7. ÖNSÖZ
Türk müziğini ve tarihini aydınlatmak için kaynaklarının yayınlanması gerekmektedir.
Günümüze kadar bazı kaynaklar yayınlanmış olmakla birlikte yenilerinin yayınlanması bir
ihtiyac olarak devam etmektedir.
Türk müziği ses sistemi ve tarihi konusunda tartışmalar kaynakların yeterince
yayınlanmamış olması nedeniyle bazen kısır döngü halini almaktadır. Kaynakların yayınlanıp
herkesin kolayca istifade edeceği hale getirilmesi gerekir. Bu nedenle yapılan çalışmalardan biri
de elinizdeki güfte mecmuasıdır. Mecmua-i Güfte sahibinin hayatı hakkındaki bugüne kadar olan
belirsizlik bu güne kadar aydınlatılamamıştır. Eseri iyi değerlendirmek için yazarın hayatı
hakkındaki problerin de çözülmesi gerekliydi. Adı tespit edilememiş olsa da yaşadığı zaman
diliminin veya eserini yazdığı zaman diliminin ne olabileceği çözülmesi zor problemlerden
biriydi. Tek kaynağımız, bu çalışmada değerlendirilen Mecmua-i Güfte’de verilen bilgiler
olmuştur.
Bu kitabın yayınlanması, hem müzik tarihçilerinin hem de yerli ve yabancı Türk müziği
araştırmacılar için bu çalışma yararlı olacaktı. Önce Mecmua sahibinin hayatını, yaşadığı
dönemi, ve daha da önemlisi, repertuvarını aydınlatmaya çalıştık, böylece yaşadığı ve
müzisyenliğinin şöhretli olduğu zaman dilimi tespit edildi.
Teşekkür edeceğim az sayıda insanlardan ilki, Türk müziği tarihine eğilen az sayıdaki
insanlar olacaktır, eserin kıymetini bilip yararlanmaya çalışanlara teşekkür ederim.
Recep USLU, 2007
7
9. GRŞ
Türk müziğinin tarihi dönem dönem ele alınmalıdır fikri doğru olmakla birlikte
kaynaklarına ulaşılamayan bir tarihi yazmak mümkün değildir. Bu nedenle öncelikle Türk müziği
tarihinin kaynakları edisyon kritik yapılmalı, yayınlanmalı, incelenmeli ve sonuçları
paylaşılmalıdır. Kaynakları yayınlanmamış bir tarihi yazmağa kalkmak mutlaka eksik sonuçlar
ve hatta hatalı bilgiler verecektir.
Kaynakları yayınlamaya nereden başlamalı sorusuna belki de Osmanlı devletinin kuruluş
yıllarından başlamak herhalde işin en doğrusu olacaktır diyebilmeliyiz. Anadolu Selçuklularının
dağılması ile kurulan Anadolu beylikleri içinde, kuruluş yılı 1299'da küçük bir beylik iken
büyüyen Osmanlı devletinin yazılı kaynaklarıyla ortaya çıkışı XV. yüzyıldır. Osmanlı Devleti
büyüdükçe bu beyliklerde bulunan musikişinaslardan bazıları Osmanlı devlet büyüklerinin
etrafında yer almışlardır. Bu durum Anadolu Beyliklerinde Türk müziği tarihinin varlığını
göstermektedir. Mesela Anadolu Beyliklerinden Aydınoğulları'nın hizmetinde bulunan şair
Ahmedî'nin 1410'da ölünceye kadar I. Bayezid'in oğlu Emir Süleyman'ın yanında kalmıştır.
Ahmedi geride bıraktığı skendernâme'sinde ney ve çeng'in sıfatı ile ilgili bir kısım yazmıştır.1
Divan, Cemşîd u Hurşîd gibi eserler veren Ahmedî’nin skendernâme’si daha sonraki devirlerde
yaygınlaştığı, sevilerek okunduğu kopyalarından anlaşılmaktadır. Bir diğer Anadolu Beyliği
Candaroğullarında yetişmiş müzisyenler daha sonra Osmanlı sarayında görülmektedir.2 Osmanlı
devleti XV. yüzyılda güçlendikçe bilim ve sanat adamları da Osmanlı sarayının etrafında
toplanmışlardır.
Osmanlı tarihinde XV. Yüzyıla girerken doğan, I. Mehmed’in oğlu Murad 20 yıl sonra
padişah oldu. 1403 Amasya doğumlu II. Murad’ın Osmanlı tahtına geçtiği 1421’de başlayan
saltanatı sırasında Hace Abdülkadir’in ünü Anadolu ve Osmanlı sarayında biliniyordu. Oğlu
Abdülaziz, Osmanlı sarayına geldiği zaman hemen baştacı edilmiş, Edirne köylerinden birine
yerleştirilmişti. Siyasi ve dindar bir hayatın içinde müzikten ayrı kalmayan II. Murad Edirne'de
öldü (1451). II. Murad'ın dönemi müziği üzerinde kısa bir yazı daha önce yayınlanmış olduğu
için burada ayrıntılara girilmeyecektir. II. Murad zamanında yazıldığı ve zamanın
musikişinaslarıyla eserlerine yer veren bir Mecmua-i Güfte olduğuna o yazıda dikkat çekilmişti.
