SlideShare uma empresa Scribd logo
1 de 145
Baixar para ler offline
İ l i l d i Y A Y I N L A IU 253
ŞİİK DİZİSİ 29
Birinci Basını
Temmuz 1976
ALt PÜSKÜLLÜOĞLU
Unutma Onları
BtLGİ YAYINEVİ
kapak düzeni fahri karagözoğlu
ALİ PÜSKÜLLUOĞLU'nun KİTAPLARI
('işaretliler tükenmiştir.)
Ş iir:
Pembe Beyaz (İstanbul 1955)*
Aydınlık İçinde (İstanbul 1956)'
Karanfilli Saksı (İstanbul 1958)*
Uzun Atlar Denizi (Ankara 1962)'
Sırtımızda Kızgın Güneş (Ankara 1965)*
Unutma Onları (Ankara 1976)
A n latı:
Efsaneler (Ankara 1971)*
Dil ü z e r in e :
ö z Dilimiz (Ankara 1966)
Konuşmalar (Ankara 1966)
ö z Türkçe Sözlük (Ankara 1966; 4. basım : 1975)
Yaşar Kemal Sözlüğü (İstanbul 1974)
Seykiler:
Sevgi Şiirleri Antolojisi (İstanbul 1955)*
Şiirimizin D ört Ahmedi (İstanbul 1959)*
Yeni Türk Tiyatrosu (Ankara 1969)*
Tiirk Halk Şiiri Antolojisi (Ankara 1975)
UİLGİ BASIMEVİ - A N K A R A
İ Ç İ N D E K İ L E R
BİLDtRI
Bildiri i 1
Dünden BugüneTürk Şiiri M
Şiir 17
DAĞLAR
Dağlar 23
Dağ Başı 24
Koşma ........................................................................... 26
Sevda Türküleri 28
Sevda Türküleri 31
Ay, Anadolu Dağları 34
Abdal 36
İlgaz'dan 38
öğretmensiz öğrenen Çocuk 39
Yüreğim 41
Anadolu İnsanı 43
Güneş 44
Ağaç 45
ÖLÜLER
Kürdo 49
Çin Hindi 52
Çölde ölen ...................................... , .............................. 55
ö lü , Orm anda. 58
Kanayan Yaranın Şiiri 61
5
Çarmıh ............................................................... 63
öldürenler de ölür 64
SORULAR
U nutma Onları 69
Ey İnsan 71
Hey, Kardeş 73
Ve Sabah Olur İnsanlar Gider İşe 76
Sokak 78
Aşkla ...................................,........................................... 79
Türkü Söylüyor Bir İşçi 80
Gönül Çelen 82
Sorular 84
Gökyüzü 86
Güneyde 88
Karınca ........................................................................... 90
Su Birikintisi ile Serçe 92
AŞKLAR
K ar K ar 95
Aşktır Geride Knhıı 98
Geçen .............................................................................. 100
Alaturka Bir Şarkıİçin Güfte 101
YAZLAR
Yaz 105
Yazla 107
İlkyazla 108
Türkü 110
Su ............................................................. 112
Elmadağ YolundaBir Çingene Kızıyla Söyleşi 115
VE ÖTEKİ ŞİİRLER
Bitmeyen 119
Türkü 120
Veysel’e 121
Ateş 122
Masal 123
Faşizm 124
6
Kitap 125
Bursa'daki 126
Bun 127
Sabah 128
Sevgi 129
Gün 130
H alk 131
Tarih 132
Değişim 133
A raf 134
Belki 135
Yaz 136
Çöl 137
Sen 138
Dağ 139
Sincap 140
Göl 141
İz 142
İnsan 143
Acı 144
Güz 145
Gibi 146
Kül 147
Kış 148
Beklenen 149
Tepeler 150
Midilli 151
Papalina 152
ören 153
Ozan 154
Tüfek 155
Kurşun 156
At 157
Hikâye 158
7
BİLDİRİ
1
BİLDİRİ
Acısı dile gelmiyorsa halkımın
sevinci anlatılmıyorsa
neyleyim o mısrağlan, vazoda gül gibi olsa-
[lar da.
Biraz sert
biraz kaba
ama yine de içten mısrağlar olmalı şiirde.
Ve önce kendimden başlayarak işe
«bunlar şiir mi?» diyorum artık
içinde insan bulunmayan şiirlerin
yakıyorum hepsini
ve düşüyorum yola
kurtarmak için
burjuva şairlerin
elinde oyuncak olan Türk şiirini!
il
Çünkü onlar
kendi kişisel dünyalarını
içi boş yüreklerini söylediler boyuna
şiir diye....
ve girdiler dergilerin baş sayfalarına,
okul kitaplarına ve antolojüere.
Bana yanlış öğrettiler her şeyi
beynimi yıkadılar,
inkâr ettirdiler kendimi ve geldiğim yeri.
Unutturdular
kavgayı, hayatla.
Oysa güzelim hayat
akar giderdi yambaşımda bir ırmak gibi,
kimi kez bulanık, kimi kez pınl pırıl.
Bir ana sevgiyle okşardı çocuğunun başmı,
bir kız. gülerdi, favorili bir oğlana,
bir yaprak düşerdi,
bir kuş kanat çırpardı usulca...
12
Sokak gösterilerinde gencecik öğrenciler
araba yakarlardı, yuh çekerlerdi...
Dolar satılırdı on üç liraya...,
Bütün bunları
ve daha birçok şeyleri...
örneğin türkü dinlemeyi Âşık Veysel’den
köylülük saydılar.
Şimdi ben diyorum ki onlara
yoksul bir kasabada doğan
yalnayak büyüyen şair
nerden bulacak yumşak kelimeleri?
O, dağ yeli gibidir
sarsar.
Hani, poyraza karşı bir pınar nasılsa
öyledir onun şiiri.
Bir ağıttır
bir türküdür
bir nasırlı eldir, tarlada;
bir kınalı parmaktır
cehizi sandıkta kalan...
Artık onun şiiri
ezberlenecek bir şiirdir.
13
DÜ N D EN BUGÜNE TÜRK ŞÎİRÎ
Saııa mı kaldı ölmek
şu üç günlük dünyada
sabrım, ey çelikten kılıcı yüreğimin!
Sabah çiyinde ıslanan
sarı anızları çocukluğumun
sana mı kaldı düşlerime girmek ?
Ya sen turaç
sonsuz bir ötüş olarak
bitmez bir kavga gibi?
14
ölü o, bilmez nedenini
sınırlara yığılmış karanlıkların,
kurşunun;
kâkülü alnına dökülmüş
yatar, sınırsızlıklarda.
Bunu bil öfkem,
iğrenme dokunduğun elden,
kuşanma silâhını hemen
binme hıncın yaman atma,
denizi ve güneşi yüreğinde duy!
15
Küsme
bile şiirini keskinleşsin.
Ona mı kaldı güneşsiz etmek
insan elinin çiçeğini?
Ölürken birlikte ölürüz
yolda birlikte yürüdüğümüz gibi;
sabrım, güzel kinim benim
sana yazdım bu şiiri!
16
ŞİİR
Böylesi görülmemiştir:
Gelmiş kartallar gibi dağdan
Sabahın erken saatlerinde
Bağdaş kurm uştur korku.
Sular akmamıştır, ağaçlar yeşermemiştir
Daha bir kararm ıştır gece,
Ozan susmuştur çünkü.
17
Kaniyle yazar şiirini ozan
Ta ilk mısrağdan beri
Kim bilir kimin söylediği!
Bir çeşmedir kalbi onun,
Dünya kadar geniştir.
Şiirindedir hayatın ipuçları
İnsan coğrafyası, tarih.
Kim suçlu?
Kulak verin, şiirdir açıklayan.
Kimdir aydınlıkları önleyen?
Şiir söyler bunu.
18
Kim yönetecek ülkeyi?
Şiir söyler bunu.
Dilidir halkın çünkü ozan.
Ömür üç günlüktür biter
Şiirde sürer hayatın filizi,
Sürekli bir aşktır çünkü şiir.
19
D A Ğ L A R
2
DAG BAŞI
Şimdi orda
silâhlar atılır
(bir kurşun da benden ey dünya!)
sabaha kadar.
tshak sesi
baykuş sesi ve de yusufçuk,
«Heey» der bir dağdan bir dağa
yeniyetme bir çocuk.
24
Buğdaylar biçilmiştir çoktaaan,
mısır toplanmıştır,
cevizler firiktir dağda
sincaplar kışa hazırlanmıştır.
Sular daha da soğumuş
daha gür, daha sağlıklı;
(hey yayla!)
dağ başım duman almıştır!
25
KOŞMA
Ben çoktaan söyledim bunu, anlamadınız
Bir gün olur dedim, büyür bu dalga
Toprakta, ıssız dağ yollarında, güneşli kırlarda
Gaz lambasıyla aydınlanan mağaralarda
Yağmurda eriyen kerpiç, ot evlerde
Sevginin olduğu her yerde konuşulur bu dedim.
O çiyli sabahlan düşünün, işte puslu dağlar
Aşağlardan bir şeyler... bir ırmak ağır akar
(ama durmadan, ama açar kendine yol, dur­
madan)
Çok var daha böyle ırm aklar yurdumda
Güneşin altın ışıklanyla aydınlanan
Gölgesi kendinden büyük çınar ağaçları çok var.
26
Ben koşarken yorulan atları sevmem
(Bu topraklarda öyle atlar yoktur çoktaaan
söyledim)
Ürken kuşları sevmem, tavşanları...
Gün ışırken yola düşen göçleri severim daha
[Çok.
Çünkü göçmek yeniyedir, çünkü bir yerlere...
Çünkü «ağır ağır giden eller bizimdir.»
27
SEVDA TÜRKÜLERİ
Bir sudur akar ölüm
Aşkımıza ve sana ey yâr
O artık bir cumhuriyettir
Dizginlenmez sevdalar
Kim demiş kim söylemiştir
Ağacın çürüğü özünden olur
Hey anam
Ezelden de kurt eniği kurt olur
28
Şu kumruyu vurmalı
Öter çünkü garipçe
Şu dağın ardı dere
Şu yolun sonu düz
Kim öle kim kala
Söylenip gide türkümüz
29
Bütün bunlar halk sözleridir
Toplanıp kitaplara geçmiştir
Ki senin söylediğin söz
Aklımdan çıkmaz
Şu kumruyu vurmalı
Öter çünkü garipçe
30
SEVDA TÜRKÜLERİ
Ey sen ki yüzün nilüferlere benzerdi
Abant’ta göl içinde yüzen
Gün vuranda gülen yel esende sallanan
Dokunsan bozulan küçük bir dalgayla eğilen
Ey sen ki eriye eriye tükenen
Ne söyler o şürler şimdi
Zamanın sesi uzaktan ve ağırdan
Ürkekliğin sesi çılgınca ve koşarcasına
31
Ey sen ki neden saçların düşerdi alnına
Bir perçem bir güzel töre
Ağacın gölgesine düşen serinlik
Taşa geçen hayınlık
Ey sen ki şimdi soluk bir gökyüzü
Gider durur bir ak bulut
Çıkarır burnunu yerden bir köstebek
Atlar bir daldan bir dala sincap
Ey sen ki durmadan işleyen yara
İlkyazda sıcak temmuzda güzde ve kışta
Giden derinden derine
Soluyan terli bir at gibi
32
Ey sen ki bir atsın işte kan ter içinde
Sırtına zalımların bindiği
Nasıl da korkunç sesi kırbacın
Nasıl da yatarsın boylu boyunca
Ey sen ki sevgili ölü
Ah evet unuttum yüzyıllar süren kavgam
Bir ozan çıkıp anlatmalı bunu
Bir ağıt değil bu bir halk türküsü
Ey sen ki türkülerin çıkağı güzel
Şiirler ne der türküler varken
Kentler ne der dağlar varken
Ve ovalar ırmaklar ey benim can Türkiyem
33
AY, ANADOLU DAĞLARI
Ay, o her zaman gülümseyen
Hiç acıkmayan
Hiç yakınmayan
Hiç yenilmeyen
Anadolu dağlarının üstünde.
Anadolu dağları ki
Bir yam uçurum
Bir yanında sis boran
Hüzünlü bir ağıttır orda gece.
34
Dolanır gider aşağdan
Bir su: Seyhan’dır, Fırat’tır.
Bir ova, sarıdan doğru yeşile.
Bir insan, yağız.
Bir türkü, söylenmedik:
«Dolanı ay dolanı
Bıldırcın derler bir kuş var, güzel değil
Ama kuşkusu deli eder insanı.»
Atıyorum kurşunumu karanlığın içine!
35
ABDAL
Nurhak’ta bir adam bıçağı gümüşten
Sapı kara ama incecik bir ışık düşer üstüne
Bütün vurulmuşları bir bayrak yapan
Ele avuca sığmayan çılgınlığıdır
36
Çünkü o çok eski bir kavgadır gecede
Uzak çağlan bugüne bağlayan
Sakallı adamlar gibi dağlarda
Çok güzel silâhlandırdığı yalnızlıktır
37
İLGAZ’DAN
«Ey sen bire bir bile vermeyen toprak
Gözümüz sende.
Çifte koşulu öküz, sana derim
Gözümüz sende.»
Böyle söyler İlgaz’da
Tohumu toprağa atan Ahmet,
Erken sabah, geç akşam
Gün ne, ay ne, yıl ne
Tozlu yollar boyu, kağnıyla.
Sen İlgaz’dan geçtin mi ağustosta?
38
ÖĞRETMENSİZ ÖĞRENEN ÇOCUK
Belki de şimdi
Alfebeyi bile bilmeyen bir çocuk
Kuş avlıyordur kuş gibi
Ayakları yalm elleri çatlaik
Yaz bir şey demez ona
Kışın söylediği ise kar türküsüdür
Onun tırmandığı ağaca
Kimse tirmanamaz düşmeden
Bütün bitküeri büir
Orman hayvanlanan evcilleri
Gün doğmadan işe gidilir
O da gider
39
Büyüyünce önüne çıkan
Sarp kayalarda geyiklerdir
Döner akşama avdan
Sevindirir çocuklarım
Şunca yıla karşı
Çok yaşasın cumhuriyet
Bir avuç göz yaşı
Avutsun isteyeni
40
YÜREĞİM
— Bülent Ecevit’e —
Benim yüreğim
Dayanmıştır nice acıya
Buna da dayanır
Yiğit yüreğim, sevecen yüreğim
