de şöyle buyurmuştur: Onlar hâlâ Kuran'ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başkasının Katından olsaydı, kuşkusuz için- de birçok aykırılıklar (çelişkiler, ihtilaflar) bulacaklar- dı. (Nisa Suresi, 82) İnsanların yazdığı kitapların içinde birçok çelişki bulmak müm- kün olabilir. Örneğin bilimsel bir kitapta başta verilen bir bilgi, sonlarda verilen bir bilgi ile tutarsız olabilmektedir. Kuran'ın ise her sözü birbiriyle uyumludur ve ayetlerde en küçük bir çelişki Harun Yahya (Adnan Oktar) 37
  • 40. KURAN'I REHBER EDİNMEK yoktur. Ayrıca Kuran'da toplumlar, yönetim şekilleri, askeri stra- tejiler gibi birçok konuda bilgi verilmekte, sadece geçmişten de- ğil, gelecekten de çeşitli haberler aktarılmaktadır. Bu bilgilerin ta- mamı ise, tarihi gerçeklerle ve aynı zamanda Kuran'ın vahyinden sonra meydana gelen gelişmelerle yüzde yüz mutabıktır. Örneğin, Kuran'da gelecekle ilgili verilen haberlerden biri Rum Suresi'nin hemen başındaki ayetlerde yer alır. Bu ayetlerde Bizans İmpara- torluğu'nun bir yenilgiye uğradığı, ama çok kısa bir zaman sonra tekrar galip geleceği şöyle bildirilmiştir: Elif, Lam, Mim. Rum (orduları) yenilgiye uğradı. Dün- yanın en alçak yerinde". Ama onlar, yenilgilerinden sonra yeneceklerdir. Üç ile dokuz yıl içinde. Bundan önce de, sonra da emir Allah'ındır. Ve o gün mümin- ler sevineceklerdir. (Rum Suresi, 1-4) Bu ayetler, Hristiyan bir imparatorluk olan Bizanslıların, put- perest Persler karşısında çok ağır bir yenilgiye uğramasından yak- laşık 7 sene sonra, MS 620 civarında indirilmiştir. Ve ayetlerde, "Rum" olarak tanımlanan Bizans'ın çok yakında galip geleceği ha- ber verilmektedir. Oysa o sırada Bizans o kadar büyük kayıplara uğramıştır ki, değil tekrar galip gelmesi, ayakta kalması bile imkan- sız görünmektedir. Kısacası, herkesin Bizans'ın yok olmasını beklediği bu dönem- de, Rum Suresi'nin ilk ayetleri vahyedilmiş ve Bizans'ın dokuz yıl geçmeden yeniden galip geleceği haber verilmiştir. Rum Suresi'nin ilk ayetlerinin indirilmesinden yaklaşık 7 yıl sonra, MS 627 yılının Aralık ayında, Bizans ve Pers İmparatorluk- ları arasında Ninova Harabeleri yakınında büyük bir savaş daha 38
  • 41. gerçekleşti. Ve bu kez Bizans ordusu, Persleri yenilgiye uğrattı. Birkaç ay sonra da Persler işgal ettikleri yerleri Bizans'a geri ve- ren bir anlaşma imzalamak zorunda kaldılar. Böylece, Kuran'da geleceğe dair verilen bu haber gerçekleş- miş oldu. Burada verilen bu örnek dahi, tek başına, Kuran'ın Allah'ın sözü olduğunun ve insan eliyle yazılmadığının bir delilidir. Kuran'ın bir başka özelliği de astronomi, biyoloji gibi konular- da verdiği bilgilerin, o dönemin yetersiz bilim anlayışından ve ba- tıl inanışlarından tümüyle farklı oluşudur. Örneğin, Kuran'ın vah- yedildiği dönemde, Arap toplumunda gökyüzünü dağların ayakta tuttuğuna inanılmaktaydı. Dünyanın düz olduğu ve yeryüzünün her iki ucunda yer aldığı varsayılan yüksek dağların gökyüzüne da- yanak teşkil ettiği zannediliyordu. Oysa Allah Kuran'da insanlara bu batıl inançlarının gerçek olmadığını bildirmiş ve şöyle demiştir: Allah O'dur ki, gökleri dayanak olmaksızın yükseltti; onları görmektesiniz... (Rad Suresi, 2) Ayrıca Kuran'ın daha birçok ayetinde tarif edilen ya da haber verilen bilimsel gerçekler, 20 ve 21. yüzyıl bilimi tarafından henüz ulaşılan bilgilerle büyük bir paralellik göstermektedir. Bunlar Ku- ran'ın Allah'ın sözü olduğunu gösteren delillerden bazılarıdır. Kuran'ın edebi yönü de son derece üstündür. Kuran indirildi- ği dönemde, Arap şairleri birbirleri ile yarışarak güzel söz üreti- yor, etkileyici edebi eserler ortaya çıkarıyorlardı. Ancak onlar da Kuran'ın üslubunun güzelliğine hayran olmuşlar ve bu kutsal kita- bın edebi harikalığını kabul etmişlerdir. Bunun yanı sıra, Kuran'da kusursuz bir matematiksel şifre sis- temi vardır. Örneğin bazı kelimeler Kuran'da anlamları ile bağlan- Harun Yahya (Adnan Oktar) 39
  • 42. KURAN'I REHBER EDİNMEK tılı sayılar kadar tekrarlanmaktadır. "Gün" kelimesi tüm Kuran'da 365 kez geçer. "Günler" 30 kez, "ay" kelimesi ise 12 kez geçmek- tedir. "Şeytan" ve "melek" kelimeleri 88'er kez, "dünya" ve "ahi- ret" kelimeleri 115'er, yaz-sıcak ve kış-soğuk kelimeleri ise 5'er kez tekrarlanmaktadır. Cezalandırma 117 kez geçerken, affetmek bunun iki katıdır: 234. Güneş (şems) ve "ışık (nur)" kelimeleri Ku- ran'da 33'er kez geçmektedir. (Detaylı bilgi için bkz. Harun Yahya, Kuran Mucizeleri) Burada çok kısa bir biçimde özetlediğimiz tüm bu gerçekler, Kuran'ın bir insan sözü olamayacağını kesin olarak tasdik eden de- lillerdendir. Kuran, Allah'ın, Resulu Hz. Muhammed (sav)'e indir- diği vahyidir ve indiği günden itibaren hiç değişmeden bizlere ulaş- mıştır. (www.Kurandancevaplar.com) Allah, Kuran'ın bu üstün özelliğini ayetlerinde şöyle belirtir: Eğer kulumuza indirdiğimiz (Kuran)'den şüphedeyse- niz, bu durumda, siz de bunun benzeri bir sûre geti- rin. Ve eğer doğru sözlüyseniz, Allah'tan başka şahit- lerinizi (kendilerine güvendiğiniz yardımcılarınızı) ça- ğırın. Ama yapamazsanız -ki kesin olarak yapamaya- caksınız- bu durumda kafirler için hazırlanmış ve ya- kıtı insanlar ile taşlar olan ateşten sakının. (Bakara Suresi, 23-24) De ki: "Eğer bütün ins ve cin (toplulukları), bu Ku- ran'ın bir benzerini getirmek üzere toplansa, -onların bir kısmı bir kısmına destekçi olsa bile- onun bir ben- zerini getiremezler." (İsra Suresi, 88) 40
  • 43. KURAN'IN NURU, ZİHİNLERİ HER TÜRLÜ PİSLİKTEN TEMİZLER ADNAN OKTAR: Doğru, ben gençlerin beynini yıkıyorum, yani bütün milletimin beynini yıkamaya gayret ediyorum, çünkü Kuran’ın bir özelliğidir, yani tahir eder insanları, pislikten temizler, yıka- yıcıdır Kuran, böyle mis kokulu bir sabun gibidir bir yönüyle, onun değdiği yerde kir kalmaz, kazır kirleri Kuran, tertemiz yapar, aynı zamanda billur gibi bir sudur, döktün mü üstüne insanın, pırıl pırıl olur, üstünde hiçbir kir kalmaz, hiçbirşey kal- maz. KURAN'IN IŞIĞI ADETA BİR SU GİBİDİR, NURANİ BİR SU GİBİDİR, insanı yıkar tertemiz eder. Tabi ki beyinler yıkanacak, çünkü beyinler ahir zamanda kirlenmiş, gaflet kiriyle kirlenmiş, dalalet kiriyle kirlenmiş, bir kısmı küfür kiriyle kirlenmiş. Dar- winizm, materyalizm, komünizm, satanizm gibi kirli zihniyetler insanların beynini kirletmiş. Tabi ki bunların yıkanması lazım. Yıkandığında beyin, tertemiz olur, pırıl pırıl nur saçmaya başlar, ışık saçmaya başlar. Kuran’ın nurani suyuyla da insanlar her zaman yıkanırlar ve tertemiz olurlar. O ışığı nuru, kiri bir anda atar kenara, yok eder. Bir ışıktır Kuran aynı zamanda. (Adnan Oktar’ın Tempo TV röportajından, 10 Mart 2009) ADNAN OKTAR: Ben Kuran'ın nuruyla insanların beynini yıkı- yorum. Kirleri, pisliği, rezillikleri ne varsa kafasına takılmış, Kuran'ın o mis gibi, misk kokan bir sabun gibidir Kuran. Misk-i amber kokan bir sabun gibidir. Beynin üstüne sürdün mü, beynin üstündeki bütün pisler, Harun Yahya (Adnan Oktar) 41
  • 44. KURAN'I REHBER EDİNMEK karalıklar, kirler falan akar, dökülür gider. Ben beyin yıkayıcıyım. Pey- gamberimiz (sav) de beyin yıkayıcıydı, yıkardı. Bütün peygamberler beyin yıkadılar. Kuran bizzat kendisi yıkayıcıdır, temizleyicidir, tahirdir, temizleyicidir. Bizim görevimiz zaten tahirlikdir. Temizlemedir. Beyindeki kirleri, pislikleri gidermekle mükellefiz, o Allah'ın emri bize, bu bizim için bir şereftir. Hakkı ve hakikati beyinlere koyuyoruz, güzelliği, sevgiyi, merhameti, şefkati, adaleti, hür- meti, saygıyı, derin düşünmeyi, şiddetli Allah korkusunu, şiddet- li Allah sevgisini, Kuran aşkını, Allah aşkını, sahabe aşkını, ahi- rete karşı olan sevgimizi, cennete karşı olan sevgimizi, cehen- nemden korkumuzu artırıyoruz, bunları anlatıyoruz. Komünist pisliklerini, faşist pisliklerini, materyalist Darwinist pislikleri ne kadar rezillik varsa..., nur gibi bir sabundur aynı zamanda Kuran temizleyici- dir, mis gibi o sabunla tertemiz yıkıyoruz inşaAllah. (Adnan Oktar’ın Destan TV röportajından, 8 Mart 2009) 42
