SlideShare uma empresa Scribd logo
1 de 15
Baixar para ler offline
Bora İZKÜBARLAS / 01.08.2021 - 1
ÖZET
Bu çalışmanın amacı Türtk Dünyasında Karapapalların yeri ve posizyonunu her yönü ile
irdelenerek kaleme alınacaktır.Tarih sahnesıne çıkan milletler, eğer kültürlerini güçlü ve
kalıcı ise, uzun yıllar bu sahnedeki rollerini başarı ile devam eder; kültürlerini, gelenek
göreneklerini, efsanelerini kendisinden sonra gelecek nesillere aktarılar. Manevi değer-leri
zayıf olan milletler tarih sahnesinden silinmeye mahkümdur. Güçlü ve köklü kültüre sahip
milletler, kurduklerı çeşitli devletler tarih sahne-sinden çekilseler bile, yeni bir devlet ile
hayatlarını devam ettirirler. Türk milleti kökü tarihin derinliklerine uzanan güçlü ve köklü bir
kültüre sahip olan, nadir milletlerden birisidir. Türkler, tarihin her devresinde, çeşitli
bunalımlı ve buhranlı günler geçirseler bile "TÜRK" adını silinmez bir damga olarak tarihin
her sayfasına vurmuşlardır.
"TÜRKLER" adriyatik’den Çin seddine -Kuzey buzdenizinden -Tibete kadar bu geniş
coğrafyaya hakimiyet kurmuş olan atalarımız at üsütünde kavimlere hükmetmiş bir millettir.
Oğuz Türkleri ve Karapapakların Türk Dünaysındaki yeri ve pozisyonu, ise Karapapaklar
göçebe toplum oldukları için ve küçük aile boylarından oluştuğudan koyunculuk yılkıcılığı
benimsemişlerdir. Kavimler göçünün de etkisi olan kabilelerin birbirini ittirmesi dolayısıyla
yer değiştirerek geniş otlak ve yaylaklara sahip dünya kara kıtasında çok çeşitli ülkelerde
kendilerine yurtluk tutarak o milletin tebaasına entegre olmaya çalışmışlar ve Güünümeze dek
öz benliklerini hiç ama hiç kaybetmeyerek üst kimlik olan “Türk” lük şuurunu her zaman
korumuş gelenek ve göreneklerini yaşatarak günümüze kadar gelmişlerdir.
Buradaki araştırmamız Oğuz boyunda olan karapapakların Türk Dünyasındaki yerini ve
pozisyonun araştırdık.
Anahtar Sözcükler: Karapapalar,Terekmeler,Oğuz,Türk,Orhun,yılkı,sürü,Terakime,
Bora İZKÜBARLAS / 01.08.2021 - 2
TÜRK DÜNYASINDA
KARAPAPAKLARIN YERİ VE POZİSYONU
Karapapakların tarihine bakmak için, ilk önce Türkler ve onların şanlı bir o kadar da
mücadeleci Türk tarihine bir bakış, bir nazar ve göz atma ihtiyacını gerektirir. Türk
yaşantısında ailenin çok büyük önemi vardır. Dünyanın dört bir yanına dağılmalarına rağmen
varlıklarını sürdürebilmelerini aileye verdikleri öneme ve sıkı aile ilişkilerine borçludurlar.
Türklerde bugün de mevcut olan ''devlet baba'' düşüncesi, Türk aile yapısı içinde
babanın, koruyucu, kollayıcı olan özelliklerinin bir neticesidir. Eski Türk toplumunda kadının
saygın bir yeri vardır. Ata binip ok attığı, top oynama, güreş gibi ağır spor yaptığı, savaşlara
katıldığı tespit edilen, namus ve iffetine düşkünlüğü yabancı kaynaklarda (İbn Fadlan, Gerdizi
vb.) bilhassa belirtilen Türk kadını itibar sahibidir.
Orhun Yazıtlarında geçen ''Annem hatun ve analarım, ablalarım, gelinlerim,
prenseslerim, bunca yaşayanlar cariye olacaktı'' ifadesi, savaşta kadının düşman eline
geçmesinin büyük bir utanç olduğunu göstermektedir. Bir toplumda ortaya çıkan iyi ya da
kötü özellikler toplumun en küçük birimi olan ailenin özelliklerinden farklı değildir. Sağlıklı
bir aile yapısı, o toplumun her kademesine yansıyarak toplumu da sağlıklı yapacaktır.
Türkün en önem verdiği hususlardan biri de bağımsızlıktır. Bağımsızlık duygusu
sadece kağanda bulunmakla bir millet bağımsız olamaz. Her bir ferdin bağımsızlığın
bilincinde olması gerekir ki bir millet hür ve müstakil olsun. Bağımsızlık düşüncesi Türklerde
hep var ola gelmiştir.
Yerleşik yaşayanlar ağır baskı ve savaş hallerinde sürüleri ve toprakları sebebiyle
esarete katlanmak mecburiyetinde kalmışlardır. Oysa Bozkır Kültürüne sahip Türkler
ekonomik geçimlerini sağlayan hayvanlarını sürerek esaretten kurtuluyor, bu sayede insanlık
onurlarını da koruyorlardı.
At, Bozkırlı Türk için vazgeçilmez bir unsurdu. Barış zamanında büyük bozkırları at
sayesinde geçen ve sürülerini onunla süren bozkırlı Türk, savaş zamanında yine atıyla
birlikteydi. Bozkırın zorlu şartları Türk'e mücadele azmi veriyor, eğitici ve öğretici oluyordu.
Bora İZKÜBARLAS / 01.08.2021 - 3
Devlet meclisinde M.Ö 55'de cereyan eden ve Çin Yıllığına yansıyan bir olay
Türklerin bağımsızlıklarına ne denli önem verdiklerini göstermektedir. Cesarete karşı
hayranlık duymak ve tabiiyeti yüz kızartıcı saymak bizim geleneğimizdir. Atalarımızdan
toprakla birlikte devir aldığımız devletimizi (istiklalimizi) feda edemeyiz. Mücadele edecek
savaşçılarımız hala mevcut iken devletimizi korumalıyız.
Orhun Yazıtlarındaki şu satırlar Türk Ulusunun bağımsızlığını kaybetmeyi ölümle eş
gördüğünü göstermektedir. Tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanıp çok çok, Türk
milleti, öldün; Türk milleti, öleceksin! Güneyde Çogay ormanına, Tögültün ovasına konayım
dersen, Türk milleti, öleceksin!
Yazıtlarda Çinlilerin tatlı sözle Türk ulusunu aldatmaya ve kendi tarafına çekmeye
çalıştığı söyleniyor. Türk Ulusuna hitaben bu tatlı sözlere kanma, kanarsan hür ve müstakil
devletini, bağımsızlığını kaybedersin, yani ölürsün deniyor. Türkler bağımsızlığı kaybetmeyi
ölümle eş anlamlı kullanmaktadır.
Karluk milleti hür ve müstakil iken düşman oldu. Karluk’u öldürdük, yendik. İzgil
milleti öldü. Ediz kavmi orda öldü. Bu bölümlerde Kül Tigin'in girdiği savaşlar anlatılıyor. Bu
savaşlar neticesinde, hür ve müstakil Karluk milleti savaşı kaybederek öldü.
İzgil ve Ediz milletleri de öldü; yani bağımsızlığını kaybetti denilmektedir. Üstte gök
çökmese, altta yer delinmese, Türk milleti ilini töreni kim bozabilecekti. Burada da Türk
ulusunun bağımsızlığı ebediyen yitirmeyeceğine ilişkin inanç ifade edilmektedir.
Eski Türkler ancak hür ve müstakil bir toprağı kendi vatanları sayıyorlar, esaret altında
yaşamaktansa orayı terk etmeyi seçiyorlardı. ''Türk hakanlıklarında ülke, belirli sınırlara sahip
devlet arazisi idi ve bu arazi hükümdar ailesinin mülkü değil, bütün milletin ortak toprağı idi''.
Türkler bağımsızlıklarına düşkün oldukları gibi vatanlarına ve topraklarına da
bağlıydılar. Ülke sınırları içerisindeki toprakta hakanın şahsi bir tasarruf hakkı yoktu. Bu
topraklar hakan tarafından korunması gereken ata mirası idi. Orhun Yazıtlarında geçen ''Iduk
Ötüken'' tabiri ''Kutsal Ötüken'' anlamındaydı.
Bugün de bizim için topraklarımız kutsaldır ve bu anlayış bize atalarımızdan kalmıştır.
Boylarda çayırlar, ormanlar, yaylaklar, kışlaklar boyun müşterek malı idi. Buralar fertler
arasında taksim edilmek suretiyle ortaklaşa kullanılıyordu.
Bora İZKÜBARLAS / 01.08.2021 - 4
Eski Türklerde eski Yunan ve Roma'dan ayrı olarak köleler diye bir sınıf yoktu. Orhun
Yazıtlarında ''kul'' kelimesi geçse de bu kölelik manasında değil, savaşlar neticesinde bazı
siyasi ve medeni hakların kaybedilmesi anlamında ''esirlik'' kastedilmektedir. Türklerin
bahsettiği ''kul'' tabiri ile Yunan ve Roma'daki ''köle'' tamamen birbirinden ayrıdır. Yunan'daki
''köle'' savaş neticesi değil; barış zamanında bazı insanların medeni haklarının ve siyasi
haklarının elinden alınması anlamındadır.
''Boy teşkilatının kudretli çağında üyeler arasında tam eşitlik olup, birinin ötekine
uşaklık etmesi söz konusu değildir. Türk devletinde herkes kabiliyet ve çalışkanlığına göre
her makama yükselebilirdi. Bunun tek şartı beye (devlete, millete) hizmet idi''. Türklerde Bey
olabilmek de kabiliyet ve çalışkanlıkla doğru orantılı idi. Zengin olmanın, bir sınıf mensubu
olmanın ya da mevki sahibi olmanın bir önemi yoktu.
Dede Korkut'un Usun Koca Oğlu Seyrek hikâyesinde bey olabilmek için gerekli üç
şart sayılmaktadır; ''Bre Usun Koca oğlu bu oturan beyler her biri oturduğu yeri kılıcı ile
ekmeği ile almıştır, bre sen baş mı kestin kan mı döktün, aç mı doyurdun, çıplak mı donattın''.
Kan dökmek, mutlaka bir savaşa katılmış olmak anlamında değil avlanmak suretiyle kan
dökmek anlamındadır.
Bey olmanın diğer iki şartı da aç doyurmak ve çıplak donatmaktır. Türk toplumunda
beyler dahi imtiyaz sahibi değildir. Vergilerden, cezalardan muaf olduklarına dair bir işaret
yoktur. Eski Türklerde din adamları diye imtiyazlı bir sınıf da yoktu. Kaşgarlı Mahmut,
''Oğuzların adeta sınıfsız bir toplum yapısına sahip olduklarını, servet ve mevki farkının
toplumda fark yaratmadığını, soydan gelen asillikten hiç bahsedilmediğini belirtmiştir''. Tüm
bu durumlar Türklerde imtiyazlı bir sınıfın ortaya çıkmasına engel olmuştur.
Türklerde millet devleti değil devlet milleti doyururdu. Önce Orhun Yazıtlarına
bakalım. Tanrı buyurduğu için, kendim devletlû olduğum üçün, kağan oturdum. Kağan oturup
aç, fakir milleti hep toplattım. Fakir milleti zengin kıldım. Az milleti çok kıldım. Amcam
kağan oturarak Türk milletini tekrar tanzim etti, besledi. Fakiri zengin kıldı, azı çok kıldı.
Varlıklı, zengin millet üzerine oturmadım.
İşte aşsız, dışta elbisesiz; düşkün perişan milletin üzerine oturdum. Küçük kardeşim
Kül Tigin ile konuştuk. Babamızın, amcamızın kazanmış olduğu milletin adı sanı yok olmasın
diye, Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım. Tanrı bağışlasın, devletim var
Bora İZKÜBARLAS / 01.08.2021 - 5
olduğu için, kısmetim var olduğu için, ölecek milleti diriltip besledim. Çıplak milleti elbiseli,
fakir milleti zengin kıldım. Az milleti çok kıldım.
Devletin milleti doyurduğu hususunda eski Türklerin şölen ve yağma adetlerinden
bahsetmeyi de faydalı görüyoruz. Şölen, bir boyun diğer bir boyu boyunduruk altına almasını
sağlayan bir ziyafettir. Bu ziyafette karşı tarafı karşılık vermekten aciz bırakacak derecede
masraflı ve meydan okuyucu bir ziyafet verilirdi. Şöleni yapan bey, boyların beylerini ve tüm
halkı şölene davet ederdi. Herkes fazlasıyla yer içer, eğlenir, borçluların borçları bey
tarafından ödenirdi.
Çok şatafatlı geçen şölenden sonra eğer davetli beyler bu ziyafete karşılık
veremezlerse ziyafeti yapan beyin boyunduruğu altına girerdi. Bir de şölenin daha abartılısı
vardı. O da yağma şöleni idi. Yine boyların beyleri davet edilip büyük bir ziyafet yapılır;
ancak ziyafetin sonunda bey ''sadece hanımım benim geri kalan her şey sizin'' anlamına
gelmek üzere hanımının elinden tutup ziyafeti terk ederdi. Beyin ziyafeti terk etmesiyle
beraber şölene katılanlar beyin bütün mallarını yağma ederdi.