Umudu hiç bitmeyen
Çizer yere bir gölge
En dönülmez korkuyu
Ona da dayamr
Aydınlığı hiç yitmeyen
Yiğit yüreğim
Dostu dost düşmanı düşman
Canı can bilen
Boşuna değil gönül verdiği
Güzel günlere
Can kuşum
41
İnce bir su gibidir o
Sızmıştır nice toprağa
Yine de sızar
Gücü dağ yeli yüreğim, dağlım
Yiğidim
Eller ki sıktığın
Karartmasın içini
Gelecektir çünkü insanın kendi
Göğsümüzün sol yanında
42
ANADOLU İNSANI
Nice acılardan, yıkımlardan
Ezinçlerden
Bir yanı yasta, karyağdı
Bir yanı sevinçte, güneşlik
Bir başka yanı savaşta
Nice kıtlıklardan
Sıkıntılardan
Didinmelerden sonra
Yine de gülen
Yine de şaşkıyla bakan dünyaya
Askere giden
Vergi veren
Oy veren
Ve bir karış toprak için can veren
43
GÜNEŞ
Sabahı istekle bekliyorum,
Çünkü çıkıp gelecek güneş dostum.
Aydınlatacak yeryüzünü;
Sevgiyle okşayacak, biliyorum
O sıcak elleriyle
Çimenler, kumlar üzerinde beni.
Söylerken türküsünü
Kendi lıalince börtü böcek
Yerdeki karınca,
İncitmeyecek onu bile.
44
AĞAÇ
Dün bir ağaç vardı bu bahçede
Bugün yok.
Kesmişler güzelim ağacı
Kazmışlar bahçeyi
Kocaman bir yapı dikmek için.
Nasıl güzelleştirdiğini yeryüzünü
Ağaç bu, dili yok ki söylesin!
45
ÖLÜLER
3
KÜRDO
Gün döner
akşamın kara serçeleri
gelir konar birazdan, ağaçlara.
Gecenin kan, yağmuru
yağar üstüne.
O, aldırmaz; ölü çünkü.
Davranmadan silâhına
vurulmuştur
49
Sigara yakamaz artık, çamakla;
kaçak tütün sarıp.
Kurşun sıkamaz
Sürmene yapısı silâhıyla.
Bir ayağı Suriye dağlarında
biri Nemrut’taydı,
ama ikisi de yan yana uzanmış şimdi
sessizce.
— Adı?
— Bümezem!
— Tanır mısın?
— Görmemişem!
— Yalan söyleme lan!
— Yallah beg!
5ü
Gün olur
türküsü dillerde dolaşır,
inceden
yüreğe bir kurşun gibi işleyen
çaresizlikle:
— Ley aman ley aman ley aman!
51
ÇIN HİNDİ
Anlatırdı dedem:
— «Çete» derdik,
göğüsleri çapraz fişekli adamlar
ve çocuklar
daha bıyığı terlememiş,
ve çiftçi ve çoban demirci ve eşraf ve kağnı-
[lanyla
İnegöl yapısı arabalarıyla
üstüne yürürken cümle halk
yurda girmişlerin. Kurtuluş Savaşı’nda.
52
— Şimdi «gerilla» diyorlar onlara
derdim, dedeme; gerilla.
Vietnam’da, Bolivya’da, Filistin’de.
— Demek anası ağlıyor oralarda da halkın?
[derdi dedem.
— Hem de nasıl!
— Biz de çok çektik, bilirim.
— Çin Hindi çok ıızak, dede;
ay kadar uzak.
Birleşik Amerika ordusu
uçağı, tankı, korkunç silâhları
cinsel hastalıklarıyla
ta canevinde Çin Hindi’nin.
Sözün burasmda dedem alırdı lâfı:
— Biz de gördük nice zulüm,
ama sonu aydınlığa çıktı.
— Öyle mi dersin, dede?
Dedem susardı burada.
53
Çin Hindi uzaktır, uzaktır, uzak
ay kadar;
ama kollan uzun emperyalizmin.
Vietnam’ın, Kamboçya’nın, Kore’nin
çekik gözlü çocukları ne yapsın?
Yanarken Çin Hindi
ne yapsın Asyalılar
ölümü bir yâr gibi sineye çekmesin de?
P.S. Dedem mi? Yok benim dedem.
54
ÇÖLDE ÖLEN
Kan
(inceden, ılık, gül rengi)
sızıyor ağzından
ve gözleri gülüyor sanki.
Kumlar
(zalim bir rüzgârla)
savruluyor yerden
ve örtüyor üstünü yavaşça.
55
Ölünün üstünde yok bir çiçek
(yok bir çiçek)
ne de bir ağaç
başucunda.
— Ağıt?
— Yok!
— Gözyaşı?
— Yok!
56
Bir başka bomba
(az ötesinde ölünün)
bir çukur daha açıyor
derin, korkunç.
Alfabeden aşktan önce
öğretilen savaş
sürüp gidiyor
çölde.
57
ÖLÜ, ORMANDA
Bu adam ölmüştür ama
yaşıyor tabancası.
Çalımlı bir at gibi
ayakkabıları
hâlâ giyilmeyi bekliyor.
Saati işliyor durmadan
güneş vurmuş camına.
58
Ha bismillah
şurasında bir kurşun,
ha bismillah
şurasında bir kama.
Atı eğerli ve güçlü
soluyor, eşiyor yeri.
Ve bir yankı gibi ötelerden
geliyor anasının çığlığı.
Kim bu adam, ki ölmüş?
Kim bu adam, iki büen yok vuranı?
59
Yeşil bir sinek
dolanıyor üstünde ölünün.
Koca bir kartal
süzülüp gidiyor gökyüzünde.
Orman, o ağaç denizi
uğulduyor rüzgârla.
Ve yatıyor ölü, uzanmış ormanda
bir başına.
O ki bilmez düşmanını
o ki bilmez dostunu
ona kalk denümeyecektir.
60
KANAYAN YAR ANIN ŞİİRİ
Öldürülen gencecik
ölüsüne çiçek bırakılmayan
Girer gibi sabaha
Çıkar gibi günden geceye
Taştır, yansır soluğu
Gelmemiştir beklenen
Ağıdı kim ağlayacak
Kim gidecek benimle
Çocuk, sen ışkın gibisin
Bahar bile anlamaz seni
Eğilen bir dalın
Yalınayak ak sakallı dedemin
61
Yazılmadı daha
1971’in tarihi
Ki ayırır bizden gülü
Mayıs, o sıcak yaz
Yazılmadı daha
Kanayan yaranın şiiri
Ki söyler bize
Geceden geceye uçan yarasa
62
ÇARMIH
Kollarım kalın çivilerle delik deşik
Bu akan kan benden, sıcak sımsıcak
Benim başım bu, bulutlar arasında
Bu halk beni alkışlıyor çılgınca;
Kahramanlıkla ilgili ne varsa
Şimdilerden geçmişlerden geleceklerden...
Şafağın kızları gibi hülyamda
Beni emziriyor en cömert analar
Ve beni doğuruyor her gün yeniden
Yeni dünyaların en gizli ânmda.
63
ÖLDÜRENLER DE ÖLÜR
Dün gece seyrim içinde
Öldürenler de ölür
Şu dünyada kötülüklerden gayn
Ne kalır
Böyle demiş ozanlar
Öldürenler de ölür
Kurtlar kuşlar düşman değil insana
Arılardan dost olur
64
Sokak başları tutulmuş
Öldürenler de ölür
Ankara’nın ortasında
Bu ne martin sesidir
Kar yağar kan üstüne
Öldürenler de ölür
Gencecik gider canlar
Ahları yerde mi kalır
SORULAR
4
UNUTMA ONLARI
Kara bakır
Ve demirin ve kömürün ve ateşin içinden
Bir gün çıkacaktır
Erimesi geç olan, yanması alev alev olan
Ağzım kim bağlayacak ey yâr
Sesini yankıya ayarla ki bümesin çmlama
Göğü yakanlar
Senin rengine bürünsün gelsin
Kaşıkla ve çapayla ey sürgün
Narın kızarmışlığı üzümün sararmışlığı
İzmir’e doğru gördüğün
O omça, o denize akan ırmak
69
İçinde bunca kökü saklayan
Bir avuç topraktır, onu al yanına
İnce ince yağan
Bir yağmurdur, onu al yamna
Geç çatlak, kıraç
Örtüsü sararmış tarlalardan
Soluk soluğa, aç
Bitkin, yorgun, bunca sıkıntıyla didinen
Unutma onları ey unutkan
Bağlıysa da yazgıları kendilerine
70
EY İNSAN
Dağ yakın
Kent uzak
Bilme, düşünme
Çok var daha
Yağmurun inceden yağmasına
Üzünçle başlanır mı güne
Bu mapusane
Açar kapılarım bir gün
Geceden sonra sabalı
Yağmurdan sonra güneş
Ölümden sonra düğün
Korkuyla çıkılır mı yola
71
Şenindir kırlar
Kapanıp kalma
Yakındır çok
Çiğdemin burnu çıkar topraktan
Yeniler kendini doğa
Yılgıyla girilir mi işe
Sevgidir her işin b aşı
Özsu yürüyen gizlice
Gelen gün giden gün şimdi
Bir süt çocuğunun ağzı
Durmadan yaratır onu
Ezinçle arkadaş olma!
72
HEY, KARDEŞ
Bir ıslık çal artık
hey gençliğimin arkadaşı,
saati damarlarımın;
yasla üşüyen gövdeme çılgınlığı
kurşun sıcaklığıyla.
Dişetlerimde acı
öteden, çook uzak bir yerlerden
uçan turna sürüsüdür,
yağışlı bir yoldur, kaygan.
Sen ki o yolda
durmadan yürüyen birisin,
«Ne zaman?» diye soranlara
«Şimdi!» diyerek.
73
Oysa çok geç,
inadına ve korkakça, çok geç.
Bıçak keserken ekmeği,
ağaçtan düşerken yaprak,
ve bir kavga vakti
silâhsız kalmış gibisin sen.
Rüzgâr ve gök
sonsuz bir koşuda
ve yağarken ilk kar kente
sensin yalnız kalan.
74
Kırbaçla atları
yiğidim, doru atları
varalım gidelim artık
hey canım,
hey yolcum, çal ıslığım!
Bir demir var dövülecek
harlı ateşte,
bizim bu çektiğimizi
çekmesinler diye!
75
VE SABAH OLUR İNSANLAR GİDER İŞE
Ve sabah
bir su gibi
insanlar yollarda,
bir ırmak
akan ve taşan kimi zaman;
bir dağ
inleyen ama fare doğurmayan;
hepsi güneşe çıkar
gerinir doğa
usuldan inceden, bir bıçak
saplanır
senin benim onun onların öteküerin
yeryüzüne yaşamaya gelenlerin yani!
76
Üstünde yazılar bulunmayan
bir taşın
bir evin
bir köyün
bir kentin!
Uzayda yer kaplayan
çekilen bir çizginin
aya gidiş dönüşün ya da
geçmişin içinden çıkıp gelen şimdinin,
karmca
nasıl çalışkan bilinirse öyle,
ağustosböceği
nasıl tembel bilinirse öyle:
Yeni bir bileşime doğru
bir masal gerçeği yaratm ak için
kol
kalkar
havaya.
77
SOKAK
çarpmadan açık kapılan rüzgâr
akmadan çeşmelerin suyu
kurumadan
yapraktaki damla
gün vurmadan pencerenin camına
satıcılar
işe gidenler düşmeden yollara
uyan
uyan
gör sokaklara çöken hüznü
78
AŞKLA
Dün bir kuş uçtuysa
bugün bir yaprak düşebilir
yani ölebilir kuş.
Dursun dersen şu kavga
aşkla karışacaksın sen de
aşkla vuracaksın yumruğu.
Ölüm daima vardır
ama çıkarma akimdan
kişi ölür aşk ölmez.
79
TÜRKÜ SÖYLÜYOR BİR İŞÇİ
Bir işçi
tuğla çekiyor sırtında;
biri harç karıyor,
biri örüyor duvarı,
sıva yapıyor biri, düzlüyor malayla.
Türkü söylüyor biri
usuldan, Anadolu ağzıyla;
bazı beyitler sevdalı
bazısı ¡zehir zıkkım,
bazısı da fiyakalı bir kurşun gibidir
söyleyenin ağzında...
işte öyle bir türkü bu.
«Ruhi Su duymalı
bu işçiyi» diyorum, «beğenirdi mutlaka;
belki de alırdı türküyü
başlardı kendi söylemeye
ve anlatırdı işçiye, sese öfke katmayı.»
Çok usuldan söylüyor işçi,
çok usuldan.
«Duyulur duyulmaz bir ses
ne işe yaramıştır şimdiye kadar?»
diyorum içimden, «bağır be!»
Bir sigara yakıyor işçi,
çekiyor ciğerlerine
ve düşünüyor, ne düşünüyorsa artık.
81
GÖNÜL ÇELEN
Ne zaman düşünsem
Ölümsüz bir mısrağ gibi aklımda
«Devr-i dil-ârâ-yı cumhuriyet»
Ahmet Muhip’ten bir şiir adı elbet
Ah elbet kendiliğinden çalar saat
Kurulmuşsa geceden vakte
Ortalıkta sis duman fakat
Ah fakat ilkyazdır yazdır güz gelir
82
Ah güz gelir kış yok işte yağan kardır
Yer duymaz gök sağır ey
Ben çekerim yüzyıllardır
Söyleyin anama ağlamasın
83
SORULAR
Durmuş bir adam saati sorar
Saat kaç?
Neden sorarsm be adam
işin ne saatle?
Günü sorar biri
Bugün ne günlerden?
Neden sorarsın be adam
İşin ne günle?
84
Biri de yolu sorar durmuş
Nereye gider?
Neden sorarsın be adam
İşin ne yolla?
Bak, karınca soruyor mu saati?
Bak, güvercin soruyor mu günü?
Bak, kaplumbağa soruyor mu yolu?
Sen neden soruyorsun peki?
85
GÖKYÜZÜ
Bozkıra doğru akıp giderken bulutlar.
Neden çoban
Hızlandırır sürüyü?
Şaşarım hep
Neden her sabah
Mavi olmaz gökyüzü?
Kuşlar süzülürken
Yağmur yüklü bulutlarla birlikte,
Neden bir telâş alır göğü?
86
Neden kaçar tavşan inine,
İnsan evine,
Bulandı mı gökyüzü?
Derim, hep mavi ol gök!
Derim, hep aydınlık ol bozkır!
Derim, hep güzel ol doğa!
87
GÜNEYDE
Ben güneyde büyüdüm
O san sıcaklarda
Sarışın buğdaylardı o zaman kızlar
O boz tarlalarda
O deli rüzgârlarda
Düşlerimde
