SlideShare uma empresa Scribd logo
1 de 95
Baixar para ler offline
Üriner sistem
hastalıklarında
vaka yönetimi
Ayşe Buket DOĞAN
Kronik Böbrek Hastalığında Vaka Yönetimi
Amacı
Hastanede kalış süresini kısaltmak,
İstenen sonuçları başarma,
Kaynakları etkin kullanma,
Ekip işbirliğini sağlama,
Bakımın sürekliliğini sağlama,
Hasta bakım sürecini ve sonuçlarını değerlendirmeyi içerir
Kronik Böbrek Hastalığında Vaka Yönetimi
Kronik böbrek hastalığı multidisipliner bir takım tarafından yönetilmelidir. Bu ekipteki vaka yöneticisinin hastalık
yönetim programında yer alması önerilen başlıklar;
Hastalık izlemi,
İlaç yönetimi ve diyet tavsiyeleri,
Anemi yönetimi,
Damar erişim yolları,
Aşı programları,
Bilgilendirme ve psikososyal destek,
Renal replasman tedavisi bilgilendirmesi,
Hastalığın etik yönü,
Hasta bakım planı ve yaşam sonu bakımıdır.
BÖBREKLERİN FONKSİYONLARI
• Metabolik atık ürünlerinin, yabancı kimyasal maddelerin,
ilaçların ve hormon metabolitlerinin atılması
• Su ve elektrolit dengesinin düzenlenmesi
• Arter basıncının düzenlenmesi
• Asit-baz dengesinin düzenlenmesi
• 1,25-Dihidroksivitamin D3 (kalsitrol) yapımı
• Glukoneogenez
• Eritropoietin salgılanması
. 2
AKUT BÖBREK YETMEZLİĞİ
5
ABY
ABY, böbrek fonksiyonlarında saatler-günler içerisinde bozulma ve GFR hızında
azalmayla birlikte; Üre ve serum kreatinin gibi nitrojen metabolizması ürünlerinde
birikme, metabolik asidoz, diğer elektrolit ve volüm bozukluklarıyla karakterize bir
sendromdur.
2012 yılından sonra böbrekte gelişen değişikliklerin laboratuvar göstergeleri ile
ortaya çıkmasının öncesini de belirtmek üzere akut böbrek hasarı olarak da
tanımlanmaktadır. Hasarın glomerüler filtrasyon hızının (GFR) azalmasından önce
başlaması ve böbrek işlevindeki küçük değiş̧imlerin daha önemli sorunlara yol
açması nedeniyle akut böbrek hasarı olarak ifade edilmesi uygun bulunmuş̧tur.
Etiyoloji
HASTANE
sepsis,
büyük cerrahi
girişimler,
nefrotoksik
ilaçlar,
kalp yetmezliği
TOPLUM
volüm
eksikliği,
kalp
yetmezliği,
ilaçların toksik
etkileri
üriner trakt
obstrüksiyonu
ve
malignite
Sınıflama/Patofizyoloji
PRE RENAL
böbreklerde akım,
oteregülasyon mekanizması
ile ayarlanır.
prostoglandin-aracılı
afferent arteriol
vazodilatasyonu ve
anjiotensin-II aracılı
efferent arteriol
vazokonstrüksiyonu kilit
rol oynar.
Bu mekanizma intravasküler
volümün eksik olduğu, plazma
volümünün düşük olduğu
durumlarda sağlanamadığı
için böbrek hasarı
gelişmektedir.
sistolik kan basıncı 80
mmHg’nin altına düştüğünde
oto- regülasyon etkisi azalır,
böbreğe giden kan akımının
azalmasına bağlı nefronlara
yeterli oksijen ile besin
maddesi ulaşamaz ve
sonucunda böbrek hasarı
görülür.
Böbreğe gelen kan ve
glomerüllerdeki hidrostatik
basıncın düşmesi ile kanda
kreatin ve kan üre azotu
(BUN) miktarı artmaktadır.
Böbreğe gelen kan akımının
azalması, hipovolemi veya
hipotansiyondan kaynaklanan
sistemik hipoperfüzyon
sonucu gelişebilmekte
böbrek arter stenozu ve aort
diseksiyonuna bağlı
böbreklere selektif
hipoperfüzyon nedeniyle
olabilmektedir.
Bunlarla birlikte, tübüler ve
glomerüler fonksiyon normal
kalma eğilimindedir.
Hipovolemi: Kanama, şiddetli yanıklar ve ishal, kusma,
yüksek ostomi çıkışı gibi gastrointestinal sıvı ka- yıpları.
Azalan kardiyak debiden kaynaklanan hipotansiyon:
Kardiyojenik şok, masif pulmoner emboli, akut koroner
sendrom
Sistemik vazodilatasyondan kaynaklanan hipotansiyon:
Renal vazokonstriksiyon: Non-steroid anti infla- matuar
ilaçlar (NSAİİ), iyotlu kontrastlar prostaglandin afferent-
arteriol dilatasyon mekanizmasını inhibe etmektedir.
Glomerüler efferent arteriolar vazodilatasyon: An-
jiotensin II inhibitörleri (ACEi) veya anjiotensin-II resep-
tör blokerleri (ARB) ise anjiotensin II aracılı
vazokonstriksyonu inhibe ederek otoregülasyonu bozarlar
ve böbrek perfüzyonunu azaltırlar
Sınıflama/Patofizyoloji
RENAL
akut tübüler nekroz ve akut
interstisyel nefrit gibi glomerulus,
tübülü etkileyen durumlar, renal
mikrodolaşım, glomerüler
hastalıklar ve böbrekle ilgili
büyük damar hastalıklarıdır.
Bu altta yatan glomerüler veya
tübüler hasar, renal afferent
yollardan vazokonstriktörlerin
salınımı ile ilişkilidir.
Uzamış renal iskemi, sepsis ve
nefrotoksinler en sık görülen
nedenlerdendir. İskemik epitel
hücreler, temel işlevler için
gerekli olan ATP’yi üretemez,
yetersiz ATP nekroz ve apapitoz
yoluyla hücre ölümüne yol açar.
Renal hasarı tetikleyen faktörün
maruziyeti hücresel hasara
neden olacak kadar uzun
sürerse, prerenal hasar böbrek
hasarına dönüşebilmektedir. .
Böbrek korteksinde nekroz
oluşturacak iskemi ya da toksine
maruziyet sonucunda kalıcı
hasar oluşmaktadır.
Sınıflama/Patofizyoloji
POSTRENAL
temelde filtrasyon sisteminin
tıkanmasına bağlı nedenler
ile gelişir.
İdrar yollarında obstrüksiyon
intratübüler basıncı arttırır ve
dolayısıyla GFR’yi azaltır.
Ek olarak, akut üriner sistem
obstrüksiyonu renal kan
akımının bozulmasına ve
GFR’nin azalmasına katkıda
bulunan inflamatuar
süreçlere yol açabilir.
En yaygın olanları
renal/üreteral taşlar,
tümörler, kan pıhtıları veya
herhangi bir üretral
obstrüksiyondur.
Tek taraflı bir tıkanıklık her
zaman ABY’ye neden
olmayabilir.
Çünkü, normal çalışan
böbrek diğer böbreğin
fonksiyonunu kompanse
etmektedir.
Bu nedenle postrenal
ABY’nin en sık etiyolojisi
mesane çıkım
obstrüksiyonudur.
Kronik Böbrek Yetmezliği
Kronik böbrek yetmezliği glomerüler filtrasyon değerinde azalmanın sonucu böbreğin sıvı-
elektrolit dengesini ayarlama ve metabolik-endokrin fonksiyonlarında kronik ve ilerleyici
bozulma hali olarak tanımlanabilir.
Üremi, kronik böbrek yetmezliğinin neden olduğu tüm klinik ve biyokimyasal
anormallikleri içeren bir deyimdir ve birçok kaynakta kronik böbrek yetmezliği ile eş
anlamda kullanılmaktadır.
Özetle KBY;
Sık görülen,
Renal ve KV morbiditesi ve mortalitesi yüksek olan,
Farkındalığı ve erken tanısı düşük olan,
Yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen, Büyük ekonomik yük getiren, Ancak, önlenebilen
veya geciktirilebilen bir hastalıktır.
13
KBY
EVRELEME
15
Glisemik Kontrol
• Diyabetik böbrek hastalığı da dahil olmak üzere diyabetin mikrovasküler
komplikasyonlarının ilerlemesini önlemek veya geciktirmek için hemoglobin A1c
(HbA1c) hedefinin %7,0 olması. (1 A)
• Hipoglisemi riski taşıyan hastalarda >%7,0 HbA1c hedefiyle tedavi edilmemesi. (1B)
• Eşlik eden hastalıkları veya sınırlı yaşam beklentisi ve hipoglisemi riski olan kişilerde
hedef HbA1c'nin %7,0'nin üzerine çıkarılması. (2C)
• KBH ve diyabetli kişilerde glisemik kontrol, kan basıncı kontrolü ve kardiyovasküler
riski ele alan çok faktörlü bir müdahale stratejisinin parçası olmalı, klinik olarak
anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibisyonu veya anjiyotensin reseptör blokajı,
statinler ve antiplatelet tedavisinin kullanımını teşvik etmelidir. (Puanlanmamış)
Hipertansiyon
• Kronik böbrek hastalarında en sık görülen komorbid durum
hipertansiyondur ve hastalığın evresi arttıkça hipertansiyon sıklığı da
artar.
• Böbrek yetmezliği ile birlikte olan hipertansiyonun patofizyolojisinde
tuz ve su retansiyonu ile renin-anjiotensin-aldosteron sisteminin
aktivasyonu anahtar rol oynar.
• Hipertansiyon ve kronik böbrek hastalığı birlikteliği hem böbrek
hastalığının progresyonunu arttırır hem de kardiyovasküler ve
serebrovasküler olayların daha sık meydana gelmesine sebep olur.
Hipertansiyon
• Bu hastalarda tansiyon regülasyonu hem kronik böbrek hastalığının
progresyonunu yavaşlatır hem de kalp ve beyin gibi hedef organ
hasarlarını azaltır.
• Hipertansiyona ilaveten proteinüri varlığı bu gibi klinik sonlanımların
ortaya çıkma riskini arttırır.
• Bu nedenle proteinürisi olan hipertansif hastalarda proteinürisi
olmayan hastalara göre daha etkin kan basıncı kontrolü önerilir.
NEFROTİK SENDROM
NEFROTİK SENDROM
Böbreğin glomerüllerinde bulunan bazal membranın seçiciliği çok yüksektir. Herhangi bir
nedenle burada geçirgenlik artarsa kandan idrara albümin geçişi olur. Onko%k basınç düşer.
İdrar miktarı azalır. Hastalarda GFH artmış:r. Su çıkışı çok azaldığı için hipertansiyon gelişir.
Ayrıca kaybedilen proteinlerden biri de ‘’an%trombin-3’tür’’ bu da koagülasyonun
artmasına tromboz gelişimine neden olur. Damarlarda ise albümin çıkışının artması
kaynaklı onko%k basıncın azalması sebebi ile dengelemek için LDL seviyesi artar,
hiperlipidemi riski artar aynı zamanda renin anjiyotensin sis. Uyarılır su ve sodyum tutulur
ödem gelişir.
Nefrotik Sendrom
• Şiddetli proteinüri (>3,5 gr/gün),
• hipoalbüminemi (serum albümin<2.5 g/dL),
• hiperlipidemi (total kolestrol>350 mg/dL),
• ödem
• lipidüri ile sonuçlanan klinik tablodur.
Nefrotı̇k Sendromun Yönetı̇mı̇
• Nefrotik sendromun yönetiminde temel amaç; klinik semptomların kontrol altına
alınması ve glomerüler hasarın önlenmesi veya azaltılması şeklindedir.
• PROTEİNÜRİ: Proteinürinin erken tespitini, tedavisini ve yönetimini sağlamak;
primer hastalığın kontrolünü, intraglomerüler basıncın düşmesini ve podosit
hasarının gerilemesini sağlamaktadır. Böylece kronik böbrek yetmezliğinin
ilerlemesi de geciktirilmektedir.
• Günümüzde proteinürinin, birinci basamak ACEinhibitörleri, anjiyotensin
reseptör blokerleri gibi RAA sistemini inhibe edici ajanlar ile tedavi edilmesi
önerilmektedir.
• İlaç tedavisine ek olarak, diyette sodyum alımı kısıtlanmalıdır.
Nefrotı̇k Sendromun Yönetı̇mı̇
• HİPERLİPİDEMİ: Türk Nefroloji Derneği Ulusal Uzlaşı Raporunda yağ içeren
gıdaların diyetten kısıtlanmasına ek olarak statin tedavisi önerilmiştir.
• Kan basıncı, trigliserid ve kolesterol düzeyleri yakından izlenmelidir.
• Evde takip edilen hastalar kan basınçlarını izlemeleri yönünde teşvik edilmelidir.
• Hiperlipidemi ile mücadelede; diyet, yaşam tarzı değişiklikleri, kilo kontrolü ve
aerobik egzersiz gibi nonfarmakolojik yaklaşımlar tavsiye edilmektedir.
• TROMBOTİK OLAYLAR: serum albümini < 3 g/dL olan hastalarda, tromboz
riski yüksek kabul edilmektedir.
Nefrotı̇k Sendromun Yönetı̇mı̇
• DİYET:
• Hastanın yeterli enerji alımını ve malnütrisyonu engelleyerek orta düzeyde pro-
tein alımını sağlayacak; tuz, yağ ve kolesterolden kısıtlanmış, selenyum ve C
vitamini gibi antioksidan içeren diyet düzenlemesi yapılmalıdır.
• Diyette protein kısıtlamasının etkinliği halen tartışılmaktadır
Nefrotı̇k Sendromun Yönetı̇mı̇
• NEFROTİK SENDROM YÖNETİMİNDE HEMŞİRENİN ROLÜ
• hasta ilaç uyumu, sağlıklı beslenme (sodyum ve protein kısıtlaması), egzersiz
yapma, sigarayı bırakma, alkolden ka- çınma, kilo kontrolü ve genel yaşam tarzı
yönetimi konularında desteklenmelidir.
• İmmünsüpresif ilaçların yan etkileri yüksektir, bu nedenle hemşire tarafından
kullanımı konusunda uygun danışmanlık sağlanmalı ve denetlenmelidir.
• İmmünsüpresif tedaviye cevap alınamayan NS’li hasta grubunda tüm ekip üyeleri
tarafından, immünsüpresif tedavilerin kar-zarar oranı değerlendirilmeli ve hastala-
rın gereksiz yere immünsüpresiflere maruz kalmamaları sağlanmalıdır.
• Steroid kullanan hastalarda hemşire, peptik ülser, osteoporoz ve diyabet yönünden
dikkatli olmalıdır.
• NS’li hastalar için kişisel odaklı bakımın uygulanması da önemlidir.
BÖBREK HASTALIKARI/DİYALİZ SONUCU
GÖRÜLEN KOMPLİKASYONLAR VE
YÖNETİMİ
Hipotansiyon
• Diyalizin en sık görülen komplikasyonudur. İntradiyalitik
hipotansiyon (İDH), sıklıkla ultrafiltrasyonla (UF) çok miktarda sıvı
ve solütün kısa sürede vücuttan uzaklaştırılmasıyla kan volümünün
hızla azalması sonucunda ve azalan kan volümünü kompanse edecek
olan kopmansatuar mekanizmaların yetersiz kalmasıyla oluşur.
• Ultrafiltrasyon kontrollü diyaliz makinesi kullanımı
• İnterdiyalitik kilo alımını önleyen diyet ve tuz kısıtlaması
• Kuru ağırlığın iyi tespiti ve kuru ağırlığın altında UF yapılmaması
• Diyaliz solüsyonu Na+'unun düşük tutulmaması
• Antihipertasif ilaçların diyaliz sonrası verilmesi:
ANEMİ
• KBH’nin yaygın görülen bir komplikasyonudur. Bu bağlamda KBH aneminin
göreceli olarak eritropoetin eksikliği, demir eksikliği, kan kayıpları, eritrosit
yaşam süresinin kısalması, inflamasyon, altta yatan hematolojik hastalıklar,
hiperparatiroidi (kemik iliği fibrozisi), kemik iliğinde alüminyum birikimi,
hemoliz ve beslenme bozuklukları (B12 ve folik asit eksikliği vb) gibi ortaya
çıkışında birçok faktör yer almaktadır.
• KBH’ye bağlı oluşan anemi hastalarda; yorgunluk, güçsüzlük, aktivite intoleransı,
solunum sıkıntısı ve yaşam kalitesinde azalmaya neden olmaktadır.
Anemi
• GFR düşüsüne bağlı olarak Dizyaliz hastalarında anemi
görülebilmektedir.
• Anemiden asıl sorumlu mekanizma azalmış eritropoez olmasına karşı
pek çok faktör anemi oluşumuna katkıda bulunur.
• Bu faktörler arasında hemodiyaliz sırasında kaybedilen kan, gizli
gastrointestinal kanamalar, azalmış eritrosit yaşam ömrünün
kısalması, eşlik eden folik asit ve demir eksikliği ve üremik toksinler,
eritropoezin süprese edilmesi sayılabilir.
• Ayrıca hastalarda kanama zamanında uzama olur.
ANEMİ
• Tedavide ise, eritropoetin, demir ve kan transfüzyonu yapılabilmektedir. Kronik
anemi tablosunda ise, kardiyovasküler hastalıklarda artış nedeniyle hastaneye
yatışlara neden olmakta bunlarla ilişkili olarak da morbidite ve mortalitede artış
görülmektedir. Anemi tedavisinde EPO (rHuEPO) kullanımı ile birlikte
hemoglobin düzeyinde artma, kan transfüzyon ihtiyacında azalma ve yaşam
kalitesinde düzelme sağlanmıştır.
• Ancak EPO kullanımıyla birlikte tromboz, hipertansiyon, inme, erken renal
replasman tedavi ihtiyacı ve yüksek mortaliteye neden olduğu çalışmalarla
kanıtlanmıştır.
ANEMİ
• Kidney Disease: Improving Global Outcomes-KDIGO rehberi 2012 yılında güncelleşmiş ve
kullanımı ile ilgili öneriler sunulmuştur. KBH anemisini KDIGO kılavuzu önerilerine göre;
• KDIGO anemi tedavisi rehberi KBH anemisinin daha fazla demir ve daha düşük dozlarda
EPO’larla, bireyselleştirilmiş tedavisini önermektedir.
• Bu rehberde Hemoglobin 9g/dl’un altında ise başlanmalı 9-10 g/dl arasında ise
bireyselleştirilmiş bakıma göre karar verilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.
• Hemoglobin çok yükseliyorsa EPO’nun verilmemesi gerektiği belirtilmektedir.
POTASYUM DENGESİ BOZUKLUKLARI
• Serum potasyum konsantrasyonunun 5mEq/l’nin üzerinde olması hiperkalemi
olarak tanımlanmaktadır. Hiperkalemi, kardiyak aritmilere ve hatta ani ölümlere
neden olabilmektedir. Bu nedenle hiperkalemiyi önleyici ve tedavi edici
yaklaşımların öğrenilmesi hastalar için çok önemlidir. Di- yetle alınan
potasyumun büyük kısmı gastrointestinal sis- temden emildikten sonra hücre içine
geçerek böbrekler yoluyla vücuttan uzaklaştırılmaktadır. Bu nedenle hiperka-
lemi durumunda uygulanan tedaviler; diyetle alınan potas- yum miktarının
azaltılması, diyetle alınan potasyumun bağırsak emiliminin azaltılması, fazla
potasyumun hücre içi ortama taşınması ve böbreklerden atılımının arttırılması
şeklinde uygulanmaktadır.
SODYUM DENGE VE DENGESİZLİKLERİ
• Hiponatremi, göreceli olarak suyun sodyuma göre fazla ol- duğu durumdur ve serum
sodyum konsantrasyounun 135mEq/L’nin altına düşmesi olarak tanımlanır. Bu yüz-
den hiponatremi tuz değil su metabolizmasının bozulduğu bir durumdur. Hiponatremi
tedavisinde hiponatreminin süresi ve derecesi, eşlik eden semptomların ağırlığı dikkate
alınarak tedavi yönetilmelidir. Bütün hastalarda tedavide ortak bazı noktalar vardır.
Hiponatremiye yol açan hasta- lığın ortadan kaldırılması ve hiponatreminin
derinleşmesinin önlenmesi bunların başında gelir. Bir diğer önemli nokta
hiponatremiyi düzeltme hızıdır.
• PERİKARDİT, PERİKARDİYAL EFFÜZYON VE PERİKARDİYAL TAMPONAD
• Üremik atıkların birikimi sonucunda perikardit, perikardi- yal effüzyon ve perikardiyal
tamponad ortaya çıkmaktadır.
ALT EKSTREMİTE VE ELLERDE KAS
KRAMPLAR
• KBH’de kramplar oldukça sık görülmektedir. Sodyum düzeyinin düşüklüğü,
elektrolit dengesizlikleri, kuru ağırlığın hesaplanamaması ve interdiyalitik kilo
dengesizliği vb. nedenlerle hastalarda kramplar görülmektedir. Krampların
önlenmesinde en önemli yaklaşım; üre kontrolü ve sıvı elektrolitin dengede
tutulmasıdır. Masaj, egzersiz ve sıcak uygulama kısa süreli de olsa hastada
rahatlık sağlayabilir.
Kas krampları
• Kas kramplarının muhtemel sebebi olarak yoğun ultrafiltrasyon ve
