SlideShare uma empresa Scribd logo
1 de 240
Baixar para ler offline
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
1
Yüce Allah’ın Kulu ve Elçisi Hz. Muhammed
Kengerli Sümer Türkü’dür.
Evreni Yöneten Kozmik Geometri Altıgen
Yüce ALLAH Yerleri, Gökleri
Altı Günde Yarattı
Satürn’ün Kuzeyinde Bozulmadan 1800 km/Saat Hızla Dönen
Altıgen!
Aziz K. Burkay
İndependent inventor scientist & investigative author
Notary in Turkey and in USA / noter tasdiklidir.
Yayınlanan bu kitapların detaylarıyla birlikte tüm hakları yazara aittir.
http://www.quran-incil-tevrat.com/
www.horozz.net
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
2
Yayınlanmış kitapları;
4. Genetiği Bozulmuş Dinler.
3. Astrofizikçi Yedi Bilimciler, Kehf Er-Rakim Ekibi.
2. İncil’deki Muhammed.
1. Şİ-RA Gezegeni, Şeytani Ayetlerin Gerçeği.
http://www.quran-incil-tevrat.com/
Bu kitapların yazarı bilimsel çalışmalarını " EVRENDE ZAMAN VE HAYAT" adlı seri kitaplarında
hiç bir ücret talep etmeden yayınlamaktadır;
* Titreyen ve Işıldayan ATOMLAR,
* QUR’AN, Tevrat ve Matematik,
* QUR’AN, Tevrat ve Boşluk Şakulü,
* Ta-Ha ve TUVA.
* Dünya Atlantis’in Akıbetine Gidiyor,
* Akıl ve Nefs,
* Şirke boyanmış din tacirleri,
* Black and White Holes, Kara ve beyaz delikler,
* Fiziğin Felsefi Enginliği,
* FİZİK-HİKMET KUTSALDIR,
* Evrenin boşluk şakulü,
* KADER nedir, AKIL nedir,
* YARATILIŞIN PROGRAMLARI,
* ÂDEM ve TORUNLARI,
* TARIK suresi ve gecenin bel kemiği,
www.horozz.net
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
3
Kendisi, Bizzat Kendisi Okuyan, Soran, Sorgulayan, Araştırarak Yükselen ve
Yöneten İnsanlar…
Dinini, Tarihini, Geleceğini Başkalarından Dinleyerek Uyuyan ve
Yönetilen Zavallılar!...
Qur’an, İncil ve Tevrat’ı, genel olarak Dini; ticari bir meta haline getirerek saltanat ve
hükümranlıklarını devam ettirebilmek, insanları hayal âleminde uyuşturmak, realiteden,
çalışmaktan ve üretmekten men edip insanı insana düşman eden iblisin tayfası, karanlık cüppeli
fasıklar dışarıda değildir; içerdedir.
Kanıtı mı?...
QUR’AN’LA ilgisi alakası olmayan, QUR’AN’IN bilimsel disiplininden haberdar olmayan
uydurulmuş masallarla yüzlerce parçalara bölünmüş, Muhteşem Qur’an’ı kendi hevesine göre
yorumlayanların, birbirlerini ağızlarından salyalar akarak ısıranların, insanlığa ve bilime,
teknoloji ve üretime düşman olanların yaşantılarına bakmak yeterli değil midir?!...
Asırlardır masum insanları uyutan, ithal edilmiş ve Yüce ALLAH’IN QUR’AN’I ile herhangi bir ilgisi-
alakası olmayan, insan icadı uydurma masallarla adına da ‘din budur’ dedikleri zehirle beyinleri
uyuşturan, epifiz bezini körelten LOBİLER, yabancıların hizmetkârlığını yapan, Yüce ALLAHIN
dinini örtebildiği kadar örtmüş içerideki karanlık cüppeli yerli LOBİLER de bu kitaplardan rahatsız
olacaklar, hoşlanmayacaklardır…
Umarım onlar da kendi AKILLARINA işlerlik kazandırıp idrak ederek doğru olan gerçeğe
yönelirler…
Çünkü; iki ve bir boyutlu (bu Eseflen Safilin yani aşağılarında aşağısı demektir) maddelerden
yaratılmış küre dünyaların her anı elem ve acılarla doludur.
Amacımız; hizmet edebildiğimiz kadar insanlığa faydalı olmak, asırlardır uyuyan ve uyutulan
Türkleri, Müslümanları, Musevileri, Hristiyanları ve ateistleri genel olarak insanları
uyanabilirlerse uyandırmaktır.
Bu, her AKILLI müminin asli ödevidir ki; Yaratan RABBIMIZA karşı mazeretimizi sunabilelim.
Çünkü AKLINI kullanan her gerçek Müslümanın asli ödevi gerçeği öğrenmek ve öğrendiğini de
aklın süzgecinden geçirip bilimsel metotlarla hiç bir karşılık beklemeden dağıtmaktır.
Çünkü iman her detayı ile sadece AKLIN onay ve kontrolündedir, AKIL imanın değil…
AKIL başka, zeka başka kavram ve değerlerdir, şöyle ki; İnsandaki üstün AKLIN kanıtı bilerek
iman etmektir. İman etmişliğin yegane kanıtı da SALATTIR; yani vermektir, vergi, zekat ve
ihtiyacı olana ALLAH’IN emri olduğunu bilerek ve mütevazilikle vermektir.
Bu muhteşem ayet en yeterli kanıttır;
[ Sevdiğiniz şeylerden (sizin için maddi değeri olan şeylerden muhtaçlara) infâk(*) etmedikçe
(Allah emri olduğunu bilerek vermedikçe), asla Birr'e(**) (iyiye, iyiliğe en iyiye yükselmeye)
nail olamazsınız. (Allah'ın size verdiklerinden) bir şey infâk ettiğiniz zaman muhakkak ki Allah,
onu en iyi bilendir. ÂLİ İMRÂN 92 ]
(*) İNFÂK sözcüğü ne-fe-ka kökünden gelir ve net anlamı; maddi kazancını, maddi varlığını veya benzeri maddi değeri olan metaları; ALLAH
emri olduğunun bilincinde olarak hayır yolunda harcamak demektir. Türkçeye de geçmiş ve ‘nafaka’ olarak kullanılmaktadır.
(**) BİRR; bütün iyilikleri, iyiliğe yükselmeyi içeren çok geniş anlamlı bir sözcüktür. Bu sözcük ‘iyiliğin’ sınırsız olduğu anlamındadır.
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
4
Bu Gezegende ve Tarihin Hiç Bir Diliminde
Akraad, Ekrâd, Kurdi, Kürt, veya Kûrd
Diye Bir Millet veya Irk Olmamıştır.
Günümüzde de kendilerine Kürt diyen, ayrı bir ırk veya milletmiş gibi ayrıcalık yapanlar
Sümer’in yok olma dönemlerine rastlayan tabletlerde de açıkça yazıldığı gibi; Kürtler; öz ve
kandaş, aynı DNA zincirinden devam edegelen Kenger Türkleridir.
Kürt, Ekrâd, Akraad, Kurdi veya Kûrd sözcüğü Sümer’de Kengerlerin bir sülale yani aile adıdır,
ayrı bir ırk veya millet değildir…
Sadece sülale, yani aile unvanı Akraad veya Ekrâd veya Kurdi veya Kûrd sözcüğü ile Sümer’de
yaşamış, ayrı bir ırk veya millet değil, Kengerlerin bir boyu (kolu) olan Türklerdir.
Kurdi veya Kûrd sözcükleri de Babil’iler zamanında bu telaffuzla anıldı. Kenger-Sümer dilinde
orijinal telaffuzu Akraad veya Ekrâd dır.
Günümüzde de Selçuklular, Oğuz boyları, Başkurtlar, Karahanlılar veya Kırgızlar, Türkmenler
vb. gibi unvanlarla asırlarca, aile unvan isimleriyle yaşamış insanlar Türk milletinin fertleridir,
başka bir millet veya IRK değildirler…
Yörükler; bu sözcük Sümerce URUK kelimesinden gelir ve anlamı kabile, aile, sülale demektir;
Yörükler de Türk milletinin fertleridir.
Kenger-Sümer lisanında; Akraad veya Ekrâd, Babil dillerinde Kurdi veya Kûrd sözcüklerinin
anlamı ‘çadır sakini, çadırda yaşayan’ (*) demektir. Akraad, Ekrâd, Kurdi veya Kûrd Türk
halklarına ait bir aile ismidir ve organik Türk boyudur.
Bu tarihi tespitimi, günümüzde de kendilerini farklı bir ırk zan edenler, yabancıların hazırladığı
ithal edilmiş ve kirletilmiş tarihlerle eğitildikleri için bilmezler, bilemezler. Çünkü beyinleri
yıkanarak kullanılmaktadırlar…
Uluslararası Gen Bankası bu detayları çok iyi bilmektedir. Vatanımdaysa bunun bilimsel
tabandan başlayıp araştırmayanların karanlık amaçlarını her AKIL sahibi insan sorgulamalıdır.
Kardeşi kardeşe kırdırmaktadırlar.
Bu ve sayısız benzeri nedenlerdir ki “Dinini, Tarihini, Geleceğini Başkalarından Dinleyerek
Uyuyan ve Yönetilen Zavallılar!” tanımını kullanmak zorunda kaldım… Bu çalışmamın net kanıtı
DNA soy araştırma ve GEN haritasıyla açığa çıkacaktır. Bu, genetik bilimcilerin, devletin en asli
ödevi olmalıdır…
Kürt sözcüğünün orijinal telaffuzu ‘Akraad’ veya ‘Ekrâd’ olup, asırlar içinde de etimolojik
değişime uğrayarak ‘Kurdi’ veya ‘Kûrd’ olarak Kengerlerin kurduğu yüksek medeniyet Sümer’in
son dönemlerinde görülen Türk oğlu Türklerdir.
M.S 12nici Y. Yıla kadar da tarihin hiç bir sahnesinde görülmediler ve derme çatma, devşirme
dillerinde gramer ve kural da yoktur. Günümüzde konuştukları dilleri de içinden çıkılamaz
karmaşalarla doludur. Tarihin hiç bir diliminde herhangi bir birlikteliği temsil eden bayrakları
da olmamıştır; çünkü, insanlığın ATASI büyük Türk ulusunun bir kolu olup Türkoğlu Türklerdir.
Bu tespitimi DNA soy ve GEN haritası araştırmalarından sonra ayrı bir kitapta tarihi belgeler,
kanıtlılar ve bilimsel detaylarıyla yazacağım.
(*) Asya’da yaşamış bütün Türk urukları (boyları) GENELLİKLE YEDİ (7) DİREKLİ , nadiren dört direkle yapılmış çadırlarda yani otağlarda (otak
da denir) yaşadılar. Birkaç direkli, uzun bölümlü çadırlara “oba”, gölgelenmek için gündüzleri kullanılan çadıra da “günlük” ismi verilmiştir.
Yuvarlak ve tavanları kubbeli çadırlara “yurt”, pencerelerine “tünlük” denir. Develerin konulduğu çadırlara da “kaytaban” denilmiştir.
Sümer’i tesis etmiş olan Kenger Türkleri de tarihilerinde asla çadırdan (Otağ) başka bir yerde yaşamadılar. Asla sabit yerleşke olarak bina veya
ev yapmadılar… M.O 1. Y Yılda Semerkant ve Buhara ve yörelerinde eğitim amaçlı kerpiç evler yapıldığını öğreniyoruz.
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
5
Ön Türk Kenger Uruk’unun Kurduğu Sümer
Hakkında Kısaca;
Yüce ALLAH’IN kulu ve elçisi, insanlık tarihindeki en görkemli devrimleri yapmış, acımasız ferdi
zenginliği, toplumunu zengin ve güçlü millet yapma hedefine SALAT kuralıyla getirmiş Kureyşli
Hz. Muhammed, Kengerlerin tesis ettiği Sümer’de kutsal bölge olan Kutha’dan Arabistan’a göç
etmiş Haşimoğluları ailesinden gelen Türk oğlu Türk’tür.
Bunun en net kanıtı da yine Kureyş suresindedir; [Kureyşin ülfetini sağladığı (tanımadıkları yeni
vatanlarında yabancılığın kendilerini tedirgin etmemesi için alıştırıp ısındırdığı) için, Onları, yaz ve
kış (uzun, yorucu, meşakkatli) yolculuklarında (göçlerinde) ülfet ettirdiği (emniyette ve rahat
olmalarını sağladığı için). Artık bu Beyt’in (Kâbe’nin) Rabbine KUL olsunlar. O ki, onları açlıktan
doyurdu ve onları korkudan emniyete, korumaya aldı. Kureyş 1-4]
Bu surede ne Arap, ne bedevi veya Arabistan’da yaşayan sayısız başka kabileden söz edilmeden
doğrudan doğruya Kenger-Sümer’de kutsal bölge olan KUTHA’DAN Arabistan’a göç etmiş ve
Arabistan’da da Kureyş adıyla bilinen elit, korunan, yabancı ve vahşi çöl bedevilerinin yaşadığı
bir yere ısındırılan, açlıkla boğuşmaları giderilen özel bir toplumun göçleri, uzun yolculuklarında
ki emniyeti ve itinayla muhafazası açıkça, hem de bastırılarak apaçık şekilde anlatılmaktadır.
Ayetin tamamına hakim olan SES tonunda; özel bir ailenin, kabilenin şefkatle korunması esastır.
O devirde Mekke ve yöresinde yüzlerce kabileler ve küçükte olsa etnik isimlerle bilinen bedeviler
varken neden sadece Kureyş hakkında özel bir sure vahiy edilmiş? Qur’an vahiy edildiğinde
Kureyşliler en azından 1000 yıldır orada yaşamaktaydı. Ne göçü, ne koruması diye soran
soruşturan olmadı mı?... Hiç düşünen, araştıran olmadı mı?...
Bu sure Kureyş halkının Araplaştırılmış Arap ve Arabistanlı olmadığının, Arabistan topraklarına
başka yerlerden korunarak getirildiğinin apaçık kanıtıdır.
Tartışmasız bilinmelidir ki; 4000 seneden de fazla hüküm sürmüş ve tarihin de mimarları olan Ön
Türk Uruk’u Kengerlerin kurduğu Sümer, Yüce ALLAHIN arıduru dinini ekseninden kaydırmak,
şahsi menfaatler uğuruna kullanmak, sihir ve büyüyle uğraşmaya başladıktan sonra tarih
sahnesinden Sargonlar tarafından M.O1800lerde silinmişlerdir.
Asırlardır uyuyanlar uyanmasın diye; Batılılar kasten bu millete Sümerler demektedir. Dünyada
ve tarihte Sümer diye bir millet YOKTUR. Sümer’i kurup tesis etmiş kuzeyden, bugünkü
Özbekistan, Türkistan, Altay yörelerinden göç etmiş, dünyaya medeniyeti kurup yaymış Kenger
Türkleridir. Kenger sözcüğü ÖnTürk dillerinde yüce bir dağın zirvesi anlamında da
kullanılmıştır.(*)
Kenger Türklerine; başka gezegenlerden gelenler (**) tarafından kurdurulan bu ülkeye, bu
bölgeye, yeni yurtlarına kendileri SÜMER dediler…
Sümer sözcüğünün anlamı; kadın-erkek birlikte mübarek (Sümercesi moukaddes), kutlu, sevap
kazanmış, seçilmiş, sağduyulu, ağırbaşlı, iş hayatında başarılı, ticarete düşkün, mantıklı, enerjik,
gizemli enerjilere sahip, yüksek bilgili toplum demektir. Kadın haklarını ve eşitliğini ilk kez
Kenger-Sümer’de görmekteyiz.
Uruk, başkent olarak yedi(***) kültür merkezi şehirlerin en önemlisiydi. Günümüzdeki Yörük
sözcüğü de URUK (soy, sülale, kabile demektir) sözcüğünden gelir. Yüce ALLAH’IN Lütfudur ki;
1850lerde Kenger-Sümer tabletleri ve yazılı belgeleri insanlığa-bilime ışıklar saçarak aydınlığa
çıktı. Bu muazzam keşif Yüce ALLAH’IN insanlığa olan lütfudur, başkaca hiç bir şey olamaz.
(*) Günümüzde de dağların yükseklerinden toplanan kaliteli sakız cinsine kenger sakızı denmektedir.
(**) ‘Şeytani ayetlerin cevabı - Şeytanların akılsızlığı’ 1 numaralı kitabımız.
(***) Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye’yi coğrafi yedi ana bölgeye ayırmasındaki neden, Kenger-Sümer hakkında yüksek bilgilerinin olduğudur.
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
6
Tevrat, İncil ve Muhteşem QUR’AN kesinlikle ve kesinlikle Sümer tabletlerinin ışığında gerçek
anlamına kavuşacaktır. Günümüze kadar da bu tabletlerde anlaşılamayan sayısız gizemler de
sadece Muhteşem Qur’an’ın öğretileriyle bütünleşerek insanlığa yön verecektir.
1979larda ben şahsen şahidim Basra’dan gemiler dolusu tabletler Amerika’ya, Avrupa’ya
götürüldü. Irak işgalinde de Bağdat müzelerinde kırıntı bile bırakmadılar! Hiç kimse sormadı bile
“Irakta Kenger-Sümer’e, Babil’e ait kırıntı bile kalmadı, nereye uçtu on binlerce tabletler?”
diye… Batılılar bu tabletlerin ve kalıntıların hazinelerden de değerli olduklarını 200 yıl kadar önce
anlamışlardı. Ya Müslümanlar ne yapıyordu?!... gavur işidir diye ya harap ediyordu veya üç beş
dolara satıyordu…
İnsanların, insanlığın ulaşabildiği en kıymetli hazine Kenger-Sümer tabletleri ve kalıntıları ve
Mahabharata yazıtlarıdır… NASA’NIN, Tarih ve GEN bilimcilerinin de başvuru belgeleridir…
Son 200 yıldır Batıda bilim, matematik, teknoloji dev adımlarla sıçramalar yaptı! Neden mi?
BİLİM, bilime laikiyle köle olanların malıdır, lakırdı yapanların, satın alanların değil.
Çünkü; [Rabbinin nimetleri hiç kimseden esirgenmiş değildir. İsra 20 ]
M.S. 1100lerde yaşamış Uluğ Bey gibi, Ebu Reyhan Biruni gibi deha matematikçilerin, bilimcilerin
de kaynağı Kenger-Sümer kalıntılarıdır. Ne yazıktır ki beyinleri; dini parçalayıp harap eden
mezheplerle, tarikatlarla, uydurma hadislerle yıkanmış halk bu bilimci dehaların da kıymetini
bilemedi, hadismatik torbalarında uydurulmuş masallarla asırları da heba ettiler.
Kenger-Sümer tabletlerinin bulunması demek; Qur’an’ın, Tevrat ve İncil’in henüz yeni doğmaya
başladığının da başlangıcı demektir.
Sümer tabletlerinde, özelikle Ulema Anunnaki öğretilerinde anlatılan hazinelerden de değerli
bilgilerin Qur’an, Tevrat ve İncil’le benzerlikleri, hatta birçok paragrafının çok, çok benzerliği de;
Qur’an’ın, Tevrat ve İncilin doğruluğunun da doğruluğunun kesin kanıtlarıdır.
Kenger-Sümer tabletlerinde ULEMA ANUNNAKİ yalnız DNA değil, DNA’ları oluşturan ve insanı
oluşturacak hücrelerin programından da söz etmektedir!!!... inanılır gibi değil!!!... Kenger-Sümer
tabletleri insan beyninin süper simetri (ikizi demektir) hafızasından (buna Ma bira-raç’h diyorlar)
söz etmektedir!!!. bu cümleleri günümüzde bile hiç bir bilim insanı kullanmaz, üstelik kullanamaz
da!!!. Bu ifadeleri kullanmaya günümüzün bilimsel gücü ve bilgileri de yetemez!… Kitabımıza
henüz başlarken ULEMA ANUNNAKİ sözcüğü ve anlamı hakkında kısa bir tanımlanmayı 9ncu
sayfada açmak zorundayız.
Benim net tespitlerimle; Kenger-Sümerlerden kalan bu harika bilgiler sanki dökümanter, sanki
onlara bir yerlerden miras kalmış gibi görünmektedir. Bu bilgilerin kıymetini bilmelerine rağmen
esas kaynak kendileri olamaz. Bu bilgiler nesiller öncesinden kendilerine ulaşmış ve Ulema-
Anunnaki öğretilerinden devam etmektedir. Hangi tarafından bakarsak bakalım Kenger-Sümer
tabletleri Muhteşem Qur’an’ın binlerce senedir anlaşılamamış, kanıtlanamamış net ve bilimsel
tabanlı kanıtlarıdır. Yüce Allaha Hamd olsun, bu hizmeti tarihte ilk kez bize lütfetti.
Qur’an’ın İlahi mesaj olduğunun en net kanıtı Kenger-Sümer tabletleriyle açığa çıkacaktır. Bunun
bir bölümüne bu kitapta tanık olacağız.
Gezgin Zerdüşt de; Sanskritçesi Namaste ve Surya-Namaskara, Sümercesi Namasu
günümüzde de bilinen farsça namaz ritüelini buralarda harmanladı ve kendine özgü bir model
düzenledi ve ihraç etti… İslam öncesi Mekkelilerin yaptığı her tarafı şirk dolu ritüeldi.
Sümer Devleti; Altay, Özbekistan, Türkistan ve kuzeyden gelen Türkler tarafından kurulmuştur.
Orta Asya göçmeni olup aslen kendilerine Kengerler demekteydiler. Kurdukları yeni ülkeye
kendileri Sümer dediler.
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
7
Kenger-Sümer’de bulunan binlerce kafataslarında yapılan araştırmalar netlikle BRAKİSEFAL
kafatası olduklarını bilimsel kanıtlarla gösterdi. Bu da tartışmasız, kutsal ve seçilmiş bir millet
olan Türk olduklarının en net kanıtıdır. Sümeroloji bilimcileri bu gerçekleri açıkça bilmelerine
rağmen; Türkler!!!...
Mezopotamya Sümer’de yaşayan birçok farklı kavimden ilk öne çıkan ve daha sonraki bilge ve
kısmen de olsa medeni oluşumların temelini tesis eden yine Kenger-Sümerlerdir.
Grameri olan dil, farklı yazı teknikleri, tıp, astronomi, genetik bilimleri, matematik, cebirin
temelini kurmuş, felsefe, dokuma sanayisi, tarımcılık ve ihracatını, din, fal, büyü ve mitoloji gibi
alanlarda yazılı-tescilli verileri Kenger-Sümerler hayata geçirmiş, en önemlisi de; günlük
yaşananları bile yazıyla gelecek nesillere aktarmış tarihte bilinen en bilge, erdem insanlardı. Babil
ve Arap tarihlerinde de bunların anılarına atfen ziraatçılar anlamında NABATİLER (nebatatla,
tarımla uğraşan ziraatçılar) denmiştir.
Çam ağaçlarının etrafına toplanıp ağacı kesmeden Yılbaşı ağacı süsleme adeti, evlilik yüzüğü,
nazar boncuğu, ağaçlara çaput bağlamak vb. Kenger-Sümer kaynaklıdır. Yaratılış (Tevrat’ta
Tekvin) ve Tufan hakkında detaylı bilgiler, Emeş ve Enten’e ilk kez Sümerlerden öğrenmekteyiz.
Bu çok önemli konulara kısaca değinmemin nedeni; Yüce ALLAH’IN öğrettiği kurallarla alakası
olmayan, karanlık amaçlı cüppeliler tarafından işportaya indirgenmiş insan icadı uydurulmuş
dinle uyutulmuş Türkleri “sakın ha uyanmasınlar, her adımlarında onları kafa tasçı diye
aşağılayarak engelleyelim, küreselleşme tutkusunu aşılayalım, sakın ha! Tarihlerini, dinlerinin
gerçeğini öğrenmesinler, kaderciliğin içinde debelensinler, Zerdüşt namazıyla cennetin
tapusunu aldıklarını zan etsinler…” senaryolarıyla uyuyanları uyanabilirlerse uyandırmaktır
amacım…
Muhteşem QUR’AN’IN gerçek anlamları Kenger-Sümerce ve Samskrita ve Sanskritçe dillerinde
açığa çıkacaktır. Ve bunun bir kısmına bu mütevazi kitapta tanık olacağız. Diğer kanıtı iki
numaralı KEHF kitabımızda açıkça ortaya koyduk (*)…
Her şeyden önce QUR’AN sözcüğü dahi Arapça değildir ve Arapçada hiç bir anlamı da yoktur.
Gerçek anlamı KABARİ NİZAM olarak Kenger-Sümercededir ve anlamı evrensel nizam demektir.
Sümerce KABARİ sözcüğü günümüz Türkçesinde de Kainat olarak telaffuz edilmektedir.
Günümüzde de QUR’AN öğretileri evrensel nizamı, disiplini, evrensel mutluluğumuz için bilerek
uymamız gereken kuralları, gerçek anlamda hürriyeti bilgece öğretmiyor mu? Günümüzde de
QUR’AN öğretileri evrensel nizam değil midir?
Arap diline de K-R-A kök olarak girmiştir ve KIRA sözcüğü kıraat etmek, okumak anlamında yine
Kenger-Sümercedir.(**)
Muhteşem Qur’an’da sadece Buruc/ 22de doğrudan Levh-i Mahfuz (Levhın Mahfûzın) olarak
geçer ki; muhafaza edilen, muhafaza edilmiş levha (saklı düz tablet) Kenger-Sümer
tabletlerinde bulunacaktır veya bulundu ancak bunlar derin-derin uyurken Batılılar
götürdüler!...
Qur’an, Buruc/22de belirtilmiş Levhın Mahfûzın başka, diğer 9 ayette nitelikleri belirtilmiş ancak
asırlardır ‘Levh-i Mahfuz’ zan edilerek Qur’an meallerine doğrudan Levh-i mahfuz olarak geçmiş
sözcüğün içeriği çok başka kavram ve değerlerdir ki; bu önemli ayrıntıyı karıştırmamak gerekir.
(*) Bunun için 60 senemi 47 ülkede araştırmalar yaparak harcadım . http://www.quran-incil-tevrat.com/ hiç bir ücret almadan insanlığa hizmet
için sunuyoruz. Çünkü Yüce ALLAH’IN ayetleri parayla satılamaz.
(**) Bugünkü Arabiyetil Fusha denen en düzgün Arap lisanı QUR’AN ila düzene girmiştir. Daha önce derme çatma, farklı kabilelerin, bedevilerin
kullandığı kuralları olmayan dilleriydi. Sadece Kureyş dil ve lehçesi elit bir yapıya sahipti ve Qur’an Kureyş diliyle gelmiştir, araca değil.
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
8
Hz. Musa’ya verilmiş levhalar Kenger-Sümer tabletlerinden başka bir şey değildir.
Kanıt; [Ve Biz, ona (Musa’ya) LEVHALARDA (fi el elvâhi = düz tabletlerin içindeki bilgiler
demektir) her şeyden vaaz ederek (eğitip) ve her şeyi tafsil ederek (detaylarını açıklayarak)
yazdık (dikkat! Hem öğretilmiş hem de yazılı olarak verilmiş). Artık onu kuvvetlice tut ve kavmine
emret. Onu, en güzel şekilde benimseyerek uygulasınlar. Yakında size fasıklar yurdunu
göstereceğim. Araf 145]
Tevrat’ta "iki levha" verildiği açıkça yazmaktadır. Bu iki levha ‘fi el elvâhi’ Kenger-Sümer
tabletlerinden başka hiç bir şey değildir.
Batılılar Basra’dan askeri ve sivil gemiler dolusu tabletleri götürdüler… Irak’ın işgalinde Bağdat,
Ninova müzelerinde kırıntı bile bırakmadılar… Ninova; Akad’ca Ninua’dır, burada ilk arkeolojik
kazılar da 1847 yılında Sir Austen Henry Layard tarafından yapılmış.
Şu anda da toprağın altında fiziki araç bulmak için tamamen işgal etmeyi mi planlamaktalar?…
Birileri de derin derin, Budist icadı tesbihleriyle daha derin uyuyorlarken!!!...
En kısa zamanda bütün Müslüman ülkeler birleşerek Kenger-Sümer tabletlerinin en küçük
detayına kadar araştırılması ve insanlıya kazandırılması için akademik çalışmalara başlamalı ve
üniversite kurmaları gerekmektedir.
Umarım daha fazla geç kalınmadan bu en önemli çalışma başlar. Ben çok yaşlandım, ancak bu
kadar yapabiliyorum.
Komutanının nezaretinde eli silahlı askerlerin ne işi olabilir Irak müzelerinde?
Hiç soran soruşturan olmadı mi?
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
9
Anunnaki
Ulema Anunnaki Hakkında Kısaca
Kenger-Sümerce ‘ULEMA’ yüce bilgi, en yüce bilgili, bilginlerin başı, bilginlerin sözcüsü vb. gibi
anlamlarda herhangi özel bir şahıs için değil de sanki ünvan olarak kullanılmış ve günümüzde de
şahsa atfedilerek kullanılmaktadır. Kısaca en yüce bilgiye, bilginin kaynağına verilmiş bir ünvan
sanki…
Öğrenilmesi zorunlu olan eksiksiz bilgiler, en gerekli bilgiler, insanların menfaati için en gerekli
yüce bilgiler vb. gibi anlamlarda da kullanılmış.
‘ANUNNAKİ’ herhangi bir şahıs değildir. Asırlarca devam edegelen erdemin öğreticisi, göksel
yüce bilgiler, cennetten gelen veya göklere ait veya yedi boyutlu maddelerden yaratılmış
yerlerden gelen bilgiler, bazen de yaratıcıyı kast etmeden Yaratıcı ALLAH’IN asları tanrı
anlamında da kullanılmıştır.
Nesilden nesile aktarılan, Yaratıcı ile yaratılanlar arasında bilgi getiren götüren, eğitici-öğretici
anlamlarında da kullanılmış.
Bu öğreti, yani Anunnaki bilgileri, kütüphaneleri, arşivleri binlerce sene devam edegelmiştir.
Sümer kültür ve inancında “An ki” dünya işleriyle ilgilenen göksel varlık anlamındadır. Anunnaki
veya ANNUNAKİ sözcüğü herhangi bir şahısın tanımı veya ismi değildir. Tanrı AN anlamına da
gelir ancak yine de yaratıcı anlamında kullanmamışlar.
Yaratılmış varlıklara göksel öğretiler, bilgi öğreten, erdemi öğreten, küre dünyalarda, yer
yüzünde kendisine seçkin temsilciler seçen en yüce bilgelik, öğretici, eğitici anlamlarında da
kullanılmış. Sümer kültüründe ‘An ki’ sözcüğünü; dünya düzeni, dünya işleriyle ilgilenen göksel
varlık anlamında da görmekteyiz.
Takdir etmek gerekir ki; 4000 seneden daha uzun ömür sürmüş Sümer lisanında ve gelişim
sürecinde kültürlerindeki değişimleri, gelişimleri asla göz ardı edemeyiz ki bu, ciddi akademik
başka bir konudur. Sümer tabletleri henüz tam anlamıyla çözülebilmiş de değildir. Çözülmeyi
bekleyen yüzbinlerce tabletler, yazıtlar, özellikle astrofizik, enerji, gerçekten uygulanabilen anti-
gravitasyon hakkında bilgiler ve genetik alanlarında harika bilgiler var. Bu harika bilgilerin büyük
bir kısmına, 12 000 seneden daha eski olan Mahabharata (Sanskritçe) yazıtlarında da
rastlamaktayız.
Annunaki veya Anunnaki sözcüğü; küre dünyalarda; bundan kasıtları yer yüzlerinde yetenekli,
öğrenmeye-öğretmeye elverişli elit temsilciler tayin eden Tanrı An anlamında da kullanılmış.
Firavunlar, Roma, eski Yunan kültürlerinde çokça bulunan TANRILAR, TANRIÇALAR modasının da
kaynağı Sümer’den ithal edilerek model değişimine uğratılmış, şahsa mahsus yorumlanmış
uzantılarıdır. Kengerler dünyanın, dünyaların küre olduğunu da netlikle biliyorlardı.
Ne Sümer’de, ne Kengerlerde, ne de ön Türklerde asla TANRILAR/TANRIÇALAR ifadesi yoktur.
Tanrı (Tengri) sözcüğünü yaratıcı ALLAH anlamında da kullanmamışlar. Yaratıcı Tanrının asları
anlamında kullanmışlardır. Tanrı terimini, YÜCE YARATICIDAN emir, bilgi, yetki almış elit varlıklar
için kullanmış olabileceklerini metinlerden ayıklayabiliyoruz.
Hacc ibadetinde giyilen ihram denen giysinin, Roma senatörlerinin elit kesimin giydiği sağ tarafı
açık, sol tarafın kapalı olan giysi aynı şeydir ve binlerce-binlerce senedir Nepal rahiplerinin
kullandığı giysi olup batıya da gezginler tarafından ithal edildiği gibi. Hintliler hala bu ihram
denen giysiyi günlük yaşantılarında da giyerler.
Muhteşem Qur’an’da olmayan Namaz (Sanskritçe Namaste, Sümerce namazu) ritüelinin Zerdüşt
tarafından model değiştirilerek MÖ 6.Y. Yıldan sonra etrafa namaz diye ihraç edildiği gibi…
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
10
ALTI GÜNDE YARATILMIŞ EVREN GENİŞLEMİYOR
SADECE DÖNMEKTEDİR
Militarist çıkarlar uğruna kör-topal, kırıp-dökerek yürüyen bilimin ürettiği teknolojiyi bomba
yapmak, yani insan öldürmek için kullanan, şişman karınları doymak bilmeyen otoriterler,
insanlığın gelişimine zaman kayıp ettirenler insanlığa karşı ne kadar suçluysa;
Erdemi, insana, İNSAN İNSANI olabilmeyi öğreten arı-duru dinleri, özellikle Qur’an’ı
mezarlıklarda okuyup, fal veya muska kitabı mertebesine getirip, ticari malzeme olarak kullanan,
yanlış yamalak Qur’an meali-tefsiri düzenleyen karanlık cüppeliler de bir o kadar suçludurlar.
Bilgi kirliliği diyemeyeceğim; bilginin kirlisi olamaz, sadece kirletilmiş bilgiler üretmekten başka
bir işe yaramayanlar bu kitapları ikişer kez okumaları gerekir.
Çünkü, iyi havlamakla iyi bir köpek olunamaz. Aynı zamanda bir insan, güzel ve yetkin bir
biçimde konuşarak, yakasına falan filan akademik etiketler takıp, kafasına Hint icadı sarık,
sırtına da karanlık cüppeler geçirerek BİLGE DE olamaz…
Şu iki ayeti yüzlerce kez anlamak için okuyup, anladığını da yaşamaları gerekir;
[Qur’an Bakara 204, 205; Ve insanlardan, dünya hayatında (yaşadığı süre içinde) sözü (şatafatlı,
etkileyici konuşmalarıyla) senin hoşuna giden (seni etkileyerek, kendi gizli-kirli amacını gizleyen,
iki veya çoklu kişilikleri olan karanlık amaçlı) kimseler vardır.
Ve kalbinde olana (mümin veya Müslüman görünümündedir ve inandırıcı yalanlarla üstelik
‘Allah şahidimdir’ şeklinde yeminler de ederek) Allah’ı da şahit tutar.
(OYSA) O, HASIMLARINIZIN, DÜŞMANLARINIZIN EN AZILISIDIR.
Ve dönüp (kendi kirli amacını planlamaya gittiği) zaman, (Onun yegâne hedefi, çabası)
yeryüzünde fesat çıkarmak, EKİNİ-NEBATATI (gıdalarınızın, sebzelerinizin, meyvelerinizin
genetiğini de değiştirerek) VE NESLİNİZİ (sizin geleceğinizi, yeni nesilleri floride ve diğer
ilaçlarla, görsel tuzaklarla ve genlerinize, epifiz bezine olumsuz etkiler yaparak) HELÂK ETMEK
İÇİN ÇALIŞIR. Ve Allah fesadı sevmez. Qur’an Bakara 204, 205 ]
Falanca filanca etiketli Qur’an mealcileri asırlardır hiç mi okumadılar bu apaçık ayetleri?
Okuduğunu anlamamak gibi özürleri varsa ne amaçla yanlış yamalak QUR’AN meal-tefsir
yaparlar, insanları karanlıklara mahkûm ederler?
Ayet açıkça belgelemektedir ki ‘ekinin, nebatatın, gıdalarınızın DNA’larını bozar ve böylece
neslinizi helâk etmek için çalışır ‘ ALLAH rızası için birileri açıklasın, bu ayetin açıkça anlattığı
tehlikeyi anlamamak mümkün müdür?
İblisin tayfaları, gıdalarımızın kaynağı nebatatın DNA’larını bozup neslimizi YOK etmeye çalışırken
Müslümanlar da daha derin uyumak ve zaman bulursa ilk fırsatta da birbirlerini ısırmak için
çalışır!… Kanıtı mı? Müslüman ülkelerin 1400 senelik halleri ortadadır!...
Nasıl olurda bu apaçık ayetler anlaşılamaz ve hala genetiği bozulmuş, kodlanmış gıdalarla
NESLİN, gelecek nesillerin yok edilmesine göz yumulur?
Devam edelim;
Edwin Hubble’ın harikulade tespitinden sonra bilimle herhangi seviyede alakası olmayanlar,
sadece para kazanmak için QUR’AN meal-tefsir edenler kolları sıvadı ve ‘QUR’AN zaten bunu
çoktaaaaan tasdik ediyordu’ yaygarasıyla ‘MUSIUNE’ sözcüğüne biraz ayar verdiler, kauçuk
lastik gibi oraya buraya çekiştirdiler. ‘Qur’an da evrenin genişlediğini yazıyor’ diye altını da
imzalayıp mühürleyerek, yanlışı da tasdik eden renklendirilmiş şarlatanlıklarını millete
yutturdular. Üstelik birkaç metrelik uzun uzun akademik unvanlarını da başlık yaparak…
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
11
Oysa Evren genişlemiyor ve genişlemesi de mümkün değildir. Üstelik bunu QUR’AN da açıkça
belirtmektedir.
Evren; şu veya bu nedenlere genişliyorsa, atomların da, maddenin de bir şekilde genişlemesi
gerekmez mi?… Şimdiye kadar böyle bir şey tespit edildi mi?...
Sanki evren bu adamların arka bahçeleri, istedikleri gibi evirip çeviriyorlar. Dinini, tarihini, her
şeyini başkalarından dinleyerek öğrenen kaderci zavallılar da kaval dinler gibi dinliyor.
Abartısız elektron mikroskoplarının da altında inceledim bu detaylardır ki: Fiziki ölümden sonra
bir daha asla ölümün olmadığı, olamayacağı sonsuz yaşamın, hayatın İNANCINI, SAYGISINI VE
KORKUSUNU AKILCI VE BİLİMSEL METOTLARLA kendine önder yapan akıllı azınlıkların İNSAN
İNSANI olduğunu; arkasına alanların da nefes alan cesetler olduğunu gördüm…
Şayet; Muhteşem QUR’AN’I okumamış, evrensel bilimselliğinin enginliklerini içeren zarafetini
anlamamış olsaydım, bu, QUR’AN’LA alakası olmayan genetiği bozulmuş din denen maskaralığa
karşı dünyadaki en etkili ateist ben olurdum.
Çünkü din gibi en kutsal değerin işportada alınıp satılabilen bir ürün haline getirildiği, her
mezhebin, her cemaatin, her hokkabazın kendi dinini ve şahsa mahsus kurallarını oluşturduğunu,
bunu da kişisel ve maddi menfaatlere tahvil ettiklerini, kendi aralarında da onarılamaz
düşmanlıklar icat ettiklerini de gördüm. İşin en gülünç tarafı; her mezhebin, tarikatın veya
cemaatin kendi içinde de parça parça olduklarını, durmaksızın birbirlerini ısırdıkları da!!!...
Birbirinden farklı gibi görünen ancak birbirini tamamlayan konuların yardımı ve öğretileriyle
‘genetiği bozulmuş dinler’ ifademi neden başlık yaptığım kitap boyunca anlaşılacaktır.
Asırlardır Müslümanların QUR’AN’LA pek alaka ve ilgisinin olmadığını, QUR’AN’IN aydınlık
yolundan değil de, birilerinin keyfine göre yorumlayıp uydurulan masallardaki hayali