Güney gecelerinin yıldızlı aydınlığı var şimdi
Biraz muz
Biraz portakal
Biraz limon çiçeği
88
Orada derenin kıyısında
Yaban çiçekleri ve menekşeler olur
Derenin bu yamacında
Kara kapkara bir yılan
Görünmez bir deliğe akıp gitmişti
Sular
Kendine çektikçe güzellikleri
Ve parmaklar
Kenetlendikçe birbirine
Yasanımın ve ölümün karşısmda her şey susar
89
KARINCA
Bir karınca
Tutmuş sürüklüyor bir buğdayı.
—Nereye götüreceksin karınca?
Karşılık vermiyor
Çabalıyor boyuna.
Yuvarlıyor buğdayı
Otlar, kumlar arasında.
Duruyor, dinleniyor arada bir,
Başlıyor yeniden işine.
90
Terler mi acaba
Biz insanlar gibi o da
Böyle didinirken?
Ya nasıl uyur kim bilir
Bunca çalışmadan sonra!
su b i r i k i n t i s i i l e s e r ç e
Yerde bir avuç su,
Ağaçta
Bir serçe.
indi ağaçtan,
Gagasını soktu suya
Bir serçe.
Kaldırdı başını
Sonra
Bir serçe.
Uçtu gitti
Bir ağaca
Bir serçe.
92
AŞKLAR
5
KAR KAR
Yağar kar
Ayak izlerimize ve geceye.
(En güzel beyazlıktır o, akşamlan)
Kar yağar
Uzun, ince, çıplak bir kavağa
Ve ayak izlerine ikimizin.
95
Kar yağar
Şimdi soğuk hem yine soğuk
Yağar kar
Düşer ardımıza
Onun ölgün sessizliği.
Yağar kar
Kar yağar
Yağar kar
Kar yağar hiç durmadan
Taaa kalbimize!
96
Dünyanın bütün garlarına
Yağar kar şimdi!
Keskin bir çığlık gibi yağar kar
Kar yağar
Yağar kar
Kar yağar!
97
AŞKTIR GERİDE KALAN
inkâr etmem aşkı
Ağzı bir elma tadı ağzımda
Sevdiği oyuncaklar
En güzeli mızıka
Derken geçer gider birdenbire
Güzelim yaz
Eylülle hüzün
Türkülerde yağmur
Uykusuz geceler ki
Çoktaaan unutulmuştur
98
Severdi her şeyi
Yollar uzun yürüse
Küçiik çakıl taşları, birkaç sümüklüböcek
Bir serçe
99
GEÇEN
Bak yine geçti yaz
Dalından koparılmış bir elma, bir kiraz ile
Unut derdin ya
Nice unutmalar nice bilmezlikler girdi araya
Saati ömriin
işleyip durdu yine de, yürek vurdu sayısız
¡00
ALATURKA BÎR ŞARKI İÇİN GÜFTE
Güzel kız
Ağlamana dayanamam,
Pencereni açık bırak
Ve yat uyu...
Söziim söz, bu gece
Düşüne gireceğim.
101
YAZLAR
6
YAZ
Bu kuş, orda öten,
yellerin kavaklarda estiği saatte.
Bu güneş.
Bu salkımsöğüt, suda.
Su sapanca.
Göl ve balık, yosun, batak.
Yol
gidilmez, gelinmez, uzak.
Ay doğar akşam
(belki de bir tren vakti)
bodur tepelerden.
105
Ve adam elini sokar suya
bir taş alır.
Bir taş atar, göle.
Bir taş atar, ağaca.
Şimdi o
şu bilinen yazlardan birinde.
106
YAZLA
Belki diyorum
Sevinçlerle mutluluklarla öyle
Günün alaca karanlığı
Çimenin yeşiliyle
Bak ayak izime
Görürsün hemen orda
Bir el yazar bahan toprağa
Kuş biçimiyle
Belki diyorum
Yazla
Bir yoldur
Gider bir yerlere öyle
Ve gelir durur kapma
Her sabah yağan çiyle
107
İLKYAZLA
Bir kuş uçtu, duydum.
Bir çiçek açtı, duydum.
Bir yel esti, duydum,
İlkyazla.
Göğe ağan bulut,
Yüzüfaü gösteren güneş,
Ya sen sarı çiğdem,
İlkyazla.
Bir uçurtmadır uçar
Yüreğim iplerde,
Koşanm, kırlara
İlkyazla.
108
Şimdi bir yerlerde
Ağlayan çocuklar vardır,
Üşürler de belki.
Ben ısınırım ilkyazla.
Günaydımm var,
Esen yele, uçan kuşa,
Bulutsuz göğe
İlkyazla.
109
TÜRKÜ
Şölen olacaktır
açınca katırtırnakları kırda
ve bir ağız bağıracaktır adımı
orda.
Bir dağ yeli, incedir.
(Kavakların üstünden doğarken ay)
Gece.
Bir su başı, bir kervansaray.
Bir kuş, adını unuttum;
Bir dağ.
Bir köy. Akan bir ırmak.
Bir mağra.
110
Atımı getirin, der adam.
Yoruldum, der kadm.
Binerler yine de
Geçip giderler içinden bir masalın.
— Ölüm?
— Var!
Masal bile olsanız
ey insanlar!
///
s u
Koşarken aşağlara
mavi dalgalanır su
ki orman denizidir Bolu dağında
çam kokulu:
Bir ağaç dibinden
bir dereden
bir çaydan
akar kavlince.
112
A'kar kavlince
ince oluklardan,
sızar otlar arasından ya da.
Kaldırır yüzünü güneşe
bir kuş, bir geyik
içerken su:
Bir gölgelikte
bir kuytuda.
¡13
Neden görmez
şu ağaç yıkılmıştır, şu dal kırılmıştır,
şu çalı yanmış.
Dolanır gelir yukarlardan su,
sormaz hiç:
Kim kesmiş
kim yakmış?
Akar, akar gider
dağlardan, aşağlara.
¡14
ELMADAĞ YOLUNDA BİR ÇİNGENE
KIZIYLE SÖYLEŞİ
— Ne yedin de böyle
güzel oldun şekerim?
— Ah oğlan ne sorarsın,
kör olası anamdan
bol bol kötek yedim.
VE ÖTEKİ ŞİİRLER
7
BİTMEYEN
— Fakir Baykurt’a —
Doğrusu ya kardeşler
Şaşıyorum şu ozanlara yazarlara
Ne bitmez tükenmez türküleri varmış
Söyleyip duruyorlar hâlâ
119
TÜRKÜ
Dün bugün yarın
Ey kendini saklayan hürmüz
Tanzimat meşrutiyet cumhuriyet
Nasü bitsin türkümüz
120
VEYSEL’E
İncedir acısı gelmez dile
Ne düşman ne dost bilir ne sevgi
Düştük yola erişmek’çin menzile
Gideriz gideriz görünmez sıla
121
ATEŞ
Yakar kavurur ne varsa
Şu canım yeryüzünde
Ama umudu ve düşünceyi
Yakamaz yine de
122
MASAL
Yürünür mü yol bunca uzak
Kaçar bizden o kuş
Ağladı güldü sevdi sevmedi öldü
Bir varmış bir yokmuş
123
FAŞİZM
Kimse söz etmiyor aşktan sevdadan
Yok şiirlerde bülbül gül ve karanfil
Solmuş çiçekler bozulmuş bahçe
Artık yazmak bir tüfek bile değil
124
KİTAP
Alfabeyi de kaldırmak kalemleri de
Yakmalı yasaklamak
Sözlükleri sözcükleri
Kim kitap okursa tutuklamak
125
BURSA’DAKÎ
O söyler size güneşi bulutu sevinci
Her bir yaprağı can otu sevgi ocağı
Ona sorun şu dünyanın işlerini
Ey kardeşler ey canlar söyle ey ağaç
¡26
BUN
Göğe ağan bulut ağaca değen rüzgâr
Bilir ne kadar kısadır aydınlığı yüreğin
Akşam dönerken eve ağzında bahar
Yorgun uzaklardan leylek
127
SABAH
Göründü dağın ardı
Bir top 'karanfildir şimdi yolun çimeni
Sabahla başlanan şarkı
Gün boyunca duyulan bir aşk artık
128
SEVGİ
Bir saksıya bakmak sulamak çiçekleri
Değince bir yaprağa uzayan bir dala
Sevginin sokulgan güvercini
Arar kendini bizde
129
GÜN
Bil ki senin büyüdüğün
Bir nice umudu da taşır kendinde
Ey gelen gün
Ey sabrı bir kozada saklayan
¡30
HALK
Sürgündür kendine büir bunu
Bilmez saatin tiktakian ne der
Eski çamların bardak olduğu
Kendisine çok söylenmiştir
131
TARİH
Kim sürü kim çoban
Günün önü yolun sonu işin başı
Ey gözlerini benden kaçıran
Tarih noktalar sözünü
132
DEĞİŞİM
Çam gürgen ve tahta
tğneyapraklılar kınkanatlılar solucanlar
Çağınr kendini karınca
Bir tepeyi koşar koşar deve
133
ARAF
Seni görünce oluyor ey kaçan suları
Bir boruya alan kaçkın
Bir yanı Kızıldeniz ötesi Kafdağı
Kaldık ara yerde duy ki
l U
BELKİ
Gün dala biner şavkır özü denizin
Ağıl açar kapışım sürüye to ağarır tan
Uzun kanatlı sevgimizin
Uçar kuşlan havaya
135
YAZ
Açınca yolumda bir çiçek
Derim ki yazık öldü yine bir can
Söylerim geçmiş yazdaki türiküyü. Gelecek
Ve şimdiyle ilgili ne varsa ondadır çünkü
¡36
ÇÖL
Çöldür o uzar kum savrulur bir rüzgâr
Diner sızı düşününce aldanışları
Kim ki yüreğini bir gönle adar
Bilsin artık umut yok ondan
137
SEN
Sen şu karanlığı görünce durursun
Acıyı büince sevinci duyunca
Çatıyı döğen yağmurun
Niçin yağdığım anla artık
138
DAG
Dağın ardından doğar gün o dağda
Ağaçlar söyler bize: Aşktır aşk
Ölümün yenildiği çağda
Bir koşu şimdi yaşamak
j$9
SİNCAP
Çekilir kuytusuna ormanın
Sabah sincabı, ki yüreğidir çiyli dal
Kim bilir yarın
Nereye gidecektir atlayarak ağaçtan ağaca
140
GÖL
Üstündeyim tam, bakıyorum aşağıya
Uzayıp kıvrıldıkça mavi
Çarpıyor da dağa
Ki sesim işte dönmüyor geri
141
ÎZ
Hadi, gel artık. Böyle diyor deniz
Güneş ve kum, m artı ve çığlık
Islak ayaklarımızdan, kalan iz
Uysun bu çağrıya, hadi gel
142
İNSAN
Ben sana neyledim ki doğa
Vurdun yerden yere
Böyle korkulacak bir şey değildi oysa
İnsan olmak evvel zaman içinde
143
ACI
Süzülüyor gülüşü
Dağdan inen sabahla
Acı bir avunmadır çünkü
Kış, yaz ve bütün mevsimlerinde dünyanın
¡44
GÜZ
Güz geliyor yine
Duyuyorum ayak sesini
Günün batışı iyice
Ağlatan bir türküdür artık
145
GİBİ
Sorarsa söyleme, kimdir bilmesin
Terli bir yüz kalsın akimda sade
Sevecen bir geyiğin
Kayadan kayaya atlayışı gibi
i46
KÜL
Ateş yanmak ister
Kül savrulmak yağmur yağmak
Sevgi sınanmak ister
Günün içinde ve tarihte
147
KIŞ
Kış ortaya çıkıyor usuldan esen rüzgârla
Kayıyor bulutlar ve gök
Kedinin gözleri çamın kozalağı doluyor yine
[karla
Ve duvan geçince boz bir yol bir ev bir ağaç
148
BEKLENEN
Yitirme umudunu, bir muştudur toprağa
Çiğdem de bekler onu senin kadar
Nerde kalmıştır hangi bulutta eğlenmiştir sor-
[ma
Bakarsın çıkıp gelmiştir
149
TEPELER
Gördüm Afyon dolaylarında onları ay ışığında
Tepeler... tepeler... tepeler...
Kim bilir 'kaçında
Tavşanlar koşar durur şimdi
150
MİDİLLİ
İlhan Berk’e bıraktım balık adlarım ve midye­
le rin şiirini
Karşımda Midilli. Çok şey öğrendim tarihten
Gün batarken Şeytan Sofrası’nda akşam vakti
Gemiler geçmeyen deniz ve uzayıp giden kum­
ralda
151
PAPALİNA
Tatlı ve lezzetli ve çok güzel
Cunda’da kıyı aşçılan pişirir, yenir şarapla
Adresi belli değil. Buralarda yaşardı evvel
Şimdi bulunmuyor pek. Öyle diyorlar
152
ÖREN
Kim getirmiş bu denizi bu kumu buraya
Alabildiğine geçmiş kendinden
Dağlar uymuş suya su uymuş göğe ve doğa
Yaratmış kendini deniz köpüğünden
¡53
OZAN
Ölürsem mezarımda
Çimenler bitecekmiş...
Ama benîm asla
Mezanm olmayacak
J54
TÜFEK
Tüfeğimi alıp çıkmadım ava
Yok ki tüfeğim
Av avlardım kuş kuşlardım oysa
Dağlar dağlar viran dağlar
J55
KURŞUN
Şu dünyanın ortasında bir çeşme
Akar durur bizim için
Geçer gider günler, yan yoldur işte
Ve kalbimizin ortasında bir kurşun
¡56
AT
Bir at yapmak isterdim ince bir dalı
Çocukluğumdan kalan bir düş
Ve ezbere bildiğim o masalı
Bir daha bir daha dinlemek isterdim
157
HİKÂYE
Ki böyledir ol hikâye
Zalim avcı vurur en güzel geyiği
Yâd avcı vurdu diye
Hâlâ ağlar durur o geyik
158
Ali Püskiillüoğlu’nun şiiri, Türk şiirinin
geçirdiği aşamaları, ozanın kişisel merceğinden
geçirdikten sonra mısra mısra yoğunlaştıran
bir şiirdir. 'Karanfilli Saksı* adlı eserinden
sonra, yeni bir ses ve imge düzenine yönelen
ozan, ‘Unutma Onları’ ile imgede açıklık, dilde
duruluk, içerikte içtenlik yolunu geliştiriyor.
Ali Püskiillüoğlu, ‘Unutma onları’ ile bir
yandan şiirini olgunluk aşamasına vardırıyor,
bir yandan da memleketinden ve yaşantısından
unutulmayacak olanlara okurlarını da ortak
ediyor. İlgiyle okuyacaksınız.
e B İ L G İ B A S I ME V İ A NK AR A 15 LİRA