Güfte mecmualarının nasıl incelenmesi gerektiğine dikkati çeken bir incelemeden sonra
bunun örnek metodolojik uygulamaları olmak üzere birkaç tez yaptırılmıştır.3 Bu mecmuanın da
aynı şekilde metodolojik bir yaklaşımla dikkatlice ve etraflıca incelenmelidir. Bu Mecmua-i
Güfte’den ilk defa Mustafa Yeşil bibliyografyasında (Musiki Mecmuası, sy. 221, s. 139)
bahsetmiş; Daha sonra Murat Bardakçı (Maragalı, s. 124) ve Oven Wright (Words..., 287)
araştırmalarında kullanmışlar, ancak ayrıntılı tanıtımı yapılmamıştır. Tanıtımı ilk defa II.
Murad’la ilgili bir çalışmada yapılan güfte mecmuasının bir diğer tanıtımı Osmanlı Musiki
1
Ahmedî skendernâme (haz. Ünver), vr. 25a
2
Recep Uslu, “Sultan II. Murad Devrinde Musiki", Journal of the Academik Studies/ Akademik
Araştırmalar Dergisi, sy. 4, 2000, s. 451-471, Candaroğulları sarayında bulunan bazı
musikişinaslar Fatih'in etrafında yer almışlardır.
3
Recep Uslu, "Türk Müziği Eğitim Tarihinde Güfte Mecmuaları ve inceleme Esasları Üzerine
Tespitler", Müzikte 2000 Sempozyumu (haz. Göktan Ay), Ankara: Kültür Bakanlığı, 2001, s. 158-
168; TÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Serçin Erden, Tolga Duran’ın yüksek lisans tezleri gibi.
9
10. Literatürü’nde4 yapılmaya çalışılmışsa da yanlışlarla doludur. Eser incelendiği zaman dönemiyle
ilgili ne kadar önemli bilgiler verdiği daha iyi görülecektir.
Bu yazıda “II. Murad zamanında yazılmış olması kuvvetle muhtemel” olduğundan söz
edilen güfte eserinin önemi üzerine bir incelenmesi yapılacaktır. Daha önceki bazı tahminler
desteklenecek, bazı tespitler ise bu yazıda tashih edilecektir, yeni bulgular ortaya konacaktır.
MECMUA- GÜFTE’N N NCELENMES
Tanıtımı: Burada tanıtılan Mecmua-i Güfte, stanbul’un yazma barındıran
kütüphanelerinden birinde, Nuruosmaniye Kütüphanesi, nr. 3135 (eski no 3652)’da kayıtlıdır.
XV. yüzyılda imal edilen kağıtların özelliklerine sahiptir. Mecmuanın aralarda boş sayfaları
olduğu gibi, vr. 177a’dan sonrası da boştur, sadece yazılı sayfalara numara verilmiştir, ancak bazı
sayfaların devam ettiğini gösteren işaretlere rağmen devamlarının olmadığı, bu da bazı sayfaların
koparılmış olduğunu gösterir. 94b, 174b’de kayıtlı bestelerin devamı olmayışı gibi. Vişneçürüğü
cilt, yazı başlıkları ve ara başlıklar kırmızı mürekkeple diğer yerler siyah mürekkeple yazılmıştır.
Yazının harekeli nesih olması XV. yüzyılda genellikle harekeli yazı anlayışına uygundur. 27x18
cm. ölçülerinde, sayfalarda yazılar çoğunlukla 17 satır gözetilmiştir, yazarı yok, ferağ kaydı
yoktur. Kapağının üzerine sonradan Mecmua fi'l musika adı yazılmış olan bu eserin içinde yer
alan güftelerin çoğunluğu Arapça ve Farsça'dır. Türkçe güfte de vardır. Sözlü ve sözsüz
eserlerden oluşmaktadır. Bazı kayıtlar sadece sözsüz terennümlerden ibarettir.
Makamlar: Güfte mecmuasında örneği verilen makamlar XV. yüzyılda en çok kullanılan
makamlardandır, sırasıyla:
Rast (1b-28b), ırak (31a-50a), ısfahan (51a-66a), kuçek (67a-78a), büzürk (79a-90a),
zengule (91a-100a), rehavi (101a), hüseyni (105b-133a), hicaz (134a-149a), buselik (150a-162a),
nevamaye (162b), neva (163a-166b), uşşak (167b-177b).
Kayıtlar içinde yer alan bir nevbetin (103a) makamı belirtilmemiştir.
Formlar: Eserde verilen kavl, külliyat, amel, nevbet, gazel, taksim gibi formlar XV.
yüzyıl musiki dünyasında kabul gören formlardır. Çeşitli nazariyat eserlerinde tanımı görülen
nevbet, tanımlara uygun olarak önce Arapça beyitlerle başlayıp, Gazel, Terane, Furudaşt ile
devam etmektedir. Bazen nevbetler eksik yazılmış (vr. 1b, 8a, 112a’daki gibi), bazen de “kavl”ler
nevbet gibi (36a, 54b, 91a’daki gibi) kaydedilmiştir. Bu da müzisyenin bazen kavl ile nevbeti
birbirine karıştırdığı veya her iki terimin o devirde birbirinin yerine kullanıldığı anlamına
gelmektedir. Hace Abdülkadir’in 12 makam, 6 avaze, 24 şube ve 25 usulden oluşan külliyatı da
(vr. 6b vd.) eksik yazılanlar arasındadır. Bugün özellikle Mısır müzik formlarından biri olan
“Dolab” terimine Hace’nin bir kavl bestesinde (vr. 107a) görebiliyoruz.