  • 45. TEK HÜKÜM KOYUCU ALLAH'TIR İman edenler için tek yol gösterici Allah'ın elçileri ve Allah'ın sözü olan Kuran'dır. Kuran'da inananların; "O, herşeyin Rabbi iken, ben Allah'tan başka bir Rab mi arayayım?" (Enam Su- resi, 164) dedikleri bildirilir. İnkar edenler ise, kendilerine Allah'tan başka yanlış yol göste- riciler ve efendiler bularak, farklı kişileri örnek alıp batıl fikir ve akımları izleyerek büyük bir yanılgı içinde yaşarlar. Ancak ölüm- den sonra, sonsuz cehennem azabını gördüklerinde bu büyük hatalarını, ayette haber verildiği gibi, "... Rabbimiz, gerçekten biz, efendilerimize ve büyüklerimize itaat ettik, böylece onlar bizi yoldan saptırmış oldular..." (Ahzab Suresi, 67) diye- rek itiraf edecek ve pişmanlıklarını dile getireceklerdir. Ahirette farkına varacakları bu gerçeği dünya hayatlarında anlamazlıktan gelen bu insanların çoğu için davranışlarını ve inanç- larını belirleyen faktör, içinde yaşadıkları toplumun hak bir teme- le dayanmayan genel yargıları, adetleri, bazı batıl gelenek ve göre- nekleridir. Bu insanlar atalarının, çevrelerinin, o toplumun bazı önde gelenlerinin yanlış uygulamalarını kendilerine örnek alarak, 43
  • 46. KURAN'I REHBER EDİNMEK yukarıdaki ayette de bildirildiği gibi, "yoldan saparlar". Oysa Kuran'a uymayan her düşünce ve her tavır yanlıştır. İman edenler ise her zaman ve her yerde Allah'ın emirlerine göre hareket eder, Kuran'da yasaklanmış her türlü düşünce ve tavırdan titizlikle uzak dururlar. Herhangi bir iş yaparken ya da bir karar alırken o konu hakkında Allah'ın ne emrettiğini düşünür, hemen Kuran ayetlerine ve Peygamber Efendimiz (sav)'in sünne- tine başvururlar. Kendi tutku ve isteklerine, içinde yaşadıkları toplumun batıl geleneklerine ya da atalarının hakka dayanmayan adetlerine göre değil, yalnızca Allah'ın buyruklarına göre hareket ederler. Nitekim Allah Kuran'da inananlara şöyle emretmektedir: Bu indirdiğimiz mübarek bir Kitap'tır. Şu halde O'na uyun ve korkup-sakının. Umulur ki esirgenirsiniz. (Enam Suresi, 155) Allah'ı tek hüküm koyucu olarak kabul etmeyen, Allah'ın hü- kümlerine karşı çıkan veya O'nun emirlerinin dışında hükümler uyduran insanlar doğru yoldan sapmış olurlar. Bu insanlar büyük bir cehaletle toplumda yaygın olarak kabul gören batıl kuralları ve uygulamaları Allah'ın hükümlerinden üstün tutarlar. Üstelik bu konuda çok katı ve inatçı bir tutum sergilerler. Doğru olanı vic- danları kabul etse dahi, kibirlerinden ve bağnaz tutumlarından do- layı en güzel ve en doğru olan hükmü kabul etmezler. Allah Ku- ran'da bu insanlar için şöyle bildirmektedir: Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" de- nilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğu- muz şeye (geleneğe) uyarız" derler. (Peki) Ya ataları- 44
  • 47. nın aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler? (Bakara Suresi, 170) İşte böyle, senden önce de (herhangi) bir memlekete bir elçi göndermiş olmayalım, mutlaka onun 'refah içinde şımarıp azan önde gelenleri' (şöyle) demişler- dir: "Gerçekten biz, atalarımızı bir ümmet (din) üze- rinde bulduk ve doğrusu biz, onların izlerine (eserle- rine) uymuş kimseleriz. (O peygamberlerden her bi- ri de şöyle) Demiştir: "Ben size atalarınızı üstünde bulduğunuz şeyden daha doğru olanını getirmiş ol- sam da mı?" Onlar da demişlerdi ki: "Doğrusu biz, kendisiyle gönderildiğiniz şeye kafir olanlarız. (Zuhruf Suresi, 23-24) Kimi insanların sahip olduğu bu çarpık bu bakış açıları, Allah'ın dinini kabul etmelerine ve iman etmelerine daima engel olmuştur. Örneğin Hz. Musa (as) ve kardeşi Hz. Harun (as), kavimlerini bir olan Allah'a ibadet ve kulluk etmeye çağırdıklarında, Firavun ve kavmin önde gelenleri, ayette haber verildiği üzere; "Siz ikiniz, bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)dan çevirmek ve yeryüzünde büyüklük sizin olsun diye mi bize geldiniz? Biz, sizin ikinize inanacak değiliz" (Yunus Suresi, 78) demişlerdir. Hz. Şuayb (as)'a da halkının, "... Ey Şuayb, atalarımızın tap- tığı şeyleri bırakmamızı ya da mallarımız konusunda diledi- ğimiz gibi davranmaktan vazgeçmemizi senin namazın mı emrediyor?" (Hud Suresi, 87) diyerek akılsızca isyan ettiği ayet- te bildirilmektedir. Bu ayetlerde de görüldüğü gibi, peygamberler Harun Yahya (Adnan Oktar) 45
  • 48. KURAN'I REHBER EDİNMEK Allah'ın hükümlerini bildirdiklerinde, söz konusu insanlardan hep "Senin söylediklerin atalarımızın, babalarımızın ve dedelerimizin yoluna ters düşüyor, onun için biz bunu kabul etmeyiz..." gibi ce- vaplar almışlardır. İnsanlar elçilerin tebliğlerine her dönemde in- karla ve düşmanlıkla karşılık vermiş, kendi bulundukları yoldan vazgeçmek istememişlerdir. Oysa tüm peygamberler insanları, di- ni yalnızca Allah'a has kılarak ibadet ve kulluk etmeye davet et- mişlerdir. İnsanlara Allah'ın dışında başka ilahlar edinmemelerini ve sadece Allah'ın rızasını aramaları gerektiğini tebliğ etmişlerdir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) de insanları katıksızca Allah'a yönelmeye ve O'nun hükümlerini uygulamaya davet etmiş- tir. Kuran ayetlerinde insanların, ahirette Allah'ın hükümlerinden sorguya çekilecekleri bildirilmektedir. Allah Kuran'da Kendisi'n- den başka ortaklar edinen ve onların verdiği hükümlerden kendi- lerine yeni ve sapkın bir din uyduranları şöyle uyarmaktadır: Yoksa onların birtakım ortakları mı var ki, Allah'ın izin vermediği şeyleri, dinden kendilerine teşri' ettiler (bir şeriat kıldılar)? Eğer o fasıl kelimesi olmasaydı, el- bette aralarında hüküm (karar) verilirdi. Gerçekten zalimler için acı bir azap vardır. (Şura Suresi, 21) Rabbimiz bir diğer ayette de şöyle buyurmaktadır: Kendilerine okunmakta olan Kitabı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? Şüphesiz, bunda iman eden bir kavim için gerçekten bir rahmet ve bir öğüt (zikir) vardır. (Ankebut Suresi, 51) 46
  • 49. Yukarıdaki ayetlerde de görüldüğü gibi elçilerin davetine uymayanların bir kısmı kendi batıl dinleri adına ortaya çıkmakta ve peygamberleri kendi düşük akıllarınca dinlerini bozmakla itham etmektedirler. Veya daha büyük bir akılsızlık göstererek Allah'ın ve elçisinin söylediklerini yeterli görmeyip, kendileri başka bir din uydurmaktadırlar. Şüphesiz bu çok ciddi bir zulüm ve çok çirkin bir davranıştır. Oysa, Ankebut Suresi'nde de bildirildiği gibi Allah'ın indirdiği Kitap insanlara yeterlidir. İman eden bir insan için, tüm insanların nasıl bir inanca sahip oldukları ya da dinlerini nasıl uyguladıkları kesinlikle önemli değil- dir. Önemli olan Allah'ın Kuran'da insanlara bildirdikleri ve Pey- gamber Efendimiz (sav)'in uygulamalarıdır. Kuran indirildiği dö- nemde, Allah insanların birçoğunun batıl inanç ve uygulamalarını ortadan kaldırmıştır. Peygamber Efendimiz (sav) de, insanların ne- ler söylediklerine, hangi iftiralarla kendisine karşı çıktıklarına ve sergiledikleri düşmanca tavırlara hiç aldırmamış, Allah'a ve Ku- ran'a sıkı sıkıya bağlı kalmıştır. (www.Kuranahlaki.com) Günümüzde de iman edenler, Allah'a, Kuran'a ve Peygamber Efendimiz (sav)'in sünnetine sıkı sıkıya bağlanmalı, Allah'ın Ku- ran'da bildirdiklerinin dışında bir yol aramamalıdırlar. Çoğunluğun uygulamaları çoğu zaman yanlıştır: Allah'ın hükümlerini göz ardı eden ve toplumun çoğunluğunu oluşturan din ahlakından uzak kesime uyan insanların en büyük yanılgılarından biri, "çoğunluğun her zaman doğruları temsil etti- ğini" sanmalarıdır. Oysa Allah, insanların birçoğunun doğru yolda Harun Yahya (Adnan Oktar) 47
  • 50. KURAN'I REHBER EDİNMEK olmayacağını Kuran'da bildirmektedir. Allah Kuran'da, "Yeryü- zünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak 'zan ve tahminle yalan söylerler." (Enam Suresi, 116) şeklinde buyurmaktadır. Yani çoğunluğun aldı- ğı kararlar, eğer Kuran'a uygun değilse, hiçbir şekilde doğruları yansıtamaz. Binlerce, yüz binlerce, hatta yüz milyonlarca insan ay- nı eylem içerisinde olsa da bu, o eylemin doğruluğunu kanıtlamaz. Yukarıdaki ayette de Allah insanların çoğunun hüküm verirken yalnızca zan ve tahminlere dayandıklarını ve pek çok insanı doğru yoldan alıkoyduklarını belirtmektedir. Çoğunluğun aldığı kararlara uyarak Allah'ın emirlerini terk et- mek, insanları dünyada da ahirette de çok büyük bir kayba uğra- tır. Bu insanlar, Allah'ın "Gerçek şu ki onlar, kendilerini hüs- rana uğratmışlardır, uydurmakta oldukları şeyler de ken- dilerinden uzaklaşıp kaybolmuşlardır" (Araf Suresi, 53) aye- tiyle bildirdiği gibi yapayalnız kalmışlardır. Allah'ın indirdiklerini kendi uydurdukları ile değiştirenlerin, ahirette büyük bir hüsrana uğrayacakları ayetlerde şöyle bildirilir: Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha za- lim kimdir? İşte bunlar, Rablerine sunulacaklar ve şa- hitler: "Rablerine karşı yalan söyleyenler bunlardır" diyecekler. Haberiniz olsun; Allah'ın laneti zalimlerin üzerinedir. (Hud Suresi, 18) Allah hakkında yalan uydurup iftira edenlerden veya kendisine hak geldiği zaman onu yalan sayandan daha 48