Mais conteúdo relacionado

Mais procurados

Edebiyat bilgisi 3
Edebiyat bilgisi 3Edebiyat bilgisi 3
Edebiyat bilgisi 3Rauf Erdem
 
Tdve Su Kasidesi
Tdve Su KasidesiTdve Su Kasidesi
Tdve Su Kasidesiderslopedi
 
Halk edebiyatı
Halk edebiyatıHalk edebiyatı
Halk edebiyatıslayturk
 
Sagalassos: City of Fairies
Sagalassos: City of FairiesSagalassos: City of Fairies
Sagalassos: City of Fairiesbeyazarifakbas
 
Sitki Tuncer
Sitki TuncerSitki Tuncer
Sitki Tuncersiirparki
 
üNlü şairlerin şiirleri
üNlü şairlerin şiirleriüNlü şairlerin şiirleri
üNlü şairlerin şiirleriTuba Tülek
 
Mi̇lli̇ edebi̇yat dönemi̇ şi̇i̇r 3. sunum
Mi̇lli̇ edebi̇yat dönemi̇ şi̇i̇r 3. sunumMi̇lli̇ edebi̇yat dönemi̇ şi̇i̇r 3. sunum
Mi̇lli̇ edebi̇yat dönemi̇ şi̇i̇r 3. sunumMümin Yılmaz
 
Anne Şiirleri
Anne ŞiirleriAnne Şiirleri
Anne Şiirlerisiirparki
 
Beyitlerden Seçmeler - Yavuz Çınar
Beyitlerden Seçmeler - Yavuz ÇınarBeyitlerden Seçmeler - Yavuz Çınar
Beyitlerden Seçmeler - Yavuz ÇınarVeysel Altın
 
Stephen King Kara Kule Cilt2 üçüN çIzgileri
Stephen King Kara Kule Cilt2 üçüN çIzgileriStephen King Kara Kule Cilt2 üçüN çIzgileri
Stephen King Kara Kule Cilt2 üçüN çIzgileriramazan boztürk
 
BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU
BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLUBEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU
BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLUhafize
 
2011 MAYIS-İNCİ YAMAN-GÖNÜL DOSTLARI-KONSERİ
2011 MAYIS-İNCİ YAMAN-GÖNÜL DOSTLARI-KONSERİ2011 MAYIS-İNCİ YAMAN-GÖNÜL DOSTLARI-KONSERİ
2011 MAYIS-İNCİ YAMAN-GÖNÜL DOSTLARI-KONSERİTangül Müdok
 
En ünü şairler ve şiirller
En ünü şairler ve şiirllerEn ünü şairler ve şiirller
En ünü şairler ve şiirllerTuba Tülek
 
Nazım hikmet2
Nazım hikmet2Nazım hikmet2
Nazım hikmet2duygu135
 
Dadaizm (Kuralsızlık)+Kübizm + Cumhuriyet Döneminde Halk Şiiri
Dadaizm (Kuralsızlık)+Kübizm + Cumhuriyet Döneminde Halk ŞiiriDadaizm (Kuralsızlık)+Kübizm + Cumhuriyet Döneminde Halk Şiiri
Dadaizm (Kuralsızlık)+Kübizm + Cumhuriyet Döneminde Halk Şiiriİlhan Gül
 
Cumlesi Dusten Kareler
Cumlesi Dusten KarelerCumlesi Dusten Kareler
Cumlesi Dusten KarelerPTMS IDEA
 

Mais procurados (20)

Edebiyat bilgisi 3
Edebiyat bilgisi 3Edebiyat bilgisi 3
Edebiyat bilgisi 3
 
Tdve Su Kasidesi
Tdve Su KasidesiTdve Su Kasidesi
Tdve Su Kasidesi
 
Halk edebiyatı
Halk edebiyatıHalk edebiyatı
Halk edebiyatı
 
Sagalassos: City of Fairies
Sagalassos: City of FairiesSagalassos: City of Fairies
Sagalassos: City of Fairies
 
Sitki Tuncer
Sitki TuncerSitki Tuncer
Sitki Tuncer
 
üNlü şairlerin şiirleri
üNlü şairlerin şiirleriüNlü şairlerin şiirleri
üNlü şairlerin şiirleri
 
Mi̇lli̇ edebi̇yat dönemi̇ şi̇i̇r 3. sunum
Mi̇lli̇ edebi̇yat dönemi̇ şi̇i̇r 3. sunumMi̇lli̇ edebi̇yat dönemi̇ şi̇i̇r 3. sunum
Mi̇lli̇ edebi̇yat dönemi̇ şi̇i̇r 3. sunum
 
Anne Şiirleri
Anne ŞiirleriAnne Şiirleri
Anne Şiirleri
 
halk şiiri
halk şiirihalk şiiri
halk şiiri
 
Beyitlerden Seçmeler - Yavuz Çınar
Beyitlerden Seçmeler - Yavuz ÇınarBeyitlerden Seçmeler - Yavuz Çınar
Beyitlerden Seçmeler - Yavuz Çınar
 
Stephen King Kara Kule Cilt2 üçüN çIzgileri
Stephen King Kara Kule Cilt2 üçüN çIzgileriStephen King Kara Kule Cilt2 üçüN çIzgileri
Stephen King Kara Kule Cilt2 üçüN çIzgileri
 
Aşik veysel
Aşik veyselAşik veysel
Aşik veysel
 
BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU
BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLUBEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU
BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU
 
2011 MAYIS-İNCİ YAMAN-GÖNÜL DOSTLARI-KONSERİ
2011 MAYIS-İNCİ YAMAN-GÖNÜL DOSTLARI-KONSERİ2011 MAYIS-İNCİ YAMAN-GÖNÜL DOSTLARI-KONSERİ
2011 MAYIS-İNCİ YAMAN-GÖNÜL DOSTLARI-KONSERİ
 
ATATÜK'ÜN YAZDIĞI ŞİİRLER
ATATÜK'ÜN YAZDIĞI ŞİİRLERATATÜK'ÜN YAZDIĞI ŞİİRLER
ATATÜK'ÜN YAZDIĞI ŞİİRLER
 
En ünü şairler ve şiirller
En ünü şairler ve şiirllerEn ünü şairler ve şiirller
En ünü şairler ve şiirller
 
Gezgin Şiirleri 2005-2007
Gezgin Şiirleri 2005-2007 Gezgin Şiirleri 2005-2007
Gezgin Şiirleri 2005-2007
 
Nazım hikmet2
Nazım hikmet2Nazım hikmet2
Nazım hikmet2
 
Dadaizm (Kuralsızlık)+Kübizm + Cumhuriyet Döneminde Halk Şiiri
Dadaizm (Kuralsızlık)+Kübizm + Cumhuriyet Döneminde Halk ŞiiriDadaizm (Kuralsızlık)+Kübizm + Cumhuriyet Döneminde Halk Şiiri
Dadaizm (Kuralsızlık)+Kübizm + Cumhuriyet Döneminde Halk Şiiri
 
