Ortak Gelecek için Diyalog Derneği Faaliyet RaporuBaybars Örsek
Similar to Ülkemizdeki Kadın İşgücü İstihdamının Dünya ve Avrupa Ülkeleriyle Karşılaştırılması; İstihdam Edilmiş Kadın İşgücüne İlişkin Bir Araştırma (11)
Ortak Gelecek için Diyalog Derneği Faaliyet Raporu
Ülkemizdeki Kadın İşgücü İstihdamının Dünya ve Avrupa Ülkeleriyle Karşılaştırılması; İstihdam Edilmiş Kadın İşgücüne İlişkin Bir Araştırma
1. T.C.
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
İŞLETME FAKÜLTESİ İŞLETME İKTİSADÎ ENSTİTÜSÜ
İŞLETME YÖNETİMİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI
ÜLKEMİZDEKİ KADIN İŞGÜCÜ İSTİHDAMININ DÜNYA VE AVRUPA
ÜLKELERİYLE KARŞILAŞTIRILMASI;
İSTİHDAM EDİLMİŞ KADIN İŞGÜCÜNE İLİŞKİN BİR ARAŞTIRMA
PROJE DANIŞMANI: DOÇ. DR. VALA LALE TÜZÜNER
HAZIRLAYAN: EVRİM GÖZENER - 1973
YÜKSEK LİSANS TEZİ
MAYIS 2012
2. T.C.
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
İŞLETME FAKÜLTESİ İŞLETME İKTİSADÎ ENSTİTÜSÜ
İŞLETME YÖNETİMİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI
ÜLKEMİZDEKİ KADIN İŞGÜCÜ İSTİHDAMININ DÜNYA VE AVRUPA
ÜLKELERİYLE KARŞILAŞTIRILMASI;
İSTİHDAM EDİLMİŞ KADIN İŞGÜCÜNE İLİŞKİN BİR ARAŞTIRMA
PROJE DANIŞMANI: DOÇ. DR. VALA LALE TÜZÜNER
HAZIRLAYAN: EVRİM GÖZENER - 1973
YÜKSEK LİSANS TEZİ
MAYIS 2012
3. İşletme Fakültesi İşletme İktisadî Enstitüsü 1973 no’lu öğrencilerinden Evrim
Gözener’in bitirme tezi olarak yaptığı “Ülkemizdeki Kadın İşgücü İstihdamının Dünya
ve Avrupa Ülkeleriyle Karşılaştırılması; İstihdam Edilmiş Kadın İşgücüne İlişkin Bir
Araştırma” başlıklı çalışması, 29/05/2012 tarihinde, değerlendirilerek başarılı
bulunmuştur.
Bitirme Projesi Danışmanı
Doç. Dr. Vala Lale TÜZÜNER
ii
4. ÖZ
Bu çalışma, kadının gerek Türkiye’de gerekse Dünya ülkelerinde ikincil
duruşunun işgücü istihdamına yansımalarını, bu yansımanın tarihsel süreçteki
evrimini ve günümüzdeki durumunu mercek altına almayı amaçlar.
İşgücü istihdamında cinsiyetlerarası fırsat eşitliği sadece antropolojik ve
etnografik bir kavram değil, aynı zamanda bir demokrasi, ekonomik rekabet gücü ve
güçlü toplumsal yapı hedefinin belirleyici bir unsurudur. Kadınların gerek çalışma
hayatına atılmalarında, gerekse çalışma hayatında yaşadıkları sorunların temelinde,
sosyal normların kadınlara verdiği geleneksel cinsiyet rolleri yer alır. Bu kronik
normların bir nebze kırılması; günümüzde kadın işgücü istihdamı sorunlarını
araştırıp değerlendirerek, tarihsel süreç içerisinde kadın emeğinin işbölümünde ne
tür aşamalardan geçtiğini ortaya koymakla mümkündür. Son yıllarda yapılan
çalışmalarla, kadınlara işgücü piyasası içerisinde fırsat eşitliği sağlamak konusunda
sivil toplum desteğiyle yapılan girişimler, ulusal ve uluslararası düzeyde pekçok
düzenlemelere sebebiyet vermiştir.
Bu çalışmada, ilk olarak kadın işgücü istihdamı tarihsel sürecinde
irdelenecek; daha sonra, kadının işgücü piyasasındaki durumu Türkiye, Avrupa
Ülkeleri ve Dünya genelinde değerlendirilecektir. Kadın işgücü istihdamının
beraberinde ortaya çıkan sorunlardan ‘Mobbing’ ve ‘Cam Tavan Sendromu’ndan
bahsedilecek, son yıllarda özellikle kadınlarca tercih edilen alternatif iş yöntemleri ve
bu yöntemlerin iş kanunundaki yasal mevzuatındaki yerinin üzerinde durulacak,
kadın işgücü istihdamında sivil toplumun önemi ve çalışmalarına yer verildikten
sonra, istihdam edilmiş kadınlarca cevaplanan web tabanlı “Kadın ve İstihdam”
araştırmasının sonuçları değerlendirilecektir.
iii
5. ÖNSÖZ
Bu çalışmanın amacı, çoğunlukla erkek egemen toplumların olduğu
dünyamızda kadın işgücünün ikincilliğini gözler önüne sermektir.
21. yüzyıl, kadınların binlerce yıldır süregelen; sosyal, psikolojik, fiziksel,
cinsel ve istihdami sömürü koşullarını ortadan kaldırmak için yürütecekleri
toplumsal, ekonomik, siyasi ve hukuki mücadelelerle kazanımlarının yüzyılı
olacaktır. Kadınla birlikte toplumsallık ve insanlık; dolayısıyla demokrasi
kazanacaktır. Bu anlamda, 21. Yüzyılda daha da ön plana çıkan tartışma ve çözüm
önerileriyle kadın erkek eşitliği, eşitliğin bileşenlerinden olan, ‘ikincilliğin ortadan
kalkması’ ve ‘fırsat eşitliği’ göründüğünden daha büyük kazanımları beraberinde
getirecektir.
Demokrasinin işlevlerini yerine getirmesi; dayanışma bilincinin artması, sivil
tolumun gelişmesi ve desteklenmesi, ayrımcılıkların azalması, hoşgörü ve
yurttaşların siyasal yaşama dahil olmasıyla mümkündür. Uluslararası toplumların
tanımladığı bu etkin demokrasi anlayışının bir gereği olarak, kadın ve erkeklerin eşit
düzeyde kamusal hayata katılımı, demokratik değerlerin sürdürülebiliriliğini garanti
altına alır ve mümkün kılar. Bir başka ifadeyle, kadınların toplumsal alanda
erkeklerle eşit koşullarda tutulacağı cinsiyet eşitliği politikaları demokrasinin gereği
hatta zorunluluğudur.
Türkiye Cumhuriyeti tarihine bakıldığında, ne yazık ki, Cumhuriyetimizin ilk
yıllarında kadınlara tanına haklar ve cinsiyet eşitliği uygulamaları, 1950’lerden
günümüze kadar olan süreçte muhafazakarlaşmaya ve bu muhafazakarlaşma
beraberinde eşitsizliğin giderek arttığını işaret eder. Bu eşlitsizlik; kamusal alandan,
aile hayatına kadar kadını ve sosyal hayatını olumsuzlaştırmakta ve özellikle kadının
kendini gerçekleştirebileceği yegane alan olan kadın işgücü istihdamını
etkilemektedir. Elinizdeki bu çalışma, her geçen yıl giderek azalan kadın
istihdamının kadının insan hakkının bir sonucu olduğunu açıklar.
iv
6. Bu çalışmanın birinci bölümünde, ilk insanlaşma ve toplumsallaşma
aşamasında öncü – özne olan kadının işgücüne katılımından günümüze değin
yaşanan değişimi, tarihsel süreçle birlikte işbölümünü incelenecektir. Bu bölümde,
ayrıca, ülkemizdeki kadın işgücü istihdam oranlarının 1950’lerden itibaren
muhafazakarlaşmanın bir sonucu olarak uygulanan politikalarla düşüşü,
ülkemizdeki kadın işgücü istihdamının son 20 yıldaki oranlarıyla Dünya ve Avrupa
ülkeleri oranlarının karşılaştırılması, kadın işsizliği değerlendirilerek, istihdam edilmiş
kadın işgücünün istihdami sorunları ve alternatif çalışma yöntemleri masaya
yatırılacaktır.
Kadın işgücü istihdamını destekleyen organizasyon yapıları ve çalışmaları
ise ikinci bölümünde ele alınır. Bu bağlamda, kadının girişimci ve siyasi kimliklerini
destekleyen organizasyon yapılarıyla, istihdam edilmiş kadın işgücünün sorunları
gözler önünde serilecektir.
Üçüncü ve son bölümde ise, web tabanlı olarak ülkemizdeki çalışan
kadınlara uygulanmış ve 138 istihdam edilmiş kadının cevapladığı ‘Kadın ve
İstihdam’ araştırmasının sonuçları değerlendirilecektir.
Bu çalışmada yoğunluklu olarak, Türkçe ve İngilizce kaynaklardan
yararlanılmış; OECD, ILO, DİE organizasyonlarınca açıklanan verilerin düzenlenip,
yazınsal kısmın rakamlarla desteklenmesiyle yazılmıştır.
Toplumsal kuralların giderek kadının alehine işlediği günümüzde, şüphesizdir
ki, aile hayatı ile çalışma hayatı arasında bırakılan kadın işgücünün, çalışma
hayatındaki önem ve gerekliliğinin farkındalığı gün geçtikçe artacak; bu bağlamda,
kadının işgücü piyasasında var olacağı tam zamanlı çalışmanın yanında alternatif iş
yönetmleri ve uygulama alanları yasal düzenlemeleriyle artacaktır.
Bu çalışmanın, literatürde “kadın istihdamı” konusunda yetersiz kaynakların
içerisine bir tuğla olarak gireceğini öngörerek, ‘kadın’ konulu çalışmaların gün
geçtikte artmasına bir vesile olması umut ediyorum.
v
7. TEŞEKKÜR
Bu çalışmanın her aşamasında desteklerini yanımda hissettiğim emekli
ilkokul öğretmeni annem Türkay Gözener ve örnek bir bürokrat olan babam Baki
Gözener’e; araştırma aşamasında desteklerini esirgemeyen, kurcusu olduğum
Hayata Dokun Kadın Organizasyonu Yönetim Kurulu Üyeleri; Sayın Onur Önen,
Sayın Burak Sabuncu, Antropolog Sayın Pınar Taşdelen, İnsan Kaynakları Uzmanı
Sayın Simge Sayın Yorulmaz, Sayın Mehmet Serhat Okan, Sayın Cenk Turan ve
Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Görevlilerinden Sayın Ahmet
Başçı’ya; çalışma hayatı ile birlikte öğrencilik yaşamımı sürdürme çabalarımı göz
ardı etmeyerek derslerinde farklı bakış açıları ve danışmanlığıyla Sayın Vala Lale
Tüzüner’e teşekkür ederim.
Kadının insan haklarının önemini devrimleri ile gerçekleştiren; hür irade,
adalet, hümanizm ve diyalektik kavramlarını içselleştirmeme vesile olan, vicdanımın
sesini dinlemeyi kendi yaşamıyla örneklendirerek öğreten, Türkiye Cumhuriyeti
Kurucusu, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e.
Saygılarımla.