diyalizat solüsyonunda sodyum düşüklüğü gösterilmektedir.
• hastalar kas kramplarını gidermek için;
• uyuma,
• masaj yapma
• ilaç alma gibi yöntemlere başvurmaktadırlar.
Endokrin Sorunlar
• Böbrek tiroid hormonlarının yıkımında önemli rol oynamaktadır ve
KBH’da tiroid düzeylerinde önemli değişiklikler olmaktadır.
• Guatr insidansı belirgin olarak artmıştır.
• Kadınlarda östrojen hormon seviyeleri düşüktür. Buna bağlı olarak
amenore vardır.
• Erkek hastalarda testesteron düşük, oligospermi ve jinekomasti vardır.
• Sekonder hiperparatiroidi, glikoz intoleransı ve insülin
metabolizmasında bozukluk vardır.
Bulantı kusma
• Diyaliz esnasında görülen bulantı ve kusmanın en önemli nedenleri
uygulanan aşırı UF nedeni ile ortaya çıkan hipotansiyon (en sık),
üremi, yetersiz diyaliz, hiperkalsemidir.
• Diyaliz kan akım hızı kontrolü
• Hipotansiyonun düzeltilmesi
• Antiemetik (oral/parenteral) verilmesi
OKÜLER İRRİTASYON
• KBH konjiktivada kalsiyum birikmesi nedeniyle hastaların gözelerin de yanma ve
sulanma meydana gelmektedir. Tedavide oral fosfat bağlayıcı ilaçlar verilerek
hastanın serum fosfat düzeyi kontrol altında tutulması sağlanır. Yapay göz yaşı
damlası 3-4 saat ara ile verilebilir.
Kaşıntı
• Böbrekler yoluyla atılamayan üre kristallerinin deride birikmesine
bağlı gri-sarı renk, üremik frost denilen parlak görüntüler vardır. Ter
bezlerinin işlevinin bozulması nedeni ile deri kuru, kolay hasra
görebilecek durumda ve kırmızı ve kaşıntılıdır. Ekimoz ve purpura
lezyonları vardır. Tırnaklarda incelme, kolay kırılma saçlarda incelme
ve kabalaşma vardır.
• Üremik kaşıntı: Mast hücrelerinin aşırı olmasına ve bu hücrelerin
histamin üretmesi nedeni ile oluşmaktadır. Antihistaminik ve lokal
kremlerle tedavi edilmektedir. Üre düzeyinin sabit tutulmasınında
kaşıntıyı azalttığı belirtilmiştir.
• Kaşıntının azaltılmasında akupunktur, akupres, aromaterapi, bitkisel
ürünler, hipnoterapi, müzik terapi gibi tamamlayıcı yöntemler
kullanılmaktadır.
KAŞINTI
• Sebep olduğu düşünülen faktörler;
• kuruluk (diyaliz kaynaklı),
• paratiroid hormon seviyeleri,
• mast hücreleri,
• serotonin seviyesi,
• bağışıklık sistemi ve inflamasyon,
KAŞINTI
• Kronik Kaşıntı Avrupa Rehberinde (KKAH) kronik kaşıntı bakımında
alınması gereken genel önlemler belirtilmiştir;
• Cilt bakımı,
• Davranışsal yaklaşım
• Diyet düzenlenmesi
• Hasta Eğitimi
Yorgunluk-güçsüzlük
• Kas zayıflığı, atık ürünlerin birikmesi, inflamatuar süreçler gibi
durumlarda ortaya çıkan ve engellenemeyen bir tükenme duygusu
olarak tanımlanan yorgunluk hastalar tarafından yoğun şekilde
yaşanan bir semptomdur.
• Hastanın aktiviteleri değerlendirmeli ve yorgunluğa neden olan
aktiviteleri belirlemeli
• Hastaya özgü aktivite planı oluşturulmalı
• Hastanın önceliklerini tanımlayarak, vazgeçilebilir olanların
bırakılmasının sağlanması
• Hasta enerjisinin en yüksek olduğu dönemlerde önemli işlerini
yapması konusunda yönlendirmeli
Yorgunluk-güçsüzlük
• Hemodiyaliz hastalarında yorgunluk sıklıkla anemiye bağlı ortaya
çıkar, bu durumda hemşire reçete edilen demir ilaçlarını doğru bir
şekilde uygulamalıdır. Reçete edilen Epoetin Alfa (Epogen) hemşire
tarafından subkutan veya intramüsküler yolla uygulamalıdır. Ayrıca
Epoetin Alfanın yan etkileri olan ani kan basıncı yüksekliği, göğüs
ağrısı, bayılma, şiddetli baş ve bacak ağrısı, bacaklarda eritem ve
şişme izlenmelidir.
• Yapılan çalışmalarda egzersiz, yoga, akupresure gibi tamamlayıcı
tedavi yöntemlerinin yorgunluğu azalttığı belirtilmektedir.
• Astroth KS, Russell CL, Welch JL. Non-Pharmaceutical fatigue interventions in adults receiving hemodialysis: A systematic review. Nephrology Nursing Journal
2013; 40(5): 407-427. 29.
• Chang Y, Cheng S, Lin M, Gau F, Chao YC. The effectiveness of intradialytic leg ergometry exercise for improving sedentary life style and fatigue among patients
with chronic kidney disease: A randomized clinical trial. International Journal of Nursing Studies 2010; (47): 1383–1388.
Uyku sorunları
• Hemodiyaliz hastalarının yaşadığı uyku sorunlarını tek bir nedene
bağlamak doğru olmaz. Hastaların yaşadığı kaşıntı ve huzursuz bacak
sendromuna yoğun hemodiyaliz seanslarında uyuyakalmak, günlük
yaşamdan kaynaklı anksiyete, hastalığa bağlı depresyon ve
antihipertansif ilaç kullanımı gibi faktörlerin neden olduğu
düşünülmektedir.
Uyku sorunları
• KBH’da interlökin üretimindeki anormallikten kaynaklanan bir uyku eğiliminin
olduğu gösterilmiştir ancak hemodiyaliz uygulaması ile bu maddelerin atılımının
artığı ve uyku sorunlarının ortaya çıktığı gösterilmiştir.
Uyku sorunları
• Uyku hijyeni eğitimi, relaksasyon, egzersiz programları
• lavanta esansiyel yağı ile aromaterapi uygulanması
• Sosyokültürel yapı ve yaş baz alınarak hastalara uygun müzik
dinletilmesi
• huzursuz bacak sendromunun iyi tanılanmasının ve yönetiminin
planlanmasıyla hastanın uyku sorunları azaltılabilir.
Enfeksiyon
• Hemodiyaliz hastalarındaki enfeksiyonların %70’den fazlası vasküler giriş
yeri ile ilişkilidir.
• KBY hastalarında ileri yaş, eşlik eden hastalıkların varlığı, aşı cevabının
azlığı, immunsupressif tedavi, üremi, diyaliz girişim yolu, daha önceden
kullanılan kateterin tipi, önceden kullanılan antimikrobiyal, hastaneye yatış
öyküsü ve diyaliz seçimi gibi çok sayıda potansiyel risk faktörü enfeksiyona
yatkınlık oluşturmaktadır.
• Kateter ve giriş yeri bakımının doğru teknikle yapılması enfeksiyon
gelişimini önlemesinin yanı sıra hastaneye yatışları da azaltmaktadır.
• KDIGO US 2012 rehberi kontrendikasyon yoksa KBY hastalarının yıllık grip
aşısı ve beş yılda bir pnömokok aşısı olmaları gerektiğini vurgulamaktadır
KBH’DE GÜNCEL DİYET
UYGULAMALARI
• Bitki ağırlıklı, düşük proteinli ve düşük tuzlu bir diyet, asit- baz homeostazında ve
bağırsak mikrobiyotasında olumlu değişikliklere yol açarken, glomerüler
hiperfiltrasyonu hafifletmeye ve mevcut böbrek fonksiyonunu daha uzun süre
korumaya yardımcı olabilir. KBH’de üre düzeylerini düşürmek için kullanılan ve
böylece diyalizi simüle edecek yeni bir diyet yaklaşımının kullanımı yakın zamanda
tanımlanmış, bağırsak ve diyaliz diyeti olarak adlandırılmıştır.
KBH’DE GÜNCEL DİYET
UYGULAMALARI
• Bitkisel düşük proteinli ve lifli diyetler; hastalar tarafından daha kolay uygulanabilir,
metabolik belirteçleri üremiyi iyileştirebilir, metabolik asidozu-inflamasyonu azaltabilir ve
hastalığın ilerlemesini yavaşlatabilir.
• Daha yüksek kırmızı et alımı ise, bağırsak mikrobiyotası yoluyla daha yüksek karnitin
üretimi nedeniyle ateroskleroza neden olabilir ve üremiyi arttırabilir.
• Diyette protein alımını azaltmak kas kaybını ve kırılganlık riskini artırabilir.
• Hastaların protein alımı, KBH evresi, akut böbrek hasarı ve diyaliz ihtiyacına göre
değişebilir.
• İşlenmiş ve kompleks karbonhidratların aksine taze meyve ve sebzelerin daha fazla
alınması önerilmektedir.
• Hastalardaki fazla kilo böbrek fonksiyonlarının hızlı bir şekilde azalmasına neden olarak
KBH ve albüminürinin ilerlemesine KBH oluşmasına neden olabilmektedir.
KBH’DE GÜNCEL DİYET
UYGULAMALARI
• Besin odaklı diyet müdahaleleri (düşük sodyum, düşük fosfat ve düşük
potasyum); Tek besin grubu diyet yaklaşımlarının (örn. sıkı fosfat kontrolü)
hastalar düzeyindeki sonuçları belirsizdir. Potasyum açısından kısıtlı di- yetler,
potasyum açısından zengin, sağlıklı meyve ve sebzelerin alımını sınırlayarak
müdahale etmemekten daha fazla zarara neden olabilir.
• Diyette sodyum kısıtlaması; KBH olan ve olmayan kişilerde albüminüri azaltarak
hipervolemiyi düzeltir ayrıca kan basıncını düşürür ve arteriosklerozu önler. Sod-
yum alımı üst düzeyde sınırlanmalıdır (Amerikan Kalp derneğine göre 2,3 g/gün
(<100 mmol))
Diyaliz hastalarında beslenme
• Beslenme durumunu iyileştirmek ve özellikle pro- tein-enerji malnütrisyonunu
engellemek
• Glisemik kontrolü sağlamak
• Üremi bulgularının hafifletilmesi ve düzeltilmesi
• Renal osteodistrofiden korumak amaçlı kalsiyum ve fosforu normal değerler
içerisinde tutmak
• Kardiyak fonksiyonun sağlıklı sürmesi için potasyum, sodyum diyette
kısıtlanmak
• Sıvı elektrolit dengesini sağlamak
• Sağlıklı vücut ağırlığını sürdürmek.
Diyaliz hastalarında beslenme
• 1. Enerji: Diyaliz hastalarının enerji ihtiyaçları sağ- lıklı bireyler ile benzerlik
göstermektedir. Protein enerji malnütrisyonu, hemodiyaliz hastalarında mortalite
oranını yükseltmektedir. Diyaliz hastaları enerjiyi ilk olarak karbonhidratlardan
sırasıyla yağlardan ve proteinlerden almalıdırlar.
• 2. Protein: Hemodiyaliz hastaları yeterli protein almadıkları durumda negatif nitrojen
dengesi ve malnütrisyon gelişebilmektedir. Hemodiyaliz hastalarının alması önerilen
protein miktarı 0,1 g/kg/gün olarak hesaplanmaktadır. Daha yüksek oranlarda protein
alındığında nitrojen dengesine bir yararı olmamakta, kan üre ve diğer azotlu yıkım
ürünlerinin miktarını artırmaktadır.
• 3. Yağ: Diyaliz hastalarında toplam enerjinin %25- 35’inin yağlardan gelmesi
önerilmektedir. Esansiyel yağ asidi içeren gıdalar tüketilmelidir.
Diyaliz hastalarında beslenme
• 4. Sodyum: Hemodiyaliz hastalarında sodyum alımı iki diyaliz arasındaki kilo
alımını etkilemektedir. Diyetle alınan fazla sodyum sıvı alımını arttırmaktadır.
Hemodi- yaliz hastaları anürik ve oligürik ise diyetle alınan tuz miktarı
azaltılmalıdır. Tüketilmesi önerilen günlük sodyum miktarı 1-2 g olmalıdır.
• 5. Potasyum: Evre 4 ve 5 olan KBY hastalarında günlük potasyum yaklaşık 3
gr’mı geçmemelidir. Sık hiperkalemi yaşayan hastalarda günlük potasyum miktarı
1-2 gr arasında olmalıdır. Besinlerdeki potasyum miktarını azaltmak için
sebzelerin haşlanması ve sonra sularının dökülmesi, kızartma yapılmaması
önerilmektedir.
Diyaliz hastalarında beslenme
• 6. Fosfor: İdame serum fosfor düzeyinin diyaliz hastaları ve ilerlemiş evre KBY
hastalarında 3.5-5.5 mg/dL arasında olmasını önermektedir. Diyaliz hastalarında
uzun süreli olarak hiperfosfatemiyi engellemek için fosfor bağ- layıcı ilaçlar
kullanılmaktadır. Fosfor içeriği yüksek be- sinler hayvansal gıdalar, baklagiller,
kuruyemişler, çikolata vb. ürünlerdir. Protein içeriği yüksek besinler fosfor açı-
sından da zengindir.
• 7. Kalsiyum: Diyaliz tedavisi almayan KBY hastala- rında 4 ve 5. evrede, aktif D
vitamini eksikliği ve üremik ortamda D vitaminine dirençten dolayı kalsiyuma
gereksi- nimleri mevcuttur. Evre 5 KBY hastalarında düzeltilmiş kalsiyum miktarı
8.4-9.5 mg/dL aralığında olmalıdır.
Diyaliz hastalarında beslenme
• 8. Demir: Diyaliz hastalarında, diyaliz membranına demirin bağlanması, sık kan
alımları, diyaliz işlemi so- nunda kanın diyalizerde kalması ve intestinal kayıplar
sonucu demir eksikliği sık görülmektedir. Hastalarda ferritin değerini 100
ng/ml’nin üzerinde tutabilmek için demir des- teği gerekmektedir.14,18
• 9. Vitaminler: Diyaliz esnasında vücuttan suda eriyen vitaminlerin atılımı, diyet
kısıtlamaları, üremiye bağlı emi- limin yetersizliği, ilaç kullanımı nedenleriyle
vitamin ye- tersizliği görülmektedir.
Diyaliz hastalarında sıvı kısıtlaması
• HD tedavisi alan bireylere günlük üriner çıkış + 500 ml miktarında sıvı almaları
önerilmektedir.
• Hastaların diyette fazla miktarda sodyum alımı susamaya ve sıvı alımına neden olarak
total vücut sıvısının artmasına dolayısı ile fazla interdiyalitik kilo alımına neden
olmaktadır.
• Aşırı sıvı alımı; ödem, hipertansiyon, sol ventrikül hipertrofisi, konjestif kalp
yetmezliği ya da pulmoner ödeme neden olmaktadır.
• İnterdiyaltik kilonun fazla olduğu durumlarda, diyaliz seansında hastadan aşırı sıvı
çekilmektedir. Hastadan fazla sıvı çekilmesi homeostatik dengeyinin bozulmasıyla
mortaliteye neden olabilen ciddi bir durumdur.
• İnterdiyalitik kilonun 2.5 kg üzerinde olması sıvı kısıtlamasına uyumsuzluğu
göstermekte iken; alınan kilonun kuru ağırlığın %3’ünden az olması da malnütrisyon
riskine işaret etmektedir.
Sigara
• Sigarayı bırakma veya kaçınma, sigara içmek büyük bir oranda KBH riski ile
ilişkilidir. Sigara içmek, KBH olan kişilerde kalp damar hastalık riskini artırır ve
kanser de dahil olmak üzere komorbid durumlara bağlı ölüm riskinin artmasıyla
ilişkilidir. Davranışsal danışmanlık ve ilaç tedavisi ile tüm KBH hastaları sigarayı
bırakması için desteklenmelidir.
Fiziksel aktivite
• Fiziksel aktivite, KBH’lerde böbrek fonksiyonlarında daha yavaş düşüşe neden
olur. Ayrıca KBH kardiyovasküler komplikasyonları ve mortalite riskini düşürür.
Haftada 150 dakika hafif/orta düzeyde aerobik fiziksel aktivite(yürüyüş, yüzme)
önerilmektedir. Diyaliz sırasında gevşeme egzersizleri, extremite egzersizleride
fizyoterapist kontrolünde düzenlenebilir.
KDIGO Rehberine Göre Kanıt Temelli
Kronik Böbrek Hastalığı Tedavi ve Yönetimi
• Hasta diyabetli olsun olmasın idrarla albümin atılımının <30 mg/24 saat olması.(1B)
• Kan basınıcının ilaçla tedavi altındayken ≤140 mmHg ≤90 mmHg olması.(1B)
• Diyabetik böbrek hastalarına HbA1c’nin %7 civarında tutulması. (1A) • Diyabetik
böbrek hastalarının protein alımının 0,8g/kg/gün olması (2C)
• 2 gr’dan aza tuz alımının sağlanması (1C)
• Tüm hastalar yıllık olarak rutin influenza aşısı yaptırmalı (1B)
• LDL ve HDL’nin 130mg/dl’nin altında, kolesterolün ise 200mg/dl’nin altında
tutulması. (1C)
• Tüm kronik böbrek hastalarında kadınların Hgb düzeyinin 12g/dl, erkeklerin ise 13
mg/dl’nin altına inmesine izin vermeme. (Kanıt derecesi yok).
KBY beden imajı ve cinsellik
• Hastada uzun süren tedavi, kullandığı ilaçlar, beden imajının kötüleşmesinden dolayı
cinsel işlev bozukluklarına da sebep olabilmektedir.
• Hemşire, Cinsel işlev bozukluklarına yönelik olarak hastanın cinselliği konusunda
geçmiş öyküsü alınmalıdır.
• Buna yönelik olarak hastanın mevcut cinsellik örüntüleri, bireyin cinsel doyumu,
cinsellik ile ilgili sorunların varlığı, partnerinin ve kendisinin sorun olarak al- gılayıp
algılamadığına yönelik olarak değerlendirme yapıl- malıdır. Bireyin problemi tanıması
sağlanarak, fiziksel hastalığın cinsel işlevleri üzerine etkisini tartışmak, bireyin
cinsellik ile ilgili soru sorması konusunda cesaretlendirilmeli, cinsel aktivitenin bireyin
dinlenmiş olduğu zamanlarda gerçekleşmesi konusunda planlanma yapılmalıdır
Böbrek Hastalıklarında Tamamlayıcı ve
İntegratif (Bütünleşik) Uygulamalar
DOĞAL ÜRÜNLER
• Yaygın olarak kullanılan bitkisel ürünler;
• vitaminler,
• mineraller,
• probiyotikler
• diyet destekleri doğal ürünler arasında yer almaktadır.
• Diyaliz tedavisi almayan KBH’sı olan bireylerde Çin tırtıl mantarının (Cordyceps
sinensis) serum kreatinin seviyesini, proteinüriyi azalttığı, kreatin klirensi,
hemoglobin ve serum albümin düzeyini arttırdığı, ancak kanıt düzeyinin düşük
olduğu, bu nedenle sonuçların kesin olmadığı belirtilmektedir.
• Sagheb ve ark. çalışmasında, 60 HD hastası dört gruba randomize edilmiş, ilk
grup C vitamini ve E vitamini alırken, ikinci grup C vitamini ve plasebo, üçüncü
grup E vitamini ve plasebo, dördüncü grup ise plasebo ve plasebo tedavisi alarak
8 hafta izlenmiş ve çift plasebo alan gruba kıyasla diğer üç grupta da huzursuz
bacak sendromu (HBS) semptomlarında düzelme olduğu tespit edilmiş ancak
klinik yararlanım açısından gruplar arasında anlamlı farklılık bulunmamıştır.
• 13 RKÇ’yi dahil ederek yapılan bir sistematik derleme ve meta analiz
çalışmasında; probiyotik, prebiyotik ve sinbiyotik takviyelerinin KBH olan
bireylerde lipid profillerini, inflamasyon ve oksidatif stres biyobelirteçlerini
iyileştirdiği tespit edilmiştir.
• SDBH olan bireylerde besin desteğinin yorgunlukla ilgili çeşitli subjektif ve objektif
ölçümler üzerindeki etkilerini belirlemek amacıyla yapılan randomize çift kör plasebo kon-
trollü bir çalışmada, 12 hafta boyunca uygulanan besin desteğinin (B1, B2 vitamini, niasin,
B6 vitamini, B12 vita- mini, folik asit, C vitamini, karnitin, koenzim Q10, saf galakto
oligosakkarit ve çinko içeren) SDBY olan hasta- larda otonom sinir ve bağışıklık
fonksiyonunda faydalı olduğu belirlenmiştir.
Tai Chi
• Yapılan çalışmalarda;
• HD tedavisi alan hastalarda Tai Chi’nin;
• yaşam kalitesini
• fiziksel işlevsellik düzeyini
• lipid metabolizmasını düzenlediği tespit edilmiştir
Yoga
• Haftada iki kez, 16 seans, 30 dakika boyunca uygulanan kahkaha yogasının HD
tedavisi alan hastalarda ağrı düzeyini azalttığını ve uyku kalitesini arttırdığı tespit