  • 51. zalim kimdir? İnkar edenlere cehennem içinde bir ko- naklama yeri mi yok? (Ankebut Suresi, 68) Müminler ise Allah'ın hükümlerine gönülden teslim olurlar. Onların bu güzel ahlakları ayetlerde de açıklanmıştır: "... Rabbimiz, ilim bakımından her şeyi kuşatmıştır. Biz Allah'a tevekkül ettik. 'Rabbimiz, bizimle kavmi- miz arasında 'Sen hak ile hüküm ver,' Sen 'hüküm ve- renlerin' en hayırlısısın." (Araf Suresi, 89) ... Ben size Allah'tan hiç bir şeyi sağlayamam (gidere- mem). Hüküm yalnızca Allah'ındır. Ben O'na tevek- kül ettim. Tevekkül edenler de yalnızca O'na tevek- kül etmelidirler. (Yusuf Suresi, 67) De ki: "Ey gökleri ve yeri yaratan, gaybı ve müşahede edilebileni bilen Allah'ım. Anlaşmazlığa düştükleri şeylerde, kullarının arasında sen hüküm vereceksin." (Zümer Suresi, 46) Harun Yahya (Adnan Oktar) 49
  • 52. ALLAH ADINA HÜKÜM KOYANLAR Bir önceki bölümde de üzerinde durduğumuz gibi birtakım kimseler dinde olmayan batıl hükümler, helal ve haramlar çıkarır, Allah'ın Kuran'da helal kıldıklarına haram, haram kıldıklarına ise helal derler. Peygamberimiz (sav)'in uygulamalarını da tamamen gözardı ederler. Bunu yaparak dini özünden ve aslından saptırma- ya çalışır, kendilerine özgü inançları ve uygulamaları olan "batıl bir din" meydana getirirler. Allah'ın indirdiği hak dini bilmeyen ve Kuran ayetlerinden ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in hayatından haberdar olmayan insanlar ise bunun batıl bir din oldu- ğunu fark etmezler. Bu kişilerin telkinlerine aldanır ve bilinçsizce onların peşinden giderler. Böylece Allah adına hüküm koyanlar, kendileriyle beraber büyük bir kitleyi de günaha ve isyana sürük- lemiş olurlar. Allah bu kişilerin durumunu Al-i İmran Suresi'nde şu şekilde bildirir: Onlardan öyleleri vardır ki, dillerini Kitap'a doğru eğip bükerler, siz onu (bu okur göründüklerini) Kitap'tan sanasınız diye. Oysa o Kitap'tan değildir. "Bu Allah Katındandır" derler. Oysa o, Allah Katın- 50
  • 53. dan değildir. Kendileri de bildikleri halde Allah'a karşı (böyle) yalan söylerler. (Al-i İmran Suresi, 78) Kuran'da tüm detayları ile tarif edilen hak dini kendilerine ölçü almayan, atalarından kalma batıl inançları ısrarla sürdürmek isteyen kimi topluluklar daha da ileriye giderek, Allah'a karşı çir- kin iftiralarda bulunurlar. Böyle kimseler akıl ve vicdanlarını kul- lanmadıkları ve Allah'ı gereği gibi takdir edemedikleri için doğru- ları bulabilecek bir anlayışa da sahip değildirler. Bu nedenle de Kuran ahlakına uygun olmayan pek çok batıl inanç türetmiş, yal- nızca kendilerini değil, cahil kitleleri de batıl olanı uygulamaya yöneltmişlerdir. Helal olanı haram, haram olanı da helal kılmış, yalan yere iftira düzmüşlerdir. Bu konuyla ilgili bazı ayetler şu şekildedir: Ve kendi zanlarınca dediler ki: "Bu hayvanlar ve ekin- ler dokunulmazdır. Onları bizim dilediklerimiz dışın- da başkası yiyemez. (Şu) Hayvanların da sırtları ha- ram kılınmıştır." Öyle hayvanlar vardır ki, -O'na iftira etmek suretiyle- üzerlerinde Allah'ın ismini anmaz- lar. Yalan yere iftira düzmekte olduklarından dolayı O, cezalarını verecektir. Bir de dediler ki: "Bu hay- vanların karınlarında olan, yalnızca bizim erkekleri- mize aittir, eşlerimize ise haramdır. Eğer o, ölü do- ğarsa onlar da bunda ortaktırlar." Allah, (bu) düzme- lerinin cezasını verecektir. Şüphesiz O, hüküm sahibi olandır, bilendir... (Enam Suresi, 138-139) Allah'a karşı yalan yere iftira düzüp Allah'ın kendile- Harun Yahya (Adnan Oktar) 51
  • 54. KURAN'I REHBER EDİNMEK rine rızık olarak verdiklerini haram kılanlar elbette hüsrana uğramışlardır. Onlar, gerçekten şaşırıp sap- mışlardır ve doğru yolu bulamamışlardır. (Enam Su- resi,140) Yukarıdaki ayetlerde de bildirildiği gibi, insanların bir kısmı kendi zanlarınca haram ve helaller uydurarak Allah'a karşı çok büyük bir iftirada bulunmaktadırlar. Oysa Allah insanlara, "haddi aşmamayı ve güzel olan temiz şeyleri haram kılmamayı" bildirmiştir: Ey iman edenler, Allah'ın sizin için helal kıldığı güzel şeyleri haram kılmayın ve haddi aşmayın. Şüphesiz Allah, haddi aşanları sevmez. (Maide Suresi, 87) Ancak bu kimselerin yaptıklarının karşılığı da ayetlerde açık- ça bildirilmiş, cezalarını mutlaka çekecekleri haber verilmiştir. Enam Suresi'nde bu kişilerin "hiçbir bilgiye dayanmadan yap- tıkları" bu büyük zalimlik hakkında şu örnek verilir: Deveden iki, sığırdan da iki. De ki: "İki erkeği mi ha- ram kıldı? Yoksa iki dişiyi mi ya da o iki dişinin rahim- lerinin, kendisini kapsadığı (yavruları) mı? Yoksa Allah, bunları sizlere tavsiye ettiği zaman şahid miy- diniz?" Hiçbir bilgiye dayanmaksızın insanları saptır- mak için Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha zalim kimdir? Şüphesiz Allah, zalimler toplulu- ğunu hidayete erdirmez. (Enam Suresi, 144) Ayetlerde de görüldüğü gibi insanların birçoğunda Allah adına hüküm koyma ve bilmedikleri şeyleri dine atfetme eğilimi vardır. Bu nedenle, insanın fıtratını en iyi bilen Rabbimiz Kuran'da, "Dil- lerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal, 52
  • 55. buna haram demeyin. Çünkü Allah'a karşı yalan uydur- muş olursunuz..." (Nahl Suresi, 116) ayetiyle insanları uyarmış- tır. Saffat Suresi'nde ise Allah şöyle buyurmaktadır: Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz? Hiç mi öğüt alıp-düşünmüyorsunuz? Yoksa sizin apaçık olan bir deliliniz mi var? Eğer doğru söylüyorsanız, öyley- se getirin kitabınızı. (Saffat Suresi, 154-157) Tek hüküm koyucu Allah'tır ve Allah'ın hükümleri ayetlerde son derece açık ve anlaşılır şekilde belirtilmektedir. Peygamberimiz (sav)'in uygulamaları da ortadadır. Haramlar ve helaller birbirinden kesin çizgilerle ayrılmış ve insanları tereddüte sürükleyecek tek bir husus bırakılmamıştır. İnsanlar kendilerine söylenen herhangi bir hükmün doğruluğunu hemen Kuran'a ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetine bakarak anlayabilme imkanına sahiptirler. Bu, Allah'ın insanlara verdiği büyük bir kolaylık ve rahmettir. Nitekim Peygam- ber Efendimiz (sav) bir hadis-i şerifinde uyulması gereken tek reh- ber ve tek kaynağın Kuran olduğunu şu şekilde ifade etmiştir: Size tutunduğunuz vakit, asla dalalete düşmeyeceğiniz şeyi bırak- tım: Allah'ın Kitabı Kuran ve Ehl-i Beytim. (Ramuz El-Ehadis 1. Cilt, s. 250, no. 8) Kuran, indirildiği günden itibaren bütün zamanlara ve dönem- lere hitap eden bir Kitap'tır. Bu nedenle, Allah'ın tek hüküm ko- yucu olduğunun ve Allah adına hüküm koyanların uğrayacağı so- nun anlatıldığı ayetlerin günümüze bakan hikmetleri üzerinde de dikkatle düşünmek gerekir. Kuran'da geçmiş toplulukların sahip oldukları batıl dinler, inançlar ve taşıdıkları zihniyet detaylı olarak Harun Yahya (Adnan Oktar) 53
  • 56. KURAN'I REHBER EDİNMEK tarif edilmektedir. Ancak bugün de Kuran'ı ve Peygamber Efendi- miz (sav)'in sünnetini tek kaynak almadığı için din adına yanlış hükümler ve çarpık mantıklar ortaya atan insanlar bulunmaktadır. Özellikle bazı toplumlarda yaygın olan batıl din anlayışına göre, insanlar Kuran'ın emirleri ve Peygamberimiz (sav)'in uygulamaları yerine yaşamları boyunca görüp duyduklarını ölçü almaktadırlar. Bu batıl anlayışı, insanların günlük yaşamlarındaki sıradan konuş- maları sırasında dahi görmek mümkündür. Örneğin insanların büyük çoğunluğu yalan söylemekten kaçınmaz, bir yalan söyledik- lerinde bunun Allah Katında bir cezası olduğuna ihtimal vermez ve "bu kadarından günah olmaz" diye yanlış bir mantıkla hareket ederler. Veya kendi akıllarınca "beyaz yalanlar" diye bir yalan ismi uydurur ve bu yalanların günah olmayacağı hükmünü verirler. Oysa bu, dinleri hakkında içine düştükleri büyük yanılgılardan biri- dir. Çünkü Allah Kuran'da yalan söylemenin haram olduğunu açıkça bildirmiştir. (www.Kurandanbilgiler.com) Veya karşısındaki insana Allah'ın hoşnut olmayacağı bir şey yaptırmak isteyen kişi, "Sen yap, ben senin günahını yüklenirim," veya "Günahı benim boynuma" gibi batıl ifadeler kullanır. Ancak, Allah "Hiçbir günahkar bir başka günahkarın günahını yük- lenemez" (Fatır Suresi, 18) ayetiyle bu konudaki hükmünü bil- dirmiştir. Dolayısıyla Kuran'a uyduğunu, Peygamberimiz (sav)'in yolunu izlediğini ve Allah'ın ayetlerine iman ettiğini söyleyen bir kişinin Allah'ın bu hükümlerine uygun olarak davranması, Kuran ve Peygamberimiz (sav)'in uygulamaları ile çelişen hiçbir konuş- masının, inancının ve tavrının olmaması gerekir. Kuran'da ayrıca, Allah'ın indirdiklerine uymayıp, kendi uydur- 54