''Eski Türkler, her gün vakitlerini toylarda ve şölenlerde geçirirlerdi. Bu toylar ve
şölenler sayesindedir ki en fakirler bile güzel giyer, güzel yer, güzel içerlerdi. Aralarında
borçlu bulunmazdı''. Dede Korkut hikâyelerinde şölenle ilgili bölümlere sıkça rastlanır. Dirse
Han dişi ehlinin sözü ile büyük bir ziyafet verdi, dilek diledi. Attan aygır, deveden erkek
deve, koyundan koç kestirdi. İç Oğuz, Dış Oğuz beylerini basma topladı. Aç görse doyurdu.
Çıplak görse donattı. Borçluyu borcundan kurtardı. Tepe gibi et yığdı, göl gibi kımız sağdırdı.
Üç Ok, Boz Ok bir araya gelse Kazan evini yağmalatırdı. Kazan tekrar evini
yağmalattı. Amma Dış Oğuz beraber bulunmadı. Sadece İç Oğuz yağmaladı. Ne zaman Kazan
evini yağmalatsa helalinin elini tutar, dışarı çıkar, ondan sonra yağma ederlerdi. Türklerde
Bey olabilmek için gerekli aç doyurmak çıplak donatmanın, şölen ve yağmalarla bey olduktan
sonra da devam ettiği görülmektedir.
Türk, bir milletin adıdır. Millet kendine özgü bir kültürü olan bir topluluk demektir.
Türk Dünyasında Karapapaklarda diğer Türkler ve kavimleri gibi Türk ulusuna mensup oğuz
boylarındandır. Öyleyse Karapapakların içtimai hayatını incelerken ilk önce mensup olduğu
millet ve ulusun yani üst kimlik olan Türklüğün kültür gelenek ve ananelerini görmek ve
incelemek gerekir.
Bora İZKÜBARLAS / 01.08.2021 - 6
Özellikle tüm Türk boylarında olduğu gibi Karapapak Türklerinin de ortak kültüründe
ve içtimai hayatındaki çok yakın benzerlikleri ortaya koymak, bozkır kültürünü en ince
ayrıntılarına kadar incelemek gerekecektir. Türklerin özellikle Karapapak- Terekemelerin
bütün coğrafyalarda yerleşik hayat sürdükleri söylenemez. Türklerde mevcut bir hayat tarzı da
''Bozkır Kültürü ”dür. Yalnız bizim ''Bozkır Kültüründen anladığımız, bir kısım bilim
insanının anladığı gibi, göçebelikten ibaret bir hayat değildir. Bozkır kültürü, bir ekonomiyi
tarif etmektedir. Bozkır kültüründe bir kere atın ehlileştirilmesi vardır ki atın ehlileştirilmesi
çağının devrimidir.
W. Kopers'e göre, ''Atın ehlileştirilmesi ve Atlı - Çoban kültürünün ortaya konması ilk
Türklere bağlanabilir. İnsanlık tarihinde ulaşılan bu başarı, kavimlerin ve diğer kültürlerin
gelişmesinde fevkalade neticeler doğurmuştur. Tarihi bağlantıların gösterdiği gibi, büyük
devlet esası için gerekli şartlar ancak bu sayede belirebilmiştir''.
W. Schmidt'e göre ise, ''Orta Asya'da oturan ve çok eski bir zamanda avcılık hayatın-
dan hayvanları ehlileştirmeye geçen ilk kavim Türkler olmuştur. At Türkler tarafından
ehlileştirilmiştir ve Türkler ata binen ilk insanlar olarak görünmektedir''. Türkler ehlileştirdiği
at sayesinde sürülerini otlaktan otlağa sürüyor ve besiciliği at sayesinde gerçekleştiriyordu.
Ehlileştirdiği at sayesinde uygun iklim koşullarına sürüsüyle gidebiliyordu. ''Bozkırlı,
çobanlığın geliştirdiği sevk ve idare kabiliyeti ve emre itaat alışkanlığını hayvan sürülerinden
insan kütlelerine intikal ettirmek suretiyle beşeriyet tarihinde çok etkili bir dinamizm içine
girerek bambaşka bir dünya görüşü elde etme şansına erişmiştir''.
Ayrıca Türkler yabancı ülkelere ihraç ettikleri binlerce atlarla ekonomilerini
sağlıyorlardı. Türklerin geniş topraklara hükmedebilmesinin bir sebebi atı ehlileştirmesi ve
atın süratinden yararlanması ise diğer bir sebebi de demir idi. Bugünün bilişim teknolojisi ne
ise, o günün demir teknolojisi de o idi.
Demir çağını başlatan Türkler demir ve maden işlemeciliğinde çok ileri idi. Başlıca
meslekleri demircilik ve madencilik olan Türkler mükemmel denecek boyutta kılıç, kalkan,
mızrak imal ediyordu. Ural dağlarının kuzeyinden Avrupa'ya geçip Etrüsk medeniyetini kuran
Türkler de yolları boyunca ekonomik değeri yüksek maden aramışlardı.
''Demirin ilk keşfedildiği yer olarak bazen Afrika, bazen Güney Hindistan, bazen
Doğu Anadolu gösterilmiş, M.Ö 4. binlerde Mısır'da, daha sonraları Çin'de, Troya'da
Bora İZKÜBARLAS / 01.08.2021 - 7
(Çanakkale) ve Mezopotamya’da demirin tanındığı ileri sürülmüş ise de, bunlar, doğru olsa
dahi, fazla bir değer taşımamaktadır. Esasen adı geçen bölgelerde üretime geçilebilecek
ölçüde demir madeninin mevcut olduğu bütün tarih boyunca da ispatlanmış değildir.
Gerçek demir çağı bu madenden bol miktarda alet ve silah yapılması ile başlar. Diğer
taraftan, M.Ö 1400'lerde (Andronova kültürü çağında) Altayların batısında bol miktarda
demir çıkarıldığını söyleyen W.Ruben'e göre tarihi vesikalara dayanarak bu eski Türk sahasını
demir kültürünün doğduğu yer kabul etmekte zaruret vardır. Hun diline ait M.Ö Çin
kaynaklarında muhafaza edilen en eski Türkçe kelimelerinden birinin de ”demir (Tieh-fa)
olduğunu (ve kılıç = king-lu) belirtelim''.
Ata yurdu orta Asya’dan başlayıp göçler, göç yolları haritalar ve bütün kaynaklar
irdelenerek tam anlamıyla incelenmemiştir. Orta Asya’dan batıya doğru göçlerin sebebi
araştırıldığında orta Asya’dan göçlere asıl sebebin buzulların ülkeyi kaplamış ve yaşamayı
imkânsızlaştırmış olması bilinmektedir.1
“Türklerin anayurdu ve göç yolları.” haritasını incelediğimizde Kara papaklarında
mensup olduğu oğuz boyu Kaşgarlının bahsettiği 20 boydan biri olan oğuzlar (oğuz
boylarının); 8. yüzyılda başlayan ve üç yüz yıl süren göçü önce Orhun bölgesinden Seyhun
nehri kenarlarına ve sonra mavera ün nehir üzerinden İran’a, Anadolu’ya ve güney Kafkasya
ya hazar denizini çevreleyen günümüz Azerbaycan topraklarına ulaşmıştır. 2
Oğuz boyuna
mensup “Karapapakların” göç yolları haritasını incelediğimizde ve tarihi gerçeklerden yola
çıktığımızda yukarda da bahsi geçen üç kola ayrılarak kendilerine ve koyun yılkı sürülerini
otlatacakları yeni yurtlar bulmuşlar ve oraları kendilerine yurt edinmişlerdi.
Bunlardan kuzey kolunun bugünkü orta Asya, Rusya (çoğunluğu Dağıstan özerk
cumhuriyetinde olmak üzere) İran, Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan ve Anadolu’da
yaşamış ve hala yaşamaktadırlar.3
Orta Anadolu kolu ise Diyarbakır’dan Mardin’e kadar olan
aralarında Van’ında bulunduğu birçok Anadolu illeri ve bugünkü ege Balıkesir Bilecik söğüt,
Bursa gibi çeşitli illere göçmüş, hatta Osmanlı devletinin temellerinde oğuzların kayı
boyundan olan Ertuğrul gazi ve Osman beyin liderliğinde gelişip büyümüşlerdir.
1 Prof. Dr. Cemal Anadol- Dr. Nazile Abbaslı- Dr. Fazile Abbasova Türk kültür ve medeniyeti. s-208.Türkiyem
dergisi yayınları 2006)
2 (Bakınız: gürbüz yayınları tarih atlası- Türklerin ana yurdu ve göç yolları haritası s.1)
3 (Selahattin Tozlu “Karadeniz araştırmaları, sayı 7(güz 2005),s.86-96)
Bora İZKÜBARLAS / 01.08.2021 - 8
Güney kolu ise bugünkü İran, ırak, Suriye, Lübnan, mısır hatta günümüz Libya
devletinin petrol şehri masurata’ya kadar ilerlemiş. Günümüzde oğuz kökenli insanların hala
orada yaşadıkları kaynaklar ve belgeler ışığında kesin olarak bilinmektedir. Bu güney koluna
mensup olan oğuz boyları Arap kültürünün de tesirinde kalarak teraikemenin (Terekeme)
Arapça çoğulu olan Türkmen ismiyle günümüzde saydığımız devletlerde yaşamını
sürdürmektedirler.
İslamiyet’in kabulünden sonra çoğu Şia ve Alevi mezhebine bağlı olmakla birlikte
hala Sünni Türkmen oğuzlarına da rastlanmaktadır. Sonuçta onlarda köken olarak oğuz Türkü
olup Arap kültürünün etkisiyle “Türkmen” ismini almıştır. Kuzey koluna mensup Hanefi
mezhebine tabi olan orta Asya, Rusya,4
İran, Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan kolu ise
bölgedeki emperyalist güçlerden Rusya’nın tabiriyle Hazar kıyılarında ve Dağıstan’da
“Karapapak” özellikle Türkiye, Gürcistan Ermenistan ve diğer emperyalist devlet olan İran’da
ise “Terekeme” 5
diye adlandırılmıştır.
Terekeme adıyla da anılan Karapapaklar, kökeni çok eskilere dayanan bir Türk boyu
olmalarına rağmen haklarında detaylı şekilde pek fazla çalışma yapılmamıştır. Kimi
araştırmacılar konularını ilgilendirdikleri ölçüde Kara papaklar hakkında kısa bilgiler
vermişlerdir. Bunların yanında birçok yazar ve araştırmacı da Kara papakları Özbekistan’a
bağlı Karakalpakistan Özerk Cumhuriyetinde yaşayan Karakalpaklarla karıştırmış, bu iki
Türk halkını aynı boya mensup zannetmişlerdir.
Oysa Karakalpaklar Slav ırkına daha yakın Kıpçak Türklerindendir. Terekeme veya
diğer bir değişle Karapapak’lar ise; Oğuz Türklerinden olup, oğuz boyunun bir alt uruğudur.
Türkiye Türkleri gibi Azerbaycan, İran ve Harezmî ülkelerinin Türkmenleri de Oğuz
uruğundandır.
Oğuzların çocukları ve torunları sayesinde 24 kola ayrılan ve dağılan topluluklardan
biri olduğumuz kesin.6
Ayrıca tarihteki en eski Türk ırklarından biri olduğumuz da
söylenebilir. Belki de tüm Türk ırkının en eski atalarıydık fakat göçebeydik. Bu yüzden
dünyanın çeşitli ülkelerine dağıldık. Bizim bu dağınık halimiz savaşçı kimliğimizden çok
savunma anlayışımızdır.
4(Çoğunluğu Dağıstan özerk cumhuriyetinde olmak üzere)
5(Yani koyuncular yükseklerde yaşayanlar manasında)
6 http://www.vedatosmankorkut.com/terekemeler-karapapaklar-kimdir-nedir-kisa-tarihi
Bora İZKÜBARLAS / 01.08.2021 - 9
Ceddimizin ve geçmiş zürriyetimizin, Orta Asya bozkırlarında, çetin Kafkasya
dağlarında yaşadığı, hayvancılık, atçılık ve tarımla uğraştığı da bir gerçek. Klasik ve bilindik
Orta Asya kavimlerinden veya oymaklarından bir takım örfi farklılıklarımız vardır.
Oğuz soylu karapapaklar, Kafkasya’nın Daryal ve Derbent geçitlerinden aşarak
Kafkaslara inmişlerdir. Borçalı ve Kazak diye iki kola ayrılırlar. Kafkasya'da ve yakın
bölgelerde dağınık bir vaziyette yaşayan karapapak Türkleri, yerleştikleri yerlere‚ Borçalı,
Kazak adlarını verdikleri gibi kara kuzu derisinden siyah astragan papak/kalpak giydikleri için
komşuları bu adı vermişler ve Karapapak adı ile anılır olmuşlardır. Kara papakların
hayvancılıkla uğraşan ve genellikle yaylak ve kışlaklarda göçebe olarak yaşayan Kısımına da
Terekeme adı verilmiştir. Ayrıca; Karapapak, Terekeme, Kazaklı, Borçalı, Sulduz’lu adları
birbirlerinin eş anlamlı olarak da kullanılmaktadır.7
Türk Dünyasında “Karapapaklar” çeşitli dönemlerde Azerbaycan, Gürcistan ve İran
Türk devlet veya hanedanları yanında büyük güç odakları olmakla birlikte kendilerine has
hanlık, sultanlık şeklinde devletleri de olmuştur. Borçalı’ da kurulan‚ Borçalı Sultanlığı ile
Kazak-Şemseddin bölgesinde kurulan‚ Kazak-Şemseddin Hanlığı Karapapaklar tarafından