Usuller: Mecmuada yer alan bazı bestelerde “çardarb, darbıfetih, remel, muhammes”
usullerinin adları verilmiş; çoğu bestenin usulü yazılmamıştır. Bir “kavl”in “bazgeşt” kısmında
ise “sakil, tavil, hafif, türkidarb, fer’, çardarb, remel, hezec, muhammes, evsat, darbulkadim” (vr.
134a) usullerinin adları görülmektedir.
Yazıldığı Tarih: Eserin üzerinde yazıldığı tarih belirtilmemiştir. Daha önce eserin II.
Murad zamanında yazıldığını gösteren en önemli delillerin “kağıt ve filigran ilişkisinden hareket
ederek, imal edilen kağıdın XV. yüzyıla ait olması; eserde Sultan Murad’ın nedimi bestekar Hacı
4
Osmanlı Musiki Literatürü Tarihi, stanbul 2000, s. 317’de görüleceği üzere Ustakal değil Usta
Kemal; mecmuada “Zamanın notası” diye bir şey yok; Muhammed Reffaf değil Muhammed
Deffaf.
10
11. Ali’nin bir bestesinin yer alması” gösterilmişti. Hacı Ali bestekar olarak Hızır b. Abdullah’ın
eserinde II. Murad’ın sarayında adı verilen bestekarlardandır. Eser Celayirli ve Orta Asya
musikişinaslarının bestelerinden örnekler de bulunmaktadır. Eserde Üstad Abdülaziz olarak
bestekar Hace Abdülkadir Meragî’nin oğlunun adının bulunması eserin 1422’den sonra yazılmış
olduğunu göstermektedir.
MECMUADA BESTEKARLAR:
Abdurrahman Helvayi (89a), II. Murat devri Türk musikişinaslarından biridir. Aynı
zamanda sarayın helvacılarından olmalı.
Abdurrahman Nedim (65a), II. Murat devri Türk musikişinaslarından biridir. Bestesi II.
Murad’a övgüdür. Bestekar Hacı Ali gibi II. Murad’ın nedimlerinden biridir.
Abdülaziz Kirmanî Usta (94a), II. Murat devri Türk musikişinaslarından biri olabilir.
ran’ın güneyinde yer alan Kirman şehrinde doğduğuna göre Celayirli sarayında görev yapmış,
daha sonra Osmanlı topraklarına gelip II. Murad’ın sarayında yerini almıştır. Muhtemelen
1402’de Sultan Ahmed Bağdadi’nin geride bıraktığı bir bestekar olmalıdır.
Abdülaziz Usta (Hâce Abdülaziz. 95a, 96b, 115b), II. Murat devri Türk
musikişinaslarından biridir. II. Murad’ın Edirne’deki bir köyü kendisine ikta ettiği müzisyendir.
Hace Abdülkadir Meragî’nin en küçük oğludur. 115b’deki bestesi II. Murad’a bir övgüdür /
methiyedir.
Ali Sitâî (11a, 46a-b, 51a, 54b, 73a, 74a, 80a, 95a, 96a, 153a, 160a), Şemseddin
Sühreverdî, Hasan-ı Zamirî gibi Safiyyüddin Abdülmümin’in öğrencilerinden biridir. Bestelerine
Şemseddin Nahifî'nin güfte mecmuasında da yer verilmiştir (Uslu, "Aydınlı Şemseddin Nahifi
ve...", Yeni Türkiye: Osmanlı, X, s. 587-594). Bu mecmuada Sitai kelimesinin imlası çoğu
zaman yanlış yazılmıştır.
Bayezid Kulehduz (86a), bu bestekarın asıl işi keçe kulah yapımı olmalıdır. II. Murat devri
Türk musikişinaslarından biri olmalıdır.
Bayezid Simnanî Usta (27a), Simnan ran’da bir bölgenin adıdır. Bu nedenle Celayirli
bestekarı olmalıdır. Müzisyenlikte “Usta” lakabıyla anılması Osmanlı sarayında bulunmuş
olmasından kaynaklanmış olmalıdır. Bu durum Sultan Ahmed ile birlikte I. Bayezid’in huzurnda
bulunan bestekarlardan biri olduğunu göstermektedir.
Cüneyd Minkar (34b), II. Murat devri Türk musikişinaslarından biridir. Bestelerine
Şemseddin Nahifî'nin güfte mecmuasında da yer verilmiştir (Uslu, "Aydınlı Şemseddin Nahifi
ve...", Yeni Türkiye: Osmanlı, X, s. 587-594). Şems-i Rumi olarak da bilinen Aydınlı Şemseddin
Nahifi’nin damadı, daha sonra Osmanlılarda devam eden “Minkarizadeler” soyunun atası
olmalıdır.
