SlideShare a Scribd company logo
1 of 58
DİVAN EDEBİYATIDİVAN EDEBİYATI
 DİVAN SÖZCÜĞÜNÜN TANIMDİVAN SÖZCÜĞÜNÜN TANIM
 Divan sözcüğünün sözlük bakımından iki anlamı vardır: Belli bir kalıplaDivan sözcüğünün sözlük bakımından iki anlamı vardır: Belli bir kalıpla
yazılan ve besteyle okunan şiir türüne divan denir. Kalıp "fâilâtün fâilâtünyazılan ve besteyle okunan şiir türüne divan denir. Kalıp "fâilâtün fâilâtün
fâilâtün fâilün" şeklindedir. Divan sözcüğü, ikinci olarak, divan tarzında şiirfâilâtün fâilün" şeklindedir. Divan sözcüğü, ikinci olarak, divan tarzında şiir
yazan sanatçıların eserlerini topladıkları kitap anlamına gelir. Divan, klasikyazan sanatçıların eserlerini topladıkları kitap anlamına gelir. Divan, klasik
Türk müziğinde ise en az üçer kıtalık şiirlerden bestelenen şarkıları tanımlar.Türk müziğinde ise en az üçer kıtalık şiirlerden bestelenen şarkıları tanımlar.
Bu kıtalar birbirlerinden ara nağmelerle ayrılır. Her kıtanın başında genellikleBu kıtalar birbirlerinden ara nağmelerle ayrılır. Her kıtanın başında genellikle
"ah", "yâr" gibi bir terennüm sözcüğü eklenir. Kıtalardan biri yer yer ritimsiz"ah", "yâr" gibi bir terennüm sözcüğü eklenir. Kıtalardan biri yer yer ritimsiz
okunacak şekildedir. Bir diğer kıta daokunacak şekildedir. Bir diğer kıta da "doğaçlama""doğaçlama" görüntüsü vermesigörüntüsü vermesi
amacıyla tümüyle ritimsiz olarak bestelenir. Divan, aynı zamanda İslamamacıyla tümüyle ritimsiz olarak bestelenir. Divan, aynı zamanda İslam
devletlerinde idari yargı, maliye, askerlik ve yönetimle ilgili işleri yürütendevletlerinde idari yargı, maliye, askerlik ve yönetimle ilgili işleri yürüten
kurul ve dairelere verilen addır.kurul ve dairelere verilen addır.
      Divan şairlerinin eserlerini önceleri serbest, daha sonra belli bir düzen      Divan şairlerinin eserlerini önceleri serbest, daha sonra belli bir düzen
içinde topladıkları kitaplar divanlar, divançeler ve hamselerdir. Divan,içinde topladıkları kitaplar divanlar, divançeler ve hamselerdir. Divan,
divançe ve hamseler, yazarlarının adlarıyla anılırlar. Örneğindivançe ve hamseler, yazarlarının adlarıyla anılırlar. Örneğin NedîmNedîm
DivanıDivanı,, Fuzulî DivanıFuzulî Divanı gibi.gibi.
• DivanDivan
• Şairlerin şiirlerini belli bir düzen içinde topladıkları kitaplardır. Bir tür antoloji olarak görülebilir.Şairlerin şiirlerini belli bir düzen içinde topladıkları kitaplardır. Bir tür antoloji olarak görülebilir.
Zamanla divanlarda şiirler belli bir düzene göre sıralanmaya başladı. Bu elemeyeZamanla divanlarda şiirler belli bir düzene göre sıralanmaya başladı. Bu elemeye "divan tertibi""divan tertibi" bubu
tür divanlara datür divanlara da "mürettep divan""mürettep divan" adı verilir. Tam bir divanda sırasıyla, kaside (tevhid, münacat,adı verilir. Tam bir divanda sırasıyla, kaside (tevhid, münacat,
na't, medhiye), tarih, musammat, gazel bölümleri yer alır. En sonda da lugazlar, muammalar,na't, medhiye), tarih, musammat, gazel bölümleri yer alır. En sonda da lugazlar, muammalar,
müfredler, azadeler bulunur. Divanda gazeller kafiye ve rediflerinin son harfinin Arap alfabesindekimüfredler, azadeler bulunur. Divanda gazeller kafiye ve rediflerinin son harfinin Arap alfabesindeki
sırasına göre dizilir. Yani elif’ten başlayıp ye harfine kadar. Her harften en az bir şiir olması şarttır.sırasına göre dizilir. Yani elif’ten başlayıp ye harfine kadar. Her harften en az bir şiir olması şarttır.
Ama buna uymayan şairler de olmuştur.Ama buna uymayan şairler de olmuştur.
DivançeDivançe
• Küçük divan anlamındadır. Düzen ve konuları divanlarla aynıdır. Yine kaside, tarih, musammat, gazelKüçük divan anlamındadır. Düzen ve konuları divanlarla aynıdır. Yine kaside, tarih, musammat, gazel
ve kıta sırasını izler. Ama bir divançede bu bölümlerden en az biri eksik olur. Divançe, belli türlerive kıta sırasını izler. Ama bir divançede bu bölümlerden en az biri eksik olur. Divançe, belli türleri
seven şairlerin bilinçli bir seçimi olabildiği gibi, bir şairin divan dolduracak kadar şiir yazamadanseven şairlerin bilinçli bir seçimi olabildiği gibi, bir şairin divan dolduracak kadar şiir yazamadan
ölmesi nedeniyle de oluşabilir.ölmesi nedeniyle de oluşabilir. FigânîFigânî veve FâzlıFâzlı’nin divançeleri bu türdendir.’nin divançeleri bu türdendir.
HamseHamse
• Bir şairin 5 mesnevisinin bir araya getirilmesiyle oluşturulan yapıttır. Hamse yazarı şairler hamse şairiBir şairin 5 mesnevisinin bir araya getirilmesiyle oluşturulan yapıttır. Hamse yazarı şairler hamse şairi
ya daya da hamsenüvishamsenüvis diye bilinir. Türk edebiyatında 16. yüzyılda gelişmeye başladı. İlk hamseyi Çağataydiye bilinir. Türk edebiyatında 16. yüzyılda gelişmeye başladı. İlk hamseyi Çağatay
şairişairi Ali Şir NevaiAli Şir Nevai yazdı. Divan edebiyatının ilk hamsesini yazan şair deyazdı. Divan edebiyatının ilk hamsesini yazan şair de Hamdullah HamdiHamdullah Hamdi’dir.’dir.
Hamse türüne düzyazının girişi ise 17. yüzyılda gerçekleşti.Hamse türüne düzyazının girişi ise 17. yüzyılda gerçekleşti. NergisiNergisi hamseye düzyazıyı sokan ilkhamseye düzyazıyı sokan ilk
yazardır. Çoğunlukla hüzünlü aşkların konu edinildiği hamselerde soyut kavramları işleyenyazardır. Çoğunlukla hüzünlü aşkların konu edinildiği hamselerde soyut kavramları işleyen
mesnevilere de yer verilir. Hamse sahibi divan yazarları edebi çevrelerde büyük saygı görürdümesnevilere de yer verilir. Hamse sahibi divan yazarları edebi çevrelerde büyük saygı görürdü
 DİVAN EDEBİYATININ TARİHÇESİDİVAN EDEBİYATININ TARİHÇESİ
 Divan edebiyatı, Türklerin, 13 ve 19’uncu yüzyıllar arasında Anadolu’daDivan edebiyatı, Türklerin, 13 ve 19’uncu yüzyıllar arasında Anadolu’da
yarattıkları İslam kültürünün ortak özeliklerini yansıtan, geniş ölçüde Arapyarattıkları İslam kültürünün ortak özeliklerini yansıtan, geniş ölçüde Arap
ve Fars edebiyatının etkisini taşıyan yazılı edebiyat türüdür. Ancak divanve Fars edebiyatının etkisini taşıyan yazılı edebiyat türüdür. Ancak divan
edebiyatı, Türklerin İslam dinini kabul ettikleri ilk dönemlerden başlayarakedebiyatı, Türklerin İslam dinini kabul ettikleri ilk dönemlerden başlayarak
Orta Asya ile Azerbaycan’da ortaya çıkan ve aynı nitelikleri taşıyan divanOrta Asya ile Azerbaycan’da ortaya çıkan ve aynı nitelikleri taşıyan divan
edebiyatı ile karıştırılmamalıdır.edebiyatı ile karıştırılmamalıdır. Divan edebiyatı tanımı tümüyleDivan edebiyatı tanımı tümüyle
Anadolu'ya özgüdür.Anadolu'ya özgüdür.
Tarihsel süreçteTarihsel süreçte dindışıdindışı veve dini tasavvufdini tasavvuf olmak üzere iki koldaolmak üzere iki kolda
gelişti. Şiir ve düzyazı alanındaki en eski örnekler 13. yüzyıldan kalmıştır.gelişti. Şiir ve düzyazı alanındaki en eski örnekler 13. yüzyıldan kalmıştır.
Divan edebiyatında başlangıcından beri şiir, düz yazıdan daha öndeDivan edebiyatında başlangıcından beri şiir, düz yazıdan daha önde
gitmiş ve daha gelişmiştir. Bunun belki de en önemli nedeni, şiiringitmiş ve daha gelişmiştir. Bunun belki de en önemli nedeni, şiirin
sanatçının yaratıcılığını ortaya koymasına daha uygun olmasıdır. Divansanatçının yaratıcılığını ortaya koymasına daha uygun olmasıdır. Divan
şiiri, söz ve anlatım sanatlarını kullanarak, yeni manzumlar bularakşiiri, söz ve anlatım sanatlarını kullanarak, yeni manzumlar bularak
okuyucusunu daha kolay etkiler. Düz yazı dalında ise ağır basan, öneokuyucusunu daha kolay etkiler. Düz yazı dalında ise ağır basan, öne
çıkan özellikçıkan özellik "öğretici""öğretici" olmaktır. Bu nedenle anlam göz ardı edilir veolmaktır. Bu nedenle anlam göz ardı edilir ve
belagat önem kazanır.belagat önem kazanır.
Divan edebiyatı yazarlarının beslendikleri kaynaklar, başta dinselDivan edebiyatı yazarlarının beslendikleri kaynaklar, başta dinsel
inançlar, yani İslami inançlar olmak üzere İslami ilimler, İslam tarihinininançlar, yani İslami inançlar olmak üzere İslami ilimler, İslam tarihinin
olayları, tasavvuf, Hint-İran kökenli söylenceler, peygamber kıssaları,olayları, tasavvuf, Hint-İran kökenli söylenceler, peygamber kıssaları,
evliya menkıbeleri, çağın bilimleri, günlük olaylar, gelenek ve görenekler,evliya menkıbeleri, çağın bilimleri, günlük olaylar, gelenek ve görenekler,
terimler, deyimler, atasözleri ile zenginleşen bir dildirterimler, deyimler, atasözleri ile zenginleşen bir dildir
 Dünyevi ve tanrısal aşkDünyevi ve tanrısal aşk
 Divan şiirinde aşk büyük yer tutar. Ama bu aşk hem dünyevi hem deDivan şiirinde aşk büyük yer tutar. Ama bu aşk hem dünyevi hem de
tasavvufidir. Tasavvufa bağlanan şairin amacı,tasavvufidir. Tasavvufa bağlanan şairin amacı, "mutlak güzellik""mutlak güzellik" olanolan
"tanrıyı bulmak""tanrıyı bulmak"tır. Tanrısal aşk, maddi aşkla başlar. Bir güzele aşık olantır. Tanrısal aşk, maddi aşkla başlar. Bir güzele aşık olan
şair, duygularını daha sonra soyutlama yoluyla tanrısal aşka dönüştürerekşair, duygularını daha sonra soyutlama yoluyla tanrısal aşka dönüştürerek
tanrıya kavuşmak için çabalar. Aşkı din dışı bir anlayışla işleyen şairlerintanrıya kavuşmak için çabalar. Aşkı din dışı bir anlayışla işleyen şairlerin
şiirlerinde ise tapınılacak bir varlık olarak kadın önemlidir. Ama bu türşiirlerinde ise tapınılacak bir varlık olarak kadın önemlidir. Ama bu tür
şiirlerde kadın aşığını sürekli üzmekte, yaşamdan bezdirmektedir.şiirlerde kadın aşığını sürekli üzmekte, yaşamdan bezdirmektedir.
Dil konusunda Arapça ve Farsça’nın etkisinde kalan divanDil konusunda Arapça ve Farsça’nın etkisinde kalan divan
edebiyatında sözcükler çok büyük önem taşır. Her sözcük tam anlamıylaedebiyatında sözcükler çok büyük önem taşır. Her sözcük tam anlamıyla
ve yerli yerinde kullanılmalıdır. Divan edebiyatı, anlatım açısından "belagatve yerli yerinde kullanılmalıdır. Divan edebiyatı, anlatım açısından "belagat
kurallarına" sıkı sıkıya bağlıdır. Sanatçılar ustalıklarını sergileyebilmek içinkurallarına" sıkı sıkıya bağlıdır. Sanatçılar ustalıklarını sergileyebilmek için
bu kurallara olabildiğince özen gösterirler.bu kurallara olabildiğince özen gösterirler.
Şairler, teşbih, istiare, hüsn-i talil, ilham, kinaye, leff ü neşr, tecahül-üŞairler, teşbih, istiare, hüsn-i talil, ilham, kinaye, leff ü neşr, tecahül-ü
arif, telmih, mecaz, mecaz-ı mürsel, teşhis ü intak gibi söz ve anlatımarif, telmih, mecaz, mecaz-ı mürsel, teşhis ü intak gibi söz ve anlatım
sanatlarını kullanarak özgün şiirler oluşturmaya çalışır. Divan edebiyatındasanatlarını kullanarak özgün şiirler oluşturmaya çalışır. Divan edebiyatında
şiirin estetik kurallarına uymak, çoğu zaman konu ve içerikten öneşiirin estetik kurallarına uymak, çoğu zaman konu ve içerikten öne
geçmiştir.geçmiştir.
 DİVAN EDEBİYATINDA SANATLARDİVAN EDEBİYATINDA SANATLAR
TeşbihTeşbih
 Sözü daha etkili kılmak amacıyla ortak nitelikleri bulunan nesne ya da kavramlar arasındaSözü daha etkili kılmak amacıyla ortak nitelikleri bulunan nesne ya da kavramlar arasında
benzerlik kurma sanatıdır. Örneğin, "Tilki gibi kurnaz adam" bir teşpihtir. İnsanbenzerlik kurma sanatıdır. Örneğin, "Tilki gibi kurnaz adam" bir teşpihtir. İnsan
kurnazlığıyla bilinen tilkiye benzetilmektedir. Bir teşbih'te dört öğe bulunur:kurnazlığıyla bilinen tilkiye benzetilmektedir. Bir teşbih'te dört öğe bulunur:
            Müşebbehün-bin (benzetilenMüşebbehün-bin (benzetilen): Kendisine benzetilen, birbirine benzetilen nesne ya): Kendisine benzetilen, birbirine benzetilen nesne ya
da kavramlardan nitelikçe daha güçlü, daha üstün olan. Örneğimizde "tilki".da kavramlardan nitelikçe daha güçlü, daha üstün olan. Örneğimizde "tilki".
            Müşebbeh (benzeyen)Müşebbeh (benzeyen): Birbirine benzetilen nesne ya da kavramlardan nitelikçe: Birbirine benzetilen nesne ya da kavramlardan nitelikçe
daha güçsüz, zayıf olan. Örneğimizde "adam".daha güçsüz, zayıf olan. Örneğimizde "adam".
            Vech-i şebeh (benzetme yönü)Vech-i şebeh (benzetme yönü): Birbirlerine benzetilen nesne ve kavramlar: Birbirlerine benzetilen nesne ve kavramlar
arasındaki ortak nitelik. Örneğimizde "kurnazlık".arasındaki ortak nitelik. Örneğimizde "kurnazlık".
            Edat-ı teşbih (benzetme ilgeci)Edat-ı teşbih (benzetme ilgeci) : Nesne ve kavramlar arasında benzetme ilgisi: Nesne ve kavramlar arasında benzetme ilgisi
kuran ilgeç ya da ilgeç işlevi gören sözcük. Örneğimizde "gibi".kuran ilgeç ya da ilgeç işlevi gören sözcük. Örneğimizde "gibi".
      Örneğin "Yol yılan gibi kıvrılıyor" dendiğinde, "yol" benzeyen, "yılan" kendisine      Örneğin "Yol yılan gibi kıvrılıyor" dendiğinde, "yol" benzeyen, "yılan" kendisine
benzetilen, "kıvrılıyor" benzetme yönü, "gibi" ise benzetme edatıdır.benzetilen, "kıvrılıyor" benzetme yönü, "gibi" ise benzetme edatıdır.
      Teşbih, bu öğelerden bir ya da bir kaçının kullanılıp kullanılmamasına göre dörde      Teşbih, bu öğelerden bir ya da bir kaçının kullanılıp kullanılmamasına göre dörde
ayrılır:ayrılır:
      Dört öğenin de bulunduğu teşbih      Dört öğenin de bulunduğu teşbih teşbih-i mufassalteşbih-i mufassaldır (ayrıntılı benzetme). Örneğin,dır (ayrıntılı benzetme). Örneğin,
"Ahmet aslan gibi güçlüdür"."Ahmet aslan gibi güçlüdür".
      Benzetme yönü bulunmayan teşbih      Benzetme yönü bulunmayan teşbih teşbih-i mücmelteşbih-i mücmeldir (kısaltılmış benzetme).dir (kısaltılmış benzetme).
Örneğin, "Ahmet aslan gibidir". Burada "güçlülük" vurgulanmamıştır.Örneğin, "Ahmet aslan gibidir". Burada "güçlülük" vurgulanmamıştır.
      Benzetme ilgeci bulunmayan teşbih      Benzetme ilgeci bulunmayan teşbih teşbih-i müekkedteşbih-i müekkeddir. (pekiştirilmiş benzetme).dir. (pekiştirilmiş benzetme).
Örneğin, "Ahmet kuvvetle aslandır". Bu teşbihde "gibi" ilgeci kullanılmamış.Örneğin, "Ahmet kuvvetle aslandır". Bu teşbihde "gibi" ilgeci kullanılmamış.
      Benzetme yönü ve benzetme ilgeci bulunmayan teşbih      Benzetme yönü ve benzetme ilgeci bulunmayan teşbih teşbih-i beliğteşbih-i beliğdir (yalındir (yalın
benzetme). Örneğin, "Aslan Ahmet."benzetme). Örneğin, "Aslan Ahmet."
• Mecaz
• Sözcükleri gerçek anlamları dışında kullanma sanatıdır. Anlatımı daha
etkili kılmak ve söze canlılık kazandırmak amacıyla yapılır. Mecaz, söze
güzellik, güçlülük, canlılık, zerafet, derinlik ve genişlik vermek için
kullanılır. Örneğin:
Kandilli yüzerken uykularda
Mehtabı sürükledik sularda
Yahya Kemal Beyatlı
      Bu dizelerde Kandilli'nin sularda yüzmesi, mehtabın sularda
sürüklenilmesi, söz ve sözcüklerin asıl anlamının dışında, güçledirme,
güzelleştirme, anlanlamdırma, zarifleştirme ve güçlendirme amacıyla
kullanılmasına örnektir.
      Mecaz, Sözcük ve fikir mecazları olmak üzere ikiye ayrılır. Sözcük
mecazında bir sözcük gerçek anlamı dışında, fikir mecazında ise herhangi
bir fikir kendi anlamının dışında bir amaçla kullanılır.
Mecaz-ı mürsel
• Bir sözcüğü benzetme amacı gütmeden başka bir sözcük yerine kullanma
sanatıdır. Düz değişmece ya da metonomi diye de adlandırılır. Günlük
yaşamda da yaygınlıkla kullanılan mecaz-ı mürsel, iki nesne ve kavram
arasında çok çeşitli ilgiler kurulmasıyla gerçekleşir. Neden yerine
sonucun (bereket yağdı gibi), içindeki yerine kabın (sobayı yaktık gibi),
özel yerine genelin (at yerine hayvan gibi), soyut kavram yerine somut
adın (gözüme girdi gibi), yapıt yerine yazar adının (Siham-ı Kaza okuyorum
demek yerine Nef’i okuyorum demek gibi) kullanıldığı çeşitli türleri vardır.
 TelmihTelmih
 Bilinen bir olay, kişi, nükte, fıkra, atasözünü dolaylı biçimdeBilinen bir olay, kişi, nükte, fıkra, atasözünü dolaylı biçimde
anlatma sanatıdır. Telmihin başarılı olması için okuyucununanlatma sanatıdır. Telmihin başarılı olması için okuyucunun
dolaylı anlatıma konu olan düşünceyi kolayca anlayabilmesidolaylı anlatıma konu olan düşünceyi kolayca anlayabilmesi
gerekir. Divan edebiyatında özellikle dinsel öyküler, dingerekir. Divan edebiyatında özellikle dinsel öyküler, din
büyükleri ile kahramanları, Kur’an ayetleri ve mesnevibüyükleri ile kahramanları, Kur’an ayetleri ve mesnevi
kahramanları telmih konusu olmuştur. Örneğin:kahramanları telmih konusu olmuştur. Örneğin:
Ey nâme sen ol mâh-likâdan mı gelirsinEy nâme sen ol mâh-likâdan mı gelirsin
Ey Hudhad-i ümmid Saba'dan mı gelirsinEy Hudhad-i ümmid Saba'dan mı gelirsin
NîbîNîbî
Şair, ikinci dizedeki "Saba" ile Süleyman-Belkıs" kıssasınıŞair, ikinci dizedeki "Saba" ile Süleyman-Belkıs" kıssasını
anımsatıyor.anımsatıyor.
 Tecahül-i arifTecahül-i arif
 Bir anlam inceliği yaratmak ya da bir nükte yapmak amacıyla bilinen birBir anlam inceliği yaratmak ya da bir nükte yapmak amacıyla bilinen bir
şeyi bilmezlikten gelme sanatıdır. Tecahül-i arifin özünü oluşturan buşeyi bilmezlikten gelme sanatıdır. Tecahül-i arifin özünü oluşturan bu
nükte, dört amaç için yapılmış olabilir. Neşelendirmenükte, dört amaç için yapılmış olabilir. Neşelendirme (tenşid)(tenşid), uyarıda, uyarıda
bulunmabulunma (tevbih)(tevbih), hayret ve şaşkınlık bildirmek (, hayret ve şaşkınlık bildirmek (tehayyür)tehayyür) , kendinden, kendinden
geçişi belirtmekgeçişi belirtmek (tedellüh)(tedellüh) ..
      Bilinen şey bilinmiyormuş gibi anlatılırken genellikle bir inceliğe      Bilinen şey bilinmiyormuş gibi anlatılırken genellikle bir inceliğe
dayandırılır. bu yapılırken mübalağa ve istifham sanatlarından dadayandırılır. bu yapılırken mübalağa ve istifham sanatlarından da
yararlanılır. Örneğin:yararlanılır. Örneğin:
Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezemÂb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
Ya muhît olmuş gözümden günbed-i devvâre suYa muhît olmuş gözümden günbed-i devvâre su
FuzûlîFuzûlî
"Bilmiyorum dönen kubbe mi su rengindedir"Bilmiyorum dönen kubbe mi su rengindedir
Yoksa gözyaşlarım mı gökyüzünü kaplamıştır"Yoksa gözyaşlarım mı gökyüzünü kaplamıştır"
      Fuzûlî, kubbenin, yani gökyüzünün mavi renkte olduğunu bilmiyormuş      Fuzûlî, kubbenin, yani gökyüzünün mavi renkte olduğunu bilmiyormuş
gibi davranıyor. Gözyaşlarının gökyüzünü kaplayacak kadar çok olduğunugibi davranıyor. Gözyaşlarının gökyüzünü kaplayacak kadar çok olduğunu
(mübalağa) belirtebilmek için tecahül-i arif sanatına başvuruyor.(mübalağa) belirtebilmek için tecahül-i arif sanatına başvuruyor.
 İstiareİstiare
 Bir sözcüğü kendi anlamı dışında kullanarak, bir şeyi benzediğiBir sözcüğü kendi anlamı dışında kullanarak, bir şeyi benzediği
başka şeylerin adıyla anma sanatı. Benzetmenin iki temel öğesibaşka şeylerin adıyla anma sanatı. Benzetmenin iki temel öğesi
vardır, benzeyen ve benzetilen. İstiare bunlardan birininvardır, benzeyen ve benzetilen. İstiare bunlardan birinin
söylenmemesiyle yapılır.söylenmemesiyle yapılır.
İstiare üç yönden ele alınır: 1. Benzetme amacı bulunur, 2.İstiare üç yönden ele alınır: 1. Benzetme amacı bulunur, 2.
Sözcük gerçek anlamı dışındaki mecaz anlamındadır, 3.Sözcük gerçek anlamı dışındaki mecaz anlamındadır, 3.
Sözcüğün asıl anlamında kullanılmamasını gerektiren bir durumSözcüğün asıl anlamında kullanılmamasını gerektiren bir durum
(karine-i mania) vardır. Örnek:(karine-i mania) vardır. Örnek:
"Soğuk ay öptü beyaz enseni""Soğuk ay öptü beyaz enseni"
Yahya Kemal BeyatlıYahya Kemal Beyatlı
"Ay öpmek" deyişiyle ay canlı bir varlığa benzetilmiştir."Ay öpmek" deyişiyle ay canlı bir varlığa benzetilmiştir.
"Öpmek" sözcüğü asıl anlamının dışında mecaz anlamıyla"Öpmek" sözcüğü asıl anlamının dışında mecaz anlamıyla
kullanılmıştır. Öpmek sözcüğünün asıl anlamının kullanılmasınakullanılmıştır. Öpmek sözcüğünün asıl anlamının kullanılmasına
olanak yoktur çünkü ayın dudağı olmaz. Şair burada, istiareolanak yoktur çünkü ayın dudağı olmaz. Şair burada, istiare
sanatıyla anlatımı daha etkili, daha estetik ve heyecanlı halesanatıyla anlatımı daha etkili, daha estetik ve heyecanlı hale
getiriyor.getiriyor.
İstiare genel olarak üç çeşide ayrılır. Yalnızca benzeyeninİstiare genel olarak üç çeşide ayrılır. Yalnızca benzeyenin
söylendiği istiareye "açık istiare"söylendiği istiareye "açık istiare" (istiare-i musarraha)(istiare-i musarraha) denir.denir.
Örnek:Örnek:
"Bir hilâl uğruna yarâb ne güneşler batıyor""Bir hilâl uğruna yarâb ne güneşler batıyor"
Mehmet Akif ErsoyMehmet Akif Ersoy
Ersoy, benzetilen güneşi söylerken, benzeyen askerden sözetmiyor.Ersoy, benzetilen güneşi söylerken, benzeyen askerden sözetmiyor.
Yalnızca benzetilenin söylendiği istiareye de "kapalı istiare"Yalnızca benzetilenin söylendiği istiareye de "kapalı istiare" (istiare-i mekniye)(istiare-i mekniye) denir.denir.
Örnek:Örnek:
Her taraf kırık dökükHer taraf kırık dökük
Dalların boynu bükükDalların boynu bükük
"Kederliyiz" der gibi"Kederliyiz" der gibi
Orhan Seyfi OrhonOrhan Seyfi Orhon
Dallar boynu bükük insana benzetiliyor ama kendisine benzetilen insandanDallar boynu bükük insana benzetiliyor ama kendisine benzetilen insandan
sözedilmiyor. Boynu bükük sözcüğü ile insanın bir özelliği vurgulanıyor.sözedilmiyor. Boynu bükük sözcüğü ile insanın bir özelliği vurgulanıyor.
Benzetmenin temel öğelerinden yalnızca birisiyle çok sayıda benzerliği sıralayarakBenzetmenin temel öğelerinden yalnızca birisiyle çok sayıda benzerliği sıralayarak
yapılan istiareye ise "yaygın istiare"yapılan istiareye ise "yaygın istiare" (istiare-i temsiliye)(istiare-i temsiliye) adı verilir. Örnek:adı verilir. Örnek:
Bin gemle bağlanan at şaha kalkıyorBin gemle bağlanan at şaha kalkıyor
Gittikçe yükselen başı Allah'a kalkıyorGittikçe yükselen başı Allah'a kalkıyor
Son macerayı dinlememiş varsa anlatınSon macerayı dinlememiş varsa anlatın
Râm etmek isteyenler o marûr, âsil atınRâm etmek isteyenler o marûr, âsil atın
Beyhudedir her uzvuna bir halka bulsa daBeyhudedir her uzvuna bir halka bulsa da
Boştur köpüklü ağzına gemler vurulsa da...Boştur köpüklü ağzına gemler vurulsa da...
Coştukça böyle sel gibi bağrındaki hisleriCoştukça böyle sel gibi bağrındaki hisleri
Bir gün başında kalmayacaktır seyisleri!Bir gün başında kalmayacaktır seyisleri!
Faruk Nafiz ÇamlıbelFaruk Nafiz Çamlıbel
Çamlıbel, milleti mağrur bir ata benzeterek çok sayıda benzerliği sıralıyor.Çamlıbel, milleti mağrur bir ata benzeterek çok sayıda benzerliği sıralıyor.
 Hüsn-i talilHüsn-i talil
 Nedeni bilinen bir olayı, düşsel ya da gerçekdışı bir olaya bağlamaNedeni bilinen bir olayı, düşsel ya da gerçekdışı bir olaya bağlama
yoluyla yapılan edebi sanattır.yoluyla yapılan edebi sanattır. Hüsn-i tevcihHüsn-i tevcih olarak da bilinir. Şiirin ikiolarak da bilinir. Şiirin iki
dizesi arasında bağlantı kurarak anlam ve anlatıma incelik vermekdizesi arasında bağlantı kurarak anlam ve anlatıma incelik vermek
amacını taşır. Bu sanatta öne sürülen neden ile gerçek neden arasındaamacını taşır. Bu sanatta öne sürülen neden ile gerçek neden arasında
mutlaka anolojik bir bağ bulunur. Nedeni bilinen olay güya, sanki, acep,mutlaka anolojik bir bağ bulunur. Nedeni bilinen olay güya, sanki, acep,
acaba, meğer gibi sözcüklerle bir ihtimale dayandırılırsa bu tür hüsn-iacaba, meğer gibi sözcüklerle bir ihtimale dayandırılırsa bu tür hüsn-i
talil'etalil'e şibh-i hüsn-i talilşibh-i hüsn-i talil adı verilir. Örnek:adı verilir. Örnek:
Müzeyyen oldı bezendi bağ-ı çemenMüzeyyen oldı bezendi bağ-ı çemen
Meğer ki bağa haber geldi yârdan bu geceMeğer ki bağa haber geldi yârdan bu gece
AhmedîAhmedî
"Bahçe, süslenmiş fesleğenlerle bezendi"Bahçe, süslenmiş fesleğenlerle bezendi
Meğer sevgili bu gece geleceğini bildirmiş."Meğer sevgili bu gece geleceğini bildirmiş."
Bahçenin bezenmesi, süslenmesi gerçeği sevgilinin gelebilmeBahçenin bezenmesi, süslenmesi gerçeği sevgilinin gelebilme
ihtimali gibi güzel bir düşe bağlanıyor.ihtimali gibi güzel bir düşe bağlanıyor.
 Leff ü neşrLeff ü neşr
 Bir beyitte birbirleriyle ilgili sözcüklerin sıralanmasıyla yapılan ve divanBir beyitte birbirleriyle ilgili sözcüklerin sıralanmasıyla yapılan ve divan
şiirinde çok sık kullanılan edebi sanattır. Şiirin ikinci dizesinde birincişiirinde çok sık kullanılan edebi sanattır. Şiirin ikinci dizesinde birinci
dizede söylenmiş en az iki şeyle ilgili benzerlik ve karşılıklar verilerekdizede söylenmiş en az iki şeyle ilgili benzerlik ve karşılıklar verilerek
uygulanır.uygulanır.
Sözcüklerin birinci ve ikinci dizede belli bir sıra gözetilerekSözcüklerin birinci ve ikinci dizede belli bir sıra gözetilerek
söylenmesinesöylenmesine leff ü neşr-i mürettebleff ü neşr-i müretteb (düzenli leff ü neşr) denir. Örnek:(düzenli leff ü neşr) denir. Örnek:
GonceGonce kılmaz şâd gül açmaz tutulmuş gönlümükılmaz şâd gül açmaz tutulmuş gönlümü
ÂrzûmendÂrzûmend ruh-i leb-iruh-i leb-i handânınemhandânınem
FuzûlîFuzûlî
"Kederli gönlümü gonca memnun etmez, gül sevindirmez"Kederli gönlümü gonca memnun etmez, gül sevindirmez
Çünkü ben ben bunları değil al yanağını ve gülen dudağını istiyorum"Çünkü ben ben bunları değil al yanağını ve gülen dudağını istiyorum"
Gonca, yanak karşılığı ruh ve gül dudak karşılığı leb sözcükleriyleGonca, yanak karşılığı ruh ve gül dudak karşılığı leb sözcükleriyle
ilgilidir. Fuzûlî, burada düzenli leff ü neşr yapıyor.ilgilidir. Fuzûlî, burada düzenli leff ü neşr yapıyor.
Birinci beytin ikinci dizesinde, birinci dizede söylenenlerle ilgiliBirinci beytin ikinci dizesinde, birinci dizede söylenenlerle ilgili
sözcüklerin ters bir sıra izlenmesiyle ya da karışık olarak bulunmasıylasözcüklerin ters bir sıra izlenmesiyle ya da karışık olarak bulunmasıyla
yapılan leff ü neşr'e iseyapılan leff ü neşr'e ise leff ü neşr-i gayr'i mürettebleff ü neşr-i gayr'i müretteb ya daya da leff ü neşr'ileff ü neşr'i
müşevveşmüşevveş (düzensiz leff ü neşr) denilir. Örnek:(düzensiz leff ü neşr) denilir. Örnek:
Yürürem hâsret-iYürürem hâsret-i zülfzülf ü meh-rûlar ileü meh-rûlar ile
Gündüzin gussalar ileGündüzin gussalar ile gicegice kaygular ilekaygular ile
 KinayeKinaye
 Bir sözü aynı zamanda hem gerçek hem de mecazi anlamıyla kullanmaBir sözü aynı zamanda hem gerçek hem de mecazi anlamıyla kullanma
sanatıdır. Sözün açık söylenmesinin hoş olmadığı durumlarda alay, şaka, sitemsanatıdır. Sözün açık söylenmesinin hoş olmadığı durumlarda alay, şaka, sitem
amacıyla kullanılır. Bu kullanışta sözün geçek anlamından bir sonuç çıksa daamacıyla kullanılır. Bu kullanışta sözün geçek anlamından bir sonuç çıksa da
geçerli olan mecazi anlamıdır. Örneğingeçerli olan mecazi anlamıdır. Örneğin Şeyhülislam YahyâŞeyhülislam Yahyâ’nın, "Dilber gelince’nın, "Dilber gelince
bezme yüzü güldü aşıkın" dizesinde bir kişinin gerçek yüzünün gülmesinibezme yüzü güldü aşıkın" dizesinde bir kişinin gerçek yüzünün gülmesini
anlamaya bir engel yok. Ama asıl anlatılmak istenen aşığın çok sevinmişanlamaya bir engel yok. Ama asıl anlatılmak istenen aşığın çok sevinmiş
olmasıdır (mecazi anlam).olmasıdır (mecazi anlam).
Türkçe deyimlerin çoğu mecazi anlamlarıyla kullanıldığı için kinayedir.Türkçe deyimlerin çoğu mecazi anlamlarıyla kullanıldığı için kinayedir.
Kinayede sözün başka bir anlama gelmesi olasılığı yoksa bu türeKinayede sözün başka bir anlama gelmesi olasılığı yoksa bu türe "kinaye-i"kinaye-i
karibe"karibe" (yakın kinaye) denir. Eğer sözün anlamı gizleniyorsa kinaye(yakın kinaye) denir. Eğer sözün anlamı gizleniyorsa kinaye "kinaye-i"kinaye-i
baide"baide" uzak kinaye) olarak adlandırılır. Nitelenen tek özelliği belirten kinayeyeuzak kinaye) olarak adlandırılır. Nitelenen tek özelliği belirten kinayeye
"kinaye-i müfrede""kinaye-i müfrede" (tek kinaye), birkaç özelliği birden belirten kinayeye de(tek kinaye), birkaç özelliği birden belirten kinayeye de
"kinaye-i mürekkebe""kinaye-i mürekkebe" (birleşik kinaye) adı verilir. Örnek:(birleşik kinaye) adı verilir. Örnek:
Bulamadım dünyada gönüle mekanBulamadım dünyada gönüle mekan
Nerde bir gül bitse etrafı dikenNerde bir gül bitse etrafı diken
SümmanîSümmanî
Gül ve diken hem gerçek hem mecazi anlamlarıyla kullanılıyor. Ancak asılGül ve diken hem gerçek hem mecazi anlamlarıyla kullanılıyor. Ancak asıl
kastedilen mecazi anlamları. Şair hem birleşik kinaye hem uzak kinaye yapıyor.kastedilen mecazi anlamları. Şair hem birleşik kinaye hem uzak kinaye yapıyor.
 TarizTariz
 Birini küçük düşürmek ya da biriyle alay etmek amacıyla söylenecek sözüBirini küçük düşürmek ya da biriyle alay etmek amacıyla söylenecek sözü
tam tersi bir sözle nükte yaparak anlatma sanatıdır. Tariz de gerçek ya datam tersi bir sözle nükte yaparak anlatma sanatıdır. Tariz de gerçek ya da
mecaz anlam yerine doğrudan zıt bir anlam kullanılması söz konusudur.mecaz anlam yerine doğrudan zıt bir anlam kullanılması söz konusudur.
Teşhis-ü intakTeşhis-ü intak
 Cansız varlıkları, ya da hayvanları kişiler gibi davrandırma, canlandırma,Cansız varlıkları, ya da hayvanları kişiler gibi davrandırma, canlandırma,
konuşturma, onlara duygu ve hareket gibi nitelikler kazandırma sanatıdır.konuşturma, onlara duygu ve hareket gibi nitelikler kazandırma sanatıdır.
İnsan dışındaki calı varlık ya da hayvanlara insan özelliği verilmesineİnsan dışındaki calı varlık ya da hayvanlara insan özelliği verilmesine
teşhisteşhis, onların konuşturulmasına ise, onların konuşturulmasına ise intakintak denir. Teşhis ve intak dahadenir. Teşhis ve intak daha
çok fabllara kullanılır. Teşhise örnek:çok fabllara kullanılır. Teşhise örnek:
Mahmur uyanır gölgede binlerce ziyâlarMahmur uyanır gölgede binlerce ziyâlar
Çöller düşünür, gün düşünür, gölgeler ağlarÇöller düşünür, gün düşünür, gölgeler ağlar
Emin Bülend SerdaroğluEmin Bülend Serdaroğlu
Şair, ışığı uyandırıyor, çöller ve günü düşündürüyor, gölgeleriŞair, ışığı uyandırıyor, çöller ve günü düşündürüyor, gölgeleri
ağlatıyor. Bunların hepsi insan özellikleri. Üst üste teşhis sanatı yapıyor.ağlatıyor. Bunların hepsi insan özellikleri. Üst üste teşhis sanatı yapıyor.
 DİVAN EDEBİYATINDA KONULARDİVAN EDEBİYATINDA KONULAR
 Divan şiiri konu bakımından çok çeşitlidir. Genel tanımdanDivan şiiri konu bakımından çok çeşitlidir. Genel tanımdan
da anlaşılacağı gibi öncelikle din dışı ve dini şiir olmakda anlaşılacağı gibi öncelikle din dışı ve dini şiir olmak
üzere ikiye ayrılır. Din dışı şiirde başlıca türler şöyleüzere ikiye ayrılır. Din dışı şiirde başlıca türler şöyle
sıralanabilir: Bahariye, cemreviye, dariye, fahriye, iydiye,sıralanabilir: Bahariye, cemreviye, dariye, fahriye, iydiye,
medhiye, mersiye, gazavatname, sakiname, hamamname,medhiye, mersiye, gazavatname, sakiname, hamamname,
sahilname, kıyafetname, surname, lugaz, muamma,sahilname, kıyafetname, surname, lugaz, muamma,
hicviye, hezliyat, tarih düşürme ve şehrengiz. Dini-tasavvufhicviye, hezliyat, tarih düşürme ve şehrengiz. Dini-tasavvuf
şiirinin türleri de şöyledir: Tevhid, münacat, na't, maktel-işiirinin türleri de şöyledir: Tevhid, münacat, na't, maktel-i
Hüseyin, miraciye, hilye, mevlid, kırk hadis, menkıbname.Hüseyin, miraciye, hilye, mevlid, kırk hadis, menkıbname.
      Din dışı düzyazı türleri: Tezkire, tarih, seyahatname,      Din dışı düzyazı türleri: Tezkire, tarih, seyahatname,
siyasetname, münşeat, sefaretname.siyasetname, münşeat, sefaretname.
      Dini-tasavvufi düz yazı türleri: Evliya tezkiresi, kısas-ı      Dini-tasavvufi düz yazı türleri: Evliya tezkiresi, kısas-ı
enbiya, siyer.enbiya, siyer.
      Divan hikayelerinde hem şiir hem düzyazı örnekleri      Divan hikayelerinde hem şiir hem düzyazı örnekleri
kullanılır. Hikayeler dinsel ve destansaldır. Çift ya da tekkullanılır. Hikayeler dinsel ve destansaldır. Çift ya da tek
kahramanlı aşk hikayeleri ve temsili hikayeler de çokçakahramanlı aşk hikayeleri ve temsili hikayeler de çokça
yazılmıştır.yazılmıştır.
 DİVAN ŞİİRİNDE ARUZ ÖLÇÜSÜDİVAN ŞİİRİNDE ARUZ ÖLÇÜSÜ
 Divan şiirinin ölçüsü "aruz"dur. Aruz’da açık ve kapalı heceler çeşitliDivan şiirinin ölçüsü "aruz"dur. Aruz’da açık ve kapalı heceler çeşitli
kalıplarda, kendilerine özgü bir düzen içinde sıralanır. Şairler eserlerinikalıplarda, kendilerine özgü bir düzen içinde sıralanır. Şairler eserlerini
yazarken seçtikleri kalıba mutlaka uymak zorundadır. Aruz, esas olarakyazarken seçtikleri kalıba mutlaka uymak zorundadır. Aruz, esas olarak
hecelerin uzunluğu kısalığı temeline dayanan şiir ölçüsüdür. İlk kez Araphecelerin uzunluğu kısalığı temeline dayanan şiir ölçüsüdür. İlk kez Arap
dilcisidilcisi İmam Halil bin Ahmedİmam Halil bin Ahmed tarafından kullanıldı. Türklerin İslamiyet’itarafından kullanıldı. Türklerin İslamiyet’i
kabul etmelerinden sonra medrese kültürü ile yetişen şairlerin Farsça’yıkabul etmelerinden sonra medrese kültürü ile yetişen şairlerin Farsça’yı
edebiyat dili olarak benimsemeleri, aruzun Türk edebiyatına da girmesiniedebiyat dili olarak benimsemeleri, aruzun Türk edebiyatına da girmesini
sağladı.sağladı.
Aruzda heceler uzun ve kısa olarak ikiye ayrılır. Uzun heceler çizgi (-),Aruzda heceler uzun ve kısa olarak ikiye ayrılır. Uzun heceler çizgi (-),
kısa heceler nokta (.) ile gösterilir. Uzun ve kısa heceler çeşitli biçimlerdekısa heceler nokta (.) ile gösterilir. Uzun ve kısa heceler çeşitli biçimlerde
yan yana gelerek kalıpları oluşturur. Bu kalıplar yan yana geliş biçimlerineyan yana gelerek kalıpları oluşturur. Bu kalıplar yan yana geliş biçimlerine
göre, fâilâtün, fâilün, mefâilün ve benzeri değişik adlarla anılır. Aruzgöre, fâilâtün, fâilün, mefâilün ve benzeri değişik adlarla anılır. Aruz
ölçüsüyle şiir yazmak için sözcükleri bu kalıplara uydurmak gerekir. Aruzdaölçüsüyle şiir yazmak için sözcükleri bu kalıplara uydurmak gerekir. Aruzda
sözcükleri ses özelliklerini bozmadan kullanmak her zaman olanaklı değildir.sözcükleri ses özelliklerini bozmadan kullanmak her zaman olanaklı değildir.
Bu yüzden heceleri kimi zaman uzun, kimi zaman da kısa okumak gerekir.Bu yüzden heceleri kimi zaman uzun, kimi zaman da kısa okumak gerekir.
Sık rastlanan bu iki durumaSık rastlanan bu iki duruma imaleimale (uzun okuma) ve(uzun okuma) ve zihafzihaf (kısa okuma) adı(kısa okuma) adı
verilir. Zihaf, aruzda kusur sayılır.verilir. Zihaf, aruzda kusur sayılır.
Aruz ölçüsünde hece ölçüsündeki gibi duraklar yoktur. Dizelerdeki heceAruz ölçüsünde hece ölçüsündeki gibi duraklar yoktur. Dizelerdeki hece
sayıları eşit olmayabilir. Dize sonlarındaki heceler kısa da olsa uzun kabulsayıları eşit olmayabilir. Dize sonlarındaki heceler kısa da olsa uzun kabul
edilir. Aruzda bir sözcük sessiz biter, ondan sonra gelen sözcük sesli harfleedilir. Aruzda bir sözcük sessiz biter, ondan sonra gelen sözcük sesli harfle
başlarsa, bu sesli harf birinci sözcüğün sonundaki sessiz harfi kendisinebaşlarsa, bu sesli harf birinci sözcüğün sonundaki sessiz harfi kendisine
çeker. Böylece birinci sözcüğün sonundaki sesiz harfle biten uzun hece kısaçeker. Böylece birinci sözcüğün sonundaki sesiz harfle biten uzun hece kısa
hece durumuna gelir. Bu duruma dahece durumuna gelir. Bu duruma da vaslvasl yaniyani ulamaulama denir.denir.
 DİVAN EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİDİVAN EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ
a. Biçimlerine görea. Biçimlerine göre
 Divan şiiri, nazım biçimleri bakımından zengindir. Nazım biçimleriDivan şiiri, nazım biçimleri bakımından zengindir. Nazım biçimleri
beyit ve bend temeline dayanır. Beyit temeline dayananlar "aynı" vebeyit ve bend temeline dayanır. Beyit temeline dayananlar "aynı" ve
"ayrı" uyaklı (kafiyeli) olmak üzere ikiye ayrılır. Aynı uyaklıların"ayrı" uyaklı (kafiyeli) olmak üzere ikiye ayrılır. Aynı uyaklıların
başlıcaları "gazel", "kaside" ve "müstezat"tır. Ayrı uyaklı tek nazımbaşlıcaları "gazel", "kaside" ve "müstezat"tır. Ayrı uyaklı tek nazım
biçimi ise "mesnevi".biçimi ise "mesnevi".
      Bend’lerden oluşan nazım biçimleri de tek bendli ve çok bendli      Bend’lerden oluşan nazım biçimleri de tek bendli ve çok bendli
olarak ikiye ayrılır. Tek bendliler "rubai" ve "tuyuğ", çok bendliler iseolarak ikiye ayrılır. Tek bendliler "rubai" ve "tuyuğ", çok bendliler ise
"musammat" ana başlığı altında toplanan "murabba", "şarkı","musammat" ana başlığı altında toplanan "murabba", "şarkı",
"muhammes", "tahmis", "tardiye", "tasdir", "müseddes", "tesdis","muhammes", "tahmis", "tardiye", "tasdir", "müseddes", "tesdis",
"müsebba", "tesbi", "müsemmen", "tesmin", "muaşşer", "taşir","müsebba", "tesbi", "müsemmen", "tesmin", "muaşşer", "taşir",
"terkib-i bend", "terci-i bend"dir. Bunun dışında "müfred" (tek beyit)"terkib-i bend", "terci-i bend"dir. Bunun dışında "müfred" (tek beyit)
ve "azade" de (tek mısra) anılabilir.ve "azade" de (tek mısra) anılabilir.
 Uyak (kafiye)
 Şiirde dize sonlarındaki ses benzerliğidir. Türk halk şiirinde
ayak olarak adlandırılır. Uyakta ses açısından benzeşen
sözcüklerin anlam bakımından farklı olmaları gerekir. Şiirde
ses benzerliği yoluyla uyum sağlamak ve genellikle okuru
etkilemek amacıyla kullanılan uyak, sözlü edebiyat
ürünlerinde hatırlamayı ve ezberi kolaylaştıran bir öğedir.
Ses benzerliğinin niteliğine göre uyaklar çeşitli türlere
ayrılır. Yalnızca bir ünsüzün (sessiz) benzeştiği uyaklara
"yarım uyak" denir. En az bir hecedeki ünlü (sesli) ve
ünsüzün benzediği uyaklara "tam uyak" ya da "yalın
uyak" adı verilir. Birden fazla hece arasındaki ses
benzerliği ise "zengin uyak"tır. Yazılış ve söylenişleri aynı
olduğu halde, anlamları farklı olan sesiz sözcüklerle ya da
bu sözcüklerin yan yana gelmesiyle yaratılan ses karmaşası
sonucu ortaya çıkan benzerliğe "cinaslı uyak" denir. Uyak,
divan edebiyatında aruz kadar büyük önem taşır. Divan
şiirini belirleyen temel ilkelerden biri uyak düzenidir.
 Beyit
 Şiirde sonları uyaklı, iki dizeden oluşan, kendi içinde bağımsız bir yapısı
ve anlam bütünlüğü bulunan birimdir. Bir beytin her dizesi kendi içinde
bir bütün olabildiği gibi, birinci dizedeki anlam ikinci dizede de sürebilir.
Beyit uzun şiirlerde anlatım birimi olarak sık kullanılır. Güçlü ve özlü
söyleyişlere uygun olduğu için bağımsız tek bir şiir olarak da yazılabilir.
Ya da başka şiir biçimlerinin bir parçası olarak ele alınabilir. Divan
edebiyatı beyit temeline dayalıdır.
Divan edebiyatında, bir beyitteki iki dize kendi içinde iki parçaya
ayrılır. Birinci dizenin ilk parçasına sadr, son parçasına aruz ya da harb
denir. İkinci dizenin ilk parçası ibtida, son parçası acz ya da darb'dir.
Sadr ile aruz, ibtida ile acz arasında kalan bölüm haşv olarak
isimlendirilir. Uyaklı bir beyite "beyt-i musarra", uyaksız olanlara "ferd"
ya da "müfred" denir. Divanlarda müfredler müfredat adıyla ayrı bir
bölümde toplanır. Uyaklı beyitlerin olduğu bölüme de "metali" denir.
Örnek beyit:
Biz bülbül-i muhrik-dem-i şevkâ-yı firaakız
Âteş kesilür geçse sabâ gül-şenimizden
Selimî (Padişah 2’nci Selim)
 Mısra (dize)
 Manzum edebiyat yapıtlarının her bir satırına verilen isimdir.
Bir ölçüye uygun olarak söylenmiş beytin yarısına da mısra
denir. En küçük anlamlı nazım birimi olan mısra, bir şiirin
parçası olabileceği gibi, bağımsız bir bütün de olabilir. Yani
tek mısralık şiirler de olabilir. Divan edebiyatında kendi
içinde bir bütün oluşturan mısralara mısra-i azade
(bağımsız mısra) adı verilir. Ayrıca bir beyitin birbirinin
anlamlarını tamamlayan ya da aralarındaki anlam bağı
kesin olmayan mısralarına da aynı isim verilir. Yetkinliği,
sağlam yapısı, özlü ve çarpıcı anlatımıyla dikkat çeken, her
zaman kolayca anımsanabilen, dilden dile dolaşan
mısralara "mısra-i berceste" ya da şah-mısra denir.
 Bend (kıta)
 Şiirde iki ya da daha çok mısradan oluşan birimdir. Şiirin içeriği ve biçimine göre
düzenlenir. Kıtanın yapısını şiirin ölçüsü, uyak düzeni ve mısra sayısı belirler. İki
beyitlik kıtalara divan şiirinde rubai, halk şiirinde dörtlük denir. Bu tür kıtaların
uyak (kafiye düzeni) birinci ve üçüncü mısraları serbest, ikinci ve dördüncü
mısraları kafiyelidir (yani ab cb şeklinde.) Bazen birinci ve üçüncü mısralar kendi
aralarında, ikinci ve dördüncü mısralar da kendi aralarında uyaklı (yani ab ab)
şeklinde de olabilir. Birinci, ikinci ve dördüncü mısraları kafiyeli (yani aaba
şeklinde) olan kıtalara nazım denir. Murabba, muhammes, şarkı gibi nazım
biçimlerinin her bendi parça anlamında kıta diye adlandırılır.
Divan şiirinde kıta mahlassız (imzasız) şiirdir ve mısraları arasında anlam
bütünlüğü vardır. Bir düşünceyi, hikmeti, nükteyi, yergiyi, övgüyü, yaşam
anlayışını konu edinebilir. Beyit sayısı ikiden fazla olan kıtalara "kıta-i kebire"