edilmiştir.
• Pandey ve ark. yaptıkları çalışmalarında, KBH olan bireylere uygulanan haftada
en az 5 gün, günde 40-60 dakika, 6 aylık yoga programının (yogik asanalar)
böbrek fonksiyonlarını ve yaşam kalitesini iyileştirdiğini belirlemişlerdir.
Akupunktur ve Akupres
• Yapılan çalışmalar akupunktur ve akupresin;
• Uyku gecikmesini iyileştirebileceği ve toplam uyku süresini arttırabileceği
• Akupresin üremik kaşıntıyı azalttığı,
• Manüel akupresin kısa vadede depresyon ve yorgunluğu azalttığı
• Akupresin tükürük miktarını arttırdığı, susuzluk şiddetini azalttığı ve yaşam kalitesini olumlu
etkilediği belirlenmiştir.
• Üst ekstremite ağrı şiddetini azalttığı ,
• Kaşıntı şiddetini, serum fosfor ve paratiroid hormon düzeyini azalttığı
• Sistolik ve diyastolik kan basıncı regülasyonunu sağladığı saptanmıştır.
Çevik B, Taşcı S. The effect of acupressure on upper extremity pain and quality of life in patients hemodialysis treatment: a randomized controlled trial. Complement Ther Clin Pract.
2020;39:101128. doi: 10.1016/j.ctcp.2020.101128.
Karjalian F, Momennasab M, Yoosefinejad AK, Jahromi SE. The effect of acupressure on the severity of pruritus and laboratory parameters in pa- tients undergoing hemodialysis: a
randomized clinical trial. J Acupunct Meridian Stud. 2020;13(4):117-23. doi: 10.1016/j.jams.2020.05.002.
Biçer S, Taşcı S. The effect of body acupressure on blood pressure and fatigue levels in individuals suffering from hypotension during hemodial- ysis: a randomized controlled trial. Altern
Ther Health Med. 2021;AT6359.
Farrar AJ, Farrar FC. Clinical aromatherapy. Nurs Clin North Am. 2020;55(4):489-504. doi: 10.1016/j.cnur.2020.06.015.
Aromaterapi
• HD tedavisi alan bireylere uygulanan inhalasyon ve masaj aromaterapinin
anksiyete, yorgunluk, kaşıntı, fistüle iğne girişi sırasında ağrı, depresyon, stres ve
baş ağrısını azalttığı, uyku ve yaşam kalitesini arttırdığı belirlenmiştir
• HD tedavisi alan hastalara iki ay boyunca, haftada üç kez, HD seansından bir saat
sonra, 20 dakika süre ile papatya yağı (3 ml), badem yağı (3ml) ve yağsız ayak
masajı uygulamasının yorgunluk şiddetini azalttığı ve yaşam kalitesini arttırdığı
tespit edilmiştir.
• HD tedavisi alan hastalara dört hafta boyunca haftada üç kez HD seansından bir
saat sonra aromaterapi masajı gruplarına 10- 15 ml lavanta (%1.5) ve tatlı
portakal yağı (%1.5) ile 20 dakika süreyle alt bacak bölgesine öfloraj masajı,
kontrol grubuna ise sadece ayak masajı uygulanmıştır. Çalışma sonucunda,
lavanta ve tatlı portakal yağı ile uygulanan alt bacak masajının kontrol grubuna
göre yorgunluğu azalttığı ve yaşam kalitesini arttırdığı, ancak her iki müdahale
grubu arasında anlamlı fark olmadığı belirlenmiştir.
Bouya S, Ahmadidarehsima S, Badakhsh M, Balouchi A, Koochakzai M. Effect of aromatherapy interventions on hemodialysis complications: a systematic review. Complement Ther Clin
Pract. 2018;3:130-8. doi: 10.1016/j.ctcp.2018.06.008.
Habibzadeh H, Wosoi Dalavan o, Alilu L, Wardle J, Khalkhali H, Nozad A. Effects of foot massage on severity of fatigue and qual- ity of life in hemodialysis patients: a randomized
controlled trial. Int J Community Based Nurs Midwifery. 2020;8(2):92-102. doi: 10.30476/IJCBNM.2020.81662.0.
Mohammadpourhodki R, Sadeghnezhad H, Ebrahimi H, Basirinezhad MH, Maleki M, Bossola M. The effect of aromatherapy massage with lavender and citrus aurantium essential oil on
quality of life of patients on chronic hemodialysis: a parallel randomized clinical trial study. J Pain Symptom Manage. 2021;61(3):456-63.e1. doi: 10.1016/j.jpainsym- man.2020.08.032.
Sanat Terapisi
• HD tedavisi alan hastalara sanatçılar tarafından 6 ay boyunca, her HD seansında uygulanan
tıpta sanatlar uygulamalarının (tığ işi, el sanatları, sergiler, şiir, müzik aleti çalma) bazı
laboratuar parametrelerinde iyileşme sağladığı, depresyonu azalttığı ve yaşam kalitesini
iyileştirdiği belirlenmiştir.
• Hageman ve ark. çalışmasında, HD tedavisi alan hastalara dört hafta boyunca, haftada iki
seans, HD seansının ilk yarısında, 75 dakika olmak üzere armonik ve ritmik destek
sağlamak için ses ve gitarın yanı sıra özel müzik terapi teknikleri kullanılarak müzik
terapisti tarafından uygulanan müzik terapinin depresyon düzeyini azalttığı ve yaşam
kalitesini arttırdığı tespit edilmiştir.
• Fernandes ve D’silva’nın çalışmasında, HD tedavisi alan bireylere uygulanan müzik
terapinin depresyon, anksiyete ve stres düzeylerini azalttığı saptanmıştır.
Sıcak-Soğuk Uygulama
• Al Amer ve ark. çalışmasında, HD tedavisi alan bireylere bir hafta boyunca,
haftada üç kez, AVF kanülasyon uygulamasından 10 dakika önce ve uygu- lama
prosedürü boyunca (yaklaşık iki dakika) buz paketleri ile uygulanan
kriyoterapinin AVF kanülasyonu sırasındaki ağrıyı azalttığı tespit edilmiştir.
• Ghoreyshi ve ark. çalışmasında, HD tedavisi alan hastalara uygulanan soğuk
kompresin kardiyovasküler parametrelerin azaltılmasında etkili olduğu
saptanmıştır.
KBH’NİN TEDAVİSİNDE YENİ
TEKNOLOJİLER
• KBH ortaya çıkan komplikasyon ve semptomların tedavisi için RRT’lere
alternatifler aranmaktadır. Bu kapsamda güncel teknolojilerden yararlanarak yeni
girişimlerde bulunulmuştur. Nano tıptan yaralanarak giyilebilir yapay böbrek
(Wearable Artificial Kidney-WAK) geliştirilmesi hedeflenmiştir. Bunların şekli
ise klasik hemodiyaliz sis- teminin küçültülmüş halidir. Buradaki amaç, böbrek
fonksiyonuna benzer fonksiyonun yakalanması, bireyin rahat kullanımı, hareketin
kısıtlamasının azaltılması, konforlu yaşam, emniyetli ve ergonomik uyum’dur.
KBH’NİN TEDAVİSİNDE YENİ
TEKNOLOJİLER (WAK)
KBH’NİN TEDAVİSİNDE YENİ
TEKNOLOJİLER
• Bu doğrultuda WAK ve WAKMAN projesi tasarlanmıştır. WAK ile ilgili ilk
çalışma 2007 yılında Lancette yayınlanmıştır. Bu çalışmada hemodiyaliz
hastalarına (8 birey) 5 kg ağırlığında WAK giydirilerek cihazın etkinliği
değerlendirilmiştir.
• Hastalarda cihaz ortalama 6.4 saat süre ile kan akım hızı 58.6ml/dk ve diyalizat
akım hızı ise 47.1 ml/dk olacak şekilde uygulanmıştır.
• Makinada bağlı kaldıkları zaman diliminde hastalardan 2 saat ara ile kan alınarak
biyokimya parametreleri değerlendirilmiştir.
• Hastalarda önemli bir elektrolit değişimi veya kardiovasküler instabiliteye
görülmemiştir. Ancak tedavinin kesilmesine yol açmasa da sorbent kasetlerde
üreden üreaz ile oluşan karbondioksit kabarcıkları diyalizat akımında teknik
zorluğa neden olmuştur. İki olguda devrede pıhtı olmuşken bir olguda iğne
dislokasyonu olduğu belirtilmiştir.
KBH’NİN TEDAVİSİNDE YENİ
TEKNOLOJİLER
• WAKMAN projesini Gura ve ark. 2008 yılında yayınlamışlardır. Altı hasta 1.135
kg ağırlığındaki cihazı ortalama 5.7 saat kullanmışlar. Çalışma sonucunda
kardiovasküler stabilite sağlanarak hiçbir hastada hipotansiyona rastlanmamıştır.
Bu cihazlarla ilgili çalışmalar günümüzde halen devam etmektedir. Beklenti hem
hastanın hayatını kolaylaştırması hem de mortalitenin azalmasını sağlamak
olmasına rağmen hastanın cihazı sürekli üzerinde taşımak zorunda kalması,
sürekli heparinizasyon sorunu, şarj problemleri ve belirsiz maliyet gibi sorunlar
halen çözüm bulmamıştır.
KBH’NİN TEDAVİSİNDE YENİ
TEKNOLOJİLER (WAKMAN)
KBH’NİN TEDAVİSİNDE YENİ
TEKNOLOJİLER
• Diğer sistem ise implante edilen yapay böbrektir. Yapay böbrek sistemi, böbrek
nakil bölgesine teknoloji ile üretilmiş böbreğin implante edilmesini içermektedir.
Etkin bir tedavi seçeneği gibi görünen bu tedavilerin gündelik kullanıma yan-
sımasının zaman alacağı düşünülmektedir.
DİYALİZ
Kesin diyalize
başlama
nedenleri;
Kontrol
edilemeyen HT Üremik kanama
Üremik
ensefalopati Pulmoner ödem
Kreatinin 12
mg/dl üstü
olması
Diüretiğe cevap
vermeme
Kalsiyum-Fosfor
dengesinin
bozulması
DİYALİZ
Hemodiyaliz
AV greft
AV fistül
Diyaliz
kateteri
Periton
Diyaliz
SAPD
APD
EV MERKEZ
EHD (Ev Hemodiyalizi)
• Türkiye’de, evde hemodiyaliz (EHD) uygulamasının, “EHD yapma izni” verilen
diyaliz merkezleri tarafından eğitim verilen ve EHD’yi uygulayabileceği
belgelenen hasta ve/veya yardımcısı tarafından hastanın evinde gerçekleştirileceği
belirtilmektedir.
• Türkiye’de EHD oranı %1 olarak bildirilmektedir!!!
• EHD, 3 farklı şekilde uygulanmaktadır. Bunlar;
• Günlük kısa diyaliz (2,5-3 saat, haftada 5-6 gün),
• Sık gece diyalizi (Nokturnal) (6-8 saat, haftada 5-6 gün),
• Konvansiyonel (geleneksel) rejimler (4 saat, haf- tada 3 kez veya alternatif günler).
EHD YARARLARI;
• Daha düşük morbidite ve mortalite,
• Artmış yaşam kalitesi parametreleri,
• Maliyet etkin olması,
• Antihipertansif ihtiyacının ortadan kalkması, fosfor bağlayıcı ilaç kullanımının minimalize olması
• Diyaliz sonrası yorgunluk sendromunu ortadan kal- dıran seanslarda daha iyi tolerans ile üremik
toksinlerin daha iyi kontrolü,
• Daha düşük dozda eritropoez uyarıcı ajanlarla aneminin daha iyi kontrolü,
• Daha düşük bir şelatlama ajanı dozu ile KBH ile ilişkili mineral ve kemik bozukluklarının daha iyi
kontrolü Beslenme parametrelerinin daha iyi kontrolü,
• Daha düşük dozda antihipertansif ilaçlarla kan ba- sıncının daha iyi kontrolü, kuruluğun kontrolü
• Sol ventrikül hipertrofisinin azalması gibi kardiyolojik parametrelerde iyileşme,
• Günlük aktiviteler için daha fazla enerjiye sahip olmaları,
• Daha az ve daha kısa hastanede kalış sürelerine sahip olma,
• Psikolojik ve sosyal iyilik halini arttırma,
• Uyku kalitesini arttırma ve Cinsiyet hormonu seviyelerinde iyileşme sağlar.
EHD Uygulama Zorlukları;
Böbrek Hastalıklarında Psikososyal Yaklaşım
• Kronik böbrek yetmezliği; hastaları fiziksel, sosyal, ruhsal ve ekonomik yönden
olumsuz etkiler.
• Birey hastalığını ilk öğrendiği andan itibaren yeni duyduğu birçok kavramla
tanışmaktadır.
• Diyaliz tedavileri, tedavi için bir makineye bağımlı olma, kullanılan hemodiyaliz ve
periton diyaliz kateterleri, makine alarmlarının korku ve endişeye neden olması, hafta-
nın 3 günü 4-6 saat diyaliz tedavisi görmesi nedeniyle zaman kaybı aynı zamanda geri
kalan zamanında ise diyaliz sonrası fiziksel problemlerin yaşanması sebebiyle sosyal
işlevsellikte bozulma ve iş gücü kaybı dolayısıyla rollerini gerçekleştire- meme gibi
sorunlarının olmasıdır.
• Ayrıca tedaviye bağlı fiziksel görünümde değişimler, beden imajının bozulması
beraberinde cinsel işlev bozukluklarını da getirmektedir.
Böbrek Hastalıklarında Psikososyal Yaklaşım
• Kronik hastalarına yönelik psikososyal yaklaşımın amacı, hastanın hastalığının
sorumluluğunu kendisinin almasını sağlayarak benlik saygısını yükseltmek, hastalığa
uyum için yardım etmek, günlük yaşam aktivitelerinin devamı için hastayı
cesaretlendirmek, sorun çözme yöntemlerini öğretmek, karşılaşılan stres durumlarına
karşın başetme yöntemlerini geliştirmek temel hedef olmalıdır.
• Bireyin yaşamış olduğu anksiyete ile mevcut baş etme tekniklerinin öğrenilmesi,
işlevsiz olan baş etme tekniklerinin yerine alternatif baş etme tekniklerinin öğretilmesi
etkili yöntemlerdendir. Ayrıca bu aşamada hastaya solunum egzersizleri ve gevşeme
egzersizleri konusunda eğitim verilmeli ve birlikte uygulanmalıdır. Bireyin sosyal
destek sistemlerinin arttırılması da bireye yardımcı olacaktır. Hasta ile birlikte aile de
bu aşamada değerlendirilmeli ve sosyal desteğin önemi aileye anlatılmalıdır.
Böbrek Hastalıklarında Hemşire Koçluğu
• Hemşire koçluğu, hemşireler için doğal bir rol uzantısıdır. Hemşire koçluğu,
bireylerin sağlık hedefleri oluşturmasına, yaşam tarzı alışkanlıklarını
değiştirmesine, sağlık koşullarını yönetmesine ve uygun olduğunda daha sağlıklı
bir yaşam tarzını teşvik etmek için bütünleştirici uygulamaları dahil etmesine yar-
dımcı olmayı amaçlayan benzersiz bir roldür.
• Kronik böbrek hastalığı olan bireylerde, hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak ve
olumsuz sonuçlarını azaltmak aynı zamanda karmaşık önerileri entegre etmek için
ilaca uyum, yaşam tarzı değişikliği ve beslenme adaptasyonunu konularında
bireylerin tedavi sürecine aktif katılımı oldukça önemlidir.
Böbrek Hastalıklarında Hemşire Koçluğu
• Koçlar, bireyleri hedefleri tanımlamaları için desteklemektedir ve bu hedeflere
ulaşmak için bir plan geliştirmeye yardımcı olmaktadır. Oluşturulan plan daha
sonra daha kolay ulaşılabilen küçük boyuttaki adımlara bölünür. Koçların desteği,
istenilen değişimi engelleyecek durumların gelişmesini önlemeye yardımcı
olarak, başa çıkma stratejilerinin geliştirilmesine de yardımcı olmaktadır.
• Koçluk desteği, KBH hastalarının yaşam tarzlarını değiştirmelerini veya sağlıkları
için sorumluluk almalarını engelleyebilecek veya sorunları, inançları ve endişeleri
belirlemelerine yardımcı olabilecek yöntemlerin, sağlık profesyoneli tarafından
sağlandığı bir uygulamadır.
Böbrek Hastalıklarında Hemşire Koçluğu
• Lin ve ark. erken evre KBH olan hastalarla ilgili sağlık koçluğunun geleneksel
bakımla karşılaştırmışlardır ve bu randomize kontrollü çalışmanın sonucunda
sağlık koçluğunun öz-etkililiği, hasta aktivasyonunu, öz yönetimi ve yaşam
kalitesini iyileştirebileceğini göstermişlerdir.
Böbrek Hastalıklarında Hemşire Koçluğu
• 19 RKÇ’nin analiz edildiği sistemik review, diyalize bağımlı olmayan KBH olan
bireylerde öz yönetimi sağalamaya yönelik diyetisyenler, hemşireler, doktorlar ve
fizyoterapistler gibi tıp uzmanları tarafından yürütülen kapsamlı uygulamanın (tıbbi
davranış değişiklikleriyle birlikte yaşam tarzı değişiklikleri), egzersiz kapasitesini
iyileştirmede, kan basıncını, C-reaktif protein seviyelerini ve idrar proteinini
düşürmede etkili olduğu görülmüştür. Ayrıca kronik böbrek hastalıklarında telefonla
takip, eğitim bilgilerini pekiştirmek ve bireylerin sağlık davranışlarını değiştirmeye
teşvik etmek için yararlı bir strateji olarak kabul edilmektedir
PALYATİF BAKIM
• KBH’DE PALYATİF BAKIM
• İlerlemiş KBH olan kişiler genellikle sağlıkla ilgili yaşam kalitelerini önemli
ölçüde etkileyen yüksek bir semptom yüküne sahiptir.44 Randomize kontrollü
çalışmalardan elde edilen çok az kanıt olmasına rağmen, gözlemsel çalışmalar
kronik diyalizin yaşam süresini artırmakla birlikte, ileri yaş, yüksek
komorbiditenin ve semptom yükünün olan has- taların ve bakım verenlerin yaşam
kalitesini azalttığı belir- lenmiştir. Bakımda dengeyi bulma, acı çekmeyi azaltma,
hastaların yaşam ve bakım kalitesini iyileştirme arayışın- dan başlatılan ciddi bir
hastalığın semptomlarını yönetmek ve stresini azaltmak için palyatif bakım
yaklaşımının kul- lanılması günden güne artan bir yaklaşım olmaya başlamıştır.
PALYATİF BAKIM
• KBH olan ve RRT tedavisi lan hastaların çoğunlukla 45 ile 65 yaş
arasındaki kişilerde oluştuğu ancak des- tekleyici tedavilerle
yaşam süresinin artması nedeniyle 65 yaş üstü kişilerin oranı da
günden güne artmaktadır. ABD nüfusunun yaklaşık %14’ü KBH
ile yaşıyor. Bu insidans 60 yaşından büyük kişilerde %33’e kadar
çıkmaktadır. Renal replasman tedavisine (RRT) başlayanlar
genellikle yüksek mortaliteye, düşük yaşam kalitesine (QOL),
fizik- sel ve duygusal göstergelere sahiptir ve yüksek sağlık hiz-
meti kullanımına sahiptir.
PALYATİF BAKIM
• Palyatif bakım, disiplinler arası bir ekip tarafından yürütülen özel
tıbbi bakımdır. Ağrı, yorgunluk, bulantı ve kusma, anemi,
enfeksiyon, sık hastaneye yatışlar, psikolojik ve duygusal stres,
uzun diyaliz saatleri nedeniyle zaman ve ücret kaybı, nefes darlığı,
yetersiz beslenme ve normal yaşam tarzı işlevlerini etkilemesi vb
du- rumlar bu hastaların palyatif bakıma ihtiyacını günden düne
artırmaktadır. palyatif bakımı kanıta dayalı bir tıbbi model ve
doktorlar, hemşireler ve sağlık profesyonelleri için kabul edilen bir
tıbbi alan olarak etiketledi.
PALYATİF BAKIM
• KBH’de palyatif bakımın amacı, tedavi ve iyi ölüm hakkında ortak
karar vermeyi, hastalar ve bakım verenleri ile etkin ileti- şimi,
gelişmiş bakım planlamasını ve psikolojik ve sosyal desteği içeren
multidisipliner bir yaklaşımla semptom yü- künü azaltıp ve yaşam
kalitesini iyileştirmektir. KBH olan hastalarda palyatif bakım
stratejileri, genellikle ileri yaş (65 yaş üstük) ve terminal dönem
kanser hastası olması gibi daha ciddi komorbiditelerde hastaların
komplikasyon ve semptom yükünü azaltarak iyi bir ölüm için
yaşamı sür- düren bakım uygulamaları geliştirilmelidir.