Evrim Gözener
Mayıs, 2012
vi
8. İÇİNDEKİLER
ÖZ ii
ÖNSÖZ iii
TEŞEKKÜR v
İÇİNDEKİLER vi
TABLO LİSTESİ viii
KISALTMALAR .xi
GİRİŞ 1
BÖLÜM I
Kadın İşgücü İstihdamının Tarihsel Süreçte Değerlendirilmesi; Dünya, Avrupa Birliği
Ülkeleri ve Türkiye’de Kadın İşgücü İstihdam Oranları
1.1. Kadının Toplumdaki Yeri 3
1.2. İstihdam Kavramı 4
1.2.1. İstihdam 4
1.2.2. Tarihsel Süreçte Kadın İşgücü İstihdamı 5
1.3. Dünya’da Kadın İşgücü İstihdamı 10
1.4. Avrupa Birliği Ülkelerinde Cinsiyete Göre İşgücüne Katılım Oranları 11
1.4.1. Avrupa Birliği Ülkelerinde Kadın İstihdamı 13
1.5. Türkiye’de Kadın İstihdamı ve Kadın İşsizliği 16
1.5.1. Türkiye’de Cinsiyete Göre İşgücüne Katılma Oranları 17
1.5.2. Türkiye’de Kadın İstihdahmı 21
1.5.3. Sektörel ve Ekonomik Faaliyetlere Göre Kadın İşgücü İstihdamı 24
1.5.4. Eğitim Durumuna Göre Kadın İşgücü İstihdamı 27
1.5.5. Yaş Gruplarına Göre Kadın İşgücü İstihdamı 29
1.5.6. İşteki Statüsüne Göre Kadın İşgücü İstihdamı 31
1.5.7. Sosyal Güvenlik Kurumlarına Kayıtlılık Durumuna Göre Kadın İstihdamı ve
Enformel Sektör 32
1.5.8. Türkiye’de Kadın İşsizliği 35
1.6. Kadınların Çalışma Hayatında Karşılaştıkları Sorunlar 37
1.6.1. Cinsiyete Dayalı Sorunlar 38
1.6.2. Kadın İşgücünün Yaşadığı Önemli Buhran: Mobbing 40
vii
9. 1.6.3. İstihdam Edilmiş Kadın İşgücünde
Cam Tavan (Glass Ceiling) Sendromu 42
1.7. Kadın İşgücü İstihdamında Alternatif Yöntemler ve Ülkemizde Esnek Çalışma
Saatli İşlere Bakış 46
1.7.1. Alternatif Çalışma Yöntemleri: İşveren Bakış Açısı, İşgören Algısı 46
1.7.1.1. Yarı Zamanlı Çalışma 50
1.7.1.1.1. Yarı Zamanlı Çalışma Hakkındaki Bakış Açıları 51
1.7.1.1.2. Ülkemizde Yarı Zamanlı Çalışma 51
1.7.1.1.3. Yarı Zamanlı Çalışmaya İlişkin Avantaj ve Dezavantajlar 53
1.7.1.2. Dönemsel Çalışma 54
1.7.1.2.1. Dönemsel Çalışma Nedir? 55
1.7.1.2.2. Dünya’da Dönemsel Çalışma 56
1.7.1.2.3. Ülkemizde Dönemsel Çalışma 58
1.7.1.2.4. Ülkemizde Dönemsel Çalışma Şeklinin
İnsan Kaynakları Birimindeki Rolü 59
BÖLÜM II
Kadın İşgücü İstihdamının Güçlenmesine
Destek Veren Sivil Toplum Organizasyonları
2. Sivil Toplum Nedir? 60
2.1 Türkiye Kadın Girişimcileri Derneği (KAGİDER) 62
2.2. Kadın adayları Destekleme Derneği (KA.DER) 63
2.3. HAYATA DOKUN Sivil Kadın Organizasyonu 65
2.3.1. HAYATA DOKUN Sivil Kadın Organizasyonu’nun İstihdam Edilmiş Kadın
İşgücüne Verdiği Destek ve Hedefleri 68
2.3.2. HAYATA DOKUN Projeleri 69
viii
10. BÖLÜM III
Kadın İşgücü İstihdamı ve Sorunlarına Yönelik Bir Araştırma: ‘Kadın ve İstihdam’
3.1. Araştırmanın Amacı ve Önemi 71
3.2. Araştırmanın Kapsamı ve Sınırları 71
3.3. Araştırma Raporu 72
SONUÇ 98
KAYNAKÇA 102
EKLER 109
ix
11. TABLO LİSTESİ
Tablo.1. İktisadi Faaliyetler İçin Harcanan Zaman ve Kadın Çalışanların Değeri
Tablo.2. Dünya Ölçeğinde İşgücüne Katılım Oranı (Genel ve Cinsiyete Göre)
Tablo.3. Dünya Ölçeğinde İstihdam Oranı (Genel ve Cinsiyete Göre)
Tablo.4. Avrupa Birliği Ülkelerinde Cinsiyete Göre İşgücüne Katılım Oranları 15 - 65
Yaş
Tablo.5. Avrupa Birliği Ülkelerinde Yıllar İtibariyle Kadın ve Erkek İstihdam Oranları
Tablo.6. Yıllar İtibariyle Bazı Gelişmiş Ülkelerde, Avrupa Birliği Ülkelerinde ve
Türkiye'de Kadın İşgücünün İstihdama Katılım Oranları
Tablo.7. Türkiye'de ve Avrupa Birliği Ülkelerinde Yaş Grupları ve Cinsiyete Göre 15
- 65 Yaş Arsı Çalışma Oranı
Tablo.8. Türkiye'de Yıllar İtibariyle Kadın ve Erkek İşgücünün İstihdama Katılma
Oranları
Tablo.9. Yıllar İtibariyle Bazı Gelişmiş Ülkelerde, Avrupa Birliği Ülkelerinde ve
Türkiye'de Kadın İşgücü İstihdamı Oranlar
Tablo.10. Türkiye'de Yıllar İtibariyle Cinsiyete Göre İstihdam Oranları
Tablo.11. Türkiye'de İstihdamın Sektörel Dağılımı
Tablo.12. Türkiye'de İstihdam Edimiş Kadın ve Erkek İşgücünün Sektörlere Göre
Dağılımı
Tablo.13. Türkiye'de Eğitim Durumuna Göre İstihdam Oranı
x
12. Tablo.14. Türkiye'de Yaş Gruplarına Göre Kadın İstihdamı
Tablo.15. Türkiye'de İşteki statülerine Göre Kadın İstihdamı, 2008
Tablo.16. Türkiye'de Kayıtlı Kadın İşgörenlerin Sosyal Güvenlik Kurumlarına Göre
Dağılımı, 2008
Tablo.17. Türkiye'de Cinsiyete Göre Kayıt Dışı İstihdam Oranları, 2008
Tablo.18. Yıllar İtibariyle Bazı Gelişmiş Ülkelerde, Avrupa Birliği ve Türkiye'de Kadın
İşsizlik Oranları
Tablo.19. Yıllar İtibariyle Türkiye'de İşsizlik Oranı
Tablo.20. Araştırma Katılanların Yaşı
Tablo.21. Araştırmaya Katılan Genel Örneklemin Yaşadığı Şehir
Tablo.22. Araştırmaya Katılan Genel Örneklemin Medeni Durumu
Tablo.23. Araştırmaya Katılan Genel Örneklemin
Eğitim Durumu
Tablo.24. Araştırmaya Katılan Örneklemin 30 Yaş Ana Ayrımında Yaşadığı Kent
Tablo.25. Araştırmaya Katılan Örneklemin Yaş Ana Ayrımına Göre
Medeni Durumu
Tablo.26. Araştırmaya Katılan Genel Örneklemin
Eğitim Durumu
Tablo.27. 30 Yaş ve Altı - 30 Yaş Üzeri İstihdam Edilmiş Kadın İşgücünün Emek
Odaklı Cinsiyete Eşitliği Verileri (Sayı)
xi
13. Tablo.28. Araştırmaya Katılan İstihdam Edilmiş Kadın İşgücünün Aile Hayatı ile İş
Hayatı Arasındaki Durum
Tablo.29. Araştırmaya Katılan Kadınların Çalıştıkları İşyerlerinde Olan İmkanlar ve
Çalışma Hayatındaki Hakları
Tablo.30. İstihdam Edilmiş Kadın İşgücünün Psikolojik ve Cinsel Tacize Uğrama
Oranları
xii
14. KISALTMALAR
BM: Birleşmiş Milletler
CEDAW: The United Nations Committee on the Elimination of Discrimination
against Women (Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi
Sözleşmesi)
ILO: International Labour Organization (Uluslararası Çalışma Örgütü)
KAGİDER: Türkiye Kadın Girişimciler Derneği
KA.DER: Kadın adayları Destekleme Derneği
OECD: Organisation for Economic Co-Operation and Development (İktisadi
İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı)
TÜSİAD: Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneği
UNDP: United Nations Developmen Programme (Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı)
xiii
15. “Şuna inanmak lazımdır ki;
dünya üzerinde gördüğünüz herşey,
kadının eseridir.”
M. Kemal Atatürk
0
16. Giriş
Kadın çalışmaları ve kadın sivil toplum kuruluşlarının giderek çoğaldığı
günümüzde, gerek kadının insani yaşam hakkına, gerekse toplum içindeki
durumuna bakış açısında hızlı bir değişim yaşanmaktadır. Bu hızlı değişim
çerçevesinde, toplumun birçok kesimince artık kadın olmanın zorlukları
anlaşılmaktadır.
Toplumumuzda kadının sosyal yapısından kaynaklanan ikincil duruşu kent
ve kırsal kültürlerde farklılık gösterir. Kent kültüründe kadınların elde ettiği ekonomik
güç beraberinde istihdam sorunları dişi - anne olmanın bir diyeti olarak karşımıza
çıkarken; kır kültünde, kadının varlığı doğduğu günden itibaren neredeyse yok
sayılır. Bu yok sayılış, yıllar yılı süre gelen ve atasözlerinden başlayan bir öykü
gibidir;
“Kız evde olsa da elden sayılır”
“Oğlan doğuran övünsün, kız doğuran dövünsün”
“Oğlan oktur, her evde yoktur”
Bu atasözleri, çocukluğumuzdan ergin kadınlar olmamıza kadar süregelen
oryantasyonel1 bir öğrenme sürecidir. Bu unsur, kültürün davranış kalıplarıyla
pekiştirilerek “kadın olma” davranış modelleri kadın cinsinin genlerine kadar işler.
Katılınan uluslararası kadın kongreleri ve konferanslardan edinilen
tecrübelerden, kadının ikincilliğinin sadece bizim kültürümüzde olmadığını, kadın
olmanın dünyanın her yerinde ve koşulunda zor olduğunu iletmek istiyorum. Bu
zorlukların bir kısmını, çalışmam içerisinde sayısal verilerle temellendirerek sizlerle
paylaşacağım.
Bu çalışmanın amacı, feodal yapının yüzyıllardır süregelen sonuçlarından biri
olan kadın ikincilliğinin özellikle iş hayatına yansımalarını aktarmaktır. Bu yansıma,
kadının iş ve aile hayatı arasındaki ikilemleri, işgören olarak yaşadığı zorlukları ve
1
Oryantasyonel; antropolojik literatürde, evlilik öncesi aile eğitimi ve kültür aktarımı.
1
17. baskıyı, aile hayatının düzenini sağlayıcı kadın varlığının ev ve iş arasındaki
çıkmazlarını uygulamalı verilerle aktarır.
Çalışma, üç bölümden oluşur. Birinci bölümde kadının tarih sayfalarında
sosyal hayatın içinde nasıl varolduğunu ve feodalitenin kadının işören olarak
hayatına girişini aktarır. Bu bölümde, kadının geçmişten günümüze süregelen
çalışma hayatındaki evrimi, istihdam oranları aktarılır. Birinci bölümün sonlarında
ise, yeni yeni gündeme gelen kadın işgücü istihdamında alternatif yöntemler2
aktarılır.
İkinci bölümde ise, kadının iş hayatında yaşadığı zorluklara destek olan sivil
toplum çalışmaları ve uygulamaları aktarılır. Bu çalışmalar üç ayrı organizasyonun
çalışmalarıyla örneklendirilir. Bunlar; ülkemizde kadın girişimciliğini destekleyen ve
bu konudaki eğitim, seminer projeleriyle KAGİDER, kadının siyasi hayatta yer
almasının önemi konusunda çalışmalar yapan KA.DER ve iş hayatındaki kadınlara
gerek aile gerekse istihdam sorunlarında on-line destek veren HAYATA DOKUN
sivil toplum inisiyatiflerinin çalışmalarıdır.
Çalışmamın üçüncü ve son bölümünde ise, on-line olarak iş hayatındaki
kadınların cevapladığı ‘Kadın ve İstihdam’ anketi sonuçları aktarılır. Ekler
bölümünde göreceğiniz bu anket, sosyal medya kanlarından ve on-line veri
tabanlarına ileti yoluyla yüzlerce kadına ulaşmış, 138 kadından geçerli ve güvenilir
bilgilerle değerlendirilip raporlanmıştır.
Son tahlilde bu çalışma, kadının işgücü istihdamı konusunda yaşadığı
zorlukları tarihsel süreçlerle günümüze aktarımını, kadın işgücü istihdamı evrimini
kaynaklardan alınan sayısal verilerle ve bir örnek anket çalışmasıyla örneklendirerek
incelenmesini konu alır.
2
Yarı Zamanlı İş, Dönemsel İş
2
18. Bölüm I.
Kadın İşgücü İstihdamının Tarihsel Süreçte
Değerlendirilmesi; Dünya, Avrupa Birliği Ülkeleri ve
Türkiye’de Kadın İşgücü İstihdam Oranları
1.1. Kadının Toplumdaki Yeri
Gerek sosyal gerekse çalışma hayatında, kadının toplum karşısındaki yerine
bakıldığında, doğurgan ve anne olmasından dolayı, kadın konumu erkekten sonra,
bir başka ifadeyle “ikincil” olarak belirlenmiştir.
Kadının ikincil konumu ataerkil (patrilineal) sistemlerin en belirgin özellikleri
arasında yer alır. Kadının ataerkil toplumlarda ikincil olmasının sebeplerinin başında,
bir önceki paragrafta da iletildiği gibi, doğurganlık bir başka ifadeyle anne olmak,
korunan kollanan olmak, ev düzenin sağlanmasından sorumlu olmak gibi anahtar
kavramlardan bahsedilebilir.