denir. Divanlar düzenlenirken kıtalara en sonda bağımsız şiirler olar yer verilir.
Bu bölüme de "mukattaat" denir.
KasideKaside
 Daha çok din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılan şiirlerdir. Kaside şairlerineDaha çok din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılan şiirlerdir. Kaside şairlerine
kaside-gükaside-gü (kaside söyleyen),(kaside söyleyen), kaside-serakaside-sera ya daya da kaside-perdazkaside-perdaz (kaside yazan) denir. Kaside(kaside yazan) denir. Kaside
6 bölümden oluşur:6 bölümden oluşur:
      Birinci bölüm 15-20 beyitliktir. Bu ilk bölüme, aşıkane duygular yer alıyorsa      Birinci bölüm 15-20 beyitliktir. Bu ilk bölüme, aşıkane duygular yer alıyorsa "nesib""nesib",,
bahar, doğa, bayram gibi konulara değiniliyorsabahar, doğa, bayram gibi konulara değiniliyorsa "teşbib""teşbib" adı verilir.adı verilir.
      İkinci bölüm      İkinci bölüm girizgahgirizgah ya da girizdir. Genellikle tek beyitten oluşur ve burada şairya da girizdir. Genellikle tek beyitten oluşur ve burada şair
medhiyeyemedhiyeye (övgüye) geçeceğini bildirir. Girizgah konuya uygun ve nükteli olmalıdır.(övgüye) geçeceğini bildirir. Girizgah konuya uygun ve nükteli olmalıdır.
      Üçüncü bölüm medhiyedir. Bu bölümde asıl konu anlatılır. Beyit sayısı konuya ve şaire      Üçüncü bölüm medhiyedir. Bu bölümde asıl konu anlatılır. Beyit sayısı konuya ve şaire
göre değişen medhiye bölümü kasidenin en sanatlı beyitlerini içerir.göre değişen medhiye bölümü kasidenin en sanatlı beyitlerini içerir.
      Kasidenin dördüncü bölümü      Kasidenin dördüncü bölümü tegazzüldürtegazzüldür. Tegazzül, 5-12 beyit arasında değişir.. Tegazzül, 5-12 beyit arasında değişir.
Kasidenin başında ya da sonunda yer alabilir. Bu bölüm her kasidede bulunmayabilir.Kasidenin başında ya da sonunda yer alabilir. Bu bölüm her kasidede bulunmayabilir.
      Beşinci bölüm      Beşinci bölüm fahriyedirfahriyedir. Şair bu bölümde de kendisini över.. Şair bu bölümde de kendisini över.
      Kasidenin son bölümü      Kasidenin son bölümü duadırduadır. Bu bölümde önceki beyitlerde övgüsü yapılan kişi için. Bu bölümde önceki beyitlerde övgüsü yapılan kişi için
dua edilir.dua edilir.
      Kasideler, nesib bölümünde ele alınan konuya göre göre      Kasideler, nesib bölümünde ele alınan konuya göre göre kaside-i bahariyye, kaside-ikaside-i bahariyye, kaside-i
ramazaniyye, kaside-i hammamiyyeramazaniyye, kaside-i hammamiyye olarak adlandırılır. Uyaklarına göre r harfi ileolarak adlandırılır. Uyaklarına göre r harfi ile
bitiyorsabitiyorsa kaside-i raiyyekaside-i raiyye, l harfiyle bitiyorsa, l harfiyle bitiyorsa kaside-i lamiyyekaside-i lamiyye, m harfiyle bitiyorsa, m harfiyle bitiyorsa kaside-ikaside-i
mimiyyemimiyye diye anlandırılır. Rediflerine göre de, tevhid, münacaat, methiye diye bölümlenir.diye anlandırılır. Rediflerine göre de, tevhid, münacaat, methiye diye bölümlenir.
Kasidenin en güzel beyitiKasidenin en güzel beyiti "beyt-ül kaside""beyt-ül kaside"dir. Şairin adının geçtiği beyite isedir. Şairin adının geçtiği beyite ise "tac beyit""tac beyit"
denir.denir.
ÖRNEK KASİDE:ÖRNEK KASİDE: KASİDE-İ BAHÂRRİYE-KASİDEİ RÂ’İYYE (Bâkî)KASİDE-İ BAHÂRRİYE-KASİDEİ RÂ’İYYE (Bâkî)
 Gazel
 Divan edebiyatının en yaygın kullanılan nazım biçimidir. Önceleri Arap edebiyatında kasidenin tegaüzzül adı
verilen bir bölümü iken sonra ayrı bir biçim halinde gelişmiştir. Gazelin beyit sayısı 5-15 arasında değişir.
Daha fazla beyitten olaşan gazellere müyezzel ya da mutavvel gazel denilir. Gazelin ilk beyti "matla", son
beyti ise "makta" adını alır.
Matla beytinin dizeleri kendi aralarında uyaklıdır (musarra). Sonraki beyitlerin ilk dizeleri serbest ikinci
dizeleri ilk beyitle uyaklı olur. Birden fazla mussarra beytin bulunduğu gazel "zü'l-metali", her beyti musarra
olan gazel ise "müselsel" gazel adıyla bilinir. İlk beyitten sonraki beyte "hüsn-i matla" (ilk beyitten güzel
olması gerekir), son beyitten öncekine "hüsn-i makta" (son beyitten güzel olmalı gerekir) denir.
Gazelin en güzel beyti ise "beytü'l-gazel" ya da "şah beyit" adıyla anılır. Bunun yeri ya da sırası önemli
değildir. Bazı gazellerin matlasını oluşturan dizelerden birinci ya da ikincisinin matlasının ikinci dizesi olarak
yenilenmesine "redd'i-matla" denir. Şair mahlasını (şairin takma adı, ya da tanındığı ad) maktada ya da
"hüsn-i" maktada söyler. Bu durumda beyit ikinci bir adla "mahlas beyti" ya da "mahlashane" olarak anılır.
Şairin mahlasını tevriyeli kullanmasına "hüsn-i tahallüs" denir.
Dize ortalarında uyak bulunan gazele musammat, sonu getirilmemiş ya da beyit sayısı 5’in altında
bulunan gazellere de "natamam" gazel denir. Başka şairlerin birkaç dize ekleyerek bend biçimine
dönüştürdüğü gazellere "tahmis", "terbi" adı verilir. Bütün beyitlerinde aynı düşüncenin ele alındığı gazeller
"yekahenk gazel", her beyti öncekinden ustalıklı biçimde söylenmiş gazeller de "yekavaz gazel" olarak
adlandırılır.
Gazeller konularına göre de çeşitli isimlerle tanımlanır. Aşka ilişkin acı, mutluluk gibi içli duyguların dile
getirildiği gazeller "aşıkane", içki, yaşama boş verme, yaşamdan zevk alma gibi konularda yazılanlara
"rindane" denir. Aşıkane gazellere en iyi örnek Fuzûlî’nin gazelleri, rindane gazellere en iyi örnek ise
Bâkî’nin gazelleridir. Kadınları ve ten zevklerini konu edinen gazeller ise, örneğin Nedîm’in gazelleri,
"şuhane", öğretici nitelikli gazellere, örneğin Nâbî’nin gazelleri, "hakimane gazel" denir.
Gazeller eskiden bestelenerek okunurdu. Özelikle bestelenmek için yazılmış gazeller de vardır. Gazelleri
makamla okuyan kişilere "gazelhan", gazel yazan usta şairlere ise "gazelsera" adı verilir.
ÖRNEK GAZEL (Fuzûlî)
Gazel, Türk müziğinde ise şiirin bir hanende tarafından doğaçtan seslendirilmesidir. Sesle taksim olarak
da bilinir.
 Rubai
 Kendine özgü bir ölçüsü olan 4 dizelik (mısralık) nazım birimidir.
Rubailerde birinci, ikinci, dördüncü dizeler uyaklı, üçüncü dize serbesttir.
İki beyitlik kıtalar biçiminde yazılmış rubailer de vardır. Her dizesi
birbiriyle uyaklı rubailere "rubai-i musarra" ya da "terane" adı verilir.
Rubainin aruzun hezec bahrinden 24 kalıbı bulunur. Bunlardan mef'ûlü
birimiyle başlayan 12 kalıba "ahreb", mef'ûlün birimiyle başlayan öbür
12 kalıba da "ahrem" denir. Kalıpların sonu "faül" ya da "fa" birimiyle
biter.
      Rubainin her dizesi ayrı bir ölçüde olabildiği gibi, dört dizesi de aynı
ölçüde olabilir. Türk divan şiirinde daha çok ahreb kalıbına rastlanır.
Rubailer genellikle mahlassız şiirlerdir. Ve divan şairlerinin divanlarının
sonunda rubaiyyat başlığı altında sıralanırlar. Bu türün tartışmasız en
büyük şairi Ömer Hayyam’dır.
      Türk edebiyatında Mevlana’nın Farsça yazdığı felsefi rubiler bu
türün hızla yayılmasına neden oldu. Kara Fazlî, Fuzûlî 16. yüzyılda
bu türün en usta örneklerini verdiler. Divan edebiyatında 17. yüzyıl
rubainin altın çağı oldu. Azamizade Haletî, yazdığı bin kadar rubai ile
en büyük Osmanlı rubai şairi olarak tanındı. Cumhuriyet döneminin en
büyük rubai ustası ise Yahya Kemal Beyatlı’dır.
ÖRNEK RUBAİ (Kadı Burhâneddin)
 Musammat
 Ayrı bir nazım biçimi olmamakla birlikte gazeil ve
bazı kasidelere uygulanan bir tekniktir, Bendlerden
kurulu nazım biçimlerine (murabba, muhammes,
müseddes, müsebba, müsemmem, mütessa,
muaşşer, terbi, tahmis, taşdir, tesdis, tesbi, tesmin,
tes-i, taşir, terkib-i bend ve terci-i bend) verilen
genel addır. İlk bende geçen dize ya da beyitlerin,
öbür bendlerin sonunda aynen yinelenmesiyle
düzenlenen musammatlara mütekerrir musammat
denir. İlk benddeki dize ya da beyitlerin, öbür öbür
bendlerin sonundaki dize ve beyitlerle yalnızca uyak
bakımından uyuşması durumunda musammat
müzdevic musammat adını alır.
ÖRNEK MUSAMMAT (Nâilî'nin tahmisi)
 Terci-i bend / terkib-i bend
 Uyakları gazel biçiminde düzenlenmiş "hane" adı verilen 5-10 beyitlik şiir
parçalarının (genellikle 5-12 hane) "vasıta" denen ve sürekli yinelenen bir
beyit ile birbirine bağlanmasından oluşan nazım biçimidir. Vasıta beyitinin her
hanenin sonunda değişmesi durumunda şiir terkib-i bend olur.
ÖRNEK TERKİB-İ BEND (Bâkî)
Müsemmem
 Sekiz dizeden oluşan bendler halinde yazılmış musammatlardır. Az
kullanılmıştır. Divan edebiyatında en bilineni Şeyh Galib'in Esrâr Dede'nin
ölümü üzerine yazdığı mersiyedir.
ÖRNEK MÜSEMMEM
Tuyuğ
 Halk edebiyatındaki mani türüne benzer tarzda yazılmış musammatlardır.
Tuyuk da denir. Çoğunlukla her beytinin birinci ikinci ve dördüncü dizeleri
uyaklıdır. Sadece Türklere özgüdür. Aruzun sadece fâilâtün fâilâtün fâilün
kalıbıyla yazılması nedeniyle rubai'den ayrılır. Bazen dört mısra birbiriyle
kafiyeli olabilir.
ÖRNEK TUYUĞ Nesîmî
 Tahmis
 Bir gazelin her iki dizesinin başına aynı ölçüde üç dize ekleyerek oluşturulan
nazım biçimidir. Tahmis genellikle başka bir şairin gazeline yapılırsa da, kendi
gazellerinden tahmis oluşturan şairler de vardır. Başarılı bir tahmis'te asıl
beyit ile eklenen dizeler anlam bakımından kaynaşmış olmalıdır. Başa
eklenen üçer mısra gazelin matlası ile aynı kafiyede olur. Diğer beyitlere
eklenen üçer mısra ise o beyitlerin ilk mısraları ile kafiyelidir.
ÖRNEK TAHMİS Naîlî
Tardiye
 Beş dizelik bentlerden oluşan musammat türüdür.
ÖRNEK tardiye Şeyh Galib
Taşdir
 Tahmisin değişik bir şeklidir. Tahmiste bir başka şairin gazelinin her beytinin
başına üç dize eklenirken, taşirde her beytin iki mısrasının arasına üç mısra
eklenir. Taşdire "mutarraf tahmis" de denir.
 Tesdis
 Terbî ve tahmise benzer. Ancak başka bir şairin yazdığı bir gazelin her beytinin
üzerine dört dize daha ekleyerek altılı beyitler haline getirilmesiyle oluşur. Tesdis
tek bir beyite de uygulanabilir. Divan edebiyatında çok az kullanılmıştır. Tahmis
türünde olduğu gibi genellikle eksik gazellere uygulanır.
Tesbi
 Bir başka şairin bir gazelin her beytinin matlasına 5 dize daha eklenerek yedili
beyitler haline getirilmesiyle kurulur. Tahmis ve tesdis türünde olduğu gibi
genellikle eksik gazellere uygulanır. Tesbi de eklenen dizelerin kafiyesi, mevcut
dizelerle aynıdır.
Taşir
 İkili dizelerler yazılmış bir gazelin her beytine 8 dize daha ekleyerek 10'lu beyitler
haline getirilmiş gazel türüdür. Tahmis ve tesdis türlerinde olduğu gibi genellikle
eksik gazellere uygulanır.
ÖRNEK Taşir Taşlıcalı Yahyâ Bey
Tezmin
İkili dizelerler yazılmış bir gazelin her beytine 6 dize daha ekleyerek 8’li beyitler haline
getirilmesidir. Tahmis ve tesdis türlerinde olduğu gibi genellikle eksik gazellere uygulanır.
Muaşşer
Aynı ölçüde onar dizelik bendlerden oluşan nazım biçimidir. İlk bendin on dizesi birbirleriyle,
sonraki bendlerin ise ilk iki dizesi ilk bend ile uyaklıdır. İlk beytin son bendinin her bendin
sonunda aynen yinelendiği muaşşerlere "mütekerrir muaşşer" denir. Bendlerin son
beytinin ilk bendin uyağına uygun olarak her bendde değişmesiyle yazılan muaşşerler ise
"müzdeviç muaşşer" adıyla tanımlanır.
Muhammes
Aynı ölçüdeki beşer dizelik bendlerden oluşa nazım biçimi. İlk bendin 5 dizesi birbirleriyle,
sonraki bendlerin son bir ya da iki dizesi ilk bend ile uyaklıdır. Son bir ya da iki dize, her
bendin sonunda aynen tekrarlanıyorsa bu muhammese "mütekerrir muhammes", bu
dizelerin ilk bend ile yalnızca uyak yönünden uyuştuğu muhammeslere ise "müzdeviç
muhammes" adı verilir. Bend sayısı 4-8 arasında değişir. Muhammeslerde çoğunlukla
felsefi düşünceler, tasavvuf konuları ele alınır.
 MurabbaMurabba
 Aynı ölçüde dörder dizelik bendlerden oluşan nazım biçimidir.Aynı ölçüde dörder dizelik bendlerden oluşan nazım biçimidir.
Murabbalarda ilk bendin dört dizesi birbirleriyle, sonraki bendlerin sonMurabbalarda ilk bendin dört dizesi birbirleriyle, sonraki bendlerin son
dizesi ilk bendle uyaklıdır. Son dizenin her bendin sonunda aynendizesi ilk bendle uyaklıdır. Son dizenin her bendin sonunda aynen
yinelendiği murabbalarayinelendiği murabbalara "mütekerrir murabba""mütekerrir murabba" denir. Her bendindenir. Her bendin
son dizesi ilk bendle yalnızca uyak açısından benzeşiyorsa murabbason dizesi ilk bendle yalnızca uyak açısından benzeşiyorsa murabba
"müzdeviç murabba""müzdeviç murabba" diye tanımlanır. Murabbaların uzunlukları 4-8diye tanımlanır. Murabbaların uzunlukları 4-8
bend arasında değişir. Konuları çoğunlukla dinsel ve didaktiktir. Övgü,bend arasında değişir. Konuları çoğunlukla dinsel ve didaktiktir. Övgü,
yergi, manzum, mektup, mersiye gibi türlerde yazılmışlardır.yergi, manzum, mektup, mersiye gibi türlerde yazılmışlardır.
Murabbalarda her vezin kalıbı kullanılabilir. Halk edebiyatımızdakiMurabbalarda her vezin kalıbı kullanılabilir. Halk edebiyatımızdaki
koşmalara benzerler.koşmalara benzerler.
MüseddesMüseddes
 Aynı ölçüde altışar dizelik bendlerden oluşan nazım biçimidir. İlkAynı ölçüde altışar dizelik bendlerden oluşan nazım biçimidir. İlk
bendin bütün dizeleri birbirleriyle, sonraki bendlerin bir ya da iki dizesibendin bütün dizeleri birbirleriyle, sonraki bendlerin bir ya da iki dizesi
ilk bend ile uyaklıdır. İlk bendin son ya da son iki dizesi her bendinilk bend ile uyaklıdır. İlk bendin son ya da son iki dizesi her bendin
sonunda yinelenirsesonunda yinelenirse "mütekerrir müseddes""mütekerrir müseddes", sonraki bendler ile ilk, sonraki bendler ile ilk
bend yalnızca uyak yönünden benziyorsabend yalnızca uyak yönünden benziyorsa "müzdeviç müseddes""müzdeviç müseddes"
adını alır. Müseddeslerin uzunluğu 5-8 bend arasında değişir.adını alır. Müseddeslerin uzunluğu 5-8 bend arasında değişir.
Konuları tasavvuf ve felsefedir.Konuları tasavvuf ve felsefedir.
• MüstezatMüstezat
• Arapça ziyade sözcüğünden gelir. Bir gazelin her dizesine bir kısa dize ekleyerekArapça ziyade sözcüğünden gelir. Bir gazelin her dizesine bir kısa dize ekleyerek
oluşturulan şiir biçimidir. Çoğunlukla aruzun "mef’ulü/ mefailü/ mefailü/ feulünoluşturulan şiir biçimidir. Çoğunlukla aruzun "mef’ulü/ mefailü/ mefailü/ feulün
kalıbı kullanılarak yazılırlar. Her dizeden sonra bu kalıbın ilk ve son birimleri olankalıbı kullanılarak yazılırlar. Her dizeden sonra bu kalıbın ilk ve son birimleri olan
mef’ulü/ feûlün kalıbına uygun bir kısa dize söylenir. Eklenen bu kısa dizeyemef’ulü/ feûlün kalıbına uygun bir kısa dize söylenir. Eklenen bu kısa dizeye ziyadeziyade
denir. Ziyadeler dizeden sayılmadığı için iki uzun iki kısa dizeden oluşan 4 dize birdenir. Ziyadeler dizeden sayılmadığı için iki uzun iki kısa dizeden oluşan 4 dize bir
beyit sayılır. Kısa dizeler okunsa da okunmasa da beytin anlamı bir bütün oluşturur.beyit sayılır. Kısa dizeler okunsa da okunmasa da beytin anlamı bir bütün oluşturur.
Ziyadesi bir satırdan fazla olan müstezatlar da vardır. Tez ziyadeli müstezatlaraZiyadesi bir satırdan fazla olan müstezatlar da vardır. Tez ziyadeli müstezatlara
"sade" çitf ziyadeli olanlara ise "çift" adı verilir."sade" çitf ziyadeli olanlara ise "çift" adı verilir.
ÖRNEK MÜSTEZAT NedîmÖRNEK MÜSTEZAT Nedîm
ŞarkıŞarkı
• Divan şiirinde bestelenmeye uygun ölçü kalıpları ile yazılan ve çoğunlukla 4 dizelikDivan şiirinde bestelenmeye uygun ölçü kalıpları ile yazılan ve çoğunlukla 4 dizelik
bendlerden oluşan nazım biçimidir. Dörtlüklerden kurulan musammat da denebilir.bendlerden oluşan nazım biçimidir. Dörtlüklerden kurulan musammat da denebilir.
Murabbaya benzer. 5 ya da 6 dizelik bendlerden de oluşabilir. Üçüncü dizeyeMurabbaya benzer. 5 ya da 6 dizelik bendlerden de oluşabilir. Üçüncü dizeye
meyanmeyan adı verilir. Ve bu dizenin anlam bakımından daha özlü olmasına dikkatadı verilir. Ve bu dizenin anlam bakımından daha özlü olmasına dikkat
edilir. Dördüncü dizeye iseedilir. Dördüncü dizeye ise nakaratnakarat denir. Aşk, sevgili, ayrılık, içki, eğlence gibidenir. Aşk, sevgili, ayrılık, içki, eğlence gibi
konularda yazılır. Divan edebiyatının ilk şarkı yazarıkonularda yazılır. Divan edebiyatının ilk şarkı yazarı Naîlî-i KadîmNaîlî-i Kadîm’dir. 28 şarkısıyla’dir. 28 şarkısıyla
NedîmNedîm de bu türün en güzel örneklerini vermiştir.de bu türün en güzel örneklerini vermiştir.
ÖRNEK ŞARKI Nâîl-i KadîmÖRNEK ŞARKI Nâîl-i Kadîm
 b. Konularına göre nazım-nesir türlerib. Konularına göre nazım-nesir türleri
Din dışı şiir türleriDin dışı şiir türleri
BahariyeBahariye
 Baharın gelişini, doğadaki değişimleri, çiçeklerin açmasını, kelebeklerin uçmasınıBaharın gelişini, doğadaki değişimleri, çiçeklerin açmasını, kelebeklerin uçmasını
konu edinen kasidelerdir. Dönemlerindeki büyük kişilere sunulup ödüllendirilmekkonu edinen kasidelerdir. Dönemlerindeki büyük kişilere sunulup ödüllendirilmek
için yazılırlar. Hemen her divanda bir bahariye bulunması geleneği vardır. Hemeniçin yazılırlar. Hemen her divanda bir bahariye bulunması geleneği vardır. Hemen
her divan şairinin de bir bahariyesi vardır.her divan şairinin de bir bahariyesi vardır.
CemreviyeCemreviye
 Divan şairlerinin cemre düşmesi nedeniyle dönemlerindeki büyük kişilere sunmakDivan şairlerinin cemre düşmesi nedeniyle dönemlerindeki büyük kişilere sunmak
için kaleme aldıkları kaside türüdür. Örneklerine az rastlanır. Cemrenin bahariçin kaleme aldıkları kaside türüdür. Örneklerine az rastlanır. Cemrenin bahar
müjdecisi olması nedeniyle bir bahariye niteliği de taşır. Cemreviyelere genelliklemüjdecisi olması nedeniyle bir bahariye niteliği de taşır. Cemreviyelere genellikle
teşbib ile başlanır. Kasidenin diğer bölümlerinde bir değişiklik yapılmaz.teşbib ile başlanır. Kasidenin diğer bölümlerinde bir değişiklik yapılmaz.
FahriyeFahriye
 Divan şairlerinin kendilerini ya da bir başka şair ya da kişiyi övdükleri şiirlerdir.Divan şairlerinin kendilerini ya da bir başka şair ya da kişiyi övdükleri şiirlerdir.
Genellikle kaside türünde yazılırlar. Fahriye aynı zamanda kasidelerde şairlerinGenellikle kaside türünde yazılırlar. Fahriye aynı zamanda kasidelerde şairlerin
kendileriini övdükleri beyitlerin bulunduğu beşinci bölüme verilen isimdir.kendileriini övdükleri beyitlerin bulunduğu beşinci bölüme verilen isimdir.
 MersiyeMersiye
 Bir ölünün ardından duyulan üzüntü ve acıyı anlatmak, ölen kişiyi övmekBir ölünün ardından duyulan üzüntü ve acıyı anlatmak, ölen kişiyi övmek
amacıyla kalema alınan düzyazı ya da şiirdir. Kutsal günlerde, ölüm törenlerindeamacıyla kalema alınan düzyazı ya da şiirdir. Kutsal günlerde, ölüm törenlerinde
mersiye okuyan kişiye demersiye okuyan kişiye de mersiyehanmersiyehan denir. Lirik bir anlatımın egemen olduğudenir. Lirik bir anlatımın egemen olduğu
manzum mersiyeler genellikle terkib-i bend biçiminde yazılır. Ayrıca kaside vemanzum mersiyeler genellikle terkib-i bend biçiminde yazılır. Ayrıca kaside ve
terci-i bend biçiminde yazılmış manzum mersiyeler de vardır.terci-i bend biçiminde yazılmış manzum mersiyeler de vardır. Yahyâ Bey, SamiYahyâ Bey, Sami
Fünûnî, Rahmî, Fazlî, Nisîyi, MüdâmiFünûnî, Rahmî, Fazlî, Nisîyi, Müdâmi’nin,’nin, Kanuni Sultan SüleymanKanuni Sultan Süleyman’ın oğlu’ın oğlu
Şehzade MustafaŞehzade Mustafa için yazdıkları mersiyeler gibi. Ayrıca savaşlarda kaybedileniçin yazdıkları mersiyeler gibi. Ayrıca savaşlarda kaybedilen
yerler için yazılan mersiyelereyerler için yazılan mersiyelere "vatan mersiyesi""vatan mersiyesi" denir. Hayvanların ölümü içindenir. Hayvanların ölümü için
yazılmış mersiyeler de vardır.yazılmış mersiyeler de vardır.
ÖRNEK MERSİYE Şeyh GalibÖRNEK MERSİYE Şeyh Galib
MedhiyeMedhiye
 Bir kimseyi övmek için genellikle kaside biçiminde yazılan şiir ya da düzyazıdır.Bir kimseyi övmek için genellikle kaside biçiminde yazılan şiir ya da düzyazıdır.
Az olmakla birlikte gazel, mesnevi, musammad gibi nazım biçimlerinde mediyelerAz olmakla birlikte gazel, mesnevi, musammad gibi nazım biçimlerinde mediyeler
de vardır. Padişah, vezir, şeyhülislam gibi devlet ileri gelenleri ya da halifelerle,de vardır. Padişah, vezir, şeyhülislam gibi devlet ileri gelenleri ya da halifelerle,
başka din ve tarikat büyükleri için yazılmışlardır. Bu türün en güzel örneğinibaşka din ve tarikat büyükleri için yazılmışlardır. Bu türün en güzel örneğini Nef’îNef’î
vermiştir.vermiştir.
ÖRNEK MEDHİYE Nef'îÖRNEK MEDHİYE Nef'î
 GazavatnameGazavatname
 GazanameGazaname olarak da bilinir. Ordunun akınlarını, savaşları, kahramanlıkları,olarak da bilinir. Ordunun akınlarını, savaşları, kahramanlıkları,
zaferleri anlatılan düz yazı ya da şiir biçimindeki edebi türdür. Arap edebiyatındazaferleri anlatılan düz yazı ya da şiir biçimindeki edebi türdür. Arap edebiyatında
"magazi" diye bilinir. Türk edebiyatında ilk gazavatname örnekleri 15. yüzyılda"magazi" diye bilinir. Türk edebiyatında ilk gazavatname örnekleri 15. yüzyılda
yazılmaya başlanmıştır.yazılmaya başlanmıştır. KâşîfiKâşîfi’nin’nin Gazaname-i RumGazaname-i Rum ’u bu türün örnekleri’u bu türün örnekleri
arasındadır.arasındadır.
SahilnameSahilname
 Divan şairlerinin İstanbul kıyıları ile buralardaki yerleşim yerlerini, yaşayışDivan şairlerinin İstanbul kıyıları ile buralardaki yerleşim yerlerini, yaşayış
biçimlerini anlattıkları şiirlerinin genel adıdır. Örneklerine az rastlanır. Genelliklebiçimlerini anlattıkları şiirlerinin genel adıdır. Örneklerine az rastlanır. Genellikle
mesnevi biçiminde yazılmışlardır.mesnevi biçiminde yazılmışlardır.
SâkinameSâkiname
 Divan edebiyatında gerçek ya da mecaz anlamıyla içki ve içki alemlerininDivan edebiyatında gerçek ya da mecaz anlamıyla içki ve içki alemlerinin
övülerek anlatıldığı şiir türü. Mesnevilerin bölüm sonlarında bazen sakinameövülerek anlatıldığı şiir türü. Mesnevilerin bölüm sonlarında bazen sakiname
başlığıyla iki beyitlik küçük parçalar olarak yer alır. Türk edebiyatında 17.başlığıyla iki beyitlik küçük parçalar olarak yer alır. Türk edebiyatında 17.
yüzyılda büyük gelişme gösteren sakinamelerin ilk örneğiniyüzyılda büyük gelişme gösteren sakinamelerin ilk örneğini İşretnameİşretname adlıadlı
yapıtıylayapıtıyla RevânîRevânî vermiştir.vermiştir.
 KıyafetnameKıyafetname
 İnsanların fiziksel görünümlerini esas alarak karakterlerini açıklamaya çalışanİnsanların fiziksel görünümlerini esas alarak karakterlerini açıklamaya çalışan
eselerdir. Bu türün kıyafet bilimiyle uğraşanlarınaeselerdir. Bu türün kıyafet bilimiyle uğraşanlarına "kayif""kayif" ya daya da "kıyafetşinas""kıyafetşinas"
adı verilir. Divan edebiyatında kıyafetnamenin ilk örneğiadı verilir. Divan edebiyatında kıyafetnamenin ilk örneği Hamdullah HamdiHamdullah Hamdi’nin’nin
ünlüünlü KıyafetnameKıyafetname adlı eseridir. Bu eserde renk, boy, yanak, saç, çene, sakal,adlı eseridir. Bu eserde renk, boy, yanak, saç, çene, sakal,
parmak gibi 26 başlık altında karakter tahlilleri yer alır.parmak gibi 26 başlık altında karakter tahlilleri yer alır. NesîmiNesîmi’nin’nin Kıyafet-ülKıyafet-ül
FiraseFirase’si de önemli bir örnektir.’si de önemli bir örnektir.
SurnameSurname
 Şehzadelerin sünnet, kadın sultanların evlenmeleri nedeniyle yazılan şiir ya daŞehzadelerin sünnet, kadın sultanların evlenmeleri nedeniyle yazılan şiir ya da
düzyazı biçimindeki eserlerdir. Yazıldıkları dönemin toplumsal yaşamına ilişkindüzyazı biçimindeki eserlerdir. Yazıldıkları dönemin toplumsal yaşamına ilişkin
bilgiler de verdikleri için tarihi bir özellik taşırlar. Genellikle mesnevi ya da kasidebilgiler de verdikleri için tarihi bir özellik taşırlar. Genellikle mesnevi ya da kaside
türündedirler.türündedirler. FiganiFigani’nin’nin Kanuni Sultan SüleymanKanuni Sultan Süleyman’ın oğullarının sünnetini’ın oğullarının sünnetini
anlattığıanlattığı Suriyye KasidesiSuriyye Kasidesi türün en iyi örneğidir.türün en iyi örneğidir.
HamamnameHamamname
 Hamamları, hamam eğlence ve sohbetlerini, hamamdaki güzelleri betimlemekHamamları, hamam eğlence ve sohbetlerini, hamamdaki güzelleri betimlemek
için yazılan kaside, gazel, mesnevi gibi nazım eserlerdir. Divan edebiyatına ilkiçin yazılan kaside, gazel, mesnevi gibi nazım eserlerdir. Divan edebiyatına ilk
kez Deli Birader lakabıyla tanınankez Deli Birader lakabıyla tanınan GâzalîGâzalî’nin’nin BeşiktaşBeşiktaş’taki bir hamamı anlatan’taki bir hamamı anlatan
şiiri ile girmiştir.şiiri ile girmiştir.
 Şehrengiz
 Bir kenti ve o kentin güzelliklerini anlatan eserlerdir.
Daha çok klasik mesnevi biçiminde kaleme alınan bu
yapıtlar tevhid, münacaat, na't gibi bölümlerle başlar.
Daha sonra kentle ilgili bilgiler verilir ve kente övgü
düzülür. Bazen bahar ve doğa betimlemeleri yapıldıktan
sonra kentin güzellikleriyle ilgili beyitlere geçilir. Divan
edebiyatında ilk şehrengizi yazan Priştineli Mesihi’dir.
Hicviye
 Bir kişiyi, kurumu, toplumsal olayı, geleneği yeren söz,
düzyazı ya da şiir türüne verilen addır. Hicviye, gazel,
kaside, murabba, muhammes gibi nazım biçimleriyle
yazılmıştır. Divan edebiyatında en önemli hicviyelerden
biri Nef’î’nin Siham-ı Kaza’sıdır.
 ÖRNEK:ÖRNEK:
KITAKITA
Şimdi hayl-i suhan-verân içreŞimdi hayl-i suhan-verân içre
Nef’î mânendi var mı bir şairNef’î mânendi var mı bir şair
Sözleri Seba-i Muallâka’dırSözleri Seba-i Muallâka’dır
İmrülkays kendidir kâfirİmrülkays kendidir kâfir
Şeyhüslam YahyâŞeyhüslam Yahyâ
(Şair, "şairler içinde Nef’î'nin bir eşi yoktur. Onun şiirleri Kabe’nin duvarlarına asılan şiirler(Şair, "şairler içinde Nef’î'nin bir eşi yoktur. Onun şiirleri Kabe’nin duvarlarına asılan şiirler
gibi güzeldir ve sanki o kafir, İmrülkays’ın ta kendisidir" diyor. Kafir aynı zamandagibi güzeldir ve sanki o kafir, İmrülkays’ın ta kendisidir" diyor. Kafir aynı zamanda
beğenmeyi ifade eder. Şeyhülislam Yahya, Nef’î’yi över gibi görünüyor ama "Seba-ibeğenmeyi ifade eder. Şeyhülislam Yahya, Nef’î’yi över gibi görünüyor ama "Seba-i
Muallâka" Kabe henüz putperestlerin elinde iken oraya asılan şiirlerdir. İmrülkays ise şiirleriMuallâka" Kabe henüz putperestlerin elinde iken oraya asılan şiirlerdir. İmrülkays ise şiirleri
Kabe’de asılı ve müslüman olmayan bir şair. Sonuçta Şeyhülislam Yahya, Nef’î’yiKabe’de asılı ve müslüman olmayan bir şair. Sonuçta Şeyhülislam Yahya, Nef’î’yi
"kafirlikle" suçluyor.)"kafirlikle" suçluyor.)
KITAKITA
Bize kâfir demiş mütfî efendiBize kâfir demiş mütfî efendi
Tutalım ben anca diyem MüselmânTutalım ben anca diyem Müselmân
Varılınca yarın Rûz-i CezâyaVarılınca yarın Rûz-i Cezâya
İkimiz de çıkarız anda yalanİkimiz de çıkarız anda yalan
Nef’îNef’î
(Nef’i de bu kıtayla Şeyhülislam Yahyâ’ya yanıt veriyor. "Müftü efendi bana kafir demiş.(Nef’i de bu kıtayla Şeyhülislam Yahyâ’ya yanıt veriyor. "Müftü efendi bana kafir demiş.
Tutalım ben de ona Müslüman diyeyim. Ama yarın Rûz-i Ceza’da ikimiz de yalancı çıkarız.Tutalım ben de ona Müslüman diyeyim. Ama yarın Rûz-i Ceza’da ikimiz de yalancı çıkarız.
Çünkü kafir olan kendisidir.")Çünkü kafir olan kendisidir.")
 HezliyatHezliyat
 Alaylı bir dille kaleme alınmış nazım türüdür. Kaba şakalara, taşlamalaraAlaylı bir dille kaleme alınmış nazım türüdür. Kaba şakalara, taşlamalara
ve sövgülere yer verilir.ve sövgülere yer verilir. HezeliyatHezeliyat olarak da bilinir. Hezliyatta zarif birolarak da bilinir. Hezliyatta zarif bir
nükte ya da güzel bir manzum bulunur. Konu şakayla karışık alaylı birnükte ya da güzel bir manzum bulunur. Konu şakayla karışık alaylı bir
dille anlatılır.dille anlatılır. Nev’izade AtaiNev’izade Atai’nin’nin Bahayi-i KüfriBahayi-i Küfri eseri bu türün örneğidir.eseri bu türün örneğidir.
Bayburtlu ZihniBayburtlu Zihni’de hezliyatın usta şairlerindendir.’de hezliyatın usta şairlerindendir.
Tarih düşürmeTarih düşürme
 Önem verilen bir olayın, yılını göstermek üzere ebced hesabıyla birÖnem verilen bir olayın, yılını göstermek üzere ebced hesabıyla bir
cümle, biz dize ya da beyit söyleme sanatıdır. Tarih dizesinin bütüncümle, biz dize ya da beyit söyleme sanatıdır. Tarih dizesinin bütün
harfleri hesaplanarak söylenenlereharfleri hesaplanarak söylenenlere tarih-i tamtarih-i tam, yalnız noktalı harfler, yalnız noktalı harfler
hesaplanacaksahesaplanacaksa tarih-i mücevhertarih-i mücevher, yalnız noktasız harfler esas, yalnız noktasız harfler esas
alınacaksaalınacaksa tarih-i mühmeltarih-i mühmel denir. Bazen dizedeki harflerin sayıdenir. Bazen dizedeki harflerin sayı
değerlerinin toplamı tarihi tam olarak göstermez. Bu tür tarihlere dedeğerlerinin toplamı tarihi tam olarak göstermez. Bu tür tarihlere de
tamiyeli tarihtamiyeli tarih denir.denir.
• Muamma
• Belli kurallara göre düzenlenip çözülebilen ve yanıtı tanrının
sıfatlarından biri ya da bir insan adı olan manzum
bilmecedir. Muamma beyit, kıta gibi küçük nazım biçimleriyle
yazılır. Ama mesnevi parçalarıyla yazılmış muammalara da
rastlanır. Ali Şir Nevai, Fuzûlî, Nâbî, Kınalızade Ali Efendi,
Sümbülzade Vehbi ve Fitnat Hanım’ın yazdığı çok sayıda
muamma vardır. Edirneli Emrî Çelebi ise 600'den fazla
muammasıyla bu alanın en ünlü şairidir. Örnek:
Bende yok sabr ü sükûn sende vefâdan zerre
İki yoktan na çıkar fikr idelim bir kerre
Nâbî
(Bu beyitte yok anlamına gelen iki edat var. Bunlar "nâ" ve
"bî". Bu edatlar bize beyitteki ismi veriyor. Yani Nâbî.)
LugazLugaz
Herhangi bir nesnenin ya da varlığın özellikleriHerhangi bir nesnenin ya da varlığın özellikleri
anlatılarak yazılan manzum bilmecedir.anlatılarak yazılan manzum bilmecedir.
Muamma ile birlikte çok kullanılan bir sözMuamma ile birlikte çok kullanılan bir söz
oyunudur. Muamma’dan farkı konusununoyunudur. Muamma’dan farkı konusunun
daha geniş olmasıdır. Çoğunlukla sorudaha geniş olmasıdır. Çoğunlukla soru
biçiminde düzenlenir. En önemli özelliği içindebiçiminde düzenlenir. En önemli özelliği içinde
çözüme ilişkin ipuçlarının bulunmasıdır.çözüme ilişkin ipuçlarının bulunmasıdır.
Divanların son bölümlerine konur. EğlendiriciDivanların son bölümlerine konur. Eğlendirici
ve öğretici olanların yanı sıra öğretici veve öğretici olanların yanı sıra öğretici ve
dinsel lugazlar da vardır. Lugazlar yazarlarınındinsel lugazlar da vardır. Lugazlar yazarlarının
imzasını taşıdığından halk edebiyatındakiimzasını taşıdığından halk edebiyatındaki
bilmeceden ayrılır. Bütün lugazlar, "Bir acayipbilmeceden ayrılır. Bütün lugazlar, "Bir acayip
nesne gördüm", "Ol nedir kimdir" ya danesne gördüm", "Ol nedir kimdir" ya da
"Nedir ol kim" gibi kalıplaşmış sözlerle başlar."Nedir ol kim" gibi kalıplaşmış sözlerle başlar.
 Örnek:Örnek:
Nedir kim ol iki yüzlü münâfıkNedir kim ol iki yüzlü münâfık
Nümâyan çihresinde levn-i âşıkNümâyan çihresinde levn-i âşık
Gezer dünyayı hem bî-dest ü pâdırGezer dünyayı hem bî-dest ü pâdır
Mukim-i hâne-i ehl-i gınâdırMukim-i hâne-i ehl-i gınâdır
Teâl-Allah nedir anda bu kudretTeâl-Allah nedir anda bu kudret
Yemez içmez virir dünyaya nî’metYemez içmez virir dünyaya nî’met
Gehi Müslim kıyâfetle be-didârGehi Müslim kıyâfetle be-didâr
Gehi şekl-i firengide nümûdârGehi şekl-i firengide nümûdâr
Kırılsa pâre pâre olsa ammaKırılsa pâre pâre olsa amma
Zarar gelmez ana bir türlü kat’âZarar gelmez ana bir türlü kat’â
Yatar zir-i zemînde hâke yek-sânYatar zir-i zemînde hâke yek-sân
Semâda adıdır mihr-i dirahşânSemâda adıdır mihr-i dirahşân
Eğer kim olmasaydı kalbi fasîdEğer kim olmasaydı kalbi fasîd
Cihânda olmaz idi kadri kâsidCihânda olmaz idi kadri kâsid
Yeter vasf eyledin ol bî-vefâyıYeter vasf eyledin ol bî-vefâyı
Yanından gitmese virmez safâyıYanından gitmese virmez safâyı
Sünbülzade VehbîSünbülzade Vehbî
(Şair bu lügazda "altın"ı anlatıyor.)(Şair bu lügazda "altın"ı anlatıyor.)
 DariyeDariye
 Divan şiirinde ev ile ilgili kasidelere dariye adı verilir. Divan şairlerinin caizeDivan şiirinde ev ile ilgili kasidelere dariye adı verilir. Divan şairlerinin caize
(armağan alma) amacıyla ortaya çıkan fırsatçılıkları sonucu gelişmiş bir türdür.(armağan alma) amacıyla ortaya çıkan fırsatçılıkları sonucu gelişmiş bir türdür.
Bazıları gazel tarzında da yazılmıştır. Yeni yaptırılan köşk, saray, yalı benzeriBazıları gazel tarzında da yazılmıştır. Yeni yaptırılan köşk, saray, yalı benzeri
binalar için yazılır. Şair eserden çok az bahseder hemen yaptıranı övmeye geçer.binalar için yazılır. Şair eserden çok az bahseder hemen yaptıranı övmeye geçer.
Binalar için hazırlanan kitabeler de bir tür dariye sayılır.Binalar için hazırlanan kitabeler de bir tür dariye sayılır.
RahşiyeRahşiye
 Atlar için yazılmış kaside. Nesib bölümünde atlar övülür.Atlar için yazılmış kaside. Nesib bölümünde atlar övülür. Nef’î’Nef’î’ninnin IV. MuradIV. Murad’ın’ın
atlarını övdüğü rahşiyesi meşhurdur. Örnek:atlarını övdüğü rahşiyesi meşhurdur. Örnek:
Bâreka’llâh zih’i rahş-i humâyun-sîmâBâreka’llâh zih’i rahş-i humâyun-sîmâ
Ki komuş nâmını sultân-ı cihan bâd-ı sabâKi komuş nâmını sultân-ı cihan bâd-ı sabâ
Ne sabâ sâika dersem yaraşır sür’atteNe sabâ sâika dersem yaraşır sür’atte
Ki seğirdikten ana sâyesi ile pâ-der-pâKi seğirdikten ana sâyesi ile pâ-der-pâ
Bırakır anı dahi sâyesi gibi yoldaBırakır anı dahi sâyesi gibi yolda
Olsa ger şâtır-ı endişe ile pâ-der-paOlsa ger şâtır-ı endişe ile pâ-der-pa
Düşmeden sayesi hak üzre eder âlemiDüşmeden sayesi hak üzre eder âlemi
Sehv ile rakibi göserse ihâna irhâSehv ile rakibi göserse ihâna irhâ
Kuş yetişmez der idim olmasa tayyâr eğerKuş yetişmez der idim olmasa tayyâr eğer
Eremez gerdine zîrâ ki ne sarsar ne sabâEremez gerdine zîrâ ki ne sarsar ne sabâ
Nef'îNef'î
 Dini konulardaki türlerDini konulardaki türler
TevhidTevhid
 Tanrının birliğini ve ululuğunu anlatan şiirlere tevhid denir. Genellikle kaside biçimindeTanrının birliğini ve ululuğunu anlatan şiirlere tevhid denir. Genellikle kaside biçiminde
yazılırlar. Tevhidde tanrının büyüklüğü, sıfatları, kudretinin sonsuzluğu, tasvir ve hayalyazılırlar. Tevhidde tanrının büyüklüğü, sıfatları, kudretinin sonsuzluğu, tasvir ve hayal
edilebilen şeylerden soyutlanması, hiçbir şeyin ona eş ve benzer olamayışı, bütün kudret veedilebilen şeylerden soyutlanması, hiçbir şeyin ona eş ve benzer olamayışı, bütün kudret ve
ilimlerin ona ait oluşu gibi özellikler sanatlı bir üslupla anlatılır. Tanrı karşısında kulunilimlerin ona ait oluşu gibi özellikler sanatlı bir üslupla anlatılır. Tanrı karşısında kulun
acizliği vurgulanır. En ünlü tevhid manzumesiniacizliği vurgulanır. En ünlü tevhid manzumesini NâbîNâbî yazmıştır.yazmıştır.
MünacatMünacat
 Konusu tanrıya yakarış olan şiir. Genellikle kaside, ender olarak da gazel, kıta, mesneviKonusu tanrıya yakarış olan şiir. Genellikle kaside, ender olarak da gazel, kıta, mesnevi
biçiminde yazılmıştır. Türk edebiyatına 13. yüzyıldan sonra girdi. Divan şairlerinin genelliklebiçiminde yazılmıştır. Türk edebiyatına 13. yüzyıldan sonra girdi. Divan şairlerinin genellikle
divanlarının başına koydukları münacatların temel konusu, zayıf ve çaresiz durumdakidivanlarının başına koydukları münacatların temel konusu, zayıf ve çaresiz durumdaki
insanın yüce ve güçlü tanrıya yalvarıp ondan yardım istemesidir.insanın yüce ve güçlü tanrıya yalvarıp ondan yardım istemesidir.
Na’tNa’t
 Hazreti Muhammed’i övmek amacıyla yazılmış şiirlerdir. Hazreti Muhammed’in çeşitliHazreti Muhammed’i övmek amacıyla yazılmış şiirlerdir. Hazreti Muhammed’in çeşitli
özellikleriyle mucizelerinin dile getirildiği bu şiirler daha çok kaside biçimiyle yazılmıştır.özellikleriyle mucizelerinin dile getirildiği bu şiirler daha çok kaside biçimiyle yazılmıştır.
Na’t’lara divanların başında tevhid ve münacaatlardan sonra yer verilmiştir. Na’t yazmaklaNa’t’lara divanların başında tevhid ve münacaatlardan sonra yer verilmiştir. Na’t yazmakla
ünlü kişilereünlü kişilere na’t-güna’t-gü, özel dinsel törenlerde na’t okuyanlara ise, özel dinsel törenlerde na’t okuyanlara ise na’t-hanna’t-han denir.denir. FuzuliFuzuli’nin’nin
"Su Kasidesi"Su Kasidesi divan edebiyatının en tanınmış na’t’ıdır. Türk tasavvuf müziğindeki bir formdivan edebiyatının en tanınmış na’t’ıdır. Türk tasavvuf müziğindeki bir form
da bu adla bilinir.da bu adla bilinir.
 Maktel-i Hüseyin
 Hazreti Hüseyin’in Kerbela’da şehit edilişini konu alan ve acıklı bir üslupla
yazılan eserlerin tümüne verilen isimdir. Daha çok Şii yazarlar tarafından
kaleme alınmıştır. Lirik-didaktik bir üslupla ve yalın bir dil kullanılarak
yazılmışlardır. Türk edebiyatındaki en en önemli Maktel-i Hüseyin,
Fuzûlî’nin yazdığı Hadikatü’s-Süeda adlı eserdir.
Miraciye
 Hazreti Muhammed’in göğe yükselişini konu alan edebi yapıtlardır. Tek
başına bir kitabın konusunu oluşturabildiği gibi, eserler içinde bölümler
halinde de yer alır. Genellikle kaside ve mesnevi şeklinde yazılmıştır.
Miraciyelerde coşkulu bir söyleyiş, didaktik özellikler ve sanatlı bir üslup
egemendir. Cumhuriyet döneminde Abdullah Azmi Yaman’ın yazdığı
Miraciye bu türe örnektir.
Hilye
 Hazreti Muhammed’in fiziksel ve kişisel özellikleriyle örnek davranışlarını
konu alan eserlere "hilye" denir. Zamanla hilye'nin kapsamı genişlemiş
halifeler için de hilyeler yazılmıştır. Divan edebiyatında bu türün ilk örneği
Hakani’nin Hilye-i Hakani’sidir. Zamanla hilyelerin levhalara hattatlar
tarafından yazılması geleneği de ortaya çıkmıştır.
 MevlidMevlid
Hazreti Muhammed’in doğumunu ve kısaca yaşamını övgüyle anlatanHazreti Muhammed’in doğumunu ve kısaca yaşamını övgüyle anlatan
yapıtlardır. Dinsel Türk müziğinin doğaçlama türlerinden biri de bu isimleyapıtlardır. Dinsel Türk müziğinin doğaçlama türlerinden biri de bu isimle
bilinir. Mevlidler çoğu zaman mesnevi biçiminde düzenlenmiş, halkınbilinir. Mevlidler çoğu zaman mesnevi biçiminde düzenlenmiş, halkın
anlayabileceği yalın bir dille yazılmıştır. İlk özgün mevlid Ebu’l-Cevzianlayabileceği yalın bir dille yazılmıştır. İlk özgün mevlid Ebu’l-Cevzi
tarafından yazılmıştır. İlk Türkçe mevlid ise Süleyman Çelebi’nin eseri olantarafından yazılmıştır. İlk Türkçe mevlid ise Süleyman Çelebi’nin eseri olan
Vesiletü’n-Necat’tır.Vesiletü’n-Necat’tır.
Kırk hadisKırk hadis
 Belli bir konu çerçevesinde toplanmış 40 hadisten oluşan yapıtlara verilenBelli bir konu çerçevesinde toplanmış 40 hadisten oluşan yapıtlara verilen
isimdir. Hadis-i erbain ya da erbaun olarak da bilinir. Hadislerin belli başlıisimdir. Hadis-i erbain ya da erbaun olarak da bilinir. Hadislerin belli başlı
konuları Kur’an’ın erdemleri, İslamın şartları, Hazreti Muhammed vekonuları Kur’an’ın erdemleri, İslamın şartları, Hazreti Muhammed ve
sahabesi, zikir, dua, salat ve selam, ziyaret, bilim ve bilgin, siyaset, hukuk,sahabesi, zikir, dua, salat ve selam, ziyaret, bilim ve bilgin, siyaset, hukuk,
toplumsal, ahlaki yaşam ve tıptır. Divan edebiyatında hat kaygısıylatoplumsal, ahlaki yaşam ve tıptır. Divan edebiyatında hat kaygısıyla
yazılmışlardır.yazılmışlardır.
 MenkıbnameMenkıbname
 Ya daYa da menakıbnamemenakıbname olarak adlandırılır. Kahramanların, din büyüklerinin,olarak adlandırılır. Kahramanların, din büyüklerinin,
tarikat kurucularının, ermişlerin olağanüstü yaşamlarını ve kerametlerinitarikat kurucularının, ermişlerin olağanüstü yaşamlarını ve kerametlerini
anlatan yapıtlardır. Türk edebiyatında 100’ü aşkın menkıbname yazılmıştır.anlatan yapıtlardır. Türk edebiyatında 100’ü aşkın menkıbname yazılmıştır.
Bu yapıtlar içerik yönünden ya bir tarikatla ilgilidir, örneğinBu yapıtlar içerik yönünden ya bir tarikatla ilgilidir, örneğin Sakıb BeySakıb Bey ’le’le
Mustafa DedeMustafa Dede ’nin’nin Sefine-i NefiseSefine-i Nefise adlı eseri gibi. Ya da bir ermişi konuadlı eseri gibi. Ya da bir ermişi konu
edinir, örneğinedinir, örneğin Müstakimzade Süleyman SaddedinMüstakimzade Süleyman Saddedin ’in’in Menkıb-ıMenkıb-ı
İmam-ı Azamİmam-ı Azam’ı gibi.’ı gibi.
KıssaKıssa
 Öğüt verici ve öğretici öykü, fıkra, masal, menkıbe türü eserlere kıssa adıÖğüt verici ve öğretici öykü, fıkra, masal, menkıbe türü eserlere kıssa adı
verilir. Çoğul söylenişi kısas’tır. Kıssa anlatanlaraverilir. Çoğul söylenişi kısas’tır. Kıssa anlatanlara kıssa-hankıssa-han ya daya da
kıssa-gükıssa-gü denir. En yaygın örnekleri peygamberlerle ilgili kıssaları anlatandenir. En yaygın örnekleri peygamberlerle ilgili kıssaları anlatan
kitaplardır. Divan edebiyatındakitaplardır. Divan edebiyatında Ahmed Cevdet PaşaAhmed Cevdet Paşa ’nın’nın Kısas-ıKısas-ı
EnbiyaEnbiya veve Tevarih-i HuleyfaTevarih-i Huleyfa adlı kitabı önemli bir kıssa örneğidir.adlı kitabı önemli bir kıssa örneğidir.
Divan edebiyatında daha çok mesnevi türünde kaleme alınmışlardır.Divan edebiyatında daha çok mesnevi türünde kaleme alınmışlardır.
Düzyazı biçimli kıssalar da vardır. Bunlarda kullanılan dil çok daha sadedir.Düzyazı biçimli kıssalar da vardır. Bunlarda kullanılan dil çok daha sadedir.