Mais conteúdo relacionado

Semelhante a Üriner sistem vaka yönetimi.pdf

Kky tedavisi(fazlası için www.tipfakultesi.org)
Kky tedavisi(fazlası için www.tipfakultesi.org)Kky tedavisi(fazlası için www.tipfakultesi.org)
Kky tedavisi(fazlası için www.tipfakultesi.org)www.tipfakultesi. org
 
Salon 2 12 kasim 11.00 11.30
Salon 2 12 kasim 11.00 11.30Salon 2 12 kasim 11.00 11.30
Salon 2 12 kasim 11.00 11.30tyfngnc
 
Salon 2 12 kasim 09.00 09.30 müge aydoğdu
Salon 2 12 kasim 09.00 09.30 müge aydoğduSalon 2 12 kasim 09.00 09.30 müge aydoğdu
Salon 2 12 kasim 09.00 09.30 müge aydoğdutyfngnc
 
Gebelikte mikroanjiopatik hemolitik anemi
Gebelikte mikroanjiopatik hemolitik anemiGebelikte mikroanjiopatik hemolitik anemi
Gebelikte mikroanjiopatik hemolitik anemiumaygulseren
 
Hemodinamik izlemde biyomarkerler
Hemodinamik izlemde biyomarkerlerHemodinamik izlemde biyomarkerler
Hemodinamik izlemde biyomarkerlerfusung
 
Tümör lizis sendromu (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Tümör lizis sendromu (fazlası için www.tipfakultesi.org )Tümör lizis sendromu (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Tümör lizis sendromu (fazlası için www.tipfakultesi.org )www.tipfakultesi. org
 
Böbrek hastalıklarında beslenme
Böbrek hastalıklarında beslenmeBöbrek hastalıklarında beslenme
Böbrek hastalıklarında beslenmeconfusetobscur
 
Salon b 18 kasim 2011 09.00 09.20 melda dilek
Salon b 18 kasim 2011 09.00 09.20 melda dilekSalon b 18 kasim 2011 09.00 09.20 melda dilek
Salon b 18 kasim 2011 09.00 09.20 melda dilektyfngnc
 
Nefrotik sendrom (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Nefrotik sendrom (fazlası için www.tipfakultesi.org )Nefrotik sendrom (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Nefrotik sendrom (fazlası için www.tipfakultesi.org )www.tipfakultesi. org
 
Akut böbrek yetmezliği (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Akut böbrek yetmezliği (fazlası için www.tipfakultesi.org)Akut böbrek yetmezliği (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Akut böbrek yetmezliği (fazlası için www.tipfakultesi.org)www.tipfakultesi. org
 
Ergenlik çagında diyabet yönetimi(fazlası için www.tipfakultesi.org)
Ergenlik çagında diyabet yönetimi(fazlası için www.tipfakultesi.org)Ergenlik çagında diyabet yönetimi(fazlası için www.tipfakultesi.org)
Ergenlik çagında diyabet yönetimi(fazlası için www.tipfakultesi.org)www.tipfakultesi. org
 
Kby (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Kby (fazlası için www.tipfakultesi.org )Kby (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Kby (fazlası için www.tipfakultesi.org )www.tipfakultesi. org
 
Salon b 13 kasim 15.45 17.00 müge aydoğdu-türkçe
Salon b 13 kasim 15.45 17.00 müge aydoğdu-türkçeSalon b 13 kasim 15.45 17.00 müge aydoğdu-türkçe
Salon b 13 kasim 15.45 17.00 müge aydoğdu-türkçetyfngnc
 