Ataerkil (patrilineal) toplum, maddi temele dayanan, erkek hiyeraşisiyle
temellendirilen, erkeklerin kendilerine kadınları denetleme gücü veren bir toplumsal
ilişkiker bütünüdür. Bu yapı, sadece cinsiyet ve aile ilişkilerinde değil, üretimde ve
kadının üretime katılmasında da karşımıza çıkar ve kadın mülksüzlüğü olgusunu
gözler önüne serer. (Cockburn, 1991: 6)
Toplumların çoğunda yaygın bir biçimde karşımıza çıkan erkek egemen
ideoloji, meşrutiyetini kadınları “doğa” (nature), erkekleri ise, “kültür” (culture)
biçiminde tanımlar. Bu nedenle, erkeğin yaşam alanı üretimle katılımla açıklanırken;
kadın, doğası gereği; çocuk doğurmak, sağlıklı şekilde büyütmek ve evin düzenini
korumakla sorumludur.
Bir başka ifadeyle, kadınlık, erkeğin tam karşıtı ve o’nun değerler
bakımından olumsuzlaştırılmasıdır. Kadınla yüceltilen kavramların erkekte olmaması
3
19. makbul ve erkekte eleştirilen; erkeklerde övülen ifadelerin ise toplumca kadında
olması olumsuz bakış açılarını da beraberinde getirir. (Tekeli, 1982, 338)
Son tahlilde, tarihsel süreç içerisinde kadının toplumdaki yeri ikincil planda
kalarak “ev”dir, “aile bakımı”dır ve üretime katkısı sadece aile içindeki düzeni
korumaktan ibarettir. Bu düzen, üretimde maddi bir getiri elde etmesini engeller ve
kadını mülksüzleştirir.
Kadının toplumdaki yeri başlığının ardından, kadının işgücüne katılımının
tarihsel süreçteki yeri ve kadın istihdamından bahsedilecektir.
1.2. İstihdam Kavramı ve Kadın İşgücü İstihdamı
Öncelikle ‘istihdam’ kavramının teorik olarak açıklanacağı bu bölümde, kadın
işgücü istihdamının tarihsel süreç içerisindeki evrimi de detaylıca aktarılacaktır.
1.2.1. İstihdam
İktisadın temel kavramlarından biri olan istihdam, geniş anlamda sonsuz
sayılan insan ihtiyaçlarının karşılanması maksadıyla kıt kaynakların kullanımını ifade
eder. Bir başka ifadeyle istihdam, tüm üretim faktörlerinin kullanımını, üretime sevk
edilmesini tanımlar. (Üstünel, 1975: 150 – 151; Ülgener, 1976: 73 – 74)
Bu geniş anlamın dışında istihdam, üretim faktörlerinden emeğin kullanımını
ifade eder. Daha açık bir değişle istihdam, bir şahsın hizmetini alma ve kullanma
anlamına gelir. (Acar, 1992: 7 – 8)
İstihdam çoğunlukla, piyasa içi ekonomik faaliyetler için kullanılır. Böylece iş
piyasasında emeğini arz edenler (iş gücüne katılan), istihdam içinde sayılırlar.
(Zaim, 1986, 106)
4
20. 1.2.2. Tarihsel Süreçte Kadın İşgücü İstihdamı
Kadın işgücü istihdamını açıklarken, tarihsel süreçteki kadın emeğinin
üretimde geçirmiş olduğu aşamların incelenmesi uygundur.
Tarihsel sürece bakıldığında, kadının üretime katılımı ilkel toplumların
içerisindeki işbölümüne kadar dayanır. İlk ilkel toplulukların gruplar halinde
yaşamaya başlamasıyla, “ilkel komünizm” adında cinsler arası işbölümünün ortaya
çıktığı görülür. (Bebel, 1975: 30) Yazılı tarih öncesi dediğimiz bu dönemlerde
kadınlar iktisadi faaliyetin birincil bölümünde “toplayıcı” olarak yer alırken; erkekeler,
ikincil faaliyet olarak “avcılık”la uğraşırlar.
İlkel insanın, besinin %65’ini bitkilerden, %35’ini hayvansal gıdalardan giderdiğini
kanıtlayan son çalışmalarla, bu toplumlardaki kadın ve erkeğin üretime katkısı ve
buna bağlı olarak toplumsal işbölümünün günümüzdeki kadının ikincil duruşundan
farklı olduğu sonucu çıkarılır.
M.Ö. 20 bin’lerde insanın bitkinin üretilmesini keşfetmesiyle kadının ilk emek
ortaklığının gerçek ifadesi ortaya çıkar. Erkek, sadece kendinden sorumluyken
kadın, kendi ve çocuklarından sorumludur. Bir başka ifadeyle; kadın, erkekle kurulan
kolektif üretim ortaklığının yarı yarıya hissedarıdır. Bu dönemlerde üretim ve tüketim
fazlası olmadğından cinsiyetler ya da klanlar arasında herhangi bir üstünlük
gelişmez ve bu ilk ortaklaşmacı yaşam zemininde karşımıza çıkan sistem ilkel
soyalizmdir. (Kadınların Kurtuluş Hareketi, 1988: 2438)
Görüldüğü gibi, topluluk halinde yaşamayı başlatan, üretime kattığı değerle,
kadındır. Bu nedenle, Paleolitik Çağ‘daki ilk insan figürleri kadın betimlemeleridir.
Kadının doğurması berekettir ve kadını resmetmek kadının yaratıcı ve üretici
gücünü simgeler. Bir başka ifadeyle, “özel mülkiyet”in gelişmediği Paleolitik
Dönem’de, kadın ve erkeğin kolektif işbirliği zorunluluğu yaşamasaldır ve birbirlerini
toplumsal ya da ekonomik olarak sömürmezler. (Michael, 1993: 25 – 30)
5
21. Paleolitik Dönemden Neolitik Devrim ve resmen Tarım Toplumuna geçiş
M.Ö. 10 bin’de gerçekleşir. Kabileler, avcılık ve toplayıcılıktan ibret olan yaşam
biçimlerinden resmen tarımsal üretime geçer ve insan faaliyetleri genişleyerek
doğaya karşı bağımlılık azalır.
Bu dönemde erkek de toprağı işlemeye başlarken; kadın, tohum ve tahıl
üretimiyle ve üretilen tahılın değirmende işlenmesi görevini üstlenir. Bu görev
yanında kadın, topak kaplar yapar ve iplik üretimiyle beraber dokuma işlerinde
kendini geliştirir. Diğer bir ifadeyle, buzul çağının bitmesiyle değişen iklim koşulları
aktüel hayatın kadının emeğe katkısı yönünde farklılıklaşmasını sağlar.
Bu dönemde ayrıca, sabanın icadı ve tekerleğin kullanılmasıyla tarım
faaliyetlerinde hayvanların kullanılmasını, bir başka ifadeyse tarımsal faaliyetlerin
erkeğin başlıca görevi olmasını gündeme getirir. Sonuç olarak, topluluklar
arasındaki refah düzeyi ve neolitik birimler arasındaki ticaretle kadın emeğinin
değeri azalmaya başlar. (Kadınların Kurtuluş Hareketi, 1988: 2440)
Kadının tarih içerisindeki gelişimi ve emeğe katkısında ikincilleşmesi,
sabanın ve tekerleğin kullanılmasıyla gelen kentleşme ile başlar. Bu dönem M.Ö. 4
bin – 3 bin yıllarında Eski Mezopotamya’da gerçekleştiği tahmin edilir. (Berktay,
2000: 37) Bazı antropologlara göre, bu dönemde yaşayan gezici, avcı ve toplayıcı
gruplarda kadın henüz ikincilleşmez ve erkekle eşittir. Bunun sebebi ise, gezici
klanların özel mülkiyete sahip olmayışıdır. Engels ise, göçebelikten yerleşik hayata
geçmeyle beraber özel mükliyetin oluştuğunu ve mükliyete erkeğin egemen
olduğunu iletir. (Engels, 1992: 62)
Özel mülkiyetin erkekte toplanması berberinde mülkiyetin babadan oğula
geçmesine ve erkeğin kadın cinselliğinin ve bedeninin denetimini almasına
sebebiyet verir. Kadın bedeni, önce baba ve ağabeyin sonra kocanın eline geçer ve
artık kadın, klanlar arasında değiş tokuş edilen bir nesneden ibarettir. Bir başka
ifadeyle Paleolitik ve Neolitik Döneme geçildiğinde kadının emeğe katkısı, aile
düzenini korumaya yönelik araçlarla ilerlerken erkek tarım ve hayvancılıkla baş eden
güçlü ve dış alanda mücadele edendir. Bu da, klanların anaerkillikten ataerkilliğe
geçişini, cinsler arasındaki sınıfsal farklılığın oluşmasına sebep olur.
6
22. Neolitik dönemde, kadın ve erkek cinsi arasındaki sınıfsal farklılıkların
oluşmasıyla erkeğin koyduğu toplumsal kurallar işlemeye başlar ve mülkiyet,
erkeğin soyundan olan erkek çocuğa aktarılır. Kadın ve erkek arsındaki bu sınıfsal
farklılığın oluşması ve kadının dışlanması 2 bin yıllık bir süreci kapsar. Mitolojiye
dahi geçmiş bu süreçte kadın birey olarak mücadele eder ancak savaşı kazanan
erkektir.
Sanayi Devrimi’ne kadar süregelen bu cinsler arası ayrışma ve egemenlik –
üstünlük ilişkisi, sanayi devrimiyle birlikte hem cinsler hem de toplumsal – sınıfsal
alanda köklü değişikliklere gebedir.
Sanayi Devrimi beraberinde kadınların ücret karşılığnda işçi statüsünde
çalışmaya başlamasını getirir. Devrim, aile reisi erkeğin ekonomik yetersizliğiyle
kadının bu emek yoğun dönemde üretime katılmasına sebebiyet verir. Sanayi
Devrim’inde kadın emeğinin kullanılmasının bir başka sebebi de yeni teknik
gelişmelerdir. Erkeğin fiziksel üstünlüğü makinalar karşısında yetersiz kalır, bu da
kadın emeğini makinalarla buluşturur.
Devrim, kadın emeğini tekrar değerlendirse de, kapitalist sitemin kadının
üzerine vefasızca oyunlar oynayarak uzun zaman dilimlerinde düşük ücretlerle
çalıştırılmasına engel olamaz. Bu durum, sitemin kar mantığıyla işlemesiyle
açıklanır.
Sanayi Devrimi’nde kapitalist sermaye, insan ihtiyaçlarını karşılamak için
üretmek üzerine değil, ‘artı değer’ elde etmek için üretime hizmet eder. Bilindiği gibi,
kapitalist üretim, değişim değeri üreten meta üretimi yoluyla kar’ı gerçekleştirir. Bu
gerçekleşmede üretim ile dolaşım ve tüketim aşamaları birbiriyle bağlantılı biçimde
toplumsal ilişkileri belirler. Bir başka ifadeyle sermaye, emek gücünü satın aldığı
işçinin üretimini maksimize etmeye odaklanır, bu da sermayenin temel amacının
emeğin yarattığı değerin giderek daha büyük bir kısmına sahip olmak istemesiyle
açıklanabilir.
7
23. Bilindiği gibi, sermayede ‘artı değer’ üç yolla arttırılabilir:
Çalışma sürelerindeki artış (mutlak artı değer)
Aynı sürede yapılan işin yoğunlaştırılması (nisbi artı değer)
Her iki yolun beraber kullanılması (mutlak ve nisbi artı değer)
Sonuç olarak sermaye, esnekleşerek iş süreçlerini enformel olarak ve yasal
mevzuatın uygulanmadığı bölgelere yayarak, çalışma sürelerini yoğunlaştırırak
mutlak artı değeri arttırmayı başarır. Ancak bu, artı nisbi değeri yani verimliliği
beklenen düzeyde artıramadığından cansız emeğin önemi, bir başka ifadeyle
makineleşme önem kazanır. Bu değişim, Hacer Ansal’ın ilettiği gibi “Teknoloji,
kapitalist üretim tarzında sürekli olarak daha fazla artık üretmek, verimliliği ve
karlılığı artırmak arayışı içerisindeki sermayenin çıkarlarının damgasını taşır.” (Ansal
ve Satılgan, 1994: 33)
Bütün bu gelişmeler karşısında, kadınlar Sanayi Devrimi ile birlikte emek arz
eden bireyler olarak yeni bir kimlik kazanır. Kadın, ‘ucuz emek’ olarak kabul
gördüğünden sermayenin tekstil ve dokuma gibi iş kollarında istihdam edilir, diğer bir
yandan emeklerinin karşılığını alamadığı için sendikalarla mücadele eder
durumdadır. Kadın emeğinin geçtiği bu tarihsel süreçte kadının kazandığı toplumsal
konum, işçi sınıfı içerisinde ayrı bir toplumsal bilinç ve örgütlenmeyi beraberinde
getirir. (Tekeli, 1982: 92)
Kadının istihdamında önemli rol oynayan Sanayi Devrimi’ni 1. Dünya Savaşı
izler. Bu dönemde kadınlar; fabrika işçisi, memurluk, hemşirelik ve öğretmenlik gibi
alanların dışında da çalışma imkanı bulur. Tramway ve taksi şoförlüğü ve sayaç
okumacılığı gibi işlerle kadın, 1914 – 1918 yıllarında, o döneme kadar girdikleri
geleneksel sektörlerden çıkar ve erkeklerin hakim olduğu sektörlerde istihdam edilir.