 TÜRKÜ
Zülfündedir benim baht-ı siyahım
Sende kaldı gece gündüz nigâhım
İncitirmiş meğer ki seni âhım
Seni sevdim odur benim günahım
Aşkını saklarım gönlümde nihan
Gizlice gizlice ağlarım heman
El gibi cefadan söylemem figan
Seni sevdim odur benim günahım
Müptelayım senin ahu gözüne
Bakıp bakıp ah ederim yüzüne
Anladım uymuşsun eller sözüne
Seni sevdim odur benim günahım
Keçecizâde İzzet

 MUHİBBÎMUHİBBÎ
 Kanuni Sultan Süleyman. 1. Kasım 1494'te Trabzon'da dünyaya geldi, 7Kanuni Sultan Süleyman. 1. Kasım 1494'te Trabzon'da dünyaya geldi, 7
Eylül 1566'da yaşamını yitirdi. Babası Yavuz Sultan Selim, annesi HafsaEylül 1566'da yaşamını yitirdi. Babası Yavuz Sultan Selim, annesi Hafsa
Sultan. Osmanlı padişahlarının onuncusu. Çocukluğu babasının sancakbeyiSultan. Osmanlı padişahlarının onuncusu. Çocukluğu babasının sancakbeyi
olarak bulunduğu Trabzon'da geçti. Dedesi Saltan 2. Bayezid tarafındanolarak bulunduğu Trabzon'da geçti. Dedesi Saltan 2. Bayezid tarafından
1509'da Kefe sancakbeyliğine gönderilinceye kadar iyi bir öğrenim ve eğitim1509'da Kefe sancakbeyliğine gönderilinceye kadar iyi bir öğrenim ve eğitim
gördü. Babası Yavuz Sultan Selim 1512'de tahta çıktıktan sonra Anadolu'dagördü. Babası Yavuz Sultan Selim 1512'de tahta çıktıktan sonra Anadolu'da
kardeşleri Korkud Çelebi ve Şehzade Ahmet'e karşı mücadele ederken,kardeşleri Korkud Çelebi ve Şehzade Ahmet'e karşı mücadele ederken,
Kanunu İstanbul'da kalarak saltanat naipliği yaptı. Ardından ManisaKanunu İstanbul'da kalarak saltanat naipliği yaptı. Ardından Manisa
Sancakbeyliği'ne atandı. Yavuz Sultan Selim'in 1514 İran ve 1516 MısırSancakbeyliği'ne atandı. Yavuz Sultan Selim'in 1514 İran ve 1516 Mısır
seferleri sırasında Rumeli'nin muhafazası ile görevlendirildi, Edirne'de kaldı.seferleri sırasında Rumeli'nin muhafazası ile görevlendirildi, Edirne'de kaldı.
Yavuz Sultan Selim'in ölümünden sonra 30 Eylül 1520'de 26 yaşında ikenYavuz Sultan Selim'in ölümünden sonra 30 Eylül 1520'de 26 yaşında iken
Osmanlı tahtına çıktı. Belgrad'ın fethi (1521) ile Orta Avrupa’nın, Rodos'unOsmanlı tahtına çıktı. Belgrad'ın fethi (1521) ile Orta Avrupa’nın, Rodos'un
fethiyle de (1522) Akdeniz hakimiyetinin kapılarını açtı. 1526'da Mohaçfethiyle de (1522) Akdeniz hakimiyetinin kapılarını açtı. 1526'da Mohaç
Meydan Muharebesi'ni kazandı. Aynı yıl 20 Eylül'de Macaristan'ın başşehriMeydan Muharebesi'ni kazandı. Aynı yıl 20 Eylül'de Macaristan'ın başşehri
Budin'e girdi. 1529'da Viyana'yı kuşattı, kent ele geçirilemedi. 1532'de çıktığıBudin'e girdi. 1529'da Viyana'yı kuşattı, kent ele geçirilemedi. 1532'de çıktığı
Almanya seferinde Gratz, Marburg, Gunss gibi Alman kentleri aldı. 1534'teAlmanya seferinde Gratz, Marburg, Gunss gibi Alman kentleri aldı. 1534'te
yönünü Doğu'ya çevirdi. Bağdat ve Basra'yı, 1535'te Tebriz'i fethetti.yönünü Doğu'ya çevirdi. Bağdat ve Basra'yı, 1535'te Tebriz'i fethetti.
1537'deki İtalya seferinde Otranto'ya kadar ilerledi. Barbaros Hayrettin1537'deki İtalya seferinde Otranto'ya kadar ilerledi. Barbaros Hayrettin
Paşa'nın gücüyle Akdeniz'i nerdeyse bir iç denize çevirdi. HaçlıPaşa'nın gücüyle Akdeniz'i nerdeyse bir iç denize çevirdi. Haçlı
donanmasını 27 Eylül 1538'de Preveze'de ağır bir yenilgiye uğrattı.donanmasını 27 Eylül 1538'de Preveze'de ağır bir yenilgiye uğrattı.
Süveyş'te kurduğu donanma ile de Kızıldeniz'i ve Arabistan sahilleriniSüveyş'te kurduğu donanma ile de Kızıldeniz'i ve Arabistan sahillerini
kontolüne aldı.kontolüne aldı.
• 1543'te Estergon, Nis ve İstolni-Belgrad, 1551'de Trablusgarb'u
zaptetti. 1553'te Nahcıvan seferlerine çıktı. 1566'da Zigetvar
kalesinin zaptı sırasında 72 yaşında vefat etti, Süleymaniye'deki
türbesine defnedildi. Avrupalıların "Muhteşem" dedikleri Kanuni
Sultan Süleyman, askeri başarılarının yanısıra sanata da büyük
önem verdi. Döneminde büyük devlet adamlarının yanısıra büyük
şaiirler de yetişti. Sadrazam İbrahim Paşa, Lütfi Paşa, Sokullu
Mehmet Paşa, Şeyhülislam Kemal Paşazade, Ebüssuud Efendi,
şairler Baki, Fuzuli, Taşlıcalı Yahya, Lamiî Çelebi, Şehî Bey, Latifî,
Âşık Çelebi, sanatkar Mimar Sinan, kaptan-ı derya Barbaros
Hayrettin Paşa gibi. Kanuni unvanını, kendisinden önceki padişahlar
döneminde çıkarılmış dağınık ve düzensiz haldeki tüm kanunları
Kanunname-i Al-i Osman adıyla derletip toplatması nedeniyle aldı.
Büyük bir şair olan ve şiirlerinde "Muhibbî" mahlasını kullanan
Kanuni'nin "Divan-ı Muhibbî" adında bir de divanı var. Divanı ilk
olarak 1891'de basıldı, ikinci basımı 1980'de yapıldı. İkinci basımı
Vahit Çabuk hazırladı. Kanuni'nin yaşamı ve savaşları ise
"Süleymanname" adıyla birçok esere konu oldu.
 BAKÎBAKÎ
 1526'da İstanbul’da doğdu. 1600'de İstanbul'da öldü. Osmanlı Divan Edebiyatı'nda1526'da İstanbul’da doğdu. 1600'de İstanbul'da öldü. Osmanlı Divan Edebiyatı'nda
şiire biçim ve içerik açısından birçok yenilik getiren ve yaşarken "Sultanü'ş Şuârâ"şiire biçim ve içerik açısından birçok yenilik getiren ve yaşarken "Sultanü'ş Şuârâ"
(şairler sultanı) unvanını alan şairi. Asıl adı Mahmud Abdülbaki. Fatih Camii(şairler sultanı) unvanını alan şairi. Asıl adı Mahmud Abdülbaki. Fatih Camii
müezzinlerinden Mehmed Efendi'nin oğlu. Çocukluğunda bir süre esnaf yanındamüezzinlerinden Mehmed Efendi'nin oğlu. Çocukluğunda bir süre esnaf yanında
çıraklık yaptı. Güçlü okuma isteği sonucu medreseye girdi. Zamanının ünlüçıraklık yaptı. Güçlü okuma isteği sonucu medreseye girdi. Zamanının ünlü
müderrislerinden Karamanlı Ahmed ve Mehmed efendilerden ders aldı. Birçok ünlümüderrislerinden Karamanlı Ahmed ve Mehmed efendilerden ders aldı. Birçok ünlü
edebiyatçı ile tanıştı. Hocası Mehmed Efendi için yazdığı "Sümbül Kasidesi" ününüedebiyatçı ile tanıştı. Hocası Mehmed Efendi için yazdığı "Sümbül Kasidesi" ününü
artırdı. Dönemin ünlü şairlerinden Zâtî’nin dikkatini çekti. 18-19 yaşlarında ünlü birartırdı. Dönemin ünlü şairlerinden Zâtî’nin dikkatini çekti. 18-19 yaşlarında ünlü bir
şair oldu. Süleymaniye Medresesi'nde Ahmed Şemseddin Efendi'nin derslerine devamşair oldu. Süleymaniye Medresesi'nde Ahmed Şemseddin Efendi'nin derslerine devam
etti. 1955'te Nahçıvan seferinden dönen Kanuni Sultan Süleyman'a sunduğu kasideyleetti. 1955'te Nahçıvan seferinden dönen Kanuni Sultan Süleyman'a sunduğu kasideyle
saray çevrelerine girmeyi başardı. Kadılık göreviyle Halep'e gönderilen hocası Ahmedsaray çevrelerine girmeyi başardı. Kadılık göreviyle Halep'e gönderilen hocası Ahmed
Şemseddin Efendi ile Halep'e gitti. 1560'ta İstanbul'a dönüşünde ŞeyhülislamŞemseddin Efendi ile Halep'e gitti. 1560'ta İstanbul'a dönüşünde Şeyhülislam
Ebussuud Efendi ile tanıştı. Kanuni Sultan Süleyman'ın ölümü üzerine düyduğuEbussuud Efendi ile tanıştı. Kanuni Sultan Süleyman'ın ölümü üzerine düyduğu
üzüntüyü "Kanuni Mersiyesi" ile dile getirdi. 2'nci Selim döneminde Sadrazamüzüntüyü "Kanuni Mersiyesi" ile dile getirdi. 2'nci Selim döneminde Sadrazam
Sokullu Mehmed Paşa'nın korumasına girdi. Saray toplantılarına çağrılmaya başlandı.Sokullu Mehmed Paşa'nın korumasına girdi. Saray toplantılarına çağrılmaya başlandı.
3'üncü Murad döneminde de yerini korudu. Süleymaniye Müderrisi oldu.3'üncü Murad döneminde de yerini korudu. Süleymaniye Müderrisi oldu.
Düşmanlarının bir oyunu ile bir süre gözden düştü. Edirne'ye sürüldü. Medine veDüşmanlarının bir oyunu ile bir süre gözden düştü. Edirne'ye sürüldü. Medine ve
Mekke kadılıkları yaptı. 1581'de İstanbul'a döndü. 1584'te İstanbul Kadısı oldu.Mekke kadılıkları yaptı. 1581'de İstanbul'a döndü. 1584'te İstanbul Kadısı oldu.
1591'de Rumeli Kazaskerliği görevine getirildi. Şeyhülislam olmak istiyordu ama bu1591'de Rumeli Kazaskerliği görevine getirildi. Şeyhülislam olmak istiyordu ama bu
görevi elde edemeden yaşamını yitirdi. Zevke ve eğlenceye düşkün, neşeli, hoş sohbetgörevi elde edemeden yaşamını yitirdi. Zevke ve eğlenceye düşkün, neşeli, hoş sohbet
ve hırslı bir kişiliği vardı.ve hırslı bir kişiliği vardı.
Divan Edebiyati
Divan Edebiyati
Divan Edebiyati
Divan Edebiyati
Divan Edebiyati
Divan Edebiyati
Divan Edebiyati
Divan Edebiyati

