Duygular ve heyecanlar (fazlası için www.tipfakultesi.org)
1. Duygular ve Heyecanlar
Giriş ve Tanım
Duygular ve heyecanlar insan davranışlarının uyumlu ya da uyumsuz olmasını belirlemede
önemli olan içrel tutumlardır. Korku duyunca kaçarız,öfke bizi hareketsiz bırakabilir ya da
mücadeleye yöneltir yas bizi çökkün yapar. Duyguların ve heyecanların davranışlarla
yakından ilişkisi vardır. Belirli duygusal durumlar belirli davranışlarla birlikte görülür.
Öfke;vurma ve zarar verme davranışlarının, korku; kaçma ya da saldırma davranışlarının
görülme olasılığını arttırır. Bu davranışlar insanın yaşamını sürdürmesine ve uyum
sağlamasına yardım eder.
Duygusal durumlar düşünce süreciyle de yakından ilgilidir. Sevilmediğimiz düşüncesi bizde
üzüntü duygusu yaratır. Bir yakınımızın başarı kazanması gurur duymamızı sağlar. Bir
sevdiğimizden uzun süre haber alamadığımızda çeşitli olumsuz düşüncelerle endişe duyarız.
Duygular bireysel gereksinmeleri karşılayan nesneleri ayırmaya,davranışın onların doyumunu
sağlamaya yönelmesine yardım eder. Öznel açıdan duygular, bireyin gereksinmelerini
doyurma biçiminin bir göstergesidir. Gereksinmelerin doyurulmasıyla ya da doyurulma
olasılığıyla olumlu, doyurulmamasıyla ya da doyurulmama olasılığının olmasıyla olumsuz
duygular ortaya çıkar. Bunlar genel olarak sırayla haz ve elem olarak adlandırılır.Tüm
duygular haz ve elem sürekliliği arasında yer alır.
Duygusal yaşantılar bireyin ruhsal durumuyla ve çevresel olaylarla da ilgilidir. Bu özellikler
bireyin duygularını ve düşünme davranışlarını etkiler.
2. Duygusal durumlar bir ruhsal anlatıma,bir düşünceye ya da bir davranışa eşlik
eden, yoğunluğu ya da sürekliliği değişebilen ruhsal alandaki oynamaları gösterir.
DUYGU
Şiddeti görece az, fakat sürekliliği ve kalıcılığı fazla olan duygusal
durumlardır.Örneğin sevgi,gurur gibi.
HEYECAN
Şiddeti çok fazla olan, kısa süreli,bedensel belirtilerin eşlik ettiği duygusal
durumlardır.örneğin öfke,korku, panik gibi. Heyecanlar denetim altında
tutulamazlar. Psikologlar duygular için daha çok heyecan terimini kullanırlar.
Burada duygu ya da duygusal durumlar terimleri kullanılacaktır.
TUTKU
Şiddeti ve sürekliliği fazla olan insanın uyumsal davranışlarını bozabilen duygusal
durumlardır. Örneğin kara sevda, hız tutkusu, aşırı hırs.
3. DUYGULARIN GELİŞİMİ
Duyguların gelişmesi insanın ruhsal gelişmesiyle koşutluk gösterir.Yenidoğanda ve
çocukluğun ilk yıllarında haz ilkesi egemendir.Yenidoğanda temel gereksinmeleri doyuran
nesnelere doğru bir yönelme davranışı görülür. Gereksinme doyurulursa bir hoşnutluk
duygusu yaşanır. Gereksinmelerin doyumu engellenirse bir hoşnutsuzluk duygusu yaşanır ve
engele karşı yenidoğanın en ilkel duyguları olan korku,öfke duyguları duyulur. Yenidoğanda
duygusal tepkiler ayrışmamıştır ve tepkiler tüm bedenle verilir. Uyaranlar hoşa giden ve hoşa
gitmeyen niteliklerde yaşanırken bunlar davranışa emme-yutma ve tükürme biçiminde yansır.
Ruhsal ve fiziksel gelişmeyle birlikte duygular giderek özgülleşmeye bedenin çeşitli bölgeleri
davranışsal anlatıma katılmaya başlar. Örneğin hoşnutluk gülme ve el çırpmaya,hoşnutsuzluk
öfkeli sesler çıkarmayla ve yüz buruşturmayla anlatılabilir. Hoşa giden nesneler ele
alınırken, hoşa gitmeyenler elle itilir. İlerleyen yaşlarda duyguların anlatımına
jest,mimik,gözler,el-baş hareketleri de katılır. Konuşma duyguların anlatımında gelişmiş ve
önemli bir araçtır. Duyguların gelişmesinde ve anlatımında kişilik yapısı, yetiştirilme
biçimi,kültür ve toplum önemlidir.