Çengi Küteyla/ Gotila? (107b),
Çengi Hüseyin bk. Hüseyin
Gazanfer (Emir, 42a, 84b, 130b, 170b), Sultan Ahmed Bağdadî’nin (ö. 1410) devrinde
yaşamış olması muhtemel bu bestekarın bestelerine Şemseddin Nahifî'nin güfte mecmuasında da
yer verilmiştir (Uslu, "Aydınlı Şemseddin Nahifi ve...", Yeni Türkiye: Osmanlı, X, s. 587-594).
Celayirli emirlerinden biridir.
Hace Abdülkadir (3a, 6b, 8a, 18a, 19a, 20a-b, 28b, 29a, 32b, 34a-b, 38a-b, 41a-b, 48a-b,
49b, 52a, 58b, 59a-b, 62b, 63a, 64a-b, 68b, 70b, 72a, 74b, 75a, 76a, 77a-b, 83b, 87b, 89a, 97a,
99a-b, 101b, 105b, 107a, 111a, 116a, 118a-b, 119a, 120a-b, 121a, 124b, 126a-b, 127a, 128a-b,
11
12. 132a, 134a, 135b, 136a-b, 141b, 145b, 155a, 156a, 158a, 160b, 161a, 162a-b, 164a, 174a-b,
175a, 177a). Adı çoğunlukla “Hace”, bazen “Usta Abdülkadir”, birer kere de “Ustad-ı Cihan
Abdülkadir” (103a) ve “Hace Mühezzeb” (177a) şeklinde kaydedilmiştir. Bestelerine Şemseddin
Nahifî'nin güfte mecmuasında da yer verilmiştir (Uslu, "Aydınlı Şemseddin Nahifi ve...", Yeni
Türkiye: Osmanlı, X, s. 587-594).
Haccar (162a), II. Murat devri Türk musikişinaslarından biridir. Bu bestekarın asıl mesleği
“taşçı” olmalıdır. Saray taşçılarından veya inşaat işçilerindendi. Osmanlı Musiki Literatürü
Tarihi’nde bestekara “Heccav” denilmesi yanlıştır.
Hacı Ali (18a, 97b), Bu bestekarın “Sultan Murad’ın nedimi” olduğu mecmuada
belirtilmektedir. II. Murat devri Türk musikişinaslarından biridir. Aynı zamanda Hızır b.
Abdullah'ın eserinde adından ve usta müzisyen oluşundan söz edilir.
Hasan-ı Zamîrî (54a), Ali Sitâî, Şemseddin Sühreverdî gibi Safiyyüddin Abdülmümin’in
öğrencilerinden biridir.
Hayreddin bk. Mugancı Hayreddin
Hüseyin Çengi Konevî Usta (60a, 65b), II. Murat devri Türk musikişinaslarından biridir.
Konya asıllı olup “çeng” çalardı.
Hüseyin Çengi Malatiyye (77a), II. Murat devri Türk musikişinaslarından biridir. Malatya
asıllı ve “çeng” çalardı.
bn Kordah (152b, 166a),
bn Sururî (9b, 13a, 22b, 23a, 24b, 108a, 172b, 177a), Bazen bn Surî olarak yazılmıştır.
skenderanî (Nasreddin, 47a, 51b, 62a, 109a, 124a, 137a, 142a, 156b, 170a),
skenderanî’nin adı diğer mecmualarda Nasreddin skenderanî şeklindedir. lk bakışta Sultan
Ahmed Bağdadî’nin (ö. 1410) zamanında yaşamış Celayirli bir müzisyen olmalı gibi
gözükmektedir. Bu bilgi doğru olsa bile daha sonra Osmanlı sarayına gelip yerleşmiş olmalıdır.
Çünkü bestelerin bazılarında Sultan Murad’ın adını açıkça anmaktadır. Bu bestekarın bestelerine
Şemseddin Nahifî'nin güfte mecmuasında da yer verilmiştir (Uslu, "Aydınlı Şemseddin Nahifi
ve...", Yeni Türkiye: Osmanlı, X, s. 587-594).
zzeddin Zilî (125a, 157a), Zileli zzeddin anlamında değerlendirirsek, II. Murad dönemi
bestekarı olarak değerlendirilebilir. Bestekarın doğum yeri olan “Zile”, Tokat şehrinin bir
kazasıdır.
Kalivan bk. Muhammed Kalivan
Köse Yusuf (52b), II. Murat devri Türk musikişinaslarından biridir.
Kutb-i Nayi (62b, 129a, 139a, 164b, 166a), Buradaki Kutb-ı Nayi olarak kastettiği kişi
tarih kayıtlarında görülen Kutbeddin Nâyi olduğu tahmini yapılmıştır. Tebriz'de yaşayan bu
musikişinas Timur'un bu şehre bıraktığı Miranşah'ı israfa alıştırdıkları gerekçesi ile tıpkı Hace
Abdülkadir gibi ölüme mahkum edildi. Fakat Hace Abdülkadir Meragî kadar şansı yaver
gitmeyen Kutb-ı Nâyi'nin önce malı elinden alındı ve bu sebepten sorumlu tutulan diğer
müzisyenlerle birlikte öldürüldü (1393'den sonra. Bardakçı, Maragalı, 35, 37). Ancak Mecmua-i
Güfte’deki Kutb-i Nayi’nin bestelerinde II. Muradın adına rastlanması, Osmanlı sarayında başka
bir Kutb-i Nayi olduğu sonucuna götürmektedir.