More Related Content

Similar to Divan Edebiyati

Divan Edebiyati Nazim şEkilleri
Divan Edebiyati Nazim  şEkilleriDivan Edebiyati Nazim  şEkilleri
Divan Edebiyati Nazim şEkilleriderslopedi
 
Slidex.tips nef dvani-ve-sham-i-kazanin-zhnyet-edeblk-ve-erk-bakimindan-karil...
Slidex.tips nef dvani-ve-sham-i-kazanin-zhnyet-edeblk-ve-erk-bakimindan-karil...Slidex.tips nef dvani-ve-sham-i-kazanin-zhnyet-edeblk-ve-erk-bakimindan-karil...
Slidex.tips nef dvani-ve-sham-i-kazanin-zhnyet-edeblk-ve-erk-bakimindan-karil...Fuat Toprak
 
Dini tasavvufi türk halk şiiri 10.05
Dini tasavvufi türk halk şiiri 10.05Dini tasavvufi türk halk şiiri 10.05
Dini tasavvufi türk halk şiiri 10.05kumandan174
 
Di̇ni̇ tasavvufi̇ türk halk şi̇i̇ri̇ 10.05
Di̇ni̇ tasavvufi̇ türk halk şi̇i̇ri̇ 10.05Di̇ni̇ tasavvufi̇ türk halk şi̇i̇ri̇ 10.05
Di̇ni̇ tasavvufi̇ türk halk şi̇i̇ri̇ 10.05firdevsyilmaz
 
Halk Edebiyati
Halk EdebiyatiHalk Edebiyati
Halk Edebiyatiderslopedi
 
Tasavvuf edebi̇yatı
Tasavvuf edebi̇yatıTasavvuf edebi̇yatı
Tasavvuf edebi̇yatıumitbozkurt
 
Dini Tasavvufi Halk Şiiri
Dini Tasavvufi Halk ŞiiriDini Tasavvufi Halk Şiiri
Dini Tasavvufi Halk Şiiriserapdemirag06
 
Tasavvuf edebi̇yatı
Tasavvuf edebi̇yatıTasavvuf edebi̇yatı
Tasavvuf edebi̇yatıumitbozkurt
 
120110112225555
120110112225555120110112225555
120110112225555srdr8
 
Saf şi̇i̇r anlayişi
Saf şi̇i̇r anlayişi Saf şi̇i̇r anlayişi
Saf şi̇i̇r anlayişi seymaserbetci
 
nazim manzume siir unsurlari
nazim manzume siir unsurlarinazim manzume siir unsurlari
nazim manzume siir unsurlariUmut Açıkgöz
 
Türk Eğitim Tarihi Önemli Kişiler
Türk Eğitim Tarihi Önemli Kişiler Türk Eğitim Tarihi Önemli Kişiler
Türk Eğitim Tarihi Önemli Kişiler Ercan Aksoy
 
Islamiyet  Etkisindeki TüRk Edebiyati
Islamiyet  Etkisindeki TüRk EdebiyatiIslamiyet  Etkisindeki TüRk Edebiyati
Islamiyet  Etkisindeki TüRk Edebiyatiderslopedi
 
Cumhuri̇yet dönemi̇-türk-halk-şi̇i̇ri̇
Cumhuri̇yet dönemi̇-türk-halk-şi̇i̇ri̇Cumhuri̇yet dönemi̇-türk-halk-şi̇i̇ri̇
Cumhuri̇yet dönemi̇-türk-halk-şi̇i̇ri̇aynuryulafci
 
Garip şiiri
Garip şiiriGarip şiiri
Garip şiirieda14
 

Similar to Divan Edebiyati (20)

Divan Edebiyati Nazim şEkilleri
Divan Edebiyati Nazim  şEkilleriDivan Edebiyati Nazim  şEkilleri
Divan Edebiyati Nazim şEkilleri
 
T uerk edebiyati_tarihi
T uerk edebiyati_tarihiT uerk edebiyati_tarihi
T uerk edebiyati_tarihi
 
Slidex.tips nef dvani-ve-sham-i-kazanin-zhnyet-edeblk-ve-erk-bakimindan-karil...
Slidex.tips nef dvani-ve-sham-i-kazanin-zhnyet-edeblk-ve-erk-bakimindan-karil...Slidex.tips nef dvani-ve-sham-i-kazanin-zhnyet-edeblk-ve-erk-bakimindan-karil...
Slidex.tips nef dvani-ve-sham-i-kazanin-zhnyet-edeblk-ve-erk-bakimindan-karil...
 