1921 – 1931‘li yıllarda ise kadın emeği, savaş sonrasında ülkelerin geçtikleri
ekonomik buhrandan en çok etkilenen kesimdir ve buna müteakip o yıllarda kadın,
artık ticaretin de içindedir.
8
24. 1. Dünya Savaşı sonrasında kadın emeğinin baltalanması için sosyal
önelemler alınır. Bunlardan ilki 1929’da, ABD’de yaşayan evli kadınların çalışma
olanağından yoksun bırakılması için bir kampanya başlatılır ve o dönemin siyasi
çevrelerince desteklenir. Bir başka örnek İngiltereden gelir. Savaş sonrasındaki
kısıtlı iş olanakları nedeniyle o yıllarda sadece bekar kadınların çalışması
olanaklıdır. Kadın emeğinin üzerine oynanan oyunların süregelmesi 2.Dünya
Savaşıyla bir nebze hafifler ve kadın tekrar iş piyasasına çağırılır. (Special Report,
1989, 119)
Son tahlilde, kadın emeğinin toplum emek gücündeki oranı, erkek egemen
sistemin başladığı günden bugüne, sitemin çıkarları yönünde işler. Bu süreçte kadın
istihdam oranları giderek artmasına rağmen, kadın emeği sömürülen, eşitsiz ve
dışlanır durumunu korur.
Diğer yandan, endüstri ülkelerinin ekonomi tarihleri, kadının iş piyasasına
katılımıyla ekonomik büyüme arasında pozitif bir ilişki olduğunu kanıtlar. Tablo 1,
1995 verileriyle dünyadaki toplam işyükünün gelişmekte olan ülkelerde %53’ünü,
endüstrileşmiş ülkelerde %51’ini kadının üstlendiğini gösterir.
Tablo.1. İktisadi Faaliyetler İçin Harcanan Zaman ve
Kadın Çalışanların Değeri (%)
Tüm İktisadi Faaliyetler için
Ülkeler Ücretli Ücretsiz
Harcanan Toplam Zaman
Gelişmekte Olan Kadın 53% 34 66
9 Ülke Erkek 47% 76 24
Kadın 51% 34 66
Gelişmiş 13 Ülke
Erkek 49% 66 34
Kaynak: http://www.undp.org.tr/gender_tr.htm
Tablo.1’de görüldüğü üzere endüstrileşmiş üklelerde erkekler, çalışma
zamanlarının 2/3’ü ücretli, 1/3’ünü ücretsiz işlere ayırır. Diğer bir taraftan aynı
koşullar kadınlar için tam tersidir. Aynı durum gelişmekte olan ülkelerde ise,
erkeklerin çalışma zamanlarının ¾’ünü ücretli işlere ayırdığını gösterir.
9
25. Sonuç olarak kadınlar, dünyanın neresinde olursa olsun; ücretsiz, takdir
edilmez ve düşük bedellerle emeğini ortaya koyarken, erkeklerin ekonomik katkıları
kadınlarınkinden daha değerli ve geliri yüksektir.
Kadın işgücünün tarihsel sürecinin ardından, günümüzde kadın işgücü
istihdamının Dünya genelindeki durumu aktarılacaktır.
1.3. Dünya’da Kadın İşgücü İstihdamı
Dünya genelinde kadın ve erkek işgücü istihdamı oranlarının cinsiyet ayrımı
yapmaksızın 2000 – 2010 arasında %8 azaldığı gerilediği tanımlanır. Bu
gerilemenin, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin tümünde kadın istihdamında
%0,2, erkek istihdamında ise %1.5’tir. Kadınların lehine gibi görünen bu oranlara
rağmen kadın erkek arasında işgücüne katılımdaki fark devam eder. Tablo.2.’de yer
alan rakamlarla iletecek olursak, 2009 yılı itibariyle çalışma yaşındaki sağlıklı
erkeklerin işgücüne katılımı %77,7’yken bu oran kadınlarda %51,6‘dır.
Tablo.2. Dünya Ölçeğinde İşgücüne Katılım Oranı
(Genel ve Cinsiyete Göre)
Yıllar 1999 2002 2006 2007 2008 2009
Toplam (%) 65,5 65 64,8 64,7 64,7 64,7
Erkek (%) 79,2 78,6 78 77,8 77,7 77,7
Kadın (%) 51,8 51,6 51,6 51,6 51,7 51,6
Kaynak: ILO, 2010: 116
Dünya genelinde istihdam oranları son 10 yılda %0,7 gerilerken, bu gerileme
kadınlarda %0,3, erkeklerde ise, %1,6’dır. Kadın emeğinin işgücüne katılımı 2004 –
2008 yıllarında %47,9’dan %48,6’ya yükselmiş olsa da, küresel krizin etkilerinin ağır
biçimde hissedildiği 2009’da kadının işgücüne katılımında kayda değer bir düşüş
yaşanır. Bir başka ifadeyle, Tablo.3.’te de görüldüğü üzere, 2009 verileri dünya
ölçeğinde çalışma yaşındaki erkeklerin %72,8’i istihdam edilirken, bu oran
kadınlarda%48’dir.
(http://www.sosyal-is.org.tr/dosyalar/kadin_emegi_ve_istihdami.pdf)
10
26. Tablo.3. Dünya Ölçeğinde İstihdam Oranı
(Genel ve Cinsiyete Göre)
Yıllar 1999 2004 2006 2007 2008 2009
Toplam (%) 61,3 60,6 60,9 61 60,9 60,4
Erkek (%) 74,4 73,4 73,5 73,6 73,3 72,8
Kadın (%) 48,3 47,9 48,3 48,5 48,6 48
Kaynak: ILO, 2010: 122
1.4. Avrupa Birliği Ülkelerinde Cinsiyete Göre İşgücüne Katılım Oranları
Avrupa Ülkelerinde Kadın İşgücü İstihdamı başlığı altında öncelikle işgücüne
katılım oranlarının incelenmesi yerinde olacaktır. İşgücüne katılım oranı, gerek
çalışan gerekse de işsiz ve ekonomik açıdan aktif 16 – 65 yaş arası toplam nüfus
olarak tanımlanır.
Bir önceki başlıkta iletildiği gibi, dünya işgücü piyasalarında kadınların
işgücüne katılımları her geçen gün artış gösterir. Kadınların işgücüne katılımındaki
bu artışa rağmen, gelişmişlik seviyesi ne olursa olsun, hem dünya hem de Avrupa
Birliği Ülkelerinde kadın işgücünün erkek işgününe oranla katılımın gerisinde olduğu
görülür. Bu paradoks, kadınların dünya genelindeki değişmeyen, tarihsel konumunu
gösterir.
Tablo 4’te de görüleceği üzere, Avrupa Birliği Ülkelerinde kadın – erkek
işgücüne katılım oranları ve yıllar itibariyle bu oranların değişimi gösterilir. (ILO,
2010: 4)
11
27. Tablo.4. Avrupa Birliği Ülkelerinde
Cinsiyete Göre İşgücüne Katılım Oranları 15 - 65 Yaş (%)
Kadın Erkek
Ülkeler
1994 2001 2005 2007 2009 2010 1994 2001 2005 2007 2009 2010
Almanya 60,9 63,8 64,2 64,5 65,8 66,9 79,8 79 78,7 78 79,2 80,6
Avusturya 61,3 62,2 63,5 64,2 64,2 65,6 80,2 79 79,1 79,4 78,5 79,3
Belçika 51,2 54,5 55,4 55,8 57,7 59,5 72 72,7 72,6 72,6 72,7 73,1
Danimarka 73,8 75 75,9 74,8 76,1 75,1 83,7 83,3 83,8 84 84,2 83,6
Finlandiya 69,1 72,5 72,8 72,1 71,9 72,9 74,8 76,7 76,2 75,9 75,4 75,7
Fransa 59,3 61,8 62,1 63,4 63,8 63,8 74,1 74,3 74,1 75,3 74,9 74,3
Hollanda 57,3 66,1 66,9 67,9 68,5 69,2 79,6 83,3 83,8 83,7 83 …
İngiltere 67,1 68,9 69,3 69,2 69,6 69,7 85,1 83,5 83,3 83,6 83,1 82,8
İrlanda 45,8 56 57,3 57,6 58 60,3 76,2 79 78,3 78,3 79,1 79,9
İspanya 46,3 51,6 53,7 55,7 57,7 59,1 78,5 79,8 80,4 81,1 81,6 82,2
İsveç 77 77,1 77,1 76,8 76,6 … 81,3 81,3 80,9 80,8 80,7 …
İtalya 41,9 47,3 47,9 48,3 50,6 50,4 74,2 74,2 74,5 74,8 74,5 74,4
Lüksemburg 47 52 53,5 54,5 55,9 57 77,3 76,1 77 75,5 75,9 76
Portekiz 60 64,5 65 65,6 67 67,9 78,4 79,2 79,3 78,5 79 79
Yunanistan 43,2 48,8 51 52,1 54,1 54,6 77 76,2 77,6 78,3 79,1 79,2
AB- 15 56,5 60,3 61 61,6 62,8 63,5 78,4 78,3 78,4 78,5 78,7 79,1
Kaynak: OECD, Employment Outlook, 2012; 249 – 250
Tablo.4 incelendiğinde görülecektir ki, Avrupa Birliği’nde yükselen gelir
grubundaki ülkeler dahil, kadınların işgücüne katılım oranları farklılık gösterir.
Örneğin Avrupa Birliği’ne bağlı İskandinav Ülkelerinde kadınların işgücüne katılımı
%70’lerdeyken bu oran, Akdeniz Ülkelerinde %50’lere düşer. Genel ortalamaya
bakıldığında ise, kadınların işgücüne katılım oranı 63,5’tir. Avrupa Birliği üyesi
ülkeler arasında en yüksek oran, %76,6 ile İsveç’tedir. İsveç’i Avrupa Birliği
genelinde sırasıyla Danimarka (%75,1), Finlandiya (%72,9), İngiltere (%69,7),
Hollanda (%69,2), Portekiz (%67,9), Almanya (%66,9), Avusturya (%65,6) ve
Fransa (63,8) diğer yüksek katılım oranına sahip ülkelerdir. Bunun yanında, Akdeniz
Ülkelerie bakıldığında, İtalya (%50,4), Yunanistan (%54,6) ve İspanya (%59,1)
12
28. verileriyle genel ortalamanın altında seyreder. Bu ülkelerin dışında kadın işgücü
istihdamının düşük olduğu diğer ülkeler ise, Lüksemburg (%57), Belçika (%59,5),
İrlanda (%60,3)’tür.
Yıllar itibariyle, kadın işgücünün istihdama katılım oranı artış gösterse de,
Avrupa Birliği genelinde bu artış %7 seviyesindedir. Artış özellikle İrlanda (%15),
Hollanda (%12), Lüksemburg ve İtalya (%10)’dır. Bu artışın, son yıllarda uygulanan
istihdam politikalarında eşit fırsat yaratılmasına dair uygulamaların yaygınlaşmasının
rolü büyüktür. 2011 – 2012 itibariyle Fransa’da da benzer çalışmaların başlatılmıştır
ancak bu çalışmalar, uygulama alanında henüz kadın istihdam oranlarını etkileyecek
düzeyde değildir.
1.4.1. Avrupa Birliği Ülkelerinde Kadın İstihdamı
Avrupa Birliği Ülkelerinde kadın istihdamının incelenmesi, işgücü
piyasasındaki kadınların konumunu masaya yatırmak açısından önemlilik arz eder.
Bir önceki başlıkta açıklanan işgücü oranının cinsiyetler arasındaki
karşılaştırılmasında görüldüğü gibi, Avrupa Birliği ülkelerindeki kadın istihdamında
yıllar itibariyle dikkat çekici gelişmeler görülür.
Avrupa Birliği’nde çalışma yaşındaki kadınlar arasında istihdam oranı, aynı
yaştaki erkek istihdam oranına nazaran düşük olsa da, daha önce iletildiği gibi,
kadınların çalışma hayatına aktif katılımı gün geçtikçe artış gösterir. Artış, kadın
istihdam edilen sektörlerde son dönemlerde yaşanan gelişmeler, kadınların eğitim
olanaklarının yükseltilmesi ve çocuk sayısındaki azalmayla açıklanır.
(http://www.abhaber.com/belgeler/avrupabirligindekadin.doc)
Tablo.5’te, Avrupa Birliği Ülkelerinde kadın ve erkek istihdam oranlarını yıllar
itibariyle açıklanır.