safsatalarının, pembe masalların ardından gittiklerini kitaplarımızda QUR’AN’IN lisanıyla açıkça
göreceğiz.
Günümüzde sayıları azımsamayacak kadar fazla olan, her nasılsa; medeni veya modernliği
sahneleyip, batının kirli sularında yıkanmayı bile onur zannedenler, hiç bir felsefesini, şahsiyet ve
ilkelerini tanımadığı halde Mustafa Kemal Atatürk’ü paravan yapan çığırtkanlar VE;
her nasılsa derme çatma Arapça öğrenmiş, kendi dil-edebiyat yapısını dahi bilmeden kafasına
sarık geçirip devlet memuru maaşını ALLAH’DAN korkmadan ve hiç bir şekilde hak etmeden alan,
sadece para kazanmak için yanlış yamalak QUR’AN meal edip beyin yıkayanlar; İşte! Dehşetengiz
sorunların temelindeki virüs bu kuytularda yumurtlar, çoğalır ve büyür…
Bu virüs sadece insanın yaşam kalitesini düşürmekle kalmıyor, bilimin de tökezlemesine neden
oluyor. Bilim tökezledikçe de, genç nesillerin düşünme, öğrenme, üretim ve yaşam kalitesi de
düşüyor… Bu da, toplumu ve geleceğini de zehirleyerek eriten en tehlikeli bir virüstür…
Önde koşması gereken Müslümanlar asırlardır yerlerinde sabitçe durmaktalar. Her gerçek bilim
adamına derin ıstıraplar veren bu kısır döngü böyle devam etmemelidir…
Allah’ın Kulu ve Resulü Hz. Muhammed; ‘Bugünü dünüyle müsavi olan olgun Müslüman
değildir, ziyan etmiştir’… der.
Bu mütevazı kitapta açıkça göreceğiz ki Müslümanlar nasıl ve neden asırlardır başkalarının kölesi
oldu, neden başkaları tarafından yönlendirildi ve yönetilmektedir. Kendilerini Müslüman
zannedenler, sadece kendilerinin cennete gideceğini ZAN eden milyonlarcası bu satırları
okuyunca kükreyecek ve “böyle saçmalık mı olur?” şeklinde çirkin ilkellikleriyle savunmaya
geçeceklerdir… Düşünmeyecekler bile; neden asırlardır gavur(!) dediklerine hizmetten başka
bir işe yaramadıklarının sebeplerini, soramayacaklar bile nedenlerini!...
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
12
Birileri sevmese de, istemese de Yüce ALLAH’IN koyduğu kurallar her zaman gerçektir.
Yüce ALLAH’IN yasaları, birilerinin şahsa mahsus olmasını arzu ettiği gibi değildirler. O yasalar
olması gerektiği gibidir. İnsanın da ödevi onların nasıllarını, nedenlerini keşfetmektir.
Çünkü yüce ALLAH’IN vaadi haktır, gerçektir ve kesindir. Bütün noksanlıklardan münezzeh olan
Yüce Yaradan vaat ettiğini mutlaka uygular, uygulamaktadır ve uygulamıştır.
Çünkü; önce aklı, sonra da insanı yaratmayı murat eden Yüce ALLAH kulu insana, Kendisini
tanımama (isyan) ve tanıma (itaat) duygu ve bilgilerini de programladı. Seçme hakkını da insanın
hür iradesine bıraktı. Dolayısıyla yüce ALLAH’IN yasaları, vaadi haktır, gerçektir ve kesindir.
İNSAN İNSANI olmaya çalışanların asli görevi de bu yasaların nedenlerini, neden yaratıldıklarını
ve nasıllarını araştırıp kendisine ve insanlığa olabildiğince faydalı olmaktır… Tekke köşelerinde,
havralarda, kiliselerde huuuu çekerek uyuşukluk yapmak değildir.
Başka boyutlardaki sonsuz hayat başlarken, hak etmişsek, başlangıçta genlerimize imtihan için
programlanmış, bizi ihtiraslara sürükleyen duyguların programları silinecektir.
Kanıt; [Onların (cennete girmeyi hak edenlerin) göğüslerinde, (bu sadr yani timüs bezidir)
afetlerinden (insanı helake sürükleyen kin, haset, kıskançlık, düşmanca duyguları tetikleyen
genler) ne varsa tamamını çekip aldık (tamamını sildik) Araf 43 ]
Bu üç boyutlu hayattayken ihtiras, kin, haset, kıskançlık, düşmanca duyguları kontrol altına alıp
hakim olan; İNSAN İNSANI olmaya adaydır. Siyamu (Farsçası Oruç), bu duygulara hakim olup
kontrol edilmesindeki en önemli ibadet ve öğretidir. Çünkü başka boyutlardaki maddelerden
yaratılmış Cennete girmeyi hak eden ADAM kristallerden de temiz olmalıdır.
Asırlardır çoğunluk tefsir ve meallerde (buna İncil ve Tevrat da dahildir) pek çok önemli konular
ve gerçekler örtülmüş, kesinlikle yanlış anlatılmış, eksik anlaşılmış ve hatalı çevrilmiştir.
Kitabımıza henüz başlarken asırlardır süregelen son derece ciddi bir çarpıklığa bir ayetle örnek
vereceğim; [ O (Allah) ki, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yarattı. SONRA GÖĞE YÖNELİP,
onları da yedi gökler olarak düzenledi (tesviye etti, eşitledi, düzenledi). Ve O, Alîm'dir. Bakara 29]
Bu çeviri kesinlikle yanlıştır ve hatalıdır ve çarpıktır. Asırlardır bütün klasik meallerde, hatta
Arapçadan Arapçaya açıklamalarda da son derece ciddi hatalar, çatlaklar vardır ve bu tür
çarpıklıklar anlam kaymasının başlıca nedenleridir. Kesinlikle yanlış anlaşılmış ve hatalı çevrilen
bu Ayeti biz şu şekilde çeviriyoruz.
Bize göre doğru anlam ve çevirisi;
[ O (Allah) ki, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yarattı. Sonra, GÖKLERİ; OLMASINI
PLANLADIĞI (olması gereken, planlanan, programlanan) HEDEFİNE YÖNLENDİRDİ. Ve o,
Alîm'dir. Bakara 29]
Doğru olan çeviri ve açıklama budur.
Yüce Allah’ın bir yere, herhangi bir şeye yönelmesi değil, göklerin olması planlanan,
ölçülendirilmiş hedefine (kaderine *) yöneltilmesi, yönlendirilmesi söz konusudur…
Fizik, astrofizik, matematik, felsefe bilmeyen eğitimsiz kişinin meali-tefsiri gördüğünüz gibi
QUR’AN’IN öğrettiği gerçeği saptırmaktadır. Yani QUR’AN’I kendi arzu ettiği şekilde meal-tefsir
etmektedir, QUR’AN’IN öğrettiği doğrultuda değil…
(*) ‘KADER’ Yüce ALLAH’IN takdir ettiği matematik kesinlik, matematik ölçü, kat’i ölçü, kesin ölçü, değiştirilemez miktar, ölçülendirme
anlamlarındadır. Örnek; Evrende X kadar atom var ve bu kaderdir. Eksilemez ve artırılamaz. Bozunan atomların yerine yeni imal edilen atomlar
eksiği tamamlar ve ölçülenmiş sabite değişmeden görevlerine devam eder. Evrende madde sabitesi kuralı vardır. Örnek; Kütle çekim kuvveti
kütlelere farklı miktarlarda ölçülendirilerek yüklenmiş kaderdir. Bilimsel diğer detaylarını ‘EVRENDE ZAMAN HAYAT, IŞILDAYAN VE TİTREYEN
ATOMLAR’ kitabımızda açıklıyoruz.
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
13
Yüce ALLAH’IN kendi yarattığı bir şeye veya yere yönelmesi nasıl söz konusu olabilir? Hazretler(!)
QUR’AN meali-tefsiri yaparken bile ihanet ve küfür içindeler. Bu şaşkınlar haşa ve haşa ve haşa
Yüce ALLAH’I insan mı zan ediyorlar?!...
Her yerde, her an VAR olan Yüce ALLAH bir yerlere dönecekmiş!? Bu meal veya anlatım
bilgisizliktir, ihanettir… Bütün Qur’an meal-tefsirleri bağışlanamaz yanlışlarla doludur.
Qur’an’ın öğretmek istediği maksat, maalesef mealci şahsın kendi kısır fikri olmaktadır.
Çünkü; ayetin son cümlesi ‘Yedi kat’ ifadesi bir önceki cümleyi yönlendirir ve ‘gökleri olması
planlanan hedefe yönlendirdi’ anlamı açıkça ortaya çıkar. Çünkü ayetin sonunda ‘yedi gökler
olarak düzenledi, tesviye etti, müsavi konuma getirdi, eşitledi vb.’… denilmektedir. Açıkça
‘göklerin düzenlenmesi, tesviye etmek, süper pozisyonda dengeye getirmek, seviyeleri
eşitlemek vb.’ söz konusudur ki cümlenin açık anlamı bizim çeviri yaptığımız doğrultudadır.
Kanıtı da [Ve DOĞU da Allah'ındır BATI da. Artık hangi tarafa dönerseniz dönün, Allah'ın Vechi
(Zat'ı, yüzü) işte oradadır. Muhakkak ki Allah her şeyi kuşatan Âlimdir (her şeyi ilmiyle en iyi
bilendir). Bakara 115]
Yüce ALLAH’IN herhangi bir şeyi icat (*) etmesi ve yaratması için bir şeye veya bir tarafa
dönmesini düşünmek bile çirkinliktir, bilgisizliktir, kaldı ki söz konusu olabilsin…
Para kazanmak için QUR’AN meali yazan hazretler öğrenmelidir; Bakara 115 ve Bakara 29
ayetlerinin tamamına ve içeriğine yön veren en önemli anahtar, Yüce ALLAH’IN ‘Alîm’ sıfatıdır.
Neden; Rahman, Rahim, Gafur, Afuv, Semi, Basir gibi sıfatlar değil de bu ayetin sonunda Yüce
ALLAHIN ‘Alîm’ sıfatı kullanıldı diye sormak gerekiyor. Bu sorunun cevabını bulmak için çalışılsa,
QUR’AN kendisini açıkça öğretecektir. Bu, asırlardır asla üzerinde durulmamış ayrıntı o kadar
önemli başlama noktasıdır ki, 1400 senelik uykudan uyandıracaktır uyanmak isteyenleri.
QUR’AN’I QUR’AN’DAN anlamak isteyenlere haddim olmayarak ısrarla önerimdir; bu son
derece ciddi ve çok önemli olan nokta asla göz ardı edilmemelidir. Her ayetin sonundaki sıfat,
isim O ayeti anlamamız için ayetin içeriğine yön veren birinci derecedeki en önemli adımdır.
Çünkü şiir üslubuyla vahiy edilmiş QUR’AN, QUR’AN’I kendi yöntemiyle, kendi içinde kendini
yaşatarak öğreten en değerli evrensel hazinedir… Bu hazineye ulaşabilmenin yegâne kuralı; çok
geniş bilgi yelpazeleriyle anlamak için okumaktır…
Her insana mahsus özel bir QUR’AN da yoktur, her insana özgü hususi bir Allah da yoktur.
Dolayısıyla QUR’AN yorumlanmaya kesinlikle kapalı, hatta yorumlamanın yasak edildiği bir
hazinedir. Onun her kelimesi apaçık ortadadır. QUR’AN’I QUR’AN’IN bize öğretmek istediği
doğrultuda anlamaktır esas olan. Aksi halde her kafadan türeyen ve bilgiye dayanmayan hadis
torbalarında üretilmiş uydurma masallar gerçek birer kaos oluşturmaktadır. Bu kaosun kanıtını
görmek için de; asırlardır Müslümanların yaşam kalitesine bakmak yeterlidir.
Bu yıkıcı kaos Hz. Muhammed vefat ettiği günlerde başlamış, günümüze kadar da, renkten renge
bürünerek devam etmektedir.
Çok kısa bir örnek vereceğim. Hammurabi bütün acımasızlığı ve cehaletiyle ‘hırsızlık yapanın
elini kesiniz‘ emriyle sosyal bir suçu cezalandırdı. Aç kalan insan hayatta kalabilmek için çalar,
çalabilir. Aslında bu suç toplumundur, eğitimin çarpıklığından, yetersizliğinden, SALAT kuralının
işlememesinden kaynaklanır.
(*) bütün Qur’an meallerinde CÂİLUN sözcüğünü yaratma olarak çevirirler, oysa ‘CÂİLUN’ icat etmek, yenilik demektir. ‘CÂİLUN’ sözcüğünün
yaratma fiiliyle en küçük bir yakınlığı dahi yoktur. CÂİLUN günümüzde kullanılan cedit yani YENİ, YENİLİK sözcüğü kökünden gelir.
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
14
Muhteşem Qur’an’da Maide 38 ‘HIRSIZLIK YAPANIN ELİNİ H I R S I Z L I K T A N KESİNİZ’
arasındaki fark gibi!. Bu benim meal ve tefsirimdir, hatalıysa da sadece bana aittir…
Qur’an’ı oku, öğren ve öğret; zekâtını, vergini ver, SALAT (vergi, zekât, desteklemek demek
olup Zerdüşt namazıyla en küçük bir yakınlığı dahi YOKTUR) kurallarını aksatma, bilginle ve
maddi imkânlarınla muhtaçları destekle ki sosyal bir arıza olan hırsızlığı eritesin, yok edesin.
Çünkü hırsızlık sosyal, yani toplumsal bir arızadır, suçtur.
Tedavi edilmesi gereken hastalık seviyesindeki hırsızlık (kleptoman) için de; Ayette geçen ‘YEDD’
el anlamındadır ve bu el bildiğimiz EL değil, beyinin sağ lopundaki elektrot anlamındadır. Yani
beynin sağ lopundaki EL’İ, hırsızlık arzusu veya zevki veren sinyallerin kaynağını kesiniz, tedavi
ediniz anlamındadır… ‘baltayla, lazerle veya bıçakla kesiniz’ anlamında değildir. Hangi Anne “bu
kurabiyelere sakın dokunma misafir gelecek” dese de kurabiyeleri aşıran çocuğunun elini
keser?
Ciddi seviyede açlık sınırındaki her fert yemek için, yaşamak için çalabilir… Âlemlerin Rabbi olan
Yüce ALLAH Rahman sıfatıyla yarattığı kulunun elini keserse, adamı tamamen açlığa mahkûm
etmiş olmaz mı? Şayet bir ailede veya toplumda hırsız, hırsızlık varsa, bu öncelikle yönetimdeki
bilim adamlarının, idarecilerin sorumluluğu olmalıdır.
Örnek; ayette geçen fe iktaû kes anlamındaki bu sözcüğün ‘Kes sesini!.. kes şu şakayı!.. kes şu
radyonun sesini!..’ gibi tümcelerde kullanılan KES sözcüğü, ayette kullanılmış elini hırsızlıktan
kesiniz tümcesindeki anlamın ta kendisidir. Ses bıçakla, kılıçla kesilir mi? Ayette EL’in fiziki olarak
kesilmesi söz konusu olsaydı; QUR’AN’DA, ağzı ile çalanın veya ayağı ile çalanın detayları da
açıklanırdı. Ayette geçen gerçek anlamı; herhangi bir şeyi kesmekle ortaya çıkan çizgi gibi
işaretlemek anlamındadır. Bu işaret onlar için alçaltıcı, belirgin ceza olmalıdır denmektedir.
Çünkü ayette ‘Nekâlen’ yani ibret olması için de denmektedir.
İlerde çok detaylı göreceğiz ‘SALAT’ bu nedenlerle dinin ve kaliteli hayatın ve her detayının
direğidir. BÜYÜMENİN, GÜÇLÜ, BİLGE DEVLET OLABİLMENİN İLK BASAMAĞI SALATTIR.
Qur’an’da 87+3 kez geçen ‘SALAT’ Zerdüşt icadı namaz demek değildir, en küçük bir yakınlığı
dahi yoktur. Gerçi Muhteşem Qur’an’da namaz diye hiç bir şey yoktur, ileriki sayfalarda
kanıtlarıyla göreceğiz.
SALAT; vergi, zekât vermek, maddi ve bilgiyle desteklemek, karşılıklı destekleşmek, karşılıklı
yardımlaşmak, üretmek, üretime destek olmak, kaliteli mühendis, bilim adamı yetiştirmek ve bu
kuralı da devam ettirmek demektir.
İbadetlerin en asili, en gerekli olanı SALATTIR. Asırlardır, insanlar içi boşaltılmış SALAT
sözcüğünün Zerdüşt namazı olduğu yalanıyla şartlandı ve bu yüce din işportaya indirgendi.
Kanıtı da; Allah’ın gazabı asırlardır üzerlerinde ancak gören de YOK!...
Bu zavallılar da asırlardır dinini, tarihini sadece karanlık cüppelilerden dinleyerek yerlerde
gezinmeye devam ediyorlar.
Yüce ALLAH’IN SALAT emrini hakkiyle yerine getirenler de cehenneme bilet verdikleri
Yahudiler ve Hristiyanlar olmuş ve Dünyayı yönetiyorlar.
Müslümanlar da züğürt tesellisiyle “Cennet de bizimdir“ diye çığırmaktalar! Oysa Qur’an’ın salt
özeti olan ASR suresi bu iddianın tam tersini söylemektedir! Hem de tam tersini!...
ASR suresini dikkatle analiz ederlerse görülecektir; cennete gidebilecek Müslüman
sayısı?!?!?!...
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
15
Bilinmelidir, sadece SALAT, yani vergi-zekâtla ayakta kalmış, 4000 seneden(*) de fazla hüküm
sürmüş ve tarihin mimarları olan Kenger Türklerinin kurduğu Sümer, sadece ve sadece Yüce
ALLAH’IN dinini ekseninden kaydırmak, şahsi menfaatler uğuruna kullanmak, sihir ve büyücükle
uğraşmaya başladıktan sonra tarih sahnesinden Sargonlar tarafından silinmişlerdir.
Dünyada ve tarihte Sümerler diye bir millet YOKTUR. Sümer’i kurup tesis eden kuzeyden,
bugünkü Özbekistan, Türkistan, Altay yörelerinden göç etmiş, dünya medeniyetini kurup yayan
Kenger Türkleridir.
Kengerler kurdukları bu ülkeye, bu bölgeye, yani yurtlarına kendileri SÜMER dediler… Batılıların
‘Sümerler’ demelerindeki karanlık amaçları; günümüz Türkleri derin, derin uykularından
uyanmasınlar!...
Oysa;
Kureyşli Hz. Muhammed de Sümer’de kutsal bölge olan KUTHA’DAN
Arabistan’a göç etmiş Kayzeroğulları soyundan Adnan Oğulları
kolunun Haşimoğluları ailesinin devamı Kenger soyundan gelen
Kureyşli Türkoğlu Türk’tür.
(*) Kenger-Sümer de her yeni bulunan ve tercüme edilen yazılar bu 4000 senelik tarihi şimdilik MO.6000 seneye çıkarmıştır. Ve hala derinlere,
daha bilgelik içeren muhteşem bilgilere ulaşılmaktadır, ancak üçüncü dünya milletlerinden gizlenerek…
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
16
ZAMAN NEDİR, NE DEĞİLDİR?
‘ALTI GÜNDE YARATILAN EVRENLER’ gizemlerine henüz başlarken mutlaka bilinmesi gereken
ciddi bir konuyu kısa da olsa analiz etmeyi yeğlemekteyiz.
Zaman yaratık veya boyut değildir, mahlûk hiç değildir, olamaz da. Kanaatimce yaratılmış üç
boyutlu kütlenin hareketinin, üç boyutlu ortamdaki hızının, hareket miktarının biz insanlar için
tanımlanması veya O olguyu kavrayabilmek için icat ettiğimiz veya cetvelsek şekliyle dilimize,
elimize almamız gereken vazgeçilemez enstrümandır.
İlkel (yavan, ham) bilgiden kurtulabilmek için ilk adım olarak, mahiyetini de bilmeden zaman
denen sözcüğü tanıdık ve dilimize monte ettik. Bunu yapmaktan başkaca hiç bir çare de yoktu.
Soralım; Herhangi bir hareket olmazsa ZAMAN’IN ne anlamı olabilir, kime ne ifade edebilir?
Bununla beraber hiç bir insan, hiç bir şekilde mutlak sükûneti (hareketsizliği) de idrak edemez ve
tanımlayamaz ve kavramsal şekilde de duygulanamaz. Bu, genetiğimize kodlanmış programın
gereğidir. Evrende ve düşüncelerimizde bile her şey her an hareket halindedir.
Demek ki bize programlanmış kodların yönetim ve sınırları içinde bizler hareketi (hızı) zaman
sözcüğü ile ancak tanımlıyoruz.
Gerek hayatın her anında, gerekse QUR’AN dilinde gün veya zaman, bizim psikolojik algılarımıza
göre ifade ettiğimiz şey, miktar, olgu değildir!...
ABD de noter tasdikli, termodinamik bilimleri alanında (ısı iletkenliği alanında) ciddi bir
denkleme ekler yaptığımı (yenilediğimi) ve zaman konusundaki bu fikrimi ve tespitlerimle birlikte
bir kaç ciddi konferansımda açıklamıştım. Timsah gülücükleriyle de alkışladılar, ancak ne ismimi
ne de QUR’AN hakkında yazmadılar… Çünkü ben Müslüman bir Türküm, üstelik hiç bir Türk,
Müslüman da bana destek olmamıştı…
Teorimin temelindeki tespitim; Zaman diye bir şey YOKTUR ve zaman boyut da değildir…
Henüz 10 veya 12 yaşlarındayım, Maden’de hayatımın her dakikası deneylerle geçiyordu. Tren
raylarına koyduğum bakır 10 kuruşları kâğıt gibi incelterek deneylerimde kullanırdım. Trenin
yüklü veya yüksüz olduğunu da bakır 10 kuruşun inceliğinden anlardım… Her deneyde aç
kalacağımı da bilirdim ancak yine de yapardım… Ancak, yoksul bir yetimin yapacağı kadarını…
Durduramadığım ihtirasım olsa gerek günlerce, saatlerce bu deneylere; sanki tren tekerinin ve O
10 kuruşlarla fiziki olarak bütünleşip, vücudumun gerçek parçası olduğunu hissederek dikkatle
devam ederdim. Çocuk aklı!... Atlattığım tehlikeleri anlatmak sayfalar alır…
Sordum; hareket olmasaydı zaman bana ne ifade edebilirdi? Trenin paramın üzerinden geçme
hızıyla her tekerler arasındaki mesafeyi de hesap etmeye çalışırdım… Ancak saatim olmadığı için
de bunu asla yapamazdım… Hoş saatim olsa da yapamazdım ya… çocuk aklı işte!
Bu karmaşık, saçma sapan gibi görünen duygular içinde yine sordum ‘zaman’ nedir?
O yıllarda (1950-1960larda) Madende bakır fabrikasında, maden sahasında pek çok yapancı
mühendis çalışırdı. Hepsi beni tanır ve ciddiyetle her soruma sanki büyük adammışım gibi cevap
verir ve bana çok, çok değer verirlerdi… Akşamları mühendislerin yemeklerine de ortak olurdum
ve İngilizce öğrenmemde de çok yardımları da olmuştur.
Şayet zaman denen şey varsa yönü nedir? Sordum ‘zaman’ nedir?
Aldığım cevap hep aynıydı ve asla tatmin de olamıyordum…
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
17
İngiltereli maden mühendisi Tim (Timothy) sordu “senin zaman anlayışın nedir?”
“Hareket olmazsa zaman denen şeyin ne anlamı olabilir?” dedim… Tim bana “this is a true
logic” yani ‘Bu saf, gerçek mantıktır’ demişti…
Hiç unutamam O anı, teorimin temelini ve tavanını o anda kurmuştum. Cevap verdim;
Herhangi bir uzay parçası olmalıdır, herhangi bir kütle (cisim) bu uzay parçasında herhangi iki
nokta arasını, herhangi bir çabuklukla yer değiştirmelidir ki ben zaman denen olguyu
kavrayabileyim. Zaman, hareketle ortaya çıkan ve belleğimde O an için anlam kazanan anlık
bir olgudur. Benim şahsi tespitim; Zaman algı ve olgusu hafızaya asla kayıt edilemez, çünkü
anlıktır.
Zaman denen şey gerçek olsaydı hafızamda iz bırakır ve kalıtımsal olmalıydı. Çok hızlı giden bir
aracın hızının adrenalin etkisi hafızaya kayıt edilebilir. Oysa hız olgusunu zaman çizelgesiyle
anlamak için kullanmaktayız. Neresinden bakarsak bakalım ‘Zaman’ herhangi hareketin
ölçülebilen cetvelsek bir şekli olarak karşımıza çıkmaktadır.
Hareket olmazsa zaman denen şeyin bana hiç bir şey ifade etmeyeceğini, edemeyeceğini
kesinlikle kavradım ve teorimi kurdum. Demek ki zaman denen şey gerçekte YOKTU…
Zaman, herhangi hareketin miktarını ölçmek için bu tanımlamayı biz icat ettik. Birinci sebebi de
günlük yaşamımıza, hayatımızın her anına egemen olan gece ve gündüz olgularıdır dedim…
Çünkü Güneş doğmuyordu ve batmıyordu… Sadece dünyamız dönüyordu… Sordum; İnsanlar
neden bu hatayı açıkça her gün tekrar ederler diye… Oysa dünya dönüyordu, Güneş
doğmuyordu ve batmıyordu.
Bu yanlış, hatalı ve gerçeği örten sözcükleri bizler keyfiyetten veya çaresizlikten türettik… Aynı
‘zaman’ aldatmacası gibi…
QUR’AN’DA sözü edilen GÜN ve ALTI GÜN, bildiğimiz gün olgusuyla, bildiğimiz zaman anlayışıyla
asla ilgisi olmayan, evrensel hareketin tanımlanması için kullanılmıştır. Çünkü gün iki nokta
arasındaki mesafede hareket miktarını ölçmek, anlamak için kullanmaktayız. Qur’an’daki ALTI
GÜN ifadesi, ne Dünyanın günü, ne de Jüpiter’in günüdür…
Evreni anlatan, evrene ait olan Evren gününden, Evrenin Döngüsünden söz edilmektedir…
‘EVREN GÜNÜ’ ne demektir? Buna bu kitabımızda ulaşmaya çalışacağız, ulaşabilirsek…
Dünyanın günü olarak çemberde iki nokta arasını 24 saat, Jüpiter’in günü için de iki nokta arasını
10 saat şeklinde cetvelimizde kurallaştırdık. Saat kavramını da biz icat ettik, evren değil… Daha
doğrusu Evren ve hareket bizi zaman dediğimiz cetveli bulmaya ve kullanmaya mecbur etti…
Herhangi veya her tür hareket miktarının ölçülebilen parçalara böldüğümüz cetveline kısaca ve
kestirmeden ZAMAN dedik.
Zaman, hareketin (hızın) bizim yakıştırdığımız başka bir adıdır. Bu tanımı, kendi gerçeğinin
doğrultusunda anlayıp kavradığımızda ‘ALTI GÜNDE YARATTI‘ ifadelerini çok daha açık ve gerçek
çerçevede bilerek, bilgi ile anlayacağız. Bu nedenle üzerinde kısaca durmaktayım.
‘ Zaman = harekettir’ şeklinde de geçiştiremeyiz, bu da yanlıştır.
‘Zaman’ herhangi bir hareketin miktarını tespit ederek tanımamızı, tanıdığımız olguyu bilmemizi
sağlayan cetvelsel adıdır diyebiliriz.
Benim üzerinde durduğum derinlik, ZAMAN ve ALTI GÜNDE yaratılmanın hareket döngüsünü
tamamen ayırmak ve QUR’AN’IN öğretmek istediği enginliği kavramak ve kavratmaktır.
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
18
Nereden nasıl satın alırlar bilinmez ancak yakalarına da her nasılsa şeyh, derviş, âlimi ulema veya
profesör etiketi takmış, yarım yamalak Arapça ile para kazanma amacı olanlar nasıl ki “evren
genişliyor” diye başkalarının (Edwin Hubble) hatalarına çanak tutarak ‘evrenin genişlediği
Qur’an’da da yazmaktadır’ diye insanları karanlık sokaklarda tuttuklarına şahit olduğum içindir
ki; kitaplarımda, bulgularımda her detayı AKLIN, QUR’AN VE BİLİMSEL MANTIĞIN süzgecinden
geçirmek zorundayım. Evrenin genişlemediğini daha açıkçası genişlemesinin de mümkün
olmadığını birazdan kanıtlayacağız.
Çünkü ‘GÜN’ kavramı, herhangi iki nokta arasında herhangi cismin yer değiştirmesindeki
olgunun, çabukluğun, hızın bizim tarafımızdan belirlenmesi için bunu biz zaman diye
tanımlamalıydık ve QUR’AN’DA bize bu öğretinin ilk basamaklarını öğretmektedir. Bu nedenle
bizler ilk adımı atalım ve ön kavramları sindirelim diye “zaman ve gün” kullanılmıştır. Çünkü
bunlar güncel hayatımıza egemen olan, bizden ayrılamaz birlikte yaşadığımız ve hafızaya kayıt
edilemeyen olgulardır.
Liseyi bitirmeden, kimsenin trigonometriyi öğrenemeyeceği gibi düzenli bir eğitim sürecinden
geçmekteydik. Dikkat ettiniz mi? ben de ‘süreç’ diye bir ifade kullandım!!!...
Çünkü hareketin miktarını tanımlayabilmek, ölçülendirebilmek için bizler günlük yaşamımızı
düzenlemek, bu düzeni anlamak için buna mecburuz. Süreç, hız, zaman, hareket, yavaş, hızlı gibi
bütün bu terimler ve tanımlamalar herhangi hareketin cetvelsek adıdır.
Gerçekte zaman diye hiç bir şey YOKTUR. Bu olguyu tanımlayabilmemiz için genlerimize ön
bilgiler kodlandı(*). Çünkü çevreyi tanımada önemli ilk adım bunlardır. Bu ön bilgileri sindirerek
üst bilgilere ulaşacağız. Çalışmak, yorulmak, uyumak, uyanmak bütün bu olgulara çizelge getirip
tanımlamak için zaman denen anlık algılama genlerimize başlangıçta programlanmıştır.
Çünkü evrende her şey her an hareket halindedir.
HIZ ve ZAMAN!… Hız herhangi bir harekettin miktarını, gerçeğini tanımlamamız için yine biz
insanlar tarafından anlamamız için eşit bölümlere ayırdığımız cetvele, dilimlere ZAMAN dedik.
Hızın miktarını zaman denen cetvelle tanımaktayız. Sümerler bunu önce 6lı, yani 60 saniye, 60
dakika ve asırlar sonra da 10lu rakamları icat ederek ifade ettiler.
Hatırlayalım; Güneş ne doğar ne de batar, sadece dünya döner… Bu eksikliği, bu ifade hatasını
ilkel duygularımızı tatmin veya ilkel psikolojik etkilerle binlerce senedir yapmaktayız… Ancak bu
ciddi bir yanılgıdır ve doğru değildir… Çünkü Dünya döner; Güneş doğmaz ve batmaz.
[ Dedi ki “Yeryüzünde kaç YIL kaldınız?”
“Bir GÜN veya GÜNÜN bir kısmı kadar kaldık. O zaman (onu), sayanlara sor.” dediler.
1. Sorgulayalım; Birinci cümledeki soruda ‘YIL’ olarak soruldu, ancak cevaptaki ‘GÜN’
sözcüğü ayrıcalığına dikkat etmek gerekir!
2. Soralım; “O halde (onu), sayanlara sor.” Kimlerdir sayanlar? Kime soracağız?
Dedi ki “Ancak AZ BİR MİKTAR** (cüzi bir süre, sözü bile edilemeyecek kadar kısa bir miktar, göz
açıp kapama gibi kısacık bir sure) kaldınız. Siz BİLGİLİ-BİLGE kişiler olsaydınız (bu gerçeği detaylı
olarak içeriğini bilimsel metotlarla anlardınız veya araştırırdınız veya araştırarak gerçeği
öğrenirdiniz)”.
Öyleyse Bizim, sizi abes olarak (amaçsız, anlamsız bir gaye için mi) yarattığımızı ve Bize
döndürülmeyeceğinizi mi zannettiniz?
İşte Hakk Melik (gerçek kral, gerçek sahip) olan Allah çok Yüce’dir. O’ndan başka İlâh (tapılacak,
itaat edilecek mabut) yoktur. (O), KERİM ARŞ’IN RABBİDİR. MU'MİNÛN 112-116 ]
(*) Bu muhteşem bilgilerin detaylarını Tevrat Tekvin ve Alak (Yaratılış) suresinin ilk 5 ayetini yazdığımız kitabımızda öğreneceğiz.
(**) Mu-Miminun 114 ayetinde ‘ZAMAN’ diye bir kelime olmamasına rağmen, baksınlar ki bütün QUR’AN meallerinde ZAMAN sözcüğünü hemen
sokuştururlar. Bu ihaneti yapanlar kimlerdir?
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
19
‘Hakk Melik, KERİM ARŞ’ sözcükleri bizleri bu 5 ayetin enginliklerine yönlendiren ve konunun
bütünlüğüne gerçek anlamı kazandırmak için kullanılmış en önemli anahtar tanımdır.
Bu muhteşem 5 ayet zaman ve evren günü hakkında harika bilgileri içinde barındırmaktadır.
Evrenin yaratıldığı an ve son nokta arasındaki döngü, süre, periyod, cetvel vb… İlk an ve son
nokta arasındaki cetvele QUR’AN ‘ASR’ demektedir. Bunu da ASR suresi açıkça anlatmaktadır.
On yaşlarında genç bir insan 90 yaşlarına ulaşacağındaki halini asla algılayamaz ve idrak ta
edemez, duygulanamaz, çünkü 80 senelik bir geleceği henüz yaşamadı. Ancak 90 yaşındaki her
insan hatırlayabildiği kadar ki erken gençliğinin her anını hatırlar veya hatırlamaya çalışır ve
aradan 90 sene geçtiğini asla ZAN bile edemez. Sadece 90 seneyi birkaç saniyeye sığdırıp
anımsamakla; ne kadar çabuk geçti der ve 90 senelik cetvelsek iki nokta arasını sanki 90 sene
avucunun içindeymiş gibi geçmişe, yani zihnindeki depolanmış programa bakar… İyisiyle
kötüsüyle, kendisine sevinç veya utanç veya pişmanlık tattırmış 90 senelik anılarına, depoya
kayıtlı olan kutudan bakar ve bu depoya kayıtlı anıları da asla silemez…
ZAMAN denen şeyi algılamaya kendimizden dışarıya bakarsak başka, ancak dışarıdan içeriye,
yani kendimize bakarsak başka tanımlara yöneldiğimizi göreceğiz.
Çünkü Yüce ALLAH Yerleri, Gökleri ve İçindekileri, bizler anlayalım diye Muhteşem Qur’an’da
ALTI GÜNDE YARATTIĞINI öğretiyor…
İnanıyorum ki hayatımızdaki en yüce erdem, üstün AKILLA irdeleyen Bilim; ‘ALTI GÜNDE
YARATTI’ gerçeğinin enginliklerine AKIL ve bilimsel kanıtlarla ulaşacaktır.
Hareketin yönünün, üç boyutlu sonsuz hareketten, üç boyutlu sonsuz sükûnete, bir tek mutlak
noktaya yönelik olduğu kanaatindeyim. Bu benim şahsi tespitimdir…
Çünkü “evren neyin içinde veya dışında veya nasıl bir şey? Soruları hayatımın her anını işgal
etmişti.
Aslında sükûnet ortamında, o sükûnete müdahale eden bir başka hareket daha var. Cismi eksi -
273.16 C. derecede tutan başka bir hareket daha var. Hem de çok kuvvetli bir hareket!.
Bu şekilde; Artı +hareket (+zaman) ve Eksi -hareket (-zaman) olarak analiz edebiliriz diye
düşünürüm.
Bundan ileriye gidemiyorum, çünkü üç boyutlu varlığım ve üç boyutlu düşüncelerim burada bana
sınır getirmektedir. Üç boyutlu çalışabilen matematiği keşfettiğimde belki başarabilirim. Bu
karmaşayı anlayabilmem için zamanı (hareketi) üçüncü boyutun kesiştiği noktaya taşımam
gerekiyor. Bu da şimdilik imkânsız gibi görünüyor.
Duygularımda Geçmiş ve durdurulamayan Gelecek var, arasında başka sabit hiç bir şey yok!
Şimdiki zaman veya şu an diye hiç bir şey yok ki!...
Eminim geleceğin matematikçileri, özellikle matematik dehası dostum Mimar Yük. Mühendis
Ertuğrul Çelik en azından buna matematik alanda ciddi açıklıklar getirip en azından başlama
koordinatını tayin edecektir.
Batılıların; Zamanın kısa tarihi veya zamanda yolculuk zırvaları sadece şahsa mahsus pembe
lakırdılardır, gerçeklerle alakası da olamaz. Bu masallarla Bilime ve insanlığa hiç bir yarar
getirememişlerdir. Ancak onlar Batılı olduğu için yanlışları dahi bilim diye yutturulur!.
Ne acıdır ki; Türkiye gibi ülkelerde de sorgusuz sualsiz yayınlanır, hatta batılıların az da olsa
yaptıkları şarlatanlıkları dahi sorgusuz kabul edilir…
Özel not;
Bazı cümlelerde ‘BEN’ sözcüğünü “yapacağım, yaptım, benim düşüncem, benim tespitimdir vb.’ şeklinde kullanmak zorundayım. Çünkü ferdi
sorumluğu veya o fikrin, o tespitin muhatabı sadece ben olduğum içindir. Sorumluluğu üzerime almak için BEN demek zorundayım. Bu hassas
konuyu kısaca açıklamak istedim henüz konumuza başlarken. Benlik gibi çirkin bir duygudan Yüce ALLAHA sığınırız.
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
20
SATÜRN GEZEGENİNİN KUZEY KUTBUNDA
YÜKSEK HIZLA DÖNEN ALTIGEN!.
Güneş sistemindeki Altıncı gezegen olan zarafet abidesi Satürn’ünün tepesinde müthiş bir hızla
bozulmadan dönen ALTIGEN.
Bu gerçek resimler bir kaç sene önce Cassini adlı uydunun tespit ettiği gerçek fotoğraflardır.
Tekke köşelerinde huuu çekip uyuyan Müslümanlara bildirmek gerekir ki bu resimleri
cehenneme gönderdikleri gâvurlar temin edip insanlığa sundular…
Cassini uydusunun ALTIGENİ görmesi için harika bir zamanlama ve konumda olmanın yanı sıra,
uydu Satürn'ün yörüngesinde en müsait konumundayken 2012 yılının son aylarında Güneş
ışığından yararlanıp ALTIGENİN içini aydınlattığı zamanlarda çekilen gerçek resimlerdir.
2012 senesine kadar biz insanoğlu Satürn’ün tepesinde fırıl-fırıl dönen devasa boyutlarda
ALTIGEN olduğunu bilmiyorduk!!!...
Cevap alamayacağımı bildiğim halde “binlerce sene önce günümüzdeki Kırgızistan yörelerinde ön
Türklere ait Oş şehrinde O meşhur dağda eğitim almış Hz. Süleyman’a bir şekilde intikal etmiş
ALTIGEN MÜHRÜ Satürn’ün kuzeyinden mi esinlendiler acaba?” diye çok sormuşumdur.
Urya hanımdan dogma, Davud Peygamberin bilge oğlu Hz. Süleyman’ın ‘ne işi vardı Kırgızistan
yörelerinde, Oş şehrinde O meşhur dağda, kimlerden ne öğrendi, oralarda ne kadar kaldı,
binlerce km mesafeyi neyle gitti ve nasıl geri geldi?’ diye soran olmadı şimdiye kadar?
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
21
TEMUR-KAZIK, ÇOLPAN YILDIZI
Ön-Türklerde ve tarihlerinde, iç içe geçmiş iki ters üçgenden oluşan bu altı köşeli (altıgen) yıldız
yaratanı ve yaratılanı temsil etmektedir. 12000 seneden daha yaşlı olan Mahabharata
belgelerinde de aynı anlamdadır.
Yine aynı şekilde Hun ve Uygurlarda yüksek makam sahiplerinin sehpalarında üzeri altıgen
yıldızlarla ve altıgenlerle bezendiğini de görüyoruz.