kurulan yönetimlerdir. Anadolu’dakiler ise Anadolu Türkleri, Anadolu oğuzları beylikleri gibi
isimlerle mevcut devletlerini kurarak yaşamını sürdürmüşlerdir.
Kafkaslardan ve Kafkas ötesinden Anadolu’ya ve İran coğrafyasına tarih boyunca
bilhassa son iki yüz yıl içerisinde çeşitli sebeplerle Türk veya akraba tayfalar gelmiştir.
Anadolu’ya gelen Türk tayfalarından biri Karapapaklardır.8
Onların Anadolu’ya ve İran
coğrafyasına kitlesel göçleri 18. yüzyılın sonlarında başlamış, Türk-Rus savaşlarıyla eş
zamanlı olarak devam etmiştir.
“Karapapak” tayfalarının kitlesel göçleri 1807, 1854-1855, 1878-1881, 1914-1924
yıllarında gerçekleşmiştir. Bunların öncesinde ve sonrasında perakende göçler ve geçişler de
olmuştur.Bu göçlerin sebeplerinden biride 1926 da Bakü Türkoloji kongresi ile Türk aydınlar
bir araya gelerek Ortak dil ve ortak alfabeyi hayata geçirdikten sonra ve 1927 de Azarbaycan
Latin alfabesine geçişinin ardından 1928 de Türkiye’de Latin Alfabesine geçiyor.ve yaklaşık
7Ali Kafkasyalı
8 Bu konuda geniş bilgi için bkz: Farklı Bir Âşık Tipi Olarak Çıldırlı Âşık Şenlik, Türk Yurdu Dergisi, Şubat
1999, Ankara.
Bora İZKÜBARLAS / 01.08.2021 - 10
10 yıl ortak dilimiz devam ediyor. Bu birlikteliği gören Rus Müsteşrikleri ve stalin kıyımlara
başlıyor.Başta bakü kurultayına katılanları katlediyor. Sonrasın da Latin alfabesini ortadan
kaldırıyor. Ve Hemen kiril alfabesini yerini alıyor. Bu alfabe ile bilinçli ayrıştırma politikası
uygulamıştır. Ve devletin çıkardığı yasayla zor kullanılarak gerçekleştirmiştir. Komünist
Moskova yönetiminin yönlendirmesi ve bölgesel yönetimlerin uygulaması ile Kafkasya’daki
bir çok Türk Kavimlerin göçlerine sebep olmuştur. Karapapaklar ve yurtları, 1929’da
Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan arasında paylaşılmıştır. Kazak ili Azerbaycan’da
kalırken, Dilican bölgesi Ermenistan’a, Borçalı’nın büyük bir kısmı ise Gürcistan’a
verilmiştir.
Karapapakların ekseriyetinin yerleşik bulunduğu Kafkasya, 19. yüzyılda iki defa İran-
Rusya, 4 defa da Osmanlı-Rusya arasında yapılan savaşa sahne olmuştur. Bu bölge 1807-
1920 yılları arasında yani 113 yıl içinde 8 defa Ruslar, 4 defa da Ermeniler tarafından işgal
edilip, yağmalanıp, yakılmıştır. Karapapaklar cephelere sürülmeye, göçmeye, yurtlarını terk
etmeye mecbur edilmiştir. Bu durum onların nüfuslarının artmasını devamlı engellemiştir.
Şunu Diyebiliriz. Türk dünyasında Kafkasya Bölgesinin Türkleşmesinde Karapapaklar kilit
nokta olmuştur.Karapapaklar Azarbeycan ile Anadolu Türkü arasında bir Harç gibi
olmuştur.Karapapakların sunni oluşu bu birlikte entegrasyonu sağlamakta çok önemli rol
almıştır
Rus yönetimleri, Kafkasya’da Türklerin çoğunlukta olmasından daima rahatsızlık
duymuştur. Bunun için bu bölgeyi halklar cümbüşü hâline getirmek ve Hıristiyan unsurları
çoğunluk yapmak için her türlü uygulamayı mubah saymıştır.
Özellikle medeniyetlerin ve göçlerin geçiş güzergâhı olarak bilinen Kafkasya’da Rus
ve İran yani moskof ve fars emperyalistlerinin bölge sinsi ve anlaşmalı politikası olarak
uyguladığı yöntemlerden birisi olan ayrıştırma bölme ve ötekileştirip yalnızlaştırma
politikalarıdır.
Rusların sıcak denizlere iniş yolu politikası İran-i farsların ise Kafkasya ve ipek
yollarına Hâkim olma düşüncesi menfaatleri doğrultusunda soydaşımız ve kandaşımız olan
Azerbaycanlılara Azerbaycan Türküne zorla dayattıkları siz Azeri’siniz Sünni kesiminde siz
Bora İZKÜBARLAS / 01.08.2021 - 11
Terekemesiniz diye ayrıştırarak kuzey Azerbaycan’ı Rusya güney Azerbaycan’ı da İran
hakimiyeti altına almak suretiyle bölgede menfaatlerini koruma çabasına gitmişlerdir.
Bir yandan bölgenin nüfuzlu, itibarlı, varlıklı Müslüman/Türklerini Sibiryalara
sürerek, insanlık dışı uygulamalarla on binlerce Türk insanını katlederek, Türk Müslümanları
paralı/zorunlu asker yapıp her savaşta cephelere sürerek nüfus ve güçlerini düşürmeye
çalışmıştır.
Diğer yandan Türkiye’den, İran’dan başta Ermeniler olmak üzere çeşitli Hıristiyan
tayfaları götürüp Kafkasya’nın stratejik yerlerine yerleştirip, özel imtiyazlar tanıyıp korumaya
almış, nüfuslarının azalmaması için savaşlarda cepheye sürmemişlerdir.
Karapapaklar her savaşta cepheye sürülmüştür. 93 Harbinde olduğu gibi pek çok
savaşta, doğu Anadolu’da bulunan çeşitli kavim ve aşiretlerin şeyhlerine ve keşişlerine
müracaat edildiği hâlde savaşa asker vermezlerken Karapapaklar 12 bin kişi ile Gazi Ahmet
Muhtar Paşa’nın ordusunda, hem de öncü kuvvet olarak yer almışlardır.
Ne acıdır ki bu asil Türk topluluklarında hala bu gaflet uykusundan uyanamamış sen
Osmanlı Türkü ben Kafkasya Türkü sen Azeri, Türkmen, Nogay, ben Terekeme, Karapapak,
kazak ayrışması gafletine düşmüşlerdir. Türk; bir milletin adıdır. Millet kendine özgü bir
kültürü olan bir topluluk demektir. Öyleyse Türk'ün yalnız bir dili, bir kültürü olabilir.
Şimdilerde ise Türk'ün kimi kolları, Anadolu Türklerinden ayrı bir dil, ayrı bir kültür
yaratmaya çalışıyorlar.
Diğer Türk illeri birer ayrı dil, ayrı edebiyat ve ayrı kültür oluşturmaya çalışırlarsa,
Türk Milleti'nin sınırları daha daralmış olur. Bu konuda en önemli araştırmacılardan Ziya
Gökalp "Türkçülüğün Esasları", Sayfa: 20-24 de aşağıdaki tespiti yapmıştır. Türkçülük ile
Turancılığın ayırımlarını anlamak için Türk ve Turan topluluklarının sınırlarını belirlemek
gerekir.
Aksi hâlde bilgisiz ve bilinçsiz olan Türk tayfa veya toplulukları saflarını yanlış seçip
veya seçtirilip hem‚ok, hem hedef olabilmektedir. Her Türk, boyunu, tayfasını, uruğunu ve
soyunu bu bakımdan bilmesi elzem ve kaçınılmazdır. Başka bir ifade ile her bir Türk tayfası
adının Türk olduğunu ve Türk dünyasının, hatta İslâm âleminin huzur ve mutluluğunun Türk
Bora İZKÜBARLAS / 01.08.2021 - 12
birliği ile mümkün olacağını anlamalıdır. Her Karapapak- Terekeme, adının Türk olduğunu
asla unutmamalıdır.
Türk Dünyasının huzur ve mutluluğu elbette ki birlikten geçmektedir. Aynı soydan,
aynı boydan olmak birliktelik için yeterli değildir. Türk boyları, tayfaları, toplulukları ve Türk
Devletleri kendilerini ve birbirlerini çok iyi bilip tanımalıdır. Biz Karapapak, Terekemeler
tanınmadık, siyasi bir kimlik edinmedik, birlik olamadık. Bugün kültürce birleşmesi kolay
olan Türkler, özellikle Oğuz Türkleri, yani Türkmenlerdir. Bunun için Türkçülükteki yakın
ülkümüz Oğuz birliği, yani Türkmen birliği olmalıdır. Bugünkü ülkümüz, Türk birliğinin ve
özellikle Oğuzların her konuda özellikle kültürel olarak birleşmesidir.
Şimdi biz özellikle bu kuzey koluna mensup Kafkasların kadim insanları kahraman
gözü pek oğuzların özellikle Eymür boyuna mensup Karapapaklar- Terekemeler isimli Türk
toplumunu geniş olarak bilinen tarihi, kendine özgü kültürü yaşam tarzı ve varoluşlarını saha /
alan araştırmaları ve kaynaklarla birlikte incelediğimizde.
Alan araştırması yoluyla yaptığımız tespitlere göre günümüzde Karapapaklar toplu
olarak beş ülkede yerleşiktirler. Oğuz Türklerinden olan karapapak terekemeler bugün başta
beş ülkede olmak üzere kısmen çeşitli devletlere yayılmış olmakla birlikte tümü birbirine
yakındırlar. Özellikle beş ülkedeki Türkmen illerinin adlarını karşılaştırırsak, görürüz ki
birinde bulunan bir ilin ya da boyun öbürlerinde de kolları vardır.
Örneğin Harezmî’de Tekeler ile Sarıları ve Karapapapakları görüyoruz. Yurdumuzda
Tekeler, bir sancak oluşturacak kadar çoktur, dahası bir bölümü bir zamanlar Rumeli'ye
yerleştirilmiştir. Türkiye'de sarılar özellikle Rum Kale’de otururlar. Papaklılar ise yukarıda da
belirttiğimiz gibi Karapapak ve Terekeme adını alarak Ülkemizde birçok şehre yerleşmiş
bulunmaktadırlar.
Bu topluluktan biri Gürcistan’ın kadim Türk yurdu olan Borçalı bölgesinde, ikinci
topluluk Azerbaycan’ın batısında bulunan ve Kara papakların eski yurtlarından olan Ahıstafa,
Kazak-Şemseddin bölgesinde; üçüncü topluluk İran coğrafyasının Sulduz bölgesinde sakindir.
Dördüncü topluluk, Kazakistan'da bulunmaktadır. Kazakistan'da bulunan
Karapapak/Terekemeler, Ahıska Türklerinin kadim yurdu Ahıska'nın Ahılkelek ve köylerinde
Bora İZKÜBARLAS / 01.08.2021 - 13
meskûn iken Moskova yönetimi tarafından 1944 yılında Ahıska Türkleri ile birlikte sürgün
edilmişlerdir.
Ahıska Türkleri, Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan'a yerleştirilirken, Karapapak /
Terekemeler in tamamına yakını Kazakistan’ın Kentav, Türkistan, Çimkent, Sayram,
Ordabas, Badam, Sarağaç, Türkübas, Lenger, Almatı ve Dalgar köy ve şehirlerine yerleştirilir.
Beşinci topluluk ise Türkiye’de bulunmaktadır. Çoğu Kars, Ardahan olmak üzere, Iğdır, Ağrı,
Muş-Bulanık, Sivas, Tokat, Bayburt, Amasya, Adana,Balıkesir-Manyas ilçesi. şehir ve
köylerinde yerleşiktirler. Yine Türkiye’nin İstanbul, Ankara, Bursa gibi büyük
şehirlerinde‚ Karapapaklar-Terekemeler‚ adları altında kümeler hâlinde bulunmaktadırlar.
Ayrıca; Peter Alfrod ANDREWS’in ”Türkiye’de Etnik Gruplar” adlı kitabında da
Terekemeler hakkında oldukça ciddi bilgilere ulaşabilirsiniz. Bu beş topluluk yanında
Gürcistan’ın başkenti Tiflis; Azerbaycan’ın başkenti Bakü; İran’ın Urmiye, Tebriz;
Özbekistan'ın Fergana; diğer Türk Cumhuriyetleri ile Avrupa’nın çeşitli kentlerinde
yaşamaktadırlar.
Kaynakça:
1- Prof. Dr. Cemal Anadol-Dr. Nazile Abbaslı - Dr. Fazile Abbasova Türk kültür ve
medeniyeti. S -208.Türkiyem dergisi yayınları 2006)
2- Gürbüz yayınları tarih atlası- Türklerin ana yurdu ve göç yolları haritası s.1)
3- Selahattin tozlu “Karadeniz araştırmaları, sayı 7(güz 2005),s.86-96)
4-http://www.vedatosmankorkut.com/terekemeler-karapapaklar-kimdir-nedir-kisa tarihi
5- Ali Kafkasyalı- Farklı Bir Âşık Tipi Olarak Çıldırlı Âşık Şenlik, Türk Yurdu Dergisi, Şubat
1999, Ankara.
6- Ali Kafkasyalı. Karapapak Türkleri. Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü
Dergisi, 0 (48) , (2013). S. 269-304.
7- A. Zeki Velidi Togan, Umumî Türk Tarihine Giriş, Enderun Yayınları. İstanbul. 1981
8- Fahri Valehoğlu, Karapapaklar ve Onların XIX. Esr Herb Tarihi Seda Neşriyyatı, Bakı.
2005.
9- Salih Yılmaz, Türkiye ve Kafkasya'da Yaşayan Karapapak (Terekeme) Türkleri Tarihi ve
Kültürü, Prizma Press Yayınları, Ankara. 2007.
10- İsa Yegane, El Garapapak, Şems Neşriyyatı, Urmiye. (1369/1990)
Bora İZKÜBARLAS / 01.08.2021 - 14
Makaleyi Hazırlayan
Bora İZKÜBARLAS
Bora İZKÜBARLAS / 01.08.2021 - 15