Cumlesi Dusten Kareler
Cumlesi Dusten KarelerCumlesi Dusten Kareler
Cumlesi Dusten Kareler
 

Semelhante a Ali püsküllüoğlu

Aşiklarimiz ve ozanlarimiz
Aşiklarimiz ve ozanlarimizAşiklarimiz ve ozanlarimiz
Aşiklarimiz ve ozanlarimizMehmet Dinç
 
Lermontov siirler. Rusca'dan Türkce'ye
Lermontov siirler. Rusca'dan Türkce'yeLermontov siirler. Rusca'dan Türkce'ye
Lermontov siirler. Rusca'dan Türkce'yeYilmaz Mete
 
Ölüme Şiirler
Ölüme ŞiirlerÖlüme Şiirler
Ölüme Şiirlersiirparki
 
En ünü şairler ve şiirller
En ünü şairler ve şiirllerEn ünü şairler ve şiirller
En ünü şairler ve şiirllerTuba Tülek
 
Emin Bülent SERDAROĞLU
Emin Bülent SERDAROĞLUEmin Bülent SERDAROĞLU
Emin Bülent SERDAROĞLUozerfurkan
 
Emin bülent serdaroğlu
Emin bülent serdaroğluEmin bülent serdaroğlu
Emin bülent serdaroğluozerfurkan
 
türkülerimiz.pdf
türkülerimiz.pdftürkülerimiz.pdf
türkülerimiz.pdfaylin735465
 
Lezzetleri kesen ölüm...
Lezzetleri kesen ölüm...Lezzetleri kesen ölüm...
Lezzetleri kesen ölüm...halid şen
 
Edebi Sanatlar3
Edebi Sanatlar3Edebi Sanatlar3
Edebi Sanatlar3derslopedi
 
türkülerimiz (2).pdf
türkülerimiz (2).pdftürkülerimiz (2).pdf
türkülerimiz (2).pdfaylin735465
 
türkülerimiz (1).pdf
türkülerimiz (1).pdftürkülerimiz (1).pdf
türkülerimiz (1).pdfaylin735465
 
KARADERE SEVDALILARINA
KARADERE SEVDALILARINAKARADERE SEVDALILARINA
KARADERE SEVDALILARINAguestc5bda299
 
AşIk Tarzi TüRk şIiri
AşIk Tarzi TüRk şIiriAşIk Tarzi TüRk şIiri
AşIk Tarzi TüRk şIiriderslopedi
 
Edebiyat Bilgileri şEkil öZellikleri
Edebiyat Bilgileri şEkil öZellikleriEdebiyat Bilgileri şEkil öZellikleri
Edebiyat Bilgileri şEkil öZellikleriyardimt
 

Semelhante a Ali püsküllüoğlu (20)

Aşiklarimiz ve ozanlarimiz
Aşiklarimiz ve ozanlarimizAşiklarimiz ve ozanlarimiz
Aşiklarimiz ve ozanlarimiz
 
çocuk şarkıları
çocuk şarkılarıçocuk şarkıları
çocuk şarkıları
 
Halk şi̇i̇ri̇
Halk şi̇i̇ri̇Halk şi̇i̇ri̇
Halk şi̇i̇ri̇
 
Halk şi̇i̇ri̇
Halk şi̇i̇ri̇Halk şi̇i̇ri̇
Halk şi̇i̇ri̇
 
Halk şi̇i̇ri̇
Halk şi̇i̇ri̇Halk şi̇i̇ri̇
Halk şi̇i̇ri̇
 
Nazım+hik..
Nazım+hik..Nazım+hik..
Nazım+hik..
 
Koşuk
KoşukKoşuk
Koşuk
 
Lermontov siirler. Rusca'dan Türkce'ye
Lermontov siirler. Rusca'dan Türkce'yeLermontov siirler. Rusca'dan Türkce'ye
Lermontov siirler. Rusca'dan Türkce'ye
 
Ölüme Şiirler
Ölüme ŞiirlerÖlüme Şiirler
Ölüme Şiirler
 
En ünü şairler ve şiirller
En ünü şairler ve şiirllerEn ünü şairler ve şiirller
En ünü şairler ve şiirller
 
Emin Bülent SERDAROĞLU
Emin Bülent SERDAROĞLUEmin Bülent SERDAROĞLU
Emin Bülent SERDAROĞLU
 
Emin bülent serdaroğlu
Emin bülent serdaroğluEmin bülent serdaroğlu
Emin bülent serdaroğlu
 
türkülerimiz.pdf
türkülerimiz.pdftürkülerimiz.pdf
türkülerimiz.pdf
 
Lezzetleri kesen ölüm...
Lezzetleri kesen ölüm...Lezzetleri kesen ölüm...
Lezzetleri kesen ölüm...
 
Edebi Sanatlar3
Edebi Sanatlar3Edebi Sanatlar3
Edebi Sanatlar3
 
türkülerimiz (2).pdf
türkülerimiz (2).pdftürkülerimiz (2).pdf
türkülerimiz (2).pdf
 
türkülerimiz (1).pdf
türkülerimiz (1).pdftürkülerimiz (1).pdf
türkülerimiz (1).pdf
 
KARADERE SEVDALILARINA
KARADERE SEVDALILARINAKARADERE SEVDALILARINA
KARADERE SEVDALILARINA
 
AşIk Tarzi TüRk şIiri
AşIk Tarzi TüRk şIiriAşIk Tarzi TüRk şIiri
AşIk Tarzi TüRk şIiri
 
Edebiyat Bilgileri şEkil öZellikleri
Edebiyat Bilgileri şEkil öZellikleriEdebiyat Bilgileri şEkil öZellikleri
Edebiyat Bilgileri şEkil öZellikleri
 

Mais de Bilal Emrah

Eski̇ çağda yazi araç gereç.compressed
Eski̇ çağda yazi araç gereç.compressedEski̇ çağda yazi araç gereç.compressed
Eski̇ çağda yazi araç gereç.compressedBilal Emrah
 
İrene+nemirovski
İrene+nemirovski İrene+nemirovski
İrene+nemirovski Bilal Emrah
 
Marshall sahlins
Marshall sahlinsMarshall sahlins
Marshall sahlinsBilal Emrah
 
Halk Hekimliği Uygulamaları
Halk Hekimliği UygulamalarıHalk Hekimliği Uygulamaları
Halk Hekimliği UygulamalarıBilal Emrah
 
Bergamalı lokman-hekim-galenos
Bergamalı lokman-hekim-galenosBergamalı lokman-hekim-galenos
Bergamalı lokman-hekim-galenosBilal Emrah
 
A.e. affifi muhyiddini i̇bnu’l-arabi-nin tasavvuf felsefesi
A.e. affifi  muhyiddini i̇bnu’l-arabi-nin tasavvuf felsefesiA.e. affifi  muhyiddini i̇bnu’l-arabi-nin tasavvuf felsefesi
A.e. affifi muhyiddini i̇bnu’l-arabi-nin tasavvuf felsefesiBilal Emrah
 

Mais de Bilal Emrah (7)

Eski̇ çağda yazi araç gereç.compressed
Eski̇ çağda yazi araç gereç.compressedEski̇ çağda yazi araç gereç.compressed
Eski̇ çağda yazi araç gereç.compressed
 
Catherynne
CatherynneCatherynne
Catherynne
 
İrene+nemirovski
İrene+nemirovski İrene+nemirovski
İrene+nemirovski
 
Marshall sahlins
Marshall sahlinsMarshall sahlins
Marshall sahlins
 
Halk Hekimliği Uygulamaları
Halk Hekimliği UygulamalarıHalk Hekimliği Uygulamaları
Halk Hekimliği Uygulamaları
 
Bergamalı lokman-hekim-galenos
Bergamalı lokman-hekim-galenosBergamalı lokman-hekim-galenos
Bergamalı lokman-hekim-galenos
 
A.e. affifi muhyiddini i̇bnu’l-arabi-nin tasavvuf felsefesi
A.e. affifi  muhyiddini i̇bnu’l-arabi-nin tasavvuf felsefesiA.e. affifi  muhyiddini i̇bnu’l-arabi-nin tasavvuf felsefesi
A.e. affifi muhyiddini i̇bnu’l-arabi-nin tasavvuf felsefesi
 