  • 57. dukları batıl dinlerini yaşayan bu insanların, Allah'ın elçilerini, kendi düşük akıllarınca, dini değiştirmekle ve yalancılıkla suçladık- ları da bildirilmektedir. Ayetlerde şöyle buyrulur: İçlerinden kendilerine bir uyarıcının gelmesine şaştı- lar. Kafirler dedi ki: "Bu, yalan söyleyen bir büyücü- dür. İlahları bir tek ilah mı yaptı? Doğrusu bu, şaşırtı- cı bir şey." "Onlardan önde gelen bir grup: "Yürüyün, ilahlarınıza karşı (bağlılıkta) kararlı olun; çünkü asıl is- tenen budur" diye çekip gitti. "Biz bunu, diğer dinde işitmedik, bu, içi boş bir uydurmadan başkası değildir. Zikir (Kuran), içimizden ona mı indirildi?" Hayır, on- lar Benim zikrimden bir kuşku içindedirler. Hayır, onlar henüz Benim azabımı tatmamışlardır. (Sad Su- resi, 4-8) Ayetlerde tarif edilen kişiler bu davranışlarını genelde dine bağ- lılık adına yaptıklarını iddia ederler. Bunun nedeni de Allah'ın Kuran'da tarif ettiği gerçek dini bilmemeleridir. Allah'ın hükümleri- ni göz ardı eden veya kişisel çıkarları ile çatıştığı için bu hükümler- den hoşnut olmayıp, kendince yeni hükümler getirenler, Allah'ı ve indirdiği Kitabı tanımayan insanlardır. Bu kimseler tüm kainatı yok- tan var eden Rabbimiz'in herşeye muktedir olduğunu, ilmi ile her yeri kuşattığını, gizlinin gizlisini bildiğini takdir edemezler. Onların bildikleri sadece birtakım hurafeler ve ön yargılardan ibarettir. Oysa Allah insanlara şöyle buyurmaktadır: Rabbinden sana vahyedilene uy. O'ndan başka İlah yoktur. Ve müşriklerden yüz çevir. (Enam Suresi, 106) Harun Yahya (Adnan Oktar) 55
  • 58. KURAN'I REHBER EDİNMEK Kuran kesin doğruları içeren bir hidayet rehberidir. Her ko- nu hakkında Allah'ın Hz. Muhammed (sav)'e vahyettiği en doğru bilgileri içerir. Bu nedenle yaşamlarında sadece Kuran'ı ve Pey- gamber Efendimiz (sav)'in sünnetini kendilerine ölçü alan insanlar, Allah'ın rahmetine ve hidayete kavuşturulurlar. Kuran'ın bu özel- liği bir ayette şöyle haber verilmektedir: Şüphesiz, bu Kuran, en doğru yola iletir ve salih amel- lerde bulunan mü'minlere, onlar için gerçekten bü- yük bir ecir olduğunu müjde verir. (İsra Suresi, 9) Bu (Kuran), insanlar için basiret (nuruyla Allah'a yö- nelten ayet)lerdir, kesin bilgiyle inanan bir kavim için de bir hidayet ve bir rahmettir. (Casiye Suresi, 20) Kendisine rehber olarak Kuran'ı ve Peygamberimiz (sav)'in yolunu seçen bir insanın hayatı, diğer insanlardan çok farklı olur. Örneğin bu insan içinde hiçbir zaman sıkıntı, huzursuzluk, korku, endişe ümitsizlik, karamsarlık hissetmez, ye'se düşmez ya da bir zorluk karşısında paniğe kapılmaz. Çünkü her anında Allah'ın ayetleri ve Peygamberimiz (sav)'in uygulamaları onun için yol gös- 56
  • 59. terici olur. Allah'ın yarattığı kadere tabi olduğunu unutmadan, O'na teslim olup güvenerek yaşar. Karşılaştığı her olaya mutlaka Allah'ın hükümleri ile karşılık verir. Aldığı her karar, söylediği her söz, yazdığı her satır Kuran ahlakını yaşadığının bir göstergesidir. Bundan dolayı da vicdanı daima temiz olur ve bunun getirdiği ma- nevi huzur ile yaşar. Allah, Kuran için Yunus Suresi'nde şu şekil- de buyurur: Ey insanlar, Rabbinizden size bir öğüt, sinelerde ola- na bir şifa ve müminler için bir hidayet ve rahmet gel- di. (Yunus Suresi, 57) Allah Kuran'da doğrularla yanlışları çok açık bir şekilde belirt- miştir. Bu nedenle de vicdanlarının sesini dinleyip, nefislerinin bencil arzularından uzak duran, Allah'ın hükümlerini uygulamada kesin kararlı olan hidayet ehli kişiler için doğruyu bulmak çok ko- laydır. Kuran her yaştan, her eğitim seviyesinden insanın rahatlık- la anlayabileceği, öğütlerini kavrayabileceği hikmet dolu bir Kitap'tır. Kuran'ın içerdiği hükümler ve ayetlerde tavsiye edilen güzel ahlak son derece açık, anlaşılır ve kolaydır. Allah'ın hidayet verdiği, samimi niyetli her insan Kuran'da ne anlatıldığını rahatlık- la anlayabilir ve anladıklarını tüm tavırlarında ve düşüncelerinde en güzel şekilde uygulayabilir. Allah Kuran'ın bu özelliğini Bakara Suresi'nde şöyle bildirmektedir: ... İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kuran... (Bakara Suresi, 185) Ancak sadece Allah'tan korkup sakınanlar, O'na gönülden tes- Harun Yahya (Adnan Oktar) 57
  • 60. KURAN'I REHBER EDİNMEK lim olanlar, ahiret hayatını dünya hayatına tercih edenler Ku- ran'dan öğüt alıp düşünürler. Allah bir başka ayetinde de şöyle buyurmaktadır: Biz sana bu Kuran'ı güçlük çekmen için indirmedik, içi titreyerek korku duyanlara ancak öğütle-hatırlat- ma (olsun diye indirdik). (Taha Suresi, 2-3) Bu konu aynı zamanda Kuran'ın önemli bir sırrıdır. Kuran'ı an- lamak için yüksek bir zekaya ya da yeteneğe sahip olmak değil, sa- mimi bir niyete, derin bir imana ve ihlasa sahip olmak gerekmek- tedir. Çünkü Allah samimi kullarına doğru yolları gösterir, onların Kuran'dan faydalanmalarını ve kurtuluşa ermelerini sağlar. Kuran bütün insanlara gönderilmiş bir Kitap'tır, ancak yalnızca Allah'tan korkan, ahiret gününe iman eden müminler için bir hidayet vesi- lesi olur. Bu konuyla ilgili ayetlerden bazıları şöyledir: Her ümmet içinde kendi nefislerinden onların üzeri- ne bir şahid getirdiğimiz gün, seni de onlar üzerinde bir şahid olarak getireceğiz. Biz Kitabı sana, herşeyin açıklayıcısı, Müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik. (Nahl Suresi, 89) De ki: "İman edenleri sağlamlaştırmak, Müslümanla- ra bir müjde ve hidayet olmak üzere, onu (Kuran'ı) hak olarak Rabbinden Ruhu'l-Kudüs indirmiştir." (Nahl Suresi, 102) Bunlar hikmetli Kitabın ayetleridir; muhsin olanlara bir hidayet ve bir rahmettir. (Lokman Suresi, 2-3) 58
  • 61. Ey insanlar, Rabbiniz'den size bir öğüt, sinelerde ola- na bir şifa ve mü'minler için bir hidayet ve rahmet geldi. (Yunus Suresi, 57) Ayetlerde de bildirildiği gibi Kuran tüm insanlık alemi için bir öğüt, sakınan ve muhsin olan Müslümanlar için de bir hidayet reh- beridir. Büyük İslam mütefekkiri Bediüzzaman Said Nursi de "Ku- ran-ı Hakim şuurlu insanlara imamdır, cin ve insan topluluğuna mür- şiddir, ehl-i kemale rehberdir, ehl-i hakikata öğretmendir..." (Sözler, s. 185) sözleriyle Kuran'ın salih kullar için bir doğruluk rehberi ol- duğunu ifade eder. Harun Yahya (Adnan Oktar) 59
  • 62. KURAN ALEMLERE ÖĞÜTTÜR Kuran, Allah'ın tüm alemlere öğüt olarak indirdiği ve hükmü kıyamete kadar geçerli olan, eşsiz hikmet yüklü kitabıdır. Ancak samimi olmayan ve Kuran'a uymamak için kendince bahaneler arayan bazı insanlar, Kuran'ın sadece belli bir dönem için geçerli olduğu ve yalnızca Arap toplumuna indirildiği yönünde asılsız bir iddiada bulunurlar. Bu nedenle de kendi sığ akıllarınca Kuran'ın bazı hükümlerini uygulamaya gerek olmadığını söylerler. Oysa Kuran'ın hükümleri indirildiği günden itibaren tüm za- manlar ve tüm insanlar için geçerlidir ve bu hükümlerin geçerlili- ği kıyamete kadar devam edecektir. Kuran, insanlara öğüt verilen ve sonsuz yaşamları için onların uyarıldığı ve doğru yolun göste- rildiği bir zikirdir. Allah'ın Kuran'da, "Ve şüphesiz o (Kuran), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan) sorulacaksınız" (Zuhruf Suresi, 44) ayetinde bildirdiği gibi in- sanlar ahirette Kuran'da yazılı olanlardan sorguya çekileceklerdir. Kuran, içerdiği üstün hikmet, geçmişten ve gelecekten verdi- ği gerçek bilgiler, gafleti yok edici, insanlardaki alışkanlık perdesi- ni kaldıran üslubu ile benzersiz bir Kitap'tır. Ve Kuran'ın bu etki- 60