Ön-Türk boylarında Tamga olarak da kullanılan sembol iç içe geçmiş iki üçgenden meydana gelen
ALTIGENDİR. Günümüzdeki Damga, yani mühür sözcüğü bu Tamga sözcüğünden türemiştir ve
Hz. Süleyman’ın mührü olarak günümüze kadar da gelmiştir. Süleyman’ın mührü denen o
meşhur Tamga yani damga budur. Ne acıdır ki günümüzde BAŞKALAŞIM HASTALIĞINA
YAKALANMIŞ Türkler bunun farkında bile değiller.
Başkalaşım hastalığının da başlıca nedeni Muhteşem QUR’AN ile alakası olmayan uydurulmuş
insan icadı dindir.
Arkaik Türkçede Kün-Eki sembolü iç içe geçmiş ters-yüz iki üçgendir, altıgen yıldız olarak da
bilinen bu şekil İdil-Ural bölgesinde ve Kumanlarda da görülmektedir. Bu altıgen sembolün
Proto-Türkçe’deki adı “Uçu-Eki” olup Gök İkilisi (iki ters üçgenin tanımı) anlamındadır. Altıgen
sembolün M.Ö 3000’lerde Ortadoğu’ya Asya’dan geldiğini görmekteyiz.
Ön-Türk boylarında ALTIGEN YILDIZ TEMUR KAZIK’I simgelemekteydi. Daha sonra bu yıldızın adı,
unvanı bazı Türk boylarınca “Çolpan Yıldızı” (*) olarak adlandırılmıştır. Çolpan Yıldızı tüm Türk
boyları tarafından Tanrı’nın bir lütfu ve kendilerinin yol göstericisi olarak kabul edilmiş ve kırmızı
renkli sabit yıldız ‘Temur Kazık’ olarak isimlendirilmiştir.
(*) Sümerce de ‘Çolpan’ sözcüğü, herhangi bir yıldız değil, kast edilen, sanki özelliği olup da O özelliğinden dolayı bilinen ‘O yıldız’ anlamında
kullanılmıştır. Tevrat’ta söz edilen bu Çolpan yıldızının Orion Yıldızı demektir ve Tevrat’tı yazanlar bu anıları Kenger Sümer den almışlardır.
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
22
Bunun dışında altıgen yıldızı Alpler’de kaya resimleri olarak görülen büyü ile ilgili yazmalarda bir
güç simgesi olarak beliren bir sembol olarak ta görmekteyiz. Daha sonraki dönemlerde bazı
kültürlerde adı geçen yıldızın sembolünün Yukarı Mezopotamya ve Britanya’nın bazı
bölgelerinde Demir Çağı’na ait örnekleri de bulunmuştur ki; bu hayret edilecek bir
gerçektir. Ayrıca Elephania Mağarası’nda ve Barbaria (Afrika Cezayirde bir bölgedir, bu
bölgelerde kendilerine mavi dünyanın çocukları dedikleri Tuareglerin geçmişlerini de araştırdım)
duvarlarına kadar, Alaska gibi uzak yerlerde dahi bu altıgen yıldızın izlerine rastlamak
mümkündür. Sadece Tasilli/Ahaggar, Hoggar (*) uygarlığında altıgen hakkında elle tutulur ciddiye
alınacak bir ize rastlayamadım.
Bu iç içe geçmiş ters ve düz iki eşkenar üçgen şekli insanın belki de varlığının başlangıcından beri
ya da en azından ilk şehirleşme ve medenileşme hareketinin başladığı ZAN edilen “Çatalhöyük”
den beri pek çok yerde görülür ve sembol olarak “erkeği” ve “kadını” temsil ettiği kabul
edilmiştir. İlah (eril) ve İlahe (dişi) sözcükleri kutsal evlilikleri de içerebilir.
Göbekli tepe, 12 000 bin senede harap olmasına rağmen ALTIGEN kendisini korumuş
Altıgenin gerçek anlamı, Atlantis’in (**) yok olmasından, O insanların zincirleme oluşan nükleer
bir afette karbonlaşmasından sonra altıgen sembolün anlamı gölgelerde kalmış ve hayatta kalan
yeni nesiller tarafından da birçok yakıştırmalar ve farklı kültürlerde, farklı tanımlamalarla gerçek
anlamı bir şekilde saptırılmıştır. Gerçek cevap QUR’AN’DADIR ve umarım bu kitabımızda
ulaşabilirsek bu gerçeğe ulaşacağız.
ÖN-TÜRKLERDEN binlerce sene sonra Hz. Süleyman’a intikal eden ancak Hz. Süleyman
tarafından da kıymeti, önemi, Oş dağlarında öğrendiği anılara olan saygısından altıgen
geometrik sembol, yani mühür yüzük hakkında üreten ve üreyen, erkeği ve kadını yani
cinselliğe ithaf etmiş olabilir. Çünkü Hz. Süleyman’ın 700 hanımı ve 300 de cariyesi vardı!…
Hz. Süleyman’ın dip atalarının topraklarında Kırgızistan’da Oş şehrinde bulunduğunu, o dağ ve
yörede kaldığını, bir takım bilimler öğrendiğini de biliyoruz. Aynı Hz. Musa’nın Himalayalarda,
Türklerin kıymetini bilemeyip kayıp ettikleri kadim toprakları TUVA da eğitim aldığı gibi…
Altı köşeli yıldız motifinin Roma’da kullanılışının örnekleri ve Lübnan Baalbek’teki mabetlerde yer
döşemelerinde de görülmektedir.
Altı köşeli altıgen yıldızın kaynağı Ön Türkler ve Hint Mahabharata olduğu kesindir. Hint
kültüründe güneşi sembolize eden altı köşeli yıldız bu kültürde Yantra olarak
adlandırılmakta; sembol çok eski Hint geleneğinde yaratıcı Vişnu üçgeni ile yıkıcı Şiva üçgeninin
birliğini (birlikteliğini) ifade etmekte, başka bir deyişle Kutsal Evliliği (***)
simgelemektedir. Böylece üç boyutlu bu maddi evrenin yaradılışına ve son anındaki yıkılışına
yorumlamışlardır.
(*) Cezayir’in güney doğularındaki mağaralardır. Libya ve Cezayir’in çöllerinde 7 sene yaşadım.
(**) ‘Dünya Atlantis’in akıbetine gidiyor’ kitabımız.
(***) evlilik sözcüğü sadece kadınla erkeğin birleşmeleri değil, iki farklı şeyin birleşmesi anlamında da kullanılmıştır. Bakırla kalay birleşir, yani
evlenir ve tunç dediğimiz alaşım materyali ortaya çıkar, bu örneğe benzetebiliriz. Genellikle Sümer’de Kutsal evlilikler gibi sözcüler de gerçek
anlamından saptırılmıştır. Evlilik; taban tabana zıt iki farklı şeyin birleştirilmesi de demektir. 2013 de Hindistan’da Samskrita ve Sanskrit dilleri ve
Mahabharata hakkında akademik araştırmalar yaptım.
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
23
Bu yorumun kesinlikle doğru olduğu kanaatindeyim. Çünkü Yüce ALLAH yerleri ve gökleri ALTI
günde yarattı. Bu konuya başlama koordinatımız önce Tevrat Tekvin, Ulema Anunnaki ve tarihin
enginliklerinde dağılmış ve asırlar geçtikçe de şahsi çıkarlar için ekseninden kaydırılmış ve
parçalanmış bilgilerin tamamını da Muhteşem QUR’AN toparlamaktadır.
Altıgen yıldız üç boyutlu evrenlerin yaradılışına, yani YARATANI ve YARATILMIŞI sembolize
etmektedir. Tarihin enginliklerinden gelen Altıgen yıldız hakkındaki en doğru tanımlama budur.
Altıncı günün bitimi izin günüdür, üç boyutlu maddi evrenin, her şeyin dümdüz olacağı SON
gündür…
Hint kültüründe belirgin bir önem taşıyan bu altıgen yıldıza Hint mabetlerinde, mezarlarında,
hatta Hint gemilerinin sancaklarında da rastlamak mümkündür. Hint kültüründe Yantra’ya
benzeyen bir diğer altıgen yıldız şekli ise “Mandala” olarak isimlendirilmektedir.
Bu arada belirtmek isterim; iç içe geçmiş iki ters üçgenden oluşan bu altıgen yıldızın
Yahudilerle, Yahudilikle, Musevilikle, Tevrat’la en küçük bir alakası da yoktur...
Yahudilerin ataları bu iki ters üçgenden oluşan altıgen yıldız sembolünü Ön Türklerden ithal
etmişlerdir. Bunun için de Yahudileri takdir etmek gerekir derim.
Türkiye Siirt’te 1700lerde yapıldığı zan edilen Babdudarp camisinde altıgen yıldız. Yahudilerle ve
Yahudilikle en küçük bir ilgisi olmayan altıgen yıldızı 1940larda Yahudiler kendilerine bayrak
sembolü yaptılar… Uyutulmuş, 1400 senelik uykular içinde olan Müslüman Türkler kendi ATA
yadigârlarına sahip olamadılar… bu nedenle ‘Yahudileri takdir etmek gerekir’ dedim.
Hz. Davud ve Hz. Süleyman bu TAMGA ALTIGEN YILDIZI dip ataları Türklerden aldılar ancak neyi
sembol ettiğini, ne işe yaradığını, neyi anlatmak istediğini de bilmeden. Şayet Hz. Davud ve Hz.
Süleyman bu Tamga altıgen yıldız hakkında detaylı bilgi sahibi olsalardı, en azından Tevrat’ın
eklerindeki Davud ve Süleyman’ın meselleri bölümlerinde yazardı.
Altıgen yıldızın Yahudilikle en küçük bir alakası yoktur ve olamaz. Çünkü Yahudiler hiç bir zaman
Hz. Süleyman’ı ne peygamber, ne de Yahudi bilgini olarak kabul ettiler. ‘Urya’nın oğlu’ diye hatta
aşağıladılar. Neden Hz. Süleyman’ın altıgen yıldız sembolü taşıyan mühür yüzüğünü kendilerine
bayrak yapsınlar!!!...
ALTI günde yaratılan evrenler hakkında bir şekilde bilgi sahibi olmalıdır ki Hz. Süleyman altıgen
geometriyi yüzüğüne mühür yapsın. Hz. Süleyman’daki sırların detaylarını şimdilik bilmiyoruz.
Bu altıgen işaretin ön Türklerdeki adı ve anlamı da TAMGA, yani DAMGA, yani MÜHÜRDÜR…
ALTIGEN Tamga, Damga, Mühür ile [ Ve kesinlikle bilmelisiniz ki, gökleri ve yeri ve ikisinin
arasındakileri ALTI GÜNDE yarattık. Kaf 38 ] arasında çok, çok ciddi ve çok yakın ilişki var.
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
24
Gerçekleri bilen her aklıselim Türk insanına derin derin utanç ve ıstıraplar veren bu gerçekler
alenen kasıtlı olarak örtülmüş, saklanmış, hatta yabancıların kültürel malı zan edilmiştir.
Bu yıldız binlerce sene önceleri de Ön-Türk boylarında altıgen yıldız Temur Kazık’ı
simgelemektedir. Aynı yedi mum tutucu şamdan gibi(*).
Gerçi Yahudiler Türkün torunlarının torunudurlar. Sadece Hz. Yakup’tan sonra İS-RA-İL oğulları
unvanıyla Ulema Anunnaki tarafından programlanmış farklı genetikleriyle yeryüzüne
dağıldılar.(**)
En az 6000 yaşında olan bu Sümer Ulema Anunnakiyi temsil eden kabartmada güneş merkezli
ALTIGEN YILDIZIN etrafında 12 gezegen açıkça görülmektedir…
Kabartma tablette bugün bizlerin farkında bile olmadığı en uzak 12nci gezegen merkezdeki
ALTIGEN yıldızdan en uzağında, üstelik gezegenlerin tamamı da küre olarak özellikle belirtilmiş.
(*) EVRENDE ZAMAN VE HAYAT-2 / Yedi astro fizikçi genç bilimciler; Kehf kitabımız.
(**) EVRENDE ZAMAN VE HAYAT-1 / Şeytani ayetlerin cevabi kitabımızda daha geniş açıkladık.
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
25
SATÜRN’ÜN KUZEY KUTBUNDA BOZULMADAN DÖNEN
ALTIGEN!...
Yüksek hızla dönen altıgen Satürn’ün kuzey kutbundadır. Dönen Satürn’ün tepesinde 1800
km/saat hızla ve bozulmadan dönen hareketli bir ALTIGEN!?. Oysa Satürn’ün kendisi 34884
km/saat hızla dönmekteyken tepesinde 1800km/saat dönen altıgen, bu nasıl mümkün
olabilir?(*)
Çok farklı filtrelerle tespit edilmiş Satürn’ün altıgeni resimde de açıkça görüldüğü gibi altıgen
1800 km/saat hızla dönmekte ve merkezkaç ve radyal kuvveleri YOK sayarcasına altıgen olarak
bozulmadan dönmeye devam etmektedir…. İnanılır gibi değil !!!...
(*) Erken gençliğimde çok sorardım “dakikada 100 veya 500 defa bir eksen etrafında dönen mıknatıs yakınındaki iletken bobinde yaklaşık 200 000
km/saniye (bu rakam kesin ve net değildir, iletkenin niteliğine, ısıya ve birçok başka özelliklere göre değişkendir) hızla hareket eden elektrik
hareketini oluşturuyor, bu nasıl olabilir?” diye. Hiçbir zaman doyurucu cevap da alamazdım…
Elektrik ve manyetizma etki alanı arasında altıgen geometrik bir ilişkimi var diye çok düşündüm!. Bu noktadan başlayarak 60 derece açı farkı olan
6 fazlı elektrik motorları da yapmayı planlamaktayım.
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
26
Oysa türbülansın merkezi (toz, gaz burgacı) altıgen değil, altıgenin merkezdeki gözü çemberdir,
dairedir. İki en uzak nokta arası 32000 km olan Altıgen merkezden belirli uzaklıktaki dış
halkalarda meydana gelmekte ve nedenine de günümüz bilimsel verirleriyle hiç bir doyurucu
açıklamaya ulaşamıyoruz.
Altıgenin dışında da yine tozlardan oluşan çember var ve o tozlar da çok yüksek bir hızla ve
altıgen geometriyi bozmadan dönmektedir.
QUR’AN bana ısrarla öğretti ki; insan insanı olabilmek için kendine ve insanlığa faydalı olmayı,
durmadan, dinlenmeden okumamı, öğrenmemi, sevmemi, çalışmamı, sormamı, sorgulamamı,
icat etmemi, keşfetmemi, evreni tanımamı, detayların da detayına girmemi… Ancak bu şekilde
TAKVA (*) denilen en üst seviyede erdeme yönelebileceğimi öğretti.
2014 senesinde Cassini uydusu tarafından çekilen gerçek resim.
Bu ALTIGEN Satürn gezegeninin kuzey tepesinde 1800 km/saat hızla dönmekteyken, altıgen
alanın sınırlarının içinde pek çok çembersek türbülanslar da var. Bu küçüklü büyüklü
türbülansların tamamı ALTIGENİN koordinatıyla birlikte dönerken, ALTIGEN DE Satürn’ün
koordinatında olmasına rağmen farklı hızlarda dönmektedirler!!!...
Satürn’ün hızı 34884 km/saat başka, Satürn’le beraber bozulmadan dönen altıgenin 1800
km/saat hızı çok başka!… gelinde işin içinden çıkın!?
Bu nasıl mümkün olabilir? Bunu hangi bilimsel kurallarla açıklayabiliriz?
(*) TAKVA, insanın, Yüce ALLAHA samimiyetle teslim olarak içeriden ve dışarıdan kendine zarar verebilecek her şeyi alt edebilme, maksimum
savunma ve bertaraf etme, her an en faydalı, en mutlu, en bilgeliğe ulaşabilme, başkalarına daha çok faydalı olma bilgiler deryası veya bilgiler
bütünü şeklide algılayabiliriz.
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
27
İLAHİ SAN’AT’IN ZERAFET ABİDESİ SATÜRN
Bu Muhteşem Zarafeti Ancak Yüce ALLAH Yapabilir…
NASA kaynaklı gerçek resim, Cassino uydusu tarafından alınmıştır.
Satürn’ün (Zuhal yıldızı ve Sekendiz olarak da bilinir) kuzey kutbunda bozulmadan 1800 km/saat
hızla dönen tozlardan oluşmuş ALTIGEN bulut!!!...
34884 km/saat hızla dönmekte olan Satürn’ün kuzeyinde; ALTI (6) KÖŞELİ 1800 km/saat hızla
bozulmadan dönen toz bulutu! Bu, bilinen bütün bilimsel kuralları alt üst eden gerçektir!.
Bu altıgen toz-gaz bulutlarını 1800 km/saat hızla döndüren kuvvet nedir şimdilik kesinlikle
bilinmiyor ancak böyle müthiş bir hızda dönmelerine rağmen sanki santrifüj ve radyal kuvvetlere
akıl almaz bir yöntemle hareketli duvar yaparak karşı koymaktadır ve ALTIGEN motor
bozulmaz(*)
İki en uzak nokta arası 32 000 km olan ve 1800 km/saat hızla dönen gazlardan, tozlardan oluşan
bu altıgen motor bilimsel hiç bir fizik kuralıyla şimdilik açıklanamaz. Ne aero dinamik, ne
akışkanlar dinamiği, ne de termodinamik gibi hiç bir bilimsel kuralla bu görkemli bir o kadarda
gizemli görüngü açıklanamıyor.
Her ne kadar Dünyada oluşan çembersel tayfunlara (**) termodinamik konveksiyon bilgilerimizle
birtakım açıklamalar getirirsek de bu 1800 km/saat hızla dönen ALTIGEN neyin nesidir?
Eminim erdemin yollarından sapmayan BİLİM bir gün bunun da üstesinden gelecektir.
Umarım bu mütevazi çalışmamızda bu dehşetengiz önemli cevaba yaklaşabiliriz.
Bu gizeme en akılcı yaklaşımı plazma ve yüksek enerjili parçacık fiziğinde bulacağımıza
inanıyorum. Ancak bu kitaba amacını aşacak yüzlerce fazladan sayfa olacağı endişesiyle
akademik konuları alamayız. Takdir edersiniz ki her okuyucum kuantum veya plazma fizikçisi
değildir.
(*) benim kanaatim; Kuzeydeki kimyasal yapısı farklı olan tozların ve ortamın bileşenleridir. O ortamdan etkilenerek Altıgenin içindeki ve dış
uzaydaki ISI farkı etken olabilir mi?
(**) 2004, 2006 arasından Ian ve Charlie hurricanlari ( TAYFUN) Orlando’daki evimin hemen kenarından geçtiler ve çok büyük zararlar açmıştı.
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
28
Laboratuvarda elektrik arkı etkisiyle oluşan mikro kraterler, altıgen oluşturma eğilimdedirler. Göremediğimiz,
farkında bile olmadığımız hangi kuvvetler bu altıgenleri yapmaktalar? (*)
Satürn Altıgenini O müthiş hızla bozulmadan dönerken içeride dinamik tutan kuvvetin, içerideki
ve dışarıdaki etmenlerle birlikte çalıştıkları kesindir. İçerideki ve Dışarıdaki toz-gaz farklı
malzemelerin, farklı olan kütlelerin, farklı kuvveti (kuvvetleri) her özel noktada -ki bu nokta 60
derecelik açının A noktalarıdır- duvar yapmaktadır veya altıgenin yaklaşık 16000 km dış duvar
uzunluğunda 6 adet düzlem duvar yapmasını sağlamaktadır. Bu duvarın mimari AEROJEL veya
doğanın imal ettiği aerojel benzeri bir madde midir henüz bilemiyoruz. Çünkü zarafet abidesi
Satürn’ün O devasa kütlesi en hafif malzemeden yaratılmıştır.
İçerideki ve dışarıdaki ISI farkını süper pozisyonda tutabilen izole eden veya koruyan veya
dışarıdaki ısıyı içeriye, içeridekini de dışarıdan süper kaliteli bir izolasyonla koruyan, yani izole
eden silika esaslı %99.98 hava olan aerojel olabilir mi?
Aerojeller +1300 derece yüksek ısıya ve eksi -120 derece düşük ısılarda da süper kaliteli yalıtkan
bulutsu olup bilinen en hafif katı maddedir(**)…
Daha gerçekçi ve ayağı yere basarak soralım; Sayısız bu harika altıgenleri yapan, dinamik tutan
etki-kuvvet nedir? Neden kare veya yedigen değil de altıgen? Oysa, devasa hızla dönen her şey
santrifüj etkiyle mutlaka çember olur veya oluşturur veya dış uzaya savrulur…
Soralım; Kuzeyindeki altıgenin nedeni Satürn’ün halkası mıdır? Şayet bu halka sebep oluyorsa bu
nasıl bir etkidir ve Güneyinde neden altıgen yoktur?
İç ve dış sınırdaki malzemelerin farklıkları, çok sayıdaki X ekseni izdüşümünde vektörlerin Y
ekseninde ardışık duvar, yani kesintisiz duvar yapmasıyla oluşuyor olabilir mi? Bu yaklaşım
doğruysa altıgenin dışında görünmeyen başka bir altıgen olmalıdır.
Bu fikre kapılmamın nedeni, IR ve çok başka filtrelerle çekilmiş, durmaksızın dönen hareketli
resimleri inceleme şansım da oldu. Altıgenin içindeki hareketli kırmızı bulutların dışarıya kaçma
eğilimi de YOK!!!. Yani, santrifüj etki de görünmüyor, bununla beraber merkeze çağıran (radial)
kuvvetlerin herhangi bir belirtisi dahi YOK!!!.
Ancak ortada, iki en uzak noktası yaklaşık 32000 km olan ve 1800 km/saat hızla ve
bozulmadan dönen ALTIGEN GERÇEĞİ var!...
Kesin olmamakla beraber düşüncem; Satürn’ün çekim kuvveti 9.2N (Dünyanın 9.81N) ve dönme
hızı ve presesyon döngüler, içerideki ve dış uzaydaki ISI farkından kaynaklamış olabilir mi?
(*) Ortamdaki iç ve dış ISI farkındaki düzenli dalgalanmaların, enerji yüklü partiküllerin ortama etkisi olabilir mi?…
(**) Aerojel, diyebilirim ki asrın ciddi buluşlarından biridir ve 1931 de icat eden Stefan Kistlere saygı duymamak elde değil.
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
29
Bu da mümkün olamaz, çünkü savurganlık eylemi Satürn’ün 9.2N (*) çekim gücünden çok daha
kuvvetlidir. Milyonlarca ton ağırlığındaki toz, gaz 1800km/saat hızla dönerken ortaya koyduğu
müthiş bir kuvvet var. Fır dönen bu altıgenin Satürn’ün kuzeyinde o şekilde olmaması gerekir, dış
uzaya savrulması gerekir, ancak yerinde ve bozulmadan ALTIGEN olarak dönmektedir!...
Kim bilir, gözlenebilen ve henüz farkına bile varamadığımız evrenlerde buna benzer kaç milyon
altıgen TAMGALAR (damgalar), mühürler var…
Hint kültüründe belirgin bir önem taşıyan bu altıgen yıldızı altı köşeli yıldızı YARATAN ve
YARATILAN olarak maddi dünyanın yaradılışına (doğumuna) ve yıkılışına (ölümüne)
yorumlamışlar;
[ Her can (her canlı, her nefis) ölümü tadacaktır. Ali İmran 185/1. ]
Her kitabımda açıkça belirttiğim gibi QUR’AN sözcüklerinin önce Kureyş Arapçasının atası olan
dillerde, İbrani, Hebrew, Akad, Uygurca, Sümer ve Sanskritçe lisanlarında gerçek anlamlarının
araştırılması şarttır. Bu zaruri çalışmayı da fen bilimcileri, tarihçi ve felsefeciler, matematikçiler
yapmalıdır, karanlık cüppeliler değil…
Bu yöntemle QUR’AN’IN gerçek anlamlarına daha ciddi ve akılcı değerlere kavuşacağız.
Muhteşem QUR’AN’IN gizemleri, müşkül ayetlerin tamamı, sözcüklerin kökleri ancak Sanskritçe
ve Sümercede bulunacaktır. Hamd olsun Rabbime ki; İslam tarihinde de bunu ilk kez
yapmaktayız.
Bir gün, İnsan eti yemeyi bırakır da Yüce ALLAHIN yarattığı kendimizi ve evrenini keşif etmeyi
hedeflediğimiz ve büyük temiz akılla düşünüp yürümeye başladığımız zaman gerçeklere adım-
adım ulaşabiliriz diye düşünürüm.
Mavi-Yeşil dünyamız hurdalığa dönmeden… daha fazla geç kalınmadan!.
(*) Kısaca ‘N’ ile ifade edilen çekim kuvveti Newton, [ Ağırlık = kütle x yerçekimi ivmesi] ni ifade eder.
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
30
ÜÇ BOYUTLU EVRENDEKİ İLAHİ İMZA
KOZMİK TAMGA - DAMGA - ALTIGEN MÜHÜR
ÇÜNKÜ YÜCE ALLAH YERLERİ VE GÖKLERİ ALTI GÜNDE YARATTI
Cassini uydusu tarafından IR filtrelerle çekilmiş gerçek resimdir. Merkezdeki göze dikkat edilirse açıkça altıgenin
olmadığı görülecektir. Yarıçapı 16 000 km olan altıgen sadece dış halkada oluşmaktadır.
ALTIGENLERİN oluşmasında plazmanın O ortamda oluşturduğu içerideki ve dışarıdaki ISI
farklılıkları etken olabilir mi?…
Bu da bize ince kum yüzeyde elektrik arkının oluşturduğu altıgenleri hatırlatır. (Sayfa 22deki resim)
Satürn’ün altıgenini açıklamaktan şimdilik vaz gecelim; Satürn’ün uydusu Mimas bu altıgeni nasıl
imal etmektedir? Satürn’ün uydusu Mimasta ne gaz var, ne de tozlar, ne de elektrik ark
boşalması (plazma) var.
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
31
SATÜRN’ÜN ÜÇÜNCÜ BÜYÜK UYDUSU IAPETUSDA
ALTIGEN
Galapagos adasinda yaşayan şirin bir iguana
Bu hayvanlar derilerine altıgen yapmayı nasıl becerdiler?
Bu muhteşem altıgenler ne anlatmak istiyor bizlere?
Evrene hakim olan hangi kuvvetin veya etkinin yansımasıdır bu altıgenler?
Oysa Satürn’ün kuzeyindeki altıgenle bu iguananın derisindeki altıgenler, buz kristallerinin
oluşturduğu şaşmaz altıgenler, hücrelerin kimyasal bağlarını inşa eden altıgenler arasında ciddi
ilişkiler ve ortak taraflar var. İnsanlığa ve bilime hizmet eden bilim; nedenlerini, nasıllarını
mutlaka bir gün bulacaktır.
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
32
En sağlıklı SU, molekülleri düzgün ALTIGENDİR.
Çamurdan yapılmış, Sümer kralı İddin-Dagan’a övgüler içeren şiirlerin yazılı olduğu ALTIGEN
prizma. Louvre müzesindedir.
Kenger-Sümerler Evrene, hücreye egemen olan ALTIGEN geometriyi bir şekilde öğrenmişler.
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
33
GÜNEŞE EN YAKIN GEZEGEN MERKÜRDE
ALTIGEN
Satürn ve uydusu Mimasın altıgenlerini de açıkladığımızı varsayalım, Güneşe en yakın gezegen
Merkür’ün bu milyonlarca senede tahrip olmuş ALTIGENİN nedenlerini, nasıllarını araştırmak ve
anlamak zorundayız. Yüce ALLAHA kul olabilmenin yegane yolu; eşyanın nedenleri, nasıllarını
araştırmak, sormak, sorgulamak, keşfetmek, icat etmek ve en doğruya Qur’an, İncil ev Tevrat’ın
önerdiği doğrultuda yönelmekle olabilir.
Güneşe en yakın gezegen Merkür’ün ISISI ekvator bölgelerinde gündüz + 800 C, geceleri yüzeyin
ısısı -173 C arasında değişir. Bildiğimiz kadarıyla diğer hiç bir gezegende bu kadar farklı ISI
değişimi olmaz.
Merkür’ün milyonlarca senede bozunmuş altıgenleri.
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
34
Güneşe en yakın gezegen Merkür’ün zamanla netliği bozulmuş diğer altıgenleri.
Çok ince kum yüzeye düsen herhangi bir cisim düzgün olmamasına rağmen mümkün olduğu
kadar çemberler, veya dairesel halkalar oluşturur deriz. Oysa bu meteor parçacıkları genellikle
altıgenler oluşturmaktadır!...
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
35
Üstün Akılla Yapılmış Bir Deney ve Sonucu;
Evrene, Maddeye, Her Şeye İmza Atan İlahi Geometri
ALTIGEN
Satürn'ün kuzey kutbundaki altıgenin nedenleri anlamak Oxford Üniversitesinde yapılmış
laboratuvar deneyinden bir görüntü. Farklı hızlarda dönderilen mekanizmada tüpün içinde yeşil
renk ışımayı sağlayan floresan konmuş.
Bu deneye dayanarak; gizemli altıgene Satürn atmosferinde jet rüzgârlar sebep olabilir şeklinde
yuvarlak açıklamaları da okumaktayız.
Bu deney ve ortaya koyduğu görüngüyü bir şekilde açıklayabiliriz. Ancak, Satürn’ün 1800
km/saat hızla dönen altıgenini açıklamak!... şimdilik imkânsız görünüyor!...
Satürn’ün altıgeninin gizemlerini açıklamak, anlamak için gâvur(!) dedikleri bilim adamaları yerde harika bir deney
yapmışlar…
Oxford üniversitesinde fizikçilerin laboratuvarda yaptıkları harika bir deney ve sonucu.
Bu deney ve net sonucu; evrene, maddede altıgen imza atan başka bir kuvvet var. Evrene
hâkim olan, evreni yöneten, dinamik tutan ve henüz tanımadığımız başka kuvvet(ler)den
etkilenen esas kaynak bu içinde yaşadığımız üç boyutlu evrenin dışından veya sınırlarından
merkeze yönelik olduğu kanaatindeyim.
Evreni yöneten, dinamik tutan bilinçli ve başka boyutları olan maddelerden kaynaklanan
kuvvetin etkisidir. Şimdilik tanımadığımız, detaylarını da bilmediğimiz bu kuvvetin üç boyutlu
maddeye yansıyan İMZASI, yani TAMGA, yani MÜHRÜDÜR.
Çünkü Yüce ALLAH; Yerleri, Gökleri ve İçindekileri en yüksek matematik (hesapla) ve en
mükemmel geometride (biçimde) Altı Günde Yarattı…
Altıncı günün bitimi, işte O gün izin günüdür, genişlemeyen ancak topaç gibi dönen bu üç
boyutlu evrenin mutlak sonudur ve bu sonla başlayacak olan gerçek, her şeyin başka boyutlara
dönüşeceği gündür…
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
36
M61 GALAKSİNİN BOZULMUŞ - BOZULMAKTA OLAN ALTIGENİ.
Bilimsel her detayı ile gerek Satürn gerekse Merkür’ün veya Mimas’ın altıgenlerini açıkladığımızı
varsayalım; Ancak bu altıgen M61 numaralı Galaksinin altıgene benzeyen çok köşeli geometrisini
nasıl açıklayacağız?
Çapı yaklaşık 20 milyon Işık yılı olan bu galaksinin de dışında aerojeller var diyemeyiz?
Gerçi “içeriğindeki ISI ve dış uzaydaki ISI farkı altıgen geometriyi dinamik tutabilir mi, veya bu
altıgen plazmanın oluşturduğu vortex etkisi midir?” şeklinde düşünecek olursak, sorarlar adama;
vortex mekaniğinde, döngülerin doğasında altıgen yapma eğilimi olabilir mi? diye.
Şöyle yaklaşabilir miyiz ‘yüksek ısılardaki plazmanın yayılma şekli (pattern) altıgendir ve
etkidiği özel tasarımlı yerlerde de altıgen imza (pattern) bırakmaktadır’ deyip geçiştirebilir
miyiz?
Şimdilik kesin bir fikir yürütmeyelim. Bu tamamen plazma fiziğinin alanıdır ve çok, çok ciddi
çalışmalarla şimdilik birkaç adım atabiliriz. Hemen pat diye şeyhlerin, dervişlerin yalan yanlış
QUR’AN meali yaptığı gibi yaygara koparamayız.
Bilimin her alandaki çalışması, bilimin erdemine yakışır şekilde ve uzman ekiplerle yapılır…
Sadece M61 numaralı galaksi değil, uzayda daha pek çok galaksiler çokgenler, çok köşeli
geometrik yapıları sergilerler. Şimdilik en uzak gezegen olarak bilinen Plütonda da belirgin
Altıgen tespit edildi. Bu mütevazı kitabımızı da yüzlerce galaksi resimleriyle dolduramayız.
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
37
PLÜTON’DA ALTIGEN
Güneşten yaklaşık 6 milyar km uzakta devinen Plüton da bozulmuş ALTIGEN
Bilimi, Fiziği militarist çıkarları uğruna kendilerine mal etmek isteyen şımarıklar bu aşağıdaki iki
cümlemi tekrar tekrar okusunlar ancak içeriğindeki enginlikleri anlayarak soralım; Bütün bu
altıgenler, göremediğimiz, şimdilik farkında bile olmadığımız dışarıdan etkiyen veya evrenin
dışından etkiyerek evreni içinde tutan bir kabın veya kalıbın veya kuvvetlerin etkisiyle mi
oluşmaktalar?
Evrene dışarıdan etki yapan ve göremediğimiz, bugünkü bilimsel değerlerimizle bilemediğimiz
veya farkında bile olamadığımız bir kuvvetin (kuvvetlerin) etkisiyle mi bu çok köşeli (polygonal),
özellikle süper hızda dönen Satürn ALTIGEN motoru ve binlerce diğer ALTIGENLER (hexogenler)
oluşmaktadır?
Tekke veya kilise köşelerinde huuu çekerek cennete gidileceğini ZAN edenler gibi 1918
Kopenhagen’da bilim adamlarının aldığı saplantılı kararlarla bir takım konularda AT GÖZLÜĞÜ
mü takıldı acaba?
Maddeye hükmeden temel kuvvetler;
Elektromanyetik kuvvetler,
Kütle çekim kuvveti,
Zayıf kuvvetler,
Çekirdek (Nükleer) kuvvetler,
olarak tespit edildi…
Bu evrende bilinen en zayıf kuvvetlerle varlığını sürdüren ve hayatın varlık nedeni olan suyu bu
gezegende tutan kuvvet nedir? Kütle çekim kuvveti mi? Net ve deneysel kanıt var mıdır?!.
Kanaatimdir ki; büyük temiz akılla düşünen ve keşfeden Bilim bu ALTIGENLERİN VE MADDENİN
dehşetengiz gizeminin üstesinden gelecek ve kesinlikle de açıklayacaktır. Bu konunun
aydınlanması, evreni yöneten kuvvetlerin mekaniğini anlamamızda daha aydınlık kapıları
açacaktır. Bilim, militarist ve ırkçı saplantılara göre yapılmamalıdır.
[ ANCAK KULLARINDAN ÂLİMLER ALLAH'A KARŞI SAMİMİYETLE DERİN SAYGIYLA HUŞÛ
DUYARLAR. Muhakkak ki Allah; Azîz'dir (en üstündür, en yücedir), Gafûr'dur (en mağfiret
edendir). FATIR 28]
‘Huşû’ sözcüğü ifrat derecesinde ulaşılan mutlulukla itaat etmek, ifrat derecesinde itaatten zevk
almak ve haddim olmayarak da Huşû terimini ‘ALLAH’DA, ALLAH’DAN ZEVK ALMAK’ olarak
tanımladım. Bu muhteşem olguya ulaştığım kaynak; bilgide bilgiden zevk almak oldu… Harika
bir duygu, muhteşem bir olgu, dehşetler veren bir mutluluk, çok yüce bilgelik…
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
38
METEOR TAŞLARINDA HAYATIN EMİRNAMESİ
NASA’nın yeterli maddi desteği verdiği bu araştırmada, bilim adamları meteor taşlarında hayatın
emirnamesini içeren molekülleri yeterli kanıtlarla tespit ettiler.
Moleküllerin kimyasal düzeni de ALTIGENLERDİ.
Domatesin altıgen hücrelerinin mikroskop altındaki görüntüsü.
Kenger-Sümerler evrendeki ilahi imza altıgeni bildikleri için mi tarihte bilinen ilk matematik
uygulamayı önce 6lı rakamlarla yaptılar?
EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4
GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER
39
SATÜRN’ÜN GÜNEY KUTBUNDA ALTIGEN MOTOR YOKTUR
İşte, bu da bütün varsayımları, bilimsel bütün yaklaşımları alt-üst etmektedir. Kuzeyinde altıgen,
ancak güneyinde sadece göz olan çembersek türbülans!. Aynı malzeme, aynı koordinatta, aynı
koşullarda ancak altıgen sadece kuzey kutbundadır! Güneyinde yoktur.
Güney kutbunda ALTIGEN YOKTUR, sadece hızla dönen gaz-toz bulutlarının oluşturduğu
çemberin merkezinde bir GÖZ vardır. Güney kutbundaki bu görüngünün nedenlerini şu veya bu
şekilde açıklanabilir, aerodinamik ve akışkanlar dinamiği ve termodinamik bilimleri bunun içindir.
Ancak neden uzaya savrulmadığını ise asla!. Bu görüngü Yer kürede sürüklenen tayfunların
hemen hemen aynısıdır, fakat bu devasa GÖZ yer değiştirmez, sabit koordinatta Satürn’le
beraber çembersek yapısıyla dönmektedir…
Satürn gezegeninin güney kutbunun gerçek resmidir.
Satürn’ün bir günü 10 saat 14 dakikadır. Dünyadan ortalama 1.195.500.000 km uzağında olan
Satürn merkezdeki Güneşe ALTINCI(*) gezegendir. Ekvator çapı 120.536 km ve kutupsal çapı
108.728 km’dir. Bu da 0.097 basıklığa neden olur. Güneşten aldığı Işığın tam 3 katını yansıtır, bu
nedenle dünyadan çıplak gözle görünen 5 gezegenden biridir.
Kutuplardaki dönüş hızı aynı olduğu halde, ekvatorda ölçülen hız farklıdır. Bu bölgelerdeki
bulutların 1800 km/saat hıza ulaşan rüzgârlar nedeniyle doğuya doğru hareket etmelerinden
kaynaklanmasının nedeni birtakım tahminler dışında hala günümüzde de kesin olarak
bilinmemektedir.
Birileri tekke köşelerinde huuu çekip uyurken, cehenneme gönderilen gâvurlar(!) çalışıp, bilimin,
teknolojinin gücüyle bu gerçekleri bulup insanlığın hizmetine sunmuşlar… O gavurlar(!!!) bu
resimleri çekmeseydi biz nereden nasıl anlardık Satürn’ün tepesinde ALTIGEN olduğunu?
Emevi Abbasî saltanatının devamı için, insanları sömürmek için çarpıtılarak değiştirilip işportaya
düşürülmüş uydurma din nasıl devam edebilirdi? Günümüzde de bu çarpıklık bir şekilde, çok
farklı renklerde ve hızla devam etmektedir. İnsanlara katmerli at gözlüleri takılarak bir şekilde
beyin yıkanmaktadır. Bunu ne Yahudi, ne de başkaları yapmadı, kendi içlerindeki iblisin taifesi
Müslüman kılığında, parayla din satan fasıklar yapmaktadır. Bu kutsal dini işportaya
düşürenler yapmaktadır.
(*) Kuzey tepesinde hızla dönen ALTIGENİYLE Satürn’ün Güneş sisteminde ALTINCI gezegen olması tesadüf mü acaba! Açıkça itiraf edeyim ben
de bilmiyorum.
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net
Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net