Mais conteúdo relacionado

Semelhante a KARAPAPAKLAR - pdf - Bora izkübarlas.pdf

Türklüğün tarihteki derinliği üzerine
Türklüğün tarihteki derinliği üzerineTürklüğün tarihteki derinliği üzerine
Türklüğün tarihteki derinliği üzerineibrahimokur
 
Zekeriya kitapçı mukaddes çevreler ve eski hilafet ülkelerinde türk hatunları
Zekeriya kitapçı   mukaddes çevreler ve eski hilafet ülkelerinde türk hatunlarıZekeriya kitapçı   mukaddes çevreler ve eski hilafet ülkelerinde türk hatunları
Zekeriya kitapçı mukaddes çevreler ve eski hilafet ülkelerinde türk hatunlarıSelçuk Sarıcı
 
Doğu Türkistan
Doğu TürkistanDoğu Türkistan
Doğu Türkistanasajs12
 
Açılım falan filan
Açılım falan filanAçılım falan filan
Açılım falan filanguestb30ee74
 
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.netGenetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.netAdnan Dan
 
İlk türk devletleri̇nde kültür ve medeni̇yet
İlk türk devletleri̇nde kültür ve medeni̇yetİlk türk devletleri̇nde kültür ve medeni̇yet
İlk türk devletleri̇nde kültür ve medeni̇yetZafer Araz
 
öTüken ülkesi şiiri ziya gökalp & tahlili oto-akış (by ilhan gül)
öTüken ülkesi şiiri   ziya gökalp & tahlili oto-akış (by ilhan gül)öTüken ülkesi şiiri   ziya gökalp & tahlili oto-akış (by ilhan gül)
öTüken ülkesi şiiri ziya gökalp & tahlili oto-akış (by ilhan gül)İlhan Gül
 
K I Z I L D E R I L I L E R
K I Z I L D E R I L I L E RK I Z I L D E R I L I L E R
K I Z I L D E R I L I L E Rguestadb9b
 
Ataturk Turk Kadini - International Women's Day - Can Akin
Ataturk Turk Kadini - International Women's Day - Can AkinAtaturk Turk Kadini - International Women's Day - Can Akin
Ataturk Turk Kadini - International Women's Day - Can AkinCan Akin
 
İslam Öncesi Türk Tarihi.pdf
İslam Öncesi Türk Tarihi.pdfİslam Öncesi Türk Tarihi.pdf
İslam Öncesi Türk Tarihi.pdfArslanDurdu
 
Ilk TüRk Devletlerinde KüLtüR Ve Medeniyet (Yeni)
Ilk TüRk Devletlerinde KüLtüR Ve Medeniyet (Yeni)Ilk TüRk Devletlerinde KüLtüR Ve Medeniyet (Yeni)
Ilk TüRk Devletlerinde KüLtüR Ve Medeniyet (Yeni)esmus2
 
1- İslamiyet Önce Türk Tarihi
1- İslamiyet Önce Türk Tarihi1- İslamiyet Önce Türk Tarihi
1- İslamiyet Önce Türk TarihiUğur Oral
 
Türklerde devlet yöneti̇mi̇
Türklerde devlet yöneti̇mi̇Türklerde devlet yöneti̇mi̇
Türklerde devlet yöneti̇mi̇ozgeok
 
Tarih şuuru ve ehemmiyeti
Tarih şuuru ve ehemmiyetiTarih şuuru ve ehemmiyeti
Tarih şuuru ve ehemmiyetiisadem87
 
Kostebek-YUCE MILLETIMIZE MUSALLAT OLAN DIN TACIRLERI
Kostebek-YUCE MILLETIMIZE MUSALLAT OLAN DIN TACIRLERIKostebek-YUCE MILLETIMIZE MUSALLAT OLAN DIN TACIRLERI
Kostebek-YUCE MILLETIMIZE MUSALLAT OLAN DIN TACIRLERIdonektayyip
 
SöZde Ermeni Soykirimi 2
SöZde Ermeni Soykirimi 2SöZde Ermeni Soykirimi 2
SöZde Ermeni Soykirimi 2derslopedi
 