  • 63. si vahyedildiği günden kıyamete kadar yaratılmış ve yaratılacak olan tüm insanlar için geçerlidir. (www.pismanolmadanonce.com) Bediüzzaman Said Nursi Kuran'da bildirilen hikmetlerin, ge- çerliliklerini hiçbir zaman kaybetmeyeceğini şu şekilde ifade eder: Bin üç yüz elli senedir Kuran-ı Hakim, bütün gerçeklerini kainat çarşısında açıp sergilediği halde; herkes, her millet, her memleket onun cevherlerinden, gerçeklerinden almıştır ve alıyorlar. Halbuki ne o alışkanlık, ne o bolluk, ne zaman aşımı, ne o büyük değişik- likler; onun kıymettar gerçeklerine, onun güzel üslûplarına zarar verememiş, ihtiyarlatmamış, kurutmamış, kıymetten düşürmemiş, güzelliğini söndürmemiştir. Bu durum tek başıyla bir mucizedir. (Sözler, s. 433) Kuran'ın insanlar üzerindeki etkisinden de bahseden Bediüz- zaman, diğer sözlerinde bu etkiyi şu şekilde ifade etmektedir: Kuran'ın en büyük mucizelerinden birisi de, gençlik ve tazeliğini muhafaza etmesidir. Ve o asırda indirilmiş gibi, her asrın ihtiyacını karşılayan bir yönü olmasıdır. (Sözler, s. 750) Kuran-ı Hakim, hakiki ilimleri kapsayan bir kitab-ı mukaddestir. Ve bütün asırlarda, insanların bütün tabakalarına hitab eden, ezeli bir hutbedir. (Konferans, s. 11) Kuran, hak ve hakikat ve doğruluk ve hidayet ve harika bir fesa- hat (doğru ve düzgün söyleyiş, açık ve güzel ifadeli konuşma) ol- duğundandır ki, usandırmıyor, daima gençliğini muhafaza ettiği gi- bi tazeliğini, tatlılığını da muhafaza ediyor. (Sözler, s. 378) Bediüzzaman, Kuran'ın benzersiz bir Kitap olduğunu ve başka hiçbir kaynağın Kuran'ın yerini alamayacağını da şöyle ifade etmiştir: Harun Yahya (Adnan Oktar) 61
  • 64. KURAN'I REHBER EDİNMEK Çünkü bu hakikat noktasında katiyyen Kuran'ın misli yoktur ve olamaz ve hiçbir şey bu mucize-i ekberin (büyük mucizenin) yeri- ni tutamaz. (İman ve Küfür Muvazeneleri, s. 67-68) ... O üslub herkesin hoşuna gittiği halde kimse taklit edemiyor. Ge- çen zaman o üslubu ihtiyarlatmıyor, daima genç ve tazedir. Öyle muntazam bir nesir (manzum olmayan söz ve yazı) ve mensur (nesir halindeki yazı) nazımdır (sıra, tertip; kafiyeli, vezinli, söz) ki; hem yüce, hem tatlıdır. Hem kahinler ve gaybdan haber verenler tabakasına karşı, gelecekten verdiği haberlerle mucizevi yönünü gösterir. Ve ehl-i tarih ve insanlık tarihi alimler tabakasına karşı, Kuran'daki haberler ve geçmişteki ümmetlerin ilerideki durum ve olayları ve kabir ve ahirete dair mucizeliğini gösterir. Ve sosyoloji alimleri ve ehl-i siyaset tabakasına karşı, Kuran'ın mukaddes ku- ralları az sözle çok şey anlatır. Evet o Kuran'dan çıkan en büyük nur, o az sözle çok şey anlatmanın sırrı. Çok manaya gelen kısa cümlenin hali gösterir. Hem İlahi ilim ve gerçeklerin oluşmasında meşgul olan tabakaya karşı, Kuran'daki İlahi kutsal gerçeklerdeki sanatı gösterir veya sanatın vücudunu hissettirir. Ve ehl-i tarîkat ve velilere karşı, Kuran bir deniz gibi daima dalgalanan ayetlerinin es- rarındaki mucizesini gösterir ve bunun gibi... Kırk tabakadan her tabakaya karşı bir pencere açar, i'cazını gösterir. Hattâ yalnız ku- lağı bulunan ve bir derece mana anlayan avam tabakasına karşı, Kuran'ın okunmasıyla başka kitaplara benzemediğini, kulak sahi- bi tasdik eder. (Mektubat, s. 181) Dünyadaki her insanın birinci dereceden sorumluluğu, Allah'a olan kulluk vazifesini yerine getirmektir. Bu ise ancak Allah'a sa- mimi bir kalple iman edip, Kuran'ı rehber edinmekle mümkündür. 62
  • 65. Her insan bu sorumluluğu üzerine almalı ve kıyamete kadar ge- çerliliğini koruyacak olan Kuran'a kuvvetle sarılmalıdır. Allah Haşr Suresi'nde, Kuran'ın ne kadar üstün bir Kitap olduğunu ve onu rehber edinmenin ne kadar büyük bir sorumluluk olduğunu şu ör- nekle ifade eder: Şayet Biz bu Kuran'ı bir dağın üzerine indirmiş olsay- dık, andolsun onu Allah korkusundan saygı ile baş eğ- miş, parça parça olmuş görürdün. İşte Biz, belki dü- şünürler diye, insanlara böyle örnekler veririz. (Haşr Suresi, 21) Harun Yahya (Adnan Oktar) 63
  • 66. KURAN 'FURKAN'DIR; DOĞRUYU YANLIŞTAN AYIRIR Allah Kuran ayetleriyle insanlara öğüt ve hatırlatmalarda bu- lunmakta, onlara en doğru olan hidayet yolunu göstermektedir. Kuran bir insanın, Allah'ı ve İslam ahlakını tanımak ve Allah'ın ra- zı olacağı bir hayat sürmenin yollarını öğrenmek için başvurabile- ceği en önemli kaynak, doğru ile yanlışı birbirinden ayıran mutlak ölçüdür. Bu nedenle Kuran'ın bir ismi de Furkan, yani doğ- ruyu yanlıştan ayırandır. Dünyada her insanın kendine özgü bir inancı, ulaşmayı hedef- lediği amaçları, olaylara bakış açısı, düşünceleri, değerleri vardır. Hemen her insanın doğru ve yanlışları farklıdır. Bunların birçoğu ise insanların kişisel menfaatlerine göre belirlenmiş, akla ve vicda- na aykırı inançlar, yargılar ve değerlerdir. Oysa hak ve doğru olan sadece Allah'ın insanlar için bildirdiği Kuran'ın hükümleridir. Allah'ın Bakara Suresi'nin 120. ayetinde de bildirdiği gibi "... Şüp- hesiz doğru yol, Allah'ın (gösterdiği) yoludur..." Dolayısıy- la insanların kendi akıllarından ürettikleri, kendi çıkarlarını hesap- layarak tespit ettikleri yollar ve amaçlar insanları doğru olana ve kurtuluşa ulaştırmaz. İnsan, dünyadaki yaratılış amacını, bu amaç- 64
  • 67. larına ulaşması için yapması gerekenleri, hayatı boyunca göster- mesi gereken hal ve tavırları, huzurlu ve mutlu olmanın yollarını, ölüm gerçeğini ve ölümden sonra olacakları en doğrusu ile Kuran ayetlerinden öğrenebilir. Bir insanın Kuran'dan istifade edebilmesi ve Kuran'ın rehber- liğinde hidayet bulabilmesi için, Kuran'ı gereği gibi okuması gere- kir. Bir ayette Allah şöyle buyurmaktadır: Kendilerine verdiğimiz Kitabı gereği gibi okuyanlar, işte ona iman edenler bunlardır. Kim de onu inkar ederse, artık onlar hüsrana uğrayanların ta kendileri- dir. (Bakara Suresi, 121) Kuran'ın gereği gibi okunması ise, samimiyetle, Allah'tan kor- kup sakınarak ve ayetlere sımsıkı sarılarak olur. Kuran ayetlerini yukarıdaki ayette tarif edildiği gibi okuyanlar, daha en başından Kuran'da yazılan her hükme teslim olur, Allah'ın emir ve tavsiye- lerini titizlikle uygulamaya kesin karar verirler. Bu nedenle, Kuran'a uyan bir insan her durumda ve karşılaş- tığı her olayda Kuran'ın hükümlerinin ve Peygamber Efendimiz (sav)'in uygulamalarının rehberliğinde karar verir. Kuran, Furkan özelliği ile müminin doğruyu yanlıştan ayırmasına ve en hayırlı ka- rarı vermesine vesile olur. Allah'ın bir ayetinde de bildirdiği gibi "... Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmış- tır..." (Bakara Suresi, 256) Bu nedenle iman eden bir insan Ku- ran ahlakı ile cahiliye hayatı arasında orta bir yol aramaya çalış- maz, kesin ve emin olarak sadece Kuran'a, yani en doğru olana uyar. Harun Yahya (Adnan Oktar) 65
  • 68. KURAN'I REHBER EDİNMEK Allah ayetlerinde müminlere Kuran'a sımsıkı tutunmalarını şöyle buyurmaktadır: Şu halde, sana vahyedilene sımsıkı-tutun; çünkü sen dosdoğru bir yol üzerindesin. Ve şüphesiz o (Kuran), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (on- dan) sorulacaksınız. (Zuhruf Suresi, 43-44) Allah'ın vahyinden uzak durup inkarı yol edinenler ise hem dünya hayatında hem de ahirette sıkıntı ve azabı seçmişlerdir. Çünkü Allah'ın Kuran'da yaşanmasını emrettiği hayat, insan fıtra- tına en uygun hayattır. Bu nedenle de Kuran hükümlerine uyma- yan insanlar, yaratılışlarına uygun olan bir yaşamı terk ettikleri için hiçbir zaman gerçek huzur ve mutluluğu elde edemezler. İnsanla- rın hem dünyada hem de ahirette kurtuluş ve mutluluğu elde ede- bilmeleri için gerçek dini ve Rabbimiz'in buyruklarını Kuran'dan öğrenmeleri ve Kuran'a uymaları gerekir. Nitekim Allah Kuran'da insanları şöyle uyarmaktadır; Onlar hala cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesin bil- giyle inanan bir topluluk için hükmü, Allah'tan daha güzel olan kimdir? (Maide Suresi, 50) Kendilerine okunmakta olan Kitabı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? Şüphesiz, bunda iman eden bir kavim için gerçekten bir rahmet ve bir öğüt (zikir) vardır. (Ankebut Suresi, 51) Kuran'a uyan bir insanın teşhisleri, yorumları, çıkarımları, çev- resindeki insanlara yaptığı tavsiyeler, karşılaştığı sorunlara getirdi- 66