Ali püsküllüoğlu

  • 1.
  • 2. İ l i l d i Y A Y I N L A IU 253 ŞİİK DİZİSİ 29 Birinci Basını Temmuz 1976
  • 4. kapak düzeni fahri karagözoğlu ALİ PÜSKÜLLUOĞLU'nun KİTAPLARI ('işaretliler tükenmiştir.) Ş iir: Pembe Beyaz (İstanbul 1955)* Aydınlık İçinde (İstanbul 1956)' Karanfilli Saksı (İstanbul 1958)* Uzun Atlar Denizi (Ankara 1962)' Sırtımızda Kızgın Güneş (Ankara 1965)* Unutma Onları (Ankara 1976) A n latı: Efsaneler (Ankara 1971)* Dil ü z e r in e : ö z Dilimiz (Ankara 1966) Konuşmalar (Ankara 1966) ö z Türkçe Sözlük (Ankara 1966; 4. basım : 1975) Yaşar Kemal Sözlüğü (İstanbul 1974) Seykiler: Sevgi Şiirleri Antolojisi (İstanbul 1955)* Şiirimizin D ört Ahmedi (İstanbul 1959)* Yeni Türk Tiyatrosu (Ankara 1969)* Tiirk Halk Şiiri Antolojisi (Ankara 1975) UİLGİ BASIMEVİ - A N K A R A
  • 5. İ Ç İ N D E K İ L E R BİLDtRI Bildiri i 1 Dünden BugüneTürk Şiiri M Şiir 17 DAĞLAR Dağlar 23 Dağ Başı 24 Koşma ........................................................................... 26 Sevda Türküleri 28 Sevda Türküleri 31 Ay, Anadolu Dağları 34 Abdal 36 İlgaz'dan 38 öğretmensiz öğrenen Çocuk 39 Yüreğim 41 Anadolu İnsanı 43 Güneş 44 Ağaç 45 ÖLÜLER Kürdo 49 Çin Hindi 52 Çölde ölen ...................................... , .............................. 55 ö lü , Orm anda. 58 Kanayan Yaranın Şiiri 61 5
  • 6. Çarmıh ............................................................... 63 öldürenler de ölür 64 SORULAR U nutma Onları 69 Ey İnsan 71 Hey, Kardeş 73 Ve Sabah Olur İnsanlar Gider İşe 76 Sokak 78 Aşkla ...................................,........................................... 79 Türkü Söylüyor Bir İşçi 80 Gönül Çelen 82 Sorular 84 Gökyüzü 86 Güneyde 88 Karınca ........................................................................... 90 Su Birikintisi ile Serçe 92 AŞKLAR K ar K ar 95 Aşktır Geride Knhıı 98 Geçen .............................................................................. 100 Alaturka Bir Şarkıİçin Güfte 101 YAZLAR Yaz 105 Yazla 107 İlkyazla 108 Türkü 110 Su ............................................................. 112 Elmadağ YolundaBir Çingene Kızıyla Söyleşi 115 VE ÖTEKİ ŞİİRLER Bitmeyen 119 Türkü 120 Veysel’e 121 Ateş 122 Masal 123 Faşizm 124 6
  • 7. Kitap 125 Bursa'daki 126 Bun 127 Sabah 128 Sevgi 129 Gün 130 H alk 131 Tarih 132 Değişim 133 A raf 134 Belki 135 Yaz 136 Çöl 137 Sen 138 Dağ 139 Sincap 140 Göl 141 İz 142 İnsan 143 Acı 144 Güz 145 Gibi 146 Kül 147 Kış 148 Beklenen 149 Tepeler 150 Midilli 151 Papalina 152 ören 153 Ozan 154 Tüfek 155 Kurşun 156 At 157 Hikâye 158 7
  • 9. BİLDİRİ Acısı dile gelmiyorsa halkımın sevinci anlatılmıyorsa neyleyim o mısrağlan, vazoda gül gibi olsa- [lar da. Biraz sert biraz kaba ama yine de içten mısrağlar olmalı şiirde. Ve önce kendimden başlayarak işe «bunlar şiir mi?» diyorum artık içinde insan bulunmayan şiirlerin yakıyorum hepsini ve düşüyorum yola kurtarmak için burjuva şairlerin elinde oyuncak olan Türk şiirini! il
  • 10. Çünkü onlar kendi kişisel dünyalarını içi boş yüreklerini söylediler boyuna şiir diye.... ve girdiler dergilerin baş sayfalarına, okul kitaplarına ve antolojüere. Bana yanlış öğrettiler her şeyi beynimi yıkadılar, inkâr ettirdiler kendimi ve geldiğim yeri. Unutturdular kavgayı, hayatla. Oysa güzelim hayat akar giderdi yambaşımda bir ırmak gibi, kimi kez bulanık, kimi kez pınl pırıl. Bir ana sevgiyle okşardı çocuğunun başmı, bir kız. gülerdi, favorili bir oğlana, bir yaprak düşerdi, bir kuş kanat çırpardı usulca... 12
  • 11. Sokak gösterilerinde gencecik öğrenciler araba yakarlardı, yuh çekerlerdi... Dolar satılırdı on üç liraya..., Bütün bunları ve daha birçok şeyleri... örneğin türkü dinlemeyi Âşık Veysel’den köylülük saydılar. Şimdi ben diyorum ki onlara yoksul bir kasabada doğan yalnayak büyüyen şair nerden bulacak yumşak kelimeleri? O, dağ yeli gibidir sarsar. Hani, poyraza karşı bir pınar nasılsa öyledir onun şiiri. Bir ağıttır bir türküdür bir nasırlı eldir, tarlada; bir kınalı parmaktır cehizi sandıkta kalan... Artık onun şiiri ezberlenecek bir şiirdir. 13
  • 12. DÜ N D EN BUGÜNE TÜRK ŞÎİRÎ Saııa mı kaldı ölmek şu üç günlük dünyada sabrım, ey çelikten kılıcı yüreğimin! Sabah çiyinde ıslanan sarı anızları çocukluğumun sana mı kaldı düşlerime girmek ? Ya sen turaç sonsuz bir ötüş olarak bitmez bir kavga gibi? 14
  • 13. ölü o, bilmez nedenini sınırlara yığılmış karanlıkların, kurşunun; kâkülü alnına dökülmüş yatar, sınırsızlıklarda. Bunu bil öfkem, iğrenme dokunduğun elden, kuşanma silâhını hemen binme hıncın yaman atma, denizi ve güneşi yüreğinde duy! 15
  • 14. Küsme bile şiirini keskinleşsin. Ona mı kaldı güneşsiz etmek insan elinin çiçeğini? Ölürken birlikte ölürüz yolda birlikte yürüdüğümüz gibi; sabrım, güzel kinim benim sana yazdım bu şiiri! 16
  • 15. ŞİİR Böylesi görülmemiştir: Gelmiş kartallar gibi dağdan Sabahın erken saatlerinde Bağdaş kurm uştur korku. Sular akmamıştır, ağaçlar yeşermemiştir Daha bir kararm ıştır gece, Ozan susmuştur çünkü. 17
  • 16. Kaniyle yazar şiirini ozan Ta ilk mısrağdan beri Kim bilir kimin söylediği! Bir çeşmedir kalbi onun, Dünya kadar geniştir. Şiirindedir hayatın ipuçları İnsan coğrafyası, tarih. Kim suçlu? Kulak verin, şiirdir açıklayan. Kimdir aydınlıkları önleyen? Şiir söyler bunu. 18
  • 17. Kim yönetecek ülkeyi? Şiir söyler bunu. Dilidir halkın çünkü ozan. Ömür üç günlüktür biter Şiirde sürer hayatın filizi, Sürekli bir aşktır çünkü şiir. 19
  • 18. D A Ğ L A R 2
  • 19. DAG BAŞI Şimdi orda silâhlar atılır (bir kurşun da benden ey dünya!) sabaha kadar. tshak sesi baykuş sesi ve de yusufçuk, «Heey» der bir dağdan bir dağa yeniyetme bir çocuk. 24
  • 20. Buğdaylar biçilmiştir çoktaaan, mısır toplanmıştır, cevizler firiktir dağda sincaplar kışa hazırlanmıştır. Sular daha da soğumuş daha gür, daha sağlıklı; (hey yayla!) dağ başım duman almıştır! 25
  • 21. KOŞMA Ben çoktaan söyledim bunu, anlamadınız Bir gün olur dedim, büyür bu dalga Toprakta, ıssız dağ yollarında, güneşli kırlarda Gaz lambasıyla aydınlanan mağaralarda Yağmurda eriyen kerpiç, ot evlerde Sevginin olduğu her yerde konuşulur bu dedim. O çiyli sabahlan düşünün, işte puslu dağlar Aşağlardan bir şeyler... bir ırmak ağır akar (ama durmadan, ama açar kendine yol, dur­ madan) Çok var daha böyle ırm aklar yurdumda Güneşin altın ışıklanyla aydınlanan Gölgesi kendinden büyük çınar ağaçları çok var. 26
  • 22. Ben koşarken yorulan atları sevmem (Bu topraklarda öyle atlar yoktur çoktaaan söyledim) Ürken kuşları sevmem, tavşanları... Gün ışırken yola düşen göçleri severim daha [Çok. Çünkü göçmek yeniyedir, çünkü bir yerlere... Çünkü «ağır ağır giden eller bizimdir.» 27
  • 23. SEVDA TÜRKÜLERİ Bir sudur akar ölüm Aşkımıza ve sana ey yâr O artık bir cumhuriyettir Dizginlenmez sevdalar Kim demiş kim söylemiştir Ağacın çürüğü özünden olur Hey anam Ezelden de kurt eniği kurt olur 28
  • 24. Şu kumruyu vurmalı Öter çünkü garipçe Şu dağın ardı dere Şu yolun sonu düz Kim öle kim kala Söylenip gide türkümüz 29
  • 25. Bütün bunlar halk sözleridir Toplanıp kitaplara geçmiştir Ki senin söylediğin söz Aklımdan çıkmaz Şu kumruyu vurmalı Öter çünkü garipçe 30
  • 26. SEVDA TÜRKÜLERİ Ey sen ki yüzün nilüferlere benzerdi Abant’ta göl içinde yüzen Gün vuranda gülen yel esende sallanan Dokunsan bozulan küçük bir dalgayla eğilen Ey sen ki eriye eriye tükenen Ne söyler o şürler şimdi Zamanın sesi uzaktan ve ağırdan Ürkekliğin sesi çılgınca ve koşarcasına 31
  • 27. Ey sen ki neden saçların düşerdi alnına Bir perçem bir güzel töre Ağacın gölgesine düşen serinlik Taşa geçen hayınlık Ey sen ki şimdi soluk bir gökyüzü Gider durur bir ak bulut Çıkarır burnunu yerden bir köstebek Atlar bir daldan bir dala sincap Ey sen ki durmadan işleyen yara İlkyazda sıcak temmuzda güzde ve kışta Giden derinden derine Soluyan terli bir at gibi 32
  • 28. Ey sen ki bir atsın işte kan ter içinde Sırtına zalımların bindiği Nasıl da korkunç sesi kırbacın Nasıl da yatarsın boylu boyunca Ey sen ki sevgili ölü Ah evet unuttum yüzyıllar süren kavgam Bir ozan çıkıp anlatmalı bunu Bir ağıt değil bu bir halk türküsü Ey sen ki türkülerin çıkağı güzel Şiirler ne der türküler varken Kentler ne der dağlar varken Ve ovalar ırmaklar ey benim can Türkiyem 33
  • 29. AY, ANADOLU DAĞLARI Ay, o her zaman gülümseyen Hiç acıkmayan Hiç yakınmayan Hiç yenilmeyen Anadolu dağlarının üstünde. Anadolu dağları ki Bir yam uçurum Bir yanında sis boran Hüzünlü bir ağıttır orda gece. 34
  • 30. Dolanır gider aşağdan Bir su: Seyhan’dır, Fırat’tır. Bir ova, sarıdan doğru yeşile. Bir insan, yağız. Bir türkü, söylenmedik: «Dolanı ay dolanı Bıldırcın derler bir kuş var, güzel değil Ama kuşkusu deli eder insanı.» Atıyorum kurşunumu karanlığın içine! 35
  • 31. ABDAL Nurhak’ta bir adam bıçağı gümüşten Sapı kara ama incecik bir ışık düşer üstüne Bütün vurulmuşları bir bayrak yapan Ele avuca sığmayan çılgınlığıdır 36
  • 32. Çünkü o çok eski bir kavgadır gecede Uzak çağlan bugüne bağlayan Sakallı adamlar gibi dağlarda Çok güzel silâhlandırdığı yalnızlıktır 37
  • 33. İLGAZ’DAN «Ey sen bire bir bile vermeyen toprak Gözümüz sende. Çifte koşulu öküz, sana derim Gözümüz sende.» Böyle söyler İlgaz’da Tohumu toprağa atan Ahmet, Erken sabah, geç akşam Gün ne, ay ne, yıl ne Tozlu yollar boyu, kağnıyla. Sen İlgaz’dan geçtin mi ağustosta? 38
  • 34. ÖĞRETMENSİZ ÖĞRENEN ÇOCUK Belki de şimdi Alfebeyi bile bilmeyen bir çocuk Kuş avlıyordur kuş gibi Ayakları yalm elleri çatlaik Yaz bir şey demez ona Kışın söylediği ise kar türküsüdür Onun tırmandığı ağaca Kimse tirmanamaz düşmeden Bütün bitküeri büir Orman hayvanlanan evcilleri Gün doğmadan işe gidilir O da gider 39
  • 35. Büyüyünce önüne çıkan Sarp kayalarda geyiklerdir Döner akşama avdan Sevindirir çocuklarım Şunca yıla karşı Çok yaşasın cumhuriyet Bir avuç göz yaşı Avutsun isteyeni 40
  • 36. YÜREĞİM — Bülent Ecevit’e — Benim yüreğim Dayanmıştır nice acıya Buna da dayanır Yiğit yüreğim, sevecen yüreğim Umudu hiç bitmeyen Çizer yere bir gölge En dönülmez korkuyu Ona da dayamr Aydınlığı hiç yitmeyen Yiğit yüreğim Dostu dost düşmanı düşman Canı can bilen Boşuna değil gönül verdiği Güzel günlere Can kuşum 41