Mais conteúdo relacionado

Mais procurados

Sejarah 1
Sejarah 1Sejarah 1
Sejarah 1
gggggge
 
497410907 karen's storytelling
497410907 karen's storytelling497410907 karen's storytelling
497410907 karen's storytelling
s9741090
 
Bawang putih bawang merah
Bawang putih bawang merahBawang putih bawang merah
Bawang putih bawang merah
Irahab Moshidi
 
Pilih ayat yang betul berdasarkan gambar
Pilih ayat yang betul berdasarkan gambarPilih ayat yang betul berdasarkan gambar
Pilih ayat yang betul berdasarkan gambar
Maslah Mohd Halip
 
Cerita Kupu-kupu dan semut
Cerita Kupu-kupu dan semutCerita Kupu-kupu dan semut
Cerita Kupu-kupu dan semut
rifkatulkhaerah
 
Western tall tales2
Western tall tales2Western tall tales2
Western tall tales2
Xenia Suzume
 
Cinco Historias De Terror Para No Dormir
Cinco Historias De Terror Para No DormirCinco Historias De Terror Para No Dormir
Cinco Historias De Terror Para No Dormir
Booth51Bernard
 

Mais procurados (20)

My cerpen "Kotak Buah"
My cerpen "Kotak Buah"My cerpen "Kotak Buah"
My cerpen "Kotak Buah"
 
Si tanggang
Si tanggangSi tanggang
Si tanggang
 
Ayat tahun 1
Ayat tahun 1Ayat tahun 1
Ayat tahun 1
 
Skrip cerita
Skrip ceritaSkrip cerita
Skrip cerita
 
Sejarah 1
Sejarah 1Sejarah 1
Sejarah 1
 
Baca 3 bijak membaca 2017 (1)
Baca 3 bijak membaca 2017 (1)Baca 3 bijak membaca 2017 (1)
Baca 3 bijak membaca 2017 (1)
 
Faedah membaca
Faedah membacaFaedah membaca
Faedah membaca
 
analisis de del caballero de la armadura oxidada
analisis de del caballero de la armadura oxidadaanalisis de del caballero de la armadura oxidada
analisis de del caballero de la armadura oxidada
 
497410907 karen's storytelling
497410907 karen's storytelling497410907 karen's storytelling
497410907 karen's storytelling
 
Bawang putih bawang merah
Bawang putih bawang merahBawang putih bawang merah
Bawang putih bawang merah
 
Pilih ayat yang betul berdasarkan gambar
Pilih ayat yang betul berdasarkan gambarPilih ayat yang betul berdasarkan gambar
Pilih ayat yang betul berdasarkan gambar
 
15 kata majmuk yang telah mantap dan dieja rapat
15 kata majmuk yang telah mantap dan dieja rapat15 kata majmuk yang telah mantap dan dieja rapat
15 kata majmuk yang telah mantap dan dieja rapat
 
Cerita Kupu-kupu dan semut
Cerita Kupu-kupu dan semutCerita Kupu-kupu dan semut
Cerita Kupu-kupu dan semut
 
Western tall tales2
Western tall tales2Western tall tales2
Western tall tales2
 
Cinco Historias De Terror Para No Dormir
Cinco Historias De Terror Para No DormirCinco Historias De Terror Para No Dormir
Cinco Historias De Terror Para No Dormir
 
Grammar notes & practices
Grammar notes & practicesGrammar notes & practices
Grammar notes & practices
 
Rusa yang bongkak
Rusa yang bongkakRusa yang bongkak
Rusa yang bongkak
 
çocuk şarkıları
çocuk şarkılarıçocuk şarkıları
çocuk şarkıları
 
Once Upon A Farm -- Our Farm Animal Story
Once Upon A Farm -- Our Farm Animal StoryOnce Upon A Farm -- Our Farm Animal Story
Once Upon A Farm -- Our Farm Animal Story
 
Newsbreak Form 1
Newsbreak Form 1Newsbreak Form 1
Newsbreak Form 1
 

Destaque

(2) microbial genetics
(2) microbial genetics(2) microbial genetics
(2) microbial genetics
aiiinura
 

Destaque (7)

Kur'an İncil ve Tevratın Sumerdeki Kokeni - Muazzez İlmiye Çığ - horozz.net
Kur'an İncil ve Tevratın Sumerdeki Kokeni - Muazzez İlmiye Çığ - horozz.netKur'an İncil ve Tevratın Sumerdeki Kokeni - Muazzez İlmiye Çığ - horozz.net
Kur'an İncil ve Tevratın Sumerdeki Kokeni - Muazzez İlmiye Çığ - horozz.net
 
Brian greene evrenin zarafeti - horozz.net
Brian greene   evrenin zarafeti - horozz.netBrian greene   evrenin zarafeti - horozz.net
Brian greene evrenin zarafeti - horozz.net
 
Şeytani Ayetler ve Gerçeği - horozz.net
Şeytani Ayetler ve Gerçeği - horozz.netŞeytani Ayetler ve Gerçeği - horozz.net
Şeytani Ayetler ve Gerçeği - horozz.net
 
Morfologi bakteri, kapang dan khamir
Morfologi bakteri, kapang dan khamirMorfologi bakteri, kapang dan khamir
Morfologi bakteri, kapang dan khamir
 
(2) microbial genetics
(2) microbial genetics(2) microbial genetics
(2) microbial genetics
 
Genetic Analysis and Mapping in Bacteria and Bacteriophages
Genetic Analysis and Mapping in Bacteria and Bacteriophages Genetic Analysis and Mapping in Bacteria and Bacteriophages
Genetic Analysis and Mapping in Bacteria and Bacteriophages
 
Gene and genetic mapping by recombination
Gene and genetic  mapping by recombinationGene and genetic  mapping by recombination
Gene and genetic mapping by recombination
 

Semelhante a Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net

Doğu Türkistan
Doğu TürkistanDoğu Türkistan
Doğu Türkistan
asajs12
 
Türklüğün tarihteki derinliği üzerine
Türklüğün tarihteki derinliği üzerineTürklüğün tarihteki derinliği üzerine
Türklüğün tarihteki derinliği üzerine
ibrahimokur
 
Tarih şuuru ve ehemmiyeti
Tarih şuuru ve ehemmiyetiTarih şuuru ve ehemmiyeti
Tarih şuuru ve ehemmiyeti
isadem87
 

Semelhante a Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net (20)

Orta Asya
Orta AsyaOrta Asya
Orta Asya
 
Doğu Türkistan
Doğu TürkistanDoğu Türkistan
Doğu Türkistan
 
Zekeriya kitapçı yeni i̇slam tarihi ve türkler 1 (i̇slami türk tarihine gir...
Zekeriya kitapçı   yeni i̇slam tarihi ve türkler 1 (i̇slami türk tarihine gir...Zekeriya kitapçı   yeni i̇slam tarihi ve türkler 1 (i̇slami türk tarihine gir...
Zekeriya kitapçı yeni i̇slam tarihi ve türkler 1 (i̇slami türk tarihine gir...
 