  • 69. ği çözümler Kuran ayetlerine göredir. Bu nedenle de her zaman doğrudur, haktır, akılcıdır. Kuran'a uymayanların ahiretteki durumları ise ayetlerde şöy- le haber verilmiştir: Peki onlar, Allah'ın dininden başka bir din mi arıyor- lar? Oysa göklerde ve yerde her ne varsa -istese de, istemese de- O'na teslim olmuştur ve O'na döndürül- mektedirler. (Al-i İmran Suresi, 83) Kim İslam'dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlardandır. (Al-i İmran Suresi, 85) Hiç şüphesiz din, Allah Katında İslam'dır. Kitap veri- lenler, ancak kendilerine ilim geldikten sonra, arala- rındaki "kıskançlık ve hakka başkaldırma" (bağy) yü- zünden ayrılığa düştüler. Kim Allah'ın ayetlerini inkar ederse, (bilsin ki) gerçekten Allah, hesabı pek çabuk görendir. (Al-i İmran Suresi, 19) İşte bu nedenle insanın Kuran dışındaki her türlü batıl inanış- tan kurtulması ve kendine sadece Kuran ayetlerini ve Peygambe- rimiz (sav)'in uygulamalarını, sözlerini, hal ve tavrını örnek alması gerekir. Yoksa ahirette çok büyük bir pişmanlık yaşayacak, şiddet- li cehennem azabıyla karşılık görecektir. Harun Yahya (Adnan Oktar) 67
  • 70. KURAN'DA HERŞEY AÇIKLANMIŞTIR Allah tüm insanların karanlıklardan nura çıkmaları için her ko- nunun açıklamasını ve çözümünü Kuran'da bildirmiştir. Nahl Su- resi'nde Rabbimiz Kuran için şöyle buyurmaktadır: Biz Kitabı sana, her şeyin açıklayıcısı, Müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik. (Nahl Suresi, 89) Enam Suresi'nde ise, "... Biz Kitap'ta hiçbir şeyi noksan bırakmadık, sonra onlar Rablerine toplanacaklardır." (Enam Suresi, 38) şeklinde bildirilmiştir. Kuran'da herşey en mü- kemmel, en hikmetli ve en özlü şekilde açıklanmıştır. Bu, Allah'ın kullarına olan rahmetinin bir tecellisidir. Allah, gerçek imanın şartlarını, insanların dünyadaki ve ahiret- teki yaşamlarına ilişkin pek çok konuyu, iman sahibi bir insanın na- sıl bir ahlaka sahip olması gerektiğini ve bir insana hayatı boyunca yol gösterecek birçok konuyu bizlere Kuran'da detaylı olarak bil- dirmektedir. Allah ayrıca, Kuran vasıtasıyla bize Kendisi'ni tanıtır, tüm kainatı yoktan var eden, alemlerden müstağni, tüm eksiklik- lerden münezzeh, herşeyden haberdar olan, gizlinin gizlisini gö- ren, işiten olduğunu bize ayetlerle açıklar. 68
  • 71. Bunun yanı sıra Kuran'da, insanların niçin ve nasıl yaratıldıkla- rı, nasıl bir hayat sürerlerse Allah'ın rızasını kazanabilecekleri, iba- det şekilleri, güzel ahlakın tarifi, bedensel ve ruhsal olarak sağlıklı olmanın yolları, zor anlarda ve beklenmedik durumlarda alınması gereken önlemler, çeşitli insan karakterleri detaylı olarak açıklan- mıştır. Ayrıca bilimsel gerçeklere işaret eden ayetler, günlük haya- ta ve toplumsal sorunlara dair bilgiler, kıyamet günü, cennet ve ce- hennem gibi daha pek çok konu hakkında bilgiler verilmiştir. Yani Kuran'da bir insanın yaşamının her anında gereksinim duyacağı te- mel bilgilerin tümü mevcuttur. Ayetlerde şu şekilde bildirilir: Böylece Biz onu Arapça bir Kuran olarak indirdik ve onda korkulacak şeyleri türlü şekillerde açıkladık; umulur ki korkup-sakınırlar ya da onlar için düşünme (yeteneğini) oluşturur. (Taha Suresi, 113) Andolsun, bu Kuran'da her örnekten insanlar için çe- şitli açıklamalarda bulunduk. İnsanların çoğu ise an- cak inkarda ayak direttiler. (İsra Suresi, 89) Andolsun, bu Kuran'da insanlar için Biz her örnekten çeşitli açıklamalarda bulunduk... (Kehf Suresi, 54) Kuran'da insana, Allah'ın hükümlerini kayıtsız şartsız kabul et- mesi, sadece Allah'ı dost ve vekil edinmesi, hayattaki tek amacı- nın Allah'ın rızası, rahmeti ve cenneti olması gerektiği bildirilir. Kuran ayetlerinde bildirildiği gibi bir hayat süren insan için tek öl- çü Kuran, izlenecek tek yol da Peygamber Efendimiz Hz. Muham- med (sav)'in yoludur. Kuran'da gerçek Müslümanların her dönem- de içinde yaşadıkları toplumun batıl dininden kopup, katıksız ola- rak Allah'a ve O'nun emirlerine yöneldiklerinden bahsedilir. Ör- Harun Yahya (Adnan Oktar) 69
  • 72. KURAN'I REHBER EDİNMEK neğin Kuran'da, yaşadıkları toplumun batıl dinini kabul etmedikle- ri için kınanan ve ölüm tehdidi altında kalarak bir mağaraya sığı- nan salih gençlerin durumları Kehf kıssasında haber verilir. (Kehf Suresi, 13-16) Kuran'ın başka ayetlerinde de Hz. Yusuf (as)'ın ka- tıksızca Allah'a ve O'nun emirlerine yönelmesi iman edenlere ör- nek olarak verilir: ... Doğrusu ben, Allah'a iman etmeyen, ahireti de ta- nımayanların ta kendileri olan bir topluluğun dinini terk ettim. Atalarım İbrahim'in, İshak'ın ve Yakub'un dinine uydum. Allah'a hiçbir şeyle şirk koşmamız bi- zim için olacak şey değil... (Yusuf Suresi, 37-38) Elbette ki içinde yaşadığı toplumun batıl dininden kopup ayrıl- mak demek, manevi olarak bu dinin mensuplarından kopmak an- lamındadır. Bir diğer deyişle onların Allah'ın hak dini olan İslam'ın dışındaki ibadet şekillerini, inançlarını, değer yargılarını, düşünce yapılarını, ahlak anlayışlarını, gelenek ve adetlerini, davranış şekil- lerini, konuşma üsluplarını benimsememeleri, kendilerine temel kaynak olarak Allah'ın vahyini ve Allah'ın elçisinin hayatını ölçü almalarıdır. (www.sonpeygamberhzmuhammed.com) Allah Kendisi'ne kulluk edenlere din olarak İslam'ı seçip be- ğenmiş, başvuracakları rehber olarak Kuran'ı indirmiş, Peygamber Efendimiz (sav)'in hayatını da örnek kılmıştır. Tek doğru ve hak yol, Allah'ın yoludur. Allah'ın Kuran'da bildirdiği yollar dışında- ki tüm yollar batıldır, yanlıştır. Ve yalnızca hurafelere, bidatlara ve zanlara dayalıdır. Dolayısıyla insan ancak Kuran ayetlerini kendisi- ne tek ölçü olarak aldığı, Allah'ın buyruklarını titizlikle yerine ge- tirdiği, her an O'nun rızasını kazanacak salih amellerde bulunduğu 70
  • 73. ve kendisine Peygamber Efendimiz (sav)'i örnek aldığı takdirde Yüce Rabbimiz Allah’ın Katından güzel bir karşılık umabilir. Kuran'da bildirildiği gibi Allah'ın sözleri "tastamamdır" ve an- cak Kuran'ı ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetini kendisine rehber edinen bir insanın en doğru ve en gerçek bilgilere ulaşması müm- kündür. Allah'tan başka bir "hakem" olmadığı Kuran'da şöyle ha- ber verilmiştir: Allah'tan başka bir hakem mi arayayım? Oysa O, size Kitabı açıklanmış olarak indirmiştir. Kendilerine Kitap verdiklerimiz, bunun gerçekten Rabbinden hak olarak indirilmiş olduğunu bilmektedirler. Şu halde, sakın kuşkuya kapılanlardan olma. Rabbinin sözü, doğruluk bakımından da, adalet bakımından da tasta- mamdır. O'nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. O, işitendir, bilendir. (Enam Suresi, 114-115) Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) de kavmine, başvurul- ması gereken tek kaynağın Kuran olduğunu söylemiştir. Peygam- berimiz (sav) bazı hadis-i şeriflerinde Müslümanlara şu öğütlerde bulunmuştur: "Kuran'a sımsıkı bağlı olunuz ve onu kılavuz ve rehber edinin. Zira o, alemlerin Rabbinin kelamıdır. O'ndandır ve O'na döner. (Sizi de O’na çeker.)" (Ramuz El-Ehadis, 2. cilt, s. 317, no. 10) Ve yine buyurdu: "Bu kalpler demir gibi pas tutar." "Ne ile pası çı- karılır ya Resullullah?" dediler. Buyurdu ki: "Kur'an-ı Kerim oku- makla ve ölümü hatırlamakla" (Beyhaki) Yine buyurdu: "Ben gide- rim ve size iki vaiz bırakırım, daima size nasihat verirler. Biri ko- Harun Yahya (Adnan Oktar) 71
  • 74. KURAN'I REHBER EDİNMEK nuşarak söyler, diğeri susarak: Konuşan vaiz Kuran-ı Kerim'dir. Su- san vaiz ise ölümdür." (İmam-ı Gazali, Kimya-yı Saadet, s. 141) Allah'tan başka İlah olmadığına ve Benim O'nun elçisi olduğuma şehadet ediyorsunuz değil mi? Öyle ise müjdeler olsun. Bu Kuran öyle bir iplik ki, bir ucu Allah'ın elinde, bir ucu da sizin elinizdedir. Ona yapışınız. Ondan sonra dalalet ve tehlikeye asla düşmezsiniz. (Ramuz El-Ehadis, 1. Cilt, s. 7, no.4) 72