Dini tasavvufi türk halk şiiri 10.05
Dini tasavvufi türk halk şiiri 10.05Dini tasavvufi türk halk şiiri 10.05
Dini tasavvufi türk halk şiiri 10.05
 
halk şiiri
halk şiirihalk şiiri
halk şiiri
 
Di̇ni̇ tasavvufi̇ türk halk şi̇i̇ri̇ 10.05
Di̇ni̇ tasavvufi̇ türk halk şi̇i̇ri̇ 10.05Di̇ni̇ tasavvufi̇ türk halk şi̇i̇ri̇ 10.05
Di̇ni̇ tasavvufi̇ türk halk şi̇i̇ri̇ 10.05
 
Halk Edebiyati
Halk EdebiyatiHalk Edebiyati
Halk Edebiyati
 
Tasavvuf edebi̇yatı
Tasavvuf edebi̇yatıTasavvuf edebi̇yatı
Tasavvuf edebi̇yatı
 
Dini Tasavvufi Halk Şiiri
Dini Tasavvufi Halk ŞiiriDini Tasavvufi Halk Şiiri
Dini Tasavvufi Halk Şiiri
 
Tasavvuf edebi̇yatı
Tasavvuf edebi̇yatıTasavvuf edebi̇yatı
Tasavvuf edebi̇yatı
 
120110112225555
120110112225555120110112225555
120110112225555
 
Nedi̇m
Nedi̇mNedi̇m
Nedi̇m
 
Saf şi̇i̇r anlayişi
Saf şi̇i̇r anlayişi Saf şi̇i̇r anlayişi
Saf şi̇i̇r anlayişi
 
nazim manzume siir unsurlari
nazim manzume siir unsurlarinazim manzume siir unsurlari
nazim manzume siir unsurlari
 
Türk Eğitim Tarihi Önemli Kişiler
Türk Eğitim Tarihi Önemli Kişiler Türk Eğitim Tarihi Önemli Kişiler
Türk Eğitim Tarihi Önemli Kişiler
 
Türk edebi̇yati tari̇hi̇
Türk edebi̇yati tari̇hi̇Türk edebi̇yati tari̇hi̇
Türk edebi̇yati tari̇hi̇
 
Islamiyet  Etkisindeki TüRk Edebiyati
Islamiyet  Etkisindeki TüRk EdebiyatiIslamiyet  Etkisindeki TüRk Edebiyati
Islamiyet  Etkisindeki TüRk Edebiyati
 
Cumhuri̇yet dönemi̇-türk-halk-şi̇i̇ri̇
Cumhuri̇yet dönemi̇-türk-halk-şi̇i̇ri̇Cumhuri̇yet dönemi̇-türk-halk-şi̇i̇ri̇
Cumhuri̇yet dönemi̇-türk-halk-şi̇i̇ri̇
 
Garip şiiri
Garip şiiriGarip şiiri
Garip şiiri
 
Ilahi (1)
Ilahi (1)Ilahi (1)
Ilahi (1)
 

More from derslopedi

AtatüRk KıSa
AtatüRk KıSaAtatüRk KıSa
AtatüRk KıSaderslopedi
 
AtatüRk KıSa
AtatüRk KıSaAtatüRk KıSa
AtatüRk KıSaderslopedi
 
EndüLüS’üN Siyasi Tarihi Sunu
EndüLüS’üN Siyasi Tarihi SunuEndüLüS’üN Siyasi Tarihi Sunu
EndüLüS’üN Siyasi Tarihi Sunuderslopedi
 
2 Birinci Dunya Savasinda Osmanli Devleti1
2    Birinci Dunya Savasinda Osmanli Devleti12    Birinci Dunya Savasinda Osmanli Devleti1
2 Birinci Dunya Savasinda Osmanli Devleti1derslopedi
 
Milli Muca Gazete Manthetleri
Milli Muca Gazete ManthetleriMilli Muca Gazete Manthetleri
Milli Muca Gazete Manthetleriderslopedi
 
Turkiye Cumhuriyetinin Dis Politikasi
Turkiye Cumhuriyetinin Dis PolitikasiTurkiye Cumhuriyetinin Dis Politikasi
Turkiye Cumhuriyetinin Dis Politikasiderslopedi
 
7 Hayat Veren Zafer BüYüK Taarruz
7 Hayat Veren Zafer BüYüK Taarruz7 Hayat Veren Zafer BüYüK Taarruz
7 Hayat Veren Zafer BüYüK Taarruzderslopedi
 
1 Ilk Zaferimiz
1 Ilk Zaferimiz1 Ilk Zaferimiz
1 Ilk Zaferimizderslopedi
 
Sivas Kongresi
Sivas KongresiSivas Kongresi
Sivas Kongresiderslopedi
 
Kutruluş SavaşıNda Cepheler Ve Mud.Kurtuluş SavaşInda Cepheler Ve Mudanya Ant...
Kutruluş SavaşıNda Cepheler Ve Mud.Kurtuluş SavaşInda Cepheler Ve Mudanya Ant...Kutruluş SavaşıNda Cepheler Ve Mud.Kurtuluş SavaşInda Cepheler Ve Mudanya Ant...
Kutruluş SavaşıNda Cepheler Ve Mud.Kurtuluş SavaşInda Cepheler Ve Mudanya Ant...derslopedi
 
Sevr Ant,Dzenl Ordunun Kurulmasi
Sevr Ant,Dzenl Ordunun KurulmasiSevr Ant,Dzenl Ordunun Kurulmasi
Sevr Ant,Dzenl Ordunun Kurulmasiderslopedi
 
Mondrostan Sonra
Mondrostan SonraMondrostan Sonra
Mondrostan Sonraderslopedi
 
Istiklal Milletimindir
Istiklal MilletimindirIstiklal Milletimindir
Istiklal Milletimindirderslopedi
 
InkıLap Tarihi
InkıLap TarihiInkıLap Tarihi
InkıLap Tarihiderslopedi
 
Erzurum Kongresi
Erzurum KongresiErzurum Kongresi
Erzurum Kongresiderslopedi
 
DoğU Ve GüNey Cep
DoğU Ve GüNey CepDoğU Ve GüNey Cep
DoğU Ve GüNey Cepderslopedi
 
Amasya GöRüşMesi
Amasya GöRüşMesiAmasya GöRüşMesi
Amasya GöRüşMesiderslopedi
 
1.DüNya Savaşı,Cepheler
1.DüNya Savaşı,Cepheler1.DüNya Savaşı,Cepheler
1.DüNya Savaşı,Cephelerderslopedi
 
AtatüRkçüLüK Slayt
AtatüRkçüLüK SlaytAtatüRkçüLüK Slayt
AtatüRkçüLüK Slaytderslopedi
 

More from derslopedi (20)

AtatüRk KıSa
AtatüRk KıSaAtatüRk KıSa
AtatüRk KıSa
 
AtatüRk KıSa
AtatüRk KıSaAtatüRk KıSa
AtatüRk KıSa
 
EndüLüS’üN Siyasi Tarihi Sunu
EndüLüS’üN Siyasi Tarihi SunuEndüLüS’üN Siyasi Tarihi Sunu
EndüLüS’üN Siyasi Tarihi Sunu
 
2 Birinci Dunya Savasinda Osmanli Devleti1
2    Birinci Dunya Savasinda Osmanli Devleti12    Birinci Dunya Savasinda Osmanli Devleti1
2 Birinci Dunya Savasinda Osmanli Devleti1
 
Milli Muca Gazete Manthetleri
Milli Muca Gazete ManthetleriMilli Muca Gazete Manthetleri
Milli Muca Gazete Manthetleri
 
Turkiye Cumhuriyetinin Dis Politikasi
Turkiye Cumhuriyetinin Dis PolitikasiTurkiye Cumhuriyetinin Dis Politikasi
Turkiye Cumhuriyetinin Dis Politikasi
 
7 Hayat Veren Zafer BüYüK Taarruz
7 Hayat Veren Zafer BüYüK Taarruz7 Hayat Veren Zafer BüYüK Taarruz
7 Hayat Veren Zafer BüYüK Taarruz
 
1 Ilk Zaferimiz
1 Ilk Zaferimiz1 Ilk Zaferimiz
1 Ilk Zaferimiz
 
Sivas Kongresi
Sivas KongresiSivas Kongresi
Sivas Kongresi
 
Kutruluş SavaşıNda Cepheler Ve Mud.Kurtuluş SavaşInda Cepheler Ve Mudanya Ant...
Kutruluş SavaşıNda Cepheler Ve Mud.Kurtuluş SavaşInda Cepheler Ve Mudanya Ant...Kutruluş SavaşıNda Cepheler Ve Mud.Kurtuluş SavaşInda Cepheler Ve Mudanya Ant...
Kutruluş SavaşıNda Cepheler Ve Mud.Kurtuluş SavaşInda Cepheler Ve Mudanya Ant...
 
Sevr Ant,Dzenl Ordunun Kurulmasi
Sevr Ant,Dzenl Ordunun KurulmasiSevr Ant,Dzenl Ordunun Kurulmasi
Sevr Ant,Dzenl Ordunun Kurulmasi
 
Mondrostan Sonra
Mondrostan SonraMondrostan Sonra
Mondrostan Sonra
 
Istiklal Milletimindir
Istiklal MilletimindirIstiklal Milletimindir
Istiklal Milletimindir
 
InkıLap Tarihi
InkıLap TarihiInkıLap Tarihi
InkıLap Tarihi
 
Erzurum Kongresi
Erzurum KongresiErzurum Kongresi
Erzurum Kongresi
 
DoğU Ve GüNey Cep
DoğU Ve GüNey CepDoğU Ve GüNey Cep
DoğU Ve GüNey Cep
 
Bati Cephes
Bati CephesBati Cephes
Bati Cephes
 
Amasya GöRüşMesi
Amasya GöRüşMesiAmasya GöRüşMesi
Amasya GöRüşMesi
 
1.DüNya Savaşı,Cepheler
1.DüNya Savaşı,Cepheler1.DüNya Savaşı,Cepheler
1.DüNya Savaşı,Cepheler
 