13
29. Tablo.5. Avrupa Birliği Ülkelerinde
Yıllar İtibariyle Kadın ve Erkek İstihdam Oranları (%)
Kadın Erkek
Ülkeler 1994 2001 2005 2007 2009 2010 1994 2001 2005 2007 2009 2010
Almanya 54,7 58,7 58,8 58,7 59,2 59,6 74 72,8 71,7 70,4 70,8 71,4
Avusturya 58,8 59,8 61 61,5 60,7 62 77,5 76,2 75,9 76 74,9 75,4
Belçika 44,8 50,7 51,1 51,4 53 54,1 66,5 68,5 68,1 67,1 67,9 67,7
Danimarka 67,1 71,4 72,6 70,5 72 70,8 77,6 80,2 80,2 79,7 79,9 80,1
Finlandiya 58,7 65,4 66,1 65,7 65,5 66,5 61,1 70 69,2 69 68,8 69,4
Fransa 50,8 55,2 55,8 56,4 56,7 56,9 66,1 69 68,6 68,6 68,1 67,8
Hollanda 52,6 63,9 64,5 64,9 65 … 74,9 81,5 81,4 80,2 78,8 …
İngiltere 62,1 66 66,3 66,4 66,6 66,8 75,3 79,1 78,6 78,9 78,9 78,6
İrlanda 38,9 54 55,2 55,4 55,8 58 64,8 76 74,2 74,2 75,2 76,2
İspanya 31,5 43,8 44,9 46,8 49 51,9 63,3 73,8 73,9 74,5 74,9 76,4
İsveç 70,7 73,5 73,4 72,8 71,8 … 72,2 76,9 76,4 75,7 75 …
İtalya 35,4 41,1 42 42,7 45,2 45,3 67,8 68,7 69,2 69,7 69,7 69,7
Lüksemburg 44,9 50,8 51,5 52 51,9 53,7 74,9 74,9 75,5 73,3 73,1 73,4
Portekiz 55 61 60,8 60,6 61,7 61,7 73,5 76,5 75,7 73,9 74,1 73,4
Yunanistan 37,1 41,2 43,1 44,5 45,5 46,2 72,2 70,9 72,5 73,5 74 74,5
AB- 15 49,4 55,1 55,6 56,1 57,1 57,8 70,5 73,2 72,9 72,7 72,7 73,1
Kaynak: OECD, Employment Outlook, 2012, 249 – 250
Avrupa Birliği genelinde kadın ve erkek istihdam oranlarına bakıldığında;
yıllar geçtikçe kadın istihdamı artarken, erkek istihdamındaki düşüş dikkat çeker.
Tablo.5’te de görüldüğü gibi, kadın istihdam oranları 8,4 oranında ciddi bir artış
sergilerken, erkek istihdamının 2,6 puan azalma görülür. Bir başka ifadeyle, Avrupa
Birliği ülkelerinde Stockholm ve Lizbon Zirvelerinde hedeflenen artışın gerçekleştiği
görülür ve bu şekilde Avrupa’da cinsiyetler arasındaki istihdam oranları farkı yıllar
geçtikçe daralmıştır ancak, 2010 yılı itibariyle hala erkek istihdam oranı %73,1’ken
kadın oranı %57,8 olarak kayıtlara geçer. Bu da, kadın ve erkek istihdam
14
30. oranlarındaki farkın kapanıyor olmasına rağmen daha çok yol katetmesi gerektiği
anlamına gelir.
Avrupa Birliği Ülkeleri içerisinde genel istihdam oranlarıyla yalnız kadın
istihdam oranları karşılaştırıldığında, genel istihdamın kadın istihdamından önemli
derecede yüksek olduğu görülür. 2009 yılında İsveç’te (71,8), 2010 yılında
Danimarka’da (%70,8)’ken en düşük kadın istihdamı İtalya’da yaşanır (%54,3). 2010
yılına gelindiğinde, Avrupa Birliği genelinde kadın istihdam oranlarında 8,4 puanlık
bir artış yaşandığı görülür. Bu artış, 1997 yılında yürürülüğe giren ve fırsat eşitliği
ilkesini savunan ‘Avrupa Birliği İstihdam Stratejisi’nin rol oynadığı düşüncesindeyim.
Tablo.5’te görüleceği gibi, 1994 – 2010 yılları arasında kadın istihdamındaki
artış bütün Avrupa Birliği üye ülkelerde aynı oranda gerçekleşmediği yönündedir.
Bazı ülkeler, bu yıllar arasında kadın istihdamı oranlarında ciddi bir iyileşme
kaydederken, bazı ülkeler mevcut oranlarını korumuşlardır. Örneğin, İspanya 20,4,
İrlanda 19,1 puanlık artışlarıyla dikkat çeker. Hollanda’da ise 2009 yılı itibariyle 12,4
puanlık bir artış görülür.
Avrupa Birliği’nde kadın istihdam oranı, İspanya’da %31,5’ten %51,9’a,
İrlanda’da %38,9’dan %58’e, Hollanda’da %52,6’dan %65’e yükselir. Bu oranlar,
Avrupa Birliği’nin 2010 yılı hedeflerinin üzerinde kayıtlara geçer. Bunun yanında,
benzer olumlu gelişmeler, İtalya’da %35,4’ten %45,3’e, Belçika’da %44,8’den
%54,1’e, Finlandiya’da %58,7’den %66,5’e, Yunanistan’da %31,7’den %46,2’ye,
Almanya’da %54,7’den %59,6’ya ve Portekiz’de %55’ten %61,7’ye şeklinde
yaşandı. Bu yüksek artış, her Avrupa Birliği ülkesinde aynı yaşanmamış bazı
ülkelerde düşük seviyede kalmıştır. Örneğin, Danimarka %67,1’den %70,8’e,
İngiltere %62,1’den %66,8’e, Avusturya %58,8’den %60,7’ye ve Fransa %50,8’den
%56’7’ye yükselmiştir.
Son tahlilde, Tablo.5 ve bir önceki paragraftaki analize göre; İsveç, kadın
istihdam oranlarında en düşük artışın yaşandığı ülke konumundadır.
15
31. Yıllar geçtikçe Avrupa Birliği Ülkelerinde hem kadın hem de erkek istihdam
oranlarında bir artış söz konusudur. 2000’li yıllarda, kadın istihdam oranlarındaki
artış devam ederken, 2010 yılı itibariyle Avrupa Birliği genelinde kadın istihdam
oranı %57,8 olarak kayıtlara geçer. Daha önce de iletildiği gibi, Avrupa Birliği
ülkelerinde kadın ve erkek istihdamı karşılaştırıldığında, rakamlar hala kadının
alehine seyreder. Erkek istihdam oranları %70’lerdeyken; bu oran, kadınlarda henüz
%55’lerdedir.
Dünya ve Avrupa’da kadın işgücü istihdamı bilgilerinin ardından, bundan
sonraki bölümde Türkiye’de kadın işgücü istihdamı ve kadın işsizliğine
değinilecektir.
1.5. Türkiye’de Kadın İşgücü İstihdamı ve Kadın İşsizliği
Ülkemizde kadın işgücü potansiyelinin büyük bölümü kullanılmaz. Avrupa
Birliği Ülkeleri Katıylarının alınan OECD raporlarına göre, ülkemizde kadın
işgücünün istihdama katılımı %26,5’tir. OECD ülkeleri arasında kaydedilen bu en
düşük oran, yine aynı verilere göre son 10 yıldır düzenli düşüş eğilimi gösterir.
(http://213.253.134.43/oecd/pdfs/browseit/8106071E.PDF)
Bu oran aslında gerçek tablonun en iyimser halidir çünkü çalışan kadınların
%49’u ücretsiz çalışan aile işçileridir. Bir başka ifadeyle, kayıtlarda çalışıyor görünen
çok az sayıda kadının neredeyse yarısı istihamın içindedir. Ücretsiz çalışan aile
işçisi kadının çoğu tarımsal sektörlerde çalışır. Kadın istihdamının çok daha belirgin
göstergesi olan kentli kadının işgücüne katılım oranı %17’dir.
Araştırmalar ve saha çalışmaları, kentsel işgücü piyasalarında kadınların bu
kadar az yer almasında iki faktör olduğuna işaret eder. Bunlardan ilki, feodal yapı
içerisinde kadınlara addedilen ve özellikle evli ve çocuklu kadınların ev işleri dışında
ücretli bir iş sahibi olmalarını engelleyen ücretsiz ev işleridir. Ülkemizde kaliteli ve
ucuz çocuk bakım ünitelerinin yaygın olmayışı da, kadın işgücünün doğum sonrası
istihdama katılım oranını olumsuz etkiler. Bir başka konuşulmayan lakin uygulanan
parametre olarak da kadının ev dışında özgür hareketlerini kısıtlayıcı kültürel ve
16
32. geleneksel pratikler, bir başka ifadeyle feodal yapının gereklerinin katı şekilde
uygulanıyor olması gelir.
İstanbul’da yapılan bir saha çalışmasında, kadınların ücretli bir işte
çalışmamasının önemli bir sebebi olarak (%36) ailedeki bir erkek bireyin kadını bu
imkanından mahrum etmesi olarak karşımıza çıkar. Yine aynı araştırmaya göre,
kadın işgücünün istihdama katılmamasının bir başka sebebi ise (%25) kadının ev
içindeki sorumluluklarını gereğince yerine getiremeyeceği düşüncesi olarak kayıtlara
geçmiştir. (DİE, 2009: 47)
Kadın işgücü istihdamının düşük seviyelerde seyretmesinin diğer nedenleri
arasında; kadınların, kadın işleri olarak kalıplaştırılmış düşük ücretli, sosyal güvenliği
olmayan sektörlerde yoğunlaşması; kadınların beceri, eğitim ve iş deneyimi
seviyelerinin düşük olması ve son olarak iş yerlerinde hiç de ender rastlanmayan
cinsel taciz olgusudur.
Ülkemizde kadınların istihdam oranlarının düşüklüğü, kadınların iş piyasası
ve verimliliklerine indirgenemeyecek kadar çok boyutlu sebeplere sahip süregelen
sosyal ve etnografik bir sorundur. Bu sorunun çözümü için, toplumsal cinsiyet
bakışına sahip bir eylem planı oluşturmak gerekir. Bu eylem planında; aile içi iş
bölümü, feodaliteye dayalı kısıtlamalar, inanç faktörü ve buna bağlı olarak gelişen
bağnaz yapılaşma, etnik yapıların objektiviteyle değerlendirilmesi, işgücü
piyasasının cinsiyet ayrımından uzak değerlendirmelerle istihdamın devamlılığını
sağlaması ve iş kanunununa kadın lehine maddeler eklenip iyileştirilerek tam
uygulanmasının sağlanması gerekli ve zorunludur. Aksi takdirde, ülkemizdeki kadın
işgücü gün geçtikçe ikinci plana atılmaya devam edecektir.
Türkiye’de Kadın İstihdamı ve Kadın İşsizliği başlığı altında, Türkiye’de
Cinsiyete Göre İşgücüne Katılma Oranlarından bahsetmek uygun olacaktır.
17
33. 1.5.1.1. Türkiye’de Cinsiyete Göre İşgücüne Katılma Oranları
Bir önceki başlıkta iletildiği gibi, ülkemizde kadın işgücünün istihdama katılım
oranı gelişmiş ülkelere göre oldukça düşüktür.
Tablo.6.’da görüldüğü gibi; Kanada, Avustralya, Japonya ve ABD ile
kıyaslanan ülkemiz kadın işgücü istihdamı oranlarına bakıldığında, gelişmiş
ülkelerde kadının istihdama katılım durumunun %60 seviyelerinden yukarıda olduğu
görülür. Örneğin, 2010 yılı itibariyle kadının işgücüne katılım oranı, Kanada’da
%73,1, Avustralya’da %68,4, ABD’de %69,2, Japonya’da %60,8 ve Avrupa Birliği
Ükleleri genelinde %63,5 iken bu oran Türkiye’de %26,5’tir.
Tablo.6. Yıllar İtibariyle Bazı Gelişmiş Ülkelerde,
Avrupa Birliği Ülkelerinde ve Türkiye'de Kadın İşgücünün
İstihdama Katılım Oranları (%)
Ülkeler 1994 2001 2005 2007 2009 2010
Kanada 67,8 70,8 72,1 73,2 73,4 73,1
Avustralya 62,8 66 66,3 67,1 66,9 68,4
Japonya 58,3 60,1 59,7 60 60,1 60,8
ABD 69,4 70,4 70,1 69,7 69,2 69,2
AB – 15 56,5 60,3 61 61,6 62,8 63,5
Türkiye 33,1 28,5 29,5 28,1 27 26,5
Kaynak: OECD, Employment Outlook, 2010: 249 – 250
Tablo.6.’da görüldüğü gibi, gelişmiş ülkelere nazaran ülkemizdeki kadın
işgünün istihdama katılım oranları yıllar geçtikçe düşmeye devam eder. İstihdam
artış hızının nüfus artış hızının altında kalmasının nedenlerinin başında; göç,
ekonomik dalgalanmalar, kayıt dışı istihdam, eğitim sorunu ve enformel sektörün
yayagınlaşması gelir. “Gelişmekte olan ülkelerde, gelişmiş ülkelere göre daha hızlı
artan nüfus, istihdamda görülen genişleme ise yetersiz kalmaktadır”. (TÜGİAD,
2010: 3)
18
34. Gelişmekte olan üklelerin pek çoğunda olduğu gibi, ülkemizde de cinsiyet
farkı gözetmeksizin istihdam sorunu önemli boyutlardadır. “Yüksek nüfus artışı ve
sermayeden yeterince yararlanılamaması nedeniyle istihdam sağlanacak
yatırımlardaki yetersizlik, işgücünün önemli bir bölümünü çağdaş sanayilerin talep
ettiği nitelikteki işgücü gereksinimine uygun şekilde olmaması gibi etmenler,
istihdam sorununun boyutlarını artırır”. (TÜGİAD, 2010: 5)
Tablo.7.’de ülkemizde işgücündeki oranlarının cinsiyet üzerindeki yıllara göre
dağılımıyla tüm Avrupa Birliği ülkeleri arasında bir karşılaştırma yapılmıştır.