  • 75. KURAN AHLAKINI YAŞAMAK ÇOK KOLAYDIR Önceki bölümlerde de belirtildiği gibi, Allah Kuran'ı insanlara açıklayıcı bir rehber olarak göndermiş, onunla en kolay ve en gü- zel yaşam tarzını bildirmiştir. Kuran ayetleri okunduğunda İslam dininin gerektirdiği uygulamaların son derece kolay olduğu görü- lür. Bu müjde bizlere, "... Allah size kolaylık diler, zorluk di- lemez..." (Bakara Suresi, 185) ayetiyle haber verilmiştir. Kuran, her yaştan ve her kültürden insanın anlayabileceği, apaçık bir öğüttür. Ancak önceki bölümlerde de bahsedildiği gibi, bazı kişiler dini, kaynağından öğrenmek yerine çevrelerinden duy- dukları yalan yanlış bilgilere itibar eder, dini yaşamanın zor oldu- ğu yanılgısına kapılırlar. Bu asılsız kanaatin en büyük nedenlerin- den biri bilgisizliktir. Günümüzde insanların bir bölümü Kuran ayetlerinde bildiri- len gerçeklerden, ahiret hayatının varlığından, sonsuz cehennem azabından, eşsiz cennet nimetlerinden ve Rabbimiz'in çeşitli konu- lardaki öğüt ve tavsiyelerinden habersiz bir hayat sürmektedirler. Oysa Kuran, insanların okumaları, içindeki hikmetleri ve hayatın asıl amacını öğrenmeleri için indirilmiştir. Kuran'da Peygamberi- 73
  • 76. KURAN'I REHBER EDİNMEK miz (sav)'e, "Ve Kuran'ı okumakla da (emrolundum)." (Neml Suresi, 92) demesi bildirilmiştir. Kuran'ı okumak ve her zaman Kuran'a uymak, bir Müslüma- nın en önemli sorumluluklarından biridir. Kuran'ı kavratmak Allah'ın elindedir ve ancak Allah'ın hidayet verdiği kişiler Kuran ayetlerini gerçek manasıyla anlayabilirler. Allah, gönülden Kendi- si'ne yönelip dönen, samimi kullarına hidayet nasip edeceğini de bildirmiştir. (www.Allahianmak.com) İnsanların Kuran ayetlerini anlayamayacakları şeklinde bir ya- lanla ortaya çıkanlar ise, pek çok insanın Kuran'ı okuyup, Allah'a yönelmesine, Kuran ahlakına göre yaşamasına engel olmayı amaç- lamaktadırlar. Oysa Allah ayetlerinin son derece açık ve anlaşılır olduğunu Kuran'ın pek çok yerinde belirtmektedir: Andolsun Biz sana apaçık ayetler indirdik. Bunları fa- sıklardan başkası inkar etmez. (Bakara Suresi, 99) Ey insanlar Rabbiniz'den size 'kesin bir kanıt (bur- han)' geldi ve size apaçık bir nur (Kuran) indirdik. (Nisa Suresi, 174) Allah'ın insanlar için seçip beğendiği Kuran çok açık ve anlaşı- lır olmasının yanısıra, Kuran ayetlerindeki hüküm ve uygulamalar da son derece kolaydır. Allah ayetlerde Kuran için şöyle buyur- maktadır: Biz sana bu Kuran'ı güçlük çekmen için indirmedik. 'İçi titreyerek korku duyanlara' ancak öğütle-hatırlat- ma (olsun diye indirdik). (Taha Suresi, 2-3) Kuran ahlakı insanın fıtratına uygun olan tek yaşam şeklidir. 74
  • 77. İnsanı yoktan var eden Allah, onun nelere ihtiyaç duyacağını, han- gi ibadetleri uygulamaya güç yetirebileceğini, nasıl sağlıklı, huzurlu ve mutlu olacağını en iyi bilendir. Bu nedenle Allah bir ayetinde hiç kimseye gücünün üzerinde bir sorumluluk verilmeyeceğini bil- dirmektedir: Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yük- lemez. (Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine, kazandır- dıkları aleyhinedir. "Rabbimiz, unuttuklarımızdan ve- ya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rab- bimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceği- miz şeyi bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esir- ge, Sen bizim mevlamızsın. Kafirler topluluğuna kar- şı bize yardım et." (Bakara Suresi, 286) Allah, sonsuz merhameti ve şefkati ile insanların en rahat ede- cekleri, en huzurlu ve en güzel hayat biçimini Kuran'da bütün de- tayları ile tarif etmiştir. Örneğin insan, yaratılışı gereği sevgiden, saygıdan, şefkat ve merhametten hoşlanır. Hep kendisine bu şe- kilde davranılmasını ister. Zulümden, ahlaksızlıklardan, kötülük- lerden sakınır ve bunlara maruz kalmak istemez ve ruhunda böy- le bir his duyması Allah'ın dilemesi ile olur. Allah insanları bu fıtrat üzerinde yaratmıştır. Dolayısıyla İslam ahlakına uygun bir yaşam insanın her yönüyle zevk alacağı, hoşnut olacağı bir yaşamdır. Allah bu gerçeği Rum Suresi'nde şöyle bildir- miştir: Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üze- Harun Yahya (Adnan Oktar) 75
  • 78. KURAN'I REHBER EDİNMEK rine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiçbir değiştir- me yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). An- cak insanların çoğu bilmezler. (Rum Suresi, 30) Kuran'da tarif edilen dinin insan için her açıdan son derece kolay olduğu diğer bazı ayetlerde şöyle bildirilmektedir: ... Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez... (Bakara Suresi,185) Kim iman eder ve salih amellerde bulunursa, onun için güzel bir karşılık vardır. Ona buyruğumuzdan ko- lay olanını söyleyeceğiz. (Kehf Suresi, 88) Andolsun Biz Kuran'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık... (Kamer Suresi, 17) ... O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim'in dini(nde olduğu gi- bi)... (Hac Suresi, 78) Ayrıca Peygamberimiz (sav)'in sünnetinin önemli özelliklerin- den biri de, son derece kolay uygulanabilir olmasıdır. Kuran'ı ken- disine rehber edinen Resulullah (sav) kavmine "Kolaylaştırınız, zor- laştırmayınız. Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz" (Ramuz el-Hadis, 2. cilt, s. 510) diye öğütte bulunmuştur. Din ahlakını yaşamayı, özünde olduğu gibi kolay olarak göster- mek, insanların kalplerini Kuran'a ve İslam ahlakına ısındırmak, in- sanlara Kuran'ı ve Peygamber Efendimiz (sav)'in sünnetini öğretip hayatlarının tek yol göstericisi haline getirmek her Müslümanın önemli bir sorumluluğudur. 76
  • 79. KURAN'A UYMAK İNSANLARIN ÜZERİNDEKİ YÜKLERİ KALDIRIR İnsan Allah'ın dilemesiyle dünyaya gelen, O'nun verdiği sağlık ile gelişip büyüyen, hayatının her anında O'nun korumasına muh- taç olan bir varlıktır. İnsanın dünya hayatındaki tek dost ve yar- dımcısı, yegane yol göstericisi, daima diri olan ve herşeyi yaratan Allah'tır. Dünya üzerindeki tüm insanların Allah'a muhtaç olduk- ları bir ayette şöyle bildirilmektedir: Ey insanlar, siz Allah'a (karşı fakir olan) muhtaçlarsı- nız; Allah ise, Ğaniy (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan)dır, Hamid (övülmeye layık)tır. (Fatır Suresi, 15) Kuran tüm kainatın ve canlı cansız bütün varlıkların yaratıcısı olan Allah'tan insanlara bir rahmet olarak gönderilmiştir. Ancak bazı insanlar Kuran ahlakını yaşamamalarına bahane olarak kendi- lerince türlü açıklamalarda bulunurlar. Bunlardan biri de din ahla- kını yaşamanın, kendilerine sözde kısıtlama getireceği ve diledik- leri gibi yaşamalarını engelleyeceği kanaatidir. Oysa bu çok büyük bir yanılgıdır. Tam tersine din ahlakının yaşanmadığı ortamlarda insanlar çok büyük sıkıntılarla, zorluklarla, kısıtlamalarla karşı kar- 77
  • 80. KURAN'I REHBER EDİNMEK şıya kalırlarken, Kuran ahlakı insanlara çok rahat, huzurlu ve gü- ven dolu bir yaşam sunar. Kuran, insanların birbirleri üzerinde kurdukları ağır baskıları, katı kuralları kıran, tüm gereksiz prensip- leri ortadan kaldıran, onları sıkıntılardan kurtararak huzur içeri- sinde yaşamalarını sağlayan bir rahmettir. Nitekim Allah, elçinin Kuran'ı tebliğ ederek insanların üzerle- rindeki ağır yükleri, zincirleri kaldırdığını, onun bu çağrılarına ica- bet edenlerin, ona destek olup savunanların, yardım edenlerin ve Kuran ayetlerinde gösterilen yolu izleyenlerin kurtuluşa erecek- lerini, yani huzura, mutluluğa ve nimetlere kavuşacaklarını şöyle bildirir: Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan el- çiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emredi- yor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri he- lal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yük- lerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inanan- lar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onun- la birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır. (Araf Suresi, 157) Buna karşılık Kuran ahlakını yaşamayan toplumlarda gereksiz birtakım katı kurallarla insanların hayatları zorlaştırılır, pek çok sorun çözümsüz kalır. İnsanlar kendi prensip ve bakış açılarına gö- re yeni kurallar ve yasaklar getirir, kısıtlamalarla kişiler üzerinde gereksiz bir baskı oluştururlar. Örneğin helal olan kimi yiyecekle- ri yasaklayabilir, helal olan bazı davranışlara kısıtlama getirebilir- ler. Her toplumun kendi kültür ve çıkarlarına göre oluşturduğu, 78