Atatürk ün Afyon Konuşması
Atatürk ün Afyon KonuşmasıAtatürk ün Afyon Konuşması
Atatürk ün Afyon Konuşmasısungurs
 
Türk Yönetim Kültürü
Türk Yönetim KültürüTürk Yönetim Kültürü
Türk Yönetim Kültürüecebeyhan
 

Semelhante a KARAPAPAKLAR - pdf - Bora izkübarlas.pdf (20)

Türklüğün tarihteki derinliği üzerine
Türklüğün tarihteki derinliği üzerineTürklüğün tarihteki derinliği üzerine
Türklüğün tarihteki derinliği üzerine
 
Zekeriya kitapçı mukaddes çevreler ve eski hilafet ülkelerinde türk hatunları
Zekeriya kitapçı   mukaddes çevreler ve eski hilafet ülkelerinde türk hatunlarıZekeriya kitapçı   mukaddes çevreler ve eski hilafet ülkelerinde türk hatunları
Zekeriya kitapçı mukaddes çevreler ve eski hilafet ülkelerinde türk hatunları
 
Doğu Türkistan
Doğu TürkistanDoğu Türkistan
Doğu Türkistan
 
Açılım falan filan
Açılım falan filanAçılım falan filan
Açılım falan filan
 
Orta Asya
Orta AsyaOrta Asya
Orta Asya
 
Atatürk
AtatürkAtatürk
Atatürk
 
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.netGenetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
 
İlk türk devletleri̇nde kültür ve medeni̇yet
İlk türk devletleri̇nde kültür ve medeni̇yetİlk türk devletleri̇nde kültür ve medeni̇yet
İlk türk devletleri̇nde kültür ve medeni̇yet
 
öTüken ülkesi şiiri ziya gökalp & tahlili oto-akış (by ilhan gül)
öTüken ülkesi şiiri   ziya gökalp & tahlili oto-akış (by ilhan gül)öTüken ülkesi şiiri   ziya gökalp & tahlili oto-akış (by ilhan gül)
öTüken ülkesi şiiri ziya gökalp & tahlili oto-akış (by ilhan gül)
 
K I Z I L D E R I L I L E R
K I Z I L D E R I L I L E RK I Z I L D E R I L I L E R
K I Z I L D E R I L I L E R
 
Ataturk Turk Kadini - International Women's Day - Can Akin
Ataturk Turk Kadini - International Women's Day - Can AkinAtaturk Turk Kadini - International Women's Day - Can Akin
Ataturk Turk Kadini - International Women's Day - Can Akin
 
İslam Öncesi Türk Tarihi.pdf
İslam Öncesi Türk Tarihi.pdfİslam Öncesi Türk Tarihi.pdf
İslam Öncesi Türk Tarihi.pdf
 
Ilk TüRk Devletlerinde KüLtüR Ve Medeniyet (Yeni)
Ilk TüRk Devletlerinde KüLtüR Ve Medeniyet (Yeni)Ilk TüRk Devletlerinde KüLtüR Ve Medeniyet (Yeni)
Ilk TüRk Devletlerinde KüLtüR Ve Medeniyet (Yeni)
 
1- İslamiyet Önce Türk Tarihi
1- İslamiyet Önce Türk Tarihi1- İslamiyet Önce Türk Tarihi
1- İslamiyet Önce Türk Tarihi
 
Türklerde devlet yöneti̇mi̇
Türklerde devlet yöneti̇mi̇Türklerde devlet yöneti̇mi̇
Türklerde devlet yöneti̇mi̇
 
Tarih şuuru ve ehemmiyeti
Tarih şuuru ve ehemmiyetiTarih şuuru ve ehemmiyeti
Tarih şuuru ve ehemmiyeti
 
Kostebek-YUCE MILLETIMIZE MUSALLAT OLAN DIN TACIRLERI
Kostebek-YUCE MILLETIMIZE MUSALLAT OLAN DIN TACIRLERIKostebek-YUCE MILLETIMIZE MUSALLAT OLAN DIN TACIRLERI
Kostebek-YUCE MILLETIMIZE MUSALLAT OLAN DIN TACIRLERI
 
SöZde Ermeni Soykirimi 2
SöZde Ermeni Soykirimi 2SöZde Ermeni Soykirimi 2
SöZde Ermeni Soykirimi 2
 
Atatürk ün Afyon Konuşması
Atatürk ün Afyon KonuşmasıAtatürk ün Afyon Konuşması
Atatürk ün Afyon Konuşması
 
Türk Yönetim Kültürü
Türk Yönetim KültürüTürk Yönetim Kültürü
Türk Yönetim Kültürü
 