Karşılaştırmada ortaya çıkan bariz farkın sebeplerinin başında, kadın işgücünün
istihdama katılımının düşük olması gelir. Bu cinsiyet farkı aynı zamanda, Avrupa
Birliği çalışma oranı ortalamasında da görülür ancak bu oran, ülkemizdeki cinsiyet
farkı kadar kadar yüksek oranlarda değildir. 2010 yılında, erkek ve kadın istihdam
farkı ülkemizde %49’dan fazla iken; bu oran, Avrupa Birliği ülkelerinden yaklaşık 15
puan azdır.
Tablo.7. Türkiye'de ve Avrupa Birliği Ülkelerinde
Yaş Grupları ve Cinsiyete Göre 15 - 65 Yaş Arsı Çalışma
Oranı (2005 - 2010)
Toplam Erkek Kadın
Yıllar AB - AB – AB –
Türkiye Türkiye Türkiye
27 27 27
2005 68,6 52,3 77,1 77 60,1 27,6
2006 68,6 52,3 77 76,1 60,2 28,5
2007 68,6 52,3 76,8 75,1 60,5 29,9
2008 68,8 51,3 76,9 74 60,9 28,7
2009 69,3 51,5 77 76 61,6 29,6
2010 69,7 51,4 77,3 76,2 62,1 26,6
Kaynak: http://epp.eurostat.ec.europa.eu
Ülkemizde kadının işgücü istihdamındaki düşük oran, hem mutlak olarak
hem de erkeklerin işgücü katılımıyla kıyaslandığında açıkça görülür. Bu oran, 2000’li
yılların başında 12 veya daha yukarı yaştaki nüfusun %29’unun, erkeklerin
%72’sinin işgücüne dahil olduğunu iletir. (DİE, 2009: 159)
19
35. Şimdiye kadar iletilen çoğunlukla dış kaynaklı veriler ışığında, ülkemizdeki
kadın ve erkekler arasındaki işgücüne katılım oranındaki büyük farklılıktan söz edildi
ve çalışmanın başında iletilen “ülkemizde kadınların erkeklere nazaran işgücü
istihdamına katılma oranı çok düşüktür” söylemi rakamlarla pekiştirildi. Şimdi, Devlet
İstatistik Enstitüsü Hane Halkı İşgücü Anketi sonuçlarının değerlendirilmesi uygun
olacaktır.
Devlet İstatistik Enstitüsü ve TÜSİAD verilerine göre; Türkiye genelinde 2009
yılında işgücüne katılım oranı, kadınlarda %25,3; erkeklerde ise, %72,1 ilen 2010
yılında bu oranlar sırasıyla %23,3 ve %70,6 olarak sonuçlanır. Bu durum yıllara göre
Tablo.8.’de görülür.
Tablo.8. Türkiye'de Yıllar İtibariyle Kadın ve Erkek
İşgücünün İstihdama Katılma Oranları (%)
Kadın Erkek
Yıllar
Türkiye Kent Kır Türkiye Kent Kır
1994 36,1 17,8 55,1 80,6 76,8 84,8
1995 34,1 17 52 79,7 76,8 83
1996 34 15,5 55,3 80,2 77,1 84
1997 32,5 16,9 51,8 79,7 77 80,1
1998 26,5 15,5 40,4 78,1 75,3 81,5
1999 30,9 17,2 48,8 78,5 75,5 82,5
2000 30,5 16,7 49,1 77,8 74,2 82,6
2001 30 15,8 49,7 77,1 73,1 82,8
2002 28,3 16,7 44,8 76,4 72,7 81,7
2003 28,6 16,5 46,7 76,2 72,4 82,1
2004 30,3 17,7 49,4 75,8 71,8 82
2005 25,7 16,9 39,7 73,1 70,2 77.2
2006 25,9 16,8 40,8 71,7 69,6 75,3
2007 28,3 19,2 42,8 71,6 69,7 74,6
2008 27,1 18,6 40,3 70,4 68,8 73,1
2009 25,3 17,9 37,1 72,1 70,5 74,7
2010 23,3 17,9 31,9 70,6 70,2 71,2
TÜSİAD, 2010: 12 – 354; DİE, 2009: 217
20
36. Tablo.8.’de görüldüğü gibi, ülkemizde kadın işgünün istihdama katılımı
sadece düşük değil, aynı zamanda bu katılımda yıllara göre sürekli bir azalma
kaydeder.
Kadınların işgücünün istihdama katılımları özellikle kentlerde Cumhuriyet’ten
sonra başlar ve 1950’lere kadar sürekli artış gösterir. Bu yıllarda, kırdan kente göç
bir sosyal gereksinim olarak karşımıza çıkar ve göçle ters orantılı olarak kadın
istihdamının işgücüne katılımı yıldan yıla artacağına, azalır. Bir başka ifadeyle,
ülkemizde kadın işgücü istihdamı 1955’lerde %72 iken, 1990’larda %30’lara,
2000’lerde ise %25,3’e düşer. Bu düşüşün nedenlerinin başında, kırsal alanda
yapılan tarımsal üretimde önemli rol oynayan kadın göç ettikleri kent yaşamının
içerisinde işgücü piyasasından çekilmesi; çekilmeyen kadınların ise, göç ettikleri
kentlerde enformel sektörde istihdamla karşı karşıya kalması gelir. Ayrıca
1950’lerden günümüze gelen ve feodal kültürümüzün pekiştirdiği muhafazakarlaşma
kadının kentte çalışmasının önündeki en önemli engellerden biri olarak karşımıza
çıkar.
Kırsal’da kadın, çoğunlukla ücretsiz aile işçisi statüsünde çalışır. Kırda
tarımsal işlerin önemi ve hakimiyeti, çalışma şartlarındaki farklılık kadın işgücü
istihdamının yüksek oluşunda önemli rol oynar. Kırsaldaki istihdam şartları kadın için
günlük iş olarak addedilir. İstatistiklerle doğrulanarak değinildiği gibi, kırsalda kadın
işgücünün istihdama katkısı 2010 yıllarında dahi %31,9’la Türkiye ortalamasının
üstünde seyreder. Bu ortalamaya katılan kentteki istihdam edilmiş kadın %17,9’la
eşlik eder. (TÜSİAD, 2009: 128)
Cinsiyete göre ülkemizde işgücü istihdamı bilgilerinin ardından; bir sonraki
bbaşlığın altında, kadın istihdamı masaya yatırılacak ve rakamlarla 2012
Türkiye’sinde ‘Kadın İstihdamı’ açıklanacaktır.
21
37. 1.5.1.2. Türkiye’de Kadın İtihdamı
OECD 2010 verilerine göre, ülkemiz kadın işgücünün istihdama katılım
oranları gelişmiş ülkelerin oldukça gerisinde kalır ve bu düşük oranın yıllar geçtikçe
azaldığı görülür. Tablo.9.’da yıllar itibariyle bazı gelişmiş ülkeler, Avrupa Birliği üye
ülkeleri ve Türkiye’deki kadın istihdam oranları gösterilir. Bu verilere göre,
1994’lerde %30’larda seyreden kadın işgücü istihdamı, 2010’lara gelindiğinde %23,7
seviyesindedir. Karşılaştırılan diğer ülkelere bakıldığında ise bu oran, yıllar geçtikçe
artar.
Tablo.9. Yıllar İtibariyle Bazı Gelişmiş Ülkelerde,
Avrupa Birliği Ülkelerinde ve Türkiye'de
Kadın İşgücü İstihdamı Oranları (%)
Ülkeler 1994 2001 2005 2007 2009 2010
Kanada 61,1 65,9 67 67,9 68,4 68,3
Avustralya 56,9 61,7 62,1 62,9 63,1 64,7
Japonya 56,5 57 56,5 56,8 57,4 58,1
ABD 65,2 67,1 66,1 65,7 65,4 65,6
AB – 15 49,4 55,1 55,6 56,1 57,1 57,8
Türkiye 30,4 26,3 26,6 25,2 24,3 23,7
OECD, Employment Outlook, 2006; 249 – 250
Tablo.9.’da görüldüğü gibi, Avrupa Birliği Ülkeleri, diğer ülkelerle
karşılaştırıldığında 8,4 puanlık artışıyla kadın istihdamının işgücüne katılımı
oranında ilk sırada yer alır. Avrupa Birliği ülkelerini 7,8’le Avustralya, 7,2’yle Kanada
izler. Japonya’da 1,5, ABD’de ise, 0,4 gibi sınırlı bir puan artışı söz konusudur.
Ülkemizin yıllar içerisindeki seyrinde ise, 6,7 puanlık bir azalma görülür.
Tablo.10’da ise, ülkemizde cinsiyete göre istihdam oranları yıllar itibariyle
gösterir. 1994 – 2010 yılları arasındaki 18 yıllık dönemde istihdam oranı her iki
cinsiyet kategorisinde azalır. Türkiye genelinde erkek istihdamının işgücüne katılım
oranı %13 azalarak %75,1’den, %62,1’e iner. Kadın işgücünün istihdama katılma
oranlarına bakıldığında bu seyir 1994’de 30,6 iken, 2010’da 9,9 puanlık bir düşüşle
%20,7’e iner.
22
38. Önceki bölümlerde iletildiği gibi bu yıllarda görülen kadın istihdamının
işgücüne katılımındaki düşüşün temel sebebi kırdan kente göç unsurudur. Bunun
yanında ekonomik dalgalanmaların da genel ve kadın istihdam oranında rol
oynadığı kanaatindeyim.
Göç unsurunun kadın istihdamına etkisinden kısaca tekrar bahsedecek
olursak, kırsalda ücretsiz aile işçisi olarak çalışan kadın, kente göçtükten sonra
vasıfsız duruma düşer. Bu durum, kadın işgücünün istihdamında iki şekilde
sonuçlanır; kadın ya işgücünden çekilir ve evin düzenini sağlayan yani ‘çalışmaz’
konuma gelir ya da yüksek vasıf gerektirmeyen enformel işlerde istihdam edilir.
Tablo.10.’da da görüldüğü gibi, 18 yıllık dönemde kırsal alanda her iki
cinsiyetin istihdam edilme oranı %48,5’ten %30,4’e düşer. Kırsal alandaki bu
%18,1’lik düşüşe rağmen, aynı zaman diliminde kentlerdeki kadın işgücünün
istihdama katılım oranı %1,9’luk artışla %12,7’den %14,6’ya yükselir. Böylelikle,
kadın işgüçcünün istihdama katılımının genel istihdam oranlarını pozitif yönde
etkilediği görülür.
23
39. Tablo.10. Türkiye'de Yıllar İtibariyle
Cinsiyete Göre İstihdam Oranları (%)
Türkiye Kent Kır
Yıllar
Toplam Erkek Kadın Toplam Erkek Kadın Toplam Erkek Kadın
1993 52,6 75,1 30,6 42 70,6 12,7 63,7 80,2 48,5
1994 53,1 74 32,7 41,3 69,1 13,1 69,6 79,5 52,9
1995 52,1 73,5 31,2 41,5 69,5 13,1 63,6 78 50,2
1996 52,5 73,4 31,7 40,6 69 12,1 66,3 78,7 54,2
1997 51,4 72,8 30,1 41,1 68,8 13,4 64 77,7 50,5
1998 47,6 71,3 24,1 39,8 67,6 12 57,5 76,1 39,2
1999 50 71,8 28,5 40,7 67,7 13,8 62,2 77,2 47,6
2000 50 71,9 28,3 40,6 67,7 13,7 62,7 77,6 48
2001 50 71,9 28,3 40,2 66,9 13,4 63,7 78,9 48,8
2002 48,7 71,5 26,1 40,3 66,9 13,8 60,8 78,2 43,7
2003 48,7 71 26,7 39,9 65,9 13,8 62,1 78,9 45,8
2004 48,9 69,9 28 39,7 64,7 14,6 63 78 48,4
2005 46 68 24,1 39,8 64,8 14,7 55,9 73,4 38,9
2006 44,6 65,4 23,8 38,3 62,5 14 55,1 70,4 40
2007 43,5 62,8 24,2 37,5 59,8 15,2 53,8 68,3 39,7
2008 43,2 62,9 20,7 37,7 60,2 15,2 51,9 67,3 38,5
2009 43,6 64,5 22,8 38,4 61,5 14,6 52,1 69,2 35,8
2010 41,3 62,1 20,7 37,9 61,1 14,6 46,7 63,8 30,4
TİSK, İstihham Artırması ve İşgücü Piyasası Çalışma Grubu Raporu, 2011: 9
Kadın işgücü istihdamının açıklanmasının ardından, demografik yapıda
kadın işgücü istihdamının sektörlere, eğitim durumuna, yaş gruplarına dağılımı
ayrıntılı olarak incelenmesi kadın işgücünün istihdama katılımı boyutlarını daha net
gözler önenü serecektir. Bu bilgilerin yanında, işgücü piyasası için önemli bir sorun
olan enformel sektör ve kayıt dışı istihdamın kadın istihdamı içerisindeki yüksek
oranlara da yine istatistiki verilerle değinilecektir.