4. Duyguların İncelenmesi
Duygular 3 düzeyde incelenir.
1.Öznel yaşantı düzeyi: Bir insanın bir duyguyu yaşaması salt ona özgüdür ve onun iç
dünyasıyla ilgilidir. Bir insanın yaşadığı duyguları başkalarının tam olarak hissetmesi ve
doğrudan bilmesi olanaksızdır.
2.Duygusal yaşantı düzeyi: Duygusal yaşantılara bazı davranışlar eşlik eder. Bir kimsenin
duygularını ancak onlara eşlik eden davranışları aracılığıyla ve dolaylı olarak anlayabiliriz.
Kişinin yüz ifadesi,ses tonu,beden hareketleri…..bize duyguların niteliği hakkında ipuçları
verir.
3. Fizyolojik olaylar düzeyi: Duygusal yaşantılar sırasında çeşitli fizyolojik olaylar ve
değişiklikler olur. Duygusal yaşantının niteliğine göre kalp atışı ve soluk alma hızında,tükrük
salgısında,yüzün renginde ya da kasların kasılmasında değişiklikler olur.
Normal koşullarda bu 3 düzey birbirleriyle koşutluk içinde görülür.bir duygusal yaşantı
incelendiğinde bunların iç içe olduğu görülür.
5. DUYGULARIN NÖROFİZYOLOJİSİ
Yapılan araştırmalar sonunda duygusal durumların nöro fizyolojik temelinde merkezi sinir
sisteminin, otonom sinir sisteminin ve endokrin sistemin önemli rollerinin olduğu
bulunmuştur.Bunlardan en önemlisi otonom sinir sistemidir.merkezi sinir sistemindeki
talamus, hipotalamus ve limbik sistem yapılarının duygusal durumların oluşmasında ve ortaya
çıkmasında önemli rollerinin oluğu bulunmuştur.Serebral korteks duyguların ortaya çıkmasını
bastırıcı bir etkiye sahiptir.Endokrin sistemde duygularla ilgili en önemli bez böbreküstü
bezleridir. Özellikle adrenalin hormonu duyguların ortaya çıkması sonucunda salgılanır ve
önemli işleve sahiptir. Adrenalin salgılanması organizmanın enerji düzeyini arttırır,kendini
korumasını ve bir davranışa,mücadeleye hazır duruma gelmesini sağlar.
Duyguların gelişmesindeki ve ortaya çıkmasındaki en önemli yapı otonom sinir sistemidir.
Yaşamla ilgili tüm işlevleri düzenleyen ve sürdüren bu sistemdir. Temel işlevi homeostazisi
sürdürmektir. Tümüyle istem dışı çalışır.
Herhangi bir tehlike anında böbreküstü bezlerinden adrenalin hormonu salgılanır. Adrenalin
sempatik sinir sistemini uyarır. Sempatik sinir sisteminin etkisiyle organizmanın canlılık ve
uyanıklık düzeyi yükselir,enerjisi artar.Böylece organizma kaçmaya ya da saldırmaya hazır
duruma gelir. Bu canlanmayı dengelemek için parasempatik sinir sistemi de harekete geçer.
Parasempatik sinir sistemi bedeni dinlendirmeye, beslenmeye, harekete hazır duruma
getirmeye yönelik olarak çalışır. Sempatik sinir sisteminin etkinliği arttıkça parasempatik sinir
sisteminin etkinliği de artar. Tehlike durumu ya da stres sürerse her iki sistemin etkinliği
dolayısıyla aralarındaki gerginlik artar ve sürekli bir uyaran durumunu alır. Bireyde
huzursuzluk,sinirlilik görülür.
6. Bozulan denge yeniden kurulamaz ve gerginlik giderilemezse organizmada bayılma,şok gibi
tepkiler ortaya çıkar. Organizmanın strese böyle bütüncül bir tepki vermesine genel uyum
sendromu denir.ortaya çıkan gerginliğin bir organda odaklaşarak o organda belirti ortaya
çıkarması ise bölgesel uyum sendromu olarak adlandırılır. Uyuma yönelik bu tepkiler Selye’nin
uyum kuramı ile açıklanır.