AtatüRkçüLüK Slayt
AtatüRkçüLüK SlaytAtatüRkçüLüK Slayt
AtatüRkçüLüK Slayt
 

Divan Edebiyati

  • 1. DİVAN EDEBİYATIDİVAN EDEBİYATI  DİVAN SÖZCÜĞÜNÜN TANIMDİVAN SÖZCÜĞÜNÜN TANIM  Divan sözcüğünün sözlük bakımından iki anlamı vardır: Belli bir kalıplaDivan sözcüğünün sözlük bakımından iki anlamı vardır: Belli bir kalıpla yazılan ve besteyle okunan şiir türüne divan denir. Kalıp "fâilâtün fâilâtünyazılan ve besteyle okunan şiir türüne divan denir. Kalıp "fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün" şeklindedir. Divan sözcüğü, ikinci olarak, divan tarzında şiirfâilâtün fâilün" şeklindedir. Divan sözcüğü, ikinci olarak, divan tarzında şiir yazan sanatçıların eserlerini topladıkları kitap anlamına gelir. Divan, klasikyazan sanatçıların eserlerini topladıkları kitap anlamına gelir. Divan, klasik Türk müziğinde ise en az üçer kıtalık şiirlerden bestelenen şarkıları tanımlar.Türk müziğinde ise en az üçer kıtalık şiirlerden bestelenen şarkıları tanımlar. Bu kıtalar birbirlerinden ara nağmelerle ayrılır. Her kıtanın başında genellikleBu kıtalar birbirlerinden ara nağmelerle ayrılır. Her kıtanın başında genellikle "ah", "yâr" gibi bir terennüm sözcüğü eklenir. Kıtalardan biri yer yer ritimsiz"ah", "yâr" gibi bir terennüm sözcüğü eklenir. Kıtalardan biri yer yer ritimsiz okunacak şekildedir. Bir diğer kıta daokunacak şekildedir. Bir diğer kıta da "doğaçlama""doğaçlama" görüntüsü vermesigörüntüsü vermesi amacıyla tümüyle ritimsiz olarak bestelenir. Divan, aynı zamanda İslamamacıyla tümüyle ritimsiz olarak bestelenir. Divan, aynı zamanda İslam devletlerinde idari yargı, maliye, askerlik ve yönetimle ilgili işleri yürütendevletlerinde idari yargı, maliye, askerlik ve yönetimle ilgili işleri yürüten kurul ve dairelere verilen addır.kurul ve dairelere verilen addır.       Divan şairlerinin eserlerini önceleri serbest, daha sonra belli bir düzen      Divan şairlerinin eserlerini önceleri serbest, daha sonra belli bir düzen içinde topladıkları kitaplar divanlar, divançeler ve hamselerdir. Divan,içinde topladıkları kitaplar divanlar, divançeler ve hamselerdir. Divan, divançe ve hamseler, yazarlarının adlarıyla anılırlar. Örneğindivançe ve hamseler, yazarlarının adlarıyla anılırlar. Örneğin NedîmNedîm DivanıDivanı,, Fuzulî DivanıFuzulî Divanı gibi.gibi.
  • 2. • DivanDivan • Şairlerin şiirlerini belli bir düzen içinde topladıkları kitaplardır. Bir tür antoloji olarak görülebilir.Şairlerin şiirlerini belli bir düzen içinde topladıkları kitaplardır. Bir tür antoloji olarak görülebilir. Zamanla divanlarda şiirler belli bir düzene göre sıralanmaya başladı. Bu elemeyeZamanla divanlarda şiirler belli bir düzene göre sıralanmaya başladı. Bu elemeye "divan tertibi""divan tertibi" bubu tür divanlara datür divanlara da "mürettep divan""mürettep divan" adı verilir. Tam bir divanda sırasıyla, kaside (tevhid, münacat,adı verilir. Tam bir divanda sırasıyla, kaside (tevhid, münacat, na't, medhiye), tarih, musammat, gazel bölümleri yer alır. En sonda da lugazlar, muammalar,na't, medhiye), tarih, musammat, gazel bölümleri yer alır. En sonda da lugazlar, muammalar, müfredler, azadeler bulunur. Divanda gazeller kafiye ve rediflerinin son harfinin Arap alfabesindekimüfredler, azadeler bulunur. Divanda gazeller kafiye ve rediflerinin son harfinin Arap alfabesindeki sırasına göre dizilir. Yani elif’ten başlayıp ye harfine kadar. Her harften en az bir şiir olması şarttır.sırasına göre dizilir. Yani elif’ten başlayıp ye harfine kadar. Her harften en az bir şiir olması şarttır. Ama buna uymayan şairler de olmuştur.Ama buna uymayan şairler de olmuştur. DivançeDivançe • Küçük divan anlamındadır. Düzen ve konuları divanlarla aynıdır. Yine kaside, tarih, musammat, gazelKüçük divan anlamındadır. Düzen ve konuları divanlarla aynıdır. Yine kaside, tarih, musammat, gazel ve kıta sırasını izler. Ama bir divançede bu bölümlerden en az biri eksik olur. Divançe, belli türlerive kıta sırasını izler. Ama bir divançede bu bölümlerden en az biri eksik olur. Divançe, belli türleri seven şairlerin bilinçli bir seçimi olabildiği gibi, bir şairin divan dolduracak kadar şiir yazamadanseven şairlerin bilinçli bir seçimi olabildiği gibi, bir şairin divan dolduracak kadar şiir yazamadan ölmesi nedeniyle de oluşabilir.ölmesi nedeniyle de oluşabilir. FigânîFigânî veve FâzlıFâzlı’nin divançeleri bu türdendir.’nin divançeleri bu türdendir. HamseHamse • Bir şairin 5 mesnevisinin bir araya getirilmesiyle oluşturulan yapıttır. Hamse yazarı şairler hamse şairiBir şairin 5 mesnevisinin bir araya getirilmesiyle oluşturulan yapıttır. Hamse yazarı şairler hamse şairi ya daya da hamsenüvishamsenüvis diye bilinir. Türk edebiyatında 16. yüzyılda gelişmeye başladı. İlk hamseyi Çağataydiye bilinir. Türk edebiyatında 16. yüzyılda gelişmeye başladı. İlk hamseyi Çağatay şairişairi Ali Şir NevaiAli Şir Nevai yazdı. Divan edebiyatının ilk hamsesini yazan şair deyazdı. Divan edebiyatının ilk hamsesini yazan şair de Hamdullah HamdiHamdullah Hamdi’dir.’dir. Hamse türüne düzyazının girişi ise 17. yüzyılda gerçekleşti.Hamse türüne düzyazının girişi ise 17. yüzyılda gerçekleşti. NergisiNergisi hamseye düzyazıyı sokan ilkhamseye düzyazıyı sokan ilk yazardır. Çoğunlukla hüzünlü aşkların konu edinildiği hamselerde soyut kavramları işleyenyazardır. Çoğunlukla hüzünlü aşkların konu edinildiği hamselerde soyut kavramları işleyen mesnevilere de yer verilir. Hamse sahibi divan yazarları edebi çevrelerde büyük saygı görürdümesnevilere de yer verilir. Hamse sahibi divan yazarları edebi çevrelerde büyük saygı görürdü
  • 3.  DİVAN EDEBİYATININ TARİHÇESİDİVAN EDEBİYATININ TARİHÇESİ  Divan edebiyatı, Türklerin, 13 ve 19’uncu yüzyıllar arasında Anadolu’daDivan edebiyatı, Türklerin, 13 ve 19’uncu yüzyıllar arasında Anadolu’da yarattıkları İslam kültürünün ortak özeliklerini yansıtan, geniş ölçüde Arapyarattıkları İslam kültürünün ortak özeliklerini yansıtan, geniş ölçüde Arap ve Fars edebiyatının etkisini taşıyan yazılı edebiyat türüdür. Ancak divanve Fars edebiyatının etkisini taşıyan yazılı edebiyat türüdür. Ancak divan edebiyatı, Türklerin İslam dinini kabul ettikleri ilk dönemlerden başlayarakedebiyatı, Türklerin İslam dinini kabul ettikleri ilk dönemlerden başlayarak Orta Asya ile Azerbaycan’da ortaya çıkan ve aynı nitelikleri taşıyan divanOrta Asya ile Azerbaycan’da ortaya çıkan ve aynı nitelikleri taşıyan divan edebiyatı ile karıştırılmamalıdır.edebiyatı ile karıştırılmamalıdır. Divan edebiyatı tanımı tümüyleDivan edebiyatı tanımı tümüyle Anadolu'ya özgüdür.Anadolu'ya özgüdür. Tarihsel süreçteTarihsel süreçte dindışıdindışı veve dini tasavvufdini tasavvuf olmak üzere iki koldaolmak üzere iki kolda gelişti. Şiir ve düzyazı alanındaki en eski örnekler 13. yüzyıldan kalmıştır.gelişti. Şiir ve düzyazı alanındaki en eski örnekler 13. yüzyıldan kalmıştır. Divan edebiyatında başlangıcından beri şiir, düz yazıdan daha öndeDivan edebiyatında başlangıcından beri şiir, düz yazıdan daha önde gitmiş ve daha gelişmiştir. Bunun belki de en önemli nedeni, şiiringitmiş ve daha gelişmiştir. Bunun belki de en önemli nedeni, şiirin sanatçının yaratıcılığını ortaya koymasına daha uygun olmasıdır. Divansanatçının yaratıcılığını ortaya koymasına daha uygun olmasıdır. Divan şiiri, söz ve anlatım sanatlarını kullanarak, yeni manzumlar bularakşiiri, söz ve anlatım sanatlarını kullanarak, yeni manzumlar bularak okuyucusunu daha kolay etkiler. Düz yazı dalında ise ağır basan, öneokuyucusunu daha kolay etkiler. Düz yazı dalında ise ağır basan, öne çıkan özellikçıkan özellik "öğretici""öğretici" olmaktır. Bu nedenle anlam göz ardı edilir veolmaktır. Bu nedenle anlam göz ardı edilir ve belagat önem kazanır.belagat önem kazanır. Divan edebiyatı yazarlarının beslendikleri kaynaklar, başta dinselDivan edebiyatı yazarlarının beslendikleri kaynaklar, başta dinsel inançlar, yani İslami inançlar olmak üzere İslami ilimler, İslam tarihinininançlar, yani İslami inançlar olmak üzere İslami ilimler, İslam tarihinin olayları, tasavvuf, Hint-İran kökenli söylenceler, peygamber kıssaları,olayları, tasavvuf, Hint-İran kökenli söylenceler, peygamber kıssaları, evliya menkıbeleri, çağın bilimleri, günlük olaylar, gelenek ve görenekler,evliya menkıbeleri, çağın bilimleri, günlük olaylar, gelenek ve görenekler, terimler, deyimler, atasözleri ile zenginleşen bir dildirterimler, deyimler, atasözleri ile zenginleşen bir dildir
  • 4.  Dünyevi ve tanrısal aşkDünyevi ve tanrısal aşk  Divan şiirinde aşk büyük yer tutar. Ama bu aşk hem dünyevi hem deDivan şiirinde aşk büyük yer tutar. Ama bu aşk hem dünyevi hem de tasavvufidir. Tasavvufa bağlanan şairin amacı,tasavvufidir. Tasavvufa bağlanan şairin amacı, "mutlak güzellik""mutlak güzellik" olanolan "tanrıyı bulmak""tanrıyı bulmak"tır. Tanrısal aşk, maddi aşkla başlar. Bir güzele aşık olantır. Tanrısal aşk, maddi aşkla başlar. Bir güzele aşık olan şair, duygularını daha sonra soyutlama yoluyla tanrısal aşka dönüştürerekşair, duygularını daha sonra soyutlama yoluyla tanrısal aşka dönüştürerek tanrıya kavuşmak için çabalar. Aşkı din dışı bir anlayışla işleyen şairlerintanrıya kavuşmak için çabalar. Aşkı din dışı bir anlayışla işleyen şairlerin şiirlerinde ise tapınılacak bir varlık olarak kadın önemlidir. Ama bu türşiirlerinde ise tapınılacak bir varlık olarak kadın önemlidir. Ama bu tür şiirlerde kadın aşığını sürekli üzmekte, yaşamdan bezdirmektedir.şiirlerde kadın aşığını sürekli üzmekte, yaşamdan bezdirmektedir. Dil konusunda Arapça ve Farsça’nın etkisinde kalan divanDil konusunda Arapça ve Farsça’nın etkisinde kalan divan edebiyatında sözcükler çok büyük önem taşır. Her sözcük tam anlamıylaedebiyatında sözcükler çok büyük önem taşır. Her sözcük tam anlamıyla ve yerli yerinde kullanılmalıdır. Divan edebiyatı, anlatım açısından "belagatve yerli yerinde kullanılmalıdır. Divan edebiyatı, anlatım açısından "belagat kurallarına" sıkı sıkıya bağlıdır. Sanatçılar ustalıklarını sergileyebilmek içinkurallarına" sıkı sıkıya bağlıdır. Sanatçılar ustalıklarını sergileyebilmek için bu kurallara olabildiğince özen gösterirler.bu kurallara olabildiğince özen gösterirler. Şairler, teşbih, istiare, hüsn-i talil, ilham, kinaye, leff ü neşr, tecahül-üŞairler, teşbih, istiare, hüsn-i talil, ilham, kinaye, leff ü neşr, tecahül-ü arif, telmih, mecaz, mecaz-ı mürsel, teşhis ü intak gibi söz ve anlatımarif, telmih, mecaz, mecaz-ı mürsel, teşhis ü intak gibi söz ve anlatım sanatlarını kullanarak özgün şiirler oluşturmaya çalışır. Divan edebiyatındasanatlarını kullanarak özgün şiirler oluşturmaya çalışır. Divan edebiyatında şiirin estetik kurallarına uymak, çoğu zaman konu ve içerikten öneşiirin estetik kurallarına uymak, çoğu zaman konu ve içerikten öne geçmiştir.geçmiştir.
  • 5.  DİVAN EDEBİYATINDA SANATLARDİVAN EDEBİYATINDA SANATLAR TeşbihTeşbih  Sözü daha etkili kılmak amacıyla ortak nitelikleri bulunan nesne ya da kavramlar arasındaSözü daha etkili kılmak amacıyla ortak nitelikleri bulunan nesne ya da kavramlar arasında benzerlik kurma sanatıdır. Örneğin, "Tilki gibi kurnaz adam" bir teşpihtir. İnsanbenzerlik kurma sanatıdır. Örneğin, "Tilki gibi kurnaz adam" bir teşpihtir. İnsan kurnazlığıyla bilinen tilkiye benzetilmektedir. Bir teşbih'te dört öğe bulunur:kurnazlığıyla bilinen tilkiye benzetilmektedir. Bir teşbih'te dört öğe bulunur:             Müşebbehün-bin (benzetilenMüşebbehün-bin (benzetilen): Kendisine benzetilen, birbirine benzetilen nesne ya): Kendisine benzetilen, birbirine benzetilen nesne ya da kavramlardan nitelikçe daha güçlü, daha üstün olan. Örneğimizde "tilki".da kavramlardan nitelikçe daha güçlü, daha üstün olan. Örneğimizde "tilki".             Müşebbeh (benzeyen)Müşebbeh (benzeyen): Birbirine benzetilen nesne ya da kavramlardan nitelikçe: Birbirine benzetilen nesne ya da kavramlardan nitelikçe daha güçsüz, zayıf olan. Örneğimizde "adam".daha güçsüz, zayıf olan. Örneğimizde "adam".             Vech-i şebeh (benzetme yönü)Vech-i şebeh (benzetme yönü): Birbirlerine benzetilen nesne ve kavramlar: Birbirlerine benzetilen nesne ve kavramlar arasındaki ortak nitelik. Örneğimizde "kurnazlık".arasındaki ortak nitelik. Örneğimizde "kurnazlık".             Edat-ı teşbih (benzetme ilgeci)Edat-ı teşbih (benzetme ilgeci) : Nesne ve kavramlar arasında benzetme ilgisi: Nesne ve kavramlar arasında benzetme ilgisi kuran ilgeç ya da ilgeç işlevi gören sözcük. Örneğimizde "gibi".kuran ilgeç ya da ilgeç işlevi gören sözcük. Örneğimizde "gibi".       Örneğin "Yol yılan gibi kıvrılıyor" dendiğinde, "yol" benzeyen, "yılan" kendisine      Örneğin "Yol yılan gibi kıvrılıyor" dendiğinde, "yol" benzeyen, "yılan" kendisine benzetilen, "kıvrılıyor" benzetme yönü, "gibi" ise benzetme edatıdır.benzetilen, "kıvrılıyor" benzetme yönü, "gibi" ise benzetme edatıdır.       Teşbih, bu öğelerden bir ya da bir kaçının kullanılıp kullanılmamasına göre dörde      Teşbih, bu öğelerden bir ya da bir kaçının kullanılıp kullanılmamasına göre dörde ayrılır:ayrılır:       Dört öğenin de bulunduğu teşbih      Dört öğenin de bulunduğu teşbih teşbih-i mufassalteşbih-i mufassaldır (ayrıntılı benzetme). Örneğin,dır (ayrıntılı benzetme). Örneğin, "Ahmet aslan gibi güçlüdür"."Ahmet aslan gibi güçlüdür".       Benzetme yönü bulunmayan teşbih      Benzetme yönü bulunmayan teşbih teşbih-i mücmelteşbih-i mücmeldir (kısaltılmış benzetme).dir (kısaltılmış benzetme). Örneğin, "Ahmet aslan gibidir". Burada "güçlülük" vurgulanmamıştır.Örneğin, "Ahmet aslan gibidir". Burada "güçlülük" vurgulanmamıştır.       Benzetme ilgeci bulunmayan teşbih      Benzetme ilgeci bulunmayan teşbih teşbih-i müekkedteşbih-i müekkeddir. (pekiştirilmiş benzetme).dir. (pekiştirilmiş benzetme). Örneğin, "Ahmet kuvvetle aslandır". Bu teşbihde "gibi" ilgeci kullanılmamış.Örneğin, "Ahmet kuvvetle aslandır". Bu teşbihde "gibi" ilgeci kullanılmamış.       Benzetme yönü ve benzetme ilgeci bulunmayan teşbih      Benzetme yönü ve benzetme ilgeci bulunmayan teşbih teşbih-i beliğteşbih-i beliğdir (yalındir (yalın benzetme). Örneğin, "Aslan Ahmet."benzetme). Örneğin, "Aslan Ahmet."
  • 6. • Mecaz • Sözcükleri gerçek anlamları dışında kullanma sanatıdır. Anlatımı daha etkili kılmak ve söze canlılık kazandırmak amacıyla yapılır. Mecaz, söze güzellik, güçlülük, canlılık, zerafet, derinlik ve genişlik vermek için kullanılır. Örneğin: Kandilli yüzerken uykularda Mehtabı sürükledik sularda Yahya Kemal Beyatlı       Bu dizelerde Kandilli'nin sularda yüzmesi, mehtabın sularda sürüklenilmesi, söz ve sözcüklerin asıl anlamının dışında, güçledirme, güzelleştirme, anlanlamdırma, zarifleştirme ve güçlendirme amacıyla kullanılmasına örnektir.       Mecaz, Sözcük ve fikir mecazları olmak üzere ikiye ayrılır. Sözcük mecazında bir sözcük gerçek anlamı dışında, fikir mecazında ise herhangi bir fikir kendi anlamının dışında bir amaçla kullanılır. Mecaz-ı mürsel • Bir sözcüğü benzetme amacı gütmeden başka bir sözcük yerine kullanma sanatıdır. Düz değişmece ya da metonomi diye de adlandırılır. Günlük yaşamda da yaygınlıkla kullanılan mecaz-ı mürsel, iki nesne ve kavram arasında çok çeşitli ilgiler kurulmasıyla gerçekleşir. Neden yerine sonucun (bereket yağdı gibi), içindeki yerine kabın (sobayı yaktık gibi), özel yerine genelin (at yerine hayvan gibi), soyut kavram yerine somut adın (gözüme girdi gibi), yapıt yerine yazar adının (Siham-ı Kaza okuyorum demek yerine Nef’i okuyorum demek gibi) kullanıldığı çeşitli türleri vardır.
  • 7.  TelmihTelmih  Bilinen bir olay, kişi, nükte, fıkra, atasözünü dolaylı biçimdeBilinen bir olay, kişi, nükte, fıkra, atasözünü dolaylı biçimde anlatma sanatıdır. Telmihin başarılı olması için okuyucununanlatma sanatıdır. Telmihin başarılı olması için okuyucunun dolaylı anlatıma konu olan düşünceyi kolayca anlayabilmesidolaylı anlatıma konu olan düşünceyi kolayca anlayabilmesi gerekir. Divan edebiyatında özellikle dinsel öyküler, dingerekir. Divan edebiyatında özellikle dinsel öyküler, din büyükleri ile kahramanları, Kur’an ayetleri ve mesnevibüyükleri ile kahramanları, Kur’an ayetleri ve mesnevi kahramanları telmih konusu olmuştur. Örneğin:kahramanları telmih konusu olmuştur. Örneğin: Ey nâme sen ol mâh-likâdan mı gelirsinEy nâme sen ol mâh-likâdan mı gelirsin Ey Hudhad-i ümmid Saba'dan mı gelirsinEy Hudhad-i ümmid Saba'dan mı gelirsin NîbîNîbî Şair, ikinci dizedeki "Saba" ile Süleyman-Belkıs" kıssasınıŞair, ikinci dizedeki "Saba" ile Süleyman-Belkıs" kıssasını anımsatıyor.anımsatıyor.
  • 8.  Tecahül-i arifTecahül-i arif  Bir anlam inceliği yaratmak ya da bir nükte yapmak amacıyla bilinen birBir anlam inceliği yaratmak ya da bir nükte yapmak amacıyla bilinen bir şeyi bilmezlikten gelme sanatıdır. Tecahül-i arifin özünü oluşturan buşeyi bilmezlikten gelme sanatıdır. Tecahül-i arifin özünü oluşturan bu nükte, dört amaç için yapılmış olabilir. Neşelendirmenükte, dört amaç için yapılmış olabilir. Neşelendirme (tenşid)(tenşid), uyarıda, uyarıda bulunmabulunma (tevbih)(tevbih), hayret ve şaşkınlık bildirmek (, hayret ve şaşkınlık bildirmek (tehayyür)tehayyür) , kendinden, kendinden geçişi belirtmekgeçişi belirtmek (tedellüh)(tedellüh) ..       Bilinen şey bilinmiyormuş gibi anlatılırken genellikle bir inceliğe      Bilinen şey bilinmiyormuş gibi anlatılırken genellikle bir inceliğe dayandırılır. bu yapılırken mübalağa ve istifham sanatlarından dadayandırılır. bu yapılırken mübalağa ve istifham sanatlarından da yararlanılır. Örneğin:yararlanılır. Örneğin: Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezemÂb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem Ya muhît olmuş gözümden günbed-i devvâre suYa muhît olmuş gözümden günbed-i devvâre su FuzûlîFuzûlî "Bilmiyorum dönen kubbe mi su rengindedir"Bilmiyorum dönen kubbe mi su rengindedir Yoksa gözyaşlarım mı gökyüzünü kaplamıştır"Yoksa gözyaşlarım mı gökyüzünü kaplamıştır"       Fuzûlî, kubbenin, yani gökyüzünün mavi renkte olduğunu bilmiyormuş      Fuzûlî, kubbenin, yani gökyüzünün mavi renkte olduğunu bilmiyormuş gibi davranıyor. Gözyaşlarının gökyüzünü kaplayacak kadar çok olduğunugibi davranıyor. Gözyaşlarının gökyüzünü kaplayacak kadar çok olduğunu (mübalağa) belirtebilmek için tecahül-i arif sanatına başvuruyor.(mübalağa) belirtebilmek için tecahül-i arif sanatına başvuruyor.
  • 9.  İstiareİstiare  Bir sözcüğü kendi anlamı dışında kullanarak, bir şeyi benzediğiBir sözcüğü kendi anlamı dışında kullanarak, bir şeyi benzediği başka şeylerin adıyla anma sanatı. Benzetmenin iki temel öğesibaşka şeylerin adıyla anma sanatı. Benzetmenin iki temel öğesi vardır, benzeyen ve benzetilen. İstiare bunlardan birininvardır, benzeyen ve benzetilen. İstiare bunlardan birinin söylenmemesiyle yapılır.söylenmemesiyle yapılır. İstiare üç yönden ele alınır: 1. Benzetme amacı bulunur, 2.İstiare üç yönden ele alınır: 1. Benzetme amacı bulunur, 2. Sözcük gerçek anlamı dışındaki mecaz anlamındadır, 3.Sözcük gerçek anlamı dışındaki mecaz anlamındadır, 3. Sözcüğün asıl anlamında kullanılmamasını gerektiren bir durumSözcüğün asıl anlamında kullanılmamasını gerektiren bir durum (karine-i mania) vardır. Örnek:(karine-i mania) vardır. Örnek: "Soğuk ay öptü beyaz enseni""Soğuk ay öptü beyaz enseni" Yahya Kemal BeyatlıYahya Kemal Beyatlı "Ay öpmek" deyişiyle ay canlı bir varlığa benzetilmiştir."Ay öpmek" deyişiyle ay canlı bir varlığa benzetilmiştir. "Öpmek" sözcüğü asıl anlamının dışında mecaz anlamıyla"Öpmek" sözcüğü asıl anlamının dışında mecaz anlamıyla kullanılmıştır. Öpmek sözcüğünün asıl anlamının kullanılmasınakullanılmıştır. Öpmek sözcüğünün asıl anlamının kullanılmasına olanak yoktur çünkü ayın dudağı olmaz. Şair burada, istiareolanak yoktur çünkü ayın dudağı olmaz. Şair burada, istiare sanatıyla anlatımı daha etkili, daha estetik ve heyecanlı halesanatıyla anlatımı daha etkili, daha estetik ve heyecanlı hale getiriyor.getiriyor. İstiare genel olarak üç çeşide ayrılır. Yalnızca benzeyeninİstiare genel olarak üç çeşide ayrılır. Yalnızca benzeyenin söylendiği istiareye "açık istiare"söylendiği istiareye "açık istiare" (istiare-i musarraha)(istiare-i musarraha) denir.denir.
  • 10. Örnek:Örnek: "Bir hilâl uğruna yarâb ne güneşler batıyor""Bir hilâl uğruna yarâb ne güneşler batıyor" Mehmet Akif ErsoyMehmet Akif Ersoy Ersoy, benzetilen güneşi söylerken, benzeyen askerden sözetmiyor.Ersoy, benzetilen güneşi söylerken, benzeyen askerden sözetmiyor. Yalnızca benzetilenin söylendiği istiareye de "kapalı istiare"Yalnızca benzetilenin söylendiği istiareye de "kapalı istiare" (istiare-i mekniye)(istiare-i mekniye) denir.denir. Örnek:Örnek: Her taraf kırık dökükHer taraf kırık dökük Dalların boynu bükükDalların boynu bükük "Kederliyiz" der gibi"Kederliyiz" der gibi Orhan Seyfi OrhonOrhan Seyfi Orhon Dallar boynu bükük insana benzetiliyor ama kendisine benzetilen insandanDallar boynu bükük insana benzetiliyor ama kendisine benzetilen insandan sözedilmiyor. Boynu bükük sözcüğü ile insanın bir özelliği vurgulanıyor.sözedilmiyor. Boynu bükük sözcüğü ile insanın bir özelliği vurgulanıyor. Benzetmenin temel öğelerinden yalnızca birisiyle çok sayıda benzerliği sıralayarakBenzetmenin temel öğelerinden yalnızca birisiyle çok sayıda benzerliği sıralayarak yapılan istiareye ise "yaygın istiare"yapılan istiareye ise "yaygın istiare" (istiare-i temsiliye)(istiare-i temsiliye) adı verilir. Örnek:adı verilir. Örnek: Bin gemle bağlanan at şaha kalkıyorBin gemle bağlanan at şaha kalkıyor Gittikçe yükselen başı Allah'a kalkıyorGittikçe yükselen başı Allah'a kalkıyor Son macerayı dinlememiş varsa anlatınSon macerayı dinlememiş varsa anlatın Râm etmek isteyenler o marûr, âsil atınRâm etmek isteyenler o marûr, âsil atın Beyhudedir her uzvuna bir halka bulsa daBeyhudedir her uzvuna bir halka bulsa da Boştur köpüklü ağzına gemler vurulsa da...Boştur köpüklü ağzına gemler vurulsa da... Coştukça böyle sel gibi bağrındaki hisleriCoştukça böyle sel gibi bağrındaki hisleri Bir gün başında kalmayacaktır seyisleri!Bir gün başında kalmayacaktır seyisleri! Faruk Nafiz ÇamlıbelFaruk Nafiz Çamlıbel Çamlıbel, milleti mağrur bir ata benzeterek çok sayıda benzerliği sıralıyor.Çamlıbel, milleti mağrur bir ata benzeterek çok sayıda benzerliği sıralıyor.
  • 11.  Hüsn-i talilHüsn-i talil  Nedeni bilinen bir olayı, düşsel ya da gerçekdışı bir olaya bağlamaNedeni bilinen bir olayı, düşsel ya da gerçekdışı bir olaya bağlama yoluyla yapılan edebi sanattır.yoluyla yapılan edebi sanattır. Hüsn-i tevcihHüsn-i tevcih olarak da bilinir. Şiirin ikiolarak da bilinir. Şiirin iki dizesi arasında bağlantı kurarak anlam ve anlatıma incelik vermekdizesi arasında bağlantı kurarak anlam ve anlatıma incelik vermek amacını taşır. Bu sanatta öne sürülen neden ile gerçek neden arasındaamacını taşır. Bu sanatta öne sürülen neden ile gerçek neden arasında mutlaka anolojik bir bağ bulunur. Nedeni bilinen olay güya, sanki, acep,mutlaka anolojik bir bağ bulunur. Nedeni bilinen olay güya, sanki, acep, acaba, meğer gibi sözcüklerle bir ihtimale dayandırılırsa bu tür hüsn-iacaba, meğer gibi sözcüklerle bir ihtimale dayandırılırsa bu tür hüsn-i talil'etalil'e şibh-i hüsn-i talilşibh-i hüsn-i talil adı verilir. Örnek:adı verilir. Örnek: Müzeyyen oldı bezendi bağ-ı çemenMüzeyyen oldı bezendi bağ-ı çemen Meğer ki bağa haber geldi yârdan bu geceMeğer ki bağa haber geldi yârdan bu gece AhmedîAhmedî "Bahçe, süslenmiş fesleğenlerle bezendi"Bahçe, süslenmiş fesleğenlerle bezendi Meğer sevgili bu gece geleceğini bildirmiş."Meğer sevgili bu gece geleceğini bildirmiş." Bahçenin bezenmesi, süslenmesi gerçeği sevgilinin gelebilmeBahçenin bezenmesi, süslenmesi gerçeği sevgilinin gelebilme ihtimali gibi güzel bir düşe bağlanıyor.ihtimali gibi güzel bir düşe bağlanıyor.
  • 12.  Leff ü neşrLeff ü neşr  Bir beyitte birbirleriyle ilgili sözcüklerin sıralanmasıyla yapılan ve divanBir beyitte birbirleriyle ilgili sözcüklerin sıralanmasıyla yapılan ve divan şiirinde çok sık kullanılan edebi sanattır. Şiirin ikinci dizesinde birincişiirinde çok sık kullanılan edebi sanattır. Şiirin ikinci dizesinde birinci dizede söylenmiş en az iki şeyle ilgili benzerlik ve karşılıklar verilerekdizede söylenmiş en az iki şeyle ilgili benzerlik ve karşılıklar verilerek uygulanır.uygulanır. Sözcüklerin birinci ve ikinci dizede belli bir sıra gözetilerekSözcüklerin birinci ve ikinci dizede belli bir sıra gözetilerek söylenmesinesöylenmesine leff ü neşr-i mürettebleff ü neşr-i müretteb (düzenli leff ü neşr) denir. Örnek:(düzenli leff ü neşr) denir. Örnek: GonceGonce kılmaz şâd gül açmaz tutulmuş gönlümükılmaz şâd gül açmaz tutulmuş gönlümü ÂrzûmendÂrzûmend ruh-i leb-iruh-i leb-i handânınemhandânınem FuzûlîFuzûlî "Kederli gönlümü gonca memnun etmez, gül sevindirmez"Kederli gönlümü gonca memnun etmez, gül sevindirmez Çünkü ben ben bunları değil al yanağını ve gülen dudağını istiyorum"Çünkü ben ben bunları değil al yanağını ve gülen dudağını istiyorum" Gonca, yanak karşılığı ruh ve gül dudak karşılığı leb sözcükleriyleGonca, yanak karşılığı ruh ve gül dudak karşılığı leb sözcükleriyle ilgilidir. Fuzûlî, burada düzenli leff ü neşr yapıyor.ilgilidir. Fuzûlî, burada düzenli leff ü neşr yapıyor. Birinci beytin ikinci dizesinde, birinci dizede söylenenlerle ilgiliBirinci beytin ikinci dizesinde, birinci dizede söylenenlerle ilgili sözcüklerin ters bir sıra izlenmesiyle ya da karışık olarak bulunmasıylasözcüklerin ters bir sıra izlenmesiyle ya da karışık olarak bulunmasıyla yapılan leff ü neşr'e iseyapılan leff ü neşr'e ise leff ü neşr-i gayr'i mürettebleff ü neşr-i gayr'i müretteb ya daya da leff ü neşr'ileff ü neşr'i müşevveşmüşevveş (düzensiz leff ü neşr) denilir. Örnek:(düzensiz leff ü neşr) denilir. Örnek: Yürürem hâsret-iYürürem hâsret-i zülfzülf ü meh-rûlar ileü meh-rûlar ile Gündüzin gussalar ileGündüzin gussalar ile gicegice kaygular ilekaygular ile
  • 13.  KinayeKinaye  Bir sözü aynı zamanda hem gerçek hem de mecazi anlamıyla kullanmaBir sözü aynı zamanda hem gerçek hem de mecazi anlamıyla kullanma sanatıdır. Sözün açık söylenmesinin hoş olmadığı durumlarda alay, şaka, sitemsanatıdır. Sözün açık söylenmesinin hoş olmadığı durumlarda alay, şaka, sitem amacıyla kullanılır. Bu kullanışta sözün geçek anlamından bir sonuç çıksa daamacıyla kullanılır. Bu kullanışta sözün geçek anlamından bir sonuç çıksa da geçerli olan mecazi anlamıdır. Örneğingeçerli olan mecazi anlamıdır. Örneğin Şeyhülislam YahyâŞeyhülislam Yahyâ’nın, "Dilber gelince’nın, "Dilber gelince bezme yüzü güldü aşıkın" dizesinde bir kişinin gerçek yüzünün gülmesinibezme yüzü güldü aşıkın" dizesinde bir kişinin gerçek yüzünün gülmesini anlamaya bir engel yok. Ama asıl anlatılmak istenen aşığın çok sevinmişanlamaya bir engel yok. Ama asıl anlatılmak istenen aşığın çok sevinmiş olmasıdır (mecazi anlam).olmasıdır (mecazi anlam). Türkçe deyimlerin çoğu mecazi anlamlarıyla kullanıldığı için kinayedir.Türkçe deyimlerin çoğu mecazi anlamlarıyla kullanıldığı için kinayedir. Kinayede sözün başka bir anlama gelmesi olasılığı yoksa bu türeKinayede sözün başka bir anlama gelmesi olasılığı yoksa bu türe "kinaye-i"kinaye-i karibe"karibe" (yakın kinaye) denir. Eğer sözün anlamı gizleniyorsa kinaye(yakın kinaye) denir. Eğer sözün anlamı gizleniyorsa kinaye "kinaye-i"kinaye-i baide"baide" uzak kinaye) olarak adlandırılır. Nitelenen tek özelliği belirten kinayeyeuzak kinaye) olarak adlandırılır. Nitelenen tek özelliği belirten kinayeye "kinaye-i müfrede""kinaye-i müfrede" (tek kinaye), birkaç özelliği birden belirten kinayeye de(tek kinaye), birkaç özelliği birden belirten kinayeye de "kinaye-i mürekkebe""kinaye-i mürekkebe" (birleşik kinaye) adı verilir. Örnek:(birleşik kinaye) adı verilir. Örnek: Bulamadım dünyada gönüle mekanBulamadım dünyada gönüle mekan Nerde bir gül bitse etrafı dikenNerde bir gül bitse etrafı diken SümmanîSümmanî Gül ve diken hem gerçek hem mecazi anlamlarıyla kullanılıyor. Ancak asılGül ve diken hem gerçek hem mecazi anlamlarıyla kullanılıyor. Ancak asıl kastedilen mecazi anlamları. Şair hem birleşik kinaye hem uzak kinaye yapıyor.kastedilen mecazi anlamları. Şair hem birleşik kinaye hem uzak kinaye yapıyor.
  • 14.  TarizTariz  Birini küçük düşürmek ya da biriyle alay etmek amacıyla söylenecek sözüBirini küçük düşürmek ya da biriyle alay etmek amacıyla söylenecek sözü tam tersi bir sözle nükte yaparak anlatma sanatıdır. Tariz de gerçek ya datam tersi bir sözle nükte yaparak anlatma sanatıdır. Tariz de gerçek ya da mecaz anlam yerine doğrudan zıt bir anlam kullanılması söz konusudur.mecaz anlam yerine doğrudan zıt bir anlam kullanılması söz konusudur. Teşhis-ü intakTeşhis-ü intak  Cansız varlıkları, ya da hayvanları kişiler gibi davrandırma, canlandırma,Cansız varlıkları, ya da hayvanları kişiler gibi davrandırma, canlandırma, konuşturma, onlara duygu ve hareket gibi nitelikler kazandırma sanatıdır.konuşturma, onlara duygu ve hareket gibi nitelikler kazandırma sanatıdır. İnsan dışındaki calı varlık ya da hayvanlara insan özelliği verilmesineİnsan dışındaki calı varlık ya da hayvanlara insan özelliği verilmesine teşhisteşhis, onların konuşturulmasına ise, onların konuşturulmasına ise intakintak denir. Teşhis ve intak dahadenir. Teşhis ve intak daha çok fabllara kullanılır. Teşhise örnek:çok fabllara kullanılır. Teşhise örnek: Mahmur uyanır gölgede binlerce ziyâlarMahmur uyanır gölgede binlerce ziyâlar Çöller düşünür, gün düşünür, gölgeler ağlarÇöller düşünür, gün düşünür, gölgeler ağlar Emin Bülend SerdaroğluEmin Bülend Serdaroğlu Şair, ışığı uyandırıyor, çöller ve günü düşündürüyor, gölgeleriŞair, ışığı uyandırıyor, çöller ve günü düşündürüyor, gölgeleri ağlatıyor. Bunların hepsi insan özellikleri. Üst üste teşhis sanatı yapıyor.ağlatıyor. Bunların hepsi insan özellikleri. Üst üste teşhis sanatı yapıyor.