Maturidi Yesevi Otağı - Yayın1
Maturidi Yesevi Otağı - Yayın1Maturidi Yesevi Otağı - Yayın1
Maturidi Yesevi Otağı - Yayın1
 
Türklüğün tarihteki derinliği üzerine
Türklüğün tarihteki derinliği üzerineTürklüğün tarihteki derinliği üzerine
Türklüğün tarihteki derinliği üzerine
 
Allah'ın güzelliklerinden bir demet 2. turkish (türkçe)
Allah'ın güzelliklerinden bir demet 2. turkish (türkçe)Allah'ın güzelliklerinden bir demet 2. turkish (türkçe)
Allah'ın güzelliklerinden bir demet 2. turkish (türkçe)
 
Allah'ın güzelliklerinden bir demet 4. turkish (türkçe)
Allah'ın güzelliklerinden bir demet 4. turkish (türkçe)Allah'ın güzelliklerinden bir demet 4. turkish (türkçe)
Allah'ın güzelliklerinden bir demet 4. turkish (türkçe)
 
Tarih şuuru ve ehemmiyeti
Tarih şuuru ve ehemmiyetiTarih şuuru ve ehemmiyeti
Tarih şuuru ve ehemmiyeti
 
Sunu1
Sunu1Sunu1
Sunu1
 
Sunu1
Sunu1Sunu1
Sunu1
 
Sunu1
Sunu1Sunu1
Sunu1
 
Sunu1
Sunu1Sunu1
Sunu1
 
Allah'ın güzelliklerinden bir demet 1. turkish (türkçe)
Allah'ın güzelliklerinden bir demet 1. turkish (türkçe)Allah'ın güzelliklerinden bir demet 1. turkish (türkçe)
Allah'ın güzelliklerinden bir demet 1. turkish (türkçe)
 
Gerçekler 1. turkish (türkçe)
Gerçekler 1. turkish (türkçe)Gerçekler 1. turkish (türkçe)
Gerçekler 1. turkish (türkçe)
 
Dunden e dergi (1)
Dunden e dergi (1)Dunden e dergi (1)
Dunden e dergi (1)
 
Aleviler
AlevilerAleviler
Aleviler
 
Osmanli saati ne_anlatiyor
Osmanli saati ne_anlatiyorOsmanli saati ne_anlatiyor
Osmanli saati ne_anlatiyor
 
TÜRK DÜNYASINDA KARAPAPAKLARIN YERİ - Bora İZKÜBARLAS
TÜRK DÜNYASINDA KARAPAPAKLARIN YERİ - Bora İZKÜBARLASTÜRK DÜNYASINDA KARAPAPAKLARIN YERİ - Bora İZKÜBARLAS
TÜRK DÜNYASINDA KARAPAPAKLARIN YERİ - Bora İZKÜBARLAS
 
Mevlana'da Sembol Şahsi̇yet "İnsan"
Mevlana'da Sembol Şahsi̇yet  "İnsan"Mevlana'da Sembol Şahsi̇yet  "İnsan"
Mevlana'da Sembol Şahsi̇yet "İnsan"
 
Zerdüşt ün kutsal ki̇tabi avesta
Zerdüşt ün kutsal ki̇tabi avestaZerdüşt ün kutsal ki̇tabi avesta
Zerdüşt ün kutsal ki̇tabi avesta
 

Mais de Adnan Dan

Mais de Adnan Dan (20)

Görme Biçimleri / John Berger - horozz.net
Görme Biçimleri /  John Berger - horozz.netGörme Biçimleri /  John Berger - horozz.net
Görme Biçimleri / John Berger - horozz.net
 
Benlik Kavramı ve Bireyin Yaşamındaki Etkileri - horozz.net
Benlik Kavramı ve Bireyin Yaşamındaki Etkileri - horozz.netBenlik Kavramı ve Bireyin Yaşamındaki Etkileri - horozz.net
Benlik Kavramı ve Bireyin Yaşamındaki Etkileri - horozz.net
 
Beden ile Zihni Dengelemek - horozz.net
Beden ile Zihni Dengelemek - horozz.netBeden ile Zihni Dengelemek - horozz.net
Beden ile Zihni Dengelemek - horozz.net
 
Transandantal Meditasyon - icsel.net
Transandantal Meditasyon - icsel.netTransandantal Meditasyon - icsel.net
Transandantal Meditasyon - icsel.net
 
Jack Ensign Addington - Yüzde Yüz Düşünce Gücü - horozz.net
Jack Ensign Addington - Yüzde Yüz Düşünce Gücü - horozz.netJack Ensign Addington - Yüzde Yüz Düşünce Gücü - horozz.net
Jack Ensign Addington - Yüzde Yüz Düşünce Gücü - horozz.net
 
Beynin gizemi - horozz.net
Beynin gizemi - horozz.netBeynin gizemi - horozz.net
Beynin gizemi - horozz.net
 
Bir Namussuz Aranıyor - Muzaffer İzgü - horozz.net
Bir Namussuz Aranıyor - Muzaffer İzgü - horozz.netBir Namussuz Aranıyor - Muzaffer İzgü - horozz.net
Bir Namussuz Aranıyor - Muzaffer İzgü - horozz.net
 
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.netTarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
Tarihin Cilveleri - Bathroom Reader's - horozz.net
 
Turkiye cumhuriyeti yeni anayasa teklfi - horozz.net
Turkiye cumhuriyeti yeni anayasa teklfi - horozz.netTurkiye cumhuriyeti yeni anayasa teklfi - horozz.net
Turkiye cumhuriyeti yeni anayasa teklfi - horozz.net
 
Aziz Nesin - Sizin Memlekette Eşek Yokmu - horozz.net
Aziz Nesin - Sizin Memlekette Eşek Yokmu - horozz.netAziz Nesin - Sizin Memlekette Eşek Yokmu - horozz.net
Aziz Nesin - Sizin Memlekette Eşek Yokmu - horozz.net
 
Sam Horn - Sözlü Dövüş Sanatı Tongue Fu - horozz.net
Sam Horn - Sözlü Dövüş Sanatı Tongue Fu - horozz.netSam Horn - Sözlü Dövüş Sanatı Tongue Fu - horozz.net
Sam Horn - Sözlü Dövüş Sanatı Tongue Fu - horozz.net
 
Joe Navarro - Beden Dili - horozz.net
Joe Navarro - Beden Dili - horozz.netJoe Navarro - Beden Dili - horozz.net
Joe Navarro - Beden Dili - horozz.net
 
Alçaklığın Evrensel Tarihi - Jorge Luis Borges - horozz.net
Alçaklığın Evrensel Tarihi - Jorge Luis Borges - horozz.netAlçaklığın Evrensel Tarihi - Jorge Luis Borges - horozz.net
Alçaklığın Evrensel Tarihi - Jorge Luis Borges - horozz.net
 
Çağatay Uluçay - Osmanlı Sultanlarına Aşk Mektupları - horozz.net
Çağatay Uluçay - Osmanlı Sultanlarına Aşk Mektupları - horozz.netÇağatay Uluçay - Osmanlı Sultanlarına Aşk Mektupları - horozz.net
Çağatay Uluçay - Osmanlı Sultanlarına Aşk Mektupları - horozz.net
 
Yılkı Atı - Abbas SAYAR - horozz.net
Yılkı Atı - Abbas SAYAR - horozz.netYılkı Atı - Abbas SAYAR - horozz.net
Yılkı Atı - Abbas SAYAR - horozz.net
 
Gokturk yazisini ogrenme kilavuzu - horozz.net
Gokturk yazisini ogrenme kilavuzu - horozz.netGokturk yazisini ogrenme kilavuzu - horozz.net
Gokturk yazisini ogrenme kilavuzu - horozz.net
 
Senedi ittifak - horozz.net
Senedi ittifak - horozz.netSenedi ittifak - horozz.net
Senedi ittifak - horozz.net
 
Alesker Aleskerli - Yüz Okuma Sanatı - horozz.net
Alesker Aleskerli - Yüz Okuma Sanatı - horozz.netAlesker Aleskerli - Yüz Okuma Sanatı - horozz.net
Alesker Aleskerli - Yüz Okuma Sanatı - horozz.net
 
Nihal Atsız - Bozkurtların Ölümü - horozz.net
Nihal Atsız - Bozkurtların Ölümü - horozz.netNihal Atsız - Bozkurtların Ölümü - horozz.net
Nihal Atsız - Bozkurtların Ölümü - horozz.net
 
John Fiske – İletişim Çalışmalarına Giriş - horozz.net
John Fiske – İletişim Çalışmalarına Giriş - horozz.netJohn Fiske – İletişim Çalışmalarına Giriş - horozz.net
John Fiske – İletişim Çalışmalarına Giriş - horozz.net
 