Korku, panik gibi durumlar sıcaklık ve ışıktaki ani değişmeler sempatik sinir sistemini;
masaj, tekdüze ses, loş ışık gibi uyaranlar parasempatik sinir sistemini uyarır. Parasempatik
sinir sisteminin uyarılması yorgunluğa ve uykuya neden olur. Bir kişide sempatik sinir sistemi
egemense dışa dönük, parasempatik sinir sistemi egemense içe dönük kişilik özellikleri görülür.
7. DUYGU KURAMLARI
Duygusal durumlar gereksinmelerle,düşünme ve öğrenme süreçleriyle, çevre koşullarıyla
yakından ilgili karmaşık bir zihinsel işlev olduğundan bunu açıklamaya yönelik kuramlar da
çeşitlidir. Bu alandaki belli başlı kuramlar şunlardır.
1.JAMES-LANGE KURAMI: Bu kurama göre bedenimiz çevre koşullarındaki değişikliklere
tepki gösterir. Biz bedenimizin bu tepkilerinin farkına varınca bir duygu duyarız. Bu kuram
fizyolojik değişikliklerin önce, duygu oluşmasının sonra olduğunu öne sürer. Örneğin bir tehlike
durumunda terleriz ya da sesimiz, ellerimiz, bacaklarımız titrer. Bunların farkına vardıktan
sonra korku duygusunu duyarız.
UYARAN---------------FİZYOLOJİK BELİRTİLER -----------DUYGU
Bu kuram deneysel verilerle desteklenmemiştir. İç organların çalışmasına ağırlık verip beyni
dışladığı için eleştirilmiştir.
2. CANNON-BARD KURAMI: Cannon ve Bard duyguların temelinde merkezi sinir sisteminin
önemli rolünün olduğunu göstermiştir. Bu kuram duyguların talamusun uyarılmasıyla ortaya
çıktığını, anlatımının ise hipotalamik yapıların işlevleriyle ilgili olduğunu öne sürer.Bir uyaran
hipotalamusu uyardığında aynı anda iki işlev ortaya çıkar.
A. Hipotalamus fizyolojik değişiklikleri ortaya çıkarır ve sinir sistemini uyarır.
B. Kortekse sinirsel akım göndererek duyguların farkına varmamızı sağlar.
8. 3. Papel-Maclean kuramı:Bu kuram James-Lange kuramının beyni dışlamakta olduğunu
Cannon-Bard kuramının ise duygusal durumlardan sorumlu beyin alanı hakkında hatalı
olduğunu öne sürer. Bu kurama göre duygusal durumların ortaya çıkmasından ve
düzenlenmesinden hipotalamus değil limbik sistem sorumludur.
4. Arnold-Lindsey kuramı: Bu kuram temel olarak duyguların kendilerinden de duygu
doğabileceğini öne sürer. Örneğin,bir insan kendi içinde bir öfke duygusunun doğduğunu ve
bunun anlatımının arttığını fark edebilir. Aktivasyon kuramı adı da verilen bu kurama göre
işlemler’ uyaran-hipotalamus-korteks-çevresel organlar’ arasında kapalı bir ortamda
olmaktadır. Bu kuram daha az özgül, fakat daha az tartışmalı,daha gerçekçi olarak kabul edilir.
5. Kognitif(bilişsel kuram): Bu kuram duygusal yaşantıların ve fizyolojik değişikliklerin çevreyi
algılamamızla ve anlamlandırmamızla ilişkili olduğunu öne sürer. Duyguyu bu özelliklerine göre
adlandırırız.
6. Sosyobiyolojik Kuram: Toplumsal bir varlık olan insan toplumsal davranışlar gösterir. Bu
davranışlar evrim süreci içinde değişmiştir. Bazı davranışlar ortadan kalkarken bazı yeni
davranışlar kazanılmıştır. Duygular içinde benzer bir süreç işlemiştir. Bazı duygular ortadan
kalkmış bazıları varlıklarını sürdürmüşlerdir.Bu kuram duyguların nöro fizyolojik temellerini
açıklamaz. Duyguların niçin sürdüğünü, insan yaşamındaki rolünü ve önemini açıklar. Buna
göre duygular insanın çevreye uyumunu sağlamasına yardım eder.