KARAPAPAKLAR - pdf - Bora izkübarlas.pdf

  • 1. Bora İZKÜBARLAS / 01.08.2021 - 1
  • 2. ÖZET Bu çalışmanın amacı Türtk Dünyasında Karapapalların yeri ve posizyonunu her yönü ile irdelenerek kaleme alınacaktır.Tarih sahnesıne çıkan milletler, eğer kültürlerini güçlü ve kalıcı ise, uzun yıllar bu sahnedeki rollerini başarı ile devam eder; kültürlerini, gelenek göreneklerini, efsanelerini kendisinden sonra gelecek nesillere aktarılar. Manevi değer-leri zayıf olan milletler tarih sahnesinden silinmeye mahkümdur. Güçlü ve köklü kültüre sahip milletler, kurduklerı çeşitli devletler tarih sahne-sinden çekilseler bile, yeni bir devlet ile hayatlarını devam ettirirler. Türk milleti kökü tarihin derinliklerine uzanan güçlü ve köklü bir kültüre sahip olan, nadir milletlerden birisidir. Türkler, tarihin her devresinde, çeşitli bunalımlı ve buhranlı günler geçirseler bile "TÜRK" adını silinmez bir damga olarak tarihin her sayfasına vurmuşlardır. "TÜRKLER" adriyatik’den Çin seddine -Kuzey buzdenizinden -Tibete kadar bu geniş coğrafyaya hakimiyet kurmuş olan atalarımız at üsütünde kavimlere hükmetmiş bir millettir. Oğuz Türkleri ve Karapapakların Türk Dünaysındaki yeri ve pozisyonu, ise Karapapaklar göçebe toplum oldukları için ve küçük aile boylarından oluştuğudan koyunculuk yılkıcılığı benimsemişlerdir. Kavimler göçünün de etkisi olan kabilelerin birbirini ittirmesi dolayısıyla yer değiştirerek geniş otlak ve yaylaklara sahip dünya kara kıtasında çok çeşitli ülkelerde kendilerine yurtluk tutarak o milletin tebaasına entegre olmaya çalışmışlar ve Güünümeze dek öz benliklerini hiç ama hiç kaybetmeyerek üst kimlik olan “Türk” lük şuurunu her zaman korumuş gelenek ve göreneklerini yaşatarak günümüze kadar gelmişlerdir. Buradaki araştırmamız Oğuz boyunda olan karapapakların Türk Dünyasındaki yerini ve pozisyonun araştırdık. Anahtar Sözcükler: Karapapalar,Terekmeler,Oğuz,Türk,Orhun,yılkı,sürü,Terakime, Bora İZKÜBARLAS / 01.08.2021 - 2
  • 3. TÜRK DÜNYASINDA KARAPAPAKLARIN YERİ VE POZİSYONU Karapapakların tarihine bakmak için, ilk önce Türkler ve onların şanlı bir o kadar da mücadeleci Türk tarihine bir bakış, bir nazar ve göz atma ihtiyacını gerektirir. Türk yaşantısında ailenin çok büyük önemi vardır. Dünyanın dört bir yanına dağılmalarına rağmen varlıklarını sürdürebilmelerini aileye verdikleri öneme ve sıkı aile ilişkilerine borçludurlar. Türklerde bugün de mevcut olan ''devlet baba'' düşüncesi, Türk aile yapısı içinde babanın, koruyucu, kollayıcı olan özelliklerinin bir neticesidir. Eski Türk toplumunda kadının saygın bir yeri vardır. Ata binip ok attığı, top oynama, güreş gibi ağır spor yaptığı, savaşlara katıldığı tespit edilen, namus ve iffetine düşkünlüğü yabancı kaynaklarda (İbn Fadlan, Gerdizi vb.) bilhassa belirtilen Türk kadını itibar sahibidir. Orhun Yazıtlarında geçen ''Annem hatun ve analarım, ablalarım, gelinlerim, prenseslerim, bunca yaşayanlar cariye olacaktı'' ifadesi, savaşta kadının düşman eline geçmesinin büyük bir utanç olduğunu göstermektedir. Bir toplumda ortaya çıkan iyi ya da kötü özellikler toplumun en küçük birimi olan ailenin özelliklerinden farklı değildir. Sağlıklı bir aile yapısı, o toplumun her kademesine yansıyarak toplumu da sağlıklı yapacaktır. Türkün en önem verdiği hususlardan biri de bağımsızlıktır. Bağımsızlık duygusu sadece kağanda bulunmakla bir millet bağımsız olamaz. Her bir ferdin bağımsızlığın bilincinde olması gerekir ki bir millet hür ve müstakil olsun. Bağımsızlık düşüncesi Türklerde hep var ola gelmiştir. Yerleşik yaşayanlar ağır baskı ve savaş hallerinde sürüleri ve toprakları sebebiyle esarete katlanmak mecburiyetinde kalmışlardır. Oysa Bozkır Kültürüne sahip Türkler ekonomik geçimlerini sağlayan hayvanlarını sürerek esaretten kurtuluyor, bu sayede insanlık onurlarını da koruyorlardı. At, Bozkırlı Türk için vazgeçilmez bir unsurdu. Barış zamanında büyük bozkırları at sayesinde geçen ve sürülerini onunla süren bozkırlı Türk, savaş zamanında yine atıyla birlikteydi. Bozkırın zorlu şartları Türk'e mücadele azmi veriyor, eğitici ve öğretici oluyordu. Bora İZKÜBARLAS / 01.08.2021 - 3
  • 4. Devlet meclisinde M.Ö 55'de cereyan eden ve Çin Yıllığına yansıyan bir olay Türklerin bağımsızlıklarına ne denli önem verdiklerini göstermektedir. Cesarete karşı hayranlık duymak ve tabiiyeti yüz kızartıcı saymak bizim geleneğimizdir. Atalarımızdan toprakla birlikte devir aldığımız devletimizi (istiklalimizi) feda edemeyiz. Mücadele edecek savaşçılarımız hala mevcut iken devletimizi korumalıyız. Orhun Yazıtlarındaki şu satırlar Türk Ulusunun bağımsızlığını kaybetmeyi ölümle eş gördüğünü göstermektedir. Tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanıp çok çok, Türk milleti, öldün; Türk milleti, öleceksin! Güneyde Çogay ormanına, Tögültün ovasına konayım dersen, Türk milleti, öleceksin! Yazıtlarda Çinlilerin tatlı sözle Türk ulusunu aldatmaya ve kendi tarafına çekmeye çalıştığı söyleniyor. Türk Ulusuna hitaben bu tatlı sözlere kanma, kanarsan hür ve müstakil devletini, bağımsızlığını kaybedersin, yani ölürsün deniyor. Türkler bağımsızlığı kaybetmeyi ölümle eş anlamlı kullanmaktadır. Karluk milleti hür ve müstakil iken düşman oldu. Karluk’u öldürdük, yendik. İzgil milleti öldü. Ediz kavmi orda öldü. Bu bölümlerde Kül Tigin'in girdiği savaşlar anlatılıyor. Bu savaşlar neticesinde, hür ve müstakil Karluk milleti savaşı kaybederek öldü. İzgil ve Ediz milletleri de öldü; yani bağımsızlığını kaybetti denilmektedir. Üstte gök çökmese, altta yer delinmese, Türk milleti ilini töreni kim bozabilecekti. Burada da Türk ulusunun bağımsızlığı ebediyen yitirmeyeceğine ilişkin inanç ifade edilmektedir. Eski Türkler ancak hür ve müstakil bir toprağı kendi vatanları sayıyorlar, esaret altında yaşamaktansa orayı terk etmeyi seçiyorlardı. ''Türk hakanlıklarında ülke, belirli sınırlara sahip devlet arazisi idi ve bu arazi hükümdar ailesinin mülkü değil, bütün milletin ortak toprağı idi''. Türkler bağımsızlıklarına düşkün oldukları gibi vatanlarına ve topraklarına da bağlıydılar. Ülke sınırları içerisindeki toprakta hakanın şahsi bir tasarruf hakkı yoktu. Bu topraklar hakan tarafından korunması gereken ata mirası idi. Orhun Yazıtlarında geçen ''Iduk Ötüken'' tabiri ''Kutsal Ötüken'' anlamındaydı. Bugün de bizim için topraklarımız kutsaldır ve bu anlayış bize atalarımızdan kalmıştır. Boylarda çayırlar, ormanlar, yaylaklar, kışlaklar boyun müşterek malı idi. Buralar fertler arasında taksim edilmek suretiyle ortaklaşa kullanılıyordu. Bora İZKÜBARLAS / 01.08.2021 - 4
  • 5. Eski Türklerde eski Yunan ve Roma'dan ayrı olarak köleler diye bir sınıf yoktu. Orhun Yazıtlarında ''kul'' kelimesi geçse de bu kölelik manasında değil, savaşlar neticesinde bazı siyasi ve medeni hakların kaybedilmesi anlamında ''esirlik'' kastedilmektedir. Türklerin bahsettiği ''kul'' tabiri ile Yunan ve Roma'daki ''köle'' tamamen birbirinden ayrıdır. Yunan'daki ''köle'' savaş neticesi değil; barış zamanında bazı insanların medeni haklarının ve siyasi haklarının elinden alınması anlamındadır. ''Boy teşkilatının kudretli çağında üyeler arasında tam eşitlik olup, birinin ötekine uşaklık etmesi söz konusu değildir. Türk devletinde herkes kabiliyet ve çalışkanlığına göre her makama yükselebilirdi. Bunun tek şartı beye (devlete, millete) hizmet idi''. Türklerde Bey olabilmek de kabiliyet ve çalışkanlıkla doğru orantılı idi. Zengin olmanın, bir sınıf mensubu olmanın ya da mevki sahibi olmanın bir önemi yoktu. Dede Korkut'un Usun Koca Oğlu Seyrek hikâyesinde bey olabilmek için gerekli üç şart sayılmaktadır; ''Bre Usun Koca oğlu bu oturan beyler her biri oturduğu yeri kılıcı ile ekmeği ile almıştır, bre sen baş mı kestin kan mı döktün, aç mı doyurdun, çıplak mı donattın''. Kan dökmek, mutlaka bir savaşa katılmış olmak anlamında değil avlanmak suretiyle kan dökmek anlamındadır. Bey olmanın diğer iki şartı da aç doyurmak ve çıplak donatmaktır. Türk toplumunda beyler dahi imtiyaz sahibi değildir. Vergilerden, cezalardan muaf olduklarına dair bir işaret yoktur. Eski Türklerde din adamları diye imtiyazlı bir sınıf da yoktu. Kaşgarlı Mahmut, ''Oğuzların adeta sınıfsız bir toplum yapısına sahip olduklarını, servet ve mevki farkının toplumda fark yaratmadığını, soydan gelen asillikten hiç bahsedilmediğini belirtmiştir''. Tüm bu durumlar Türklerde imtiyazlı bir sınıfın ortaya çıkmasına engel olmuştur. Türklerde millet devleti değil devlet milleti doyururdu. Önce Orhun Yazıtlarına bakalım. Tanrı buyurduğu için, kendim devletlû olduğum üçün, kağan oturdum. Kağan oturup aç, fakir milleti hep toplattım. Fakir milleti zengin kıldım. Az milleti çok kıldım. Amcam kağan oturarak Türk milletini tekrar tanzim etti, besledi. Fakiri zengin kıldı, azı çok kıldı. Varlıklı, zengin millet üzerine oturmadım. İşte aşsız, dışta elbisesiz; düşkün perişan milletin üzerine oturdum. Küçük kardeşim Kül Tigin ile konuştuk. Babamızın, amcamızın kazanmış olduğu milletin adı sanı yok olmasın diye, Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım. Tanrı bağışlasın, devletim var Bora İZKÜBARLAS / 01.08.2021 - 5