Genetiği Değiştirilmiş Dinler - horozz.net

  • 1. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 1 Yüce Allah’ın Kulu ve Elçisi Hz. Muhammed Kengerli Sümer Türkü’dür. Evreni Yöneten Kozmik Geometri Altıgen Yüce ALLAH Yerleri, Gökleri Altı Günde Yarattı Satürn’ün Kuzeyinde Bozulmadan 1800 km/Saat Hızla Dönen Altıgen! Aziz K. Burkay İndependent inventor scientist & investigative author Notary in Turkey and in USA / noter tasdiklidir. Yayınlanan bu kitapların detaylarıyla birlikte tüm hakları yazara aittir. http://www.quran-incil-tevrat.com/ www.horozz.net
  • 2. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 2 Yayınlanmış kitapları; 4. Genetiği Bozulmuş Dinler. 3. Astrofizikçi Yedi Bilimciler, Kehf Er-Rakim Ekibi. 2. İncil’deki Muhammed. 1. Şİ-RA Gezegeni, Şeytani Ayetlerin Gerçeği. http://www.quran-incil-tevrat.com/ Bu kitapların yazarı bilimsel çalışmalarını " EVRENDE ZAMAN VE HAYAT" adlı seri kitaplarında hiç bir ücret talep etmeden yayınlamaktadır; * Titreyen ve Işıldayan ATOMLAR, * QUR’AN, Tevrat ve Matematik, * QUR’AN, Tevrat ve Boşluk Şakulü, * Ta-Ha ve TUVA. * Dünya Atlantis’in Akıbetine Gidiyor, * Akıl ve Nefs, * Şirke boyanmış din tacirleri, * Black and White Holes, Kara ve beyaz delikler, * Fiziğin Felsefi Enginliği, * FİZİK-HİKMET KUTSALDIR, * Evrenin boşluk şakulü, * KADER nedir, AKIL nedir, * YARATILIŞIN PROGRAMLARI, * ÂDEM ve TORUNLARI, * TARIK suresi ve gecenin bel kemiği, www.horozz.net
  • 3. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 3 Kendisi, Bizzat Kendisi Okuyan, Soran, Sorgulayan, Araştırarak Yükselen ve Yöneten İnsanlar… Dinini, Tarihini, Geleceğini Başkalarından Dinleyerek Uyuyan ve Yönetilen Zavallılar!... Qur’an, İncil ve Tevrat’ı, genel olarak Dini; ticari bir meta haline getirerek saltanat ve hükümranlıklarını devam ettirebilmek, insanları hayal âleminde uyuşturmak, realiteden, çalışmaktan ve üretmekten men edip insanı insana düşman eden iblisin tayfası, karanlık cüppeli fasıklar dışarıda değildir; içerdedir. Kanıtı mı?... QUR’AN’LA ilgisi alakası olmayan, QUR’AN’IN bilimsel disiplininden haberdar olmayan uydurulmuş masallarla yüzlerce parçalara bölünmüş, Muhteşem Qur’an’ı kendi hevesine göre yorumlayanların, birbirlerini ağızlarından salyalar akarak ısıranların, insanlığa ve bilime, teknoloji ve üretime düşman olanların yaşantılarına bakmak yeterli değil midir?!... Asırlardır masum insanları uyutan, ithal edilmiş ve Yüce ALLAH’IN QUR’AN’I ile herhangi bir ilgisi- alakası olmayan, insan icadı uydurma masallarla adına da ‘din budur’ dedikleri zehirle beyinleri uyuşturan, epifiz bezini körelten LOBİLER, yabancıların hizmetkârlığını yapan, Yüce ALLAHIN dinini örtebildiği kadar örtmüş içerideki karanlık cüppeli yerli LOBİLER de bu kitaplardan rahatsız olacaklar, hoşlanmayacaklardır… Umarım onlar da kendi AKILLARINA işlerlik kazandırıp idrak ederek doğru olan gerçeğe yönelirler… Çünkü; iki ve bir boyutlu (bu Eseflen Safilin yani aşağılarında aşağısı demektir) maddelerden yaratılmış küre dünyaların her anı elem ve acılarla doludur. Amacımız; hizmet edebildiğimiz kadar insanlığa faydalı olmak, asırlardır uyuyan ve uyutulan Türkleri, Müslümanları, Musevileri, Hristiyanları ve ateistleri genel olarak insanları uyanabilirlerse uyandırmaktır. Bu, her AKILLI müminin asli ödevidir ki; Yaratan RABBIMIZA karşı mazeretimizi sunabilelim. Çünkü AKLINI kullanan her gerçek Müslümanın asli ödevi gerçeği öğrenmek ve öğrendiğini de aklın süzgecinden geçirip bilimsel metotlarla hiç bir karşılık beklemeden dağıtmaktır. Çünkü iman her detayı ile sadece AKLIN onay ve kontrolündedir, AKIL imanın değil… AKIL başka, zeka başka kavram ve değerlerdir, şöyle ki; İnsandaki üstün AKLIN kanıtı bilerek iman etmektir. İman etmişliğin yegane kanıtı da SALATTIR; yani vermektir, vergi, zekat ve ihtiyacı olana ALLAH’IN emri olduğunu bilerek ve mütevazilikle vermektir. Bu muhteşem ayet en yeterli kanıttır; [ Sevdiğiniz şeylerden (sizin için maddi değeri olan şeylerden muhtaçlara) infâk(*) etmedikçe (Allah emri olduğunu bilerek vermedikçe), asla Birr'e(**) (iyiye, iyiliğe en iyiye yükselmeye) nail olamazsınız. (Allah'ın size verdiklerinden) bir şey infâk ettiğiniz zaman muhakkak ki Allah, onu en iyi bilendir. ÂLİ İMRÂN 92 ] (*) İNFÂK sözcüğü ne-fe-ka kökünden gelir ve net anlamı; maddi kazancını, maddi varlığını veya benzeri maddi değeri olan metaları; ALLAH emri olduğunun bilincinde olarak hayır yolunda harcamak demektir. Türkçeye de geçmiş ve ‘nafaka’ olarak kullanılmaktadır. (**) BİRR; bütün iyilikleri, iyiliğe yükselmeyi içeren çok geniş anlamlı bir sözcüktür. Bu sözcük ‘iyiliğin’ sınırsız olduğu anlamındadır.
  • 4. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 4 Bu Gezegende ve Tarihin Hiç Bir Diliminde Akraad, Ekrâd, Kurdi, Kürt, veya Kûrd Diye Bir Millet veya Irk Olmamıştır. Günümüzde de kendilerine Kürt diyen, ayrı bir ırk veya milletmiş gibi ayrıcalık yapanlar Sümer’in yok olma dönemlerine rastlayan tabletlerde de açıkça yazıldığı gibi; Kürtler; öz ve kandaş, aynı DNA zincirinden devam edegelen Kenger Türkleridir. Kürt, Ekrâd, Akraad, Kurdi veya Kûrd sözcüğü Sümer’de Kengerlerin bir sülale yani aile adıdır, ayrı bir ırk veya millet değildir… Sadece sülale, yani aile unvanı Akraad veya Ekrâd veya Kurdi veya Kûrd sözcüğü ile Sümer’de yaşamış, ayrı bir ırk veya millet değil, Kengerlerin bir boyu (kolu) olan Türklerdir. Kurdi veya Kûrd sözcükleri de Babil’iler zamanında bu telaffuzla anıldı. Kenger-Sümer dilinde orijinal telaffuzu Akraad veya Ekrâd dır. Günümüzde de Selçuklular, Oğuz boyları, Başkurtlar, Karahanlılar veya Kırgızlar, Türkmenler vb. gibi unvanlarla asırlarca, aile unvan isimleriyle yaşamış insanlar Türk milletinin fertleridir, başka bir millet veya IRK değildirler… Yörükler; bu sözcük Sümerce URUK kelimesinden gelir ve anlamı kabile, aile, sülale demektir; Yörükler de Türk milletinin fertleridir. Kenger-Sümer lisanında; Akraad veya Ekrâd, Babil dillerinde Kurdi veya Kûrd sözcüklerinin anlamı ‘çadır sakini, çadırda yaşayan’ (*) demektir. Akraad, Ekrâd, Kurdi veya Kûrd Türk halklarına ait bir aile ismidir ve organik Türk boyudur. Bu tarihi tespitimi, günümüzde de kendilerini farklı bir ırk zan edenler, yabancıların hazırladığı ithal edilmiş ve kirletilmiş tarihlerle eğitildikleri için bilmezler, bilemezler. Çünkü beyinleri yıkanarak kullanılmaktadırlar… Uluslararası Gen Bankası bu detayları çok iyi bilmektedir. Vatanımdaysa bunun bilimsel tabandan başlayıp araştırmayanların karanlık amaçlarını her AKIL sahibi insan sorgulamalıdır. Kardeşi kardeşe kırdırmaktadırlar. Bu ve sayısız benzeri nedenlerdir ki “Dinini, Tarihini, Geleceğini Başkalarından Dinleyerek Uyuyan ve Yönetilen Zavallılar!” tanımını kullanmak zorunda kaldım… Bu çalışmamın net kanıtı DNA soy araştırma ve GEN haritasıyla açığa çıkacaktır. Bu, genetik bilimcilerin, devletin en asli ödevi olmalıdır… Kürt sözcüğünün orijinal telaffuzu ‘Akraad’ veya ‘Ekrâd’ olup, asırlar içinde de etimolojik değişime uğrayarak ‘Kurdi’ veya ‘Kûrd’ olarak Kengerlerin kurduğu yüksek medeniyet Sümer’in son dönemlerinde görülen Türk oğlu Türklerdir. M.S 12nici Y. Yıla kadar da tarihin hiç bir sahnesinde görülmediler ve derme çatma, devşirme dillerinde gramer ve kural da yoktur. Günümüzde konuştukları dilleri de içinden çıkılamaz karmaşalarla doludur. Tarihin hiç bir diliminde herhangi bir birlikteliği temsil eden bayrakları da olmamıştır; çünkü, insanlığın ATASI büyük Türk ulusunun bir kolu olup Türkoğlu Türklerdir. Bu tespitimi DNA soy ve GEN haritası araştırmalarından sonra ayrı bir kitapta tarihi belgeler, kanıtlılar ve bilimsel detaylarıyla yazacağım. (*) Asya’da yaşamış bütün Türk urukları (boyları) GENELLİKLE YEDİ (7) DİREKLİ , nadiren dört direkle yapılmış çadırlarda yani otağlarda (otak da denir) yaşadılar. Birkaç direkli, uzun bölümlü çadırlara “oba”, gölgelenmek için gündüzleri kullanılan çadıra da “günlük” ismi verilmiştir. Yuvarlak ve tavanları kubbeli çadırlara “yurt”, pencerelerine “tünlük” denir. Develerin konulduğu çadırlara da “kaytaban” denilmiştir. Sümer’i tesis etmiş olan Kenger Türkleri de tarihilerinde asla çadırdan (Otağ) başka bir yerde yaşamadılar. Asla sabit yerleşke olarak bina veya ev yapmadılar… M.O 1. Y Yılda Semerkant ve Buhara ve yörelerinde eğitim amaçlı kerpiç evler yapıldığını öğreniyoruz.
  • 5. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 5 Ön Türk Kenger Uruk’unun Kurduğu Sümer Hakkında Kısaca; Yüce ALLAH’IN kulu ve elçisi, insanlık tarihindeki en görkemli devrimleri yapmış, acımasız ferdi zenginliği, toplumunu zengin ve güçlü millet yapma hedefine SALAT kuralıyla getirmiş Kureyşli Hz. Muhammed, Kengerlerin tesis ettiği Sümer’de kutsal bölge olan Kutha’dan Arabistan’a göç etmiş Haşimoğluları ailesinden gelen Türk oğlu Türk’tür. Bunun en net kanıtı da yine Kureyş suresindedir; [Kureyşin ülfetini sağladığı (tanımadıkları yeni vatanlarında yabancılığın kendilerini tedirgin etmemesi için alıştırıp ısındırdığı) için, Onları, yaz ve kış (uzun, yorucu, meşakkatli) yolculuklarında (göçlerinde) ülfet ettirdiği (emniyette ve rahat olmalarını sağladığı için). Artık bu Beyt’in (Kâbe’nin) Rabbine KUL olsunlar. O ki, onları açlıktan doyurdu ve onları korkudan emniyete, korumaya aldı. Kureyş 1-4] Bu surede ne Arap, ne bedevi veya Arabistan’da yaşayan sayısız başka kabileden söz edilmeden doğrudan doğruya Kenger-Sümer’de kutsal bölge olan KUTHA’DAN Arabistan’a göç etmiş ve Arabistan’da da Kureyş adıyla bilinen elit, korunan, yabancı ve vahşi çöl bedevilerinin yaşadığı bir yere ısındırılan, açlıkla boğuşmaları giderilen özel bir toplumun göçleri, uzun yolculuklarında ki emniyeti ve itinayla muhafazası açıkça, hem de bastırılarak apaçık şekilde anlatılmaktadır. Ayetin tamamına hakim olan SES tonunda; özel bir ailenin, kabilenin şefkatle korunması esastır. O devirde Mekke ve yöresinde yüzlerce kabileler ve küçükte olsa etnik isimlerle bilinen bedeviler varken neden sadece Kureyş hakkında özel bir sure vahiy edilmiş? Qur’an vahiy edildiğinde Kureyşliler en azından 1000 yıldır orada yaşamaktaydı. Ne göçü, ne koruması diye soran soruşturan olmadı mı?... Hiç düşünen, araştıran olmadı mı?... Bu sure Kureyş halkının Araplaştırılmış Arap ve Arabistanlı olmadığının, Arabistan topraklarına başka yerlerden korunarak getirildiğinin apaçık kanıtıdır. Tartışmasız bilinmelidir ki; 4000 seneden de fazla hüküm sürmüş ve tarihin de mimarları olan Ön Türk Uruk’u Kengerlerin kurduğu Sümer, Yüce ALLAHIN arıduru dinini ekseninden kaydırmak, şahsi menfaatler uğuruna kullanmak, sihir ve büyüyle uğraşmaya başladıktan sonra tarih sahnesinden Sargonlar tarafından M.O1800lerde silinmişlerdir. Asırlardır uyuyanlar uyanmasın diye; Batılılar kasten bu millete Sümerler demektedir. Dünyada ve tarihte Sümer diye bir millet YOKTUR. Sümer’i kurup tesis etmiş kuzeyden, bugünkü Özbekistan, Türkistan, Altay yörelerinden göç etmiş, dünyaya medeniyeti kurup yaymış Kenger Türkleridir. Kenger sözcüğü ÖnTürk dillerinde yüce bir dağın zirvesi anlamında da kullanılmıştır.(*) Kenger Türklerine; başka gezegenlerden gelenler (**) tarafından kurdurulan bu ülkeye, bu bölgeye, yeni yurtlarına kendileri SÜMER dediler… Sümer sözcüğünün anlamı; kadın-erkek birlikte mübarek (Sümercesi moukaddes), kutlu, sevap kazanmış, seçilmiş, sağduyulu, ağırbaşlı, iş hayatında başarılı, ticarete düşkün, mantıklı, enerjik, gizemli enerjilere sahip, yüksek bilgili toplum demektir. Kadın haklarını ve eşitliğini ilk kez Kenger-Sümer’de görmekteyiz. Uruk, başkent olarak yedi(***) kültür merkezi şehirlerin en önemlisiydi. Günümüzdeki Yörük sözcüğü de URUK (soy, sülale, kabile demektir) sözcüğünden gelir. Yüce ALLAH’IN Lütfudur ki; 1850lerde Kenger-Sümer tabletleri ve yazılı belgeleri insanlığa-bilime ışıklar saçarak aydınlığa çıktı. Bu muazzam keşif Yüce ALLAH’IN insanlığa olan lütfudur, başkaca hiç bir şey olamaz. (*) Günümüzde de dağların yükseklerinden toplanan kaliteli sakız cinsine kenger sakızı denmektedir. (**) ‘Şeytani ayetlerin cevabı - Şeytanların akılsızlığı’ 1 numaralı kitabımız. (***) Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye’yi coğrafi yedi ana bölgeye ayırmasındaki neden, Kenger-Sümer hakkında yüksek bilgilerinin olduğudur.
  • 6. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 6 Tevrat, İncil ve Muhteşem QUR’AN kesinlikle ve kesinlikle Sümer tabletlerinin ışığında gerçek anlamına kavuşacaktır. Günümüze kadar da bu tabletlerde anlaşılamayan sayısız gizemler de sadece Muhteşem Qur’an’ın öğretileriyle bütünleşerek insanlığa yön verecektir. 1979larda ben şahsen şahidim Basra’dan gemiler dolusu tabletler Amerika’ya, Avrupa’ya götürüldü. Irak işgalinde de Bağdat müzelerinde kırıntı bile bırakmadılar! Hiç kimse sormadı bile “Irakta Kenger-Sümer’e, Babil’e ait kırıntı bile kalmadı, nereye uçtu on binlerce tabletler?” diye… Batılılar bu tabletlerin ve kalıntıların hazinelerden de değerli olduklarını 200 yıl kadar önce anlamışlardı. Ya Müslümanlar ne yapıyordu?!... gavur işidir diye ya harap ediyordu veya üç beş dolara satıyordu… İnsanların, insanlığın ulaşabildiği en kıymetli hazine Kenger-Sümer tabletleri ve kalıntıları ve Mahabharata yazıtlarıdır… NASA’NIN, Tarih ve GEN bilimcilerinin de başvuru belgeleridir… Son 200 yıldır Batıda bilim, matematik, teknoloji dev adımlarla sıçramalar yaptı! Neden mi? BİLİM, bilime laikiyle köle olanların malıdır, lakırdı yapanların, satın alanların değil. Çünkü; [Rabbinin nimetleri hiç kimseden esirgenmiş değildir. İsra 20 ] M.S. 1100lerde yaşamış Uluğ Bey gibi, Ebu Reyhan Biruni gibi deha matematikçilerin, bilimcilerin de kaynağı Kenger-Sümer kalıntılarıdır. Ne yazıktır ki beyinleri; dini parçalayıp harap eden mezheplerle, tarikatlarla, uydurma hadislerle yıkanmış halk bu bilimci dehaların da kıymetini bilemedi, hadismatik torbalarında uydurulmuş masallarla asırları da heba ettiler. Kenger-Sümer tabletlerinin bulunması demek; Qur’an’ın, Tevrat ve İncil’in henüz yeni doğmaya başladığının da başlangıcı demektir. Sümer tabletlerinde, özelikle Ulema Anunnaki öğretilerinde anlatılan hazinelerden de değerli bilgilerin Qur’an, Tevrat ve İncil’le benzerlikleri, hatta birçok paragrafının çok, çok benzerliği de; Qur’an’ın, Tevrat ve İncilin doğruluğunun da doğruluğunun kesin kanıtlarıdır. Kenger-Sümer tabletlerinde ULEMA ANUNNAKİ yalnız DNA değil, DNA’ları oluşturan ve insanı oluşturacak hücrelerin programından da söz etmektedir!!!... inanılır gibi değil!!!... Kenger-Sümer tabletleri insan beyninin süper simetri (ikizi demektir) hafızasından (buna Ma bira-raç’h diyorlar) söz etmektedir!!!. bu cümleleri günümüzde bile hiç bir bilim insanı kullanmaz, üstelik kullanamaz da!!!. Bu ifadeleri kullanmaya günümüzün bilimsel gücü ve bilgileri de yetemez!… Kitabımıza henüz başlarken ULEMA ANUNNAKİ sözcüğü ve anlamı hakkında kısa bir tanımlanmayı 9ncu sayfada açmak zorundayız. Benim net tespitlerimle; Kenger-Sümerlerden kalan bu harika bilgiler sanki dökümanter, sanki onlara bir yerlerden miras kalmış gibi görünmektedir. Bu bilgilerin kıymetini bilmelerine rağmen esas kaynak kendileri olamaz. Bu bilgiler nesiller öncesinden kendilerine ulaşmış ve Ulema- Anunnaki öğretilerinden devam etmektedir. Hangi tarafından bakarsak bakalım Kenger-Sümer tabletleri Muhteşem Qur’an’ın binlerce senedir anlaşılamamış, kanıtlanamamış net ve bilimsel tabanlı kanıtlarıdır. Yüce Allaha Hamd olsun, bu hizmeti tarihte ilk kez bize lütfetti. Qur’an’ın İlahi mesaj olduğunun en net kanıtı Kenger-Sümer tabletleriyle açığa çıkacaktır. Bunun bir bölümüne bu kitapta tanık olacağız. Gezgin Zerdüşt de; Sanskritçesi Namaste ve Surya-Namaskara, Sümercesi Namasu günümüzde de bilinen farsça namaz ritüelini buralarda harmanladı ve kendine özgü bir model düzenledi ve ihraç etti… İslam öncesi Mekkelilerin yaptığı her tarafı şirk dolu ritüeldi. Sümer Devleti; Altay, Özbekistan, Türkistan ve kuzeyden gelen Türkler tarafından kurulmuştur. Orta Asya göçmeni olup aslen kendilerine Kengerler demekteydiler. Kurdukları yeni ülkeye kendileri Sümer dediler.
  • 7. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 7 Kenger-Sümer’de bulunan binlerce kafataslarında yapılan araştırmalar netlikle BRAKİSEFAL kafatası olduklarını bilimsel kanıtlarla gösterdi. Bu da tartışmasız, kutsal ve seçilmiş bir millet olan Türk olduklarının en net kanıtıdır. Sümeroloji bilimcileri bu gerçekleri açıkça bilmelerine rağmen; Türkler!!!... Mezopotamya Sümer’de yaşayan birçok farklı kavimden ilk öne çıkan ve daha sonraki bilge ve kısmen de olsa medeni oluşumların temelini tesis eden yine Kenger-Sümerlerdir. Grameri olan dil, farklı yazı teknikleri, tıp, astronomi, genetik bilimleri, matematik, cebirin temelini kurmuş, felsefe, dokuma sanayisi, tarımcılık ve ihracatını, din, fal, büyü ve mitoloji gibi alanlarda yazılı-tescilli verileri Kenger-Sümerler hayata geçirmiş, en önemlisi de; günlük yaşananları bile yazıyla gelecek nesillere aktarmış tarihte bilinen en bilge, erdem insanlardı. Babil ve Arap tarihlerinde de bunların anılarına atfen ziraatçılar anlamında NABATİLER (nebatatla, tarımla uğraşan ziraatçılar) denmiştir. Çam ağaçlarının etrafına toplanıp ağacı kesmeden Yılbaşı ağacı süsleme adeti, evlilik yüzüğü, nazar boncuğu, ağaçlara çaput bağlamak vb. Kenger-Sümer kaynaklıdır. Yaratılış (Tevrat’ta Tekvin) ve Tufan hakkında detaylı bilgiler, Emeş ve Enten’e ilk kez Sümerlerden öğrenmekteyiz. Bu çok önemli konulara kısaca değinmemin nedeni; Yüce ALLAH’IN öğrettiği kurallarla alakası olmayan, karanlık amaçlı cüppeliler tarafından işportaya indirgenmiş insan icadı uydurulmuş dinle uyutulmuş Türkleri “sakın ha uyanmasınlar, her adımlarında onları kafa tasçı diye aşağılayarak engelleyelim, küreselleşme tutkusunu aşılayalım, sakın ha! Tarihlerini, dinlerinin gerçeğini öğrenmesinler, kaderciliğin içinde debelensinler, Zerdüşt namazıyla cennetin tapusunu aldıklarını zan etsinler…” senaryolarıyla uyuyanları uyanabilirlerse uyandırmaktır amacım… Muhteşem QUR’AN’IN gerçek anlamları Kenger-Sümerce ve Samskrita ve Sanskritçe dillerinde açığa çıkacaktır. Ve bunun bir kısmına bu mütevazi kitapta tanık olacağız. Diğer kanıtı iki numaralı KEHF kitabımızda açıkça ortaya koyduk (*)… Her şeyden önce QUR’AN sözcüğü dahi Arapça değildir ve Arapçada hiç bir anlamı da yoktur. Gerçek anlamı KABARİ NİZAM olarak Kenger-Sümercededir ve anlamı evrensel nizam demektir. Sümerce KABARİ sözcüğü günümüz Türkçesinde de Kainat olarak telaffuz edilmektedir. Günümüzde de QUR’AN öğretileri evrensel nizamı, disiplini, evrensel mutluluğumuz için bilerek uymamız gereken kuralları, gerçek anlamda hürriyeti bilgece öğretmiyor mu? Günümüzde de QUR’AN öğretileri evrensel nizam değil midir? Arap diline de K-R-A kök olarak girmiştir ve KIRA sözcüğü kıraat etmek, okumak anlamında yine Kenger-Sümercedir.(**) Muhteşem Qur’an’da sadece Buruc/ 22de doğrudan Levh-i Mahfuz (Levhın Mahfûzın) olarak geçer ki; muhafaza edilen, muhafaza edilmiş levha (saklı düz tablet) Kenger-Sümer tabletlerinde bulunacaktır veya bulundu ancak bunlar derin-derin uyurken Batılılar götürdüler!... Qur’an, Buruc/22de belirtilmiş Levhın Mahfûzın başka, diğer 9 ayette nitelikleri belirtilmiş ancak asırlardır ‘Levh-i Mahfuz’ zan edilerek Qur’an meallerine doğrudan Levh-i mahfuz olarak geçmiş sözcüğün içeriği çok başka kavram ve değerlerdir ki; bu önemli ayrıntıyı karıştırmamak gerekir. (*) Bunun için 60 senemi 47 ülkede araştırmalar yaparak harcadım . http://www.quran-incil-tevrat.com/ hiç bir ücret almadan insanlığa hizmet için sunuyoruz. Çünkü Yüce ALLAH’IN ayetleri parayla satılamaz. (**) Bugünkü Arabiyetil Fusha denen en düzgün Arap lisanı QUR’AN ila düzene girmiştir. Daha önce derme çatma, farklı kabilelerin, bedevilerin kullandığı kuralları olmayan dilleriydi. Sadece Kureyş dil ve lehçesi elit bir yapıya sahipti ve Qur’an Kureyş diliyle gelmiştir, araca değil.
  • 8. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 8 Hz. Musa’ya verilmiş levhalar Kenger-Sümer tabletlerinden başka bir şey değildir. Kanıt; [Ve Biz, ona (Musa’ya) LEVHALARDA (fi el elvâhi = düz tabletlerin içindeki bilgiler demektir) her şeyden vaaz ederek (eğitip) ve her şeyi tafsil ederek (detaylarını açıklayarak) yazdık (dikkat! Hem öğretilmiş hem de yazılı olarak verilmiş). Artık onu kuvvetlice tut ve kavmine emret. Onu, en güzel şekilde benimseyerek uygulasınlar. Yakında size fasıklar yurdunu göstereceğim. Araf 145] Tevrat’ta "iki levha" verildiği açıkça yazmaktadır. Bu iki levha ‘fi el elvâhi’ Kenger-Sümer tabletlerinden başka hiç bir şey değildir. Batılılar Basra’dan askeri ve sivil gemiler dolusu tabletleri götürdüler… Irak’ın işgalinde Bağdat, Ninova müzelerinde kırıntı bile bırakmadılar… Ninova; Akad’ca Ninua’dır, burada ilk arkeolojik kazılar da 1847 yılında Sir Austen Henry Layard tarafından yapılmış. Şu anda da toprağın altında fiziki araç bulmak için tamamen işgal etmeyi mi planlamaktalar?… Birileri de derin derin, Budist icadı tesbihleriyle daha derin uyuyorlarken!!!... En kısa zamanda bütün Müslüman ülkeler birleşerek Kenger-Sümer tabletlerinin en küçük detayına kadar araştırılması ve insanlıya kazandırılması için akademik çalışmalara başlamalı ve üniversite kurmaları gerekmektedir. Umarım daha fazla geç kalınmadan bu en önemli çalışma başlar. Ben çok yaşlandım, ancak bu kadar yapabiliyorum. Komutanının nezaretinde eli silahlı askerlerin ne işi olabilir Irak müzelerinde? Hiç soran soruşturan olmadı mi?
  • 9. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 9 Anunnaki Ulema Anunnaki Hakkında Kısaca Kenger-Sümerce ‘ULEMA’ yüce bilgi, en yüce bilgili, bilginlerin başı, bilginlerin sözcüsü vb. gibi anlamlarda herhangi özel bir şahıs için değil de sanki ünvan olarak kullanılmış ve günümüzde de şahsa atfedilerek kullanılmaktadır. Kısaca en yüce bilgiye, bilginin kaynağına verilmiş bir ünvan sanki… Öğrenilmesi zorunlu olan eksiksiz bilgiler, en gerekli bilgiler, insanların menfaati için en gerekli yüce bilgiler vb. gibi anlamlarda da kullanılmış. ‘ANUNNAKİ’ herhangi bir şahıs değildir. Asırlarca devam edegelen erdemin öğreticisi, göksel yüce bilgiler, cennetten gelen veya göklere ait veya yedi boyutlu maddelerden yaratılmış yerlerden gelen bilgiler, bazen de yaratıcıyı kast etmeden Yaratıcı ALLAH’IN asları tanrı anlamında da kullanılmıştır. Nesilden nesile aktarılan, Yaratıcı ile yaratılanlar arasında bilgi getiren götüren, eğitici-öğretici anlamlarında da kullanılmış. Bu öğreti, yani Anunnaki bilgileri, kütüphaneleri, arşivleri binlerce sene devam edegelmiştir. Sümer kültür ve inancında “An ki” dünya işleriyle ilgilenen göksel varlık anlamındadır. Anunnaki veya ANNUNAKİ sözcüğü herhangi bir şahısın tanımı veya ismi değildir. Tanrı AN anlamına da gelir ancak yine de yaratıcı anlamında kullanmamışlar. Yaratılmış varlıklara göksel öğretiler, bilgi öğreten, erdemi öğreten, küre dünyalarda, yer yüzünde kendisine seçkin temsilciler seçen en yüce bilgelik, öğretici, eğitici anlamlarında da kullanılmış. Sümer kültüründe ‘An ki’ sözcüğünü; dünya düzeni, dünya işleriyle ilgilenen göksel varlık anlamında da görmekteyiz. Takdir etmek gerekir ki; 4000 seneden daha uzun ömür sürmüş Sümer lisanında ve gelişim sürecinde kültürlerindeki değişimleri, gelişimleri asla göz ardı edemeyiz ki bu, ciddi akademik başka bir konudur. Sümer tabletleri henüz tam anlamıyla çözülebilmiş de değildir. Çözülmeyi bekleyen yüzbinlerce tabletler, yazıtlar, özellikle astrofizik, enerji, gerçekten uygulanabilen anti- gravitasyon hakkında bilgiler ve genetik alanlarında harika bilgiler var. Bu harika bilgilerin büyük bir kısmına, 12 000 seneden daha eski olan Mahabharata (Sanskritçe) yazıtlarında da rastlamaktayız. Annunaki veya Anunnaki sözcüğü; küre dünyalarda; bundan kasıtları yer yüzlerinde yetenekli, öğrenmeye-öğretmeye elverişli elit temsilciler tayin eden Tanrı An anlamında da kullanılmış. Firavunlar, Roma, eski Yunan kültürlerinde çokça bulunan TANRILAR, TANRIÇALAR modasının da kaynağı Sümer’den ithal edilerek model değişimine uğratılmış, şahsa mahsus yorumlanmış uzantılarıdır. Kengerler dünyanın, dünyaların küre olduğunu da netlikle biliyorlardı. Ne Sümer’de, ne Kengerlerde, ne de ön Türklerde asla TANRILAR/TANRIÇALAR ifadesi yoktur. Tanrı (Tengri) sözcüğünü yaratıcı ALLAH anlamında da kullanmamışlar. Yaratıcı Tanrının asları anlamında kullanmışlardır. Tanrı terimini, YÜCE YARATICIDAN emir, bilgi, yetki almış elit varlıklar için kullanmış olabileceklerini metinlerden ayıklayabiliyoruz. Hacc ibadetinde giyilen ihram denen giysinin, Roma senatörlerinin elit kesimin giydiği sağ tarafı açık, sol tarafın kapalı olan giysi aynı şeydir ve binlerce-binlerce senedir Nepal rahiplerinin kullandığı giysi olup batıya da gezginler tarafından ithal edildiği gibi. Hintliler hala bu ihram denen giysiyi günlük yaşantılarında da giyerler. Muhteşem Qur’an’da olmayan Namaz (Sanskritçe Namaste, Sümerce namazu) ritüelinin Zerdüşt tarafından model değiştirilerek MÖ 6.Y. Yıldan sonra etrafa namaz diye ihraç edildiği gibi…
  • 10. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 10 ALTI GÜNDE YARATILMIŞ EVREN GENİŞLEMİYOR SADECE DÖNMEKTEDİR Militarist çıkarlar uğruna kör-topal, kırıp-dökerek yürüyen bilimin ürettiği teknolojiyi bomba yapmak, yani insan öldürmek için kullanan, şişman karınları doymak bilmeyen otoriterler, insanlığın gelişimine zaman kayıp ettirenler insanlığa karşı ne kadar suçluysa; Erdemi, insana, İNSAN İNSANI olabilmeyi öğreten arı-duru dinleri, özellikle Qur’an’ı mezarlıklarda okuyup, fal veya muska kitabı mertebesine getirip, ticari malzeme olarak kullanan, yanlış yamalak Qur’an meali-tefsiri düzenleyen karanlık cüppeliler de bir o kadar suçludurlar. Bilgi kirliliği diyemeyeceğim; bilginin kirlisi olamaz, sadece kirletilmiş bilgiler üretmekten başka bir işe yaramayanlar bu kitapları ikişer kez okumaları gerekir. Çünkü, iyi havlamakla iyi bir köpek olunamaz. Aynı zamanda bir insan, güzel ve yetkin bir biçimde konuşarak, yakasına falan filan akademik etiketler takıp, kafasına Hint icadı sarık, sırtına da karanlık cüppeler geçirerek BİLGE DE olamaz… Şu iki ayeti yüzlerce kez anlamak için okuyup, anladığını da yaşamaları gerekir; [Qur’an Bakara 204, 205; Ve insanlardan, dünya hayatında (yaşadığı süre içinde) sözü (şatafatlı, etkileyici konuşmalarıyla) senin hoşuna giden (seni etkileyerek, kendi gizli-kirli amacını gizleyen, iki veya çoklu kişilikleri olan karanlık amaçlı) kimseler vardır. Ve kalbinde olana (mümin veya Müslüman görünümündedir ve inandırıcı yalanlarla üstelik ‘Allah şahidimdir’ şeklinde yeminler de ederek) Allah’ı da şahit tutar. (OYSA) O, HASIMLARINIZIN, DÜŞMANLARINIZIN EN AZILISIDIR. Ve dönüp (kendi kirli amacını planlamaya gittiği) zaman, (Onun yegâne hedefi, çabası) yeryüzünde fesat çıkarmak, EKİNİ-NEBATATI (gıdalarınızın, sebzelerinizin, meyvelerinizin genetiğini de değiştirerek) VE NESLİNİZİ (sizin geleceğinizi, yeni nesilleri floride ve diğer ilaçlarla, görsel tuzaklarla ve genlerinize, epifiz bezine olumsuz etkiler yaparak) HELÂK ETMEK İÇİN ÇALIŞIR. Ve Allah fesadı sevmez. Qur’an Bakara 204, 205 ] Falanca filanca etiketli Qur’an mealcileri asırlardır hiç mi okumadılar bu apaçık ayetleri? Okuduğunu anlamamak gibi özürleri varsa ne amaçla yanlış yamalak QUR’AN meal-tefsir yaparlar, insanları karanlıklara mahkûm ederler? Ayet açıkça belgelemektedir ki ‘ekinin, nebatatın, gıdalarınızın DNA’larını bozar ve böylece neslinizi helâk etmek için çalışır ‘ ALLAH rızası için birileri açıklasın, bu ayetin açıkça anlattığı tehlikeyi anlamamak mümkün müdür? İblisin tayfaları, gıdalarımızın kaynağı nebatatın DNA’larını bozup neslimizi YOK etmeye çalışırken Müslümanlar da daha derin uyumak ve zaman bulursa ilk fırsatta da birbirlerini ısırmak için çalışır!… Kanıtı mı? Müslüman ülkelerin 1400 senelik halleri ortadadır!... Nasıl olurda bu apaçık ayetler anlaşılamaz ve hala genetiği bozulmuş, kodlanmış gıdalarla NESLİN, gelecek nesillerin yok edilmesine göz yumulur? Devam edelim; Edwin Hubble’ın harikulade tespitinden sonra bilimle herhangi seviyede alakası olmayanlar, sadece para kazanmak için QUR’AN meal-tefsir edenler kolları sıvadı ve ‘QUR’AN zaten bunu çoktaaaaan tasdik ediyordu’ yaygarasıyla ‘MUSIUNE’ sözcüğüne biraz ayar verdiler, kauçuk lastik gibi oraya buraya çekiştirdiler. ‘Qur’an da evrenin genişlediğini yazıyor’ diye altını da imzalayıp mühürleyerek, yanlışı da tasdik eden renklendirilmiş şarlatanlıklarını millete yutturdular. Üstelik birkaç metrelik uzun uzun akademik unvanlarını da başlık yaparak…
  • 11. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 11 Oysa Evren genişlemiyor ve genişlemesi de mümkün değildir. Üstelik bunu QUR’AN da açıkça belirtmektedir. Evren; şu veya bu nedenlere genişliyorsa, atomların da, maddenin de bir şekilde genişlemesi gerekmez mi?… Şimdiye kadar böyle bir şey tespit edildi mi?... Sanki evren bu adamların arka bahçeleri, istedikleri gibi evirip çeviriyorlar. Dinini, tarihini, her şeyini başkalarından dinleyerek öğrenen kaderci zavallılar da kaval dinler gibi dinliyor. Abartısız elektron mikroskoplarının da altında inceledim bu detaylardır ki: Fiziki ölümden sonra bir daha asla ölümün olmadığı, olamayacağı sonsuz yaşamın, hayatın İNANCINI, SAYGISINI VE KORKUSUNU AKILCI VE BİLİMSEL METOTLARLA kendine önder yapan akıllı azınlıkların İNSAN İNSANI olduğunu; arkasına alanların da nefes alan cesetler olduğunu gördüm… Şayet; Muhteşem QUR’AN’I okumamış, evrensel bilimselliğinin enginliklerini içeren zarafetini anlamamış olsaydım, bu, QUR’AN’LA alakası olmayan genetiği bozulmuş din denen maskaralığa karşı dünyadaki en etkili ateist ben olurdum. Çünkü din gibi en kutsal değerin işportada alınıp satılabilen bir ürün haline getirildiği, her mezhebin, her cemaatin, her hokkabazın kendi dinini ve şahsa mahsus kurallarını oluşturduğunu, bunu da kişisel ve maddi menfaatlere tahvil ettiklerini, kendi aralarında da onarılamaz düşmanlıklar icat ettiklerini de gördüm. İşin en gülünç tarafı; her mezhebin, tarikatın veya cemaatin kendi içinde de parça parça olduklarını, durmaksızın birbirlerini ısırdıkları da!!!... Birbirinden farklı gibi görünen ancak birbirini tamamlayan konuların yardımı ve öğretileriyle ‘genetiği bozulmuş dinler’ ifademi neden başlık yaptığım kitap boyunca anlaşılacaktır. Asırlardır Müslümanların QUR’AN’LA pek alaka ve ilgisinin olmadığını, QUR’AN’IN aydınlık yolundan değil de, birilerinin keyfine göre yorumlayıp uydurulan masallardaki hayali safsatalarının, pembe masalların ardından gittiklerini kitaplarımızda QUR’AN’IN lisanıyla açıkça göreceğiz. Günümüzde sayıları azımsamayacak kadar fazla olan, her nasılsa; medeni veya modernliği sahneleyip, batının kirli sularında yıkanmayı bile onur zannedenler, hiç bir felsefesini, şahsiyet ve ilkelerini tanımadığı halde Mustafa Kemal Atatürk’ü paravan yapan çığırtkanlar VE; her nasılsa derme çatma Arapça öğrenmiş, kendi dil-edebiyat yapısını dahi bilmeden kafasına sarık geçirip devlet memuru maaşını ALLAH’DAN korkmadan ve hiç bir şekilde hak etmeden alan, sadece para kazanmak için yanlış yamalak QUR’AN meal edip beyin yıkayanlar; İşte! Dehşetengiz sorunların temelindeki virüs bu kuytularda yumurtlar, çoğalır ve büyür… Bu virüs sadece insanın yaşam kalitesini düşürmekle kalmıyor, bilimin de tökezlemesine neden oluyor. Bilim tökezledikçe de, genç nesillerin düşünme, öğrenme, üretim ve yaşam kalitesi de düşüyor… Bu da, toplumu ve geleceğini de zehirleyerek eriten en tehlikeli bir virüstür… Önde koşması gereken Müslümanlar asırlardır yerlerinde sabitçe durmaktalar. Her gerçek bilim adamına derin ıstıraplar veren bu kısır döngü böyle devam etmemelidir… Allah’ın Kulu ve Resulü Hz. Muhammed; ‘Bugünü dünüyle müsavi olan olgun Müslüman değildir, ziyan etmiştir’… der. Bu mütevazı kitapta açıkça göreceğiz ki Müslümanlar nasıl ve neden asırlardır başkalarının kölesi oldu, neden başkaları tarafından yönlendirildi ve yönetilmektedir. Kendilerini Müslüman zannedenler, sadece kendilerinin cennete gideceğini ZAN eden milyonlarcası bu satırları okuyunca kükreyecek ve “böyle saçmalık mı olur?” şeklinde çirkin ilkellikleriyle savunmaya geçeceklerdir… Düşünmeyecekler bile; neden asırlardır gavur(!) dediklerine hizmetten başka bir işe yaramadıklarının sebeplerini, soramayacaklar bile nedenlerini!...
