Bu duanın en büyük sırrı şudur ki: O vaziyette bütün sebepler işe yaramadı...
Çünkü o halde onu kurtaracak öyle bir zât lâzımdı ki; hükmü hem balığa, hem denize, hem geceye, hem gökyüzüne geçebilsin.
Çünkü onun aleyhinde "gece, deniz ve balık" bir araya gelmişlerdi. Ancak bu üçünü birden emri altına alan bir zât onu güvenli bir sahile çıkarabilirdi…
Eğer bütün halk, Yunus (a.s)’ın hizmetkârı ve yardımcısı olsa idiler, yine beş para faydaları olmazdı.
Demek ki sebeplerin tesiri yok. Sebepleri Yaratandan başka sığınacak biri olmadığını gözleriyle gördüğünden…
Ehadiyet (Allah’ın Birliği) Sırrı, Tevhid Nuru içinde ortaya çıktığından, şu yakarış ve dua birdenbire geceyi, denizi ve balığı onun hizmetine vermiştir.
O Tevhid nuru ile balığın karnını bir denizaltı gemisi hükmüne getirip…
ve dağ gibi dalgalarla çalkalanan dehşetli denizi…
o Tevhid Nuru ile emniyetli bir alan ve bir gezinti yeri,
… yine o nur ile sema yüzünü bulutlardan süpürüp, Ay’ı bir lâmba gibi başı üstünde bulundurdu.
Her taraftan onu tehdit eden ve sıkan varlıklar, her şeyde ona dostluk yüzünü gösterdiler.
Sonunda güvenli bir sahile çıktı ve ‘Yaktin’ denilen ağacın altında Rabbinin bu muhteşem lütfunu, nimetini gözlemledi.
İşte; aslında biz, Hazret-i Yunus Aleyhisselâm'ın birinci vaziyetinden yüz derece daha müthiş bir vaziyetteyiz.
Nefsimizin kötü arzu ve istekleri, balığımızdır ki; sonsuz, ebedi hayatımızı sıkıp yok olmasına çalışıyor.
Bu balık, onun balığından bin derece daha zararlıdır. Çünkü onun balığı yüz senelik bir hayatı mahvederdi. Bizim balığımız ise, yüz milyon seneler hayatın mahvına çalışıyor.
Madem gerçek vaziyetimiz budur; biz de Hazret-i Yunus Aleyhisselâm'a uyarak, bütün sebeplerden yüzümüzü çevirip doğrudan doğruya Sebeplerin Yaratıcısı olan Rabbimize sığınıp…
“ Senden başka ilah yoktur. Seni her türlü noksandan tenzih ederim. Gerçekten ben, kendine zulmedenlerden oldum” demeliyiz ve görür gibi anlamalıyız ki;
… inancın gerektirdiği anlayıştan uzak bir bakış sebebiyle aleyhimize birleşebilecek istikbal, dünya ve nefsimizin zararlarını kaldırıp yok edecek yalnız o zât olabilir ki;
… en ince ve en gizli hatırat-ı kalbimizi bilecek ve bizim için istikbali, âhiretin icadıyla ışıklandıracak ve dünyanın yüz bin boğucu dalgalarından bizi kurtaracak,
hâşâ, Cen â b-ı Allah’tan başka hiçbir şey, hiçbir şekilde onun izni ve iradesi olmadan yardım edemez ve kurtarıcı olamaz.