24
40. 1.5.1.3. Sektörler ve Ekonomik Faaliyete Göre Kadın İstihdamı
Ülkemizde istihdamın cinsiyet ayırtetmeksizin sektörel dağılımına
bakıldığında, son 10 yılda tarım sektöründe istihdamın azaldığı, sanayi kesiminde
kısmi, hizmet sektöründe ise ciddi bir artış söz konusudur.
Tablo.11, 1993 ve 2010 yıllarında sektörlere göre istihdam oranlarını
gösterir.
Tablo.11. Türkiye'de İstihdamın Sektörel Dağılımı
Sektörler 1993 2010
Tarım 46,6 29,9
Sanayi 15,8 19,5
Hizmet 37,6 50,6
Kadın Emeği Platformu, 2007: 215
1993 yılında, en yüksek istihdama sahip sektör %46,6 ile tarim olurken,
hizmet sektöreü %37,6 ile ikinci, %15,8 ile sanayi sektörü üçüncü olarak karşımıza
çıkar. Bu rakamlar, 2010 yılına, gelindiğinde istihdamda en yüksek pay %50,6 ile
hizmet sektörü lehine döner. 1993 - 2010 dönem içerisinde tarım sektörü oranları
oldukça düşmesine rağmen hala önemli bir paya sahiptir.
Gelişmiş ülkelerde tarım sektöründeki istihdam oranları %10’un altında
seyrederken bu oran 2010 Türkiye’sinde %29,9 olarak kayıtlarda yer alır. Sanayi
Sektöründe ise küçük bir artış olmasına rağmen bu sektör maalesef en düşük
istihdam oranına sahiptir.
Ülkemizde, kadın ve erkek istihdam oranlarının sektörel dağılımına
bakıldığında ise, kadınların tarım sektöründe yoğunlaştığı görülür. Genel rakamlarla,
tarım sektöründeki istihdam payının azalmasıyla birlikte tarım sektöründeki kadın
işgücü istihdamı oranları da bu yıllar arasında azalır.
25
41. 1993 yılında Türkiye genelinde istihdam edilmiş kadın işgücünün %77,6’sı
tarım sektöründe işgörmekteyken, 2000’li yıllarda bu oran %53,1’e iner. Ancak, yine
de istihdam edilmiş kadın işgücünün yarısından fazlası tarım sektöründe işgörür.
İstihdam edilmiş kadın işgücünün hizmet ve sanayi sektörlerindeki oranları ise
sırasıyla %31 ve %15,9’dur. İstihdam edilmiş erkek işgücünde ise dağılım tarım ve
sanayide %25,1, hizmette %49,4’tür.
Tablo.12. Türkiye'de İstihdam Edimiş
Kadın ve Erkek İşgücünün Sektörlere Göre Dağılımı
Kadın Erkek
Sektörler
Türkiye Kent Kır Türkiye Kent Kır
Tarım 53,1 8,5 86,1 25,3 4 56,7
Sanayi 15,9 29,2 7,8 25,3 33,5 13,1
Hizmet 31 62,3 7,8 49,4 62,5 30,2
T.C. Başbakanlık Kadın Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü, 2010: 9-10
Kırsal bölgelerde, kadın işgücü istihdamında tarım sektörü açık ara ön sırada
yer alır. Bir başka ifadeyle, kırsal alanda çalışan her 100 kadının 86’sı tarım
sektöründe işgörür.
Kentlerde ise, kadın işgücü istihdamının tarım sektöründeki oranları
beklenildiği gibi düşer ve bu oran ağırlıklı olarak hizmet ve kısmen sanayi
sektöründe artış olarak görülür. Hizmet sektörü, kentin aktüel hayatı içerisinde
kadınların en yoğun olarak işgördükleri alandır ve yıllar itibariyle hizmet sektöründe
işgören kadın istihdamı oranı artar. 1993 yılında hizmet sektöründe istihdam edilmiş
kadın işgücü oranı %55’ken, 2010 yıllarına geldiğimizde bu oran %62,3’e çıkar.
Bunun başlıca nedeni, hizmet sektörü kapsamındaki iş alanlarının “kadınlara uygun
alanlar” olarak tanımlanması olarak görülür. (TÜSİAD, 2009 :36)
Hizmet sektörünün gelişmesine paralel olarak kısmi süreli, kısa süreli, geçici
ve buna benzer istihdam şekilleri de kadınların tercih ettikleri istihdam alanları olarak
karşımıza çıkar. Bu yeni istihdam şekillerine rağmen, kadın istihdamı daha çok
evdeki faaliyetlerin devamı olan öğretmenlik ve hemşirelik gibi alanlarda yoğunlaşır.
(Ekin, 2011: 40)
26
42. Kadın işgücü istihdamının tarım, sanayi ve hizmet sektörlerinde farklılıklar
göstermesi, aslında, kadın işgücü istihdamının eşit olmayan istihdam olanaklarına
işaret eder.
Ülkemiz, tarım kaynaklarıyla varlığını sürdüren bir ekonomiye sahip
olduğundan, emekyoğun üretim teknolojisiyle temellendirilmiş yapısıyla, kadın
işgücünün istihdama katılım oranı yüksektir. Çünkü erkek işgücü, yoğunlukla
tarımsal makine ve alet kullanımında değerlendirilirken; kadın işgücü, özellikle ekim
ve hasat dönemlerinde, el emeği yoğun işleri üstlenir.
Ülkemizdeki sanayi sektörüne bakıldığında ise; eğitimsiz, niteliksiz ve iktisadi
zorluklar nedeniyle düşük ücretli ve sosyal güvenceden yoksun bırakılan çalışan
kadın söz konusudur. Sanayide kadın işgücü istihdamı daha çok tekstil, konfeksiyon
ve gıda gibi işlerde kadın işgörenlerle, genellikle kadını sosyal güvence altına
almayan işletmelerle sürer. Her üç sektörün üretim ve arz faalitlerinin yoğun olduğu
dönemlerde istihdam edilen kadın işgücü, yoğunluk bittiğinde iş akdine son verilir.
Tablo.12’de de görüldüğü gibi, ülkemiz genelinde iktisaden faal nüfus içerisinde yer
alan kadın işgücünün sadece %15,9 gibi düşük bir oranı sanayi sektöründe istihdam
edilir.
Sektörler arasındaki bu dağılım, ekonomik faaliyetlere de yansır. 2000’li
yılların sonlarında ülkemiz genelinde çalışan kadınların %51,2’si tarım, ormancılık,
avcılık ve balıkçılıkla uğraşırken; bunu %19 ile toplum hizmetleri, sosyal ve kişisel
hizmetlerde işgörenler, %14,6 ile imalat sanayinde, %9,8 ile toptan – perakende
ticaret, lokanta ve otellerde, %3,5 ile mali kurumlar, sigortasız, taşınmaz mallara ait
işler ve kurumlara yardımcı iş hizmetlerinde ve %1,2 ulaştırma, haberleşme ve
depolamada işgören kadın istihdamı izler. Madencilik ve taş ocakçılığı; elektrik, su,
gaz, inşaat ve bayındırlık işleri faaliyetleri genelde erkek işgören istihdamıyla
karşılandığından bu iş kollarındaki kadın işgören kadınların oranı ise %1’in
altındadır. (DİE, 2009: 67-68)
Kadın işgücü istihdamının sektör ve iş kolları olarak aktarıldığı bu bölümün
ardından; bir sonraki bölümde kadının eğitim durumuna göre işgücü istihdamına
değinilecektir.
27
43. 1.5.1.4. Eğitim Durumuna Göre Kadın İşgücü İstihdamı
İşgücü piyasasında bireylerin işgücü istihdamını etkileyen başlıca
faktörlerden biri eğitimdir. Cinsiyetler arası eğitim faktörüne bakıldığında, eğitimin
işgücü istihdamında belirleyici rolünün özellikle kadınlar üzerinde olduğu görülür. Bir
başka ifadeyle; kadınlar, eğitim düzeyi arttıkça daha çok çalışma hayatına yönelirler.
Buna karşın eğitim düzeyi her iki cinsiyet için düştükçe kadınların işgücü
piyasasında olma oranları erkekler oranlar daha fazla düşer.
2010 yılı itibariyle, ülkemizde eğitim durumuna göre işgücünün istihdama
katılım oranlarına bakıldığında okuma yazma bilmeyenlerin fazlalığı dikkat çeker.
Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre, kadın işgücünün 2010 Türkiye’sinde
%23,6’sının okuma yazma bilmiyorken, %21,1 oranındaki istihdama katılmış kadın
işgücünün okuma yazma bilen ancak bir okul bitirmemiş kadın popülasyonu olduğu
dikkati çeker. Tablo.13’te göreceğiniz gibi, yalnız bir okul bitiren kadın işgücünün
yüzdelik oranları ise; ilkokul mezunları %21,1, ilköğretim mezunları %11,9, ortaokul
ve ortaokul dengi meslek okulu mezunları %49,7, lise mezunları %25,2, lise dengi
meslek okulu mezunları %36,4 olarak sıralanır. (DİE, 2009: 67 – 68)
Tablo.13. Türkiye'de Eğitim Durumuna Göre
İstihdam Oranı (%)
Kadın Erkek
Eğitim Durumu
(%) 000(bin) (%) 000(bin)
Okuma - Yazma Bilmeyen 15,8 835 2,5 393
Okur Yazar Olup Bir Okul Bitirmeyen 5,9 310 3,6 564
İlkokul 38,7 2213 46,6 7253
İlköğretim 2,7 140 2,1 331
Ortaokul ve Ortaokul Dengi Meslek Okulu 4,6 260 12,8 1991
Lise 8,2 470 13 2028
Lise Dengi Meslek Okulu 5,3 303 8,8 1363
Yüksek Okul veya Fakülte 13,1 746 10,5 1633
Toplam 100 5281 100 15557
Kaynak: DİE, 2009: 225-227
28
44. Daha önceki paragraflarda da değinildiği gibi; istatistikler, kadınların eğitim
düzeyi arttıkça işgücü piyasasına katılma oranlarının arttığını gösterir. Ancak aynı
durum istihdam oranları için söz konusu değildir. Tablo.13. 2010 yılı itibariyle
ülkemiz genelinde eğitim durumuna göre kadın istihdamını gösterir.
Bilindiği gibi; ülke genelinde, kadın çalışanlar arasında okuryazar
olmayanların oranı göz ardı edilemeyecek kadar yüksektir. Bu oran %15,8 ile eğitim
düzeyine göre kadın çalışanlar sıralamasında ilkokul mezunu istihdam edilmiş kadın
işgücünün hemen ardından, bir başka ifadeyle ikinci sırada yer alır. Bir başka
ifadeyle her 100 kadından 16’sının okuma yazma bilmemektedir. Okuma yazma
bilmeyen istihdam edilmiş kadın işgücü oranları kırsal alanda kenttekinden yüksektir.
Bir başka ifadeyle, 2000’li yılların sonlarında kentlerde çalışan kadınların %4,1’i
okuma yazma bilmezken, kırsalda bu oran %26,1’dir. 2010’lara gelinen yıllarda
ülkemiz genelinde okuma yazma bilip, bir okul bitirmeyenlerin oranı %5,9’dur. Diğer
bir ifadeyle 5.281.000 istihdam edilmiş kadın işgücünden 310.000’i okuma yazma
bilen ancak bir diploması olmayan kadındır.
Bir okul mezunu istihdam edilmiş kadın işgücünün yapısına bakıldığında, en
yüksek payı ilkokul mezunları alır. İstihdam edilmiş kadın işgücünün %38,7’si, bir
başka ifadeyle 1/3’ü ilkokul mezunudur. İkinci sırada %13,1 ile yüksekokul (önlisans)
veya fakülte (lisans) mezunları yer alır. Diğer eğitim düzeylerindeki istihdam edilmiş
kadın işgücü oranları ise oldukça düşüktür. Bu oranlar ilköğretim mezunu olarak
%2,7, ortaokul ve dengi meslek okulu mezunu olarak %4,6, lise mezunu olarak
%8,2, lise ve dengi meslek okulu mezunları olarak ise %5,3 olarak istatistiklendirilir.