Dalak cerr-hast (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Dalak cerr-hast (fazlası için www.tipfakultesi.org)Dalak cerr-hast (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Dalak cerr-hast (fazlası için www.tipfakultesi.org)www.tipfakultesi. org
 
Kc sirozu(fazlası için www.tipfakultesi.org)
Kc sirozu(fazlası için www.tipfakultesi.org)Kc sirozu(fazlası için www.tipfakultesi.org)
Kc sirozu(fazlası için www.tipfakultesi.org)www.tipfakultesi. org
 
Ovarian Hiperstimulasyon Sendromu- (OHSS)
Ovarian Hiperstimulasyon Sendromu- (OHSS)Ovarian Hiperstimulasyon Sendromu- (OHSS)
Ovarian Hiperstimulasyon Sendromu- (OHSS)Oğuzhan Ay
 

Semelhante a Üriner sistem vaka yönetimi.pdf (20)

Kky tedavisi(fazlası için www.tipfakultesi.org)
Kky tedavisi(fazlası için www.tipfakultesi.org)Kky tedavisi(fazlası için www.tipfakultesi.org)
Kky tedavisi(fazlası için www.tipfakultesi.org)
 
Salon 2 12 kasim 11.00 11.30
Salon 2 12 kasim 11.00 11.30Salon 2 12 kasim 11.00 11.30
Salon 2 12 kasim 11.00 11.30
 
Salon 2 12 kasim 09.00 09.30 müge aydoğdu
Salon 2 12 kasim 09.00 09.30 müge aydoğduSalon 2 12 kasim 09.00 09.30 müge aydoğdu
Salon 2 12 kasim 09.00 09.30 müge aydoğdu
 
Gebelikte mikroanjiopatik hemolitik anemi
Gebelikte mikroanjiopatik hemolitik anemiGebelikte mikroanjiopatik hemolitik anemi
Gebelikte mikroanjiopatik hemolitik anemi
 
Hemodinamik izlemde biyomarkerler
Hemodinamik izlemde biyomarkerlerHemodinamik izlemde biyomarkerler
Hemodinamik izlemde biyomarkerler
 
Mustafa Cemri
Mustafa CemriMustafa Cemri
Mustafa Cemri
 
Tümör lizis sendromu (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Tümör lizis sendromu (fazlası için www.tipfakultesi.org )Tümör lizis sendromu (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Tümör lizis sendromu (fazlası için www.tipfakultesi.org )
 
Böbrek hastalıklarında beslenme
Böbrek hastalıklarında beslenmeBöbrek hastalıklarında beslenme
Böbrek hastalıklarında beslenme
 
Salon b 18 kasim 2011 09.00 09.20 melda dilek
Salon b 18 kasim 2011 09.00 09.20 melda dilekSalon b 18 kasim 2011 09.00 09.20 melda dilek
Salon b 18 kasim 2011 09.00 09.20 melda dilek
 
Nefrotik sendrom (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Nefrotik sendrom (fazlası için www.tipfakultesi.org )Nefrotik sendrom (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Nefrotik sendrom (fazlası için www.tipfakultesi.org )
 
systemic
systemicsystemic
systemic
 
Akut böbrek yetmezliği (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Akut böbrek yetmezliği (fazlası için www.tipfakultesi.org)Akut böbrek yetmezliği (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Akut böbrek yetmezliği (fazlası için www.tipfakultesi.org)
 
Ergenlik çagında diyabet yönetimi(fazlası için www.tipfakultesi.org)
Ergenlik çagında diyabet yönetimi(fazlası için www.tipfakultesi.org)Ergenlik çagında diyabet yönetimi(fazlası için www.tipfakultesi.org)
Ergenlik çagında diyabet yönetimi(fazlası için www.tipfakultesi.org)
 
19 endokrin aciller
19 endokrin aciller19 endokrin aciller
19 endokrin aciller
 
Kby (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Kby (fazlası için www.tipfakultesi.org )Kby (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Kby (fazlası için www.tipfakultesi.org )
 
Salon b 13 kasim 15.45 17.00 müge aydoğdu-türkçe
Salon b 13 kasim 15.45 17.00 müge aydoğdu-türkçeSalon b 13 kasim 15.45 17.00 müge aydoğdu-türkçe
Salon b 13 kasim 15.45 17.00 müge aydoğdu-türkçe
 
Dalak cerr-hast (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Dalak cerr-hast (fazlası için www.tipfakultesi.org)Dalak cerr-hast (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Dalak cerr-hast (fazlası için www.tipfakultesi.org)
 
Kc sirozu(fazlası için www.tipfakultesi.org)
Kc sirozu(fazlası için www.tipfakultesi.org)Kc sirozu(fazlası için www.tipfakultesi.org)
Kc sirozu(fazlası için www.tipfakultesi.org)
 
Ovarian Hiperstimulasyon Sendromu- (OHSS)
Ovarian Hiperstimulasyon Sendromu- (OHSS)Ovarian Hiperstimulasyon Sendromu- (OHSS)
Ovarian Hiperstimulasyon Sendromu- (OHSS)
 