Mahmud Hindî (84a, 94a), Peygamber dönemine ait bir “Medine Karşılaması” olan ünlü
“Taleal bedru aleyna”yı “zengule” makamında bestelemiştir (94a). Hind asıllı olmalıdır.
12
13. Merzenguş (113a), diğer adı “kekik otu” veya “mercanköşk” olan bitki adı, bu bitki
özellikle hazım için eskiden beri kullanılırdı. Bestekarın bu bitki konusunda uzman oluşundan bu
kelimeyle lakablandığını, bestekarın asıl mesleğinin baharatçılık olduğu söylenebilir. Bu
durumda sarayın mutfağa baharat temin eden çeşnicilerinden biri olmalıdır. II. Murat devri Türk
musikişinaslarından biri olmalıdır.
Mevlana Paşa (139b), II. Murat devri Türk musikişinaslarından biridir.
Mugancı Hayreddin (94b, 117b), II. Murat devri Türk musikişinaslarından biridir. Aynı
zamanda bestekar Hayreddin’in “II. Murad’ın nedimi” olduğu da eserde belirtilmiştir.
Bestelerinden ilki bayram, ikincisi ise “culus” tebrikiyyesidir. Mugan Farsça olup kandillerde
kullanılan “yağ” demektir. Asıl işi sarayın kandillerinde kullanılan yağın temin edilmesinden,
dolayısıyla saray kandillerinden sorumlu kişidir.
Muhammed Deffaf (130a), II. Murat devri Türk musikişinaslarından biridir. Mehmed
Deffâf, Nahifî mecmuasındaki Mehmed Düyek ile aynı kişi olabilir.
Muhammed Kalivan (17a, 28a, 81b), Bestelerin ilk ikisinin “tebrikiyye” oluşu sanki II.
Murad dönemi bestekarı olduğu izlenimi vermektedir.
Nişvâd (29b),
Osman A’rac (169b), Bestesinde Macarlardan söz ediyor oluşu sanki II. Murad dönemi
bestekarı olduğu izlenimi vermektedir. “A’rec” topal demektir.
Rıdvan Şah (17a, 18b, 19b), Celayirli Sultan Hüseyin ve Sultan Ahmed (ö. 1410) devri
müzisyenlerinden olup Abdülkadir Meragî ile 1377'de nevbet-i müretteb için iddiaya giren
kişidir. Bestelerine Şemseddin Nahifî'nin güfte mecmuasında da yer verilmiştir (Uslu, "Aydınlı
Şemseddin Nahifi ve...", Yeni Türkiye: Osmanlı, X, s. 587-594).
Safa (40a, 47b), Celayirli sarayı bestekarlarından bestekar Şeyh Safa-yi Semerkandî’dir.
Safiyyüddin Urmevi (14a, 24a, 26a, 36a, 40a, 67a, 79a, 81a, 83a, 87b, 91a-b, 92b, 112a-b,
115a, 145a, 167b, 168b, 172a, 175b). Ünlü nazariyatçı, Abbasiler dönemi bestekarı. Bu
mecmuada adı bazen “Sufiddin” olarak yazılmış olan Safiyyüddin’in bestelerine Şemseddin
Nahifî'nin güfte mecmuasında da yer verilmiştir (Uslu, "Aydınlı Şemseddin Nahifi ve...", Yeni
Türkiye: Osmanlı, X, s. 587-594).
Satılmış Ağa (26a), II. Murat devri Türk musikişinaslarından biridir. Adından Türk asıllı
olduğu anlaşılmaktadır.
Sultan Ahmed Bağdadi (44b, 83a, 121b, 122a), Celayirli sultanı. Sultan Ahmed
Bağdadî’nin (ö. 1410) bestelerine Şemseddin Nahifî'nin güfte mecmuasında da yer verilmiştir
(Uslu, "Aydınlı Şemseddin Nahifi ve...", Yeni Türkiye: Osmanlı, X, s. 587-594). 44b’deki bestesi
Bağdad’a özlemi ifade etmektedir. Bu bestesini Timur’un saldırılarından kaçıp I. Bayezid’e
sığındığı 1402’lerde bestelemiş olabilir.
Sühreverdi (1a, 31a, 93a, 150a, 169a), Ali Sitâî, Hasan-ı Zamirî gibi Safiyyüddin
Abdülmümin’in öğrencilerinden biridir. Şemseddin Sühreverdî olarak ünlüdür. Asıl adı Ahmed
olan bu musikişinas 1340 (h. 741) yılında öldü. yi ahlaklı, şafii mezhebinde, sarayda bir katip
olduğu gibi hayatı hakkında bilgiler bn Kadı Şühbe'nin Zeylü ala Târihi'z-Zehebî, Makrizî'nin
es-Sulûk, Fazlullah Ömerî'nin Mesâlikü'l ebsâr adlı eserlerinde bulunmaktadır (Azzâvî, s. 41-42).