Görüldüğü gibi, ülkemizde mesleki eğitimin yetersiz oluşu istatistiklerde de
karşımıza çıkar. Orta dengi meslek okulu mezunu çalışan sayısının diğer okul
mezunu işgörenler ile kıyaslandığında yok denecek kadar az olduğu görülür. Bunun
yanında ülkemizde lise dengi meslek okulu mezunu çalışan sayısı da gelişmiş
ülkelere kıyasla oldukça düşük seviyelerdedir. Türkiye genelinde 2010 yıllarına
gelindiğinde istatistikler 20.838.000 çalışandan sadece 1.666.000’inin lise dengi
meslek okulu mezunu olduğunu gösterir. Bu rakam yaklaşık olarak 7,9’luk bir orana
denk gelir. İstihdam edilmiş erkek işgücü arasında lise ve dengi meslek okulu
mezunlarının oranı %8,8 iken, istihdam edilmiş kadın işgörenler arasında bu oran
29
45. %5,3’te kalır. Bir başka ifadeyle, 5.281.000 kadın çalışandan 303.000’i lise dengi
meslek okulu mezunudur.
Sonuç olarak, işgücü piyasasında yer alan kentli kadın işgörenlerin eğitim
düzeyi kırsal alanda işgören kadının eğitim düzeyinden yüksektir. Ancak her iki
yerleşim alanında da işgücüne katılan kadınların eğitim düzeyi açık ara ilkokul
mezunudur. Bir başka ifadeyle, 2009 – 2010 yıllarında kentte istihdam edilmiş kadın
işgücünün %28,3’ü, kırsaldaki istihdam edilmiş kadın işgücünün %57,4’ü ilkokul
mezunudur. İstihdam edilmiş kadın işgününün diğer eğitim düzeylerindeki oranı ise
kentlerde sırasıyla; yüksekokul (ön lisans) veya fakülte (lisans) mezunları %29,3,
lise mezunları %15,7, lise dengi meslek okulu mezunları %11,3, ortaokul ve dengi
meslek okulu mezunları %8’lik paylarla karşımıza çıkar. Kırsalda ise bu oranlar
kentteki kadınlara göre oldukça düşüktür. Bu oranlar kırsalda sırasıyla şöyledir;
Ortaokul mezunu %2,8, lise ve lise dengi meslek yüksek okul mezunlarının oranı
%4,2 ve son olarak yüksekokul (önlisans) veya fakülte (lisans) mezunları %2,5
olarak gösterilir. (DİE, 2009: 69 – 70)
Kadın ve eğitim durumunun işgücü piyasasındaki durumunun açıklanmasının
ardından, bir sonraki bölümde istihdam edilmiş kadın işgünün yaş gruplarına
değinilecektir.
1.5.1.5. Yaş Gruplarına Göre Kadın İstihdamı
Akademik doktrinlere ve uluslararası literatüre göre; kadınların öncelikle
işgücü piyasasına girmeleri, sonra evlilik ve çocuk sahibi olma gibi nedenlerle işgücü
piyasasından çekilmeleri ve daha sonra tekrar işgücü piyasasına dönmeleri beklenir.
(TÜSİAD, 2009: 56)
Teknik olarak iletilen kadınların işgücü piyasasındaki dönemlerinin
tanımlanmasına rağmen, ülkemizde kadınların işgücü piyasasından çıkmaları ve
sonra yeniden girmeleri ile ilgili gelişmeler aktarıldığı gibi seyretmez. Bir başka
ifadeyle, çalışma yaşlarının ilk yılları olan 25 yaşlarına kadar evlenen Türkiyeli genç
kadınlar, genellikle evlendikten sonra tekrar işgücü piyasasına dönmezler.
30
46. Ülkemizde kadınların yaşa bağlı olarak işgüne katılımlarında dikkat çeken bir
özellik de 15 – 19 yaş grubundaki kadınların işgücüne katılmalarındaki düşüştür.
1990’larda %20,4 olan bu yaş grubundaki kadın istihdam oranlarının 2000’li yıllara
gelindiğinde %8,5’lerde olduğu görülür. (DİE, 2010: 221) Bu düşüşün altında yatan
sebep kadınların okullaşma oranlarının yükselmesi ve eğitimde kalış sürelerinin
uzamasıdır. Eğitimin kadınların işgücüne katılımlarını belirleyen en önemli faktör
olduğu göz önüne alınırsa; bu düşüşün, gelecekte kadın işgücüne katılımlarını
arttıracağı varsayılabilir. İstihdam edilmiş kadın işgüne katılımın en yüksek oranda
olduğu yaş grubu %35,8’lik oranla 35 – 54 yaş aralığıdır. Bu yaş grubunu sırasıyla
%30,7 ile 25 – 34, %16,6 ile 20 – 24, ve son sırada %8,3 ile 55 yaş üstü izler.
Yaş faktörüne bağlı olarak kadın istihdamındaki değişim, işgücüne
katılımdaki değişimle benzer özellikler taşır. Tablo.14 geniş yaş gruplarına göre
istihdama katılan kadın işgücü oranlarını 2009 – 2010 yılları itibariyle belgeler.
Tablo.14. Türkiye'de Yaş Gruplarına Göre Kadın
İstihdamı (%)
Kadın Erkek
Eğitim Durumu
(%) 000(bin) (%) 000(bin)
15 – 19 8 420 5,5 854
20 – 24 14,3 756 9,4 1,461
25 – 34 30,3 1,598 33,7 5,235
35 – 54 38,2 2,016 42,3 6,538
55+ 9,3 491 1,424 9,2
Kaynak: DİE.b, 2010: 223
2009 – 2010 yılları itibariyle ülkemizde istihdam edilmiş kadın işgücünde en
yüksek yaş oranı %38,2’yle 35 – 54 yaş grubundaki kadınlara aittir. İkinci sırada
%30,3 ile 25 – 34 yaş grubu yer alır. 20 – 24 yaş grubundaki çalışan kadınların oranı
%14,3’tür. Kadın çalışanlar arasında en düşük oran %8 ile 15 – 19 yaş grubuna
aittir. Kadın çalışanların oranı 55 yaş ve üstü için de oldukça düşüktür. 35 – 54 yaş
grubunda %38,2 olan istihdam oranı 55 yaş ve üstünde %9,3’tür.
31
47. Yaş gruplarına göre kadın istihdamında kent ve kırsal alan ayrımına
bakıldığında, Türkiye genelindeki duruma benzer bir manzara karşımıza çıkar.
Ancak kırsal alanda yaş grupları arasında daha dengeli bir dağılım görülür.
Kırsaldaki kadınlar 60’lı hatta 65’li yaşlarına kadar çalışmaya devam edeken,
kentlerde kadınlar yoğun olarak 50’li yaşlarına kadar işgücü istihdamı piyasası
içindedir.(DİE.a., 2010: 60-61)
1.5.1.6. İşteki Statüsüne Göre Kadın İstihdamı
İstihdam edilen kadınlar işgücü piyasasında ücretli veya maaşlı, işveren,
kendi hesabına çalışan, ücretsiz aile işçisi ya da mevsimlik – geçici işçi statüleri
altında ekonomik faaliyette bulunurlar.
Ülkemizde, 2008 – 2009 yılları itibariyle toplam 21.147.000 çalışandan
%42,7’si ücretli veya maaşlı (9.042.000 kişi), %24,8’i kendi hesabına (5.250.000
kişi), %19,5’i ücretsiz aile işçisi (4.138.000 kişi), %7,8’i mevsimlik – geçici işçi
(1.665.000 kişi) ve son olarak %4,9’u işveren (1.052.000 kişi) konumunda
çalışmaktadır. (DİE.a., 2010: 101)
Tablo.15, 2008 yılında çalışan kadınların Türkiye genelinde, kentlerde ve
kırsal alanlarda işteki statülerine göre dağılımını gösterir.
2008 yılında, ülkemizde kadın çalışanların hemen hemen yarısının
(%49’unun) ücretsiz aile işçisi statüsünde çalıştığı görülür. İkinci sırada yer alan
grup %32,2’lik oranla ücretli veya maaşlı çalışanlardır. Üçüncü sırada yer alan kendi
hesabına çalışanların oranı ise %12,1’dir. Bu üç grup tüm çalışan kadınların
%93,3’ünü kapsar. İşveren kadınların oranı ise, yalnızca %1’dir.
Kadınların ücretsiz aile işçisi statüsü altında en yoğun olarak çalıştıkları
yerleşim yeri kırsal alanlardır. Tablo.14’te görüldüğü gibi, kırsal alanlarda çalışan
3.630.000 kadından 2.675.000’i (%73,6’sı) ücretsiz aile işçisi konumundadır. Ancak
Türkiye genelinden farklı olarak, kırsal alanda ikinci ve en yüksek orana %15 ile
kendi hesabına çalışanlar sahiptir. Ücretli veya maaşlı çalışanların oranı ise
%7,2’dir. Kırsal alanlarda ise kadın işveren yok denecek kadar azdır (%0,1).
32
48. Kentlerde ise durum değişmekte ve kadınların en yoğun olarak ücretli/maaşlı
statüde çalıştığı görülür (%72,4). Kentlerde toplam 2.262.000 çalışan kadından
1.638.000’i ücretli/maaşlı statüsünde istihdam edilir. Mevsimlik – geçici işçi, kendi
hesibuna çalışan ve ücretsiz aile işçisi kadınların kentlerdeki oranları sırasıyla %9,1,
%7,4 ve %9,3’tür. Kadın işverenlerin oranı ise, Türkiye geneli ve kırsal alanlarla
kıyaslandığında kentlerde daha yüksektir. Türkiye genelinde istihdam edilen kadınlar
arasında işveren statüsünde çalışanların oranı %0,7 iken, kırsal kesimde %0,1,
kentte ise, %1,5’tir.
Tablo.15. Türkiye'de İşteki Statülerine Göre
Kadın İstihdamı, 2008
Türkiye Kent Kır
(%) (bin) (%) (bin) (%) (bin)
Ücretli veya Maaşlı 32,2 1,901 72,4 1,621 7,2 263
Mevsimlik – Geçici 5,8 345 9,1 207 3,8 138
İşveren 0,7 42 1,5 36 0,1 5
Kendi Hesabına 12,1 716 7,4 168 15 548
Ücretsiz Aile İşçisi 49 2,888 9,3 212 73,6 2,675
Toplam 100 5,891 100 2,262 100 3,63
Kaynak: DİE.a., 2010: 101–103
Tablo 15’te görülen oranlar ülkemizin kadın istihdamında tarım sektörünün
önemli yere sahip olduğunu bir kez daha gösterir. Bunun yanı sıra, kadınlar
arasında girişimciliğin yaygın olmadığı da istatistiklerle gözler önüne serilir.
İşyerlerinde kadın statüsünün durumunu açıklandığı bölümün ardından;
şimdi, istihdam edilmiş kadın işgücünün sosyal güvenlik kurumlarına kayıtlılık
durumu istatistiklerle incelenecektir.
33
49. 1.5.1.7. Sosyal Güvenlik Kurumlarına Kayıtlılık Durumuna Göre
Kadın İstihdamı ve Enformel Sektör
Ülkemizde 2010 yılı itibariyle istihdam edilen 21.147.000 kişinin yalnızca
10.182.000’i (%48,1) sosyal güvenlik kurumlarına kayıtlı olarak istihdam edilmiştir.
Bu kayıtlar, erkek ve kadın istihdamı olarak incelendiğinde ise, kayıtlı olarak
istihdam edilmiş erkek işgücünün %83,4 oranında olduğu görülür. Bir başka
ifadeyle, 10.182.000 kayıtlı işgörenden sadece 1.689.000’u (%16,5) kadındır.
Bir önceki paragrafta açıklanan rakamlar, ülkemizde kayıt dışı istihdam
edilmiş işgücünün ve enformel sektörün istihdamda ve özellikle kadın istihdamında
çok önemli bir yere sahip olduğunu gösterir. Kayıt dışı istihdam ve enformel sektör
hakkında bir sonraki başlık altında ayrıntılı şekilde bilgi verilecektir. Şimdi ise, 2010
yılı itibariyle, ülkemizde kayıtlı kadın çalışanların sosyal güvenlik kurumlarına göre
dağılımına rakamlarla bir göz atalım.
Tablo.16. Türkiye'de Kayıtlı Kadın İşgörenlerin
Sosyal Güvenlik Kurumlarına Göre Dağılımı, 2008
Türkiye Kent Kır
(Bin) % (Bin) % (Bin) %
Sosyal Sigortalar Kurumu 1,21 60,4 884 61,6 137 53,5
Emekli Sandığı 571 33,8 848 33,7 88 34,3
Bağ – Kur 97 5,7 66 4,6 31 12,1
Toplam 1,689 100 1,434 100 256 100
Kaynak: DİE.a., 2010: 101–103
Tablo.16, ülkemizde 2008 yılı itibariyle kayıtlı olarak istihdam edilen
kadınların Sosyal Güvenlik Kurumu, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur Sosyal Güvenlik
Kurumları’na göre dağılımını gösterir.
Ülkemiz genelinde sosyal güvenlik kapsamında çalışan kadınların %60,4’ü,
bir başka ifadeyle yarısından fazlası, SSK’na bağlı çalışır. Bu oran kentte de kırda
da aynı şekilde görülür.
34