Ti̇p 1 dm
Ti̇p 1 dm Ti̇p 1 dm
Ti̇p 1 dm
 

Üriner sistem vaka yönetimi.pdf

  • 2. Kronik Böbrek Hastalığında Vaka Yönetimi Amacı Hastanede kalış süresini kısaltmak, İstenen sonuçları başarma, Kaynakları etkin kullanma, Ekip işbirliğini sağlama, Bakımın sürekliliğini sağlama, Hasta bakım sürecini ve sonuçlarını değerlendirmeyi içerir
  • 3. Kronik Böbrek Hastalığında Vaka Yönetimi Kronik böbrek hastalığı multidisipliner bir takım tarafından yönetilmelidir. Bu ekipteki vaka yöneticisinin hastalık yönetim programında yer alması önerilen başlıklar; Hastalık izlemi, İlaç yönetimi ve diyet tavsiyeleri, Anemi yönetimi, Damar erişim yolları, Aşı programları, Bilgilendirme ve psikososyal destek, Renal replasman tedavisi bilgilendirmesi, Hastalığın etik yönü, Hasta bakım planı ve yaşam sonu bakımıdır.
  • 4. BÖBREKLERİN FONKSİYONLARI • Metabolik atık ürünlerinin, yabancı kimyasal maddelerin, ilaçların ve hormon metabolitlerinin atılması • Su ve elektrolit dengesinin düzenlenmesi • Arter basıncının düzenlenmesi • Asit-baz dengesinin düzenlenmesi • 1,25-Dihidroksivitamin D3 (kalsitrol) yapımı • Glukoneogenez • Eritropoietin salgılanması . 2
  • 6. ABY ABY, böbrek fonksiyonlarında saatler-günler içerisinde bozulma ve GFR hızında azalmayla birlikte; Üre ve serum kreatinin gibi nitrojen metabolizması ürünlerinde birikme, metabolik asidoz, diğer elektrolit ve volüm bozukluklarıyla karakterize bir sendromdur. 2012 yılından sonra böbrekte gelişen değişikliklerin laboratuvar göstergeleri ile ortaya çıkmasının öncesini de belirtmek üzere akut böbrek hasarı olarak da tanımlanmaktadır. Hasarın glomerüler filtrasyon hızının (GFR) azalmasından önce başlaması ve böbrek işlevindeki küçük değiş̧imlerin daha önemli sorunlara yol açması nedeniyle akut böbrek hasarı olarak ifade edilmesi uygun bulunmuş̧tur.
  • 8. Sınıflama/Patofizyoloji PRE RENAL böbreklerde akım, oteregülasyon mekanizması ile ayarlanır. prostoglandin-aracılı afferent arteriol vazodilatasyonu ve anjiotensin-II aracılı efferent arteriol vazokonstrüksiyonu kilit rol oynar. Bu mekanizma intravasküler volümün eksik olduğu, plazma volümünün düşük olduğu durumlarda sağlanamadığı için böbrek hasarı gelişmektedir. sistolik kan basıncı 80 mmHg’nin altına düştüğünde oto- regülasyon etkisi azalır, böbreğe giden kan akımının azalmasına bağlı nefronlara yeterli oksijen ile besin maddesi ulaşamaz ve sonucunda böbrek hasarı görülür. Böbreğe gelen kan ve glomerüllerdeki hidrostatik basıncın düşmesi ile kanda kreatin ve kan üre azotu (BUN) miktarı artmaktadır. Böbreğe gelen kan akımının azalması, hipovolemi veya hipotansiyondan kaynaklanan sistemik hipoperfüzyon sonucu gelişebilmekte böbrek arter stenozu ve aort diseksiyonuna bağlı böbreklere selektif hipoperfüzyon nedeniyle olabilmektedir. Bunlarla birlikte, tübüler ve glomerüler fonksiyon normal kalma eğilimindedir. Hipovolemi: Kanama, şiddetli yanıklar ve ishal, kusma, yüksek ostomi çıkışı gibi gastrointestinal sıvı ka- yıpları. Azalan kardiyak debiden kaynaklanan hipotansiyon: Kardiyojenik şok, masif pulmoner emboli, akut koroner sendrom Sistemik vazodilatasyondan kaynaklanan hipotansiyon: Renal vazokonstriksiyon: Non-steroid anti infla- matuar ilaçlar (NSAİİ), iyotlu kontrastlar prostaglandin afferent- arteriol dilatasyon mekanizmasını inhibe etmektedir. Glomerüler efferent arteriolar vazodilatasyon: An- jiotensin II inhibitörleri (ACEi) veya anjiotensin-II resep- tör blokerleri (ARB) ise anjiotensin II aracılı vazokonstriksyonu inhibe ederek otoregülasyonu bozarlar ve böbrek perfüzyonunu azaltırlar
  • 9. Sınıflama/Patofizyoloji RENAL akut tübüler nekroz ve akut interstisyel nefrit gibi glomerulus, tübülü etkileyen durumlar, renal mikrodolaşım, glomerüler hastalıklar ve böbrekle ilgili büyük damar hastalıklarıdır. Bu altta yatan glomerüler veya tübüler hasar, renal afferent yollardan vazokonstriktörlerin salınımı ile ilişkilidir. Uzamış renal iskemi, sepsis ve nefrotoksinler en sık görülen nedenlerdendir. İskemik epitel hücreler, temel işlevler için gerekli olan ATP’yi üretemez, yetersiz ATP nekroz ve apapitoz yoluyla hücre ölümüne yol açar. Renal hasarı tetikleyen faktörün maruziyeti hücresel hasara neden olacak kadar uzun sürerse, prerenal hasar böbrek hasarına dönüşebilmektedir. . Böbrek korteksinde nekroz oluşturacak iskemi ya da toksine maruziyet sonucunda kalıcı hasar oluşmaktadır.
  • 10. Sınıflama/Patofizyoloji POSTRENAL temelde filtrasyon sisteminin tıkanmasına bağlı nedenler ile gelişir. İdrar yollarında obstrüksiyon intratübüler basıncı arttırır ve dolayısıyla GFR’yi azaltır. Ek olarak, akut üriner sistem obstrüksiyonu renal kan akımının bozulmasına ve GFR’nin azalmasına katkıda bulunan inflamatuar süreçlere yol açabilir. En yaygın olanları renal/üreteral taşlar, tümörler, kan pıhtıları veya herhangi bir üretral obstrüksiyondur. Tek taraflı bir tıkanıklık her zaman ABY’ye neden olmayabilir. Çünkü, normal çalışan böbrek diğer böbreğin fonksiyonunu kompanse etmektedir. Bu nedenle postrenal ABY’nin en sık etiyolojisi mesane çıkım obstrüksiyonudur.
  • 11.
  • 13. Kronik böbrek yetmezliği glomerüler filtrasyon değerinde azalmanın sonucu böbreğin sıvı- elektrolit dengesini ayarlama ve metabolik-endokrin fonksiyonlarında kronik ve ilerleyici bozulma hali olarak tanımlanabilir. Üremi, kronik böbrek yetmezliğinin neden olduğu tüm klinik ve biyokimyasal anormallikleri içeren bir deyimdir ve birçok kaynakta kronik böbrek yetmezliği ile eş anlamda kullanılmaktadır. Özetle KBY; Sık görülen, Renal ve KV morbiditesi ve mortalitesi yüksek olan, Farkındalığı ve erken tanısı düşük olan, Yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen, Büyük ekonomik yük getiren, Ancak, önlenebilen veya geciktirilebilen bir hastalıktır. 13
  • 15. 15
  • 16. Glisemik Kontrol • Diyabetik böbrek hastalığı da dahil olmak üzere diyabetin mikrovasküler komplikasyonlarının ilerlemesini önlemek veya geciktirmek için hemoglobin A1c (HbA1c) hedefinin %7,0 olması. (1 A) • Hipoglisemi riski taşıyan hastalarda >%7,0 HbA1c hedefiyle tedavi edilmemesi. (1B) • Eşlik eden hastalıkları veya sınırlı yaşam beklentisi ve hipoglisemi riski olan kişilerde hedef HbA1c'nin %7,0'nin üzerine çıkarılması. (2C) • KBH ve diyabetli kişilerde glisemik kontrol, kan basıncı kontrolü ve kardiyovasküler riski ele alan çok faktörlü bir müdahale stratejisinin parçası olmalı, klinik olarak anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibisyonu veya anjiyotensin reseptör blokajı, statinler ve antiplatelet tedavisinin kullanımını teşvik etmelidir. (Puanlanmamış)
  • 17. Hipertansiyon • Kronik böbrek hastalarında en sık görülen komorbid durum hipertansiyondur ve hastalığın evresi arttıkça hipertansiyon sıklığı da artar. • Böbrek yetmezliği ile birlikte olan hipertansiyonun patofizyolojisinde tuz ve su retansiyonu ile renin-anjiotensin-aldosteron sisteminin aktivasyonu anahtar rol oynar. • Hipertansiyon ve kronik böbrek hastalığı birlikteliği hem böbrek hastalığının progresyonunu arttırır hem de kardiyovasküler ve serebrovasküler olayların daha sık meydana gelmesine sebep olur.
  • 18. Hipertansiyon • Bu hastalarda tansiyon regülasyonu hem kronik böbrek hastalığının progresyonunu yavaşlatır hem de kalp ve beyin gibi hedef organ hasarlarını azaltır. • Hipertansiyona ilaveten proteinüri varlığı bu gibi klinik sonlanımların ortaya çıkma riskini arttırır. • Bu nedenle proteinürisi olan hipertansif hastalarda proteinürisi olmayan hastalara göre daha etkin kan basıncı kontrolü önerilir.
  • 20. NEFROTİK SENDROM Böbreğin glomerüllerinde bulunan bazal membranın seçiciliği çok yüksektir. Herhangi bir nedenle burada geçirgenlik artarsa kandan idrara albümin geçişi olur. Onko%k basınç düşer. İdrar miktarı azalır. Hastalarda GFH artmış:r. Su çıkışı çok azaldığı için hipertansiyon gelişir. Ayrıca kaybedilen proteinlerden biri de ‘’an%trombin-3’tür’’ bu da koagülasyonun artmasına tromboz gelişimine neden olur. Damarlarda ise albümin çıkışının artması kaynaklı onko%k basıncın azalması sebebi ile dengelemek için LDL seviyesi artar, hiperlipidemi riski artar aynı zamanda renin anjiyotensin sis. Uyarılır su ve sodyum tutulur ödem gelişir.
  • 21. Nefrotik Sendrom • Şiddetli proteinüri (>3,5 gr/gün), • hipoalbüminemi (serum albümin<2.5 g/dL), • hiperlipidemi (total kolestrol>350 mg/dL), • ödem • lipidüri ile sonuçlanan klinik tablodur.
  • 22. Nefrotı̇k Sendromun Yönetı̇mı̇ • Nefrotik sendromun yönetiminde temel amaç; klinik semptomların kontrol altına alınması ve glomerüler hasarın önlenmesi veya azaltılması şeklindedir. • PROTEİNÜRİ: Proteinürinin erken tespitini, tedavisini ve yönetimini sağlamak; primer hastalığın kontrolünü, intraglomerüler basıncın düşmesini ve podosit hasarının gerilemesini sağlamaktadır. Böylece kronik böbrek yetmezliğinin ilerlemesi de geciktirilmektedir. • Günümüzde proteinürinin, birinci basamak ACEinhibitörleri, anjiyotensin reseptör blokerleri gibi RAA sistemini inhibe edici ajanlar ile tedavi edilmesi önerilmektedir. • İlaç tedavisine ek olarak, diyette sodyum alımı kısıtlanmalıdır.
  • 23. Nefrotı̇k Sendromun Yönetı̇mı̇ • HİPERLİPİDEMİ: Türk Nefroloji Derneği Ulusal Uzlaşı Raporunda yağ içeren gıdaların diyetten kısıtlanmasına ek olarak statin tedavisi önerilmiştir. • Kan basıncı, trigliserid ve kolesterol düzeyleri yakından izlenmelidir. • Evde takip edilen hastalar kan basınçlarını izlemeleri yönünde teşvik edilmelidir. • Hiperlipidemi ile mücadelede; diyet, yaşam tarzı değişiklikleri, kilo kontrolü ve aerobik egzersiz gibi nonfarmakolojik yaklaşımlar tavsiye edilmektedir. • TROMBOTİK OLAYLAR: serum albümini < 3 g/dL olan hastalarda, tromboz riski yüksek kabul edilmektedir.
  • 24. Nefrotı̇k Sendromun Yönetı̇mı̇ • DİYET: • Hastanın yeterli enerji alımını ve malnütrisyonu engelleyerek orta düzeyde pro- tein alımını sağlayacak; tuz, yağ ve kolesterolden kısıtlanmış, selenyum ve C vitamini gibi antioksidan içeren diyet düzenlemesi yapılmalıdır. • Diyette protein kısıtlamasının etkinliği halen tartışılmaktadır
  • 25. Nefrotı̇k Sendromun Yönetı̇mı̇ • NEFROTİK SENDROM YÖNETİMİNDE HEMŞİRENİN ROLÜ • hasta ilaç uyumu, sağlıklı beslenme (sodyum ve protein kısıtlaması), egzersiz yapma, sigarayı bırakma, alkolden ka- çınma, kilo kontrolü ve genel yaşam tarzı yönetimi konularında desteklenmelidir. • İmmünsüpresif ilaçların yan etkileri yüksektir, bu nedenle hemşire tarafından kullanımı konusunda uygun danışmanlık sağlanmalı ve denetlenmelidir. • İmmünsüpresif tedaviye cevap alınamayan NS’li hasta grubunda tüm ekip üyeleri tarafından, immünsüpresif tedavilerin kar-zarar oranı değerlendirilmeli ve hastala- rın gereksiz yere immünsüpresiflere maruz kalmamaları sağlanmalıdır. • Steroid kullanan hastalarda hemşire, peptik ülser, osteoporoz ve diyabet yönünden dikkatli olmalıdır. • NS’li hastalar için kişisel odaklı bakımın uygulanması da önemlidir.
  • 26. BÖBREK HASTALIKARI/DİYALİZ SONUCU GÖRÜLEN KOMPLİKASYONLAR VE YÖNETİMİ
  • 27. Hipotansiyon • Diyalizin en sık görülen komplikasyonudur. İntradiyalitik hipotansiyon (İDH), sıklıkla ultrafiltrasyonla (UF) çok miktarda sıvı ve solütün kısa sürede vücuttan uzaklaştırılmasıyla kan volümünün hızla azalması sonucunda ve azalan kan volümünü kompanse edecek olan kopmansatuar mekanizmaların yetersiz kalmasıyla oluşur. • Ultrafiltrasyon kontrollü diyaliz makinesi kullanımı • İnterdiyalitik kilo alımını önleyen diyet ve tuz kısıtlaması • Kuru ağırlığın iyi tespiti ve kuru ağırlığın altında UF yapılmaması • Diyaliz solüsyonu Na+'unun düşük tutulmaması • Antihipertasif ilaçların diyaliz sonrası verilmesi:
  • 28.
  • 29. ANEMİ • KBH’nin yaygın görülen bir komplikasyonudur. Bu bağlamda KBH aneminin göreceli olarak eritropoetin eksikliği, demir eksikliği, kan kayıpları, eritrosit yaşam süresinin kısalması, inflamasyon, altta yatan hematolojik hastalıklar, hiperparatiroidi (kemik iliği fibrozisi), kemik iliğinde alüminyum birikimi, hemoliz ve beslenme bozuklukları (B12 ve folik asit eksikliği vb) gibi ortaya çıkışında birçok faktör yer almaktadır. • KBH’ye bağlı oluşan anemi hastalarda; yorgunluk, güçsüzlük, aktivite intoleransı, solunum sıkıntısı ve yaşam kalitesinde azalmaya neden olmaktadır.
  • 30. Anemi • GFR düşüsüne bağlı olarak Dizyaliz hastalarında anemi görülebilmektedir. • Anemiden asıl sorumlu mekanizma azalmış eritropoez olmasına karşı pek çok faktör anemi oluşumuna katkıda bulunur. • Bu faktörler arasında hemodiyaliz sırasında kaybedilen kan, gizli gastrointestinal kanamalar, azalmış eritrosit yaşam ömrünün kısalması, eşlik eden folik asit ve demir eksikliği ve üremik toksinler, eritropoezin süprese edilmesi sayılabilir. • Ayrıca hastalarda kanama zamanında uzama olur.
  • 31. ANEMİ • Tedavide ise, eritropoetin, demir ve kan transfüzyonu yapılabilmektedir. Kronik anemi tablosunda ise, kardiyovasküler hastalıklarda artış nedeniyle hastaneye yatışlara neden olmakta bunlarla ilişkili olarak da morbidite ve mortalitede artış görülmektedir. Anemi tedavisinde EPO (rHuEPO) kullanımı ile birlikte hemoglobin düzeyinde artma, kan transfüzyon ihtiyacında azalma ve yaşam kalitesinde düzelme sağlanmıştır. • Ancak EPO kullanımıyla birlikte tromboz, hipertansiyon, inme, erken renal replasman tedavi ihtiyacı ve yüksek mortaliteye neden olduğu çalışmalarla kanıtlanmıştır.
  • 32. ANEMİ • Kidney Disease: Improving Global Outcomes-KDIGO rehberi 2012 yılında güncelleşmiş ve kullanımı ile ilgili öneriler sunulmuştur. KBH anemisini KDIGO kılavuzu önerilerine göre; • KDIGO anemi tedavisi rehberi KBH anemisinin daha fazla demir ve daha düşük dozlarda EPO’larla, bireyselleştirilmiş tedavisini önermektedir. • Bu rehberde Hemoglobin 9g/dl’un altında ise başlanmalı 9-10 g/dl arasında ise bireyselleştirilmiş bakıma göre karar verilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. • Hemoglobin çok yükseliyorsa EPO’nun verilmemesi gerektiği belirtilmektedir.
  • 33. POTASYUM DENGESİ BOZUKLUKLARI • Serum potasyum konsantrasyonunun 5mEq/l’nin üzerinde olması hiperkalemi olarak tanımlanmaktadır. Hiperkalemi, kardiyak aritmilere ve hatta ani ölümlere neden olabilmektedir. Bu nedenle hiperkalemiyi önleyici ve tedavi edici yaklaşımların öğrenilmesi hastalar için çok önemlidir. Di- yetle alınan potasyumun büyük kısmı gastrointestinal sis- temden emildikten sonra hücre içine geçerek böbrekler yoluyla vücuttan uzaklaştırılmaktadır. Bu nedenle hiperka- lemi durumunda uygulanan tedaviler; diyetle alınan potas- yum miktarının azaltılması, diyetle alınan potasyumun bağırsak emiliminin azaltılması, fazla potasyumun hücre içi ortama taşınması ve böbreklerden atılımının arttırılması şeklinde uygulanmaktadır.
  • 34. SODYUM DENGE VE DENGESİZLİKLERİ • Hiponatremi, göreceli olarak suyun sodyuma göre fazla ol- duğu durumdur ve serum sodyum konsantrasyounun 135mEq/L’nin altına düşmesi olarak tanımlanır. Bu yüz- den hiponatremi tuz değil su metabolizmasının bozulduğu bir durumdur. Hiponatremi tedavisinde hiponatreminin süresi ve derecesi, eşlik eden semptomların ağırlığı dikkate alınarak tedavi yönetilmelidir. Bütün hastalarda tedavide ortak bazı noktalar vardır. Hiponatremiye yol açan hasta- lığın ortadan kaldırılması ve hiponatreminin derinleşmesinin önlenmesi bunların başında gelir. Bir diğer önemli nokta hiponatremiyi düzeltme hızıdır. • PERİKARDİT, PERİKARDİYAL EFFÜZYON VE PERİKARDİYAL TAMPONAD • Üremik atıkların birikimi sonucunda perikardit, perikardi- yal effüzyon ve perikardiyal tamponad ortaya çıkmaktadır.
  • 35. ALT EKSTREMİTE VE ELLERDE KAS KRAMPLAR • KBH’de kramplar oldukça sık görülmektedir. Sodyum düzeyinin düşüklüğü, elektrolit dengesizlikleri, kuru ağırlığın hesaplanamaması ve interdiyalitik kilo dengesizliği vb. nedenlerle hastalarda kramplar görülmektedir. Krampların önlenmesinde en önemli yaklaşım; üre kontrolü ve sıvı elektrolitin dengede tutulmasıdır. Masaj, egzersiz ve sıcak uygulama kısa süreli de olsa hastada rahatlık sağlayabilir.
  • 36. Kas krampları • Kas kramplarının muhtemel sebebi olarak yoğun ultrafiltrasyon ve diyalizat solüsyonunda sodyum düşüklüğü gösterilmektedir. • hastalar kas kramplarını gidermek için; • uyuma, • masaj yapma • ilaç alma gibi yöntemlere başvurmaktadırlar.