  • 6. olduğu için, kısmetim var olduğu için, ölecek milleti diriltip besledim. Çıplak milleti elbiseli, fakir milleti zengin kıldım. Az milleti çok kıldım. Devletin milleti doyurduğu hususunda eski Türklerin şölen ve yağma adetlerinden bahsetmeyi de faydalı görüyoruz. Şölen, bir boyun diğer bir boyu boyunduruk altına almasını sağlayan bir ziyafettir. Bu ziyafette karşı tarafı karşılık vermekten aciz bırakacak derecede masraflı ve meydan okuyucu bir ziyafet verilirdi. Şöleni yapan bey, boyların beylerini ve tüm halkı şölene davet ederdi. Herkes fazlasıyla yer içer, eğlenir, borçluların borçları bey tarafından ödenirdi. Çok şatafatlı geçen şölenden sonra eğer davetli beyler bu ziyafete karşılık veremezlerse ziyafeti yapan beyin boyunduruğu altına girerdi. Bir de şölenin daha abartılısı vardı. O da yağma şöleni idi. Yine boyların beyleri davet edilip büyük bir ziyafet yapılır; ancak ziyafetin sonunda bey ''sadece hanımım benim geri kalan her şey sizin'' anlamına gelmek üzere hanımının elinden tutup ziyafeti terk ederdi. Beyin ziyafeti terk etmesiyle beraber şölene katılanlar beyin bütün mallarını yağma ederdi. ''Eski Türkler, her gün vakitlerini toylarda ve şölenlerde geçirirlerdi. Bu toylar ve şölenler sayesindedir ki en fakirler bile güzel giyer, güzel yer, güzel içerlerdi. Aralarında borçlu bulunmazdı''. Dede Korkut hikâyelerinde şölenle ilgili bölümlere sıkça rastlanır. Dirse Han dişi ehlinin sözü ile büyük bir ziyafet verdi, dilek diledi. Attan aygır, deveden erkek deve, koyundan koç kestirdi. İç Oğuz, Dış Oğuz beylerini basma topladı. Aç görse doyurdu. Çıplak görse donattı. Borçluyu borcundan kurtardı. Tepe gibi et yığdı, göl gibi kımız sağdırdı. Üç Ok, Boz Ok bir araya gelse Kazan evini yağmalatırdı. Kazan tekrar evini yağmalattı. Amma Dış Oğuz beraber bulunmadı. Sadece İç Oğuz yağmaladı. Ne zaman Kazan evini yağmalatsa helalinin elini tutar, dışarı çıkar, ondan sonra yağma ederlerdi. Türklerde Bey olabilmek için gerekli aç doyurmak çıplak donatmanın, şölen ve yağmalarla bey olduktan sonra da devam ettiği görülmektedir. Türk, bir milletin adıdır. Millet kendine özgü bir kültürü olan bir topluluk demektir. Türk Dünyasında Karapapaklarda diğer Türkler ve kavimleri gibi Türk ulusuna mensup oğuz boylarındandır. Öyleyse Karapapakların içtimai hayatını incelerken ilk önce mensup olduğu millet ve ulusun yani üst kimlik olan Türklüğün kültür gelenek ve ananelerini görmek ve incelemek gerekir. Bora İZKÜBARLAS / 01.08.2021 - 6
  • 7. Özellikle tüm Türk boylarında olduğu gibi Karapapak Türklerinin de ortak kültüründe ve içtimai hayatındaki çok yakın benzerlikleri ortaya koymak, bozkır kültürünü en ince ayrıntılarına kadar incelemek gerekecektir. Türklerin özellikle Karapapak- Terekemelerin bütün coğrafyalarda yerleşik hayat sürdükleri söylenemez. Türklerde mevcut bir hayat tarzı da ''Bozkır Kültürü ”dür. Yalnız bizim ''Bozkır Kültüründen anladığımız, bir kısım bilim insanının anladığı gibi, göçebelikten ibaret bir hayat değildir. Bozkır kültürü, bir ekonomiyi tarif etmektedir. Bozkır kültüründe bir kere atın ehlileştirilmesi vardır ki atın ehlileştirilmesi çağının devrimidir. W. Kopers'e göre, ''Atın ehlileştirilmesi ve Atlı - Çoban kültürünün ortaya konması ilk Türklere bağlanabilir. İnsanlık tarihinde ulaşılan bu başarı, kavimlerin ve diğer kültürlerin gelişmesinde fevkalade neticeler doğurmuştur. Tarihi bağlantıların gösterdiği gibi, büyük devlet esası için gerekli şartlar ancak bu sayede belirebilmiştir''. W. Schmidt'e göre ise, ''Orta Asya'da oturan ve çok eski bir zamanda avcılık hayatın- dan hayvanları ehlileştirmeye geçen ilk kavim Türkler olmuştur. At Türkler tarafından ehlileştirilmiştir ve Türkler ata binen ilk insanlar olarak görünmektedir''. Türkler ehlileştirdiği at sayesinde sürülerini otlaktan otlağa sürüyor ve besiciliği at sayesinde gerçekleştiriyordu. Ehlileştirdiği at sayesinde uygun iklim koşullarına sürüsüyle gidebiliyordu. ''Bozkırlı, çobanlığın geliştirdiği sevk ve idare kabiliyeti ve emre itaat alışkanlığını hayvan sürülerinden insan kütlelerine intikal ettirmek suretiyle beşeriyet tarihinde çok etkili bir dinamizm içine girerek bambaşka bir dünya görüşü elde etme şansına erişmiştir''. Ayrıca Türkler yabancı ülkelere ihraç ettikleri binlerce atlarla ekonomilerini sağlıyorlardı. Türklerin geniş topraklara hükmedebilmesinin bir sebebi atı ehlileştirmesi ve atın süratinden yararlanması ise diğer bir sebebi de demir idi. Bugünün bilişim teknolojisi ne ise, o günün demir teknolojisi de o idi. Demir çağını başlatan Türkler demir ve maden işlemeciliğinde çok ileri idi. Başlıca meslekleri demircilik ve madencilik olan Türkler mükemmel denecek boyutta kılıç, kalkan, mızrak imal ediyordu. Ural dağlarının kuzeyinden Avrupa'ya geçip Etrüsk medeniyetini kuran Türkler de yolları boyunca ekonomik değeri yüksek maden aramışlardı. ''Demirin ilk keşfedildiği yer olarak bazen Afrika, bazen Güney Hindistan, bazen Doğu Anadolu gösterilmiş, M.Ö 4. binlerde Mısır'da, daha sonraları Çin'de, Troya'da Bora İZKÜBARLAS / 01.08.2021 - 7
  • 8. (Çanakkale) ve Mezopotamya’da demirin tanındığı ileri sürülmüş ise de, bunlar, doğru olsa dahi, fazla bir değer taşımamaktadır. Esasen adı geçen bölgelerde üretime geçilebilecek ölçüde demir madeninin mevcut olduğu bütün tarih boyunca da ispatlanmış değildir. Gerçek demir çağı bu madenden bol miktarda alet ve silah yapılması ile başlar. Diğer taraftan, M.Ö 1400'lerde (Andronova kültürü çağında) Altayların batısında bol miktarda demir çıkarıldığını söyleyen W.Ruben'e göre tarihi vesikalara dayanarak bu eski Türk sahasını demir kültürünün doğduğu yer kabul etmekte zaruret vardır. Hun diline ait M.Ö Çin kaynaklarında muhafaza edilen en eski Türkçe kelimelerinden birinin de ”demir (Tieh-fa) olduğunu (ve kılıç = king-lu) belirtelim''. Ata yurdu orta Asya’dan başlayıp göçler, göç yolları haritalar ve bütün kaynaklar irdelenerek tam anlamıyla incelenmemiştir. Orta Asya’dan batıya doğru göçlerin sebebi araştırıldığında orta Asya’dan göçlere asıl sebebin buzulların ülkeyi kaplamış ve yaşamayı imkânsızlaştırmış olması bilinmektedir.1 “Türklerin anayurdu ve göç yolları.” haritasını incelediğimizde Kara papaklarında mensup olduğu oğuz boyu Kaşgarlının bahsettiği 20 boydan biri olan oğuzlar (oğuz boylarının); 8. yüzyılda başlayan ve üç yüz yıl süren göçü önce Orhun bölgesinden Seyhun nehri kenarlarına ve sonra mavera ün nehir üzerinden İran’a, Anadolu’ya ve güney Kafkasya ya hazar denizini çevreleyen günümüz Azerbaycan topraklarına ulaşmıştır. 2 Oğuz boyuna mensup “Karapapakların” göç yolları haritasını incelediğimizde ve tarihi gerçeklerden yola çıktığımızda yukarda da bahsi geçen üç kola ayrılarak kendilerine ve koyun yılkı sürülerini otlatacakları yeni yurtlar bulmuşlar ve oraları kendilerine yurt edinmişlerdi. Bunlardan kuzey kolunun bugünkü orta Asya, Rusya (çoğunluğu Dağıstan özerk cumhuriyetinde olmak üzere) İran, Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan ve Anadolu’da yaşamış ve hala yaşamaktadırlar.3 Orta Anadolu kolu ise Diyarbakır’dan Mardin’e kadar olan aralarında Van’ında bulunduğu birçok Anadolu illeri ve bugünkü ege Balıkesir Bilecik söğüt, Bursa gibi çeşitli illere göçmüş, hatta Osmanlı devletinin temellerinde oğuzların kayı boyundan olan Ertuğrul gazi ve Osman beyin liderliğinde gelişip büyümüşlerdir. 1 Prof. Dr. Cemal Anadol- Dr. Nazile Abbaslı- Dr. Fazile Abbasova Türk kültür ve medeniyeti. s-208.Türkiyem dergisi yayınları 2006) 2 (Bakınız: gürbüz yayınları tarih atlası- Türklerin ana yurdu ve göç yolları haritası s.1) 3 (Selahattin Tozlu “Karadeniz araştırmaları, sayı 7(güz 2005),s.86-96) Bora İZKÜBARLAS / 01.08.2021 - 8
  • 9. Güney kolu ise bugünkü İran, ırak, Suriye, Lübnan, mısır hatta günümüz Libya devletinin petrol şehri masurata’ya kadar ilerlemiş. Günümüzde oğuz kökenli insanların hala orada yaşadıkları kaynaklar ve belgeler ışığında kesin olarak bilinmektedir. Bu güney koluna mensup olan oğuz boyları Arap kültürünün de tesirinde kalarak teraikemenin (Terekeme) Arapça çoğulu olan Türkmen ismiyle günümüzde saydığımız devletlerde yaşamını sürdürmektedirler. İslamiyet’in kabulünden sonra çoğu Şia ve Alevi mezhebine bağlı olmakla birlikte hala Sünni Türkmen oğuzlarına da rastlanmaktadır. Sonuçta onlarda köken olarak oğuz Türkü olup Arap kültürünün etkisiyle “Türkmen” ismini almıştır. Kuzey koluna mensup Hanefi mezhebine tabi olan orta Asya, Rusya,4 İran, Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan kolu ise bölgedeki emperyalist güçlerden Rusya’nın tabiriyle Hazar kıyılarında ve Dağıstan’da “Karapapak” özellikle Türkiye, Gürcistan Ermenistan ve diğer emperyalist devlet olan İran’da ise “Terekeme” 5 diye adlandırılmıştır. Terekeme adıyla da anılan Karapapaklar, kökeni çok eskilere dayanan bir Türk boyu olmalarına rağmen haklarında detaylı şekilde pek fazla çalışma yapılmamıştır. Kimi araştırmacılar konularını ilgilendirdikleri ölçüde Kara papaklar hakkında kısa bilgiler vermişlerdir. Bunların yanında birçok yazar ve araştırmacı da Kara papakları Özbekistan’a bağlı Karakalpakistan Özerk Cumhuriyetinde yaşayan Karakalpaklarla karıştırmış, bu iki Türk halkını aynı boya mensup zannetmişlerdir. Oysa Karakalpaklar Slav ırkına daha yakın Kıpçak Türklerindendir. Terekeme veya diğer bir değişle Karapapak’lar ise; Oğuz Türklerinden olup, oğuz boyunun bir alt uruğudur. Türkiye Türkleri gibi Azerbaycan, İran ve Harezmî ülkelerinin Türkmenleri de Oğuz uruğundandır. Oğuzların çocukları ve torunları sayesinde 24 kola ayrılan ve dağılan topluluklardan biri olduğumuz kesin.6 Ayrıca tarihteki en eski Türk ırklarından biri olduğumuz da söylenebilir. Belki de tüm Türk ırkının en eski atalarıydık fakat göçebeydik. Bu yüzden dünyanın çeşitli ülkelerine dağıldık. Bizim bu dağınık halimiz savaşçı kimliğimizden çok savunma anlayışımızdır. 4(Çoğunluğu Dağıstan özerk cumhuriyetinde olmak üzere) 5(Yani koyuncular yükseklerde yaşayanlar manasında) 6 http://www.vedatosmankorkut.com/terekemeler-karapapaklar-kimdir-nedir-kisa-tarihi Bora İZKÜBARLAS / 01.08.2021 - 9
  • 10. Ceddimizin ve geçmiş zürriyetimizin, Orta Asya bozkırlarında, çetin Kafkasya dağlarında yaşadığı, hayvancılık, atçılık ve tarımla uğraştığı da bir gerçek. Klasik ve bilindik Orta Asya kavimlerinden veya oymaklarından bir takım örfi farklılıklarımız vardır. Oğuz soylu karapapaklar, Kafkasya’nın Daryal ve Derbent geçitlerinden aşarak Kafkaslara inmişlerdir. Borçalı ve Kazak diye iki kola ayrılırlar. Kafkasya'da ve yakın bölgelerde dağınık bir vaziyette yaşayan karapapak Türkleri, yerleştikleri yerlere‚ Borçalı, Kazak adlarını verdikleri gibi kara kuzu derisinden siyah astragan papak/kalpak giydikleri için komşuları bu adı vermişler ve Karapapak adı ile anılır olmuşlardır. Kara papakların hayvancılıkla uğraşan ve genellikle yaylak ve kışlaklarda göçebe olarak yaşayan Kısımına da Terekeme adı verilmiştir. Ayrıca; Karapapak, Terekeme, Kazaklı, Borçalı, Sulduz’lu adları birbirlerinin eş anlamlı olarak da kullanılmaktadır.7 Türk Dünyasında “Karapapaklar” çeşitli dönemlerde Azerbaycan, Gürcistan ve İran Türk devlet veya hanedanları yanında büyük güç odakları olmakla birlikte kendilerine has hanlık, sultanlık şeklinde devletleri de olmuştur. Borçalı’ da kurulan‚ Borçalı Sultanlığı ile Kazak-Şemseddin bölgesinde kurulan‚ Kazak-Şemseddin Hanlığı Karapapaklar tarafından kurulan yönetimlerdir. Anadolu’dakiler ise Anadolu Türkleri, Anadolu oğuzları beylikleri gibi isimlerle mevcut devletlerini kurarak yaşamını sürdürmüşlerdir. Kafkaslardan ve Kafkas ötesinden Anadolu’ya ve İran coğrafyasına tarih boyunca bilhassa son iki yüz yıl içerisinde çeşitli sebeplerle Türk veya akraba tayfalar gelmiştir. Anadolu’ya gelen Türk tayfalarından biri Karapapaklardır.8 Onların Anadolu’ya ve İran coğrafyasına kitlesel göçleri 18. yüzyılın sonlarında başlamış, Türk-Rus savaşlarıyla eş zamanlı olarak devam etmiştir. “Karapapak” tayfalarının kitlesel göçleri 1807, 1854-1855, 1878-1881, 1914-1924 yıllarında gerçekleşmiştir. Bunların öncesinde ve sonrasında perakende göçler ve geçişler de olmuştur.Bu göçlerin sebeplerinden biride 1926 da Bakü Türkoloji kongresi ile Türk aydınlar bir araya gelerek Ortak dil ve ortak alfabeyi hayata geçirdikten sonra ve 1927 de Azarbaycan Latin alfabesine geçişinin ardından 1928 de Türkiye’de Latin Alfabesine geçiyor.ve yaklaşık 7Ali Kafkasyalı 8 Bu konuda geniş bilgi için bkz: Farklı Bir Âşık Tipi Olarak Çıldırlı Âşık Şenlik, Türk Yurdu Dergisi, Şubat 1999, Ankara. Bora İZKÜBARLAS / 01.08.2021 - 10