  • 15.  DİVAN EDEBİYATINDA KONULARDİVAN EDEBİYATINDA KONULAR  Divan şiiri konu bakımından çok çeşitlidir. Genel tanımdanDivan şiiri konu bakımından çok çeşitlidir. Genel tanımdan da anlaşılacağı gibi öncelikle din dışı ve dini şiir olmakda anlaşılacağı gibi öncelikle din dışı ve dini şiir olmak üzere ikiye ayrılır. Din dışı şiirde başlıca türler şöyleüzere ikiye ayrılır. Din dışı şiirde başlıca türler şöyle sıralanabilir: Bahariye, cemreviye, dariye, fahriye, iydiye,sıralanabilir: Bahariye, cemreviye, dariye, fahriye, iydiye, medhiye, mersiye, gazavatname, sakiname, hamamname,medhiye, mersiye, gazavatname, sakiname, hamamname, sahilname, kıyafetname, surname, lugaz, muamma,sahilname, kıyafetname, surname, lugaz, muamma, hicviye, hezliyat, tarih düşürme ve şehrengiz. Dini-tasavvufhicviye, hezliyat, tarih düşürme ve şehrengiz. Dini-tasavvuf şiirinin türleri de şöyledir: Tevhid, münacat, na't, maktel-işiirinin türleri de şöyledir: Tevhid, münacat, na't, maktel-i Hüseyin, miraciye, hilye, mevlid, kırk hadis, menkıbname.Hüseyin, miraciye, hilye, mevlid, kırk hadis, menkıbname.       Din dışı düzyazı türleri: Tezkire, tarih, seyahatname,      Din dışı düzyazı türleri: Tezkire, tarih, seyahatname, siyasetname, münşeat, sefaretname.siyasetname, münşeat, sefaretname.       Dini-tasavvufi düz yazı türleri: Evliya tezkiresi, kısas-ı      Dini-tasavvufi düz yazı türleri: Evliya tezkiresi, kısas-ı enbiya, siyer.enbiya, siyer.       Divan hikayelerinde hem şiir hem düzyazı örnekleri      Divan hikayelerinde hem şiir hem düzyazı örnekleri kullanılır. Hikayeler dinsel ve destansaldır. Çift ya da tekkullanılır. Hikayeler dinsel ve destansaldır. Çift ya da tek kahramanlı aşk hikayeleri ve temsili hikayeler de çokçakahramanlı aşk hikayeleri ve temsili hikayeler de çokça yazılmıştır.yazılmıştır.
  • 16.  DİVAN ŞİİRİNDE ARUZ ÖLÇÜSÜDİVAN ŞİİRİNDE ARUZ ÖLÇÜSÜ  Divan şiirinin ölçüsü "aruz"dur. Aruz’da açık ve kapalı heceler çeşitliDivan şiirinin ölçüsü "aruz"dur. Aruz’da açık ve kapalı heceler çeşitli kalıplarda, kendilerine özgü bir düzen içinde sıralanır. Şairler eserlerinikalıplarda, kendilerine özgü bir düzen içinde sıralanır. Şairler eserlerini yazarken seçtikleri kalıba mutlaka uymak zorundadır. Aruz, esas olarakyazarken seçtikleri kalıba mutlaka uymak zorundadır. Aruz, esas olarak hecelerin uzunluğu kısalığı temeline dayanan şiir ölçüsüdür. İlk kez Araphecelerin uzunluğu kısalığı temeline dayanan şiir ölçüsüdür. İlk kez Arap dilcisidilcisi İmam Halil bin Ahmedİmam Halil bin Ahmed tarafından kullanıldı. Türklerin İslamiyet’itarafından kullanıldı. Türklerin İslamiyet’i kabul etmelerinden sonra medrese kültürü ile yetişen şairlerin Farsça’yıkabul etmelerinden sonra medrese kültürü ile yetişen şairlerin Farsça’yı edebiyat dili olarak benimsemeleri, aruzun Türk edebiyatına da girmesiniedebiyat dili olarak benimsemeleri, aruzun Türk edebiyatına da girmesini sağladı.sağladı. Aruzda heceler uzun ve kısa olarak ikiye ayrılır. Uzun heceler çizgi (-),Aruzda heceler uzun ve kısa olarak ikiye ayrılır. Uzun heceler çizgi (-), kısa heceler nokta (.) ile gösterilir. Uzun ve kısa heceler çeşitli biçimlerdekısa heceler nokta (.) ile gösterilir. Uzun ve kısa heceler çeşitli biçimlerde yan yana gelerek kalıpları oluşturur. Bu kalıplar yan yana geliş biçimlerineyan yana gelerek kalıpları oluşturur. Bu kalıplar yan yana geliş biçimlerine göre, fâilâtün, fâilün, mefâilün ve benzeri değişik adlarla anılır. Aruzgöre, fâilâtün, fâilün, mefâilün ve benzeri değişik adlarla anılır. Aruz ölçüsüyle şiir yazmak için sözcükleri bu kalıplara uydurmak gerekir. Aruzdaölçüsüyle şiir yazmak için sözcükleri bu kalıplara uydurmak gerekir. Aruzda sözcükleri ses özelliklerini bozmadan kullanmak her zaman olanaklı değildir.sözcükleri ses özelliklerini bozmadan kullanmak her zaman olanaklı değildir. Bu yüzden heceleri kimi zaman uzun, kimi zaman da kısa okumak gerekir.Bu yüzden heceleri kimi zaman uzun, kimi zaman da kısa okumak gerekir. Sık rastlanan bu iki durumaSık rastlanan bu iki duruma imaleimale (uzun okuma) ve(uzun okuma) ve zihafzihaf (kısa okuma) adı(kısa okuma) adı verilir. Zihaf, aruzda kusur sayılır.verilir. Zihaf, aruzda kusur sayılır. Aruz ölçüsünde hece ölçüsündeki gibi duraklar yoktur. Dizelerdeki heceAruz ölçüsünde hece ölçüsündeki gibi duraklar yoktur. Dizelerdeki hece sayıları eşit olmayabilir. Dize sonlarındaki heceler kısa da olsa uzun kabulsayıları eşit olmayabilir. Dize sonlarındaki heceler kısa da olsa uzun kabul edilir. Aruzda bir sözcük sessiz biter, ondan sonra gelen sözcük sesli harfleedilir. Aruzda bir sözcük sessiz biter, ondan sonra gelen sözcük sesli harfle başlarsa, bu sesli harf birinci sözcüğün sonundaki sessiz harfi kendisinebaşlarsa, bu sesli harf birinci sözcüğün sonundaki sessiz harfi kendisine çeker. Böylece birinci sözcüğün sonundaki sesiz harfle biten uzun hece kısaçeker. Böylece birinci sözcüğün sonundaki sesiz harfle biten uzun hece kısa hece durumuna gelir. Bu duruma dahece durumuna gelir. Bu duruma da vaslvasl yaniyani ulamaulama denir.denir.
  • 17.  DİVAN EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİDİVAN EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ a. Biçimlerine görea. Biçimlerine göre  Divan şiiri, nazım biçimleri bakımından zengindir. Nazım biçimleriDivan şiiri, nazım biçimleri bakımından zengindir. Nazım biçimleri beyit ve bend temeline dayanır. Beyit temeline dayananlar "aynı" vebeyit ve bend temeline dayanır. Beyit temeline dayananlar "aynı" ve "ayrı" uyaklı (kafiyeli) olmak üzere ikiye ayrılır. Aynı uyaklıların"ayrı" uyaklı (kafiyeli) olmak üzere ikiye ayrılır. Aynı uyaklıların başlıcaları "gazel", "kaside" ve "müstezat"tır. Ayrı uyaklı tek nazımbaşlıcaları "gazel", "kaside" ve "müstezat"tır. Ayrı uyaklı tek nazım biçimi ise "mesnevi".biçimi ise "mesnevi".       Bend’lerden oluşan nazım biçimleri de tek bendli ve çok bendli      Bend’lerden oluşan nazım biçimleri de tek bendli ve çok bendli olarak ikiye ayrılır. Tek bendliler "rubai" ve "tuyuğ", çok bendliler iseolarak ikiye ayrılır. Tek bendliler "rubai" ve "tuyuğ", çok bendliler ise "musammat" ana başlığı altında toplanan "murabba", "şarkı","musammat" ana başlığı altında toplanan "murabba", "şarkı", "muhammes", "tahmis", "tardiye", "tasdir", "müseddes", "tesdis","muhammes", "tahmis", "tardiye", "tasdir", "müseddes", "tesdis", "müsebba", "tesbi", "müsemmen", "tesmin", "muaşşer", "taşir","müsebba", "tesbi", "müsemmen", "tesmin", "muaşşer", "taşir", "terkib-i bend", "terci-i bend"dir. Bunun dışında "müfred" (tek beyit)"terkib-i bend", "terci-i bend"dir. Bunun dışında "müfred" (tek beyit) ve "azade" de (tek mısra) anılabilir.ve "azade" de (tek mısra) anılabilir.
  • 18.  Uyak (kafiye)  Şiirde dize sonlarındaki ses benzerliğidir. Türk halk şiirinde ayak olarak adlandırılır. Uyakta ses açısından benzeşen sözcüklerin anlam bakımından farklı olmaları gerekir. Şiirde ses benzerliği yoluyla uyum sağlamak ve genellikle okuru etkilemek amacıyla kullanılan uyak, sözlü edebiyat ürünlerinde hatırlamayı ve ezberi kolaylaştıran bir öğedir. Ses benzerliğinin niteliğine göre uyaklar çeşitli türlere ayrılır. Yalnızca bir ünsüzün (sessiz) benzeştiği uyaklara "yarım uyak" denir. En az bir hecedeki ünlü (sesli) ve ünsüzün benzediği uyaklara "tam uyak" ya da "yalın uyak" adı verilir. Birden fazla hece arasındaki ses benzerliği ise "zengin uyak"tır. Yazılış ve söylenişleri aynı olduğu halde, anlamları farklı olan sesiz sözcüklerle ya da bu sözcüklerin yan yana gelmesiyle yaratılan ses karmaşası sonucu ortaya çıkan benzerliğe "cinaslı uyak" denir. Uyak, divan edebiyatında aruz kadar büyük önem taşır. Divan şiirini belirleyen temel ilkelerden biri uyak düzenidir.
  • 19.  Beyit  Şiirde sonları uyaklı, iki dizeden oluşan, kendi içinde bağımsız bir yapısı ve anlam bütünlüğü bulunan birimdir. Bir beytin her dizesi kendi içinde bir bütün olabildiği gibi, birinci dizedeki anlam ikinci dizede de sürebilir. Beyit uzun şiirlerde anlatım birimi olarak sık kullanılır. Güçlü ve özlü söyleyişlere uygun olduğu için bağımsız tek bir şiir olarak da yazılabilir. Ya da başka şiir biçimlerinin bir parçası olarak ele alınabilir. Divan edebiyatı beyit temeline dayalıdır. Divan edebiyatında, bir beyitteki iki dize kendi içinde iki parçaya ayrılır. Birinci dizenin ilk parçasına sadr, son parçasına aruz ya da harb denir. İkinci dizenin ilk parçası ibtida, son parçası acz ya da darb'dir. Sadr ile aruz, ibtida ile acz arasında kalan bölüm haşv olarak isimlendirilir. Uyaklı bir beyite "beyt-i musarra", uyaksız olanlara "ferd" ya da "müfred" denir. Divanlarda müfredler müfredat adıyla ayrı bir bölümde toplanır. Uyaklı beyitlerin olduğu bölüme de "metali" denir. Örnek beyit: Biz bülbül-i muhrik-dem-i şevkâ-yı firaakız Âteş kesilür geçse sabâ gül-şenimizden Selimî (Padişah 2’nci Selim)
  • 20.  Mısra (dize)  Manzum edebiyat yapıtlarının her bir satırına verilen isimdir. Bir ölçüye uygun olarak söylenmiş beytin yarısına da mısra denir. En küçük anlamlı nazım birimi olan mısra, bir şiirin parçası olabileceği gibi, bağımsız bir bütün de olabilir. Yani tek mısralık şiirler de olabilir. Divan edebiyatında kendi içinde bir bütün oluşturan mısralara mısra-i azade (bağımsız mısra) adı verilir. Ayrıca bir beyitin birbirinin anlamlarını tamamlayan ya da aralarındaki anlam bağı kesin olmayan mısralarına da aynı isim verilir. Yetkinliği, sağlam yapısı, özlü ve çarpıcı anlatımıyla dikkat çeken, her zaman kolayca anımsanabilen, dilden dile dolaşan mısralara "mısra-i berceste" ya da şah-mısra denir.
  • 21.  Bend (kıta)  Şiirde iki ya da daha çok mısradan oluşan birimdir. Şiirin içeriği ve biçimine göre düzenlenir. Kıtanın yapısını şiirin ölçüsü, uyak düzeni ve mısra sayısı belirler. İki beyitlik kıtalara divan şiirinde rubai, halk şiirinde dörtlük denir. Bu tür kıtaların uyak (kafiye düzeni) birinci ve üçüncü mısraları serbest, ikinci ve dördüncü mısraları kafiyelidir (yani ab cb şeklinde.) Bazen birinci ve üçüncü mısralar kendi aralarında, ikinci ve dördüncü mısralar da kendi aralarında uyaklı (yani ab ab) şeklinde de olabilir. Birinci, ikinci ve dördüncü mısraları kafiyeli (yani aaba şeklinde) olan kıtalara nazım denir. Murabba, muhammes, şarkı gibi nazım biçimlerinin her bendi parça anlamında kıta diye adlandırılır. Divan şiirinde kıta mahlassız (imzasız) şiirdir ve mısraları arasında anlam bütünlüğü vardır. Bir düşünceyi, hikmeti, nükteyi, yergiyi, övgüyü, yaşam anlayışını konu edinebilir. Beyit sayısı ikiden fazla olan kıtalara "kıta-i kebire" denir. Divanlar düzenlenirken kıtalara en sonda bağımsız şiirler olar yer verilir. Bu bölüme de "mukattaat" denir.
  • 22. KasideKaside  Daha çok din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılan şiirlerdir. Kaside şairlerineDaha çok din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılan şiirlerdir. Kaside şairlerine kaside-gükaside-gü (kaside söyleyen),(kaside söyleyen), kaside-serakaside-sera ya daya da kaside-perdazkaside-perdaz (kaside yazan) denir. Kaside(kaside yazan) denir. Kaside 6 bölümden oluşur:6 bölümden oluşur:       Birinci bölüm 15-20 beyitliktir. Bu ilk bölüme, aşıkane duygular yer alıyorsa      Birinci bölüm 15-20 beyitliktir. Bu ilk bölüme, aşıkane duygular yer alıyorsa "nesib""nesib",, bahar, doğa, bayram gibi konulara değiniliyorsabahar, doğa, bayram gibi konulara değiniliyorsa "teşbib""teşbib" adı verilir.adı verilir.       İkinci bölüm      İkinci bölüm girizgahgirizgah ya da girizdir. Genellikle tek beyitten oluşur ve burada şairya da girizdir. Genellikle tek beyitten oluşur ve burada şair medhiyeyemedhiyeye (övgüye) geçeceğini bildirir. Girizgah konuya uygun ve nükteli olmalıdır.(övgüye) geçeceğini bildirir. Girizgah konuya uygun ve nükteli olmalıdır.       Üçüncü bölüm medhiyedir. Bu bölümde asıl konu anlatılır. Beyit sayısı konuya ve şaire      Üçüncü bölüm medhiyedir. Bu bölümde asıl konu anlatılır. Beyit sayısı konuya ve şaire göre değişen medhiye bölümü kasidenin en sanatlı beyitlerini içerir.göre değişen medhiye bölümü kasidenin en sanatlı beyitlerini içerir.       Kasidenin dördüncü bölümü      Kasidenin dördüncü bölümü tegazzüldürtegazzüldür. Tegazzül, 5-12 beyit arasında değişir.. Tegazzül, 5-12 beyit arasında değişir. Kasidenin başında ya da sonunda yer alabilir. Bu bölüm her kasidede bulunmayabilir.Kasidenin başında ya da sonunda yer alabilir. Bu bölüm her kasidede bulunmayabilir.       Beşinci bölüm      Beşinci bölüm fahriyedirfahriyedir. Şair bu bölümde de kendisini över.. Şair bu bölümde de kendisini över.       Kasidenin son bölümü      Kasidenin son bölümü duadırduadır. Bu bölümde önceki beyitlerde övgüsü yapılan kişi için. Bu bölümde önceki beyitlerde övgüsü yapılan kişi için dua edilir.dua edilir.       Kasideler, nesib bölümünde ele alınan konuya göre göre      Kasideler, nesib bölümünde ele alınan konuya göre göre kaside-i bahariyye, kaside-ikaside-i bahariyye, kaside-i ramazaniyye, kaside-i hammamiyyeramazaniyye, kaside-i hammamiyye olarak adlandırılır. Uyaklarına göre r harfi ileolarak adlandırılır. Uyaklarına göre r harfi ile bitiyorsabitiyorsa kaside-i raiyyekaside-i raiyye, l harfiyle bitiyorsa, l harfiyle bitiyorsa kaside-i lamiyyekaside-i lamiyye, m harfiyle bitiyorsa, m harfiyle bitiyorsa kaside-ikaside-i mimiyyemimiyye diye anlandırılır. Rediflerine göre de, tevhid, münacaat, methiye diye bölümlenir.diye anlandırılır. Rediflerine göre de, tevhid, münacaat, methiye diye bölümlenir. Kasidenin en güzel beyitiKasidenin en güzel beyiti "beyt-ül kaside""beyt-ül kaside"dir. Şairin adının geçtiği beyite isedir. Şairin adının geçtiği beyite ise "tac beyit""tac beyit" denir.denir. ÖRNEK KASİDE:ÖRNEK KASİDE: KASİDE-İ BAHÂRRİYE-KASİDEİ RÂ’İYYE (Bâkî)KASİDE-İ BAHÂRRİYE-KASİDEİ RÂ’İYYE (Bâkî)
  • 23.  Gazel  Divan edebiyatının en yaygın kullanılan nazım biçimidir. Önceleri Arap edebiyatında kasidenin tegaüzzül adı verilen bir bölümü iken sonra ayrı bir biçim halinde gelişmiştir. Gazelin beyit sayısı 5-15 arasında değişir. Daha fazla beyitten olaşan gazellere müyezzel ya da mutavvel gazel denilir. Gazelin ilk beyti "matla", son beyti ise "makta" adını alır. Matla beytinin dizeleri kendi aralarında uyaklıdır (musarra). Sonraki beyitlerin ilk dizeleri serbest ikinci dizeleri ilk beyitle uyaklı olur. Birden fazla mussarra beytin bulunduğu gazel "zü'l-metali", her beyti musarra olan gazel ise "müselsel" gazel adıyla bilinir. İlk beyitten sonraki beyte "hüsn-i matla" (ilk beyitten güzel olması gerekir), son beyitten öncekine "hüsn-i makta" (son beyitten güzel olmalı gerekir) denir. Gazelin en güzel beyti ise "beytü'l-gazel" ya da "şah beyit" adıyla anılır. Bunun yeri ya da sırası önemli değildir. Bazı gazellerin matlasını oluşturan dizelerden birinci ya da ikincisinin matlasının ikinci dizesi olarak yenilenmesine "redd'i-matla" denir. Şair mahlasını (şairin takma adı, ya da tanındığı ad) maktada ya da "hüsn-i" maktada söyler. Bu durumda beyit ikinci bir adla "mahlas beyti" ya da "mahlashane" olarak anılır. Şairin mahlasını tevriyeli kullanmasına "hüsn-i tahallüs" denir. Dize ortalarında uyak bulunan gazele musammat, sonu getirilmemiş ya da beyit sayısı 5’in altında bulunan gazellere de "natamam" gazel denir. Başka şairlerin birkaç dize ekleyerek bend biçimine dönüştürdüğü gazellere "tahmis", "terbi" adı verilir. Bütün beyitlerinde aynı düşüncenin ele alındığı gazeller "yekahenk gazel", her beyti öncekinden ustalıklı biçimde söylenmiş gazeller de "yekavaz gazel" olarak adlandırılır. Gazeller konularına göre de çeşitli isimlerle tanımlanır. Aşka ilişkin acı, mutluluk gibi içli duyguların dile getirildiği gazeller "aşıkane", içki, yaşama boş verme, yaşamdan zevk alma gibi konularda yazılanlara "rindane" denir. Aşıkane gazellere en iyi örnek Fuzûlî’nin gazelleri, rindane gazellere en iyi örnek ise Bâkî’nin gazelleridir. Kadınları ve ten zevklerini konu edinen gazeller ise, örneğin Nedîm’in gazelleri, "şuhane", öğretici nitelikli gazellere, örneğin Nâbî’nin gazelleri, "hakimane gazel" denir. Gazeller eskiden bestelenerek okunurdu. Özelikle bestelenmek için yazılmış gazeller de vardır. Gazelleri makamla okuyan kişilere "gazelhan", gazel yazan usta şairlere ise "gazelsera" adı verilir. ÖRNEK GAZEL (Fuzûlî) Gazel, Türk müziğinde ise şiirin bir hanende tarafından doğaçtan seslendirilmesidir. Sesle taksim olarak da bilinir.
  • 24.  Rubai  Kendine özgü bir ölçüsü olan 4 dizelik (mısralık) nazım birimidir. Rubailerde birinci, ikinci, dördüncü dizeler uyaklı, üçüncü dize serbesttir. İki beyitlik kıtalar biçiminde yazılmış rubailer de vardır. Her dizesi birbiriyle uyaklı rubailere "rubai-i musarra" ya da "terane" adı verilir. Rubainin aruzun hezec bahrinden 24 kalıbı bulunur. Bunlardan mef'ûlü birimiyle başlayan 12 kalıba "ahreb", mef'ûlün birimiyle başlayan öbür 12 kalıba da "ahrem" denir. Kalıpların sonu "faül" ya da "fa" birimiyle biter.       Rubainin her dizesi ayrı bir ölçüde olabildiği gibi, dört dizesi de aynı ölçüde olabilir. Türk divan şiirinde daha çok ahreb kalıbına rastlanır. Rubailer genellikle mahlassız şiirlerdir. Ve divan şairlerinin divanlarının sonunda rubaiyyat başlığı altında sıralanırlar. Bu türün tartışmasız en büyük şairi Ömer Hayyam’dır.       Türk edebiyatında Mevlana’nın Farsça yazdığı felsefi rubiler bu türün hızla yayılmasına neden oldu. Kara Fazlî, Fuzûlî 16. yüzyılda bu türün en usta örneklerini verdiler. Divan edebiyatında 17. yüzyıl rubainin altın çağı oldu. Azamizade Haletî, yazdığı bin kadar rubai ile en büyük Osmanlı rubai şairi olarak tanındı. Cumhuriyet döneminin en büyük rubai ustası ise Yahya Kemal Beyatlı’dır. ÖRNEK RUBAİ (Kadı Burhâneddin)
  • 25.  Musammat  Ayrı bir nazım biçimi olmamakla birlikte gazeil ve bazı kasidelere uygulanan bir tekniktir, Bendlerden kurulu nazım biçimlerine (murabba, muhammes, müseddes, müsebba, müsemmem, mütessa, muaşşer, terbi, tahmis, taşdir, tesdis, tesbi, tesmin, tes-i, taşir, terkib-i bend ve terci-i bend) verilen genel addır. İlk bende geçen dize ya da beyitlerin, öbür bendlerin sonunda aynen yinelenmesiyle düzenlenen musammatlara mütekerrir musammat denir. İlk benddeki dize ya da beyitlerin, öbür öbür bendlerin sonundaki dize ve beyitlerle yalnızca uyak bakımından uyuşması durumunda musammat müzdevic musammat adını alır. ÖRNEK MUSAMMAT (Nâilî'nin tahmisi)
  • 26.  Terci-i bend / terkib-i bend  Uyakları gazel biçiminde düzenlenmiş "hane" adı verilen 5-10 beyitlik şiir parçalarının (genellikle 5-12 hane) "vasıta" denen ve sürekli yinelenen bir beyit ile birbirine bağlanmasından oluşan nazım biçimidir. Vasıta beyitinin her hanenin sonunda değişmesi durumunda şiir terkib-i bend olur. ÖRNEK TERKİB-İ BEND (Bâkî) Müsemmem  Sekiz dizeden oluşan bendler halinde yazılmış musammatlardır. Az kullanılmıştır. Divan edebiyatında en bilineni Şeyh Galib'in Esrâr Dede'nin ölümü üzerine yazdığı mersiyedir. ÖRNEK MÜSEMMEM Tuyuğ  Halk edebiyatındaki mani türüne benzer tarzda yazılmış musammatlardır. Tuyuk da denir. Çoğunlukla her beytinin birinci ikinci ve dördüncü dizeleri uyaklıdır. Sadece Türklere özgüdür. Aruzun sadece fâilâtün fâilâtün fâilün kalıbıyla yazılması nedeniyle rubai'den ayrılır. Bazen dört mısra birbiriyle kafiyeli olabilir. ÖRNEK TUYUĞ Nesîmî
  • 27.  Tahmis  Bir gazelin her iki dizesinin başına aynı ölçüde üç dize ekleyerek oluşturulan nazım biçimidir. Tahmis genellikle başka bir şairin gazeline yapılırsa da, kendi gazellerinden tahmis oluşturan şairler de vardır. Başarılı bir tahmis'te asıl beyit ile eklenen dizeler anlam bakımından kaynaşmış olmalıdır. Başa eklenen üçer mısra gazelin matlası ile aynı kafiyede olur. Diğer beyitlere eklenen üçer mısra ise o beyitlerin ilk mısraları ile kafiyelidir. ÖRNEK TAHMİS Naîlî Tardiye  Beş dizelik bentlerden oluşan musammat türüdür. ÖRNEK tardiye Şeyh Galib Taşdir  Tahmisin değişik bir şeklidir. Tahmiste bir başka şairin gazelinin her beytinin başına üç dize eklenirken, taşirde her beytin iki mısrasının arasına üç mısra eklenir. Taşdire "mutarraf tahmis" de denir.
  • 28.  Tesdis  Terbî ve tahmise benzer. Ancak başka bir şairin yazdığı bir gazelin her beytinin üzerine dört dize daha ekleyerek altılı beyitler haline getirilmesiyle oluşur. Tesdis tek bir beyite de uygulanabilir. Divan edebiyatında çok az kullanılmıştır. Tahmis türünde olduğu gibi genellikle eksik gazellere uygulanır. Tesbi  Bir başka şairin bir gazelin her beytinin matlasına 5 dize daha eklenerek yedili beyitler haline getirilmesiyle kurulur. Tahmis ve tesdis türünde olduğu gibi genellikle eksik gazellere uygulanır. Tesbi de eklenen dizelerin kafiyesi, mevcut dizelerle aynıdır. Taşir  İkili dizelerler yazılmış bir gazelin her beytine 8 dize daha ekleyerek 10'lu beyitler haline getirilmiş gazel türüdür. Tahmis ve tesdis türlerinde olduğu gibi genellikle eksik gazellere uygulanır. ÖRNEK Taşir Taşlıcalı Yahyâ Bey
  • 29. Tezmin İkili dizelerler yazılmış bir gazelin her beytine 6 dize daha ekleyerek 8’li beyitler haline getirilmesidir. Tahmis ve tesdis türlerinde olduğu gibi genellikle eksik gazellere uygulanır. Muaşşer Aynı ölçüde onar dizelik bendlerden oluşan nazım biçimidir. İlk bendin on dizesi birbirleriyle, sonraki bendlerin ise ilk iki dizesi ilk bend ile uyaklıdır. İlk beytin son bendinin her bendin sonunda aynen yinelendiği muaşşerlere "mütekerrir muaşşer" denir. Bendlerin son beytinin ilk bendin uyağına uygun olarak her bendde değişmesiyle yazılan muaşşerler ise "müzdeviç muaşşer" adıyla tanımlanır. Muhammes Aynı ölçüdeki beşer dizelik bendlerden oluşa nazım biçimi. İlk bendin 5 dizesi birbirleriyle, sonraki bendlerin son bir ya da iki dizesi ilk bend ile uyaklıdır. Son bir ya da iki dize, her bendin sonunda aynen tekrarlanıyorsa bu muhammese "mütekerrir muhammes", bu dizelerin ilk bend ile yalnızca uyak yönünden uyuştuğu muhammeslere ise "müzdeviç muhammes" adı verilir. Bend sayısı 4-8 arasında değişir. Muhammeslerde çoğunlukla felsefi düşünceler, tasavvuf konuları ele alınır.
  • 30.  MurabbaMurabba  Aynı ölçüde dörder dizelik bendlerden oluşan nazım biçimidir.Aynı ölçüde dörder dizelik bendlerden oluşan nazım biçimidir. Murabbalarda ilk bendin dört dizesi birbirleriyle, sonraki bendlerin sonMurabbalarda ilk bendin dört dizesi birbirleriyle, sonraki bendlerin son dizesi ilk bendle uyaklıdır. Son dizenin her bendin sonunda aynendizesi ilk bendle uyaklıdır. Son dizenin her bendin sonunda aynen yinelendiği murabbalarayinelendiği murabbalara "mütekerrir murabba""mütekerrir murabba" denir. Her bendindenir. Her bendin son dizesi ilk bendle yalnızca uyak açısından benzeşiyorsa murabbason dizesi ilk bendle yalnızca uyak açısından benzeşiyorsa murabba "müzdeviç murabba""müzdeviç murabba" diye tanımlanır. Murabbaların uzunlukları 4-8diye tanımlanır. Murabbaların uzunlukları 4-8 bend arasında değişir. Konuları çoğunlukla dinsel ve didaktiktir. Övgü,bend arasında değişir. Konuları çoğunlukla dinsel ve didaktiktir. Övgü, yergi, manzum, mektup, mersiye gibi türlerde yazılmışlardır.yergi, manzum, mektup, mersiye gibi türlerde yazılmışlardır. Murabbalarda her vezin kalıbı kullanılabilir. Halk edebiyatımızdakiMurabbalarda her vezin kalıbı kullanılabilir. Halk edebiyatımızdaki koşmalara benzerler.koşmalara benzerler. MüseddesMüseddes  Aynı ölçüde altışar dizelik bendlerden oluşan nazım biçimidir. İlkAynı ölçüde altışar dizelik bendlerden oluşan nazım biçimidir. İlk bendin bütün dizeleri birbirleriyle, sonraki bendlerin bir ya da iki dizesibendin bütün dizeleri birbirleriyle, sonraki bendlerin bir ya da iki dizesi ilk bend ile uyaklıdır. İlk bendin son ya da son iki dizesi her bendinilk bend ile uyaklıdır. İlk bendin son ya da son iki dizesi her bendin sonunda yinelenirsesonunda yinelenirse "mütekerrir müseddes""mütekerrir müseddes", sonraki bendler ile ilk, sonraki bendler ile ilk bend yalnızca uyak yönünden benziyorsabend yalnızca uyak yönünden benziyorsa "müzdeviç müseddes""müzdeviç müseddes" adını alır. Müseddeslerin uzunluğu 5-8 bend arasında değişir.adını alır. Müseddeslerin uzunluğu 5-8 bend arasında değişir. Konuları tasavvuf ve felsefedir.Konuları tasavvuf ve felsefedir.
  • 31. • MüstezatMüstezat • Arapça ziyade sözcüğünden gelir. Bir gazelin her dizesine bir kısa dize ekleyerekArapça ziyade sözcüğünden gelir. Bir gazelin her dizesine bir kısa dize ekleyerek oluşturulan şiir biçimidir. Çoğunlukla aruzun "mef’ulü/ mefailü/ mefailü/ feulünoluşturulan şiir biçimidir. Çoğunlukla aruzun "mef’ulü/ mefailü/ mefailü/ feulün kalıbı kullanılarak yazılırlar. Her dizeden sonra bu kalıbın ilk ve son birimleri olankalıbı kullanılarak yazılırlar. Her dizeden sonra bu kalıbın ilk ve son birimleri olan mef’ulü/ feûlün kalıbına uygun bir kısa dize söylenir. Eklenen bu kısa dizeyemef’ulü/ feûlün kalıbına uygun bir kısa dize söylenir. Eklenen bu kısa dizeye ziyadeziyade denir. Ziyadeler dizeden sayılmadığı için iki uzun iki kısa dizeden oluşan 4 dize birdenir. Ziyadeler dizeden sayılmadığı için iki uzun iki kısa dizeden oluşan 4 dize bir beyit sayılır. Kısa dizeler okunsa da okunmasa da beytin anlamı bir bütün oluşturur.beyit sayılır. Kısa dizeler okunsa da okunmasa da beytin anlamı bir bütün oluşturur. Ziyadesi bir satırdan fazla olan müstezatlar da vardır. Tez ziyadeli müstezatlaraZiyadesi bir satırdan fazla olan müstezatlar da vardır. Tez ziyadeli müstezatlara "sade" çitf ziyadeli olanlara ise "çift" adı verilir."sade" çitf ziyadeli olanlara ise "çift" adı verilir. ÖRNEK MÜSTEZAT NedîmÖRNEK MÜSTEZAT Nedîm ŞarkıŞarkı • Divan şiirinde bestelenmeye uygun ölçü kalıpları ile yazılan ve çoğunlukla 4 dizelikDivan şiirinde bestelenmeye uygun ölçü kalıpları ile yazılan ve çoğunlukla 4 dizelik bendlerden oluşan nazım biçimidir. Dörtlüklerden kurulan musammat da denebilir.bendlerden oluşan nazım biçimidir. Dörtlüklerden kurulan musammat da denebilir. Murabbaya benzer. 5 ya da 6 dizelik bendlerden de oluşabilir. Üçüncü dizeyeMurabbaya benzer. 5 ya da 6 dizelik bendlerden de oluşabilir. Üçüncü dizeye meyanmeyan adı verilir. Ve bu dizenin anlam bakımından daha özlü olmasına dikkatadı verilir. Ve bu dizenin anlam bakımından daha özlü olmasına dikkat edilir. Dördüncü dizeye iseedilir. Dördüncü dizeye ise nakaratnakarat denir. Aşk, sevgili, ayrılık, içki, eğlence gibidenir. Aşk, sevgili, ayrılık, içki, eğlence gibi konularda yazılır. Divan edebiyatının ilk şarkı yazarıkonularda yazılır. Divan edebiyatının ilk şarkı yazarı Naîlî-i KadîmNaîlî-i Kadîm’dir. 28 şarkısıyla’dir. 28 şarkısıyla NedîmNedîm de bu türün en güzel örneklerini vermiştir.de bu türün en güzel örneklerini vermiştir. ÖRNEK ŞARKI Nâîl-i KadîmÖRNEK ŞARKI Nâîl-i Kadîm
  • 32.  b. Konularına göre nazım-nesir türlerib. Konularına göre nazım-nesir türleri Din dışı şiir türleriDin dışı şiir türleri BahariyeBahariye  Baharın gelişini, doğadaki değişimleri, çiçeklerin açmasını, kelebeklerin uçmasınıBaharın gelişini, doğadaki değişimleri, çiçeklerin açmasını, kelebeklerin uçmasını konu edinen kasidelerdir. Dönemlerindeki büyük kişilere sunulup ödüllendirilmekkonu edinen kasidelerdir. Dönemlerindeki büyük kişilere sunulup ödüllendirilmek için yazılırlar. Hemen her divanda bir bahariye bulunması geleneği vardır. Hemeniçin yazılırlar. Hemen her divanda bir bahariye bulunması geleneği vardır. Hemen her divan şairinin de bir bahariyesi vardır.her divan şairinin de bir bahariyesi vardır. CemreviyeCemreviye  Divan şairlerinin cemre düşmesi nedeniyle dönemlerindeki büyük kişilere sunmakDivan şairlerinin cemre düşmesi nedeniyle dönemlerindeki büyük kişilere sunmak için kaleme aldıkları kaside türüdür. Örneklerine az rastlanır. Cemrenin bahariçin kaleme aldıkları kaside türüdür. Örneklerine az rastlanır. Cemrenin bahar müjdecisi olması nedeniyle bir bahariye niteliği de taşır. Cemreviyelere genelliklemüjdecisi olması nedeniyle bir bahariye niteliği de taşır. Cemreviyelere genellikle teşbib ile başlanır. Kasidenin diğer bölümlerinde bir değişiklik yapılmaz.teşbib ile başlanır. Kasidenin diğer bölümlerinde bir değişiklik yapılmaz. FahriyeFahriye  Divan şairlerinin kendilerini ya da bir başka şair ya da kişiyi övdükleri şiirlerdir.Divan şairlerinin kendilerini ya da bir başka şair ya da kişiyi övdükleri şiirlerdir. Genellikle kaside türünde yazılırlar. Fahriye aynı zamanda kasidelerde şairlerinGenellikle kaside türünde yazılırlar. Fahriye aynı zamanda kasidelerde şairlerin kendileriini övdükleri beyitlerin bulunduğu beşinci bölüme verilen isimdir.kendileriini övdükleri beyitlerin bulunduğu beşinci bölüme verilen isimdir.