  • 37. Endokrin Sorunlar • Böbrek tiroid hormonlarının yıkımında önemli rol oynamaktadır ve KBH’da tiroid düzeylerinde önemli değişiklikler olmaktadır. • Guatr insidansı belirgin olarak artmıştır. • Kadınlarda östrojen hormon seviyeleri düşüktür. Buna bağlı olarak amenore vardır. • Erkek hastalarda testesteron düşük, oligospermi ve jinekomasti vardır. • Sekonder hiperparatiroidi, glikoz intoleransı ve insülin metabolizmasında bozukluk vardır.
  • 38. Bulantı kusma • Diyaliz esnasında görülen bulantı ve kusmanın en önemli nedenleri uygulanan aşırı UF nedeni ile ortaya çıkan hipotansiyon (en sık), üremi, yetersiz diyaliz, hiperkalsemidir. • Diyaliz kan akım hızı kontrolü • Hipotansiyonun düzeltilmesi • Antiemetik (oral/parenteral) verilmesi
  • 39. OKÜLER İRRİTASYON • KBH konjiktivada kalsiyum birikmesi nedeniyle hastaların gözelerin de yanma ve sulanma meydana gelmektedir. Tedavide oral fosfat bağlayıcı ilaçlar verilerek hastanın serum fosfat düzeyi kontrol altında tutulması sağlanır. Yapay göz yaşı damlası 3-4 saat ara ile verilebilir.
  • 40. Kaşıntı • Böbrekler yoluyla atılamayan üre kristallerinin deride birikmesine bağlı gri-sarı renk, üremik frost denilen parlak görüntüler vardır. Ter bezlerinin işlevinin bozulması nedeni ile deri kuru, kolay hasra görebilecek durumda ve kırmızı ve kaşıntılıdır. Ekimoz ve purpura lezyonları vardır. Tırnaklarda incelme, kolay kırılma saçlarda incelme ve kabalaşma vardır. • Üremik kaşıntı: Mast hücrelerinin aşırı olmasına ve bu hücrelerin histamin üretmesi nedeni ile oluşmaktadır. Antihistaminik ve lokal kremlerle tedavi edilmektedir. Üre düzeyinin sabit tutulmasınında kaşıntıyı azalttığı belirtilmiştir. • Kaşıntının azaltılmasında akupunktur, akupres, aromaterapi, bitkisel ürünler, hipnoterapi, müzik terapi gibi tamamlayıcı yöntemler kullanılmaktadır.
  • 41. KAŞINTI • Sebep olduğu düşünülen faktörler; • kuruluk (diyaliz kaynaklı), • paratiroid hormon seviyeleri, • mast hücreleri, • serotonin seviyesi, • bağışıklık sistemi ve inflamasyon,
  • 42. KAŞINTI • Kronik Kaşıntı Avrupa Rehberinde (KKAH) kronik kaşıntı bakımında alınması gereken genel önlemler belirtilmiştir; • Cilt bakımı, • Davranışsal yaklaşım • Diyet düzenlenmesi • Hasta Eğitimi
  • 43. Yorgunluk-güçsüzlük • Kas zayıflığı, atık ürünlerin birikmesi, inflamatuar süreçler gibi durumlarda ortaya çıkan ve engellenemeyen bir tükenme duygusu olarak tanımlanan yorgunluk hastalar tarafından yoğun şekilde yaşanan bir semptomdur. • Hastanın aktiviteleri değerlendirmeli ve yorgunluğa neden olan aktiviteleri belirlemeli • Hastaya özgü aktivite planı oluşturulmalı • Hastanın önceliklerini tanımlayarak, vazgeçilebilir olanların bırakılmasının sağlanması • Hasta enerjisinin en yüksek olduğu dönemlerde önemli işlerini yapması konusunda yönlendirmeli
  • 44. Yorgunluk-güçsüzlük • Hemodiyaliz hastalarında yorgunluk sıklıkla anemiye bağlı ortaya çıkar, bu durumda hemşire reçete edilen demir ilaçlarını doğru bir şekilde uygulamalıdır. Reçete edilen Epoetin Alfa (Epogen) hemşire tarafından subkutan veya intramüsküler yolla uygulamalıdır. Ayrıca Epoetin Alfanın yan etkileri olan ani kan basıncı yüksekliği, göğüs ağrısı, bayılma, şiddetli baş ve bacak ağrısı, bacaklarda eritem ve şişme izlenmelidir. • Yapılan çalışmalarda egzersiz, yoga, akupresure gibi tamamlayıcı tedavi yöntemlerinin yorgunluğu azalttığı belirtilmektedir. • Astroth KS, Russell CL, Welch JL. Non-Pharmaceutical fatigue interventions in adults receiving hemodialysis: A systematic review. Nephrology Nursing Journal 2013; 40(5): 407-427. 29. • Chang Y, Cheng S, Lin M, Gau F, Chao YC. The effectiveness of intradialytic leg ergometry exercise for improving sedentary life style and fatigue among patients with chronic kidney disease: A randomized clinical trial. International Journal of Nursing Studies 2010; (47): 1383–1388.
  • 45. Uyku sorunları • Hemodiyaliz hastalarının yaşadığı uyku sorunlarını tek bir nedene bağlamak doğru olmaz. Hastaların yaşadığı kaşıntı ve huzursuz bacak sendromuna yoğun hemodiyaliz seanslarında uyuyakalmak, günlük yaşamdan kaynaklı anksiyete, hastalığa bağlı depresyon ve antihipertansif ilaç kullanımı gibi faktörlerin neden olduğu düşünülmektedir.
  • 46. Uyku sorunları • KBH’da interlökin üretimindeki anormallikten kaynaklanan bir uyku eğiliminin olduğu gösterilmiştir ancak hemodiyaliz uygulaması ile bu maddelerin atılımının artığı ve uyku sorunlarının ortaya çıktığı gösterilmiştir.
  • 47. Uyku sorunları • Uyku hijyeni eğitimi, relaksasyon, egzersiz programları • lavanta esansiyel yağı ile aromaterapi uygulanması • Sosyokültürel yapı ve yaş baz alınarak hastalara uygun müzik dinletilmesi • huzursuz bacak sendromunun iyi tanılanmasının ve yönetiminin planlanmasıyla hastanın uyku sorunları azaltılabilir.
  • 48. Enfeksiyon • Hemodiyaliz hastalarındaki enfeksiyonların %70’den fazlası vasküler giriş yeri ile ilişkilidir. • KBY hastalarında ileri yaş, eşlik eden hastalıkların varlığı, aşı cevabının azlığı, immunsupressif tedavi, üremi, diyaliz girişim yolu, daha önceden kullanılan kateterin tipi, önceden kullanılan antimikrobiyal, hastaneye yatış öyküsü ve diyaliz seçimi gibi çok sayıda potansiyel risk faktörü enfeksiyona yatkınlık oluşturmaktadır. • Kateter ve giriş yeri bakımının doğru teknikle yapılması enfeksiyon gelişimini önlemesinin yanı sıra hastaneye yatışları da azaltmaktadır. • KDIGO US 2012 rehberi kontrendikasyon yoksa KBY hastalarının yıllık grip aşısı ve beş yılda bir pnömokok aşısı olmaları gerektiğini vurgulamaktadır
  • 49. KBH’DE GÜNCEL DİYET UYGULAMALARI • Bitki ağırlıklı, düşük proteinli ve düşük tuzlu bir diyet, asit- baz homeostazında ve bağırsak mikrobiyotasında olumlu değişikliklere yol açarken, glomerüler hiperfiltrasyonu hafifletmeye ve mevcut böbrek fonksiyonunu daha uzun süre korumaya yardımcı olabilir. KBH’de üre düzeylerini düşürmek için kullanılan ve böylece diyalizi simüle edecek yeni bir diyet yaklaşımının kullanımı yakın zamanda tanımlanmış, bağırsak ve diyaliz diyeti olarak adlandırılmıştır.
  • 50. KBH’DE GÜNCEL DİYET UYGULAMALARI • Bitkisel düşük proteinli ve lifli diyetler; hastalar tarafından daha kolay uygulanabilir, metabolik belirteçleri üremiyi iyileştirebilir, metabolik asidozu-inflamasyonu azaltabilir ve hastalığın ilerlemesini yavaşlatabilir. • Daha yüksek kırmızı et alımı ise, bağırsak mikrobiyotası yoluyla daha yüksek karnitin üretimi nedeniyle ateroskleroza neden olabilir ve üremiyi arttırabilir. • Diyette protein alımını azaltmak kas kaybını ve kırılganlık riskini artırabilir. • Hastaların protein alımı, KBH evresi, akut böbrek hasarı ve diyaliz ihtiyacına göre değişebilir. • İşlenmiş ve kompleks karbonhidratların aksine taze meyve ve sebzelerin daha fazla alınması önerilmektedir. • Hastalardaki fazla kilo böbrek fonksiyonlarının hızlı bir şekilde azalmasına neden olarak KBH ve albüminürinin ilerlemesine KBH oluşmasına neden olabilmektedir.
  • 51. KBH’DE GÜNCEL DİYET UYGULAMALARI • Besin odaklı diyet müdahaleleri (düşük sodyum, düşük fosfat ve düşük potasyum); Tek besin grubu diyet yaklaşımlarının (örn. sıkı fosfat kontrolü) hastalar düzeyindeki sonuçları belirsizdir. Potasyum açısından kısıtlı di- yetler, potasyum açısından zengin, sağlıklı meyve ve sebzelerin alımını sınırlayarak müdahale etmemekten daha fazla zarara neden olabilir. • Diyette sodyum kısıtlaması; KBH olan ve olmayan kişilerde albüminüri azaltarak hipervolemiyi düzeltir ayrıca kan basıncını düşürür ve arteriosklerozu önler. Sod- yum alımı üst düzeyde sınırlanmalıdır (Amerikan Kalp derneğine göre 2,3 g/gün (<100 mmol))
  • 52. Diyaliz hastalarında beslenme • Beslenme durumunu iyileştirmek ve özellikle pro- tein-enerji malnütrisyonunu engellemek • Glisemik kontrolü sağlamak • Üremi bulgularının hafifletilmesi ve düzeltilmesi • Renal osteodistrofiden korumak amaçlı kalsiyum ve fosforu normal değerler içerisinde tutmak • Kardiyak fonksiyonun sağlıklı sürmesi için potasyum, sodyum diyette kısıtlanmak • Sıvı elektrolit dengesini sağlamak • Sağlıklı vücut ağırlığını sürdürmek.
  • 53. Diyaliz hastalarında beslenme • 1. Enerji: Diyaliz hastalarının enerji ihtiyaçları sağ- lıklı bireyler ile benzerlik göstermektedir. Protein enerji malnütrisyonu, hemodiyaliz hastalarında mortalite oranını yükseltmektedir. Diyaliz hastaları enerjiyi ilk olarak karbonhidratlardan sırasıyla yağlardan ve proteinlerden almalıdırlar. • 2. Protein: Hemodiyaliz hastaları yeterli protein almadıkları durumda negatif nitrojen dengesi ve malnütrisyon gelişebilmektedir. Hemodiyaliz hastalarının alması önerilen protein miktarı 0,1 g/kg/gün olarak hesaplanmaktadır. Daha yüksek oranlarda protein alındığında nitrojen dengesine bir yararı olmamakta, kan üre ve diğer azotlu yıkım ürünlerinin miktarını artırmaktadır. • 3. Yağ: Diyaliz hastalarında toplam enerjinin %25- 35’inin yağlardan gelmesi önerilmektedir. Esansiyel yağ asidi içeren gıdalar tüketilmelidir.
  • 54. Diyaliz hastalarında beslenme • 4. Sodyum: Hemodiyaliz hastalarında sodyum alımı iki diyaliz arasındaki kilo alımını etkilemektedir. Diyetle alınan fazla sodyum sıvı alımını arttırmaktadır. Hemodi- yaliz hastaları anürik ve oligürik ise diyetle alınan tuz miktarı azaltılmalıdır. Tüketilmesi önerilen günlük sodyum miktarı 1-2 g olmalıdır. • 5. Potasyum: Evre 4 ve 5 olan KBY hastalarında günlük potasyum yaklaşık 3 gr’mı geçmemelidir. Sık hiperkalemi yaşayan hastalarda günlük potasyum miktarı 1-2 gr arasında olmalıdır. Besinlerdeki potasyum miktarını azaltmak için sebzelerin haşlanması ve sonra sularının dökülmesi, kızartma yapılmaması önerilmektedir.
  • 55. Diyaliz hastalarında beslenme • 6. Fosfor: İdame serum fosfor düzeyinin diyaliz hastaları ve ilerlemiş evre KBY hastalarında 3.5-5.5 mg/dL arasında olmasını önermektedir. Diyaliz hastalarında uzun süreli olarak hiperfosfatemiyi engellemek için fosfor bağ- layıcı ilaçlar kullanılmaktadır. Fosfor içeriği yüksek be- sinler hayvansal gıdalar, baklagiller, kuruyemişler, çikolata vb. ürünlerdir. Protein içeriği yüksek besinler fosfor açı- sından da zengindir. • 7. Kalsiyum: Diyaliz tedavisi almayan KBY hastala- rında 4 ve 5. evrede, aktif D vitamini eksikliği ve üremik ortamda D vitaminine dirençten dolayı kalsiyuma gereksi- nimleri mevcuttur. Evre 5 KBY hastalarında düzeltilmiş kalsiyum miktarı 8.4-9.5 mg/dL aralığında olmalıdır.
  • 56. Diyaliz hastalarında beslenme • 8. Demir: Diyaliz hastalarında, diyaliz membranına demirin bağlanması, sık kan alımları, diyaliz işlemi so- nunda kanın diyalizerde kalması ve intestinal kayıplar sonucu demir eksikliği sık görülmektedir. Hastalarda ferritin değerini 100 ng/ml’nin üzerinde tutabilmek için demir des- teği gerekmektedir.14,18 • 9. Vitaminler: Diyaliz esnasında vücuttan suda eriyen vitaminlerin atılımı, diyet kısıtlamaları, üremiye bağlı emi- limin yetersizliği, ilaç kullanımı nedenleriyle vitamin ye- tersizliği görülmektedir.
  • 57. Diyaliz hastalarında sıvı kısıtlaması • HD tedavisi alan bireylere günlük üriner çıkış + 500 ml miktarında sıvı almaları önerilmektedir. • Hastaların diyette fazla miktarda sodyum alımı susamaya ve sıvı alımına neden olarak total vücut sıvısının artmasına dolayısı ile fazla interdiyalitik kilo alımına neden olmaktadır. • Aşırı sıvı alımı; ödem, hipertansiyon, sol ventrikül hipertrofisi, konjestif kalp yetmezliği ya da pulmoner ödeme neden olmaktadır. • İnterdiyaltik kilonun fazla olduğu durumlarda, diyaliz seansında hastadan aşırı sıvı çekilmektedir. Hastadan fazla sıvı çekilmesi homeostatik dengeyinin bozulmasıyla mortaliteye neden olabilen ciddi bir durumdur. • İnterdiyalitik kilonun 2.5 kg üzerinde olması sıvı kısıtlamasına uyumsuzluğu göstermekte iken; alınan kilonun kuru ağırlığın %3’ünden az olması da malnütrisyon riskine işaret etmektedir.
  • 58. Sigara • Sigarayı bırakma veya kaçınma, sigara içmek büyük bir oranda KBH riski ile ilişkilidir. Sigara içmek, KBH olan kişilerde kalp damar hastalık riskini artırır ve kanser de dahil olmak üzere komorbid durumlara bağlı ölüm riskinin artmasıyla ilişkilidir. Davranışsal danışmanlık ve ilaç tedavisi ile tüm KBH hastaları sigarayı bırakması için desteklenmelidir.
  • 59. Fiziksel aktivite • Fiziksel aktivite, KBH’lerde böbrek fonksiyonlarında daha yavaş düşüşe neden olur. Ayrıca KBH kardiyovasküler komplikasyonları ve mortalite riskini düşürür. Haftada 150 dakika hafif/orta düzeyde aerobik fiziksel aktivite(yürüyüş, yüzme) önerilmektedir. Diyaliz sırasında gevşeme egzersizleri, extremite egzersizleride fizyoterapist kontrolünde düzenlenebilir.
  • 60. KDIGO Rehberine Göre Kanıt Temelli Kronik Böbrek Hastalığı Tedavi ve Yönetimi • Hasta diyabetli olsun olmasın idrarla albümin atılımının <30 mg/24 saat olması.(1B) • Kan basınıcının ilaçla tedavi altındayken ≤140 mmHg ≤90 mmHg olması.(1B) • Diyabetik böbrek hastalarına HbA1c’nin %7 civarında tutulması. (1A) • Diyabetik böbrek hastalarının protein alımının 0,8g/kg/gün olması (2C) • 2 gr’dan aza tuz alımının sağlanması (1C) • Tüm hastalar yıllık olarak rutin influenza aşısı yaptırmalı (1B) • LDL ve HDL’nin 130mg/dl’nin altında, kolesterolün ise 200mg/dl’nin altında tutulması. (1C) • Tüm kronik böbrek hastalarında kadınların Hgb düzeyinin 12g/dl, erkeklerin ise 13 mg/dl’nin altına inmesine izin vermeme. (Kanıt derecesi yok).
  • 61. KBY beden imajı ve cinsellik • Hastada uzun süren tedavi, kullandığı ilaçlar, beden imajının kötüleşmesinden dolayı cinsel işlev bozukluklarına da sebep olabilmektedir. • Hemşire, Cinsel işlev bozukluklarına yönelik olarak hastanın cinselliği konusunda geçmiş öyküsü alınmalıdır. • Buna yönelik olarak hastanın mevcut cinsellik örüntüleri, bireyin cinsel doyumu, cinsellik ile ilgili sorunların varlığı, partnerinin ve kendisinin sorun olarak al- gılayıp algılamadığına yönelik olarak değerlendirme yapıl- malıdır. Bireyin problemi tanıması sağlanarak, fiziksel hastalığın cinsel işlevleri üzerine etkisini tartışmak, bireyin cinsellik ile ilgili soru sorması konusunda cesaretlendirilmeli, cinsel aktivitenin bireyin dinlenmiş olduğu zamanlarda gerçekleşmesi konusunda planlanma yapılmalıdır
  • 62. Böbrek Hastalıklarında Tamamlayıcı ve İntegratif (Bütünleşik) Uygulamalar
  • 63. DOĞAL ÜRÜNLER • Yaygın olarak kullanılan bitkisel ürünler; • vitaminler, • mineraller, • probiyotikler • diyet destekleri doğal ürünler arasında yer almaktadır.
  • 64. • Diyaliz tedavisi almayan KBH’sı olan bireylerde Çin tırtıl mantarının (Cordyceps sinensis) serum kreatinin seviyesini, proteinüriyi azalttığı, kreatin klirensi, hemoglobin ve serum albümin düzeyini arttırdığı, ancak kanıt düzeyinin düşük olduğu, bu nedenle sonuçların kesin olmadığı belirtilmektedir.
  • 65. • Sagheb ve ark. çalışmasında, 60 HD hastası dört gruba randomize edilmiş, ilk grup C vitamini ve E vitamini alırken, ikinci grup C vitamini ve plasebo, üçüncü grup E vitamini ve plasebo, dördüncü grup ise plasebo ve plasebo tedavisi alarak 8 hafta izlenmiş ve çift plasebo alan gruba kıyasla diğer üç grupta da huzursuz bacak sendromu (HBS) semptomlarında düzelme olduğu tespit edilmiş ancak klinik yararlanım açısından gruplar arasında anlamlı farklılık bulunmamıştır.
  • 66. • 13 RKÇ’yi dahil ederek yapılan bir sistematik derleme ve meta analiz çalışmasında; probiyotik, prebiyotik ve sinbiyotik takviyelerinin KBH olan bireylerde lipid profillerini, inflamasyon ve oksidatif stres biyobelirteçlerini iyileştirdiği tespit edilmiştir.
  • 67. • SDBH olan bireylerde besin desteğinin yorgunlukla ilgili çeşitli subjektif ve objektif ölçümler üzerindeki etkilerini belirlemek amacıyla yapılan randomize çift kör plasebo kon- trollü bir çalışmada, 12 hafta boyunca uygulanan besin desteğinin (B1, B2 vitamini, niasin, B6 vitamini, B12 vita- mini, folik asit, C vitamini, karnitin, koenzim Q10, saf galakto oligosakkarit ve çinko içeren) SDBY olan hasta- larda otonom sinir ve bağışıklık fonksiyonunda faydalı olduğu belirlenmiştir.
  • 68. Tai Chi • Yapılan çalışmalarda; • HD tedavisi alan hastalarda Tai Chi’nin; • yaşam kalitesini • fiziksel işlevsellik düzeyini • lipid metabolizmasını düzenlediği tespit edilmiştir