  • 11. 10 yıl ortak dilimiz devam ediyor. Bu birlikteliği gören Rus Müsteşrikleri ve stalin kıyımlara başlıyor.Başta bakü kurultayına katılanları katlediyor. Sonrasın da Latin alfabesini ortadan kaldırıyor. Ve Hemen kiril alfabesini yerini alıyor. Bu alfabe ile bilinçli ayrıştırma politikası uygulamıştır. Ve devletin çıkardığı yasayla zor kullanılarak gerçekleştirmiştir. Komünist Moskova yönetiminin yönlendirmesi ve bölgesel yönetimlerin uygulaması ile Kafkasya’daki bir çok Türk Kavimlerin göçlerine sebep olmuştur. Karapapaklar ve yurtları, 1929’da Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan arasında paylaşılmıştır. Kazak ili Azerbaycan’da kalırken, Dilican bölgesi Ermenistan’a, Borçalı’nın büyük bir kısmı ise Gürcistan’a verilmiştir. Karapapakların ekseriyetinin yerleşik bulunduğu Kafkasya, 19. yüzyılda iki defa İran- Rusya, 4 defa da Osmanlı-Rusya arasında yapılan savaşa sahne olmuştur. Bu bölge 1807- 1920 yılları arasında yani 113 yıl içinde 8 defa Ruslar, 4 defa da Ermeniler tarafından işgal edilip, yağmalanıp, yakılmıştır. Karapapaklar cephelere sürülmeye, göçmeye, yurtlarını terk etmeye mecbur edilmiştir. Bu durum onların nüfuslarının artmasını devamlı engellemiştir. Şunu Diyebiliriz. Türk dünyasında Kafkasya Bölgesinin Türkleşmesinde Karapapaklar kilit nokta olmuştur.Karapapaklar Azarbeycan ile Anadolu Türkü arasında bir Harç gibi olmuştur.Karapapakların sunni oluşu bu birlikte entegrasyonu sağlamakta çok önemli rol almıştır Rus yönetimleri, Kafkasya’da Türklerin çoğunlukta olmasından daima rahatsızlık duymuştur. Bunun için bu bölgeyi halklar cümbüşü hâline getirmek ve Hıristiyan unsurları çoğunluk yapmak için her türlü uygulamayı mubah saymıştır. Özellikle medeniyetlerin ve göçlerin geçiş güzergâhı olarak bilinen Kafkasya’da Rus ve İran yani moskof ve fars emperyalistlerinin bölge sinsi ve anlaşmalı politikası olarak uyguladığı yöntemlerden birisi olan ayrıştırma bölme ve ötekileştirip yalnızlaştırma politikalarıdır. Rusların sıcak denizlere iniş yolu politikası İran-i farsların ise Kafkasya ve ipek yollarına Hâkim olma düşüncesi menfaatleri doğrultusunda soydaşımız ve kandaşımız olan Azerbaycanlılara Azerbaycan Türküne zorla dayattıkları siz Azeri’siniz Sünni kesiminde siz Bora İZKÜBARLAS / 01.08.2021 - 11
  • 12. Terekemesiniz diye ayrıştırarak kuzey Azerbaycan’ı Rusya güney Azerbaycan’ı da İran hakimiyeti altına almak suretiyle bölgede menfaatlerini koruma çabasına gitmişlerdir. Bir yandan bölgenin nüfuzlu, itibarlı, varlıklı Müslüman/Türklerini Sibiryalara sürerek, insanlık dışı uygulamalarla on binlerce Türk insanını katlederek, Türk Müslümanları paralı/zorunlu asker yapıp her savaşta cephelere sürerek nüfus ve güçlerini düşürmeye çalışmıştır. Diğer yandan Türkiye’den, İran’dan başta Ermeniler olmak üzere çeşitli Hıristiyan tayfaları götürüp Kafkasya’nın stratejik yerlerine yerleştirip, özel imtiyazlar tanıyıp korumaya almış, nüfuslarının azalmaması için savaşlarda cepheye sürmemişlerdir. Karapapaklar her savaşta cepheye sürülmüştür. 93 Harbinde olduğu gibi pek çok savaşta, doğu Anadolu’da bulunan çeşitli kavim ve aşiretlerin şeyhlerine ve keşişlerine müracaat edildiği hâlde savaşa asker vermezlerken Karapapaklar 12 bin kişi ile Gazi Ahmet Muhtar Paşa’nın ordusunda, hem de öncü kuvvet olarak yer almışlardır. Ne acıdır ki bu asil Türk topluluklarında hala bu gaflet uykusundan uyanamamış sen Osmanlı Türkü ben Kafkasya Türkü sen Azeri, Türkmen, Nogay, ben Terekeme, Karapapak, kazak ayrışması gafletine düşmüşlerdir. Türk; bir milletin adıdır. Millet kendine özgü bir kültürü olan bir topluluk demektir. Öyleyse Türk'ün yalnız bir dili, bir kültürü olabilir. Şimdilerde ise Türk'ün kimi kolları, Anadolu Türklerinden ayrı bir dil, ayrı bir kültür yaratmaya çalışıyorlar. Diğer Türk illeri birer ayrı dil, ayrı edebiyat ve ayrı kültür oluşturmaya çalışırlarsa, Türk Milleti'nin sınırları daha daralmış olur. Bu konuda en önemli araştırmacılardan Ziya Gökalp "Türkçülüğün Esasları", Sayfa: 20-24 de aşağıdaki tespiti yapmıştır. Türkçülük ile Turancılığın ayırımlarını anlamak için Türk ve Turan topluluklarının sınırlarını belirlemek gerekir. Aksi hâlde bilgisiz ve bilinçsiz olan Türk tayfa veya toplulukları saflarını yanlış seçip veya seçtirilip hem‚ok, hem hedef olabilmektedir. Her Türk, boyunu, tayfasını, uruğunu ve soyunu bu bakımdan bilmesi elzem ve kaçınılmazdır. Başka bir ifade ile her bir Türk tayfası adının Türk olduğunu ve Türk dünyasının, hatta İslâm âleminin huzur ve mutluluğunun Türk Bora İZKÜBARLAS / 01.08.2021 - 12
  • 13. birliği ile mümkün olacağını anlamalıdır. Her Karapapak- Terekeme, adının Türk olduğunu asla unutmamalıdır. Türk Dünyasının huzur ve mutluluğu elbette ki birlikten geçmektedir. Aynı soydan, aynı boydan olmak birliktelik için yeterli değildir. Türk boyları, tayfaları, toplulukları ve Türk Devletleri kendilerini ve birbirlerini çok iyi bilip tanımalıdır. Biz Karapapak, Terekemeler tanınmadık, siyasi bir kimlik edinmedik, birlik olamadık. Bugün kültürce birleşmesi kolay olan Türkler, özellikle Oğuz Türkleri, yani Türkmenlerdir. Bunun için Türkçülükteki yakın ülkümüz Oğuz birliği, yani Türkmen birliği olmalıdır. Bugünkü ülkümüz, Türk birliğinin ve özellikle Oğuzların her konuda özellikle kültürel olarak birleşmesidir. Şimdi biz özellikle bu kuzey koluna mensup Kafkasların kadim insanları kahraman gözü pek oğuzların özellikle Eymür boyuna mensup Karapapaklar- Terekemeler isimli Türk toplumunu geniş olarak bilinen tarihi, kendine özgü kültürü yaşam tarzı ve varoluşlarını saha / alan araştırmaları ve kaynaklarla birlikte incelediğimizde. Alan araştırması yoluyla yaptığımız tespitlere göre günümüzde Karapapaklar toplu olarak beş ülkede yerleşiktirler. Oğuz Türklerinden olan karapapak terekemeler bugün başta beş ülkede olmak üzere kısmen çeşitli devletlere yayılmış olmakla birlikte tümü birbirine yakındırlar. Özellikle beş ülkedeki Türkmen illerinin adlarını karşılaştırırsak, görürüz ki birinde bulunan bir ilin ya da boyun öbürlerinde de kolları vardır. Örneğin Harezmî’de Tekeler ile Sarıları ve Karapapapakları görüyoruz. Yurdumuzda Tekeler, bir sancak oluşturacak kadar çoktur, dahası bir bölümü bir zamanlar Rumeli'ye yerleştirilmiştir. Türkiye'de sarılar özellikle Rum Kale’de otururlar. Papaklılar ise yukarıda da belirttiğimiz gibi Karapapak ve Terekeme adını alarak Ülkemizde birçok şehre yerleşmiş bulunmaktadırlar. Bu topluluktan biri Gürcistan’ın kadim Türk yurdu olan Borçalı bölgesinde, ikinci topluluk Azerbaycan’ın batısında bulunan ve Kara papakların eski yurtlarından olan Ahıstafa, Kazak-Şemseddin bölgesinde; üçüncü topluluk İran coğrafyasının Sulduz bölgesinde sakindir. Dördüncü topluluk, Kazakistan'da bulunmaktadır. Kazakistan'da bulunan Karapapak/Terekemeler, Ahıska Türklerinin kadim yurdu Ahıska'nın Ahılkelek ve köylerinde Bora İZKÜBARLAS / 01.08.2021 - 13
  • 14. meskûn iken Moskova yönetimi tarafından 1944 yılında Ahıska Türkleri ile birlikte sürgün edilmişlerdir. Ahıska Türkleri, Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan'a yerleştirilirken, Karapapak / Terekemeler in tamamına yakını Kazakistan’ın Kentav, Türkistan, Çimkent, Sayram, Ordabas, Badam, Sarağaç, Türkübas, Lenger, Almatı ve Dalgar köy ve şehirlerine yerleştirilir. Beşinci topluluk ise Türkiye’de bulunmaktadır. Çoğu Kars, Ardahan olmak üzere, Iğdır, Ağrı, Muş-Bulanık, Sivas, Tokat, Bayburt, Amasya, Adana,Balıkesir-Manyas ilçesi. şehir ve köylerinde yerleşiktirler. Yine Türkiye’nin İstanbul, Ankara, Bursa gibi büyük şehirlerinde‚ Karapapaklar-Terekemeler‚ adları altında kümeler hâlinde bulunmaktadırlar. Ayrıca; Peter Alfrod ANDREWS’in ”Türkiye’de Etnik Gruplar” adlı kitabında da Terekemeler hakkında oldukça ciddi bilgilere ulaşabilirsiniz. Bu beş topluluk yanında Gürcistan’ın başkenti Tiflis; Azerbaycan’ın başkenti Bakü; İran’ın Urmiye, Tebriz; Özbekistan'ın Fergana; diğer Türk Cumhuriyetleri ile Avrupa’nın çeşitli kentlerinde yaşamaktadırlar. Kaynakça: 1- Prof. Dr. Cemal Anadol-Dr. Nazile Abbaslı - Dr. Fazile Abbasova Türk kültür ve medeniyeti. S -208.Türkiyem dergisi yayınları 2006) 2- Gürbüz yayınları tarih atlası- Türklerin ana yurdu ve göç yolları haritası s.1) 3- Selahattin tozlu “Karadeniz araştırmaları, sayı 7(güz 2005),s.86-96) 4-http://www.vedatosmankorkut.com/terekemeler-karapapaklar-kimdir-nedir-kisa tarihi 5- Ali Kafkasyalı- Farklı Bir Âşık Tipi Olarak Çıldırlı Âşık Şenlik, Türk Yurdu Dergisi, Şubat 1999, Ankara. 6- Ali Kafkasyalı. Karapapak Türkleri. Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 0 (48) , (2013). S. 269-304. 7- A. Zeki Velidi Togan, Umumî Türk Tarihine Giriş, Enderun Yayınları. İstanbul. 1981 8- Fahri Valehoğlu, Karapapaklar ve Onların XIX. Esr Herb Tarihi Seda Neşriyyatı, Bakı. 2005. 9- Salih Yılmaz, Türkiye ve Kafkasya'da Yaşayan Karapapak (Terekeme) Türkleri Tarihi ve Kültürü, Prizma Press Yayınları, Ankara. 2007. 10- İsa Yegane, El Garapapak, Şems Neşriyyatı, Urmiye. (1369/1990) Bora İZKÜBARLAS / 01.08.2021 - 14
  • 15. Makaleyi Hazırlayan Bora İZKÜBARLAS Bora İZKÜBARLAS / 01.08.2021 - 15