  • 12. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 12 Birileri sevmese de, istemese de Yüce ALLAH’IN koyduğu kurallar her zaman gerçektir. Yüce ALLAH’IN yasaları, birilerinin şahsa mahsus olmasını arzu ettiği gibi değildirler. O yasalar olması gerektiği gibidir. İnsanın da ödevi onların nasıllarını, nedenlerini keşfetmektir. Çünkü yüce ALLAH’IN vaadi haktır, gerçektir ve kesindir. Bütün noksanlıklardan münezzeh olan Yüce Yaradan vaat ettiğini mutlaka uygular, uygulamaktadır ve uygulamıştır. Çünkü; önce aklı, sonra da insanı yaratmayı murat eden Yüce ALLAH kulu insana, Kendisini tanımama (isyan) ve tanıma (itaat) duygu ve bilgilerini de programladı. Seçme hakkını da insanın hür iradesine bıraktı. Dolayısıyla yüce ALLAH’IN yasaları, vaadi haktır, gerçektir ve kesindir. İNSAN İNSANI olmaya çalışanların asli görevi de bu yasaların nedenlerini, neden yaratıldıklarını ve nasıllarını araştırıp kendisine ve insanlığa olabildiğince faydalı olmaktır… Tekke köşelerinde, havralarda, kiliselerde huuuu çekerek uyuşukluk yapmak değildir. Başka boyutlardaki sonsuz hayat başlarken, hak etmişsek, başlangıçta genlerimize imtihan için programlanmış, bizi ihtiraslara sürükleyen duyguların programları silinecektir. Kanıt; [Onların (cennete girmeyi hak edenlerin) göğüslerinde, (bu sadr yani timüs bezidir) afetlerinden (insanı helake sürükleyen kin, haset, kıskançlık, düşmanca duyguları tetikleyen genler) ne varsa tamamını çekip aldık (tamamını sildik) Araf 43 ] Bu üç boyutlu hayattayken ihtiras, kin, haset, kıskançlık, düşmanca duyguları kontrol altına alıp hakim olan; İNSAN İNSANI olmaya adaydır. Siyamu (Farsçası Oruç), bu duygulara hakim olup kontrol edilmesindeki en önemli ibadet ve öğretidir. Çünkü başka boyutlardaki maddelerden yaratılmış Cennete girmeyi hak eden ADAM kristallerden de temiz olmalıdır. Asırlardır çoğunluk tefsir ve meallerde (buna İncil ve Tevrat da dahildir) pek çok önemli konular ve gerçekler örtülmüş, kesinlikle yanlış anlatılmış, eksik anlaşılmış ve hatalı çevrilmiştir. Kitabımıza henüz başlarken asırlardır süregelen son derece ciddi bir çarpıklığa bir ayetle örnek vereceğim; [ O (Allah) ki, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yarattı. SONRA GÖĞE YÖNELİP, onları da yedi gökler olarak düzenledi (tesviye etti, eşitledi, düzenledi). Ve O, Alîm'dir. Bakara 29] Bu çeviri kesinlikle yanlıştır ve hatalıdır ve çarpıktır. Asırlardır bütün klasik meallerde, hatta Arapçadan Arapçaya açıklamalarda da son derece ciddi hatalar, çatlaklar vardır ve bu tür çarpıklıklar anlam kaymasının başlıca nedenleridir. Kesinlikle yanlış anlaşılmış ve hatalı çevrilen bu Ayeti biz şu şekilde çeviriyoruz. Bize göre doğru anlam ve çevirisi; [ O (Allah) ki, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yarattı. Sonra, GÖKLERİ; OLMASINI PLANLADIĞI (olması gereken, planlanan, programlanan) HEDEFİNE YÖNLENDİRDİ. Ve o, Alîm'dir. Bakara 29] Doğru olan çeviri ve açıklama budur. Yüce Allah’ın bir yere, herhangi bir şeye yönelmesi değil, göklerin olması planlanan, ölçülendirilmiş hedefine (kaderine *) yöneltilmesi, yönlendirilmesi söz konusudur… Fizik, astrofizik, matematik, felsefe bilmeyen eğitimsiz kişinin meali-tefsiri gördüğünüz gibi QUR’AN’IN öğrettiği gerçeği saptırmaktadır. Yani QUR’AN’I kendi arzu ettiği şekilde meal-tefsir etmektedir, QUR’AN’IN öğrettiği doğrultuda değil… (*) ‘KADER’ Yüce ALLAH’IN takdir ettiği matematik kesinlik, matematik ölçü, kat’i ölçü, kesin ölçü, değiştirilemez miktar, ölçülendirme anlamlarındadır. Örnek; Evrende X kadar atom var ve bu kaderdir. Eksilemez ve artırılamaz. Bozunan atomların yerine yeni imal edilen atomlar eksiği tamamlar ve ölçülenmiş sabite değişmeden görevlerine devam eder. Evrende madde sabitesi kuralı vardır. Örnek; Kütle çekim kuvveti kütlelere farklı miktarlarda ölçülendirilerek yüklenmiş kaderdir. Bilimsel diğer detaylarını ‘EVRENDE ZAMAN HAYAT, IŞILDAYAN VE TİTREYEN ATOMLAR’ kitabımızda açıklıyoruz.
  • 13. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 13 Yüce ALLAH’IN kendi yarattığı bir şeye veya yere yönelmesi nasıl söz konusu olabilir? Hazretler(!) QUR’AN meali-tefsiri yaparken bile ihanet ve küfür içindeler. Bu şaşkınlar haşa ve haşa ve haşa Yüce ALLAH’I insan mı zan ediyorlar?!... Her yerde, her an VAR olan Yüce ALLAH bir yerlere dönecekmiş!? Bu meal veya anlatım bilgisizliktir, ihanettir… Bütün Qur’an meal-tefsirleri bağışlanamaz yanlışlarla doludur. Qur’an’ın öğretmek istediği maksat, maalesef mealci şahsın kendi kısır fikri olmaktadır. Çünkü; ayetin son cümlesi ‘Yedi kat’ ifadesi bir önceki cümleyi yönlendirir ve ‘gökleri olması planlanan hedefe yönlendirdi’ anlamı açıkça ortaya çıkar. Çünkü ayetin sonunda ‘yedi gökler olarak düzenledi, tesviye etti, müsavi konuma getirdi, eşitledi vb.’… denilmektedir. Açıkça ‘göklerin düzenlenmesi, tesviye etmek, süper pozisyonda dengeye getirmek, seviyeleri eşitlemek vb.’ söz konusudur ki cümlenin açık anlamı bizim çeviri yaptığımız doğrultudadır. Kanıtı da [Ve DOĞU da Allah'ındır BATI da. Artık hangi tarafa dönerseniz dönün, Allah'ın Vechi (Zat'ı, yüzü) işte oradadır. Muhakkak ki Allah her şeyi kuşatan Âlimdir (her şeyi ilmiyle en iyi bilendir). Bakara 115] Yüce ALLAH’IN herhangi bir şeyi icat (*) etmesi ve yaratması için bir şeye veya bir tarafa dönmesini düşünmek bile çirkinliktir, bilgisizliktir, kaldı ki söz konusu olabilsin… Para kazanmak için QUR’AN meali yazan hazretler öğrenmelidir; Bakara 115 ve Bakara 29 ayetlerinin tamamına ve içeriğine yön veren en önemli anahtar, Yüce ALLAH’IN ‘Alîm’ sıfatıdır. Neden; Rahman, Rahim, Gafur, Afuv, Semi, Basir gibi sıfatlar değil de bu ayetin sonunda Yüce ALLAHIN ‘Alîm’ sıfatı kullanıldı diye sormak gerekiyor. Bu sorunun cevabını bulmak için çalışılsa, QUR’AN kendisini açıkça öğretecektir. Bu, asırlardır asla üzerinde durulmamış ayrıntı o kadar önemli başlama noktasıdır ki, 1400 senelik uykudan uyandıracaktır uyanmak isteyenleri. QUR’AN’I QUR’AN’DAN anlamak isteyenlere haddim olmayarak ısrarla önerimdir; bu son derece ciddi ve çok önemli olan nokta asla göz ardı edilmemelidir. Her ayetin sonundaki sıfat, isim O ayeti anlamamız için ayetin içeriğine yön veren birinci derecedeki en önemli adımdır. Çünkü şiir üslubuyla vahiy edilmiş QUR’AN, QUR’AN’I kendi yöntemiyle, kendi içinde kendini yaşatarak öğreten en değerli evrensel hazinedir… Bu hazineye ulaşabilmenin yegâne kuralı; çok geniş bilgi yelpazeleriyle anlamak için okumaktır… Her insana mahsus özel bir QUR’AN da yoktur, her insana özgü hususi bir Allah da yoktur. Dolayısıyla QUR’AN yorumlanmaya kesinlikle kapalı, hatta yorumlamanın yasak edildiği bir hazinedir. Onun her kelimesi apaçık ortadadır. QUR’AN’I QUR’AN’IN bize öğretmek istediği doğrultuda anlamaktır esas olan. Aksi halde her kafadan türeyen ve bilgiye dayanmayan hadis torbalarında üretilmiş uydurma masallar gerçek birer kaos oluşturmaktadır. Bu kaosun kanıtını görmek için de; asırlardır Müslümanların yaşam kalitesine bakmak yeterlidir. Bu yıkıcı kaos Hz. Muhammed vefat ettiği günlerde başlamış, günümüze kadar da, renkten renge bürünerek devam etmektedir. Çok kısa bir örnek vereceğim. Hammurabi bütün acımasızlığı ve cehaletiyle ‘hırsızlık yapanın elini kesiniz‘ emriyle sosyal bir suçu cezalandırdı. Aç kalan insan hayatta kalabilmek için çalar, çalabilir. Aslında bu suç toplumundur, eğitimin çarpıklığından, yetersizliğinden, SALAT kuralının işlememesinden kaynaklanır. (*) bütün Qur’an meallerinde CÂİLUN sözcüğünü yaratma olarak çevirirler, oysa ‘CÂİLUN’ icat etmek, yenilik demektir. ‘CÂİLUN’ sözcüğünün yaratma fiiliyle en küçük bir yakınlığı dahi yoktur. CÂİLUN günümüzde kullanılan cedit yani YENİ, YENİLİK sözcüğü kökünden gelir.
  • 14. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 14 Muhteşem Qur’an’da Maide 38 ‘HIRSIZLIK YAPANIN ELİNİ H I R S I Z L I K T A N KESİNİZ’ arasındaki fark gibi!. Bu benim meal ve tefsirimdir, hatalıysa da sadece bana aittir… Qur’an’ı oku, öğren ve öğret; zekâtını, vergini ver, SALAT (vergi, zekât, desteklemek demek olup Zerdüşt namazıyla en küçük bir yakınlığı dahi YOKTUR) kurallarını aksatma, bilginle ve maddi imkânlarınla muhtaçları destekle ki sosyal bir arıza olan hırsızlığı eritesin, yok edesin. Çünkü hırsızlık sosyal, yani toplumsal bir arızadır, suçtur. Tedavi edilmesi gereken hastalık seviyesindeki hırsızlık (kleptoman) için de; Ayette geçen ‘YEDD’ el anlamındadır ve bu el bildiğimiz EL değil, beyinin sağ lopundaki elektrot anlamındadır. Yani beynin sağ lopundaki EL’İ, hırsızlık arzusu veya zevki veren sinyallerin kaynağını kesiniz, tedavi ediniz anlamındadır… ‘baltayla, lazerle veya bıçakla kesiniz’ anlamında değildir. Hangi Anne “bu kurabiyelere sakın dokunma misafir gelecek” dese de kurabiyeleri aşıran çocuğunun elini keser? Ciddi seviyede açlık sınırındaki her fert yemek için, yaşamak için çalabilir… Âlemlerin Rabbi olan Yüce ALLAH Rahman sıfatıyla yarattığı kulunun elini keserse, adamı tamamen açlığa mahkûm etmiş olmaz mı? Şayet bir ailede veya toplumda hırsız, hırsızlık varsa, bu öncelikle yönetimdeki bilim adamlarının, idarecilerin sorumluluğu olmalıdır. Örnek; ayette geçen fe iktaû kes anlamındaki bu sözcüğün ‘Kes sesini!.. kes şu şakayı!.. kes şu radyonun sesini!..’ gibi tümcelerde kullanılan KES sözcüğü, ayette kullanılmış elini hırsızlıktan kesiniz tümcesindeki anlamın ta kendisidir. Ses bıçakla, kılıçla kesilir mi? Ayette EL’in fiziki olarak kesilmesi söz konusu olsaydı; QUR’AN’DA, ağzı ile çalanın veya ayağı ile çalanın detayları da açıklanırdı. Ayette geçen gerçek anlamı; herhangi bir şeyi kesmekle ortaya çıkan çizgi gibi işaretlemek anlamındadır. Bu işaret onlar için alçaltıcı, belirgin ceza olmalıdır denmektedir. Çünkü ayette ‘Nekâlen’ yani ibret olması için de denmektedir. İlerde çok detaylı göreceğiz ‘SALAT’ bu nedenlerle dinin ve kaliteli hayatın ve her detayının direğidir. BÜYÜMENİN, GÜÇLÜ, BİLGE DEVLET OLABİLMENİN İLK BASAMAĞI SALATTIR. Qur’an’da 87+3 kez geçen ‘SALAT’ Zerdüşt icadı namaz demek değildir, en küçük bir yakınlığı dahi yoktur. Gerçi Muhteşem Qur’an’da namaz diye hiç bir şey yoktur, ileriki sayfalarda kanıtlarıyla göreceğiz. SALAT; vergi, zekât vermek, maddi ve bilgiyle desteklemek, karşılıklı destekleşmek, karşılıklı yardımlaşmak, üretmek, üretime destek olmak, kaliteli mühendis, bilim adamı yetiştirmek ve bu kuralı da devam ettirmek demektir. İbadetlerin en asili, en gerekli olanı SALATTIR. Asırlardır, insanlar içi boşaltılmış SALAT sözcüğünün Zerdüşt namazı olduğu yalanıyla şartlandı ve bu yüce din işportaya indirgendi. Kanıtı da; Allah’ın gazabı asırlardır üzerlerinde ancak gören de YOK!... Bu zavallılar da asırlardır dinini, tarihini sadece karanlık cüppelilerden dinleyerek yerlerde gezinmeye devam ediyorlar. Yüce ALLAH’IN SALAT emrini hakkiyle yerine getirenler de cehenneme bilet verdikleri Yahudiler ve Hristiyanlar olmuş ve Dünyayı yönetiyorlar. Müslümanlar da züğürt tesellisiyle “Cennet de bizimdir“ diye çığırmaktalar! Oysa Qur’an’ın salt özeti olan ASR suresi bu iddianın tam tersini söylemektedir! Hem de tam tersini!... ASR suresini dikkatle analiz ederlerse görülecektir; cennete gidebilecek Müslüman sayısı?!?!?!...
  • 15. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 15 Bilinmelidir, sadece SALAT, yani vergi-zekâtla ayakta kalmış, 4000 seneden(*) de fazla hüküm sürmüş ve tarihin mimarları olan Kenger Türklerinin kurduğu Sümer, sadece ve sadece Yüce ALLAH’IN dinini ekseninden kaydırmak, şahsi menfaatler uğuruna kullanmak, sihir ve büyücükle uğraşmaya başladıktan sonra tarih sahnesinden Sargonlar tarafından silinmişlerdir. Dünyada ve tarihte Sümerler diye bir millet YOKTUR. Sümer’i kurup tesis eden kuzeyden, bugünkü Özbekistan, Türkistan, Altay yörelerinden göç etmiş, dünya medeniyetini kurup yayan Kenger Türkleridir. Kengerler kurdukları bu ülkeye, bu bölgeye, yani yurtlarına kendileri SÜMER dediler… Batılıların ‘Sümerler’ demelerindeki karanlık amaçları; günümüz Türkleri derin, derin uykularından uyanmasınlar!... Oysa; Kureyşli Hz. Muhammed de Sümer’de kutsal bölge olan KUTHA’DAN Arabistan’a göç etmiş Kayzeroğulları soyundan Adnan Oğulları kolunun Haşimoğluları ailesinin devamı Kenger soyundan gelen Kureyşli Türkoğlu Türk’tür. (*) Kenger-Sümer de her yeni bulunan ve tercüme edilen yazılar bu 4000 senelik tarihi şimdilik MO.6000 seneye çıkarmıştır. Ve hala derinlere, daha bilgelik içeren muhteşem bilgilere ulaşılmaktadır, ancak üçüncü dünya milletlerinden gizlenerek…
  • 16. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 16 ZAMAN NEDİR, NE DEĞİLDİR? ‘ALTI GÜNDE YARATILAN EVRENLER’ gizemlerine henüz başlarken mutlaka bilinmesi gereken ciddi bir konuyu kısa da olsa analiz etmeyi yeğlemekteyiz. Zaman yaratık veya boyut değildir, mahlûk hiç değildir, olamaz da. Kanaatimce yaratılmış üç boyutlu kütlenin hareketinin, üç boyutlu ortamdaki hızının, hareket miktarının biz insanlar için tanımlanması veya O olguyu kavrayabilmek için icat ettiğimiz veya cetvelsek şekliyle dilimize, elimize almamız gereken vazgeçilemez enstrümandır. İlkel (yavan, ham) bilgiden kurtulabilmek için ilk adım olarak, mahiyetini de bilmeden zaman denen sözcüğü tanıdık ve dilimize monte ettik. Bunu yapmaktan başkaca hiç bir çare de yoktu. Soralım; Herhangi bir hareket olmazsa ZAMAN’IN ne anlamı olabilir, kime ne ifade edebilir? Bununla beraber hiç bir insan, hiç bir şekilde mutlak sükûneti (hareketsizliği) de idrak edemez ve tanımlayamaz ve kavramsal şekilde de duygulanamaz. Bu, genetiğimize kodlanmış programın gereğidir. Evrende ve düşüncelerimizde bile her şey her an hareket halindedir. Demek ki bize programlanmış kodların yönetim ve sınırları içinde bizler hareketi (hızı) zaman sözcüğü ile ancak tanımlıyoruz. Gerek hayatın her anında, gerekse QUR’AN dilinde gün veya zaman, bizim psikolojik algılarımıza göre ifade ettiğimiz şey, miktar, olgu değildir!... ABD de noter tasdikli, termodinamik bilimleri alanında (ısı iletkenliği alanında) ciddi bir denkleme ekler yaptığımı (yenilediğimi) ve zaman konusundaki bu fikrimi ve tespitlerimle birlikte bir kaç ciddi konferansımda açıklamıştım. Timsah gülücükleriyle de alkışladılar, ancak ne ismimi ne de QUR’AN hakkında yazmadılar… Çünkü ben Müslüman bir Türküm, üstelik hiç bir Türk, Müslüman da bana destek olmamıştı… Teorimin temelindeki tespitim; Zaman diye bir şey YOKTUR ve zaman boyut da değildir… Henüz 10 veya 12 yaşlarındayım, Maden’de hayatımın her dakikası deneylerle geçiyordu. Tren raylarına koyduğum bakır 10 kuruşları kâğıt gibi incelterek deneylerimde kullanırdım. Trenin yüklü veya yüksüz olduğunu da bakır 10 kuruşun inceliğinden anlardım… Her deneyde aç kalacağımı da bilirdim ancak yine de yapardım… Ancak, yoksul bir yetimin yapacağı kadarını… Durduramadığım ihtirasım olsa gerek günlerce, saatlerce bu deneylere; sanki tren tekerinin ve O 10 kuruşlarla fiziki olarak bütünleşip, vücudumun gerçek parçası olduğunu hissederek dikkatle devam ederdim. Çocuk aklı!... Atlattığım tehlikeleri anlatmak sayfalar alır… Sordum; hareket olmasaydı zaman bana ne ifade edebilirdi? Trenin paramın üzerinden geçme hızıyla her tekerler arasındaki mesafeyi de hesap etmeye çalışırdım… Ancak saatim olmadığı için de bunu asla yapamazdım… Hoş saatim olsa da yapamazdım ya… çocuk aklı işte! Bu karmaşık, saçma sapan gibi görünen duygular içinde yine sordum ‘zaman’ nedir? O yıllarda (1950-1960larda) Madende bakır fabrikasında, maden sahasında pek çok yapancı mühendis çalışırdı. Hepsi beni tanır ve ciddiyetle her soruma sanki büyük adammışım gibi cevap verir ve bana çok, çok değer verirlerdi… Akşamları mühendislerin yemeklerine de ortak olurdum ve İngilizce öğrenmemde de çok yardımları da olmuştur. Şayet zaman denen şey varsa yönü nedir? Sordum ‘zaman’ nedir? Aldığım cevap hep aynıydı ve asla tatmin de olamıyordum…
  • 17. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 17 İngiltereli maden mühendisi Tim (Timothy) sordu “senin zaman anlayışın nedir?” “Hareket olmazsa zaman denen şeyin ne anlamı olabilir?” dedim… Tim bana “this is a true logic” yani ‘Bu saf, gerçek mantıktır’ demişti… Hiç unutamam O anı, teorimin temelini ve tavanını o anda kurmuştum. Cevap verdim; Herhangi bir uzay parçası olmalıdır, herhangi bir kütle (cisim) bu uzay parçasında herhangi iki nokta arasını, herhangi bir çabuklukla yer değiştirmelidir ki ben zaman denen olguyu kavrayabileyim. Zaman, hareketle ortaya çıkan ve belleğimde O an için anlam kazanan anlık bir olgudur. Benim şahsi tespitim; Zaman algı ve olgusu hafızaya asla kayıt edilemez, çünkü anlıktır. Zaman denen şey gerçek olsaydı hafızamda iz bırakır ve kalıtımsal olmalıydı. Çok hızlı giden bir aracın hızının adrenalin etkisi hafızaya kayıt edilebilir. Oysa hız olgusunu zaman çizelgesiyle anlamak için kullanmaktayız. Neresinden bakarsak bakalım ‘Zaman’ herhangi hareketin ölçülebilen cetvelsek bir şekli olarak karşımıza çıkmaktadır. Hareket olmazsa zaman denen şeyin bana hiç bir şey ifade etmeyeceğini, edemeyeceğini kesinlikle kavradım ve teorimi kurdum. Demek ki zaman denen şey gerçekte YOKTU… Zaman, herhangi hareketin miktarını ölçmek için bu tanımlamayı biz icat ettik. Birinci sebebi de günlük yaşamımıza, hayatımızın her anına egemen olan gece ve gündüz olgularıdır dedim… Çünkü Güneş doğmuyordu ve batmıyordu… Sadece dünyamız dönüyordu… Sordum; İnsanlar neden bu hatayı açıkça her gün tekrar ederler diye… Oysa dünya dönüyordu, Güneş doğmuyordu ve batmıyordu. Bu yanlış, hatalı ve gerçeği örten sözcükleri bizler keyfiyetten veya çaresizlikten türettik… Aynı ‘zaman’ aldatmacası gibi… QUR’AN’DA sözü edilen GÜN ve ALTI GÜN, bildiğimiz gün olgusuyla, bildiğimiz zaman anlayışıyla asla ilgisi olmayan, evrensel hareketin tanımlanması için kullanılmıştır. Çünkü gün iki nokta arasındaki mesafede hareket miktarını ölçmek, anlamak için kullanmaktayız. Qur’an’daki ALTI GÜN ifadesi, ne Dünyanın günü, ne de Jüpiter’in günüdür… Evreni anlatan, evrene ait olan Evren gününden, Evrenin Döngüsünden söz edilmektedir… ‘EVREN GÜNÜ’ ne demektir? Buna bu kitabımızda ulaşmaya çalışacağız, ulaşabilirsek… Dünyanın günü olarak çemberde iki nokta arasını 24 saat, Jüpiter’in günü için de iki nokta arasını 10 saat şeklinde cetvelimizde kurallaştırdık. Saat kavramını da biz icat ettik, evren değil… Daha doğrusu Evren ve hareket bizi zaman dediğimiz cetveli bulmaya ve kullanmaya mecbur etti… Herhangi veya her tür hareket miktarının ölçülebilen parçalara böldüğümüz cetveline kısaca ve kestirmeden ZAMAN dedik. Zaman, hareketin (hızın) bizim yakıştırdığımız başka bir adıdır. Bu tanımı, kendi gerçeğinin doğrultusunda anlayıp kavradığımızda ‘ALTI GÜNDE YARATTI‘ ifadelerini çok daha açık ve gerçek çerçevede bilerek, bilgi ile anlayacağız. Bu nedenle üzerinde kısaca durmaktayım. ‘ Zaman = harekettir’ şeklinde de geçiştiremeyiz, bu da yanlıştır. ‘Zaman’ herhangi bir hareketin miktarını tespit ederek tanımamızı, tanıdığımız olguyu bilmemizi sağlayan cetvelsel adıdır diyebiliriz. Benim üzerinde durduğum derinlik, ZAMAN ve ALTI GÜNDE yaratılmanın hareket döngüsünü tamamen ayırmak ve QUR’AN’IN öğretmek istediği enginliği kavramak ve kavratmaktır.
  • 18. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 18 Nereden nasıl satın alırlar bilinmez ancak yakalarına da her nasılsa şeyh, derviş, âlimi ulema veya profesör etiketi takmış, yarım yamalak Arapça ile para kazanma amacı olanlar nasıl ki “evren genişliyor” diye başkalarının (Edwin Hubble) hatalarına çanak tutarak ‘evrenin genişlediği Qur’an’da da yazmaktadır’ diye insanları karanlık sokaklarda tuttuklarına şahit olduğum içindir ki; kitaplarımda, bulgularımda her detayı AKLIN, QUR’AN VE BİLİMSEL MANTIĞIN süzgecinden geçirmek zorundayım. Evrenin genişlemediğini daha açıkçası genişlemesinin de mümkün olmadığını birazdan kanıtlayacağız. Çünkü ‘GÜN’ kavramı, herhangi iki nokta arasında herhangi cismin yer değiştirmesindeki olgunun, çabukluğun, hızın bizim tarafımızdan belirlenmesi için bunu biz zaman diye tanımlamalıydık ve QUR’AN’DA bize bu öğretinin ilk basamaklarını öğretmektedir. Bu nedenle bizler ilk adımı atalım ve ön kavramları sindirelim diye “zaman ve gün” kullanılmıştır. Çünkü bunlar güncel hayatımıza egemen olan, bizden ayrılamaz birlikte yaşadığımız ve hafızaya kayıt edilemeyen olgulardır. Liseyi bitirmeden, kimsenin trigonometriyi öğrenemeyeceği gibi düzenli bir eğitim sürecinden geçmekteydik. Dikkat ettiniz mi? ben de ‘süreç’ diye bir ifade kullandım!!!... Çünkü hareketin miktarını tanımlayabilmek, ölçülendirebilmek için bizler günlük yaşamımızı düzenlemek, bu düzeni anlamak için buna mecburuz. Süreç, hız, zaman, hareket, yavaş, hızlı gibi bütün bu terimler ve tanımlamalar herhangi hareketin cetvelsek adıdır. Gerçekte zaman diye hiç bir şey YOKTUR. Bu olguyu tanımlayabilmemiz için genlerimize ön bilgiler kodlandı(*). Çünkü çevreyi tanımada önemli ilk adım bunlardır. Bu ön bilgileri sindirerek üst bilgilere ulaşacağız. Çalışmak, yorulmak, uyumak, uyanmak bütün bu olgulara çizelge getirip tanımlamak için zaman denen anlık algılama genlerimize başlangıçta programlanmıştır. Çünkü evrende her şey her an hareket halindedir. HIZ ve ZAMAN!… Hız herhangi bir harekettin miktarını, gerçeğini tanımlamamız için yine biz insanlar tarafından anlamamız için eşit bölümlere ayırdığımız cetvele, dilimlere ZAMAN dedik. Hızın miktarını zaman denen cetvelle tanımaktayız. Sümerler bunu önce 6lı, yani 60 saniye, 60 dakika ve asırlar sonra da 10lu rakamları icat ederek ifade ettiler. Hatırlayalım; Güneş ne doğar ne de batar, sadece dünya döner… Bu eksikliği, bu ifade hatasını ilkel duygularımızı tatmin veya ilkel psikolojik etkilerle binlerce senedir yapmaktayız… Ancak bu ciddi bir yanılgıdır ve doğru değildir… Çünkü Dünya döner; Güneş doğmaz ve batmaz. [ Dedi ki “Yeryüzünde kaç YIL kaldınız?” “Bir GÜN veya GÜNÜN bir kısmı kadar kaldık. O zaman (onu), sayanlara sor.” dediler. 1. Sorgulayalım; Birinci cümledeki soruda ‘YIL’ olarak soruldu, ancak cevaptaki ‘GÜN’ sözcüğü ayrıcalığına dikkat etmek gerekir! 2. Soralım; “O halde (onu), sayanlara sor.” Kimlerdir sayanlar? Kime soracağız? Dedi ki “Ancak AZ BİR MİKTAR** (cüzi bir süre, sözü bile edilemeyecek kadar kısa bir miktar, göz açıp kapama gibi kısacık bir sure) kaldınız. Siz BİLGİLİ-BİLGE kişiler olsaydınız (bu gerçeği detaylı olarak içeriğini bilimsel metotlarla anlardınız veya araştırırdınız veya araştırarak gerçeği öğrenirdiniz)”. Öyleyse Bizim, sizi abes olarak (amaçsız, anlamsız bir gaye için mi) yarattığımızı ve Bize döndürülmeyeceğinizi mi zannettiniz? İşte Hakk Melik (gerçek kral, gerçek sahip) olan Allah çok Yüce’dir. O’ndan başka İlâh (tapılacak, itaat edilecek mabut) yoktur. (O), KERİM ARŞ’IN RABBİDİR. MU'MİNÛN 112-116 ] (*) Bu muhteşem bilgilerin detaylarını Tevrat Tekvin ve Alak (Yaratılış) suresinin ilk 5 ayetini yazdığımız kitabımızda öğreneceğiz. (**) Mu-Miminun 114 ayetinde ‘ZAMAN’ diye bir kelime olmamasına rağmen, baksınlar ki bütün QUR’AN meallerinde ZAMAN sözcüğünü hemen sokuştururlar. Bu ihaneti yapanlar kimlerdir?
  • 19. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 19 ‘Hakk Melik, KERİM ARŞ’ sözcükleri bizleri bu 5 ayetin enginliklerine yönlendiren ve konunun bütünlüğüne gerçek anlamı kazandırmak için kullanılmış en önemli anahtar tanımdır. Bu muhteşem 5 ayet zaman ve evren günü hakkında harika bilgileri içinde barındırmaktadır. Evrenin yaratıldığı an ve son nokta arasındaki döngü, süre, periyod, cetvel vb… İlk an ve son nokta arasındaki cetvele QUR’AN ‘ASR’ demektedir. Bunu da ASR suresi açıkça anlatmaktadır. On yaşlarında genç bir insan 90 yaşlarına ulaşacağındaki halini asla algılayamaz ve idrak ta edemez, duygulanamaz, çünkü 80 senelik bir geleceği henüz yaşamadı. Ancak 90 yaşındaki her insan hatırlayabildiği kadar ki erken gençliğinin her anını hatırlar veya hatırlamaya çalışır ve aradan 90 sene geçtiğini asla ZAN bile edemez. Sadece 90 seneyi birkaç saniyeye sığdırıp anımsamakla; ne kadar çabuk geçti der ve 90 senelik cetvelsek iki nokta arasını sanki 90 sene avucunun içindeymiş gibi geçmişe, yani zihnindeki depolanmış programa bakar… İyisiyle kötüsüyle, kendisine sevinç veya utanç veya pişmanlık tattırmış 90 senelik anılarına, depoya kayıtlı olan kutudan bakar ve bu depoya kayıtlı anıları da asla silemez… ZAMAN denen şeyi algılamaya kendimizden dışarıya bakarsak başka, ancak dışarıdan içeriye, yani kendimize bakarsak başka tanımlara yöneldiğimizi göreceğiz. Çünkü Yüce ALLAH Yerleri, Gökleri ve İçindekileri, bizler anlayalım diye Muhteşem Qur’an’da ALTI GÜNDE YARATTIĞINI öğretiyor… İnanıyorum ki hayatımızdaki en yüce erdem, üstün AKILLA irdeleyen Bilim; ‘ALTI GÜNDE YARATTI’ gerçeğinin enginliklerine AKIL ve bilimsel kanıtlarla ulaşacaktır. Hareketin yönünün, üç boyutlu sonsuz hareketten, üç boyutlu sonsuz sükûnete, bir tek mutlak noktaya yönelik olduğu kanaatindeyim. Bu benim şahsi tespitimdir… Çünkü “evren neyin içinde veya dışında veya nasıl bir şey? Soruları hayatımın her anını işgal etmişti. Aslında sükûnet ortamında, o sükûnete müdahale eden bir başka hareket daha var. Cismi eksi - 273.16 C. derecede tutan başka bir hareket daha var. Hem de çok kuvvetli bir hareket!. Bu şekilde; Artı +hareket (+zaman) ve Eksi -hareket (-zaman) olarak analiz edebiliriz diye düşünürüm. Bundan ileriye gidemiyorum, çünkü üç boyutlu varlığım ve üç boyutlu düşüncelerim burada bana sınır getirmektedir. Üç boyutlu çalışabilen matematiği keşfettiğimde belki başarabilirim. Bu karmaşayı anlayabilmem için zamanı (hareketi) üçüncü boyutun kesiştiği noktaya taşımam gerekiyor. Bu da şimdilik imkânsız gibi görünüyor. Duygularımda Geçmiş ve durdurulamayan Gelecek var, arasında başka sabit hiç bir şey yok! Şimdiki zaman veya şu an diye hiç bir şey yok ki!... Eminim geleceğin matematikçileri, özellikle matematik dehası dostum Mimar Yük. Mühendis Ertuğrul Çelik en azından buna matematik alanda ciddi açıklıklar getirip en azından başlama koordinatını tayin edecektir. Batılıların; Zamanın kısa tarihi veya zamanda yolculuk zırvaları sadece şahsa mahsus pembe lakırdılardır, gerçeklerle alakası da olamaz. Bu masallarla Bilime ve insanlığa hiç bir yarar getirememişlerdir. Ancak onlar Batılı olduğu için yanlışları dahi bilim diye yutturulur!. Ne acıdır ki; Türkiye gibi ülkelerde de sorgusuz sualsiz yayınlanır, hatta batılıların az da olsa yaptıkları şarlatanlıkları dahi sorgusuz kabul edilir… Özel not; Bazı cümlelerde ‘BEN’ sözcüğünü “yapacağım, yaptım, benim düşüncem, benim tespitimdir vb.’ şeklinde kullanmak zorundayım. Çünkü ferdi sorumluğu veya o fikrin, o tespitin muhatabı sadece ben olduğum içindir. Sorumluluğu üzerime almak için BEN demek zorundayım. Bu hassas konuyu kısaca açıklamak istedim henüz konumuza başlarken. Benlik gibi çirkin bir duygudan Yüce ALLAHA sığınırız.
  • 20. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 20 SATÜRN GEZEGENİNİN KUZEY KUTBUNDA YÜKSEK HIZLA DÖNEN ALTIGEN!. Güneş sistemindeki Altıncı gezegen olan zarafet abidesi Satürn’ünün tepesinde müthiş bir hızla bozulmadan dönen ALTIGEN. Bu gerçek resimler bir kaç sene önce Cassini adlı uydunun tespit ettiği gerçek fotoğraflardır. Tekke köşelerinde huuu çekip uyuyan Müslümanlara bildirmek gerekir ki bu resimleri cehenneme gönderdikleri gâvurlar temin edip insanlığa sundular… Cassini uydusunun ALTIGENİ görmesi için harika bir zamanlama ve konumda olmanın yanı sıra, uydu Satürn'ün yörüngesinde en müsait konumundayken 2012 yılının son aylarında Güneş ışığından yararlanıp ALTIGENİN içini aydınlattığı zamanlarda çekilen gerçek resimlerdir. 2012 senesine kadar biz insanoğlu Satürn’ün tepesinde fırıl-fırıl dönen devasa boyutlarda ALTIGEN olduğunu bilmiyorduk!!!... Cevap alamayacağımı bildiğim halde “binlerce sene önce günümüzdeki Kırgızistan yörelerinde ön Türklere ait Oş şehrinde O meşhur dağda eğitim almış Hz. Süleyman’a bir şekilde intikal etmiş ALTIGEN MÜHRÜ Satürn’ün kuzeyinden mi esinlendiler acaba?” diye çok sormuşumdur. Urya hanımdan dogma, Davud Peygamberin bilge oğlu Hz. Süleyman’ın ‘ne işi vardı Kırgızistan yörelerinde, Oş şehrinde O meşhur dağda, kimlerden ne öğrendi, oralarda ne kadar kaldı, binlerce km mesafeyi neyle gitti ve nasıl geri geldi?’ diye soran olmadı şimdiye kadar?