  • 69. Yoga • Haftada iki kez, 16 seans, 30 dakika boyunca uygulanan kahkaha yogasının HD tedavisi alan hastalarda ağrı düzeyini azalttığını ve uyku kalitesini arttırdığı tespit edilmiştir. • Pandey ve ark. yaptıkları çalışmalarında, KBH olan bireylere uygulanan haftada en az 5 gün, günde 40-60 dakika, 6 aylık yoga programının (yogik asanalar) böbrek fonksiyonlarını ve yaşam kalitesini iyileştirdiğini belirlemişlerdir.
  • 70. Akupunktur ve Akupres • Yapılan çalışmalar akupunktur ve akupresin; • Uyku gecikmesini iyileştirebileceği ve toplam uyku süresini arttırabileceği • Akupresin üremik kaşıntıyı azalttığı, • Manüel akupresin kısa vadede depresyon ve yorgunluğu azalttığı • Akupresin tükürük miktarını arttırdığı, susuzluk şiddetini azalttığı ve yaşam kalitesini olumlu etkilediği belirlenmiştir. • Üst ekstremite ağrı şiddetini azalttığı , • Kaşıntı şiddetini, serum fosfor ve paratiroid hormon düzeyini azalttığı • Sistolik ve diyastolik kan basıncı regülasyonunu sağladığı saptanmıştır. Çevik B, Taşcı S. The effect of acupressure on upper extremity pain and quality of life in patients hemodialysis treatment: a randomized controlled trial. Complement Ther Clin Pract. 2020;39:101128. doi: 10.1016/j.ctcp.2020.101128. Karjalian F, Momennasab M, Yoosefinejad AK, Jahromi SE. The effect of acupressure on the severity of pruritus and laboratory parameters in pa- tients undergoing hemodialysis: a randomized clinical trial. J Acupunct Meridian Stud. 2020;13(4):117-23. doi: 10.1016/j.jams.2020.05.002. Biçer S, Taşcı S. The effect of body acupressure on blood pressure and fatigue levels in individuals suffering from hypotension during hemodial- ysis: a randomized controlled trial. Altern Ther Health Med. 2021;AT6359. Farrar AJ, Farrar FC. Clinical aromatherapy. Nurs Clin North Am. 2020;55(4):489-504. doi: 10.1016/j.cnur.2020.06.015.
  • 71. Aromaterapi • HD tedavisi alan bireylere uygulanan inhalasyon ve masaj aromaterapinin anksiyete, yorgunluk, kaşıntı, fistüle iğne girişi sırasında ağrı, depresyon, stres ve baş ağrısını azalttığı, uyku ve yaşam kalitesini arttırdığı belirlenmiştir • HD tedavisi alan hastalara iki ay boyunca, haftada üç kez, HD seansından bir saat sonra, 20 dakika süre ile papatya yağı (3 ml), badem yağı (3ml) ve yağsız ayak masajı uygulamasının yorgunluk şiddetini azalttığı ve yaşam kalitesini arttırdığı tespit edilmiştir. • HD tedavisi alan hastalara dört hafta boyunca haftada üç kez HD seansından bir saat sonra aromaterapi masajı gruplarına 10- 15 ml lavanta (%1.5) ve tatlı portakal yağı (%1.5) ile 20 dakika süreyle alt bacak bölgesine öfloraj masajı, kontrol grubuna ise sadece ayak masajı uygulanmıştır. Çalışma sonucunda, lavanta ve tatlı portakal yağı ile uygulanan alt bacak masajının kontrol grubuna göre yorgunluğu azalttığı ve yaşam kalitesini arttırdığı, ancak her iki müdahale grubu arasında anlamlı fark olmadığı belirlenmiştir. Bouya S, Ahmadidarehsima S, Badakhsh M, Balouchi A, Koochakzai M. Effect of aromatherapy interventions on hemodialysis complications: a systematic review. Complement Ther Clin Pract. 2018;3:130-8. doi: 10.1016/j.ctcp.2018.06.008. Habibzadeh H, Wosoi Dalavan o, Alilu L, Wardle J, Khalkhali H, Nozad A. Effects of foot massage on severity of fatigue and qual- ity of life in hemodialysis patients: a randomized controlled trial. Int J Community Based Nurs Midwifery. 2020;8(2):92-102. doi: 10.30476/IJCBNM.2020.81662.0. Mohammadpourhodki R, Sadeghnezhad H, Ebrahimi H, Basirinezhad MH, Maleki M, Bossola M. The effect of aromatherapy massage with lavender and citrus aurantium essential oil on quality of life of patients on chronic hemodialysis: a parallel randomized clinical trial study. J Pain Symptom Manage. 2021;61(3):456-63.e1. doi: 10.1016/j.jpainsym- man.2020.08.032.
  • 72. Sanat Terapisi • HD tedavisi alan hastalara sanatçılar tarafından 6 ay boyunca, her HD seansında uygulanan tıpta sanatlar uygulamalarının (tığ işi, el sanatları, sergiler, şiir, müzik aleti çalma) bazı laboratuar parametrelerinde iyileşme sağladığı, depresyonu azalttığı ve yaşam kalitesini iyileştirdiği belirlenmiştir. • Hageman ve ark. çalışmasında, HD tedavisi alan hastalara dört hafta boyunca, haftada iki seans, HD seansının ilk yarısında, 75 dakika olmak üzere armonik ve ritmik destek sağlamak için ses ve gitarın yanı sıra özel müzik terapi teknikleri kullanılarak müzik terapisti tarafından uygulanan müzik terapinin depresyon düzeyini azalttığı ve yaşam kalitesini arttırdığı tespit edilmiştir. • Fernandes ve D’silva’nın çalışmasında, HD tedavisi alan bireylere uygulanan müzik terapinin depresyon, anksiyete ve stres düzeylerini azalttığı saptanmıştır.
  • 73. Sıcak-Soğuk Uygulama • Al Amer ve ark. çalışmasında, HD tedavisi alan bireylere bir hafta boyunca, haftada üç kez, AVF kanülasyon uygulamasından 10 dakika önce ve uygu- lama prosedürü boyunca (yaklaşık iki dakika) buz paketleri ile uygulanan kriyoterapinin AVF kanülasyonu sırasındaki ağrıyı azalttığı tespit edilmiştir. • Ghoreyshi ve ark. çalışmasında, HD tedavisi alan hastalara uygulanan soğuk kompresin kardiyovasküler parametrelerin azaltılmasında etkili olduğu saptanmıştır.
  • 74. KBH’NİN TEDAVİSİNDE YENİ TEKNOLOJİLER • KBH ortaya çıkan komplikasyon ve semptomların tedavisi için RRT’lere alternatifler aranmaktadır. Bu kapsamda güncel teknolojilerden yararlanarak yeni girişimlerde bulunulmuştur. Nano tıptan yaralanarak giyilebilir yapay böbrek (Wearable Artificial Kidney-WAK) geliştirilmesi hedeflenmiştir. Bunların şekli ise klasik hemodiyaliz sis- teminin küçültülmüş halidir. Buradaki amaç, böbrek fonksiyonuna benzer fonksiyonun yakalanması, bireyin rahat kullanımı, hareketin kısıtlamasının azaltılması, konforlu yaşam, emniyetli ve ergonomik uyum’dur.
  • 76. KBH’NİN TEDAVİSİNDE YENİ TEKNOLOJİLER • Bu doğrultuda WAK ve WAKMAN projesi tasarlanmıştır. WAK ile ilgili ilk çalışma 2007 yılında Lancette yayınlanmıştır. Bu çalışmada hemodiyaliz hastalarına (8 birey) 5 kg ağırlığında WAK giydirilerek cihazın etkinliği değerlendirilmiştir. • Hastalarda cihaz ortalama 6.4 saat süre ile kan akım hızı 58.6ml/dk ve diyalizat akım hızı ise 47.1 ml/dk olacak şekilde uygulanmıştır. • Makinada bağlı kaldıkları zaman diliminde hastalardan 2 saat ara ile kan alınarak biyokimya parametreleri değerlendirilmiştir. • Hastalarda önemli bir elektrolit değişimi veya kardiovasküler instabiliteye görülmemiştir. Ancak tedavinin kesilmesine yol açmasa da sorbent kasetlerde üreden üreaz ile oluşan karbondioksit kabarcıkları diyalizat akımında teknik zorluğa neden olmuştur. İki olguda devrede pıhtı olmuşken bir olguda iğne dislokasyonu olduğu belirtilmiştir.
  • 77. KBH’NİN TEDAVİSİNDE YENİ TEKNOLOJİLER • WAKMAN projesini Gura ve ark. 2008 yılında yayınlamışlardır. Altı hasta 1.135 kg ağırlığındaki cihazı ortalama 5.7 saat kullanmışlar. Çalışma sonucunda kardiovasküler stabilite sağlanarak hiçbir hastada hipotansiyona rastlanmamıştır. Bu cihazlarla ilgili çalışmalar günümüzde halen devam etmektedir. Beklenti hem hastanın hayatını kolaylaştırması hem de mortalitenin azalmasını sağlamak olmasına rağmen hastanın cihazı sürekli üzerinde taşımak zorunda kalması, sürekli heparinizasyon sorunu, şarj problemleri ve belirsiz maliyet gibi sorunlar halen çözüm bulmamıştır.
  • 79. KBH’NİN TEDAVİSİNDE YENİ TEKNOLOJİLER • Diğer sistem ise implante edilen yapay böbrektir. Yapay böbrek sistemi, böbrek nakil bölgesine teknoloji ile üretilmiş böbreğin implante edilmesini içermektedir. Etkin bir tedavi seçeneği gibi görünen bu tedavilerin gündelik kullanıma yan- sımasının zaman alacağı düşünülmektedir.
  • 80. DİYALİZ Kesin diyalize başlama nedenleri; Kontrol edilemeyen HT Üremik kanama Üremik ensefalopati Pulmoner ödem Kreatinin 12 mg/dl üstü olması Diüretiğe cevap vermeme Kalsiyum-Fosfor dengesinin bozulması
  • 82. EHD (Ev Hemodiyalizi) • Türkiye’de, evde hemodiyaliz (EHD) uygulamasının, “EHD yapma izni” verilen diyaliz merkezleri tarafından eğitim verilen ve EHD’yi uygulayabileceği belgelenen hasta ve/veya yardımcısı tarafından hastanın evinde gerçekleştirileceği belirtilmektedir.
  • 83. • Türkiye’de EHD oranı %1 olarak bildirilmektedir!!! • EHD, 3 farklı şekilde uygulanmaktadır. Bunlar; • Günlük kısa diyaliz (2,5-3 saat, haftada 5-6 gün), • Sık gece diyalizi (Nokturnal) (6-8 saat, haftada 5-6 gün), • Konvansiyonel (geleneksel) rejimler (4 saat, haf- tada 3 kez veya alternatif günler).
  • 84. EHD YARARLARI; • Daha düşük morbidite ve mortalite, • Artmış yaşam kalitesi parametreleri, • Maliyet etkin olması, • Antihipertansif ihtiyacının ortadan kalkması, fosfor bağlayıcı ilaç kullanımının minimalize olması • Diyaliz sonrası yorgunluk sendromunu ortadan kal- dıran seanslarda daha iyi tolerans ile üremik toksinlerin daha iyi kontrolü, • Daha düşük dozda eritropoez uyarıcı ajanlarla aneminin daha iyi kontrolü, • Daha düşük bir şelatlama ajanı dozu ile KBH ile ilişkili mineral ve kemik bozukluklarının daha iyi kontrolü Beslenme parametrelerinin daha iyi kontrolü, • Daha düşük dozda antihipertansif ilaçlarla kan ba- sıncının daha iyi kontrolü, kuruluğun kontrolü • Sol ventrikül hipertrofisinin azalması gibi kardiyolojik parametrelerde iyileşme, • Günlük aktiviteler için daha fazla enerjiye sahip olmaları, • Daha az ve daha kısa hastanede kalış sürelerine sahip olma, • Psikolojik ve sosyal iyilik halini arttırma, • Uyku kalitesini arttırma ve Cinsiyet hormonu seviyelerinde iyileşme sağlar.
  • 86. Böbrek Hastalıklarında Psikososyal Yaklaşım • Kronik böbrek yetmezliği; hastaları fiziksel, sosyal, ruhsal ve ekonomik yönden olumsuz etkiler. • Birey hastalığını ilk öğrendiği andan itibaren yeni duyduğu birçok kavramla tanışmaktadır. • Diyaliz tedavileri, tedavi için bir makineye bağımlı olma, kullanılan hemodiyaliz ve periton diyaliz kateterleri, makine alarmlarının korku ve endişeye neden olması, hafta- nın 3 günü 4-6 saat diyaliz tedavisi görmesi nedeniyle zaman kaybı aynı zamanda geri kalan zamanında ise diyaliz sonrası fiziksel problemlerin yaşanması sebebiyle sosyal işlevsellikte bozulma ve iş gücü kaybı dolayısıyla rollerini gerçekleştire- meme gibi sorunlarının olmasıdır. • Ayrıca tedaviye bağlı fiziksel görünümde değişimler, beden imajının bozulması beraberinde cinsel işlev bozukluklarını da getirmektedir.
  • 87. Böbrek Hastalıklarında Psikososyal Yaklaşım • Kronik hastalarına yönelik psikososyal yaklaşımın amacı, hastanın hastalığının sorumluluğunu kendisinin almasını sağlayarak benlik saygısını yükseltmek, hastalığa uyum için yardım etmek, günlük yaşam aktivitelerinin devamı için hastayı cesaretlendirmek, sorun çözme yöntemlerini öğretmek, karşılaşılan stres durumlarına karşın başetme yöntemlerini geliştirmek temel hedef olmalıdır. • Bireyin yaşamış olduğu anksiyete ile mevcut baş etme tekniklerinin öğrenilmesi, işlevsiz olan baş etme tekniklerinin yerine alternatif baş etme tekniklerinin öğretilmesi etkili yöntemlerdendir. Ayrıca bu aşamada hastaya solunum egzersizleri ve gevşeme egzersizleri konusunda eğitim verilmeli ve birlikte uygulanmalıdır. Bireyin sosyal destek sistemlerinin arttırılması da bireye yardımcı olacaktır. Hasta ile birlikte aile de bu aşamada değerlendirilmeli ve sosyal desteğin önemi aileye anlatılmalıdır.
  • 88. Böbrek Hastalıklarında Hemşire Koçluğu • Hemşire koçluğu, hemşireler için doğal bir rol uzantısıdır. Hemşire koçluğu, bireylerin sağlık hedefleri oluşturmasına, yaşam tarzı alışkanlıklarını değiştirmesine, sağlık koşullarını yönetmesine ve uygun olduğunda daha sağlıklı bir yaşam tarzını teşvik etmek için bütünleştirici uygulamaları dahil etmesine yar- dımcı olmayı amaçlayan benzersiz bir roldür. • Kronik böbrek hastalığı olan bireylerde, hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak ve olumsuz sonuçlarını azaltmak aynı zamanda karmaşık önerileri entegre etmek için ilaca uyum, yaşam tarzı değişikliği ve beslenme adaptasyonunu konularında bireylerin tedavi sürecine aktif katılımı oldukça önemlidir.
  • 89. Böbrek Hastalıklarında Hemşire Koçluğu • Koçlar, bireyleri hedefleri tanımlamaları için desteklemektedir ve bu hedeflere ulaşmak için bir plan geliştirmeye yardımcı olmaktadır. Oluşturulan plan daha sonra daha kolay ulaşılabilen küçük boyuttaki adımlara bölünür. Koçların desteği, istenilen değişimi engelleyecek durumların gelişmesini önlemeye yardımcı olarak, başa çıkma stratejilerinin geliştirilmesine de yardımcı olmaktadır. • Koçluk desteği, KBH hastalarının yaşam tarzlarını değiştirmelerini veya sağlıkları için sorumluluk almalarını engelleyebilecek veya sorunları, inançları ve endişeleri belirlemelerine yardımcı olabilecek yöntemlerin, sağlık profesyoneli tarafından sağlandığı bir uygulamadır.
  • 90. Böbrek Hastalıklarında Hemşire Koçluğu • Lin ve ark. erken evre KBH olan hastalarla ilgili sağlık koçluğunun geleneksel bakımla karşılaştırmışlardır ve bu randomize kontrollü çalışmanın sonucunda sağlık koçluğunun öz-etkililiği, hasta aktivasyonunu, öz yönetimi ve yaşam kalitesini iyileştirebileceğini göstermişlerdir.
  • 91. Böbrek Hastalıklarında Hemşire Koçluğu • 19 RKÇ’nin analiz edildiği sistemik review, diyalize bağımlı olmayan KBH olan bireylerde öz yönetimi sağalamaya yönelik diyetisyenler, hemşireler, doktorlar ve fizyoterapistler gibi tıp uzmanları tarafından yürütülen kapsamlı uygulamanın (tıbbi davranış değişiklikleriyle birlikte yaşam tarzı değişiklikleri), egzersiz kapasitesini iyileştirmede, kan basıncını, C-reaktif protein seviyelerini ve idrar proteinini düşürmede etkili olduğu görülmüştür. Ayrıca kronik böbrek hastalıklarında telefonla takip, eğitim bilgilerini pekiştirmek ve bireylerin sağlık davranışlarını değiştirmeye teşvik etmek için yararlı bir strateji olarak kabul edilmektedir
  • 92. PALYATİF BAKIM • KBH’DE PALYATİF BAKIM • İlerlemiş KBH olan kişiler genellikle sağlıkla ilgili yaşam kalitelerini önemli ölçüde etkileyen yüksek bir semptom yüküne sahiptir.44 Randomize kontrollü çalışmalardan elde edilen çok az kanıt olmasına rağmen, gözlemsel çalışmalar kronik diyalizin yaşam süresini artırmakla birlikte, ileri yaş, yüksek komorbiditenin ve semptom yükünün olan has- taların ve bakım verenlerin yaşam kalitesini azalttığı belir- lenmiştir. Bakımda dengeyi bulma, acı çekmeyi azaltma, hastaların yaşam ve bakım kalitesini iyileştirme arayışın- dan başlatılan ciddi bir hastalığın semptomlarını yönetmek ve stresini azaltmak için palyatif bakım yaklaşımının kul- lanılması günden güne artan bir yaklaşım olmaya başlamıştır.
  • 93. PALYATİF BAKIM • KBH olan ve RRT tedavisi lan hastaların çoğunlukla 45 ile 65 yaş arasındaki kişilerde oluştuğu ancak des- tekleyici tedavilerle yaşam süresinin artması nedeniyle 65 yaş üstü kişilerin oranı da günden güne artmaktadır. ABD nüfusunun yaklaşık %14’ü KBH ile yaşıyor. Bu insidans 60 yaşından büyük kişilerde %33’e kadar çıkmaktadır. Renal replasman tedavisine (RRT) başlayanlar genellikle yüksek mortaliteye, düşük yaşam kalitesine (QOL), fizik- sel ve duygusal göstergelere sahiptir ve yüksek sağlık hiz- meti kullanımına sahiptir.
  • 94. PALYATİF BAKIM • Palyatif bakım, disiplinler arası bir ekip tarafından yürütülen özel tıbbi bakımdır. Ağrı, yorgunluk, bulantı ve kusma, anemi, enfeksiyon, sık hastaneye yatışlar, psikolojik ve duygusal stres, uzun diyaliz saatleri nedeniyle zaman ve ücret kaybı, nefes darlığı, yetersiz beslenme ve normal yaşam tarzı işlevlerini etkilemesi vb du- rumlar bu hastaların palyatif bakıma ihtiyacını günden düne artırmaktadır. palyatif bakımı kanıta dayalı bir tıbbi model ve doktorlar, hemşireler ve sağlık profesyonelleri için kabul edilen bir tıbbi alan olarak etiketledi.
  • 95. PALYATİF BAKIM • KBH’de palyatif bakımın amacı, tedavi ve iyi ölüm hakkında ortak karar vermeyi, hastalar ve bakım verenleri ile etkin ileti- şimi, gelişmiş bakım planlamasını ve psikolojik ve sosyal desteği içeren multidisipliner bir yaklaşımla semptom yü- künü azaltıp ve yaşam kalitesini iyileştirmektir. KBH olan hastalarda palyatif bakım stratejileri, genellikle ileri yaş (65 yaş üstük) ve terminal dönem kanser hastası olması gibi daha ciddi komorbiditelerde hastaların komplikasyon ve semptom yükünü azaltarak iyi bir ölüm için yaşamı sür- düren bakım uygulamaları geliştirilmelidir.