  • 33.  MersiyeMersiye  Bir ölünün ardından duyulan üzüntü ve acıyı anlatmak, ölen kişiyi övmekBir ölünün ardından duyulan üzüntü ve acıyı anlatmak, ölen kişiyi övmek amacıyla kalema alınan düzyazı ya da şiirdir. Kutsal günlerde, ölüm törenlerindeamacıyla kalema alınan düzyazı ya da şiirdir. Kutsal günlerde, ölüm törenlerinde mersiye okuyan kişiye demersiye okuyan kişiye de mersiyehanmersiyehan denir. Lirik bir anlatımın egemen olduğudenir. Lirik bir anlatımın egemen olduğu manzum mersiyeler genellikle terkib-i bend biçiminde yazılır. Ayrıca kaside vemanzum mersiyeler genellikle terkib-i bend biçiminde yazılır. Ayrıca kaside ve terci-i bend biçiminde yazılmış manzum mersiyeler de vardır.terci-i bend biçiminde yazılmış manzum mersiyeler de vardır. Yahyâ Bey, SamiYahyâ Bey, Sami Fünûnî, Rahmî, Fazlî, Nisîyi, MüdâmiFünûnî, Rahmî, Fazlî, Nisîyi, Müdâmi’nin,’nin, Kanuni Sultan SüleymanKanuni Sultan Süleyman’ın oğlu’ın oğlu Şehzade MustafaŞehzade Mustafa için yazdıkları mersiyeler gibi. Ayrıca savaşlarda kaybedileniçin yazdıkları mersiyeler gibi. Ayrıca savaşlarda kaybedilen yerler için yazılan mersiyelereyerler için yazılan mersiyelere "vatan mersiyesi""vatan mersiyesi" denir. Hayvanların ölümü içindenir. Hayvanların ölümü için yazılmış mersiyeler de vardır.yazılmış mersiyeler de vardır. ÖRNEK MERSİYE Şeyh GalibÖRNEK MERSİYE Şeyh Galib MedhiyeMedhiye  Bir kimseyi övmek için genellikle kaside biçiminde yazılan şiir ya da düzyazıdır.Bir kimseyi övmek için genellikle kaside biçiminde yazılan şiir ya da düzyazıdır. Az olmakla birlikte gazel, mesnevi, musammad gibi nazım biçimlerinde mediyelerAz olmakla birlikte gazel, mesnevi, musammad gibi nazım biçimlerinde mediyeler de vardır. Padişah, vezir, şeyhülislam gibi devlet ileri gelenleri ya da halifelerle,de vardır. Padişah, vezir, şeyhülislam gibi devlet ileri gelenleri ya da halifelerle, başka din ve tarikat büyükleri için yazılmışlardır. Bu türün en güzel örneğinibaşka din ve tarikat büyükleri için yazılmışlardır. Bu türün en güzel örneğini Nef’îNef’î vermiştir.vermiştir. ÖRNEK MEDHİYE Nef'îÖRNEK MEDHİYE Nef'î
  • 34.  GazavatnameGazavatname  GazanameGazaname olarak da bilinir. Ordunun akınlarını, savaşları, kahramanlıkları,olarak da bilinir. Ordunun akınlarını, savaşları, kahramanlıkları, zaferleri anlatılan düz yazı ya da şiir biçimindeki edebi türdür. Arap edebiyatındazaferleri anlatılan düz yazı ya da şiir biçimindeki edebi türdür. Arap edebiyatında "magazi" diye bilinir. Türk edebiyatında ilk gazavatname örnekleri 15. yüzyılda"magazi" diye bilinir. Türk edebiyatında ilk gazavatname örnekleri 15. yüzyılda yazılmaya başlanmıştır.yazılmaya başlanmıştır. KâşîfiKâşîfi’nin’nin Gazaname-i RumGazaname-i Rum ’u bu türün örnekleri’u bu türün örnekleri arasındadır.arasındadır. SahilnameSahilname  Divan şairlerinin İstanbul kıyıları ile buralardaki yerleşim yerlerini, yaşayışDivan şairlerinin İstanbul kıyıları ile buralardaki yerleşim yerlerini, yaşayış biçimlerini anlattıkları şiirlerinin genel adıdır. Örneklerine az rastlanır. Genelliklebiçimlerini anlattıkları şiirlerinin genel adıdır. Örneklerine az rastlanır. Genellikle mesnevi biçiminde yazılmışlardır.mesnevi biçiminde yazılmışlardır. SâkinameSâkiname  Divan edebiyatında gerçek ya da mecaz anlamıyla içki ve içki alemlerininDivan edebiyatında gerçek ya da mecaz anlamıyla içki ve içki alemlerinin övülerek anlatıldığı şiir türü. Mesnevilerin bölüm sonlarında bazen sakinameövülerek anlatıldığı şiir türü. Mesnevilerin bölüm sonlarında bazen sakiname başlığıyla iki beyitlik küçük parçalar olarak yer alır. Türk edebiyatında 17.başlığıyla iki beyitlik küçük parçalar olarak yer alır. Türk edebiyatında 17. yüzyılda büyük gelişme gösteren sakinamelerin ilk örneğiniyüzyılda büyük gelişme gösteren sakinamelerin ilk örneğini İşretnameİşretname adlıadlı yapıtıylayapıtıyla RevânîRevânî vermiştir.vermiştir.
  • 35.  KıyafetnameKıyafetname  İnsanların fiziksel görünümlerini esas alarak karakterlerini açıklamaya çalışanİnsanların fiziksel görünümlerini esas alarak karakterlerini açıklamaya çalışan eselerdir. Bu türün kıyafet bilimiyle uğraşanlarınaeselerdir. Bu türün kıyafet bilimiyle uğraşanlarına "kayif""kayif" ya daya da "kıyafetşinas""kıyafetşinas" adı verilir. Divan edebiyatında kıyafetnamenin ilk örneğiadı verilir. Divan edebiyatında kıyafetnamenin ilk örneği Hamdullah HamdiHamdullah Hamdi’nin’nin ünlüünlü KıyafetnameKıyafetname adlı eseridir. Bu eserde renk, boy, yanak, saç, çene, sakal,adlı eseridir. Bu eserde renk, boy, yanak, saç, çene, sakal, parmak gibi 26 başlık altında karakter tahlilleri yer alır.parmak gibi 26 başlık altında karakter tahlilleri yer alır. NesîmiNesîmi’nin’nin Kıyafet-ülKıyafet-ül FiraseFirase’si de önemli bir örnektir.’si de önemli bir örnektir. SurnameSurname  Şehzadelerin sünnet, kadın sultanların evlenmeleri nedeniyle yazılan şiir ya daŞehzadelerin sünnet, kadın sultanların evlenmeleri nedeniyle yazılan şiir ya da düzyazı biçimindeki eserlerdir. Yazıldıkları dönemin toplumsal yaşamına ilişkindüzyazı biçimindeki eserlerdir. Yazıldıkları dönemin toplumsal yaşamına ilişkin bilgiler de verdikleri için tarihi bir özellik taşırlar. Genellikle mesnevi ya da kasidebilgiler de verdikleri için tarihi bir özellik taşırlar. Genellikle mesnevi ya da kaside türündedirler.türündedirler. FiganiFigani’nin’nin Kanuni Sultan SüleymanKanuni Sultan Süleyman’ın oğullarının sünnetini’ın oğullarının sünnetini anlattığıanlattığı Suriyye KasidesiSuriyye Kasidesi türün en iyi örneğidir.türün en iyi örneğidir. HamamnameHamamname  Hamamları, hamam eğlence ve sohbetlerini, hamamdaki güzelleri betimlemekHamamları, hamam eğlence ve sohbetlerini, hamamdaki güzelleri betimlemek için yazılan kaside, gazel, mesnevi gibi nazım eserlerdir. Divan edebiyatına ilkiçin yazılan kaside, gazel, mesnevi gibi nazım eserlerdir. Divan edebiyatına ilk kez Deli Birader lakabıyla tanınankez Deli Birader lakabıyla tanınan GâzalîGâzalî’nin’nin BeşiktaşBeşiktaş’taki bir hamamı anlatan’taki bir hamamı anlatan şiiri ile girmiştir.şiiri ile girmiştir.
  • 36.  Şehrengiz  Bir kenti ve o kentin güzelliklerini anlatan eserlerdir. Daha çok klasik mesnevi biçiminde kaleme alınan bu yapıtlar tevhid, münacaat, na't gibi bölümlerle başlar. Daha sonra kentle ilgili bilgiler verilir ve kente övgü düzülür. Bazen bahar ve doğa betimlemeleri yapıldıktan sonra kentin güzellikleriyle ilgili beyitlere geçilir. Divan edebiyatında ilk şehrengizi yazan Priştineli Mesihi’dir. Hicviye  Bir kişiyi, kurumu, toplumsal olayı, geleneği yeren söz, düzyazı ya da şiir türüne verilen addır. Hicviye, gazel, kaside, murabba, muhammes gibi nazım biçimleriyle yazılmıştır. Divan edebiyatında en önemli hicviyelerden biri Nef’î’nin Siham-ı Kaza’sıdır.
  • 37.  ÖRNEK:ÖRNEK: KITAKITA Şimdi hayl-i suhan-verân içreŞimdi hayl-i suhan-verân içre Nef’î mânendi var mı bir şairNef’î mânendi var mı bir şair Sözleri Seba-i Muallâka’dırSözleri Seba-i Muallâka’dır İmrülkays kendidir kâfirİmrülkays kendidir kâfir Şeyhüslam YahyâŞeyhüslam Yahyâ (Şair, "şairler içinde Nef’î'nin bir eşi yoktur. Onun şiirleri Kabe’nin duvarlarına asılan şiirler(Şair, "şairler içinde Nef’î'nin bir eşi yoktur. Onun şiirleri Kabe’nin duvarlarına asılan şiirler gibi güzeldir ve sanki o kafir, İmrülkays’ın ta kendisidir" diyor. Kafir aynı zamandagibi güzeldir ve sanki o kafir, İmrülkays’ın ta kendisidir" diyor. Kafir aynı zamanda beğenmeyi ifade eder. Şeyhülislam Yahya, Nef’î’yi över gibi görünüyor ama "Seba-ibeğenmeyi ifade eder. Şeyhülislam Yahya, Nef’î’yi över gibi görünüyor ama "Seba-i Muallâka" Kabe henüz putperestlerin elinde iken oraya asılan şiirlerdir. İmrülkays ise şiirleriMuallâka" Kabe henüz putperestlerin elinde iken oraya asılan şiirlerdir. İmrülkays ise şiirleri Kabe’de asılı ve müslüman olmayan bir şair. Sonuçta Şeyhülislam Yahya, Nef’î’yiKabe’de asılı ve müslüman olmayan bir şair. Sonuçta Şeyhülislam Yahya, Nef’î’yi "kafirlikle" suçluyor.)"kafirlikle" suçluyor.) KITAKITA Bize kâfir demiş mütfî efendiBize kâfir demiş mütfî efendi Tutalım ben anca diyem MüselmânTutalım ben anca diyem Müselmân Varılınca yarın Rûz-i CezâyaVarılınca yarın Rûz-i Cezâya İkimiz de çıkarız anda yalanİkimiz de çıkarız anda yalan Nef’îNef’î (Nef’i de bu kıtayla Şeyhülislam Yahyâ’ya yanıt veriyor. "Müftü efendi bana kafir demiş.(Nef’i de bu kıtayla Şeyhülislam Yahyâ’ya yanıt veriyor. "Müftü efendi bana kafir demiş. Tutalım ben de ona Müslüman diyeyim. Ama yarın Rûz-i Ceza’da ikimiz de yalancı çıkarız.Tutalım ben de ona Müslüman diyeyim. Ama yarın Rûz-i Ceza’da ikimiz de yalancı çıkarız. Çünkü kafir olan kendisidir.")Çünkü kafir olan kendisidir.")
  • 38.  HezliyatHezliyat  Alaylı bir dille kaleme alınmış nazım türüdür. Kaba şakalara, taşlamalaraAlaylı bir dille kaleme alınmış nazım türüdür. Kaba şakalara, taşlamalara ve sövgülere yer verilir.ve sövgülere yer verilir. HezeliyatHezeliyat olarak da bilinir. Hezliyatta zarif birolarak da bilinir. Hezliyatta zarif bir nükte ya da güzel bir manzum bulunur. Konu şakayla karışık alaylı birnükte ya da güzel bir manzum bulunur. Konu şakayla karışık alaylı bir dille anlatılır.dille anlatılır. Nev’izade AtaiNev’izade Atai’nin’nin Bahayi-i KüfriBahayi-i Küfri eseri bu türün örneğidir.eseri bu türün örneğidir. Bayburtlu ZihniBayburtlu Zihni’de hezliyatın usta şairlerindendir.’de hezliyatın usta şairlerindendir. Tarih düşürmeTarih düşürme  Önem verilen bir olayın, yılını göstermek üzere ebced hesabıyla birÖnem verilen bir olayın, yılını göstermek üzere ebced hesabıyla bir cümle, biz dize ya da beyit söyleme sanatıdır. Tarih dizesinin bütüncümle, biz dize ya da beyit söyleme sanatıdır. Tarih dizesinin bütün harfleri hesaplanarak söylenenlereharfleri hesaplanarak söylenenlere tarih-i tamtarih-i tam, yalnız noktalı harfler, yalnız noktalı harfler hesaplanacaksahesaplanacaksa tarih-i mücevhertarih-i mücevher, yalnız noktasız harfler esas, yalnız noktasız harfler esas alınacaksaalınacaksa tarih-i mühmeltarih-i mühmel denir. Bazen dizedeki harflerin sayıdenir. Bazen dizedeki harflerin sayı değerlerinin toplamı tarihi tam olarak göstermez. Bu tür tarihlere dedeğerlerinin toplamı tarihi tam olarak göstermez. Bu tür tarihlere de tamiyeli tarihtamiyeli tarih denir.denir.
  • 39. • Muamma • Belli kurallara göre düzenlenip çözülebilen ve yanıtı tanrının sıfatlarından biri ya da bir insan adı olan manzum bilmecedir. Muamma beyit, kıta gibi küçük nazım biçimleriyle yazılır. Ama mesnevi parçalarıyla yazılmış muammalara da rastlanır. Ali Şir Nevai, Fuzûlî, Nâbî, Kınalızade Ali Efendi, Sümbülzade Vehbi ve Fitnat Hanım’ın yazdığı çok sayıda muamma vardır. Edirneli Emrî Çelebi ise 600'den fazla muammasıyla bu alanın en ünlü şairidir. Örnek: Bende yok sabr ü sükûn sende vefâdan zerre İki yoktan na çıkar fikr idelim bir kerre Nâbî (Bu beyitte yok anlamına gelen iki edat var. Bunlar "nâ" ve "bî". Bu edatlar bize beyitteki ismi veriyor. Yani Nâbî.)
  • 40. LugazLugaz Herhangi bir nesnenin ya da varlığın özellikleriHerhangi bir nesnenin ya da varlığın özellikleri anlatılarak yazılan manzum bilmecedir.anlatılarak yazılan manzum bilmecedir. Muamma ile birlikte çok kullanılan bir sözMuamma ile birlikte çok kullanılan bir söz oyunudur. Muamma’dan farkı konusununoyunudur. Muamma’dan farkı konusunun daha geniş olmasıdır. Çoğunlukla sorudaha geniş olmasıdır. Çoğunlukla soru biçiminde düzenlenir. En önemli özelliği içindebiçiminde düzenlenir. En önemli özelliği içinde çözüme ilişkin ipuçlarının bulunmasıdır.çözüme ilişkin ipuçlarının bulunmasıdır. Divanların son bölümlerine konur. EğlendiriciDivanların son bölümlerine konur. Eğlendirici ve öğretici olanların yanı sıra öğretici veve öğretici olanların yanı sıra öğretici ve dinsel lugazlar da vardır. Lugazlar yazarlarınındinsel lugazlar da vardır. Lugazlar yazarlarının imzasını taşıdığından halk edebiyatındakiimzasını taşıdığından halk edebiyatındaki bilmeceden ayrılır. Bütün lugazlar, "Bir acayipbilmeceden ayrılır. Bütün lugazlar, "Bir acayip nesne gördüm", "Ol nedir kimdir" ya danesne gördüm", "Ol nedir kimdir" ya da "Nedir ol kim" gibi kalıplaşmış sözlerle başlar."Nedir ol kim" gibi kalıplaşmış sözlerle başlar.
  • 41.  Örnek:Örnek: Nedir kim ol iki yüzlü münâfıkNedir kim ol iki yüzlü münâfık Nümâyan çihresinde levn-i âşıkNümâyan çihresinde levn-i âşık Gezer dünyayı hem bî-dest ü pâdırGezer dünyayı hem bî-dest ü pâdır Mukim-i hâne-i ehl-i gınâdırMukim-i hâne-i ehl-i gınâdır Teâl-Allah nedir anda bu kudretTeâl-Allah nedir anda bu kudret Yemez içmez virir dünyaya nî’metYemez içmez virir dünyaya nî’met Gehi Müslim kıyâfetle be-didârGehi Müslim kıyâfetle be-didâr Gehi şekl-i firengide nümûdârGehi şekl-i firengide nümûdâr Kırılsa pâre pâre olsa ammaKırılsa pâre pâre olsa amma Zarar gelmez ana bir türlü kat’âZarar gelmez ana bir türlü kat’â Yatar zir-i zemînde hâke yek-sânYatar zir-i zemînde hâke yek-sân Semâda adıdır mihr-i dirahşânSemâda adıdır mihr-i dirahşân Eğer kim olmasaydı kalbi fasîdEğer kim olmasaydı kalbi fasîd Cihânda olmaz idi kadri kâsidCihânda olmaz idi kadri kâsid Yeter vasf eyledin ol bî-vefâyıYeter vasf eyledin ol bî-vefâyı Yanından gitmese virmez safâyıYanından gitmese virmez safâyı Sünbülzade VehbîSünbülzade Vehbî (Şair bu lügazda "altın"ı anlatıyor.)(Şair bu lügazda "altın"ı anlatıyor.)
  • 42.  DariyeDariye  Divan şiirinde ev ile ilgili kasidelere dariye adı verilir. Divan şairlerinin caizeDivan şiirinde ev ile ilgili kasidelere dariye adı verilir. Divan şairlerinin caize (armağan alma) amacıyla ortaya çıkan fırsatçılıkları sonucu gelişmiş bir türdür.(armağan alma) amacıyla ortaya çıkan fırsatçılıkları sonucu gelişmiş bir türdür. Bazıları gazel tarzında da yazılmıştır. Yeni yaptırılan köşk, saray, yalı benzeriBazıları gazel tarzında da yazılmıştır. Yeni yaptırılan köşk, saray, yalı benzeri binalar için yazılır. Şair eserden çok az bahseder hemen yaptıranı övmeye geçer.binalar için yazılır. Şair eserden çok az bahseder hemen yaptıranı övmeye geçer. Binalar için hazırlanan kitabeler de bir tür dariye sayılır.Binalar için hazırlanan kitabeler de bir tür dariye sayılır. RahşiyeRahşiye  Atlar için yazılmış kaside. Nesib bölümünde atlar övülür.Atlar için yazılmış kaside. Nesib bölümünde atlar övülür. Nef’î’Nef’î’ninnin IV. MuradIV. Murad’ın’ın atlarını övdüğü rahşiyesi meşhurdur. Örnek:atlarını övdüğü rahşiyesi meşhurdur. Örnek: Bâreka’llâh zih’i rahş-i humâyun-sîmâBâreka’llâh zih’i rahş-i humâyun-sîmâ Ki komuş nâmını sultân-ı cihan bâd-ı sabâKi komuş nâmını sultân-ı cihan bâd-ı sabâ Ne sabâ sâika dersem yaraşır sür’atteNe sabâ sâika dersem yaraşır sür’atte Ki seğirdikten ana sâyesi ile pâ-der-pâKi seğirdikten ana sâyesi ile pâ-der-pâ Bırakır anı dahi sâyesi gibi yoldaBırakır anı dahi sâyesi gibi yolda Olsa ger şâtır-ı endişe ile pâ-der-paOlsa ger şâtır-ı endişe ile pâ-der-pa Düşmeden sayesi hak üzre eder âlemiDüşmeden sayesi hak üzre eder âlemi Sehv ile rakibi göserse ihâna irhâSehv ile rakibi göserse ihâna irhâ Kuş yetişmez der idim olmasa tayyâr eğerKuş yetişmez der idim olmasa tayyâr eğer Eremez gerdine zîrâ ki ne sarsar ne sabâEremez gerdine zîrâ ki ne sarsar ne sabâ Nef'îNef'î
  • 43.  Dini konulardaki türlerDini konulardaki türler TevhidTevhid  Tanrının birliğini ve ululuğunu anlatan şiirlere tevhid denir. Genellikle kaside biçimindeTanrının birliğini ve ululuğunu anlatan şiirlere tevhid denir. Genellikle kaside biçiminde yazılırlar. Tevhidde tanrının büyüklüğü, sıfatları, kudretinin sonsuzluğu, tasvir ve hayalyazılırlar. Tevhidde tanrının büyüklüğü, sıfatları, kudretinin sonsuzluğu, tasvir ve hayal edilebilen şeylerden soyutlanması, hiçbir şeyin ona eş ve benzer olamayışı, bütün kudret veedilebilen şeylerden soyutlanması, hiçbir şeyin ona eş ve benzer olamayışı, bütün kudret ve ilimlerin ona ait oluşu gibi özellikler sanatlı bir üslupla anlatılır. Tanrı karşısında kulunilimlerin ona ait oluşu gibi özellikler sanatlı bir üslupla anlatılır. Tanrı karşısında kulun acizliği vurgulanır. En ünlü tevhid manzumesiniacizliği vurgulanır. En ünlü tevhid manzumesini NâbîNâbî yazmıştır.yazmıştır. MünacatMünacat  Konusu tanrıya yakarış olan şiir. Genellikle kaside, ender olarak da gazel, kıta, mesneviKonusu tanrıya yakarış olan şiir. Genellikle kaside, ender olarak da gazel, kıta, mesnevi biçiminde yazılmıştır. Türk edebiyatına 13. yüzyıldan sonra girdi. Divan şairlerinin genelliklebiçiminde yazılmıştır. Türk edebiyatına 13. yüzyıldan sonra girdi. Divan şairlerinin genellikle divanlarının başına koydukları münacatların temel konusu, zayıf ve çaresiz durumdakidivanlarının başına koydukları münacatların temel konusu, zayıf ve çaresiz durumdaki insanın yüce ve güçlü tanrıya yalvarıp ondan yardım istemesidir.insanın yüce ve güçlü tanrıya yalvarıp ondan yardım istemesidir. Na’tNa’t  Hazreti Muhammed’i övmek amacıyla yazılmış şiirlerdir. Hazreti Muhammed’in çeşitliHazreti Muhammed’i övmek amacıyla yazılmış şiirlerdir. Hazreti Muhammed’in çeşitli özellikleriyle mucizelerinin dile getirildiği bu şiirler daha çok kaside biçimiyle yazılmıştır.özellikleriyle mucizelerinin dile getirildiği bu şiirler daha çok kaside biçimiyle yazılmıştır. Na’t’lara divanların başında tevhid ve münacaatlardan sonra yer verilmiştir. Na’t yazmaklaNa’t’lara divanların başında tevhid ve münacaatlardan sonra yer verilmiştir. Na’t yazmakla ünlü kişilereünlü kişilere na’t-güna’t-gü, özel dinsel törenlerde na’t okuyanlara ise, özel dinsel törenlerde na’t okuyanlara ise na’t-hanna’t-han denir.denir. FuzuliFuzuli’nin’nin "Su Kasidesi"Su Kasidesi divan edebiyatının en tanınmış na’t’ıdır. Türk tasavvuf müziğindeki bir formdivan edebiyatının en tanınmış na’t’ıdır. Türk tasavvuf müziğindeki bir form da bu adla bilinir.da bu adla bilinir.
  • 44.  Maktel-i Hüseyin  Hazreti Hüseyin’in Kerbela’da şehit edilişini konu alan ve acıklı bir üslupla yazılan eserlerin tümüne verilen isimdir. Daha çok Şii yazarlar tarafından kaleme alınmıştır. Lirik-didaktik bir üslupla ve yalın bir dil kullanılarak yazılmışlardır. Türk edebiyatındaki en en önemli Maktel-i Hüseyin, Fuzûlî’nin yazdığı Hadikatü’s-Süeda adlı eserdir. Miraciye  Hazreti Muhammed’in göğe yükselişini konu alan edebi yapıtlardır. Tek başına bir kitabın konusunu oluşturabildiği gibi, eserler içinde bölümler halinde de yer alır. Genellikle kaside ve mesnevi şeklinde yazılmıştır. Miraciyelerde coşkulu bir söyleyiş, didaktik özellikler ve sanatlı bir üslup egemendir. Cumhuriyet döneminde Abdullah Azmi Yaman’ın yazdığı Miraciye bu türe örnektir. Hilye  Hazreti Muhammed’in fiziksel ve kişisel özellikleriyle örnek davranışlarını konu alan eserlere "hilye" denir. Zamanla hilye'nin kapsamı genişlemiş halifeler için de hilyeler yazılmıştır. Divan edebiyatında bu türün ilk örneği Hakani’nin Hilye-i Hakani’sidir. Zamanla hilyelerin levhalara hattatlar tarafından yazılması geleneği de ortaya çıkmıştır.
  • 45.  MevlidMevlid Hazreti Muhammed’in doğumunu ve kısaca yaşamını övgüyle anlatanHazreti Muhammed’in doğumunu ve kısaca yaşamını övgüyle anlatan yapıtlardır. Dinsel Türk müziğinin doğaçlama türlerinden biri de bu isimleyapıtlardır. Dinsel Türk müziğinin doğaçlama türlerinden biri de bu isimle bilinir. Mevlidler çoğu zaman mesnevi biçiminde düzenlenmiş, halkınbilinir. Mevlidler çoğu zaman mesnevi biçiminde düzenlenmiş, halkın anlayabileceği yalın bir dille yazılmıştır. İlk özgün mevlid Ebu’l-Cevzianlayabileceği yalın bir dille yazılmıştır. İlk özgün mevlid Ebu’l-Cevzi tarafından yazılmıştır. İlk Türkçe mevlid ise Süleyman Çelebi’nin eseri olantarafından yazılmıştır. İlk Türkçe mevlid ise Süleyman Çelebi’nin eseri olan Vesiletü’n-Necat’tır.Vesiletü’n-Necat’tır. Kırk hadisKırk hadis  Belli bir konu çerçevesinde toplanmış 40 hadisten oluşan yapıtlara verilenBelli bir konu çerçevesinde toplanmış 40 hadisten oluşan yapıtlara verilen isimdir. Hadis-i erbain ya da erbaun olarak da bilinir. Hadislerin belli başlıisimdir. Hadis-i erbain ya da erbaun olarak da bilinir. Hadislerin belli başlı konuları Kur’an’ın erdemleri, İslamın şartları, Hazreti Muhammed vekonuları Kur’an’ın erdemleri, İslamın şartları, Hazreti Muhammed ve sahabesi, zikir, dua, salat ve selam, ziyaret, bilim ve bilgin, siyaset, hukuk,sahabesi, zikir, dua, salat ve selam, ziyaret, bilim ve bilgin, siyaset, hukuk, toplumsal, ahlaki yaşam ve tıptır. Divan edebiyatında hat kaygısıylatoplumsal, ahlaki yaşam ve tıptır. Divan edebiyatında hat kaygısıyla yazılmışlardır.yazılmışlardır.
  • 46.  MenkıbnameMenkıbname  Ya daYa da menakıbnamemenakıbname olarak adlandırılır. Kahramanların, din büyüklerinin,olarak adlandırılır. Kahramanların, din büyüklerinin, tarikat kurucularının, ermişlerin olağanüstü yaşamlarını ve kerametlerinitarikat kurucularının, ermişlerin olağanüstü yaşamlarını ve kerametlerini anlatan yapıtlardır. Türk edebiyatında 100’ü aşkın menkıbname yazılmıştır.anlatan yapıtlardır. Türk edebiyatında 100’ü aşkın menkıbname yazılmıştır. Bu yapıtlar içerik yönünden ya bir tarikatla ilgilidir, örneğinBu yapıtlar içerik yönünden ya bir tarikatla ilgilidir, örneğin Sakıb BeySakıb Bey ’le’le Mustafa DedeMustafa Dede ’nin’nin Sefine-i NefiseSefine-i Nefise adlı eseri gibi. Ya da bir ermişi konuadlı eseri gibi. Ya da bir ermişi konu edinir, örneğinedinir, örneğin Müstakimzade Süleyman SaddedinMüstakimzade Süleyman Saddedin ’in’in Menkıb-ıMenkıb-ı İmam-ı Azamİmam-ı Azam’ı gibi.’ı gibi. KıssaKıssa  Öğüt verici ve öğretici öykü, fıkra, masal, menkıbe türü eserlere kıssa adıÖğüt verici ve öğretici öykü, fıkra, masal, menkıbe türü eserlere kıssa adı verilir. Çoğul söylenişi kısas’tır. Kıssa anlatanlaraverilir. Çoğul söylenişi kısas’tır. Kıssa anlatanlara kıssa-hankıssa-han ya daya da kıssa-gükıssa-gü denir. En yaygın örnekleri peygamberlerle ilgili kıssaları anlatandenir. En yaygın örnekleri peygamberlerle ilgili kıssaları anlatan kitaplardır. Divan edebiyatındakitaplardır. Divan edebiyatında Ahmed Cevdet PaşaAhmed Cevdet Paşa ’nın’nın Kısas-ıKısas-ı EnbiyaEnbiya veve Tevarih-i HuleyfaTevarih-i Huleyfa adlı kitabı önemli bir kıssa örneğidir.adlı kitabı önemli bir kıssa örneğidir. Divan edebiyatında daha çok mesnevi türünde kaleme alınmışlardır.Divan edebiyatında daha çok mesnevi türünde kaleme alınmışlardır. Düzyazı biçimli kıssalar da vardır. Bunlarda kullanılan dil çok daha sadedir.Düzyazı biçimli kıssalar da vardır. Bunlarda kullanılan dil çok daha sadedir.
  • 47.    TÜRKÜ Zülfündedir benim baht-ı siyahım Sende kaldı gece gündüz nigâhım İncitirmiş meğer ki seni âhım Seni sevdim odur benim günahım Aşkını saklarım gönlümde nihan Gizlice gizlice ağlarım heman El gibi cefadan söylemem figan Seni sevdim odur benim günahım Müptelayım senin ahu gözüne Bakıp bakıp ah ederim yüzüne Anladım uymuşsun eller sözüne Seni sevdim odur benim günahım Keçecizâde İzzet
  • 48.   MUHİBBÎMUHİBBÎ  Kanuni Sultan Süleyman. 1. Kasım 1494'te Trabzon'da dünyaya geldi, 7Kanuni Sultan Süleyman. 1. Kasım 1494'te Trabzon'da dünyaya geldi, 7 Eylül 1566'da yaşamını yitirdi. Babası Yavuz Sultan Selim, annesi HafsaEylül 1566'da yaşamını yitirdi. Babası Yavuz Sultan Selim, annesi Hafsa Sultan. Osmanlı padişahlarının onuncusu. Çocukluğu babasının sancakbeyiSultan. Osmanlı padişahlarının onuncusu. Çocukluğu babasının sancakbeyi olarak bulunduğu Trabzon'da geçti. Dedesi Saltan 2. Bayezid tarafındanolarak bulunduğu Trabzon'da geçti. Dedesi Saltan 2. Bayezid tarafından 1509'da Kefe sancakbeyliğine gönderilinceye kadar iyi bir öğrenim ve eğitim1509'da Kefe sancakbeyliğine gönderilinceye kadar iyi bir öğrenim ve eğitim gördü. Babası Yavuz Sultan Selim 1512'de tahta çıktıktan sonra Anadolu'dagördü. Babası Yavuz Sultan Selim 1512'de tahta çıktıktan sonra Anadolu'da kardeşleri Korkud Çelebi ve Şehzade Ahmet'e karşı mücadele ederken,kardeşleri Korkud Çelebi ve Şehzade Ahmet'e karşı mücadele ederken, Kanunu İstanbul'da kalarak saltanat naipliği yaptı. Ardından ManisaKanunu İstanbul'da kalarak saltanat naipliği yaptı. Ardından Manisa Sancakbeyliği'ne atandı. Yavuz Sultan Selim'in 1514 İran ve 1516 MısırSancakbeyliği'ne atandı. Yavuz Sultan Selim'in 1514 İran ve 1516 Mısır seferleri sırasında Rumeli'nin muhafazası ile görevlendirildi, Edirne'de kaldı.seferleri sırasında Rumeli'nin muhafazası ile görevlendirildi, Edirne'de kaldı. Yavuz Sultan Selim'in ölümünden sonra 30 Eylül 1520'de 26 yaşında ikenYavuz Sultan Selim'in ölümünden sonra 30 Eylül 1520'de 26 yaşında iken Osmanlı tahtına çıktı. Belgrad'ın fethi (1521) ile Orta Avrupa’nın, Rodos'unOsmanlı tahtına çıktı. Belgrad'ın fethi (1521) ile Orta Avrupa’nın, Rodos'un fethiyle de (1522) Akdeniz hakimiyetinin kapılarını açtı. 1526'da Mohaçfethiyle de (1522) Akdeniz hakimiyetinin kapılarını açtı. 1526'da Mohaç Meydan Muharebesi'ni kazandı. Aynı yıl 20 Eylül'de Macaristan'ın başşehriMeydan Muharebesi'ni kazandı. Aynı yıl 20 Eylül'de Macaristan'ın başşehri Budin'e girdi. 1529'da Viyana'yı kuşattı, kent ele geçirilemedi. 1532'de çıktığıBudin'e girdi. 1529'da Viyana'yı kuşattı, kent ele geçirilemedi. 1532'de çıktığı Almanya seferinde Gratz, Marburg, Gunss gibi Alman kentleri aldı. 1534'teAlmanya seferinde Gratz, Marburg, Gunss gibi Alman kentleri aldı. 1534'te yönünü Doğu'ya çevirdi. Bağdat ve Basra'yı, 1535'te Tebriz'i fethetti.yönünü Doğu'ya çevirdi. Bağdat ve Basra'yı, 1535'te Tebriz'i fethetti. 1537'deki İtalya seferinde Otranto'ya kadar ilerledi. Barbaros Hayrettin1537'deki İtalya seferinde Otranto'ya kadar ilerledi. Barbaros Hayrettin Paşa'nın gücüyle Akdeniz'i nerdeyse bir iç denize çevirdi. HaçlıPaşa'nın gücüyle Akdeniz'i nerdeyse bir iç denize çevirdi. Haçlı donanmasını 27 Eylül 1538'de Preveze'de ağır bir yenilgiye uğrattı.donanmasını 27 Eylül 1538'de Preveze'de ağır bir yenilgiye uğrattı. Süveyş'te kurduğu donanma ile de Kızıldeniz'i ve Arabistan sahilleriniSüveyş'te kurduğu donanma ile de Kızıldeniz'i ve Arabistan sahillerini kontolüne aldı.kontolüne aldı.
  • 49. • 1543'te Estergon, Nis ve İstolni-Belgrad, 1551'de Trablusgarb'u zaptetti. 1553'te Nahcıvan seferlerine çıktı. 1566'da Zigetvar kalesinin zaptı sırasında 72 yaşında vefat etti, Süleymaniye'deki türbesine defnedildi. Avrupalıların "Muhteşem" dedikleri Kanuni Sultan Süleyman, askeri başarılarının yanısıra sanata da büyük önem verdi. Döneminde büyük devlet adamlarının yanısıra büyük şaiirler de yetişti. Sadrazam İbrahim Paşa, Lütfi Paşa, Sokullu Mehmet Paşa, Şeyhülislam Kemal Paşazade, Ebüssuud Efendi, şairler Baki, Fuzuli, Taşlıcalı Yahya, Lamiî Çelebi, Şehî Bey, Latifî, Âşık Çelebi, sanatkar Mimar Sinan, kaptan-ı derya Barbaros Hayrettin Paşa gibi. Kanuni unvanını, kendisinden önceki padişahlar döneminde çıkarılmış dağınık ve düzensiz haldeki tüm kanunları Kanunname-i Al-i Osman adıyla derletip toplatması nedeniyle aldı. Büyük bir şair olan ve şiirlerinde "Muhibbî" mahlasını kullanan Kanuni'nin "Divan-ı Muhibbî" adında bir de divanı var. Divanı ilk olarak 1891'de basıldı, ikinci basımı 1980'de yapıldı. İkinci basımı Vahit Çabuk hazırladı. Kanuni'nin yaşamı ve savaşları ise "Süleymanname" adıyla birçok esere konu oldu.
  • 50.  BAKÎBAKÎ  1526'da İstanbul’da doğdu. 1600'de İstanbul'da öldü. Osmanlı Divan Edebiyatı'nda1526'da İstanbul’da doğdu. 1600'de İstanbul'da öldü. Osmanlı Divan Edebiyatı'nda şiire biçim ve içerik açısından birçok yenilik getiren ve yaşarken "Sultanü'ş Şuârâ"şiire biçim ve içerik açısından birçok yenilik getiren ve yaşarken "Sultanü'ş Şuârâ" (şairler sultanı) unvanını alan şairi. Asıl adı Mahmud Abdülbaki. Fatih Camii(şairler sultanı) unvanını alan şairi. Asıl adı Mahmud Abdülbaki. Fatih Camii müezzinlerinden Mehmed Efendi'nin oğlu. Çocukluğunda bir süre esnaf yanındamüezzinlerinden Mehmed Efendi'nin oğlu. Çocukluğunda bir süre esnaf yanında çıraklık yaptı. Güçlü okuma isteği sonucu medreseye girdi. Zamanının ünlüçıraklık yaptı. Güçlü okuma isteği sonucu medreseye girdi. Zamanının ünlü müderrislerinden Karamanlı Ahmed ve Mehmed efendilerden ders aldı. Birçok ünlümüderrislerinden Karamanlı Ahmed ve Mehmed efendilerden ders aldı. Birçok ünlü edebiyatçı ile tanıştı. Hocası Mehmed Efendi için yazdığı "Sümbül Kasidesi" ününüedebiyatçı ile tanıştı. Hocası Mehmed Efendi için yazdığı "Sümbül Kasidesi" ününü artırdı. Dönemin ünlü şairlerinden Zâtî’nin dikkatini çekti. 18-19 yaşlarında ünlü birartırdı. Dönemin ünlü şairlerinden Zâtî’nin dikkatini çekti. 18-19 yaşlarında ünlü bir şair oldu. Süleymaniye Medresesi'nde Ahmed Şemseddin Efendi'nin derslerine devamşair oldu. Süleymaniye Medresesi'nde Ahmed Şemseddin Efendi'nin derslerine devam etti. 1955'te Nahçıvan seferinden dönen Kanuni Sultan Süleyman'a sunduğu kasideyleetti. 1955'te Nahçıvan seferinden dönen Kanuni Sultan Süleyman'a sunduğu kasideyle saray çevrelerine girmeyi başardı. Kadılık göreviyle Halep'e gönderilen hocası Ahmedsaray çevrelerine girmeyi başardı. Kadılık göreviyle Halep'e gönderilen hocası Ahmed Şemseddin Efendi ile Halep'e gitti. 1560'ta İstanbul'a dönüşünde ŞeyhülislamŞemseddin Efendi ile Halep'e gitti. 1560'ta İstanbul'a dönüşünde Şeyhülislam Ebussuud Efendi ile tanıştı. Kanuni Sultan Süleyman'ın ölümü üzerine düyduğuEbussuud Efendi ile tanıştı. Kanuni Sultan Süleyman'ın ölümü üzerine düyduğu üzüntüyü "Kanuni Mersiyesi" ile dile getirdi. 2'nci Selim döneminde Sadrazamüzüntüyü "Kanuni Mersiyesi" ile dile getirdi. 2'nci Selim döneminde Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa'nın korumasına girdi. Saray toplantılarına çağrılmaya başlandı.Sokullu Mehmed Paşa'nın korumasına girdi. Saray toplantılarına çağrılmaya başlandı. 3'üncü Murad döneminde de yerini korudu. Süleymaniye Müderrisi oldu.3'üncü Murad döneminde de yerini korudu. Süleymaniye Müderrisi oldu. Düşmanlarının bir oyunu ile bir süre gözden düştü. Edirne'ye sürüldü. Medine veDüşmanlarının bir oyunu ile bir süre gözden düştü. Edirne'ye sürüldü. Medine ve Mekke kadılıkları yaptı. 1581'de İstanbul'a döndü. 1584'te İstanbul Kadısı oldu.Mekke kadılıkları yaptı. 1581'de İstanbul'a döndü. 1584'te İstanbul Kadısı oldu. 1591'de Rumeli Kazaskerliği görevine getirildi. Şeyhülislam olmak istiyordu ama bu1591'de Rumeli Kazaskerliği görevine getirildi. Şeyhülislam olmak istiyordu ama bu görevi elde edemeden yaşamını yitirdi. Zevke ve eğlenceye düşkün, neşeli, hoş sohbetgörevi elde edemeden yaşamını yitirdi. Zevke ve eğlenceye düşkün, neşeli, hoş sohbet ve hırslı bir kişiliği vardı.ve hırslı bir kişiliği vardı.