  • 37. İnce bir su gibidir o Sızmıştır nice toprağa Yine de sızar Gücü dağ yeli yüreğim, dağlım Yiğidim Eller ki sıktığın Karartmasın içini Gelecektir çünkü insanın kendi Göğsümüzün sol yanında 42
  • 38. ANADOLU İNSANI Nice acılardan, yıkımlardan Ezinçlerden Bir yanı yasta, karyağdı Bir yanı sevinçte, güneşlik Bir başka yanı savaşta Nice kıtlıklardan Sıkıntılardan Didinmelerden sonra Yine de gülen Yine de şaşkıyla bakan dünyaya Askere giden Vergi veren Oy veren Ve bir karış toprak için can veren 43
  • 39. GÜNEŞ Sabahı istekle bekliyorum, Çünkü çıkıp gelecek güneş dostum. Aydınlatacak yeryüzünü; Sevgiyle okşayacak, biliyorum O sıcak elleriyle Çimenler, kumlar üzerinde beni. Söylerken türküsünü Kendi lıalince börtü böcek Yerdeki karınca, İncitmeyecek onu bile. 44
  • 40. AĞAÇ Dün bir ağaç vardı bu bahçede Bugün yok. Kesmişler güzelim ağacı Kazmışlar bahçeyi Kocaman bir yapı dikmek için. Nasıl güzelleştirdiğini yeryüzünü Ağaç bu, dili yok ki söylesin! 45
  • 42. KÜRDO Gün döner akşamın kara serçeleri gelir konar birazdan, ağaçlara. Gecenin kan, yağmuru yağar üstüne. O, aldırmaz; ölü çünkü. Davranmadan silâhına vurulmuştur 49
  • 43. Sigara yakamaz artık, çamakla; kaçak tütün sarıp. Kurşun sıkamaz Sürmene yapısı silâhıyla. Bir ayağı Suriye dağlarında biri Nemrut’taydı, ama ikisi de yan yana uzanmış şimdi sessizce. — Adı? — Bümezem! — Tanır mısın? — Görmemişem! — Yalan söyleme lan! — Yallah beg! 5ü
  • 44. Gün olur türküsü dillerde dolaşır, inceden yüreğe bir kurşun gibi işleyen çaresizlikle: — Ley aman ley aman ley aman! 51
  • 45. ÇIN HİNDİ Anlatırdı dedem: — «Çete» derdik, göğüsleri çapraz fişekli adamlar ve çocuklar daha bıyığı terlememiş, ve çiftçi ve çoban demirci ve eşraf ve kağnı- [lanyla İnegöl yapısı arabalarıyla üstüne yürürken cümle halk yurda girmişlerin. Kurtuluş Savaşı’nda. 52
  • 46. — Şimdi «gerilla» diyorlar onlara derdim, dedeme; gerilla. Vietnam’da, Bolivya’da, Filistin’de. — Demek anası ağlıyor oralarda da halkın? [derdi dedem. — Hem de nasıl! — Biz de çok çektik, bilirim. — Çin Hindi çok ıızak, dede; ay kadar uzak. Birleşik Amerika ordusu uçağı, tankı, korkunç silâhları cinsel hastalıklarıyla ta canevinde Çin Hindi’nin. Sözün burasmda dedem alırdı lâfı: — Biz de gördük nice zulüm, ama sonu aydınlığa çıktı. — Öyle mi dersin, dede? Dedem susardı burada. 53
  • 47. Çin Hindi uzaktır, uzaktır, uzak ay kadar; ama kollan uzun emperyalizmin. Vietnam’ın, Kamboçya’nın, Kore’nin çekik gözlü çocukları ne yapsın? Yanarken Çin Hindi ne yapsın Asyalılar ölümü bir yâr gibi sineye çekmesin de? P.S. Dedem mi? Yok benim dedem. 54
  • 48. ÇÖLDE ÖLEN Kan (inceden, ılık, gül rengi) sızıyor ağzından ve gözleri gülüyor sanki. Kumlar (zalim bir rüzgârla) savruluyor yerden ve örtüyor üstünü yavaşça. 55
  • 49. Ölünün üstünde yok bir çiçek (yok bir çiçek) ne de bir ağaç başucunda. — Ağıt? — Yok! — Gözyaşı? — Yok! 56
  • 50. Bir başka bomba (az ötesinde ölünün) bir çukur daha açıyor derin, korkunç. Alfabeden aşktan önce öğretilen savaş sürüp gidiyor çölde. 57
  • 51. ÖLÜ, ORMANDA Bu adam ölmüştür ama yaşıyor tabancası. Çalımlı bir at gibi ayakkabıları hâlâ giyilmeyi bekliyor. Saati işliyor durmadan güneş vurmuş camına. 58
  • 52. Ha bismillah şurasında bir kurşun, ha bismillah şurasında bir kama. Atı eğerli ve güçlü soluyor, eşiyor yeri. Ve bir yankı gibi ötelerden geliyor anasının çığlığı. Kim bu adam, ki ölmüş? Kim bu adam, iki büen yok vuranı? 59
  • 53. Yeşil bir sinek dolanıyor üstünde ölünün. Koca bir kartal süzülüp gidiyor gökyüzünde. Orman, o ağaç denizi uğulduyor rüzgârla. Ve yatıyor ölü, uzanmış ormanda bir başına. O ki bilmez düşmanını o ki bilmez dostunu ona kalk denümeyecektir. 60
  • 54. KANAYAN YAR ANIN ŞİİRİ Öldürülen gencecik ölüsüne çiçek bırakılmayan Girer gibi sabaha Çıkar gibi günden geceye Taştır, yansır soluğu Gelmemiştir beklenen Ağıdı kim ağlayacak Kim gidecek benimle Çocuk, sen ışkın gibisin Bahar bile anlamaz seni Eğilen bir dalın Yalınayak ak sakallı dedemin 61
  • 55. Yazılmadı daha 1971’in tarihi Ki ayırır bizden gülü Mayıs, o sıcak yaz Yazılmadı daha Kanayan yaranın şiiri Ki söyler bize Geceden geceye uçan yarasa 62
  • 56. ÇARMIH Kollarım kalın çivilerle delik deşik Bu akan kan benden, sıcak sımsıcak Benim başım bu, bulutlar arasında Bu halk beni alkışlıyor çılgınca; Kahramanlıkla ilgili ne varsa Şimdilerden geçmişlerden geleceklerden... Şafağın kızları gibi hülyamda Beni emziriyor en cömert analar Ve beni doğuruyor her gün yeniden Yeni dünyaların en gizli ânmda. 63
  • 57. ÖLDÜRENLER DE ÖLÜR Dün gece seyrim içinde Öldürenler de ölür Şu dünyada kötülüklerden gayn Ne kalır Böyle demiş ozanlar Öldürenler de ölür Kurtlar kuşlar düşman değil insana Arılardan dost olur 64
  • 58. Sokak başları tutulmuş Öldürenler de ölür Ankara’nın ortasında Bu ne martin sesidir Kar yağar kan üstüne Öldürenler de ölür Gencecik gider canlar Ahları yerde mi kalır
  • 60. UNUTMA ONLARI Kara bakır Ve demirin ve kömürün ve ateşin içinden Bir gün çıkacaktır Erimesi geç olan, yanması alev alev olan Ağzım kim bağlayacak ey yâr Sesini yankıya ayarla ki bümesin çmlama Göğü yakanlar Senin rengine bürünsün gelsin Kaşıkla ve çapayla ey sürgün Narın kızarmışlığı üzümün sararmışlığı İzmir’e doğru gördüğün O omça, o denize akan ırmak 69
  • 61. İçinde bunca kökü saklayan Bir avuç topraktır, onu al yanına İnce ince yağan Bir yağmurdur, onu al yamna Geç çatlak, kıraç Örtüsü sararmış tarlalardan Soluk soluğa, aç Bitkin, yorgun, bunca sıkıntıyla didinen Unutma onları ey unutkan Bağlıysa da yazgıları kendilerine 70
  • 62. EY İNSAN Dağ yakın Kent uzak Bilme, düşünme Çok var daha Yağmurun inceden yağmasına Üzünçle başlanır mı güne Bu mapusane Açar kapılarım bir gün Geceden sonra sabalı Yağmurdan sonra güneş Ölümden sonra düğün Korkuyla çıkılır mı yola 71
  • 63. Şenindir kırlar Kapanıp kalma Yakındır çok Çiğdemin burnu çıkar topraktan Yeniler kendini doğa Yılgıyla girilir mi işe Sevgidir her işin b aşı Özsu yürüyen gizlice Gelen gün giden gün şimdi Bir süt çocuğunun ağzı Durmadan yaratır onu Ezinçle arkadaş olma! 72
  • 64. HEY, KARDEŞ Bir ıslık çal artık hey gençliğimin arkadaşı, saati damarlarımın; yasla üşüyen gövdeme çılgınlığı kurşun sıcaklığıyla. Dişetlerimde acı öteden, çook uzak bir yerlerden uçan turna sürüsüdür, yağışlı bir yoldur, kaygan. Sen ki o yolda durmadan yürüyen birisin, «Ne zaman?» diye soranlara «Şimdi!» diyerek. 73
  • 65. Oysa çok geç, inadına ve korkakça, çok geç. Bıçak keserken ekmeği, ağaçtan düşerken yaprak, ve bir kavga vakti silâhsız kalmış gibisin sen. Rüzgâr ve gök sonsuz bir koşuda ve yağarken ilk kar kente sensin yalnız kalan. 74
  • 66. Kırbaçla atları yiğidim, doru atları varalım gidelim artık hey canım, hey yolcum, çal ıslığım! Bir demir var dövülecek harlı ateşte, bizim bu çektiğimizi çekmesinler diye! 75
  • 67. VE SABAH OLUR İNSANLAR GİDER İŞE Ve sabah bir su gibi insanlar yollarda, bir ırmak akan ve taşan kimi zaman; bir dağ inleyen ama fare doğurmayan; hepsi güneşe çıkar gerinir doğa usuldan inceden, bir bıçak saplanır senin benim onun onların öteküerin yeryüzüne yaşamaya gelenlerin yani! 76
  • 68. Üstünde yazılar bulunmayan bir taşın bir evin bir köyün bir kentin! Uzayda yer kaplayan çekilen bir çizginin aya gidiş dönüşün ya da geçmişin içinden çıkıp gelen şimdinin, karmca nasıl çalışkan bilinirse öyle, ağustosböceği nasıl tembel bilinirse öyle: Yeni bir bileşime doğru bir masal gerçeği yaratm ak için kol kalkar havaya. 77
  • 69. SOKAK çarpmadan açık kapılan rüzgâr akmadan çeşmelerin suyu kurumadan yapraktaki damla gün vurmadan pencerenin camına satıcılar işe gidenler düşmeden yollara uyan uyan gör sokaklara çöken hüznü 78
  • 70. AŞKLA Dün bir kuş uçtuysa bugün bir yaprak düşebilir yani ölebilir kuş. Dursun dersen şu kavga aşkla karışacaksın sen de aşkla vuracaksın yumruğu. Ölüm daima vardır ama çıkarma akimdan kişi ölür aşk ölmez. 79
  • 71. TÜRKÜ SÖYLÜYOR BİR İŞÇİ Bir işçi tuğla çekiyor sırtında; biri harç karıyor, biri örüyor duvarı, sıva yapıyor biri, düzlüyor malayla. Türkü söylüyor biri usuldan, Anadolu ağzıyla; bazı beyitler sevdalı bazısı ¡zehir zıkkım, bazısı da fiyakalı bir kurşun gibidir söyleyenin ağzında... işte öyle bir türkü bu.
  • 72. «Ruhi Su duymalı bu işçiyi» diyorum, «beğenirdi mutlaka; belki de alırdı türküyü başlardı kendi söylemeye ve anlatırdı işçiye, sese öfke katmayı.» Çok usuldan söylüyor işçi, çok usuldan. «Duyulur duyulmaz bir ses ne işe yaramıştır şimdiye kadar?» diyorum içimden, «bağır be!» Bir sigara yakıyor işçi, çekiyor ciğerlerine ve düşünüyor, ne düşünüyorsa artık. 81
  • 73. GÖNÜL ÇELEN Ne zaman düşünsem Ölümsüz bir mısrağ gibi aklımda «Devr-i dil-ârâ-yı cumhuriyet» Ahmet Muhip’ten bir şiir adı elbet Ah elbet kendiliğinden çalar saat Kurulmuşsa geceden vakte Ortalıkta sis duman fakat Ah fakat ilkyazdır yazdır güz gelir 82
  • 74. Ah güz gelir kış yok işte yağan kardır Yer duymaz gök sağır ey Ben çekerim yüzyıllardır Söyleyin anama ağlamasın 83
  • 75. SORULAR Durmuş bir adam saati sorar Saat kaç? Neden sorarsm be adam işin ne saatle? Günü sorar biri Bugün ne günlerden? Neden sorarsın be adam İşin ne günle? 84
  • 76. Biri de yolu sorar durmuş Nereye gider? Neden sorarsın be adam İşin ne yolla? Bak, karınca soruyor mu saati? Bak, güvercin soruyor mu günü? Bak, kaplumbağa soruyor mu yolu? Sen neden soruyorsun peki? 85
  • 77. GÖKYÜZÜ Bozkıra doğru akıp giderken bulutlar. Neden çoban Hızlandırır sürüyü? Şaşarım hep Neden her sabah Mavi olmaz gökyüzü? Kuşlar süzülürken Yağmur yüklü bulutlarla birlikte, Neden bir telâş alır göğü? 86
  • 78. Neden kaçar tavşan inine, İnsan evine, Bulandı mı gökyüzü? Derim, hep mavi ol gök! Derim, hep aydınlık ol bozkır! Derim, hep güzel ol doğa! 87
  • 79. GÜNEYDE Ben güneyde büyüdüm O san sıcaklarda Sarışın buğdaylardı o zaman kızlar O boz tarlalarda O deli rüzgârlarda Düşlerimde Güney gecelerinin yıldızlı aydınlığı var şimdi Biraz muz Biraz portakal Biraz limon çiçeği 88