Şeyhzâde (85a), II. Murad dönemi bestekarı olabilir.
13
14. Tac-ı Avvad (15b, 86b, 150b), “Udilerin tacı” anlamına gelen bu Tac-ı Avvad’dan diğer
XV. Yüzyıl mecmualarında görülen bestekar Ali Avvad kastediliyor olmalıdır. Bestelerine
Şemseddin Nahifî'nin güfte mecmuasında da yer verilmiştir (Uslu, "Aydınlı Şemseddin Nahifi
ve...", Yeni Türkiye: Osmanlı, X, s. 587-594).
Tacir Mehmed (163a), II. Murat devri Türk musikişinaslarından biridir. Ticaretle uğraştığı
anlaşılmaktadır.
Tavaşî (27b, 43a, 58a, 101a, 129a, 142a, 143a-b, 144a, 146a-b, 147a, 148a-b, 161a), II.
Murat devri Türk musikişinaslarından biridir. Tavaşi, iğdiş edilen köleler için kullanılan bir
tabirdir. Buradan hareketle II. Murad’ın haremliğinde görevli kölelerden bir müzisyen olmalıdır.
Haremde kadınları eğlendiren, onlara müzik dersi veren biridir.
Tayfur Ağa (44a, 122b, 131a), II. Murat devri Türk musikişinaslarından biridir.
Usta Körkek/ Körgen (87b), II. Murat devri Türk musikişinaslarından biridir.
Usta Kemal (22a, 23a, 43a, 61a, 109a), II. Murat devri Türk musikişinaslarından biridir.
23a’daki bestesinin yazımı eksiktir. Bestenin yarım bırakılmasına bakılarak, eserin yazarı bu
bestekarı doğrudan tanımıyor veya eser yazıldığı sırada ölmüş bir bestekar olabilir.
Usta Şuayb (153a), II. Murat devri Türk musikişinaslarından biridir.
Eserde bahsedilen ve yukarda listelenen müzisyenlerin nisbet edildikleri şehirlere bakılırsa
bu şehirlerin I. Bayezid zamanında Osmanlı topraklarına katılmış oldukları görülür.
Aydınoğullarının elinde bulunan Konya, Memluklulerin elinde bulunan Malatya; I. Bayezid
zamanında Osmanlı topraklarına katılan bu şehirlerden ikisidir. Dolayısıyla bu şehirlere mensup
bestekarların Osmanlı Sarayında bulunmaları da tarihi gerçeklere uygunluk arzetmektedir. Sultan
Ahmed’in Timur’un saldırılarından kaçarak yanındaki hizmetkarları, emirleri ve bestekarlarıyla
birlikte 1402’de I. Bayezid’e sığınması, Bağdat özlemini ifade eden bestenin burada yer
almasının sebebi bu olmalıdır. Bu anlamda eserdeki besteler I. Bayezid dönemi Osmanlı
sarayının müzik hayatına az da olsa ışık tutmaktadır.
SULTAN II. MURAD Ç N BESTELER:
Eserdeki bir çok bestede bir tebrikiyye, kutlama, övgü/ methiye havası hakimdir. Bazı
bestekarlar ise bestelerinde Sultan Murad’ın adını açıkça anmışlardır. skenderani ile Kutb-i
Nayi’nin besteleri bu şekildedir. Eserde Sultan Murad’ın adının anıldığı dört (98a, 142a-b, 164b),
“hüdavendigar” lakabının kullanıldığı bir beste (129a) vardır ve bu beste de Kutb-i Nayi’ye aittir.
Diğerleri Hace Abdülkadir, skenderani, sultanın nedimi Hacı Ali’nin besteleridir. Aşağıda yer
alan örnek II. Murad’ın nedimi bestekar Hacı Ali’nin zengule makamında amel bestesidir:
Şükür ki Sultan Murad kişver-i cihan girift/
Arsa-i âfâk ra ez ser-i ihsan girift/
Mahçe-i çetr-i o kal’a-i gerdûn keşod/
Me’reçe-i tiğ-i o milk-i Süleyman girift
Mal-i zi eflak burd cizye keşid ez kirâk/
Tac-ı zi- kayser rubûd taht-ı hakan girift/
Kürsi-i kisra şikest ab-ı sikender bu-hord/
Nevbet-i Selçuk sited devlet-i Saman girift/
Beyt-i Avize
Sehi ki ber mekeheş hahem edeban kerden/
Dedu keser bi-devanem ba-ı nüsak dehen/
Sıfat-ı kasr refiaş çi-gune vasf kunem/
14
15. Ki mir-i mah mened berduş serv kerden/
Sabah ra zi-demeş vakt-i hoş hayal amed/
Ki ez safa-yı derun çak kerden piramen/
Der-an bist-u mest u zûdter bâşend/
Ali’ist, Kasım u Kevser diğer Huseyn u Hasan (vr. 98a-b):
Bu mecmuada yer alan Hace Abdülkadir’in Türkçe Hüseyni Makamda Düvazde Bestesi:
Bu gül tek dâne yoktur dâm içinde/
Güzel tek fitne yok slâm içinde/
Gönül zülfün görüp eyitti Tikriği/
Bütün kuşe-i yok Şam içinde/
Mücenneb zahid surahi boynunu hoş/
Mudam ister Murad’ın câm içinde/
Tabib vaslın senün bir an ey bulgay (?)/
Ki tulgay (?) sen elfi tek lâm içinde/
Nik u namı diler bn-i Safi has/
Ki bednam imdi âm içinde oldu.