  • 81. dile getirilmeyen ama herkesin bildiği bu tarz yanlış kurallar, uygu- lamalar vardır. Herşeyden önce söz konusu toplumlarda her insan, kendisini diğer insanlara ispatlama, üstün özelliklere sahipmiş gibi gösterme çabası içinde olur. Dolayısıyla insanlar toplumun getirdiği baskıcı kurallar ve kısıtlamalar nedeniyle rahatça gülemez, konuşamaz, içinden geçeni dilediği gibi söyleyemez, dilediği gibi davranamaz hale gelir, ayıplanmaktan, kınanmaktan, gıyaplarında dedikoduları- nın yapılmasından korkar hale gelirler. Bu insanların, Allah'ı tanımadıkları, O'na güvenip teslim olma- dıkları ve Kuran ahlakını yaşamadıkları için çok çeşitli korkuları olur. Örneğin geleceklerini garanti altına alamamaktan, yalnız kal- maktan, çocuklarının sağlığına bir zarar gelmesinden, mal ve mülk kaybına uğramaktan, işlerinde başarılı olamamaktan, iyi bir eğitim alamamaktan ve iyi bir evlilik yapamamaktan, yaşlanmaktan, kaza geçirmekten, sakatlanmaktan, ölmekten ve daha pek çok şeyden korku duyarlar. Bu konularda ciddi olarak kaygılanır ve endişe ederler. Elbette ki Kuran ahlakı yaşanmadığında bu tür korkuların yaşanması kaçınılmazdır. Çünkü din ahlakından uzak bir yaşam sü- ren insanlar herşeyin Allah'ın dilemesi ile gerçekleştiğini ve bir ka- der üzerine yaratıldığını bilmezler. Karşılaştıkları iyi ya da kötü gi- bi görünen her olayın bir deneme olarak yaratıldığını, insanlara rızkı verenin, tüm nimetlerin ve güzelliklerin gerçek sahibinin Allah olduğunu düşünmezler. Bu nedenle de böyle insanların bi- rarada bulunduğu toplumlarda sürekli bir gerginlik, kargaşa, kaos, huzursuzluk, mutsuzluk ve güvensizlik hakimdir. Kuran ahlakının yaşandığı bir toplumda bu gibi olumsuzlukla- Harun Yahya (Adnan Oktar) 79
  • 82. KURAN'I REHBER EDİNMEK rın olmamasının nedeni Müslümanların güzel ahlaklarıdır. Onlar tevekküllü, sabırlı, şefkatli, merhametli, sevgi dolu, tevazu sahibi, yumuşak huylu ve kanaatkar insanlardır. Allah'ın tarif ettiği dini yaşamanın huzuru ve rahatı içindedirler. Kuran'da emredildiği gi- bi Allah'tan başkasından korkmazlar. Allah'ın rızasını herşeyin üzerinde görürler. Verilen her nimetin ve güzelliğin Allah'ın bir fazlı olduğunu, her eksikliğin ve yokluğun ise Allah'tan güzel bir deneme olduğunu bilirler. İyi ya da kötü olarak bildikleri hiçbir olay karşısında itidallerini yitirmez, kıskançlık ve korku yaşamaz- lar, bir zorluk ya da sıkıntı anında fevri tepkiler vermezler. Kuran'da haram ve helaller açık bir dil ile anlatılmış, Allah'ın razı olacağı ahlak ise tüm detayları ile tarif edilmiştir. Bu nedenle de müminlerin hayatlarında Kuran'da tarif edilenlerin ve Peygam- berimiz (sav)'in uygulamalarının dışında hiçbir kuralın yeri yoktur. Kuran'da, insanların yaratılışına uygun, onlara huzur ve güvenlik sağlayacak, vicdanlarının rahat olmasına vesile olacak hükümler getirilir. Peygamberimiz (sav)'in hayatı da bu hükümlerin nasıl uygulanacağı konusunda en güzel örnektir. Allah, insanların üzer- lerindeki ağır yükleri hafifletmek istediğini ayetlerinde şöyle bil- dirmiştir: Allah, size açıklayarak anlatmak, sizi sizden öncekile- rin sünnetine iletmek ve tevbelerinizi kabul etmek is- ter. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Allah, tevbelerinizi kabul etmek ister; şehvetleri ardınca gi- denler ise, sizin büyük bir sapma ile sapmanızı isterler. Allah (ağır yükleri) sizden hafifletmek ister: (Çünkü) insan zayıf olarak yaratılmıştır. (Nisa Suresi, 26-28) 80
  • 83. Bediüzzaman Said Nursi de Kuran'a uyan ve Allah'ın emretti- ği imanı yaşayan insanların dünya yaşamlarında iken manevi bir cenneti yaşayacaklarını şöyle anlatmaktadır: İşte bu insan âlemini bu karanlıklar içinde gördüğüm anda, kalb ve ruh ve aklımla beraber bütün manevi duygularım, belki bütün vü- cudumun tüm zerreleri feryat ile ağlamağa hazır iken, birden Ku- ran'dan gelen nur ve iman kuvveti o sapkınlık gözlüğünü kırdı, ka- fama bir göz verdi. Gördüm ki: Cenab-ı Hakk'ın Âdil ismi Hakîm (İş ve emirleri hikmetli ve yanlışsız olan) burcunda, Rahman ismi Kerim (Herşeyin iyisi faydalısı. Şerefli ve izzetli. Muhterem, Cö- mert, Musamahakar) burcunda, Rahîm (Rahmet edici, Merhamet eden) ismi Gafur (Çok Mağfiret ve Merhamet eden, suçları en çok Affeden) burcunda yani manasında, Bâis (Gönderen, Sebep olan, İcab ettiren. Yeniden Yaratan. Ölüleri tekrar Dirilten. Peygamber Gönderen) ismi Vâris (Mirasçı) burcunda, Muhyî (Dirilten) ismi Muhsin (İhsan Eden, İyilik Eden) burcunda, Rab ismi Mâlik (Sahib. Malı Elinde Bulunduran) burcunda birer güneş gibi doğdular. O ka- ranlıklı ve içinde çok âlemler bulunan insan âleminin tümünü bir- den ışıklandırdılar, şenlendirdiler. Cehennemî durumları dağıtıp, nuranî âhiret âleminden pencereler açıp o perişan insan dünyası- na nurlar serptiler. Kainatın çok ufak parçaları adedince, "Allah'a hamd olsun, Allah'a şükür" dedim. Ve aynelyakîn (göz ile görür de- recede görerek, müşahade ederek bilmek) gördüm ki; imanda ma- nevî bir cennet ve sapkınlıkta manevî bir cehennem bu dünyada da vardır, sağlam ve kati olarak bildim. (İman ve Küfür Muvaze- neleri, s. 9) Allah, insanları din ahlakına uygun olmayan bir sistemde asla Harun Yahya (Adnan Oktar) 81
  • 84. KURAN'I REHBER EDİNMEK huzur bulamayacakları şekilde yaratmıştır. Ahirette ise müminler- le inkar edenler arasındaki bu fark çok daha keskinleşir. Kuran'a uymayan insanlar hesap gününde mutsuz iken, iman edenler tarif edilmez bir mutluluk içindedirler: (Kıyametin) Geleceği günde, O'nun izni olmaksızın, hiç kimse söz söyleyemez. Artık onlardan kimi 'bed- baht ve mutsuz', (kimi de) mutlu ve bahtiyardır. (Hud Suresi, 105) 82
  • 85. ALLAH KURAN'LA İNSANLARI UYARIP KORKUTUR Kuran'ın en önemli özelliklerinden biri de insanları sonsuz ce- hennem azabına karşı uyaran ayetler içermesidir. Uyarılan insan- lar artık doğru ile yanlışın, iyi ile kötünün ne olduğunu tam olarak öğrenmiş olur ve ahirette de bu bilgilerinden sorumlu tutulurlar. Allah Kuran'ın bu "uyarıp-korkutucu" özelliğini ayetlerde şöyle bildirmektedir: Dosdoğru (bir Kitap’tır) ki, Kendi Katından şiddetli bir azapla uyarıp-korkutmak ve salih amellerde bulu- nan mü'minlere müjde vermek için (onu indirdi); şüp- hesiz onlara güzel bir ecir vardır. (Kehf Suresi, 2) Biz bunu (Kuran'ı) senin dilinle kolaylaştırdık, takva sahiplerine müjde vermen ve direnen bir kavmi uya- rıp-korkutman için. (Meryem Suresi, 97) Peygamberimiz (sav) de, "... Sizi -ve kime ulaşırsa- kendi- siyle uyarmam için bana şu Kuran vahyedildi..." (Enam Su- resi, 19) ayetiyle de bildirildiği gibi ulaşabildiği herkesi Kuran'la uyarma sorumluluğunu üstlenmiştir. Allah bir başka ayette de, Peygamberimiz (sav)'e insanları uyarması için Kuran'ı vahyettiğini şöyle bildirmektedir: 83
  • 86. KURAN'I REHBER EDİNMEK İşte Biz sana böyle Arapça bir Kuran vahyettik; şehir- lerin anası (olan Mekke halkı)nı ve çevresinde olanla- rı uyarman için ve kendisinde şüphe olmayan toplan- ma gününü (haber verip onları) uyarman için de. (O gün onların) Bir bölümü cennette, bir bölümü çılgın- ca yanan ateşin içerisindedirler. (Şura Suresi, 7) Ayetlerde de görüldüğü gibi, Allah Kuran'da ölüm anını, me- leklerin insanların canlarını nasıl alacağını, insanların nasıl haşredi- leceklerini, kıyamet gününün nasıl gerçekleşeceğini, her insanın o gün görüp yaşayacaklarını, hesap gününü, sorgulamanın nasıl ola- cağını, sorgulama sonunda insanların nasıl bölük bölük cennet ve cehenneme sevkedileceklerini, cehennemdeki sonsuz azabın nasıl olacağını, insanların ne tür acı ve ızdıraplar içinde olacaklarını, maddi ve manevi yönden sonsuza kadar nasıl korkunç bir azap ya- şayacaklarını, cennetteki sonsuz güzellikteki nimetleri detaylı ola- rak anlatmakta ve bunlarla insanları ahiret gününe karşı uyarmak- tadır. (www.Kurandacennet.com) Hatta birçok ayette cehennemdeki insanların kendi araların- daki konuşmaları aktarılmakta, cehennemde nasıl bir ortam ve sosyal bir yaşantı olacağı, insanların tüm ızdıraplarına rağmen ha- la nasıl çekişip kavga etmeye devam edecekleri belirtilmektedir. Örneğin bazı ayetlerde cehennem ehlinin konuşmaları şöyle ha- ber verilir: Azabın kendilerine geleceği gün (ile) insanları uyarıp- korkut ki, (o gün) zulmedenler, şöyle diyecekler: "Bi- zi yakın bir süreye kadar ertele ki, Senin çağrına ce- vap verelim ve elçilere uyalım." Oysa daha önce, ken- 84