  • 80. Orada derenin kıyısında Yaban çiçekleri ve menekşeler olur Derenin bu yamacında Kara kapkara bir yılan Görünmez bir deliğe akıp gitmişti Sular Kendine çektikçe güzellikleri Ve parmaklar Kenetlendikçe birbirine Yasanımın ve ölümün karşısmda her şey susar 89
  • 81. KARINCA Bir karınca Tutmuş sürüklüyor bir buğdayı. —Nereye götüreceksin karınca? Karşılık vermiyor Çabalıyor boyuna. Yuvarlıyor buğdayı Otlar, kumlar arasında. Duruyor, dinleniyor arada bir, Başlıyor yeniden işine. 90
  • 82. Terler mi acaba Biz insanlar gibi o da Böyle didinirken? Ya nasıl uyur kim bilir Bunca çalışmadan sonra!
  • 83. su b i r i k i n t i s i i l e s e r ç e Yerde bir avuç su, Ağaçta Bir serçe. indi ağaçtan, Gagasını soktu suya Bir serçe. Kaldırdı başını Sonra Bir serçe. Uçtu gitti Bir ağaca Bir serçe. 92
  • 85. KAR KAR Yağar kar Ayak izlerimize ve geceye. (En güzel beyazlıktır o, akşamlan) Kar yağar Uzun, ince, çıplak bir kavağa Ve ayak izlerine ikimizin. 95
  • 86. Kar yağar Şimdi soğuk hem yine soğuk Yağar kar Düşer ardımıza Onun ölgün sessizliği. Yağar kar Kar yağar Yağar kar Kar yağar hiç durmadan Taaa kalbimize! 96
  • 87. Dünyanın bütün garlarına Yağar kar şimdi! Keskin bir çığlık gibi yağar kar Kar yağar Yağar kar Kar yağar! 97
  • 88. AŞKTIR GERİDE KALAN inkâr etmem aşkı Ağzı bir elma tadı ağzımda Sevdiği oyuncaklar En güzeli mızıka Derken geçer gider birdenbire Güzelim yaz Eylülle hüzün Türkülerde yağmur Uykusuz geceler ki Çoktaaan unutulmuştur 98
  • 89. Severdi her şeyi Yollar uzun yürüse Küçiik çakıl taşları, birkaç sümüklüböcek Bir serçe 99
  • 90. GEÇEN Bak yine geçti yaz Dalından koparılmış bir elma, bir kiraz ile Unut derdin ya Nice unutmalar nice bilmezlikler girdi araya Saati ömriin işleyip durdu yine de, yürek vurdu sayısız ¡00
  • 91. ALATURKA BÎR ŞARKI İÇİN GÜFTE Güzel kız Ağlamana dayanamam, Pencereni açık bırak Ve yat uyu... Söziim söz, bu gece Düşüne gireceğim. 101
  • 93. YAZ Bu kuş, orda öten, yellerin kavaklarda estiği saatte. Bu güneş. Bu salkımsöğüt, suda. Su sapanca. Göl ve balık, yosun, batak. Yol gidilmez, gelinmez, uzak. Ay doğar akşam (belki de bir tren vakti) bodur tepelerden. 105
  • 94. Ve adam elini sokar suya bir taş alır. Bir taş atar, göle. Bir taş atar, ağaca. Şimdi o şu bilinen yazlardan birinde. 106
  • 95. YAZLA Belki diyorum Sevinçlerle mutluluklarla öyle Günün alaca karanlığı Çimenin yeşiliyle Bak ayak izime Görürsün hemen orda Bir el yazar bahan toprağa Kuş biçimiyle Belki diyorum Yazla Bir yoldur Gider bir yerlere öyle Ve gelir durur kapma Her sabah yağan çiyle 107
  • 96. İLKYAZLA Bir kuş uçtu, duydum. Bir çiçek açtı, duydum. Bir yel esti, duydum, İlkyazla. Göğe ağan bulut, Yüzüfaü gösteren güneş, Ya sen sarı çiğdem, İlkyazla. Bir uçurtmadır uçar Yüreğim iplerde, Koşanm, kırlara İlkyazla. 108
  • 97. Şimdi bir yerlerde Ağlayan çocuklar vardır, Üşürler de belki. Ben ısınırım ilkyazla. Günaydımm var, Esen yele, uçan kuşa, Bulutsuz göğe İlkyazla. 109
  • 98. TÜRKÜ Şölen olacaktır açınca katırtırnakları kırda ve bir ağız bağıracaktır adımı orda. Bir dağ yeli, incedir. (Kavakların üstünden doğarken ay) Gece. Bir su başı, bir kervansaray. Bir kuş, adını unuttum; Bir dağ. Bir köy. Akan bir ırmak. Bir mağra. 110
  • 99. Atımı getirin, der adam. Yoruldum, der kadm. Binerler yine de Geçip giderler içinden bir masalın. — Ölüm? — Var! Masal bile olsanız ey insanlar! ///
  • 100. s u Koşarken aşağlara mavi dalgalanır su ki orman denizidir Bolu dağında çam kokulu: Bir ağaç dibinden bir dereden bir çaydan akar kavlince. 112
  • 101. A'kar kavlince ince oluklardan, sızar otlar arasından ya da. Kaldırır yüzünü güneşe bir kuş, bir geyik içerken su: Bir gölgelikte bir kuytuda. ¡13
  • 102. Neden görmez şu ağaç yıkılmıştır, şu dal kırılmıştır, şu çalı yanmış. Dolanır gelir yukarlardan su, sormaz hiç: Kim kesmiş kim yakmış? Akar, akar gider dağlardan, aşağlara. ¡14
  • 103. ELMADAĞ YOLUNDA BİR ÇİNGENE KIZIYLE SÖYLEŞİ — Ne yedin de böyle güzel oldun şekerim? — Ah oğlan ne sorarsın, kör olası anamdan bol bol kötek yedim.
  • 105. BİTMEYEN — Fakir Baykurt’a — Doğrusu ya kardeşler Şaşıyorum şu ozanlara yazarlara Ne bitmez tükenmez türküleri varmış Söyleyip duruyorlar hâlâ 119
  • 106. TÜRKÜ Dün bugün yarın Ey kendini saklayan hürmüz Tanzimat meşrutiyet cumhuriyet Nasü bitsin türkümüz 120
  • 107. VEYSEL’E İncedir acısı gelmez dile Ne düşman ne dost bilir ne sevgi Düştük yola erişmek’çin menzile Gideriz gideriz görünmez sıla 121
  • 108. ATEŞ Yakar kavurur ne varsa Şu canım yeryüzünde Ama umudu ve düşünceyi Yakamaz yine de 122
  • 109. MASAL Yürünür mü yol bunca uzak Kaçar bizden o kuş Ağladı güldü sevdi sevmedi öldü Bir varmış bir yokmuş 123
  • 110. FAŞİZM Kimse söz etmiyor aşktan sevdadan Yok şiirlerde bülbül gül ve karanfil Solmuş çiçekler bozulmuş bahçe Artık yazmak bir tüfek bile değil 124
  • 111. KİTAP Alfabeyi de kaldırmak kalemleri de Yakmalı yasaklamak Sözlükleri sözcükleri Kim kitap okursa tutuklamak 125
  • 112. BURSA’DAKÎ O söyler size güneşi bulutu sevinci Her bir yaprağı can otu sevgi ocağı Ona sorun şu dünyanın işlerini Ey kardeşler ey canlar söyle ey ağaç ¡26
  • 113. BUN Göğe ağan bulut ağaca değen rüzgâr Bilir ne kadar kısadır aydınlığı yüreğin Akşam dönerken eve ağzında bahar Yorgun uzaklardan leylek 127
  • 114. SABAH Göründü dağın ardı Bir top 'karanfildir şimdi yolun çimeni Sabahla başlanan şarkı Gün boyunca duyulan bir aşk artık 128
  • 115. SEVGİ Bir saksıya bakmak sulamak çiçekleri Değince bir yaprağa uzayan bir dala Sevginin sokulgan güvercini Arar kendini bizde 129
  • 116. GÜN Bil ki senin büyüdüğün Bir nice umudu da taşır kendinde Ey gelen gün Ey sabrı bir kozada saklayan ¡30
  • 117. HALK Sürgündür kendine büir bunu Bilmez saatin tiktakian ne der Eski çamların bardak olduğu Kendisine çok söylenmiştir 131
  • 118. TARİH Kim sürü kim çoban Günün önü yolun sonu işin başı Ey gözlerini benden kaçıran Tarih noktalar sözünü 132
  • 119. DEĞİŞİM Çam gürgen ve tahta tğneyapraklılar kınkanatlılar solucanlar Çağınr kendini karınca Bir tepeyi koşar koşar deve 133
  • 120. ARAF Seni görünce oluyor ey kaçan suları Bir boruya alan kaçkın Bir yanı Kızıldeniz ötesi Kafdağı Kaldık ara yerde duy ki l U
  • 121. BELKİ Gün dala biner şavkır özü denizin Ağıl açar kapışım sürüye to ağarır tan Uzun kanatlı sevgimizin Uçar kuşlan havaya 135
  • 122. YAZ Açınca yolumda bir çiçek Derim ki yazık öldü yine bir can Söylerim geçmiş yazdaki türiküyü. Gelecek Ve şimdiyle ilgili ne varsa ondadır çünkü ¡36
  • 123. ÇÖL Çöldür o uzar kum savrulur bir rüzgâr Diner sızı düşününce aldanışları Kim ki yüreğini bir gönle adar Bilsin artık umut yok ondan 137
  • 124. SEN Sen şu karanlığı görünce durursun Acıyı büince sevinci duyunca Çatıyı döğen yağmurun Niçin yağdığım anla artık 138
  • 125. DAG Dağın ardından doğar gün o dağda Ağaçlar söyler bize: Aşktır aşk Ölümün yenildiği çağda Bir koşu şimdi yaşamak j$9
  • 126. SİNCAP Çekilir kuytusuna ormanın Sabah sincabı, ki yüreğidir çiyli dal Kim bilir yarın Nereye gidecektir atlayarak ağaçtan ağaca 140
  • 127. GÖL Üstündeyim tam, bakıyorum aşağıya Uzayıp kıvrıldıkça mavi Çarpıyor da dağa Ki sesim işte dönmüyor geri 141
  • 128. ÎZ Hadi, gel artık. Böyle diyor deniz Güneş ve kum, m artı ve çığlık Islak ayaklarımızdan, kalan iz Uysun bu çağrıya, hadi gel 142
  • 129. İNSAN Ben sana neyledim ki doğa Vurdun yerden yere Böyle korkulacak bir şey değildi oysa İnsan olmak evvel zaman içinde 143
  • 130. ACI Süzülüyor gülüşü Dağdan inen sabahla Acı bir avunmadır çünkü Kış, yaz ve bütün mevsimlerinde dünyanın ¡44
  • 131. GÜZ Güz geliyor yine Duyuyorum ayak sesini Günün batışı iyice Ağlatan bir türküdür artık 145
  • 132. GİBİ Sorarsa söyleme, kimdir bilmesin Terli bir yüz kalsın akimda sade Sevecen bir geyiğin Kayadan kayaya atlayışı gibi i46
  • 133. KÜL Ateş yanmak ister Kül savrulmak yağmur yağmak Sevgi sınanmak ister Günün içinde ve tarihte 147
  • 134. KIŞ Kış ortaya çıkıyor usuldan esen rüzgârla Kayıyor bulutlar ve gök Kedinin gözleri çamın kozalağı doluyor yine [karla Ve duvan geçince boz bir yol bir ev bir ağaç 148
  • 135. BEKLENEN Yitirme umudunu, bir muştudur toprağa Çiğdem de bekler onu senin kadar Nerde kalmıştır hangi bulutta eğlenmiştir sor- [ma Bakarsın çıkıp gelmiştir 149
  • 136. TEPELER Gördüm Afyon dolaylarında onları ay ışığında Tepeler... tepeler... tepeler... Kim bilir 'kaçında Tavşanlar koşar durur şimdi 150
  • 137. MİDİLLİ İlhan Berk’e bıraktım balık adlarım ve midye­ le rin şiirini Karşımda Midilli. Çok şey öğrendim tarihten Gün batarken Şeytan Sofrası’nda akşam vakti Gemiler geçmeyen deniz ve uzayıp giden kum­ ralda 151
  • 138. PAPALİNA Tatlı ve lezzetli ve çok güzel Cunda’da kıyı aşçılan pişirir, yenir şarapla Adresi belli değil. Buralarda yaşardı evvel Şimdi bulunmuyor pek. Öyle diyorlar 152
  • 139. ÖREN Kim getirmiş bu denizi bu kumu buraya Alabildiğine geçmiş kendinden Dağlar uymuş suya su uymuş göğe ve doğa Yaratmış kendini deniz köpüğünden ¡53
  • 140. OZAN Ölürsem mezarımda Çimenler bitecekmiş... Ama benîm asla Mezanm olmayacak J54
  • 141. TÜFEK Tüfeğimi alıp çıkmadım ava Yok ki tüfeğim Av avlardım kuş kuşlardım oysa Dağlar dağlar viran dağlar J55
  • 142. KURŞUN Şu dünyanın ortasında bir çeşme Akar durur bizim için Geçer gider günler, yan yoldur işte Ve kalbimizin ortasında bir kurşun ¡56
  • 143. AT Bir at yapmak isterdim ince bir dalı Çocukluğumdan kalan bir düş Ve ezbere bildiğim o masalı Bir daha bir daha dinlemek isterdim 157
  • 144. HİKÂYE Ki böyledir ol hikâye Zalim avcı vurur en güzel geyiği Yâd avcı vurdu diye Hâlâ ağlar durur o geyik 158
  • 145. Ali Püskiillüoğlu’nun şiiri, Türk şiirinin geçirdiği aşamaları, ozanın kişisel merceğinden geçirdikten sonra mısra mısra yoğunlaştıran bir şiirdir. 'Karanfilli Saksı* adlı eserinden sonra, yeni bir ses ve imge düzenine yönelen ozan, ‘Unutma Onları’ ile imgede açıklık, dilde duruluk, içerikte içtenlik yolunu geliştiriyor. Ali Püskiillüoğlu, ‘Unutma onları’ ile bir yandan şiirini olgunluk aşamasına vardırıyor, bir yandan da memleketinden ve yaşantısından unutulmayacak olanlara okurlarını da ortak ediyor. İlgiyle okuyacaksınız. e B İ L G İ B A S I ME V İ A NK AR A 15 LİRA