Beste taksimle başlayıp, meyanhaneden sonra gelen bazgeşt kısmının sonunda “hüseyni,
ısfahan, hicaz, kuçek, rehavi, zengule, ırak, büzürk, neva, buselik, uşşak, rast” makamlarıyla eser
bitmektedir (Nuruosmaniye, nr. 3135, Vr. 121a). Tezkireler içindeki mahlaslarda rastlanmayan
şiirdeki “ bn-i Safi” mahlasının kendisine ait olması muhtemeldir. Osmanlı topraklarına
gelemeyen Hace Abdülkadir Meragi bu bestesini kinci Murad için bestelemiştir. Bu besteyi,
Edirne’ye yerleştirilen oğlu Abdülaziz, Osmanlı sarayına getirmiş ve uduyla icra etmiş olmalıdır.
SONUÇLAR:
Eserin yazarı: Mecmua aslında Arapça ve Farsça bilen biri tarafından yazılmıştır. Ancak
bu kişinin Arap ve Fars asıllı olmadığı, ancak Türk asıllı olabileceğini, II. Murad’ın sarayında
bulunan biri olabileceğini; Arapça ve Farsça’yı sonradan ve daha çok konuşma yöntemiyle, hatta
besteleri ezberleyerek öğrenmiş olabileceğini söylemek mümkündür. Bu bilgileri bazı kelimeleri
ve özellikle de Gazanfer ve Sitai kelimesini sürekli yanlış yazmasından anlayabiliyoruz. Bu
bestekar aynı zamanda Osmanlı toprakları dışındaki Hâce Abdülkadir, Emir Gazanfer, Sultan
Ahmed Celayir vs. gibi bir çok musikişinasın bestelerini sarayda icra ediyor ve söyleyen bir
hanende olmalıdır. Sultan Ahmed’in kaçıp I. Bayezid’e sığındığı dönemi bilen, veya onun
yanında getirdiği müzisyenlerle tanışmış olabilen bir bestekar olmalıdır. Bu kitap bu
müzisyenlerin verdikleri bilgileri, Safiyyüddin Urmevi, Ali Sitai gibi geçmiş bestekarların,
Abdülkadir Meragi’nin bestelerini öğrenen bestekar tarafından oluşturulmuş olmalıdır. Bu
ihtimaller, eserin sahibi olan bestekarın I. Bayezid’den, en azından 1402’den, eserin yazıldığı
1422’ye kadar sarayda bulunan bir bestekar olabileceğini akla getirmektedir.
Yazım Tarihi: Eldeki mecmua, mecmuada bulunan bestelerin çok azının, 1451-1453
yılları arasında yazılmış olan Şemseddin Rumi’nin eserinde bulunmasından hareketle, aradaki
zaman düşünülerek, 1422’den kısa bir süre sonra yazılmış olmalıdır.
Culusiyye ve Tebrikiyye: çinde II. Murad’ı öven beş adet besteye rastlanmıştır.
Bunlardan biri Osmanlı topraklarına gelme imkanı bulamamış olan Hace Abdülkadir’e aittir. Bu
övgü bestelerinden biri de Sultan Murad’ın nedimi Hacı Ali’ye aittir. Bu besteler daha sonra
edebiyatta “culusiyye” veya “tebrikiyye” olarak adlandırılan türlerin ilk örnekleri olmalıdır.
Türkçe Beste: Eserde “Hace” imzalı bir Türkçe beste yer almaktadır ve bu beste, o
dönemde “Hace” olarak ünlü olan Abdülkadir Meragi’ye ait olmalıdır. Bu eserde ayrıca Murad
15
16. adına kinayenin görülmesi bestenin II. Murad adına yapıldığı ve oğlu Abdülaziz tarafından II.
Murad’ın huzurunda okunan bir beste olmasını gerektirir. Eserde sadece “Hace” adıyla
kaydedilmiş olması eser yazıldığı sıralarda hayatta ve Timur’un yanında olan Hace
Abdülkadir’in adının deşifre olmasından, hayatının tehlikeye girmesinden çekinilmiştir.
Usuller ve Formlar: Bazı bestelerde adları verilen “çardarb, darbıfetih, remel,
muhammes” usulleri ve “nevbet, bazgeşt, furudaşt, dolab, kavl” formlarıyla da eserin XV.
yüzyıla ait olduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar adı belirtilmemiş olsa da Şems-i Rumi’nin
mecmuasında görülen “amel” formunda eserler bu mecmuada da yer almaktadır.