  • 21. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 21 TEMUR-KAZIK, ÇOLPAN YILDIZI Ön-Türklerde ve tarihlerinde, iç içe geçmiş iki ters üçgenden oluşan bu altı köşeli (altıgen) yıldız yaratanı ve yaratılanı temsil etmektedir. 12000 seneden daha yaşlı olan Mahabharata belgelerinde de aynı anlamdadır. Yine aynı şekilde Hun ve Uygurlarda yüksek makam sahiplerinin sehpalarında üzeri altıgen yıldızlarla ve altıgenlerle bezendiğini de görüyoruz. Ön-Türk boylarında Tamga olarak da kullanılan sembol iç içe geçmiş iki üçgenden meydana gelen ALTIGENDİR. Günümüzdeki Damga, yani mühür sözcüğü bu Tamga sözcüğünden türemiştir ve Hz. Süleyman’ın mührü olarak günümüze kadar da gelmiştir. Süleyman’ın mührü denen o meşhur Tamga yani damga budur. Ne acıdır ki günümüzde BAŞKALAŞIM HASTALIĞINA YAKALANMIŞ Türkler bunun farkında bile değiller. Başkalaşım hastalığının da başlıca nedeni Muhteşem QUR’AN ile alakası olmayan uydurulmuş insan icadı dindir. Arkaik Türkçede Kün-Eki sembolü iç içe geçmiş ters-yüz iki üçgendir, altıgen yıldız olarak da bilinen bu şekil İdil-Ural bölgesinde ve Kumanlarda da görülmektedir. Bu altıgen sembolün Proto-Türkçe’deki adı “Uçu-Eki” olup Gök İkilisi (iki ters üçgenin tanımı) anlamındadır. Altıgen sembolün M.Ö 3000’lerde Ortadoğu’ya Asya’dan geldiğini görmekteyiz. Ön-Türk boylarında ALTIGEN YILDIZ TEMUR KAZIK’I simgelemekteydi. Daha sonra bu yıldızın adı, unvanı bazı Türk boylarınca “Çolpan Yıldızı” (*) olarak adlandırılmıştır. Çolpan Yıldızı tüm Türk boyları tarafından Tanrı’nın bir lütfu ve kendilerinin yol göstericisi olarak kabul edilmiş ve kırmızı renkli sabit yıldız ‘Temur Kazık’ olarak isimlendirilmiştir. (*) Sümerce de ‘Çolpan’ sözcüğü, herhangi bir yıldız değil, kast edilen, sanki özelliği olup da O özelliğinden dolayı bilinen ‘O yıldız’ anlamında kullanılmıştır. Tevrat’ta söz edilen bu Çolpan yıldızının Orion Yıldızı demektir ve Tevrat’tı yazanlar bu anıları Kenger Sümer den almışlardır.
  • 22. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 22 Bunun dışında altıgen yıldızı Alpler’de kaya resimleri olarak görülen büyü ile ilgili yazmalarda bir güç simgesi olarak beliren bir sembol olarak ta görmekteyiz. Daha sonraki dönemlerde bazı kültürlerde adı geçen yıldızın sembolünün Yukarı Mezopotamya ve Britanya’nın bazı bölgelerinde Demir Çağı’na ait örnekleri de bulunmuştur ki; bu hayret edilecek bir gerçektir. Ayrıca Elephania Mağarası’nda ve Barbaria (Afrika Cezayirde bir bölgedir, bu bölgelerde kendilerine mavi dünyanın çocukları dedikleri Tuareglerin geçmişlerini de araştırdım) duvarlarına kadar, Alaska gibi uzak yerlerde dahi bu altıgen yıldızın izlerine rastlamak mümkündür. Sadece Tasilli/Ahaggar, Hoggar (*) uygarlığında altıgen hakkında elle tutulur ciddiye alınacak bir ize rastlayamadım. Bu iç içe geçmiş ters ve düz iki eşkenar üçgen şekli insanın belki de varlığının başlangıcından beri ya da en azından ilk şehirleşme ve medenileşme hareketinin başladığı ZAN edilen “Çatalhöyük” den beri pek çok yerde görülür ve sembol olarak “erkeği” ve “kadını” temsil ettiği kabul edilmiştir. İlah (eril) ve İlahe (dişi) sözcükleri kutsal evlilikleri de içerebilir. Göbekli tepe, 12 000 bin senede harap olmasına rağmen ALTIGEN kendisini korumuş Altıgenin gerçek anlamı, Atlantis’in (**) yok olmasından, O insanların zincirleme oluşan nükleer bir afette karbonlaşmasından sonra altıgen sembolün anlamı gölgelerde kalmış ve hayatta kalan yeni nesiller tarafından da birçok yakıştırmalar ve farklı kültürlerde, farklı tanımlamalarla gerçek anlamı bir şekilde saptırılmıştır. Gerçek cevap QUR’AN’DADIR ve umarım bu kitabımızda ulaşabilirsek bu gerçeğe ulaşacağız. ÖN-TÜRKLERDEN binlerce sene sonra Hz. Süleyman’a intikal eden ancak Hz. Süleyman tarafından da kıymeti, önemi, Oş dağlarında öğrendiği anılara olan saygısından altıgen geometrik sembol, yani mühür yüzük hakkında üreten ve üreyen, erkeği ve kadını yani cinselliğe ithaf etmiş olabilir. Çünkü Hz. Süleyman’ın 700 hanımı ve 300 de cariyesi vardı!… Hz. Süleyman’ın dip atalarının topraklarında Kırgızistan’da Oş şehrinde bulunduğunu, o dağ ve yörede kaldığını, bir takım bilimler öğrendiğini de biliyoruz. Aynı Hz. Musa’nın Himalayalarda, Türklerin kıymetini bilemeyip kayıp ettikleri kadim toprakları TUVA da eğitim aldığı gibi… Altı köşeli yıldız motifinin Roma’da kullanılışının örnekleri ve Lübnan Baalbek’teki mabetlerde yer döşemelerinde de görülmektedir. Altı köşeli altıgen yıldızın kaynağı Ön Türkler ve Hint Mahabharata olduğu kesindir. Hint kültüründe güneşi sembolize eden altı köşeli yıldız bu kültürde Yantra olarak adlandırılmakta; sembol çok eski Hint geleneğinde yaratıcı Vişnu üçgeni ile yıkıcı Şiva üçgeninin birliğini (birlikteliğini) ifade etmekte, başka bir deyişle Kutsal Evliliği (***) simgelemektedir. Böylece üç boyutlu bu maddi evrenin yaradılışına ve son anındaki yıkılışına yorumlamışlardır. (*) Cezayir’in güney doğularındaki mağaralardır. Libya ve Cezayir’in çöllerinde 7 sene yaşadım. (**) ‘Dünya Atlantis’in akıbetine gidiyor’ kitabımız. (***) evlilik sözcüğü sadece kadınla erkeğin birleşmeleri değil, iki farklı şeyin birleşmesi anlamında da kullanılmıştır. Bakırla kalay birleşir, yani evlenir ve tunç dediğimiz alaşım materyali ortaya çıkar, bu örneğe benzetebiliriz. Genellikle Sümer’de Kutsal evlilikler gibi sözcüler de gerçek anlamından saptırılmıştır. Evlilik; taban tabana zıt iki farklı şeyin birleştirilmesi de demektir. 2013 de Hindistan’da Samskrita ve Sanskrit dilleri ve Mahabharata hakkında akademik araştırmalar yaptım.
  • 23. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 23 Bu yorumun kesinlikle doğru olduğu kanaatindeyim. Çünkü Yüce ALLAH yerleri ve gökleri ALTI günde yarattı. Bu konuya başlama koordinatımız önce Tevrat Tekvin, Ulema Anunnaki ve tarihin enginliklerinde dağılmış ve asırlar geçtikçe de şahsi çıkarlar için ekseninden kaydırılmış ve parçalanmış bilgilerin tamamını da Muhteşem QUR’AN toparlamaktadır. Altıgen yıldız üç boyutlu evrenlerin yaradılışına, yani YARATANI ve YARATILMIŞI sembolize etmektedir. Tarihin enginliklerinden gelen Altıgen yıldız hakkındaki en doğru tanımlama budur. Altıncı günün bitimi izin günüdür, üç boyutlu maddi evrenin, her şeyin dümdüz olacağı SON gündür… Hint kültüründe belirgin bir önem taşıyan bu altıgen yıldıza Hint mabetlerinde, mezarlarında, hatta Hint gemilerinin sancaklarında da rastlamak mümkündür. Hint kültüründe Yantra’ya benzeyen bir diğer altıgen yıldız şekli ise “Mandala” olarak isimlendirilmektedir. Bu arada belirtmek isterim; iç içe geçmiş iki ters üçgenden oluşan bu altıgen yıldızın Yahudilerle, Yahudilikle, Musevilikle, Tevrat’la en küçük bir alakası da yoktur... Yahudilerin ataları bu iki ters üçgenden oluşan altıgen yıldız sembolünü Ön Türklerden ithal etmişlerdir. Bunun için de Yahudileri takdir etmek gerekir derim. Türkiye Siirt’te 1700lerde yapıldığı zan edilen Babdudarp camisinde altıgen yıldız. Yahudilerle ve Yahudilikle en küçük bir ilgisi olmayan altıgen yıldızı 1940larda Yahudiler kendilerine bayrak sembolü yaptılar… Uyutulmuş, 1400 senelik uykular içinde olan Müslüman Türkler kendi ATA yadigârlarına sahip olamadılar… bu nedenle ‘Yahudileri takdir etmek gerekir’ dedim. Hz. Davud ve Hz. Süleyman bu TAMGA ALTIGEN YILDIZI dip ataları Türklerden aldılar ancak neyi sembol ettiğini, ne işe yaradığını, neyi anlatmak istediğini de bilmeden. Şayet Hz. Davud ve Hz. Süleyman bu Tamga altıgen yıldız hakkında detaylı bilgi sahibi olsalardı, en azından Tevrat’ın eklerindeki Davud ve Süleyman’ın meselleri bölümlerinde yazardı. Altıgen yıldızın Yahudilikle en küçük bir alakası yoktur ve olamaz. Çünkü Yahudiler hiç bir zaman Hz. Süleyman’ı ne peygamber, ne de Yahudi bilgini olarak kabul ettiler. ‘Urya’nın oğlu’ diye hatta aşağıladılar. Neden Hz. Süleyman’ın altıgen yıldız sembolü taşıyan mühür yüzüğünü kendilerine bayrak yapsınlar!!!... ALTI günde yaratılan evrenler hakkında bir şekilde bilgi sahibi olmalıdır ki Hz. Süleyman altıgen geometriyi yüzüğüne mühür yapsın. Hz. Süleyman’daki sırların detaylarını şimdilik bilmiyoruz. Bu altıgen işaretin ön Türklerdeki adı ve anlamı da TAMGA, yani DAMGA, yani MÜHÜRDÜR… ALTIGEN Tamga, Damga, Mühür ile [ Ve kesinlikle bilmelisiniz ki, gökleri ve yeri ve ikisinin arasındakileri ALTI GÜNDE yarattık. Kaf 38 ] arasında çok, çok ciddi ve çok yakın ilişki var.
  • 24. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 24 Gerçekleri bilen her aklıselim Türk insanına derin derin utanç ve ıstıraplar veren bu gerçekler alenen kasıtlı olarak örtülmüş, saklanmış, hatta yabancıların kültürel malı zan edilmiştir. Bu yıldız binlerce sene önceleri de Ön-Türk boylarında altıgen yıldız Temur Kazık’ı simgelemektedir. Aynı yedi mum tutucu şamdan gibi(*). Gerçi Yahudiler Türkün torunlarının torunudurlar. Sadece Hz. Yakup’tan sonra İS-RA-İL oğulları unvanıyla Ulema Anunnaki tarafından programlanmış farklı genetikleriyle yeryüzüne dağıldılar.(**) En az 6000 yaşında olan bu Sümer Ulema Anunnakiyi temsil eden kabartmada güneş merkezli ALTIGEN YILDIZIN etrafında 12 gezegen açıkça görülmektedir… Kabartma tablette bugün bizlerin farkında bile olmadığı en uzak 12nci gezegen merkezdeki ALTIGEN yıldızdan en uzağında, üstelik gezegenlerin tamamı da küre olarak özellikle belirtilmiş. (*) EVRENDE ZAMAN VE HAYAT-2 / Yedi astro fizikçi genç bilimciler; Kehf kitabımız. (**) EVRENDE ZAMAN VE HAYAT-1 / Şeytani ayetlerin cevabi kitabımızda daha geniş açıkladık.
  • 25. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 25 SATÜRN’ÜN KUZEY KUTBUNDA BOZULMADAN DÖNEN ALTIGEN!... Yüksek hızla dönen altıgen Satürn’ün kuzey kutbundadır. Dönen Satürn’ün tepesinde 1800 km/saat hızla ve bozulmadan dönen hareketli bir ALTIGEN!?. Oysa Satürn’ün kendisi 34884 km/saat hızla dönmekteyken tepesinde 1800km/saat dönen altıgen, bu nasıl mümkün olabilir?(*) Çok farklı filtrelerle tespit edilmiş Satürn’ün altıgeni resimde de açıkça görüldüğü gibi altıgen 1800 km/saat hızla dönmekte ve merkezkaç ve radyal kuvveleri YOK sayarcasına altıgen olarak bozulmadan dönmeye devam etmektedir…. İnanılır gibi değil !!!... (*) Erken gençliğimde çok sorardım “dakikada 100 veya 500 defa bir eksen etrafında dönen mıknatıs yakınındaki iletken bobinde yaklaşık 200 000 km/saniye (bu rakam kesin ve net değildir, iletkenin niteliğine, ısıya ve birçok başka özelliklere göre değişkendir) hızla hareket eden elektrik hareketini oluşturuyor, bu nasıl olabilir?” diye. Hiçbir zaman doyurucu cevap da alamazdım… Elektrik ve manyetizma etki alanı arasında altıgen geometrik bir ilişkimi var diye çok düşündüm!. Bu noktadan başlayarak 60 derece açı farkı olan 6 fazlı elektrik motorları da yapmayı planlamaktayım.
  • 26. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 26 Oysa türbülansın merkezi (toz, gaz burgacı) altıgen değil, altıgenin merkezdeki gözü çemberdir, dairedir. İki en uzak nokta arası 32000 km olan Altıgen merkezden belirli uzaklıktaki dış halkalarda meydana gelmekte ve nedenine de günümüz bilimsel verirleriyle hiç bir doyurucu açıklamaya ulaşamıyoruz. Altıgenin dışında da yine tozlardan oluşan çember var ve o tozlar da çok yüksek bir hızla ve altıgen geometriyi bozmadan dönmektedir. QUR’AN bana ısrarla öğretti ki; insan insanı olabilmek için kendine ve insanlığa faydalı olmayı, durmadan, dinlenmeden okumamı, öğrenmemi, sevmemi, çalışmamı, sormamı, sorgulamamı, icat etmemi, keşfetmemi, evreni tanımamı, detayların da detayına girmemi… Ancak bu şekilde TAKVA (*) denilen en üst seviyede erdeme yönelebileceğimi öğretti. 2014 senesinde Cassini uydusu tarafından çekilen gerçek resim. Bu ALTIGEN Satürn gezegeninin kuzey tepesinde 1800 km/saat hızla dönmekteyken, altıgen alanın sınırlarının içinde pek çok çembersek türbülanslar da var. Bu küçüklü büyüklü türbülansların tamamı ALTIGENİN koordinatıyla birlikte dönerken, ALTIGEN DE Satürn’ün koordinatında olmasına rağmen farklı hızlarda dönmektedirler!!!... Satürn’ün hızı 34884 km/saat başka, Satürn’le beraber bozulmadan dönen altıgenin 1800 km/saat hızı çok başka!… gelinde işin içinden çıkın!? Bu nasıl mümkün olabilir? Bunu hangi bilimsel kurallarla açıklayabiliriz? (*) TAKVA, insanın, Yüce ALLAHA samimiyetle teslim olarak içeriden ve dışarıdan kendine zarar verebilecek her şeyi alt edebilme, maksimum savunma ve bertaraf etme, her an en faydalı, en mutlu, en bilgeliğe ulaşabilme, başkalarına daha çok faydalı olma bilgiler deryası veya bilgiler bütünü şeklide algılayabiliriz.
  • 27. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 27 İLAHİ SAN’AT’IN ZERAFET ABİDESİ SATÜRN Bu Muhteşem Zarafeti Ancak Yüce ALLAH Yapabilir… NASA kaynaklı gerçek resim, Cassino uydusu tarafından alınmıştır. Satürn’ün (Zuhal yıldızı ve Sekendiz olarak da bilinir) kuzey kutbunda bozulmadan 1800 km/saat hızla dönen tozlardan oluşmuş ALTIGEN bulut!!!... 34884 km/saat hızla dönmekte olan Satürn’ün kuzeyinde; ALTI (6) KÖŞELİ 1800 km/saat hızla bozulmadan dönen toz bulutu! Bu, bilinen bütün bilimsel kuralları alt üst eden gerçektir!. Bu altıgen toz-gaz bulutlarını 1800 km/saat hızla döndüren kuvvet nedir şimdilik kesinlikle bilinmiyor ancak böyle müthiş bir hızda dönmelerine rağmen sanki santrifüj ve radyal kuvvetlere akıl almaz bir yöntemle hareketli duvar yaparak karşı koymaktadır ve ALTIGEN motor bozulmaz(*) İki en uzak nokta arası 32 000 km olan ve 1800 km/saat hızla dönen gazlardan, tozlardan oluşan bu altıgen motor bilimsel hiç bir fizik kuralıyla şimdilik açıklanamaz. Ne aero dinamik, ne akışkanlar dinamiği, ne de termodinamik gibi hiç bir bilimsel kuralla bu görkemli bir o kadarda gizemli görüngü açıklanamıyor. Her ne kadar Dünyada oluşan çembersel tayfunlara (**) termodinamik konveksiyon bilgilerimizle birtakım açıklamalar getirirsek de bu 1800 km/saat hızla dönen ALTIGEN neyin nesidir? Eminim erdemin yollarından sapmayan BİLİM bir gün bunun da üstesinden gelecektir. Umarım bu mütevazi çalışmamızda bu dehşetengiz önemli cevaba yaklaşabiliriz. Bu gizeme en akılcı yaklaşımı plazma ve yüksek enerjili parçacık fiziğinde bulacağımıza inanıyorum. Ancak bu kitaba amacını aşacak yüzlerce fazladan sayfa olacağı endişesiyle akademik konuları alamayız. Takdir edersiniz ki her okuyucum kuantum veya plazma fizikçisi değildir. (*) benim kanaatim; Kuzeydeki kimyasal yapısı farklı olan tozların ve ortamın bileşenleridir. O ortamdan etkilenerek Altıgenin içindeki ve dış uzaydaki ISI farkı etken olabilir mi? (**) 2004, 2006 arasından Ian ve Charlie hurricanlari ( TAYFUN) Orlando’daki evimin hemen kenarından geçtiler ve çok büyük zararlar açmıştı.
  • 28. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 28 Laboratuvarda elektrik arkı etkisiyle oluşan mikro kraterler, altıgen oluşturma eğilimdedirler. Göremediğimiz, farkında bile olmadığımız hangi kuvvetler bu altıgenleri yapmaktalar? (*) Satürn Altıgenini O müthiş hızla bozulmadan dönerken içeride dinamik tutan kuvvetin, içerideki ve dışarıdaki etmenlerle birlikte çalıştıkları kesindir. İçerideki ve Dışarıdaki toz-gaz farklı malzemelerin, farklı olan kütlelerin, farklı kuvveti (kuvvetleri) her özel noktada -ki bu nokta 60 derecelik açının A noktalarıdır- duvar yapmaktadır veya altıgenin yaklaşık 16000 km dış duvar uzunluğunda 6 adet düzlem duvar yapmasını sağlamaktadır. Bu duvarın mimari AEROJEL veya doğanın imal ettiği aerojel benzeri bir madde midir henüz bilemiyoruz. Çünkü zarafet abidesi Satürn’ün O devasa kütlesi en hafif malzemeden yaratılmıştır. İçerideki ve dışarıdaki ISI farkını süper pozisyonda tutabilen izole eden veya koruyan veya dışarıdaki ısıyı içeriye, içeridekini de dışarıdan süper kaliteli bir izolasyonla koruyan, yani izole eden silika esaslı %99.98 hava olan aerojel olabilir mi? Aerojeller +1300 derece yüksek ısıya ve eksi -120 derece düşük ısılarda da süper kaliteli yalıtkan bulutsu olup bilinen en hafif katı maddedir(**)… Daha gerçekçi ve ayağı yere basarak soralım; Sayısız bu harika altıgenleri yapan, dinamik tutan etki-kuvvet nedir? Neden kare veya yedigen değil de altıgen? Oysa, devasa hızla dönen her şey santrifüj etkiyle mutlaka çember olur veya oluşturur veya dış uzaya savrulur… Soralım; Kuzeyindeki altıgenin nedeni Satürn’ün halkası mıdır? Şayet bu halka sebep oluyorsa bu nasıl bir etkidir ve Güneyinde neden altıgen yoktur? İç ve dış sınırdaki malzemelerin farklıkları, çok sayıdaki X ekseni izdüşümünde vektörlerin Y ekseninde ardışık duvar, yani kesintisiz duvar yapmasıyla oluşuyor olabilir mi? Bu yaklaşım doğruysa altıgenin dışında görünmeyen başka bir altıgen olmalıdır. Bu fikre kapılmamın nedeni, IR ve çok başka filtrelerle çekilmiş, durmaksızın dönen hareketli resimleri inceleme şansım da oldu. Altıgenin içindeki hareketli kırmızı bulutların dışarıya kaçma eğilimi de YOK!!!. Yani, santrifüj etki de görünmüyor, bununla beraber merkeze çağıran (radial) kuvvetlerin herhangi bir belirtisi dahi YOK!!!. Ancak ortada, iki en uzak noktası yaklaşık 32000 km olan ve 1800 km/saat hızla ve bozulmadan dönen ALTIGEN GERÇEĞİ var!... Kesin olmamakla beraber düşüncem; Satürn’ün çekim kuvveti 9.2N (Dünyanın 9.81N) ve dönme hızı ve presesyon döngüler, içerideki ve dış uzaydaki ISI farkından kaynaklamış olabilir mi? (*) Ortamdaki iç ve dış ISI farkındaki düzenli dalgalanmaların, enerji yüklü partiküllerin ortama etkisi olabilir mi?… (**) Aerojel, diyebilirim ki asrın ciddi buluşlarından biridir ve 1931 de icat eden Stefan Kistlere saygı duymamak elde değil.
  • 29. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 29 Bu da mümkün olamaz, çünkü savurganlık eylemi Satürn’ün 9.2N (*) çekim gücünden çok daha kuvvetlidir. Milyonlarca ton ağırlığındaki toz, gaz 1800km/saat hızla dönerken ortaya koyduğu müthiş bir kuvvet var. Fır dönen bu altıgenin Satürn’ün kuzeyinde o şekilde olmaması gerekir, dış uzaya savrulması gerekir, ancak yerinde ve bozulmadan ALTIGEN olarak dönmektedir!... Kim bilir, gözlenebilen ve henüz farkına bile varamadığımız evrenlerde buna benzer kaç milyon altıgen TAMGALAR (damgalar), mühürler var… Hint kültüründe belirgin bir önem taşıyan bu altıgen yıldızı altı köşeli yıldızı YARATAN ve YARATILAN olarak maddi dünyanın yaradılışına (doğumuna) ve yıkılışına (ölümüne) yorumlamışlar; [ Her can (her canlı, her nefis) ölümü tadacaktır. Ali İmran 185/1. ] Her kitabımda açıkça belirttiğim gibi QUR’AN sözcüklerinin önce Kureyş Arapçasının atası olan dillerde, İbrani, Hebrew, Akad, Uygurca, Sümer ve Sanskritçe lisanlarında gerçek anlamlarının araştırılması şarttır. Bu zaruri çalışmayı da fen bilimcileri, tarihçi ve felsefeciler, matematikçiler yapmalıdır, karanlık cüppeliler değil… Bu yöntemle QUR’AN’IN gerçek anlamlarına daha ciddi ve akılcı değerlere kavuşacağız. Muhteşem QUR’AN’IN gizemleri, müşkül ayetlerin tamamı, sözcüklerin kökleri ancak Sanskritçe ve Sümercede bulunacaktır. Hamd olsun Rabbime ki; İslam tarihinde de bunu ilk kez yapmaktayız. Bir gün, İnsan eti yemeyi bırakır da Yüce ALLAHIN yarattığı kendimizi ve evrenini keşif etmeyi hedeflediğimiz ve büyük temiz akılla düşünüp yürümeye başladığımız zaman gerçeklere adım- adım ulaşabiliriz diye düşünürüm. Mavi-Yeşil dünyamız hurdalığa dönmeden… daha fazla geç kalınmadan!. (*) Kısaca ‘N’ ile ifade edilen çekim kuvveti Newton, [ Ağırlık = kütle x yerçekimi ivmesi] ni ifade eder.
  • 30. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 30 ÜÇ BOYUTLU EVRENDEKİ İLAHİ İMZA KOZMİK TAMGA - DAMGA - ALTIGEN MÜHÜR ÇÜNKÜ YÜCE ALLAH YERLERİ VE GÖKLERİ ALTI GÜNDE YARATTI Cassini uydusu tarafından IR filtrelerle çekilmiş gerçek resimdir. Merkezdeki göze dikkat edilirse açıkça altıgenin olmadığı görülecektir. Yarıçapı 16 000 km olan altıgen sadece dış halkada oluşmaktadır. ALTIGENLERİN oluşmasında plazmanın O ortamda oluşturduğu içerideki ve dışarıdaki ISI farklılıkları etken olabilir mi?… Bu da bize ince kum yüzeyde elektrik arkının oluşturduğu altıgenleri hatırlatır. (Sayfa 22deki resim) Satürn’ün altıgenini açıklamaktan şimdilik vaz gecelim; Satürn’ün uydusu Mimas bu altıgeni nasıl imal etmektedir? Satürn’ün uydusu Mimasta ne gaz var, ne de tozlar, ne de elektrik ark boşalması (plazma) var.
  • 31. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 31 SATÜRN’ÜN ÜÇÜNCÜ BÜYÜK UYDUSU IAPETUSDA ALTIGEN Galapagos adasinda yaşayan şirin bir iguana Bu hayvanlar derilerine altıgen yapmayı nasıl becerdiler? Bu muhteşem altıgenler ne anlatmak istiyor bizlere? Evrene hakim olan hangi kuvvetin veya etkinin yansımasıdır bu altıgenler? Oysa Satürn’ün kuzeyindeki altıgenle bu iguananın derisindeki altıgenler, buz kristallerinin oluşturduğu şaşmaz altıgenler, hücrelerin kimyasal bağlarını inşa eden altıgenler arasında ciddi ilişkiler ve ortak taraflar var. İnsanlığa ve bilime hizmet eden bilim; nedenlerini, nasıllarını mutlaka bir gün bulacaktır.
  • 32. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 32 En sağlıklı SU, molekülleri düzgün ALTIGENDİR. Çamurdan yapılmış, Sümer kralı İddin-Dagan’a övgüler içeren şiirlerin yazılı olduğu ALTIGEN prizma. Louvre müzesindedir. Kenger-Sümerler Evrene, hücreye egemen olan ALTIGEN geometriyi bir şekilde öğrenmişler.
  • 33. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 33 GÜNEŞE EN YAKIN GEZEGEN MERKÜRDE ALTIGEN Satürn ve uydusu Mimasın altıgenlerini de açıkladığımızı varsayalım, Güneşe en yakın gezegen Merkür’ün bu milyonlarca senede tahrip olmuş ALTIGENİN nedenlerini, nasıllarını araştırmak ve anlamak zorundayız. Yüce ALLAHA kul olabilmenin yegane yolu; eşyanın nedenleri, nasıllarını araştırmak, sormak, sorgulamak, keşfetmek, icat etmek ve en doğruya Qur’an, İncil ev Tevrat’ın önerdiği doğrultuda yönelmekle olabilir. Güneşe en yakın gezegen Merkür’ün ISISI ekvator bölgelerinde gündüz + 800 C, geceleri yüzeyin ısısı -173 C arasında değişir. Bildiğimiz kadarıyla diğer hiç bir gezegende bu kadar farklı ISI değişimi olmaz. Merkür’ün milyonlarca senede bozunmuş altıgenleri.
  • 34. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 34 Güneşe en yakın gezegen Merkür’ün zamanla netliği bozulmuş diğer altıgenleri. Çok ince kum yüzeye düsen herhangi bir cisim düzgün olmamasına rağmen mümkün olduğu kadar çemberler, veya dairesel halkalar oluşturur deriz. Oysa bu meteor parçacıkları genellikle altıgenler oluşturmaktadır!...
  • 35. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 35 Üstün Akılla Yapılmış Bir Deney ve Sonucu; Evrene, Maddeye, Her Şeye İmza Atan İlahi Geometri ALTIGEN Satürn'ün kuzey kutbundaki altıgenin nedenleri anlamak Oxford Üniversitesinde yapılmış laboratuvar deneyinden bir görüntü. Farklı hızlarda dönderilen mekanizmada tüpün içinde yeşil renk ışımayı sağlayan floresan konmuş. Bu deneye dayanarak; gizemli altıgene Satürn atmosferinde jet rüzgârlar sebep olabilir şeklinde yuvarlak açıklamaları da okumaktayız. Bu deney ve ortaya koyduğu görüngüyü bir şekilde açıklayabiliriz. Ancak, Satürn’ün 1800 km/saat hızla dönen altıgenini açıklamak!... şimdilik imkânsız görünüyor!... Satürn’ün altıgeninin gizemlerini açıklamak, anlamak için gâvur(!) dedikleri bilim adamaları yerde harika bir deney yapmışlar… Oxford üniversitesinde fizikçilerin laboratuvarda yaptıkları harika bir deney ve sonucu. Bu deney ve net sonucu; evrene, maddede altıgen imza atan başka bir kuvvet var. Evrene hâkim olan, evreni yöneten, dinamik tutan ve henüz tanımadığımız başka kuvvet(ler)den etkilenen esas kaynak bu içinde yaşadığımız üç boyutlu evrenin dışından veya sınırlarından merkeze yönelik olduğu kanaatindeyim. Evreni yöneten, dinamik tutan bilinçli ve başka boyutları olan maddelerden kaynaklanan kuvvetin etkisidir. Şimdilik tanımadığımız, detaylarını da bilmediğimiz bu kuvvetin üç boyutlu maddeye yansıyan İMZASI, yani TAMGA, yani MÜHRÜDÜR. Çünkü Yüce ALLAH; Yerleri, Gökleri ve İçindekileri en yüksek matematik (hesapla) ve en mükemmel geometride (biçimde) Altı Günde Yarattı… Altıncı günün bitimi, işte O gün izin günüdür, genişlemeyen ancak topaç gibi dönen bu üç boyutlu evrenin mutlak sonudur ve bu sonla başlayacak olan gerçek, her şeyin başka boyutlara dönüşeceği gündür…
  • 36. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 36 M61 GALAKSİNİN BOZULMUŞ - BOZULMAKTA OLAN ALTIGENİ. Bilimsel her detayı ile gerek Satürn gerekse Merkür’ün veya Mimas’ın altıgenlerini açıkladığımızı varsayalım; Ancak bu altıgen M61 numaralı Galaksinin altıgene benzeyen çok köşeli geometrisini nasıl açıklayacağız? Çapı yaklaşık 20 milyon Işık yılı olan bu galaksinin de dışında aerojeller var diyemeyiz? Gerçi “içeriğindeki ISI ve dış uzaydaki ISI farkı altıgen geometriyi dinamik tutabilir mi, veya bu altıgen plazmanın oluşturduğu vortex etkisi midir?” şeklinde düşünecek olursak, sorarlar adama; vortex mekaniğinde, döngülerin doğasında altıgen yapma eğilimi olabilir mi? diye. Şöyle yaklaşabilir miyiz ‘yüksek ısılardaki plazmanın yayılma şekli (pattern) altıgendir ve etkidiği özel tasarımlı yerlerde de altıgen imza (pattern) bırakmaktadır’ deyip geçiştirebilir miyiz? Şimdilik kesin bir fikir yürütmeyelim. Bu tamamen plazma fiziğinin alanıdır ve çok, çok ciddi çalışmalarla şimdilik birkaç adım atabiliriz. Hemen pat diye şeyhlerin, dervişlerin yalan yanlış QUR’AN meali yaptığı gibi yaygara koparamayız. Bilimin her alandaki çalışması, bilimin erdemine yakışır şekilde ve uzman ekiplerle yapılır… Sadece M61 numaralı galaksi değil, uzayda daha pek çok galaksiler çokgenler, çok köşeli geometrik yapıları sergilerler. Şimdilik en uzak gezegen olarak bilinen Plütonda da belirgin Altıgen tespit edildi. Bu mütevazı kitabımızı da yüzlerce galaksi resimleriyle dolduramayız.
  • 37. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 37 PLÜTON’DA ALTIGEN Güneşten yaklaşık 6 milyar km uzakta devinen Plüton da bozulmuş ALTIGEN Bilimi, Fiziği militarist çıkarları uğruna kendilerine mal etmek isteyen şımarıklar bu aşağıdaki iki cümlemi tekrar tekrar okusunlar ancak içeriğindeki enginlikleri anlayarak soralım; Bütün bu altıgenler, göremediğimiz, şimdilik farkında bile olmadığımız dışarıdan etkiyen veya evrenin dışından etkiyerek evreni içinde tutan bir kabın veya kalıbın veya kuvvetlerin etkisiyle mi oluşmaktalar? Evrene dışarıdan etki yapan ve göremediğimiz, bugünkü bilimsel değerlerimizle bilemediğimiz veya farkında bile olamadığımız bir kuvvetin (kuvvetlerin) etkisiyle mi bu çok köşeli (polygonal), özellikle süper hızda dönen Satürn ALTIGEN motoru ve binlerce diğer ALTIGENLER (hexogenler) oluşmaktadır? Tekke veya kilise köşelerinde huuu çekerek cennete gidileceğini ZAN edenler gibi 1918 Kopenhagen’da bilim adamlarının aldığı saplantılı kararlarla bir takım konularda AT GÖZLÜĞÜ mü takıldı acaba? Maddeye hükmeden temel kuvvetler; Elektromanyetik kuvvetler, Kütle çekim kuvveti, Zayıf kuvvetler, Çekirdek (Nükleer) kuvvetler, olarak tespit edildi… Bu evrende bilinen en zayıf kuvvetlerle varlığını sürdüren ve hayatın varlık nedeni olan suyu bu gezegende tutan kuvvet nedir? Kütle çekim kuvveti mi? Net ve deneysel kanıt var mıdır?!. Kanaatimdir ki; büyük temiz akılla düşünen ve keşfeden Bilim bu ALTIGENLERİN VE MADDENİN dehşetengiz gizeminin üstesinden gelecek ve kesinlikle de açıklayacaktır. Bu konunun aydınlanması, evreni yöneten kuvvetlerin mekaniğini anlamamızda daha aydınlık kapıları açacaktır. Bilim, militarist ve ırkçı saplantılara göre yapılmamalıdır. [ ANCAK KULLARINDAN ÂLİMLER ALLAH'A KARŞI SAMİMİYETLE DERİN SAYGIYLA HUŞÛ DUYARLAR. Muhakkak ki Allah; Azîz'dir (en üstündür, en yücedir), Gafûr'dur (en mağfiret edendir). FATIR 28] ‘Huşû’ sözcüğü ifrat derecesinde ulaşılan mutlulukla itaat etmek, ifrat derecesinde itaatten zevk almak ve haddim olmayarak da Huşû terimini ‘ALLAH’DA, ALLAH’DAN ZEVK ALMAK’ olarak tanımladım. Bu muhteşem olguya ulaştığım kaynak; bilgide bilgiden zevk almak oldu… Harika bir duygu, muhteşem bir olgu, dehşetler veren bir mutluluk, çok yüce bilgelik…
  • 38. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 38 METEOR TAŞLARINDA HAYATIN EMİRNAMESİ NASA’nın yeterli maddi desteği verdiği bu araştırmada, bilim adamları meteor taşlarında hayatın emirnamesini içeren molekülleri yeterli kanıtlarla tespit ettiler. Moleküllerin kimyasal düzeni de ALTIGENLERDİ. Domatesin altıgen hücrelerinin mikroskop altındaki görüntüsü. Kenger-Sümerler evrendeki ilahi imza altıgeni bildikleri için mi tarihte bilinen ilk matematik uygulamayı önce 6lı rakamlarla yaptılar?
  • 39. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 39 SATÜRN’ÜN GÜNEY KUTBUNDA ALTIGEN MOTOR YOKTUR İşte, bu da bütün varsayımları, bilimsel bütün yaklaşımları alt-üst etmektedir. Kuzeyinde altıgen, ancak güneyinde sadece göz olan çembersek türbülans!. Aynı malzeme, aynı koordinatta, aynı koşullarda ancak altıgen sadece kuzey kutbundadır! Güneyinde yoktur. Güney kutbunda ALTIGEN YOKTUR, sadece hızla dönen gaz-toz bulutlarının oluşturduğu çemberin merkezinde bir GÖZ vardır. Güney kutbundaki bu görüngünün nedenlerini şu veya bu şekilde açıklanabilir, aerodinamik ve akışkanlar dinamiği ve termodinamik bilimleri bunun içindir. Ancak neden uzaya savrulmadığını ise asla!. Bu görüngü Yer kürede sürüklenen tayfunların hemen hemen aynısıdır, fakat bu devasa GÖZ yer değiştirmez, sabit koordinatta Satürn’le beraber çembersek yapısıyla dönmektedir… Satürn gezegeninin güney kutbunun gerçek resmidir. Satürn’ün bir günü 10 saat 14 dakikadır. Dünyadan ortalama 1.195.500.000 km uzağında olan Satürn merkezdeki Güneşe ALTINCI(*) gezegendir. Ekvator çapı 120.536 km ve kutupsal çapı 108.728 km’dir. Bu da 0.097 basıklığa neden olur. Güneşten aldığı Işığın tam 3 katını yansıtır, bu nedenle dünyadan çıplak gözle görünen 5 gezegenden biridir. Kutuplardaki dönüş hızı aynı olduğu halde, ekvatorda ölçülen hız farklıdır. Bu bölgelerdeki bulutların 1800 km/saat hıza ulaşan rüzgârlar nedeniyle doğuya doğru hareket etmelerinden kaynaklanmasının nedeni birtakım tahminler dışında hala günümüzde de kesin olarak bilinmemektedir. Birileri tekke köşelerinde huuu çekip uyurken, cehenneme gönderilen gâvurlar(!) çalışıp, bilimin, teknolojinin gücüyle bu gerçekleri bulup insanlığın hizmetine sunmuşlar… O gavurlar(!!!) bu resimleri çekmeseydi biz nereden nasıl anlardık Satürn’ün tepesinde ALTIGEN olduğunu? Emevi Abbasî saltanatının devamı için, insanları sömürmek için çarpıtılarak değiştirilip işportaya düşürülmüş uydurma din nasıl devam edebilirdi? Günümüzde de bu çarpıklık bir şekilde, çok farklı renklerde ve hızla devam etmektedir. İnsanlara katmerli at gözlüleri takılarak bir şekilde beyin yıkanmaktadır. Bunu ne Yahudi, ne de başkaları yapmadı, kendi içlerindeki iblisin taifesi Müslüman kılığında, parayla din satan fasıklar yapmaktadır. Bu kutsal dini işportaya düşürenler yapmaktadır. (*) Kuzey tepesinde hızla dönen ALTIGENİYLE Satürn’ün Güneş sisteminde ALTINCI gezegen olması tesadüf mü acaba! Açıkça itiraf edeyim ben de bilmiyorum.