II. Murad Devri Bestekarlar: Mecmua-i Gufte’de hem Celayirli hem de Osmanlı sarayı
bestekarlarının eserlerine yer verilmiştir. Osmanlı sarayında rağbet edilen ve güzel bulunan
bestekarların bestelerine yer verilmiştir. Bestelerine Şemseddin Nahifî'nin güfte mecmuasında da
yer verilmiş bestekarların, en azından II. Murad’ın sarayında bulunan bazı bestekarlar, 1451’den
sonra da yaşıyor olmalıdır. Yukardaki listede görülen Abdurrahman nedim, Çengi Hüseyin
Konevî, Çengi Hüseyin Malatiyye, Hacı Ali nedim, skenderani, Mevlana Paşa, Köse Yusuf,
Satılmış Ağa, Mugancı Hayreddin nedim, Tacir Mehmed, Osman A’rec, Tavaşî, Tayfur Ağa,
Usta Şuayb, Usta Körkek isimlerinden II. Murad dönemi Türk bestekarları oldukları
anlaşılmaktadır. Şeyhzade, Cüneyd Minkar, zzeddin Zili gibi bazı bestekarların ise sarayda
bulunmuş olmaları muhtemeldir.
Makamlar: Ancak II. Murat devrinde yazılmış olan bu güfte mecmuasında kaydedilen
rast, ırak, ısfahan, kuçek, büzürk, zengule, rehavi, hüseyni, hicaz, buselik, maye, neva, uşşak gibi
adı verilen belirli makamlara bakarak o devrin makamları bu kadar olduğu sanılmamalıdır. Hızır
b. Abdullah, Şükrullah ve Bedr-i Dilşad'ın eserlerindeki ağaze, şube ve terkip adı olarak verilen
makamlarla bir karşılaştırma yapılırsa Osmanlıların daha fazla makam bildikleri ortaya
çıkmaktadır. Bu makamların ortaya çıkmasında ise öteden beri sanıldığının aksine Meragî veya
Herat musiki mektebi etkisinin o kadar büyük olmadığı düşünülebilir. Hatta Türk musikisi
geleneğinin diğer bölgelerdeki musikiden zengin ve farklı olduğunu, Anadoludaki zengin
musikinin bir devamı olduğunu göstermesi açısından bu bilgiler önemlidir.
B BL YOGRAFYA:
Ahmedi, skendername (haz. . Ünver), Ankara 1983
Anonim, Mecmua-i Güfte, Nuruosmaniye Ktp., nr. 3652
Anonim, Mecmua-i Güfte, Süleymaniye Ktp., Nafiz Paşa, nr. 1503/2
Azzavî, Abbas, el-Musika'l-Irakiyye fî ahdi'l-moğol ve't-Türkümân min seneti 656/ 1258
ila seneti 941/1534, Bağdat 1370/1951
Bardakçı, Murat, Maragalı Abdülkadir, stanbul 1986
Doğrusöz, Nilgün, "Geleneksel Türk Müziğinde Makam ve Unsurları", Yeni Türkiye
Osmanlı özel, Ankara 1999, X, s. 567
Hızır b. Abdullah ve Kitabü'l Edvâr (haz. M. Sadreddin Özçimi, yüksek lisans tezi, 1989),
MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü
Osmanlı Musiki Literatürü Tarihi, stanbul 2000
Shiloah, A., The Theory of Music in Arabic Writings: 900-1900, München 1979
16
17. Sürelsan, . Baha, "II. Murad'a Dair", Musiki Mecmuası, sy. 224, 1967, s. 8
Timurtaş, F. K., “Fatih Devri Şairlerinden Cemali”, Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, IV/1-2,
stanbul 1950, s. 195
Uslu, Recep, "Abdülaziz Çelebi", Yapıtları ve Yaşamlarıyla Osmanlı Ansiklopedisi,
stanbul 1999
Uslu, Recep, "Aydınlı Şemseddin Nahifi ve Bilinmeyen Eserinden XV. Yüzyılda
Osmanlılarda ve Orta Asya'da Musikişinaslar", Yeni Türkiye: Osmanlı özel, Ankara 1999, X, s.
587
Uslu, Recep, "Sultan II. Murad Devrinde Musiki", Journal of the Academik Studies/
Akademik Araştırmalar Dergisi, sy. 4, 2000, s. 451-471
Uslu, Recep, "Türk Müziği Eğitim Tarihinde Güfte Mecmuaları ve inceleme Esasları
Üzerine Tespitler", Müzikte 2000 Sempozyumu (haz. Göktan Ay), Ankara: Kültür Bakanlığı,
2001, s. 158-168
Yeşil, Mustafa, “Türk Musikisi Bibliyografyası”, Musiki Mecmuası, sy. 222, s. 168
Wright, Oven, Words Without Songs, London 1992
17
328. MECMUA- GOFTEHA-YI MUS K
DER SARAY-I OSMAN
EZ ASR-I PANZDEH
(Nuruosmaniye Library, no. 3135)
ED. RECEP USLU
ISBN 978-975-01583-2-2
STANBUL 2007
328
329. ANON M
MECMUA- GÜFTE of XVth CENTURY in
the OTTOMAN COURT
(Nuruosmaniye Library, no. 3135)
ED. RECEP USLU
ISBN 978-975-01583-2-2
STANBUL 2007
329